Osmanlı Devleti son dönemlerinde zaman zaman doğrudan padişahların kimi zaman da aydınların veya bir grup zümrenin zorlaması ve bastırması ile aydınlanmacı ve yenilikçi programlar oluşturmak istemiş ancak her seferinde gelenekçiler tarafından şiddetle bastırılmıştır. Belki de bu hareket ve eylemler içerisinde en mevzubahis olan dönem ise Tanzimat Dönemi'dir. Bu dönem sanatçıları halkı aydınlatmak ve yenilikçi adımlar atmak adına eserler üretmiş ve geçmişi sürekli olarak eleştirmiştir. Ancak bu dönem sanatçılarını kendi içerisinde iki dönemde incelememiz gerekecektir. Nitekim her ne kadar geçmişi eleştirerek yeni bir şey yapmak isteseler de birçok anlamda geçmişten kopamayacaklardır. Bununla birlikte ilklerin dönemini yaratan tanzimat edebiyatçılarını günümüze birbirinden değerli ve önemli eserler bırakmışlardır.
Osmanlı Devleti aydınlanma hareketinin getirdiği bir sonuç olarak karşımıza çıkan Tanzimat Edebiyatı sanatçıları, batıcı bir anlayış ve dilde sadeleşmeyi savunarak halkın anlayabileceği tarzda eserler üretmişlerdir. Tanzimat Edebiyatının etkin olduğu ve Tanzimat Dönemi olarak adlandırılan bu dönem 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile tohumları atılmış olsa da etkin anlamda 1860'tan sonra Tanzimatçılardan bahsetmek mümkündür.
Tanzimat Edebiyatı kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Birinci dönem için 1860 ile 1876 arasından bahsederken, ikinci dönem için 1876 ile 1895 yıllarını vermek yerinde olacaktır. Bu iki dönemin kendi içerisinde ayrı ayrı özellikleri olsa da genel olarak Tanzimat Edebiyatı'nın özelliklerinden bahsedecek olursak;
Tanzimat Fermanı ile birlikte tohumları atılan ve 1860'larda halkı aydınlatmak ve batılı tarzda eserler vermek için ortaya çıkan ve Tanzimatçılar olarak adlandırılan Osmanlı aydınları gelenekçiliği bir kenara bırakarak yenilikçi bir tutum izlemişlerdir. Bu dönem kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Başlıklar halinde iki dönemi de inceleyecek olursak;
Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı
Birinci Dönem Tanzimatçıları;
İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı
İkinci Dönem Tanzimatçıları;
Tanzimat dönemine gelinceye kadar Türk edebiyatında Batılı anlamda sahne tiyatrosu görülmez. Ancak halk arasında Karagöz ile Hacivat, Orta oyunu ve Meddah gibi seyirlik oyunlar vardır. Halk arasındaki seyirlik oyunlardan Karagöz ve Hacivat; bir kukla oyunudur. Karagöz'de değişik söz oyunlarıyla ve yanlış anlaşılan sözlerle güldürü unsuru sağlanır. Eğlendirme amacı taşır. Karagöz adlı cahil biriyle Hacivat adlı bilgili geçinen biri arasındaki atışmalarla sürer gider. Orta oyunu: şehir meydanlarında ya da kendileri için hazırlanan yerlerde Pişekar, Kavuklu, Zenne gibi sabit tiplerle oynanan güldürü amaçlı seyirlik oyundur. Meddah ise tek kişilik bir oyundur. Yüksekçe bir yere çıkan meddah, değişik şivelerle konuşarak anlattığı bir olayla güldürü oluşturur. Tanzimat dönemine kadar olan bu oyunlar belli bir metne dayanmayan, oyuncuların oyun esnasında karşılıklı konuşmalarına dayanan oyunlar olup eğitici bir amaç taşımamışlardır.
Tanzimat döneminde ise tiyatro ile okul bir sayılmış, halkın eğitilmesinde bir araç sayılmıştır. Tanzimat tiyatrosu Batı tiyatrosu etkisinde kalmıştır. Sanatçılar özellikle William Shakespeare, Victor Hugo ve Molierre gibi sanatçılardan uyarlamalar yapmışlardır. Tanzimat tiyatrosunda sosyal eğitim ön plandadır. Toplumda görülen aksaklıklara doğrudan doğruya dokunmak veya tarihin ibret verici olaylarını ele alıp onlardan ahlaki sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır. Tanzimat tiyatrosunda dil ve üslup konuşma diline ve üslubuna çok yaklaşmıştır. Tanzimat döneminin yazılan ilk tiyatro eseri Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı tek perdeden oluşan töre komedyasıdır. Şinasi bu eserinde görücü usulüyle evlenmeyi yermiştir. Tanzimat döneminin sahnelenen ilk tiyatro eseri ise Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre adlı yapıtıdır. Namık Kemal bu eserinde yurtseverlik konusu işlemiştir ve ülke genelinde büyük yankı oluşturmuştur. Dönemin önemli sanatçılarından olan Namık Kemal tiyatroyu sosyal yarar sağlamak için faydalı bir uğraş ve eğlence aracı olarak görmüştür. Bu dönemin önemli tiyatro yazarları arasında Direktör Ali Bey'de gösterilebilir. Direktör Ali Bey'in Konana Yatıyor ve Misafir-i İstiklal adlı tek perdelik oyunları mevcuttur.[2]
Bu dönem sanatçıları birinci dönemin aksine sanat için sanat anlayışına dönmüştür. Dönem sanatçıları daha çok bireysel konulara yönelmiştir. Dilde tekrar bir ağırlaşma olmuş, sadeleşme fikri başarılı olamamıştır. Güzel olan her şey sanatın konusu olabilir anlayışı ikinci dönem sanatçılarınca kabul görmüştür. Bu dönemde aruz vezni tekrar ağır basmıştır. Şiirin konusu bu dönemde daha da genişlemiştir. Bu dönem sanatçıları daha çok realizm, romantizm ve natüralizm, akımlarını benimsemişlerdir. Dönemin roman ve öykü tekniği ilk döneme göre daha da gelişmiştir. Yazılan tiyatro eserleri sanat için sanat anlayışı doğrultusunda oynanmak için değil okumak için yazılmıştır. İkinci dönem sanatçıları: Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Samipaşazade Sezai, Nabızade Nazım, Muallim Naci, Ahmet Cevdet Paşa ve Direktör Ali Bey'dir[9]