10 mart cuma hutbesi / 10.03.2023 (10 Mart 2023) Diyanet Cuma hutbesi konusu nedir? İşte bugünkü Cuma hutbesi

10 Mart Cuma Hutbesi

10 mart cuma hutbesi

CUMA HUTBESİ KONUSU 10 Mart 2023: Diyanet Cuma hutbesi konusunu açıkladı: "Mümin güvenen ve güvenilen kişidir!"

Cuma hutbesi konusu ile ilgili araştırmalar hız kazandı. Cuma namazı İstanbul'da saat 13:20'de, Ankara'da 13:04'te, İzmir'de 13:27'de kılınacak. Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü cuma hutbesi konusunu "Mümin güvenen ve güvenilen kişidir!" olarak belirledi. İşte 10 Mart cuma hutbesi konusu...

CUMA HUTBESİ KONUSU (10 MART 2023)

Cuma hutbesi konusu açıklandı.

10 Mart 2023 cuma hutbesi konusu "Mümin güvenen ve güvenilen kişidir!" olarak belirlendi.

"MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN KİŞİDİR

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine huzur ve güven aşılayan O’dur.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizin en hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve asla kötülük beklenmeyendir.”

Aziz Müminler!

Hepimiz dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren kendimizi emniyette hissetmeyi arzularız. Kötülüklerden uzak olmak, endişe ve korkularımızdan sıyrılmak isteriz. Her birimiz güvenli bir ortamda, huzur içerisinde yaşamaya gayret gösteririz. Zira Cenâb-ı Hakkın imandan sonra bize lütfettiği en büyük nimetlerden birisidir güven duygusu.

Kıymetli Müslümanlar!

Güvenin yegâne kaynağı Cenâb-ı Hak’tır. Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden birisi de “el-Mümin”dir. O Allah ki huzur ve esenlik verendir. Kullarını güven ve emniyet içinde yaşatandır. Kendisine güvenilmeyi en çok hak edendir. O’na sığınanları korku ve endişeden emin kılandır.

Muhterem Müminler!

Allah’a iman eden her mümin, O’nun himayesi ve koruması altındadır. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir:

وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا “Allah’a güvenip dayan. Vekil olarak Allah yeter.”

Bu ayet-i kerimeye gönülden inanan müminler olarak biliriz ki; Yüce Mevlâmız bizleri asla kimsesiz ve çaresiz bırakmaz. Nitekim tevhid uğruna atıldığı ateşi Hz. İbrahim’e serin ve zararsız kılan O’dur. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz. Yusuf’u oradan çıkarıp Mısır’a sultan eden O’dur. Hz. Yûnus’u balığın karnından kurtuluş sahiline ulaştıran, Hz. Musa’ya denizi yol, kudret ve merhametini yoldaş eyleyen O’dur. Rahmet Elçisi Hz. Muhammed Mustafa’yı müşriklerin tuzağından kurtarıp emniyet içinde Medine’ye kavuşturan da O’dur.

Aziz Müslümanlar!

Mümin, söz ve davranışıyla bir güven insanıdır. Kardeşlerine emniyette olduklarını hissettiren bir iman kalesidir adeta. Gücünün yettiği oranda her şeyden ve herkesten sorumlu olduğunun bilincindedir. Bizler inanırız ki, iman güvendir. Mümin, güvenen ve güvenilendir. Kâinat insana, insan da birbirine emanettir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir.” Onun içindir ki güven zedeleyici davranışlarda bulunmak, bir başkasının canına kastetmek, malına el uzatmak; ağır bir vebal, büyük bir günahtır.

Kardeşlerim!

Yaşadığımız depremlerin yaralarını sarmaya çalıştığımız şu günlerde güven ve huzur kaynağı olmaya devam edelim. Zorluk ve meşakkatler karşısında birbirimiz için sağlam ve güvenli bir liman olalım. Dertli gönüllere derman, mahzun yüreklere sevinç taşıyalım. Aramızdaki şefkat, merhamet ve muhabbetle, zihinlerimiz ve gönüllerimiz inşirah bulsun. Unutmayalım ki Allah’a dayanır ve güvenirsek, kardeşlerimize karşı güven ve emanet bilincini kuşanırsak, Rabbimizin inayet ve nusreti bizimle beraber olacaktır.

Hutbemi hicret yolculuğunun en sıkıntılı anında Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in Allah’a olan güvenini ifade eden şu ayet-i kerimeyle bitiriyorum: “Hani onlar mağaradaydılar; arkadaşına ‘Mahzun olma! Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi...”

CUMA NAMAZI NASIL KILINIR?

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alınan bilgilere göre Cuma namazının kılınışı şu şekildedir;

Öğle ezânı okununca, önce dört rek'at Cum'a namazının ilk sünneti kılınır.

Niyet ederken

"Niyet ettim, Allah rızası için Cuma Namazının ilk sünnetini kılmaya" denilir.

Bu namaz aynı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.

İlk rekatta önce Sübhaneke okunur. Sonra Euzü Besmele çekilir.

Bütün rekatlarda Fâtiha ve zamm-ı süre okunur.

İlk oturuşta sadece Etteahiyyatü okunur.

c2

Son oturuşta:

Sonra, câmi' içinde, ikinci ezân okunur

Sonra, İmam hutbe okumak için minbere çıkar. Hutbe okunur.

Hutbe okunurken cemâ'atin namaz kılması ve konuşması tahrimen mekruhdur.

Hatîb efendi duâ ederken, cemâ'at sesli âmîn demez. İçinden sessiz denir

Namaz kılarken yapması harâm olan her şey, hutbe dinlerken de harâmdır.

c3

Hutbe okunup bittikten sonra müezzin kamet getirir.

Sonra, cemâ'at ile iki rek'at Cum'a namazının farzı kılınır. Bu namaz aynı sabah namazının farzı gibi kılınır.

Niyet şöyle edilir: "Niyet ettim, Allah rızası için Cuma namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama"

Sonra, dört rek'at son sünneti, Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının son sünnetini kılmaya".

Bu sünnetde aynı ilk sünnet gibi kılınır. Böylece esas itibariyle Cuma namazı farzı ve sünnetleriyle birlikte kılınmış olur.

Son sünnetin ardından zuhr-i ahir, niyetiyle dört rekat daha namaz kılınmaktadır. Niyet edilirken şöyle denilir: "Niyet ettim Allah rızası için edâsı üzerime olup da henüz üzerimden sâkıt olmayan en son öğle namazının farzına". Bu şekilde niyet edilirse, eğer o günün cuma namaz şartlarında bir noksanlıktan dolayı kabul olunmamışsa, öğle namazı kılınış olur. Kabul olunmuşsa, en son kazaya kalmış öğle namazına sayılır.

c4

Bundan sonra, iki rek'at vaktin sünneti kılınır. "Niyet ettim Allah rızası için Vaktin sünnetine" diye niyet edilir. Cum'a sahîh olmadı ise, bu on rek'at, öğle namazı olur. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbîhler okunup, duâ edilir.

c5

CUMA NAMAZI KAÇ REKAT?

Cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır (Kâsânî, Bedâî’, I, 269).

c6

İmam Ebû Yusuf’a ve İmam Muhammed’e göre ise farzdan sonra kılınacak sünnet bir selamla dört ve bir selamla iki rekât olmak üzere toplam altı rekâttır. Bu görüşün Hz. Ali’den rivayet edildiği nakledilmektedir.

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Diyanet ile Cuma Hutbesi konusu nedir, yayınlandı mı?

Giriş Tarihi: 10.03.2023 05:55 Güncelleme Tarihi: 10.03.2023 05:56

Cuma Hutbesi 10 Mart tarihli olarak Diyanet İşleri Başkanlığı resmi internet sitesi üzerinden okumaya sunuldu. Bu haftanın diyanet hutbesini okumak isteyenler yoğun olarak Cuma Hutbesi konusu nedir, yayınlandı mı? şeklinde araştırmalarına devam ediyor. 10 Mart Cuma Hutbesi konusu ve tüm detaylar.

