10 ekim kerbela / Emeviler Hz. Hüseyin'i yıl önce bugün Kerbela'da şehit etti

10 Ekim Kerbela

10 ekim kerbela

Bağdat’ın yaklaşık km. güneybatısında yer alan Kerbelâ’nın İslâm tarihindeki şöhreti, Hz. Hüseyin ile ailesi fertlerinin 10 Muharrem 61 (10 Ekim ) tarihinde Emevîler’ce şehid edildikleri yer olması ve kabirlerinin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Hz. Ali’nin medfun olduğuna inanılan Necef’ten sonra ikinci atebedir. Kerbelâ isminin Akkadca “sivri külâh” anlamındaki karballatu kelimesinin Orta İbrânîce ve Ârâmîce’de aldığı karbalâ şeklinden, Arapça “Bâbil çevresi” mânasına gelen Küver Bâbil’den ve yine Arapça “ayakların yumuşak zemine batması” anlamındaki kerbele kökünden geldiği yolunda bazı görüşler ileri sürülmüşse de kesin bir sonuca varılamamıştır. 12 () yılında Hâlid b. Velîd’in Hîre’nin fethinden sonra ordusuyla Kerbelâ’ya indiği ve burada birkaç gün konakladığı bilinmektedir. Hz. Ali’nin de Enbâr yahut Sıffîn’den Kûfe’ye dönüşünde buraya uğradığı ve beraberinde bulunanların susuzluktan endişe ettikleri, ancak bir kuyu bulup su içtikleri rivayet edilir. Bu bilgiler Kerbelâ’nın İslâm öncesinde kurulmuş bir belde olduğunu göstermektedir.

Hz. Hüseyin ile beraberindeki yetmiş kadar muharibin şehid edilmelerinden ve Emevî ordusunun onun kesik başıyla esir alınan haremi mensuplarını Dımaşk’a götürmek üzere yola çıkmasından sonra açıkta bırakılan şehid cesetleri, Benî Esed mensubu Gādiriye köylüleri tarafından Hâir denilen yerde toprağa verildi. Hz. Hüseyin’in başının ise Halife I. Yezîd’e sunulduktan sonra nereye gömüldüğü bilinmemektedir. Bu hususta çeşitli rivayetler bulunmakta ve en kuvvetli ihtimalin Medine’de Bakī Mezarlığı olduğu sanılmaktadır. Hz. Hüseyin’in başsız cesedinin gömüldüğü Hâir mevkii kısa zamanda bir ziyaretgâh halini almış, onun bir süre Dımaşk’ta tutulan ailesi fertleri de Medine’ye dönmek üzere serbest bırakıldıklarında burayı ziyaret etmişlerdir. Rivayete göre Hz. Hüseyin’i Kûfe ahalisi adına davet edenlerin lideri olan Süleyman b. Surad el-Huzâî de adamlarıyla birlikte ziyarete gelmiş ve onu Emevîler’in karşısında yardımsız bırakmanın utancı içinde bir gün bir gece kabrin başında kalmıştır. Zeynelâbidîn, Muhammed el-Bâkır ve Ca‘fer es-Sâdık’tan gelen rivayetler Hz. Hüseyin’in kabrini ziyaret etmenin meşruiyet ve faziletine dikkat çekmiş ve Şiîler’in ziyaretlerini arttırmalarına yol açmıştır. Şiîler’in Hz. Hüseyin’in türbesine olan düşkünlükleri zamanla aşırı boyutlara ulaşmış ve Kerbelâ kutsal (harâm) belde sayıldığı gibi burayı ziyaret de hac ile kıyaslanmıştır.

Abbâsîler’in ilk devirlerinden itibaren Hz. Hüseyin’in türbesine özen gösterilmesine, hatta giderlerini karşılamak üzere Halife Mehdî-Billâh’ın annesi Ümmü Mûsâ bint Mansûr tarafından bir vakıf kurulmasına rağmen Mütevekkil-Alellah, () yılında Şîa’ya olan düşmanlığı sebebiyle türbeyi ve çevresindeki binaları yıktırarak araziyi tarla haline getirdi; ayrıca ziyarete gelenlerin en ağır şekilde cezalandırılacağını ilân etti. Ancak Mütevekkil’in koyduğu bu yasağın pek etkili olmadığı ve bir süre sonra türbe ile diğer binaların tekrar yapılıp ziyarete açıldığı, İbn Havkal’in () yılında burada her yanında birer giriş kapısı olan kubbeli geniş bir türbe bulunduğu ve pek çok insan tarafından ziyaret edildiği şeklindeki kaydından anlaşılmaktadır. Aynüttemr’de çeşitli kabilelerin başına geçen Dabbe b. Muhammed el-Esedî, ’da () diğer atebelerle birlikte burayı da tahrip ederek türbede bulunan kıymetli eşyayı yağmalayıp çöle döndü. Olayın arkasından Büveyhî Sultanı Adudüddevle gereken tamiratı yaptırdı; daha sonra yine Büveyhîler’den Sultânüddevle’nin veziri Hasan b. Fazl er-Râmhürmüzî ’te () türbenin etrafını bir duvarla çevirtti. Selçuklu Sultanı Melikşah burayı ve Necef’i ziyaret etti (/). İlhanlı Hükümdarı Gāzân Han, Kerbelâ ziyareti sırasında türbeye çok miktarda hediye bıraktı (/). Rivayete göre, Kerbelâ’nın su ihtiyacını karşılamak maksadıyla Fırat nehrinden açılan ve günümüzde Hüseyniye adıyla bilinen kanal İlhanlı Hükümdarı Gāzân Han yahut babası Argun Han tarafından inşa ettirilmiştir. () yılında buraya gelen İbn Battûta şehrin hurmalıklar içinde, Meşhed-i Hüseyin’in de şehrin tam ortasında bulunduğunu, yanında büyük bir medrese ile ziyaretçilerin barınması için bir zâviyenin mevcut olduğunu ve su ihtiyacının Fırat nehrinden karşılandığını belirtir. Aynı yüzyılda Kerbelâ’ya uğrayan Hamdullah el-Müstevfî de şehrin çevresinin adım olduğunu söyler.

