5 derece akrabalar kimlerdir / Akrabalık İsimleri Ve Terimleri Nelerdir? 1. Ve 2. Dereceden Akrabalık Dereceleri

5 Derece Akrabalar Kimlerdir

5 derece akrabalar kimlerdir

Sağlık Rehberi

Akraba Evliliklerine Genetik Bakış


Akraba evliliğinin tanımı kısaca aynı soydan gelen bireyler arasında yapılan evlilik olarak yapılabilir.

Akraba evliliğinde, akrabalık bağı anne veya baba soyundan da gelebilir. Her ikisi de aynı derecede önemlidir. Akrabalık derecesinin nasıl hesaplandığına örnek verirsek anne veya babasından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı evliliklere 1. derece akraba evliliği (kuzen evlilikleri) denir. Büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı evliliklere ise 2. derece akraba evliliği (torun evlilikleri) denir.

Akraba evliliği aynı zamanda kadının statüsünü de etkilemektedir. Eşinin yakınları ile kan bağı olan kadın bu ilişkiyi kullanarak ihtiyaç duyduğu zamanlarda eşinin ailesinden daha kolay destek alabilmektedir. Genel bir kanı olarak akraba evliliği beklenmedik bir zamanda gelişebilecek sağlık ve maddi problemlerin de çözülmesini kolaylaştıracaktır. Akraba evliliği ile aile bağlarının kuvvetlendiği ve ailenin kültürel değerlerinin sonraki kuşaklara daha kolay aktarıldığı düşünülmektedir.

Sağlık çalışanları ve genetik uzmanları; akraba evliliğini, sosyal ve ekonomik etkilerinin dışında getirdiği olası risklerdeki artış açısından değerlendirmektedir. Üreme sağlığı açısından birinci derece kuzen evliliği ile akraba dışı evliliği karşılaştırırsak doğurganlık oranının hafif şekilde daha yüksek olduğu, düşük oranının farklı olmadığı, ölü doğum ve bebek ölüm oranının hafif yüksek olduğu ve genel topluma göre doğum kusuru ile doğum oranının %2-3 daha yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca belki de en önemlisi çekinik kalıtılan hastalıkların görülme olasılığının toplumun geneline göre daha yüksek olmasıdır. Ortaya çıkma olasılığındaki artış akrabalık bağı yakınlaştıkça yükselmektedir. Bu nedenle akraba evliliği oranının yüksek olduğu ülkelerde, akraba evliliği yapmış çiftler hamilelik öncesi genetik danışma almaları konusunda uyarılmaktadır. Günümüzde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu kuzen evliliklerinin yaygın olduğu bu gibi ülkelerde ve topluluklarda yaşayan birçok genç çift sorularına bilimsel bir yanıt almak üzere sağlık kurumlarına müracaat etmektedir. Bu ziyaretlerde en çok "Çocuğumuz fiziksel ve zihinsel açıdan hasta olur mu?", "Hasta bebek sahibi olma riskini nasıl en aza indiririz" soruları karşımıza çıkmaktadır.

Kan bağı olan bireyler, aile ve akrabalık bağını taşımalarının yanı sıra daha derinlemesine bakıldığında ortak genetik özellikleri de paylaşmaktadırlar. Bu özellikler arasında hastalığa neden olabilecek faktörler de yer almaktadır.

Ülkemizden birkaç hastalık örneği vererek bu durumu biraz daha açık hale getirebiliriz. Fenilketonüri, ileri derecede zekâ geriliğine neden olan bir hastalık olup, ülkemizde yeni doğan tarama programı kapsamında yeni doğan bebeğin topuğundan alınan birkaç damla kan ile erken teşhisi konulabilmektedir. Fenilketonüri aileden gelme bir hastalıktır. Fenilketonürili çocuğun anne ve babasında biri normal biri bozuk iki gen vardır. Çocuk, ancak anne ve babasından iki bozuk geni alırsa fenilketonüri hastası olur. Fenilketonüri Amerika’da ve birçok Avrupa ülkesinde her 10.000-30.000 yeni doğanda bir görülmesine karşın ülkemizde 4.000 yeni doğanda bir görülmektedir. Bunun nedenleri olarak her 20-25 kişiden birinin hastalığı taşıyor olması ve ülkemizde akraba evliliklerinin yüksek oranda yapılması gösterilebilir. Ancak burada şunu da unutmamak gerekir akraba evliliği hastalığın görülme sıklığını artırıyor olsa da, akraba olmayan bireylerin de çocukları hastalıklı doğabilir. Çünkü Türkiye’de her 100 kişiden 4’ü bu hastalık açısından taşıyıcı durumundadır.

Doğumsal bozukluklar ve yeni doğan, süt çocuğu ve bebeklik dönemlerindeki ölüm oranları incelendiğinde, akraba evliliğinden doğan çocuklarda akraba evliliği yapmamış bireylerin çocuklarına göre daha yüksek sıklıkta görülmektedir.

Genetik hastalıkların bir grubunu ise ileri yaşlarda ortaya çıkan veya tek bir gendeki bozukluk değil aynı anda birden fazla gendeki bozuklukların etkisi ile ortaya çıkan hastalıklar oluşturmaktadır. Bunlardan biri yaşlı insanlar arasında sıkça gözlenen Alzheimer tipi bunama hastalığıdır. Yapılan bir çalışmada Alzheimer tipi bunama hastalığının özellikle akraba evliliğinden doğan bireylerde daha yüksek sıklıkta görüldüğü bildirilmekte ve bu nedenle akraba evliliğinin hastalığın oluşmasına katkısının olabileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte diyabet, kanser, şizofreni, kalp damar hastalığı gibi yaşamın ilerleyen dönemlerinde açığa çıkan hastalıkların görülme oranı ile akraba evliliği arasında doğrudan bir ilişki gösterilmemiştir.

Akraba Evliliklerinde Genetik Danışma

Genetik danışma akraba evliliği yapmış çiftlere veya bu evlilikten doğmuş çocuklara verilebilir. Genetik danışma sırasında uygulanan en etkili ve basit yol ise aile hikâyesi üzerinden giderek ailede olası kalıtsal hastalıkların belirlenmesi, bunların risklerinin açıklanması ve uygun tanı ve takip yöntemlerinin önerilmesidir. Bu amaçla 3-4 kuşağı içerecek şekilde aile ağacı çizilmesi ilk yapılması gereken uygulamadır. Ailede herhangi bir kalıtsal bozukluk olmaması durumunda akraba evliliğinin getirdiği genel risklerden bahsedilir. Bu riskler arasında birinci derece kuzen evliliklerinde zekâ geriliği olan çocuk sahibi olma olasılığının topluma göre üç kat arttığı, doğumsal kusurlu bebek riskinin iki kat arttığı belirtilmelidir. Ayrıca kuzen evliliklerinde doğumsal bozukluk, ölü doğum veya yeni doğan döneminde ölüm riskinin %2-3 olduğu belirtilmelidir. Ancak danışan ailenin önceki çocuğunda belirli bir kalıtsal hastalık saptanmış ise veya fetüste ya da yeni doğanda genetik bir hastalığın varlığı gözlenir ise bu durumda hasta, saptanan genetik bozukluğa bağlı risklere göre değerlendirilir.

Bazen ikinci kuzenler veya daha uzak akrabalık bağı olan kişiler de evlilik öncesi veya hamilelik öncesi genetik danışma almak isteyebilirler. Bu bireylerin başvuru nedeni sadece akrabalık öyküsü ise bu kişilere genetik test önerilmesine gerek yoktur. Bu kişilerin sadece 3 ila 4 kuşağı içerecek şekilde aile ağacı çizilir ve aile hikâyesi alınır. Bununla birlikte eğer çift akraba evliliklerinin çok sık yapıldığı veya belirli çekinik kalıtılan hastalıkların yaygın olduğu bir bölgeden geliyor ise bu kişiler için tarama testleri önerilebilir.