CUMA HUTBESİ KONUSU VE TAM METNİ 10 Mart 2023  <div><div><p>Her cuma günü olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu haftanın <strong>Türkiye Geneli cuma hutbesi</strong><strong>konusu </strong>belli oldu ve yayımlandı. Bu hafta okunacak olan Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından merkezi olarak hazırlanan Türkiye Geneli Cuma Hutbesinin konusu<strong> MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN KİŞİDİR.</strong> İşte 10 Mart 2023 Cuma günü Türkiye geneli bütün camilerde okunacak Diyanet Cuma hutbesi ile cuma günü ve namazı hakkında bilgi.</p><p><strong>Cuma namazı</strong>; Cum’a günü öğlen namazı vakti içinde bir hutbeden sonra cemaatle ve cehren kılınan iki rekat farz-ı ayn namazdır.</p><p><strong>Cuma</strong>, müslümanlarca bir bayram günüdür. Bu mübarek günde müslümanlar mabedlerde toplanırlar. Okunacak hutbeleri dinleyerek faydalanırlar. Hep birlikte cuma namazını kılarlar. Sonra ya başka ibadetlerle uğraşır veya ziyaretlerde bulunur yahut günlük işleri ile uğraşmaya koyulurlar.</p><p>Bir hadis-i şerifde buyuruluyor:</p><p><strong>‘Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Adem aleyhisselam O gün Cennet’e konulmuş, O gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de o gün kopacaktır.’</strong></p><p><strong>En güzel cuma mesajları 2023 sayfası için tıklayın!</strong></p><p>Bütün bu olaylar, nice hayırları ve; hikmetleri toplamaktadır.</p><p><strong>Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hicretleri zamanında Medine’ye yakın bulunan ‘Salim İbni Avf’ yurdunda ‘Ranuna’ denilen vadi içerisinde ‘Beni Salim Mescidinde’ ilk cuma hutbesini okumuş ve ilk cuma namazını kıldırmıştır.</strong></p><p><strong>Cuma namazının vakti</strong> tam öğle namazının vaktidir. Cuma namazı için minarelerde ezan okunur. Camilere gidince önce aynen öğle namazının sünneti gibi, dört rekat cumanın ilk sünneti kılınır. Ondan sonra cami içinde bir ezan daha okunur. Minberde cemaata karşı bir hutbe okunur. Bu hutbeden sonra ikamet alınarak cumanın iki rekat farzı cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Bir farzdan sonra yine öğlenin ilk dört rekat sünneti gibi, cumanın son dört rekat sünneti kılınır. Bundan sonra da ‘Zuhrü ahir’ diye dört rekat namaz kılınır. Arkasından da ‘Vaktin sünneti’ niyeti ile aynen sabah namazının sünneti gibi iki rekat namaz daha kılınır.</p><p><em><strong>Mümin Güvenen ve Güvenilen Kişidir pdf</strong></em></p><p><strong>Cuma şartlarını kendilerinde toplayan kimseler için iki rekat cuma namazı ‘Farz-ı ayın’dır.</strong> Cuma namazının diğer namazlardan başka olarak kendisine özgü on iki şartı daha vardır. Bunların altısı vücubunun (farz olmasının), diğer altısı da edasının şartlarıdır.</p><p><strong>10.03.2023 Türkiye geneli cuma hutbesi<br><img src=MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN KİŞİDİR

Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine huzur ve güven aşılayan O’dur.”1

Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizin en hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve asla kötülük beklenmeyendir.”2

Aziz Müminler!
Hepimiz dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren kendimizi emniyette hissetmeyi arzularız. Kötülüklerden uzak olmak, endişe ve korkularımızdan sıyrılmak isteriz. Her birimiz güvenli bir ortamda, huzur içerisinde yaşamaya gayret gösteririz. Zira Cenâb-ı Hakkın imandan sonra bize lütfettiği en büyük nimetlerden birisidir güven duygusu.

Kıymetli Müslümanlar!
Güvenin yegâne kaynağı Cenâb-ı Hak’tır. Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden birisi de “el-Mümin”dir. O Allah ki huzur ve esenlik verendir. Kullarını güven ve emniyet içinde yaşatandır. Kendisine güvenilmeyi en çok hak edendir. O’na sığınanları korku ve endişeden emin kılandır.

Muhterem Müminler!
Allah’a iman eden her mümin, O’nun himayesi ve koruması altındadır. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا “Allah’a güvenip dayan. Vekil olarak Allah yeter.”3

Bu ayet-i kerimeye gönülden inanan müminler olarak biliriz ki; Yüce Mevlâmız bizleri asla kimsesiz ve çaresiz bırakmaz. Nitekim tevhid uğruna atıldığı ateşi Hz. İbrahim’e serin ve zararsız kılan O’dur. Kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz. Yusuf’u oradan çıkarıp Mısır’a sultan eden O’dur. Hz. Yûnus’u balığın karnından kurtuluş sahiline ulaştıran, Hz. Musa’ya denizi yol, kudret ve merhametini yoldaş eyleyen O’dur. Rahmet Elçisi Hz. Muhammed Mustafa’yı müşriklerin tuzağından kurtarıp emniyet içinde Medine’ye kavuşturan da O’dur.

Aziz Müslümanlar!
Mümin, söz ve davranışıyla bir güven insanıdır. Kardeşlerine emniyette olduklarını hissettiren bir iman kalesidir adeta. Gücünün yettiği oranda her şeyden ve herkesten sorumlu olduğunun bilincindedir. Bizler inanırız ki, iman güvendir. Mümin, güvenen ve güvenilendir. Kâinat insana, insan da birbirine emanettir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kişidir.”4 Onun içindir ki güven zedeleyici davranışlarda bulunmak, bir başkasının canına kastetmek, malına el uzatmak; ağır bir vebal, büyük bir günahtır.

Kardeşlerim!
Yaşadığımız depremlerin yaralarını sarmaya çalıştığımız şu günlerde güven ve huzur kaynağı olmaya devam edelim. Zorluk ve meşakkatler karşısında birbirimiz için sağlam ve güvenli bir liman olalım. Dertli gönüllere derman, mahzun yüreklere sevinç taşıyalım. Aramızdaki şefkat, merhamet ve muhabbetle, zihinlerimiz ve gönüllerimiz inşirah bulsun. Unutmayalım ki Allah’a dayanır ve güvenirsek, kardeşlerimize karşı güven ve emanet bilincini kuşanırsak, Rabbimizin inayet ve nusreti bizimle beraber olacaktır.

Hutbemi hicret yolculuğunun en sıkıntılı anında Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in Allah’a olan güvenini ifade eden şu ayet-i kerimeyle bitiriyorum: “Hani onlar mağaradaydılar; arkadaşına ‘Mahzun olma! Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi…”5


1 Fetih, 48/4.
2 Buhârî, Edeb, 57.
3 Ahzâb, 33/3.
4 Tirmizî, İmân, 12.
5 Tevbe, 9/40.

Cuma namazının sahih olmasının şartları nelerdir?

• Cumanın öğle vaktinde kılınması,

• Namazdan önce hutbe okunması,

• Cuma kılınan yerin herkese açık olması,

• İmamdan başka en az üç erkek cemaat bulunması (Hanefi mezhebine göre),

• Cuma namazını kıldıranın, devletin görevlendirdiği veya izin verdiği kişi olması,

• Cuma kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması.

Cuma namazı kimlere farzdır?

Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:

1. Müslüman olmak,

2. Akıllı olmalı,

3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,

4. Erkek olmak,

5. Hür ve serbest olmak,

6. Mukim olmak (misafir olmamak),

7. Sağlıklı olmak,

8. Kör olmamak,

9. Ayakları sağlam olmak.

Cuma Namazının Hükmü
Cuma namazı, farziyyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabit olan ve hutbeyi de ihtiva eden iki rekatlı, cemaatle kılınan bir namazdır. Yüce Allah, ‘Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah’ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allâh’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allâh’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.’ buyurmaktadır (Cumu’a 62/9-10). Hz. Peygamber, ‘Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman’a farzdır.’ (Nesâî, Cumu’a, 2; Ebû Dâvûd, Taharet, 129), ‘Cuma namazını kılmayan birtakım kişiler, ya bundan vazgeçerler ya da Allâh kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.’ (Müslim, Cumu’a, 12; Nesâî, Cumu’a, 2), ‘Allâh, önemsemeyerek üç Cuma’yı terk eden kişinin kalbini mühürler’ (Ebû Dâvûd, Salât, 210; Nesâî, Cumu’a, 2) buyurmaktadır. Cuma namazı, Hz. Peygamber döneminden günümüze kadar bütün Müslümanlarca kılınmış ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir ihtilafa düşülmemiştir.