Timur () yılında ordusuyla Bağdat’a geldiğinde Hille’ye kaçan Ahmed Celâyir ile Kerbelâ ovasında karşılaştı. Kesin netice elde edilemeyen bu savaştan sonra Fırat kenarına çekilen Timur ve askerleri meşhede saygı gösterdiler. Bu tarihten sekiz yıl sonra Bağdat’ı işgal edip katliam yapan Timurlular Kerbelâ’ya dokunmadılar. Şah İsmâil’in ’te () Bağdat’ı ele geçirmesinin ardından Kerbelâ’ya gittiği ve türbenin tezyinini emrettiği, ayrıca on iki adet altın kandil koydurduğu, () yılında II. İsmâil’in buraya gelip kabrin üzerine gümüş bir şebeke yaptırdığı bilinmektedir. Kanûnî Sultan Süleyman Bağdat’ı aldıktan sonra Kerbelâ’yı ziyaret etmiş (/) ve Hüseyniye su kanalını onartarak kumla dolan sahaların tekrar bahçe haline getirilmesini sağlamıştır. III. Murad da zaman içinde harap olan türbeyi ’de () yeniden yaptırmıştır. Bağdat’ın İran yönetimine geçmesinin ardından () yılında Nâdir Şah Kerbelâ’yı ziyaret etmiş, Şah Hüseyin’in kızı Radıyye Sultan Begüm türbenin giderlerini karşılamak maksadıyla bir vakıf kurmuş, Âgā Muhammed Han da kubbe ile minare külâhlarını altınla kaplatmıştır.

yılı Nisan ayı başlarında Vehhâbîler Kerbelâ’yı yağmalayıp ’in üzerinde Şiî’yi öldürdüler; bu arada Hz. Hüseyin’in sandukasını tahrip ederek türbedeki kıymetli eşya ve hediyeleri alıp götürdüler. XIX. yüzyılın ortalarına doğru Kerbelâ’ya sığınan bir kısım isyancının devlete baş kaldırma hareketi yılında Bağdat Valisi Necib Paşa tarafından bastırıldı. ’de Bağdat Valisi Ömer Paşa zamanında telgraf şebekesi kurulurken Kerbelâ bu hatta bağlandı. Midhat Paşa da Bağdat valiliği sırasında burada imar faaliyetlerinde bulunmuş ve bazı resmî binalar yaptırırken çarşı alanını genişletmiştir. XX. yüzyılın başlarında civarındaki nüfusuyla Irak’ın Bağdat’tan sonra ikinci önemli şehri olan Kerbelâ özellikle ziyaretçilerin bıraktığı gelirler, türbenin vakıfları, Necef ve Mekke yolları üzerinde bulunması gibi etkenler sebebiyle bölgenin en zengin ve mâmur şehriydi. Ayrıca Bağdat-Basra demiryoluna Hille’nin kuzeyinden bağlanan tâli bir hat ulaşımını daha da kolaylaştırmıştı.

Günümüzde aynı adı taşıyan km2 genişliğindeki () nüfuslu bir idarî birimin (muhafaza) merkezi olan Kerbelâ şehri, eski Kerbelâ’nın etrafında daha çok batı yönünde gelişen yeni mahallelerden oluşmuş modern bir yerleşme merkezidir; civarındaki nüfusun büyük çoğunluğunu İran, Pakistan ve Hindistan’dan gelip buraya yerleşen Şiîler’le Arap asıllı Şiîler teşkil etmektedir.

Hz. Hüseyin’in türbesi, etrafı eyvanlar ve hücrelerle çevrilmiş × 82,5 m. boyutlarında bir avlunun içindedir. İki tarafında iki minare bulunan ve çok gösterişli olan kıble cephesindeki giriş kapısından yaldız süslemeli bir dehlizle ulaşılan dikdörtgen şeklindeki harem, ziyaretçilerin tavafı için kullanılan üzeri kemerli bir koridorla çevrilidir. Buranın ortasında yaklaşık 2 m. yüksekliğinde ve 4 m. genişliğinde gümüş şebeke ile çevrili Hz. Hüseyin’in sandukası ile ayak ucunda oğlu Ali el-Ekber’in daha küçük sandukası yer almaktadır. Türbenin doğusunda üçüncü bir minare ve güneyinde avluya bitişik, içinde bir de mescid olan büyük bir medrese vardır. Yaklaşık m. kadar kuzeydoğuda ise Hz. Hüseyin’in üvey kardeşi Abbas’ın türbesi bulunmaktadır. Şehirden batı istikametinde giden yol üzerinde de kafilenin çadırlarını temsilen çadır şeklinde yapılmış Haymegâh denilen bir bina göze çarpar. Çevrede, Şîa arasında Hz. Hüseyin’in türbesi civarına gömülmek büyük bir üstünlük olarak kabul edildiğinden, son günlerini burada geçiren çok sayıda yaşlı ve sakatla uzak yerlerde ölen ve malî durumları buraya nakledilmeye uygun olan kişilerin gömüldüğü büyük bir mezarlık teşekkül etmiştir.

TDVİA

kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır