7 eski ve yakın arkadaş bir akşam yemeğinde bir araya gelirler. Banu'nun (Belçim Bilgin) önerisiyle birlikte bir oyun oynamaya karar verirler. Oyun kuralları gereği hepsi telefonlarına gelen tüm mesaj ve bildirimleri yüksek sesle okumak zorundadır. Ancak kısa bir süre sonra gizli kalmış gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca, o kadar da yakın olmadıklarını farkedecekler, yemek hiç tahmin etmedikleri bir noktaya varacaktır. Cebimdeki Yabancı filmi, yapımı Perfetti Sconosciuti'den esinlenerek çekildi.
Aynı isimli kitabın sinema uyarlamasında, içi içine sığmayan Sertab Bal adındaki bir kadının maceraları gözler önüne seriliyor.
Tüm çevresinin kendisinden beklediği “düzenli” hayatı bir türlü olduramamış Sertab'ın, ne istediği veya kim olduğuyla ilgili kafası karışıktır. Bir kaza sonucu ablası Harika’nın evini yakınca evsiz ve parasız kalan Sertab, Harika’nın “Senden hiçbir şey olmaz” sözleri ile bir karar veren Sertab, “Benden ne olur herkese göstereceğim” diye kendisine söz verip, savrulan hayatında tutunabilmek için adım atar. Kendine yeni bir hayat kurmaya çalıştığı sırada ünlü oyuncu Soner’le tanışması, Sertab’ın tüm planlarını alt üst edecektir.
Çağan Irmak’ın “Unutursam Fısılda” adlı filminin çekimleri İzmir'de yapıldı. Film, Tarık ile kurduğu hayallerinin peşinden İstanbul’a giden genç kasabalı Ayperi’nin şöhret yıllarını, hayalleri için ayrıldığı kasabaya uzun yıllar sonra dönüşünü ve geçmişiyle hesaplaşmasını konu alıyor. Bir döneme damga vuran şarkıların sesi Hümeyra Ayperi karakterini canlandıracak. Ayperi'nin gençlik yıllarını ise başarılı oyuncu Farah Zeynep Abdullah oynayacak. Ayperi’nin hayatına ve hayallerine yön veren müzisyen Tarık karakterinde ise Mehmet Günsür’ü izleyeceğiz. Kerem Bürsin ise Erhan rolüyle Türkiye'de ilk kez sinemayı deneyecek.
Nadide Gürbüz (Demet Akbağ), evlendikten sonra okulunu bırakmış ve evinin kadını olmuş, kocası ölene ve çocukları büyüyüp kendi hayatlarını kurana dek kendisi için hiçbirşey yapmamıştır. Boş zamanını değerlendirebilmek için birçok kursa katılan Nadide, buralarda mutlu olamaz. Ancak bir gün gördüğü haber ona aradığı fırsatı sunacaktır. Öğrenci affı sayesinde yıllar önce bıraktığı okuluna geri döner. Sonrasında katıldığı mavi yolculuk, gencecik okul arkadaşları ve karizmatik bir öğretmenle birlikte hayatını değiştirecek bir maceraya dönüşecektir.
Suç ve komedi öğeleri üzerine kurulu olan Cinayet Süsü, gizemli bir seri katili yakalamaya çalışan cinayet büro ekibinin maceralarını konu alıyor. Deneyimli Başkomiser Emin ve ekip arkadaşları, daha önce hiç karşılaşılmamış bir seri katil vakası ile karşı karşıyadır. Ancak çözüm için kullandıkları yollar pek de doğru değildir. Birbirini takip eden rezillikler bir yana, cinayetler de devam etmektedir. Bir de bu arap saçının içine bir yasak aşk hikayesi eklenir!
Yıllarca yurtdışında yaşayp Türkiye'ye dönmemiş yazar-editör Orhan Şahin, ünlü yönetmen Deniz Soysal'ın yazdığı ilk kitap üzerine çalışma yapmak amacıyla İstanbul'a gelir. Deniz, artık bütün gücünü ve ihtişamını kaybetmekte olan ailesiyle birlikte bir yalıda hayatını sürdürmektedir. Ancak Orhan gelir gelmez kendisini Deniz'in karmaşık ilişkileri, gizemli arkadaşları ve aile bireylerinin arasında kalmış bulur. Ferzan Özpetek'in uzun bir aradan sonra Türkiye'de çektiği ilk film olan, 'te Türkiye'de satışa çıkan kendi kitabından uyarladığı İstanbul Kırmızısı, 3 Mart 'de gösterime giriyor.
İskender (Cem Yılmaz) hokkabazdır. Yani aslında sihirbazdır. Ama onun ve çocukluk arkadaşı Maradona'nın (Tuna Orhan) dışında herkes onun hokkabaz olduğunu düşünmektedir. İstanbul'dan hızla kaçmak zorunda kalan ikili, turne programına Sait'i (Mazhar Alanson) de dahil ederek büyük risk alırlar. Baba Sait, İskender'i takdir etmeyi uzun yıllar evvel bırakmıştır. Turne üçlüyü kaynaştırırken, aynı zamanda görkemli bir dağılmaya sebep olur. İskender, Maradona ve Sait, yol arkadaşları Fatma ile bir dağılıp bir toparlanırlar.
Uzun yıllardır Haydarpaşa Garı'nda Anadolu Tat Lokantası'nı işleten 8 kişilik Mermer Ailesi, dışarıdan bakıldığında işinde gücünde, sıradan bir esnaf ailesi gibi görünmektedir. Ancak bu ailenin sakladığı büyük bir sır vardır. Aile üyeleri kiralık katillerden oluşmaktadır ve dünya çapındaki bir örgüt için çalışmaktadırlar. Ancak yaptıkları bazı hatalar sonrasında deşifre olup açığa çıkarlar. Bu noktadan sonra peşlerine düşen örgütten kaçmak dışında bir seçenekleri kalmayacaktır. İlk olarak 26 Ocak 'de gösterime giren Ölümlü Dünya, 11 Mayıs'ta yeniden izleyicilerle buluştu.
İstanbul'da oto hırsızlığı yapmakta olan bir çetenin reisi bir kovalamaca sırasında intihar etmek üzere olan birinin evine sığınır. Hayatını kurtardığına inandığı bu kişiye iş vermek ve hırsızlığa teşvik etmek ister. Yaptığının büyük bir hata olduğunu kısa sürede anlayacaktır.
Dizi & Film
Bu Yıl Dikkatleri Üzerine Çeken Yapımı 20 Yerli Film
Özet alıntıları: monash.pw
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
′ü geride bırakmaya az bir zaman kalmışken geleneksel listeyi yapmanın zamanı geldi. Değerlendirmeyi yaparken ′de Türkiye’de vizyona giren yerli yapım arasından en iyi olduğunu düşündüğüm 15 filmi listeye aldım. Yılın en başarılı yerli yapımlarından birini ise Türkiyede vizyona girmemiş ve muhtemelen girmeyecek olması sebebiyle listenin sonuna bonus olarak ekledim. 26 Aralıkta vizyona girecek olan Kuzu filmini ise henüz izleyemediğimden şimdilik değerlendirmeye almadım. Geçen yıl yaptığım Yılının En İyi 10 Türk Filmi listesine ulaşmak için; monash.pw Keyifli okumalar.
1) Kış Uykusu () Nuri Bilge Ceylan
Ülkemize 32 yıl aradan sonra Altın Palmiye ödülünü getiren Kış Uykusu, hiyerarşik yapıya, mülkiyet ilişkilerine ve kapitalist sisteme dair güncel siyasi yapıyla paralel giden politik göndermeleri ekseninde esas yapısını şehirli entelektüelin taşradaki bunalımı ve egosantrik kişiliği üzerine kuruyor. Çehov esintilerine bolca yer veren Ceylan, ahlâk, namus, gurur, kibir, kader, vicdan, adalet, fedakârlık gibi kavramlar ekseninde derin bir insan analizi yapıyor ve sınıfsal farklılık başta olmak üzere birçok meseleye eleştiri oklarını yöneltiyor.
Puanı: / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
2) Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku () Çiğdem Vitrinel
Çiğdem Vitrinel’in erkeğin dünyasına son derece hakim gözlemleri, orta yaş bunalımındaki yalnız ve henüz romanı çıkmamış bir yazar karakterin içsel dünyasında yaratıcı hamlelerle şekil buluyor. Bir aşk filminde başrol olarak Erdal Beşikçioğlu tercihi, dış ses kullanımının karakterin duygu dünyasını çeşitlendirecek şekilde kurulması, akıcı kurgusu, başrol oyuncularının mükemmel uyumu gibi faktörler özlemini duyduğumuz türde bir aşk filmine zemin hazırlıyor.
Puanı: 4 / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
3) Ben O Değilim () Tayfun Pirselimoğlu
Roma Film Festivali’nden “En İyi Senaryo”, İstanbul Film Festivali’nden “En İyi Film” ve Barcelona Bağımsız Filmler Festivali’nden “En İyi Film” ödülleriyle dönen Ben O Değilim, aynı yıl içinde “doppelganger” temasını işleyen Enemy ve The Double filmleriyle yarışacak kadar güçlü bir monash.pw Pirselimoğlu’nun halüsinatif etki bırakan atmosferi, yer yer kahkaha attıran kara mizah anlayışı ve Ercan Kesal’in iki karaktere birden can verdiği etkili performansıyla akıllarda kaldı.
Puanı: 4 / 5
4) Kusursuzlar () Ramin Matin
İlk filmi Canavarlar Sofrası ile bir sonraki filmlerini fazlasıyla merak ettirecek bir işe imza atan yönetmen Ramin Matin, Kusursuzlar’da iki kız kardeşin geçmişleriyle nasıl baş ettikleri üzerine sinemasal yönü çok kuvvetli bir filme imza atıyor. Yönetmenliğiyle, yenilikçi ses tasarımı – kurgusuyla, sinematografisiyle ve kadın oyuncuların güçlü performanslarıyla öne çıkan film, yer yer Ingmar Bergman’ın “Persona”sına ve David Lynch’in “Mulholland Drive”ına göz kırpıyor, akıllara da Robert Aldrich’in “What Ever Happened to Baby Jane?”ini getiriyor.
Puanı: 4 / 5
5) Yağmur: Kıyamet Çiçeği () Onur Aydın
Her biri ünlü oyuncularla dolu zengin kadrosuyla öne çıkan film, Türkiye’de gişe sinemasında, üstelik bir ilk filmde görülmemiş bir prodüksiyon kalitesine sahip. Kazım Koyuncu’nun hayatı, Çernobil faciası ve Trabzonspor üçgeninde geçen film, Türk sinemasında genelde sınıfta kalınan “kesişen hayatlar” filmlerinin en güzel örneklerinden birini sergileyerek bol karakterler ve bol planlarla dolu dinamik bir kurgu yaratıyor.
Puanı: / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
Yönetmenle Röportaj: monash.pw
6) Kırımlı () Burak Cem Arlıer
Burak Cem Arlıerın özenli rejisiyle, Feza Çaldıranın Hollywood standartlarındaki görüntü yönetimiyle, Baki Davrakın adeta uluslararası bir oyuncu gücünde döktürdüğü Nazi karakteriyle, 2. Dünya Savaşını milliyetçi duygulardan ziyade Türkler, Ruslar, Almanlar, Polonyalılar gibi çok uluslu bir hikaye örgüsüne oturtan ve birçok farklı dil kullanılan yapısıyla Kırımlı, yılın en iyilerinden.
Puanı: / 5
7) Köksüz () Deniz Akçay Katıksız
Daha önce senarist kimliğiyle tanınan Deniz Akçay Katıksız’ın filmi Köksüz, tıpkı Seren Yüce’nin Çoğunluk’u gibi bir “ilk film” başarısı. “Aile kutsaldır” olgusunu deşerek anne-kız çatışmasını rekabet ve kıskançlık düzeyinde ele alıyor, anlatmaya pek cesaret edilemeyen bir konuyu çarpıcı şekilde dile getiriyor. Sinematografik anlayıştan ziyade senaryosuyla ve Ahu Türkpençe – Lale Başar ikilisinin güçlü oyunculuklarıyla öne çıkan film, Türk sineması içerisinde akılda kalıcı bir yer ediniyor.
Puanı: / 5
8) Panzehir () Alper Çağlar
Panzehir, çizgi roman dokusunu anımsatan bir atmosfer kuruyor ve bunu yaparken de Hollywood sinemasının bildiğimiz tüm kodlarını başarıyla kullanıyor. Aksiyon sineması içerisinde bugüne kadar hep B sınıf örnekler veren sinemamıza türün A sınıf yetkin bir örneğini kazandırırken, unutulmayacak bir intikam ve mafya filmi olmayı başarıyor.
Puanı: / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
9) Annemin Şarkısı () Erol Mintaş
Saraybosna Film Festivali’nde “En İyi Film”, ALTIN Portakal Film Festivali’nde ise “En İyi İlk Film” ödüllerine layık görülen Erol Mintaş imzalı Annemin Şarkısı, derdini epey samimi, sade ve gerçekçi bir sinema diliyle anlatan, duygusu kalıcı ve sorgulatıcı bir film. Gittikçe birbirinin kopyası olmaya başlayan Kürt sineması içerisinde kuşkusuz farklı bir soluk.
Puanı: 3 / 5
10) Silsile () Ozan Açıktan
Daha önce iki BKM komedisini yöneten Ozan Açıktanın kendisini ilk ispat ettiği film olarak akıllarda yer eden Silsile, güçlü sinematografi çalışması, açılıştaki video klip estetiğinde kotarılan etkileyici sekansı, her biri ilgi çekici olan karakterler geçidi ile ön plana çıkıyor ve yer yer kara komediye evrilen çıkmaz odaklı bir yapı kuruyor.