Sonuç olarak özellikle ülkemiz coğrafyasında çok sık rastlanan akraba evliliği, bireylerin veya toplulukların sahip oldukları sosyo-kültürel ve ekonomik durumlarını devam ettirmek için uyguladıkları bir gelenek olmakla birlikte neden olduğu veya olabileceği sağlık problemleri nedeni ile aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı problemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

* Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Akraba evliliği

Akraba evliliği (tıp dilinde endogami evliliği - İçten evlenme); genetik hastalıkların epidemiyolojisini etkileyen önemli etmenlerden biridir ve dünya toplumunun en az %20'si tarafından yeğlenmektedir. Doğan çocukların en azından %8,4'ü akraba evliliklerinden doğmaktadır.

Araştırmalar akraba evliliğinin 9 binyıl önce başladığını ve Afrika, Avrupa ve Uzak Doğu'ya kıyasla; Türkiye dâhil olmak üzere Fas'tan Pakistan'a kadar uzanan Geniş Orta Doğu'da daha yaygın olduğunu göstermektedir.[1][2]

Akraba evliliği, zararlı baskın gen ve çekinik gen üst üste gelerek çakışması olasılığını artırdığından genetik hastalıkların görülmesine yol açabilir. Bunların çocuklukta görülmesi için anne ve babanın her ikisinin de en azından bir zararlı çekinik gene sahip olması gerekir. Dolayısıyla akraba evlilikleri; aynı gen yapısına sahip olan ailede, çekinik genlerin birbirleriyle karşılaşma olasılığını artıracaktır.

Genel toplumda doğan her 100 çocuktan 2'sinde herhangi bir nedene bağlı olarak doğuştan bir anomali saptanırken, akraba evlilikleri yapan çiftlerde bu risk yaklaşık iki kat oranında artmaktadır ki; bu oran genetik hastalıklar için oldukça artmış bir risktir.

Akraba evlilikleri aralarında kan bağı olan kişiler arasındaki evliliklerdir. Yakınlık derecesine göre en sakıncalısı, 1. derece kuzen evliliği dediğimiz, teyze, dayı, amca ve hala çocukları arasında yapılan evliliklerdir. Kardeş torunları arasındaki evlilikler ise 2. derece kuzen evlilikleri olup kalıtsal hastalık açısından daha az risklidirler.

Kalıtımla geçen hastalıklar, “gen” adı verilen kalıtım maddesindeki değişimler (mutasyon) sonucu ortaya çıkar. Bu mutant genlerden tek dozda olduklarında dahi bir hastalığa yol açanlara dominant (baskın) genler, oluşturdukları hastalığa ise dominant hastalık denir. Diğer grup ise ancak çift dozda olduklarında hastalık ortaya çıkarabilen resesif(çekinik) genlerdir, bunların neden oldukları hastalıklara ise resesif hastalıklar denir. İşte akraba evliliklerinde veya Museviler gibi birbirleriyle evlenilen kapalı toplumlarda bozuk genlerin bir araya gelme ihtimali daha yüksek olduğu için akraba evliliğinde genetik hastalıklar daha doğrusu resesif kalıtımla geçen hastalıklar daha sık görülür.

Her insan, hiçbir hastalık belirtisi göstermeksizin bu bozuk resesif genleri taşıyabilir ve nesiller boyu sağlıklı çocuklarına kalıtabilir. Hasta bir çocuğu veya yakını olmayan kişilerde taşıyıcılık tayini çoğu kez mümkün değildir. Çocukta resesif kalıtım şekli gösteren bir hastalığın ortaya çıkması için hem annenin, hem babanın kendileri sağlıklı olmalarına karşın, aynı bozuk geni taşımaları gerekir. Genel topluma oranla, kişilerin aynı hastalık için, aynı bozuk geni taşıma olasılığının, ortak atadan gelen akrabalar arasında yüksek olması doğaldır. Bu kişiler bozuk geni taşımalarına rağmen kendileri sağlıklı olacakları için, bu konuda bilgileri yoksa, yakın akrabaları ile evlenmeleri çok masumca bir davranış olarak değerlendirilebilir.