Cuma namazının hicretten önce farz kılındığına dair rivayetler bulunmakla birlikte, Hz. Peygamber ilk Cuma namazını hicret esnasında Medine yakınındaki Rânûna denilen bir vadide kıldırmıştır.

Cumanın Sıhhat (Geçerlilik) Şartları
Fıkıh bilginleri, Cuma namazının geçerli olması için bazı şartlar ileri sürmüşlerdir. Bu şartlardan hutbe, şehir ve cemaat şartlarının Kurulumuzca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.

1. Hutbe
Hutbe, Cuma ve bayram namazlarında, genel olarak, Allâh’a hamd, Rasûlüne salât ve Müslüman’lara nasihatten oluşan konuşmayı ifade eder.

Hutbe Cuma namazının geçerlilik şartlarındandır. Cuma suresinin 9. ayetindeki ‘Allâh’ı anma’ ifadesini, Hz. Peygamber’in hutbe ile ilgili hadislerini ve uygulamalarını göz önünde bulunduran müçtehitler, hutbenin cumanın sıhhatinin şartı olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/28; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/549; Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’î, II/195-198; Nevevî, Mecmû’, IV/382383).

Hutbenin, Cuma vaktinde ve namazdan önce okunması gerekir. Zira Hz. Peygamber, hutbeyi Cuma namazından önce okumuştur (Ebû Dâvûd, Salât, 240; Abdürrazzâk San’anî, el-Musannef, III/222, H. No: 5413). Bu yüzden bütün fıkıh bilginleri hutbenin namazdan önce okunması gerektiği konusunda görüş birliği içindedirler. Günümüze kadar uygulama da bu şekilde olmuştur (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/28; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I/549; Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâ’î, II/195-198; Nevevî, Mecmû’, IV/382383).

2. Şehir
İslâm bilginleri Cuma namazının sahih olması için, Cuma namazının şehir veya şehir hükmünde bir yerleşim biriminde kılınması gerektiğini ileri sürmüşler, ancak şehrin tanımı konusunda ihtilaf etmişlerdir.

Hz. Peygamber, ilk Cuma namazını, Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında Salim b. Avf oğullarının ikamet ettiği Rânûnâ adı verilen bir vadide kıldırmıştır (İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, III/22).
Buna göre, farzı eda edecek sayıda cemaatin bulunduğu mezra, köy, belde, şehir gibi büyük veya küçük tüm yerleşim birimlerinde kılınan Cuma namazı sahihtir. Nitekim Diyanet İşleri Reisliği Müşavere Heyetinin (Din İşleri Yüksek Kurulunun) 16/04/1933 tarih ve 190 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.

3. Cemaat
Cuma namazının sıhhat şartları arasında ileri sürülen cemaat şartı; cemaati oluşturan en az kişi sayısı ve bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınıp kılınamayacağı şeklinde iki yönden ele alınmıştır.

a) Cemaati oluşturan en az kişi sayısı
Cuma namazının sahih olması için cemaatin şart olduğu konusunda bütün bilginler ittifak etmekle birlikte, gerekli asgari sayının kaç olduğu hususunda farklı görüşler belirtmişlerdir.

Hanefi Mezhebinde, Cuma namazının kılınabilmesi için, Ebu Hanife ve Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî’ye göre, imamın dışında en az üç, Ebû Yusuf’a göre ise, iki kişinin bulunması gerekir (İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/31; İbn Abidin, Reddu’l-Muhtâr, I/545). Şafiî ve Hanbelîlere göre, en az kırk (Şafiî, Ümm, I/328; Nevevî, el-Mecmû’, IV/353; Şirbinî, Muğni’l-Muhtâc, I/545; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/204); Malikîlere göre de on iki kişinin bulunması şarttır (Huraşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/76-77).