Puanı: 3 / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
11) Pek Yakında () Cem Yılmaz
Cem Yılmaz’ın sinemaya duyduğu sevgisinin yeni bir tezahürü niteliğinde olan film, Yavuz Turgul sinemasından Ertem Eğilmez filmlerine, 70’ler avantür filmlerinden blockbuster filmlere dair eğlenceli referanslar içerirken, yıldız sistemine, korsan dvd piyasasına, festival filmlerinin yapılış mantığına, basın mensuplarına ve Cihangir sosyetesine karşı zekice eleştiri oklarını yöneltiyor. Sinematografisini ve sanat yönetimini rengarenk şekilde dizayn etmesiyle ve kalabalık oyuncu kadrosuyla Wes Anderson filmlerinin izinden giden Pek Yakında, özellikle Türk sinemasının yılına denk gelmesiyle ayrı bir önem taşıyor.
Puanı: 3 / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
12) Balık () Derviş Zaim
Zaim, insan – doğa ilişkisi üzerine kurulu senaryosunu duyarlı bir şekilde işleyerek sinematografik olarak cezbedici, kurgusal açıdan algıyı diri tutan bir yapıma imza atıyor. İnsanın doğayı günden güne mahvetmesi yönetmenin çok sevdiği kurgusal karşıtlıklar eşliğinde vicdani bir dramatik yapıyı beraberinde getirirken Bülent İnal ve Sanem Çelik de iyi yazılan karakterlerini sade ama tutarlı bir şekilde canlandırıyorlar.
Puanı: 3 / 5
Eleştiri Yazısı: monash.pw
13) Deniz Seviyesi () Nisan Dağ, Esra Saydam
Türk sinemasının yakın tarihinde birbirine tamamen benzeyen aşk filmlerinin yanında doğal ve iddiasız bir geçmişle hesaplaşma filmi aynı zamanda. Damla Sönmez’in oyunculuğuyla ön plana çıkan film, kadın yönetmenlerinin dokunuşunu özellikle futbol maçı sahnesinde farklı bir şekilde hissettiriyor. Müzik kullanımı, ahtapot sahnesi ve hikayesini ele alış tarzı ise Uzakdoğu aşk filmlerinin naif yapısını hatırlatıyor.
Puanı: 3 / 5
14) Bi Küçük Eylül Meselesi () Kerem Deren
Dizi dünyasının başarılı senaristi Kerem Derenin hem yazıp hem yönettiği bu ilk filmi, Türk sinemasındaki aşk filmleri içinde platonik aşk filmi olarak adlandırabileceğimiz farklı bir kulvara kapı aralıyor. Karakterlerin saç ve makyaj tasarımından, filmin afişinden, içerdiği minimal hikaye ve objelerden, Toygar Işıklının tatlı ve hüzünlü müziklerinden Güney Kore usulü bir aşk filmi olduğunu da iddia edebiliriz.
Puanı: 3 / 5
15) Daire () Atıl İnaç
“Zincirbozan”la siyasi film, “Kolpaçino”yla komedi türünde örnekler vererek yetenekli bir yönetmen olduğunu ispatlayan Atıl İnaç, yer yer fantastik sularda gezerek felsefe ağırlıklı bir dram filmi çıkardığı Daire’yle en iyi işine imza atıyor. Gerçeküstü sahneleri, akılda kalan replikleri, güçlü mizahi ve eleştirel yönü, Fatih Al ve Nazan Kesal’in akılda kalıcı performanslarıyla Daire, yılın en iyi Türk filmleri arasına son sıradan adını yazdırıyor.
Puanı: 3 / 5
Bonus / Vizyon Dışı: Körler Jaluziler İçin () Ozan Adam
Türkiyede vizyona girmesi mümkün gözükmeyen, İstanbul Film Festivalinde tek seansta gösterilen, daha sonra İstanbul Modernin seçkisinde sınırlı sayıda kişinin izlediği Körler Jaluziler İçin, insan ve hafıza ilişkisini kurcalayan arthouse bir bilimkurgu filmi. Türk sinemasında bugüne kadar bir tane bile akılda kalıcı bilimkurgu filmi çekilemediğini düşünürsek, Körler Jaluziler İçin avangard yapısıyla ve oldukça zorlayıcı yapıbozumcu kurgusuyla çok az kişinin anlayacağı ve keyif alabileceği önemli bir adım. Belki de Türkiyenin Upstream Coloru!
Puanı: / 5
BeğenYükleniyor