Bu durumu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. 1. derece kuzen evliliği yapmış “sağlıklı” bir çiftin ancak genetik yönden hasta bir çocukları dünyaya geldiğinde bu hastalık için taşıyıcı olduklarını bilebiliriz. Böyle bir durumda bundan sonra doğacak her çocuk için hasta olma riski, kaçıncı çocuk olursa olsun çok yüksektir (%25).

Akraba evliliği sonucu ortaya çıkan kalıtsal hastalıklar genelde metabolizma hastalıklarıdır ve sayıları oldukça fazladır. Anne karnındaki fetusu bu hastalıkların tümü için incelemek bugün dünyanın hiçbir yerinde olası değildir. Ancak ailede tanısı bilinen bir kalıtsal hastalıktan söz ediliyorsa veya çiftin hasta bir çocukları var ise, anne karnındaki bebek bu hastalık açısından incelenebilir.[3]

Akraba evliliklerinin en sık yapıldığı ülkelerden biri olan Türkiye’de yapılan araştırmalarda, %25'lik bir kısmın kendi akrabasıyla, kan bağı olan kişilerle evlendiği görülmektedir. Kalıtsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden akraba evlilikleri birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Özellikle Akdeniz bölgesinde yaygın olarak görülen ve Akdeniz anemisi olarak bilinen talasemi, akraba evliliği sonucu oluşan en sık hastalıklardan birisidir. Kanser hastalarına uygulanan birçok tedavi yöntemi Akdeniz anemisi hastalığına yakalanan kişilere de uygulanmaktadır. Örneğin ilik nakli sadece kanser hastaları için değil Akdeniz anemisi olan kişiler içinde uygulanmaktadır. Bu da kalıtsal hastalıkların ne denli tehlikeye sahip olduğu hakkında bize bilgi vermektedir.

Akraba evliliği nedeniyle Türkiye’de sık görülen,diğer hastalıklar:[4]

Fenilketonüri Fenilalanin isimli aminoasidin metabolize edilmesini sağlayan enzimin eksikliği sonucu oluşan hastalığın sıklığı 1:4500 ‘ dür. Yaşam boyu tedavi(diyet-takip) gerektiren ve uygun tedavi uygulanmadığı takdirde ağır zeka geriliğine neden olabilen hastalığın tekrarlama riski % 25’ dir. Moleküler genetik çalışmaları tamamlanmış ailelerde doğum öncesi tanı mümkündür.

Kistik fibroz Kalıtsal hastalıklar içinde en sık görülenler arasında olan ve henüz kesin bir tedavisi bulunamayan bu hastalık için riskli gebelerde, DNA testleri ile ailenin mutasyonları saptanmış ise prenatal tanı önerilebilir.

Konjenital adrenal hiperplazi Böbreküstü bezlerinde kortizol ve aldesteron adı verdiğimiz bazı hormonların yapımının etkilendiği bu hastalığın sıklığı 1:14 000'dir. Hastalık, yenidoğan döneminde yaşamı tehdit edebilen ağır sıvı ve tuz kayıpları ile seyredebileceği gibi, daha hafif formlarında dişilerin dış genital organlarında erkek yönünde farklılaşmaya neden olur. Yaşam boyu hormon tedavisi gerektiren bu hastalıkta tedavinin doğum öncesi dönemde başlaması dişilerdeki genital anomalilerin önlenmesi açısından çok önemlidir. Etkilenmiş bir çocuğu olan ailelerde hastalığın tekrarlama riski %25'tir. Moleküler genetik çalışmalar tamamlanmış olan ailelerde doğum öncesi tanı uygulanabilir.

Spinal müsküler atrofi (SMA) Sıklığı 1:10 000 olan bu hastalığın başlıca belirtisi ilerleyici kas güçsüzlüğüdür. Süt çocukluğu döneminde yaşamı tehdit edebilecek kadar ağır olabilen hastalığın nedeni omurilik ön boynuz hücrelerinin ilerleyici kaybıdır. Tüm otozomal resesif hastalıklarda olduğu gibi tekrarlama riski %25 olan hastalığın doğum öncesi tanısı moleküler genetik çalışmaların tamamlanmış olduğu ailelerde mümkündür.