Şafiîler ve Hanbeliler görüşlerini, Hz. Peygamber’in Medine’ye gelmesinden önce Es’ad b. Zürâre tarafından Medine’de kıldırılan ilk Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunduğunu bildiren rivayetlere dayandırmaktadırlar (Ebû Dâvûd, Salât, 216; İbn Mâce, Salât, 78). Bu mezheplere göre, bundan sonra Rasulullah zamanında kılınan Cuma namazlarında sayı kırk kişinin altına düşmemiştir. Ayrıca bunlar, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe’den rivayet edilen ‘kırk kişi bulunan her yerleşim biriminde, Cuma namazı kılmak farzdır’ haberi ile Ömer b. Abdilaziz’in, Şam ile Mekke arasında bulunan ‘miyah’ halkına gönderdiği mektuptaki, ‘kırk kişiye ulaşınca Cuma namazını kılın’ ifadesini delil olarak ortaya koymuşlardır (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III/177-178, H.No: 5398, 5399).

İleri sürülen bu deliller, Cuma namazının farz olması için kırk kişinin bulunması gerektiğini ispata yeterli değildir. Zira, Hz. Peygamber’in Medine’ye gelmesinden önce, Medine’de kılınan Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunması, bundan aşağı sayıda kişiyle Cuma namazı kılınamayacağını göstermez. Nitekim Mus’ab b. Umeyr’in, Hz. Peygamber’in emri ile Medine’de 12 kişiye Cuma namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III/179, H.No: 5407). Ayrıca Rasulullah’ın kıldırdığı bir Cuma namazında, ticaret kervanının geldiğini haber alan cemaatten on iki kişi haricindekilerin dışarı çıktığı rivayeti sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, Cumua, 38).

Öte yandan Hz. Peygamber’in, ‘Bir yerleşim biriminde, sadece dört kişi bulunsa bile, Cuma namazı kılmak farzdır.’ buyurduğu rivayet edilmektedir (Beyhakî, Sünen, III/179 H.No: 5406, 5407; Darakutnî, Sünen, II/8-9 H.No: 1-3; Azim Âbâdî, Avnü’l-Ma’bûd, III/283). Cuma cemaatinin asgari sayısı hakkında varit olan haberler genelde zayıf kabul edilmekle beraber, fiilî uygulama ile Cuma namazının farziyyetini mutlak olarak ifade eden ayet ve hadisler dikkate alınınca, bir sayı şartı olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, Cuma namazının kılınabilmesi için 40 kişinin bulunması gerektiği konusunda Hz. Peygamber’den menkul bir rivayet bulunmamaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de Cuma namazı mutlak olarak bütün mü’minlere farz kılınmıştır (Cumua 62/9). Hz. Peygamber bunlardan kimlerin muaf tutulduğunu hadislerinde belirterek ayetin genel hükmünü tahsis etmiştir (Ebû Dâvûd, Salât, 215; Beyhakî, Sünen, III/183-184, H.No: 5422, 5425, 5426; Darakutnî, Sünen, II/2, H.No: 2; İbn Ebî Şeybe, Musannef, I/446, H.No: 5148; ) ve O’nun dışında kimsenin, ayetlerin hükmünü tahsis etme yetkisi de yoktur.

Bu itibarla, bir yerleşim biriminde İmamla birlikte en az dört kişinin bulunması halinde Cuma namazı kılınması gerekir.

b) Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı
Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınıp kılınmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Hanefi mezhebinde ağırlıklı görüşe göre, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir (Kâsânî, Bedâi’u’s-Sanâî, II/191-192; İbn Hümâm, Fethu’l-Kadîr, II/14-15; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, I/541). Diğer üç mezhebe göre ise, zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır; bir ihtiyaç bulunması halinde ise, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir. İhtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki sahih olmaz. Bu durumda diğerlerinin öğle namazını kılmaları gerekir (Şirbînî, Muğnî’l-Muhtâc, I/544; Nevevî, el-Mecmû’, IV/451-452; Sahnûn, el-Müdevvene, I/277-278; İbn Kudâme, el-Muğnî, III/212; Hurâşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75).

Zuhr-i ahir namazı veya o günkü öğle namazının iade edilmesi konusu, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınmasından kaynaklanmaktadır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.