Orak Hücre Anemisi Hastalık, kan yıkımından kaynaklanan ağır anemi ve bozuk alyuvar yapısına bağlı olarak gelişen ufak damar tıkanıklıkları ile seyreder. Tekrarlama riski %25 olan hastalıkta doğum öncesi tanı mümkündür.

Akraba evliliği yapmış olan çiftlere öneriler: 1-Türkiye’de en sık gözüken hastalıklardan biri olan Akdeniz anemisi için eşlerden birinde taşıyıcılık testi yapılmalıdır.

2-Gebelik US ve üçlü test ile izlenmelidir.

3-Yenidoğan döneminde tarama testleri (feniketonuri, galaktozemi, Biotinidaz ve Hipotiroidi için) yapılmalıdır, hatta Tandem MS yöntemiyle genişletilmiş metabolik tarama testi yapılarak 30’dan fazla hastalık da taranabilir.

4-Bebek doğduktan sonra gelişimsel yönden değerlendirilmeli ve ikinci bir gebelik için en az 3-4 yıl gibi bir süre beklenmelidir.[3]

Ayrıca bakınız[değiştir

Bakanlık Bağlantıları

Soru 1: ÖTV Muafiyeti Nedir?

Engellilik oranı %90 veya üzerinde olan yetişkin engelliler ile Çocuklar İçin Özel Gereksinim Raporu'nda (ÇÖZGER) “Özel Koşul Gereksinimi Vardır (ÖKGV)” ibaresi bulunan 18 yaş altı engelliler ÖTV istisnasından yararlanabilirler.
Bununla birlikte engellilik oranı %90'ın altında olan engellilerden engelli sağlık kurulu raporunda "Sadece hareket ettirici aksamda özel tertibatlı taşıt kullanması gerekir." değerlendirmesi bulunanlardan, ilk iktisabı yapılacak taşıtın hareket ettirici aksamında (debriyaj pedalı, fren pedalı, gaz pedalı ve/veya vites kolunda) tadilat yaptırılmasını gerektirecek nitelikte olan engelliler ÖTV istisnasından yararlanabilirler.

Soru 4: Üzerine araç alınan engelli kişinin engelli sürücü belgesine sahip olma şartı var mıdır?

Hayır, yoktur. Engelli oranı %90 ve üzerinde olan engelli bireyin üzerinden ilk iktisap edilecek araçta ÖTV muafiyetinden yararlanılabilir.

Soru 5: Özel tertibatlı araçları kimler kullanabilir?

Engellilik derecesi %90’ın altında olan engelliler tarafından bizzat kullanılmak amacıyla düzenlenmiş özel tertibatlı araçları, engelli araç sahibinin yanı sıra araç sahibinin eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü de kullanabilir.

Ancak, söz konusu kişilerin de engelli aracını kullanabilmesi için “herhangi bir engeli bulunmayan kişilerin kullanımına uygun olarak üretilmiş olan aracın teknik donanımlarında hiçbir değişiklik yapılmadan, engelli kişinin sağlık raporunda belirtilen  tertibatın  ilave  aparatlarla   taktırılmış   olması”  ve aracın engelli veya  bu kişiler tarafından her iki şekilde    de kullanılabileceğinin yetkili kurum ve kuruluşlarca belgelendirilmesi şarttır.

Soru 6: Engelli adına alınan araçlar kimler tarafından kullanılabilir?

Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 53. maddesi, 3. fıkrası uyarınca; özel tertibatı olmayıp, engellilik derecesi % 90 ve üzeri olan malul ve engelliler tarafından ÖTV muaf olarak bizzat ithal edilen araçların; araç sahibi engelli kişinin eşi, kanuni mümessili ile üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarından bir sürücü veya noterce düzenlenmiş iş akdine bağlı olarak istihdam edilen bir sürücü tarafından kullanılması zorunludur.

Engellilik derecesi %90 ve üzeri olan kişiler adına ÖTV’den muaf olarak yurt içinden alınan ve özel tertibatı bulunmayan araçların araç sahibi dışında birisi tarafından kullanılması konusunda mevzuatta herhangi bir kısıtlayıcı hüküm bulunmamaktadır.

Soru 7: Engelli raporuna sahip olan birinin tercih edebileceği motor seçenekleri nelerdir?

Motor silindir hacmine bakılmaksızın bu araçlar istisna kapsamında değerlendirilir. 2022 yılında engelliler için ÖTV muafiyeti 450.500 TL'yi aşmayan araçlar için uygulanmaktadır.

Soru 8: Engelliler motorlu taşıt vergisinden (MTV) faydalanabilir mi?

Engellilik dereceleri%90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin adlarına  kayıtlı  taşıtları  ile  diğer  malûl  ve  engellilerin,  bu durumlarına uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtları motorlu taşıtlar vergisinden istisna edilmiştir.

Soru 9: Engelliye ait aracın ilk iktisabından sonra doğal afet veya kaza sonucu “pert” olması, kullanılamaz hale gelmesi durumunda yeni bir sıfır araç alımında ÖTV hesaplanır mı?

Doğal afet veya kaza sonucu aracın kullanılamaz hale  gelmesi nedeniyle hurdaya ayrılması halinde bu aracın ilk iktisap tarihinden itibaren beş yıl geçmemiş olsa dahi aynı koşullarla başka bir aracın ilk iktisabında da istisnadan yararlanılabilecektir.

Soru 10: Engellinin ilk araç alımında (ilk iktisabında) ÖTV doğar mı?

Kayıt ve tescile tâbi mallardan; bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından, beş yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı, vergiden müstesnadır.

Soru 11: Engelli park kartı nedir?

Yalnızca üzerine araç tescil edilmiş engelli bireylerin,  ayrılmış park alanlarına araçlarını bıraktıklarında camdan görünür şekilde yerleştirdikleri park kartlarıdır.

Soru 12: Engellilere ayrılmış otoparkları kimler kullanabilir?

Engellilere ayrılmış otopark yerlerini kullanabilmek için engelli ve  gazilere  verilen  kartlardan  edinilmesi  gerekmektedir. Engellilere ve gazilere park kartlarının verilmesi, kullanılması ve iptaline dair usul ve esaslar Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından  belirlenmektedir.  Engelliler  ve  gazilerin  bu  kartı alabilmek için bulunulan il veya ilçelerdeki Trafik Denetleme Amirlikleri veya Bürolarına başvuru yapmaları gereklidir.

Soru 13: Engelliler için ayrılmış park yerlerine ilişkin yasal düzenlemeler nelerdir? Engelli park yerleri ve kaldırımların işgali durumunda ne yapılmalıdır?

Otopark Yönetmeliğinde; otoparkların yapımında TSE standartlarına uyulması, umumi bina, bölge otoparkları ve genel  otoparklarda,  giriş-çıkış  ve  asansörlerine  en  yakın yerlerinde birden az olmamak şartıyla, her 20 park yerinden birinin engelli işareti konularak engelliler için ayrılması zorunludur.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 61 inci maddesine göre “Engellilerin araçları için ayrılmış park yerlerine” engelli olamayanlar tarafından park edilmesi yasaklanmıştır ve engelli olmayanlar tarafından yapılan ihlâlin para cezası iki kat  olarak  uygulanmaktadır.  Yasaklara  aykırı  park  edilmiş araçlar trafik zabıtasınca kaldırılabilir.

Soru 14: B sınıfı engelli ehliyeti almak için hangi şartlar aranmaktadır?

1 Ocak 2016 tarihinden, H sınıfı” engelli sürücü uygulaması kaldırılmış ve engelli sürücülere de B sınıfı engelli ehliyetleri düzenlenmeye başlamıştır. Bir başka deyişle engelliler için ayrı bir sürücü belgesi sınıfı bulunmamaktadır.

B  sınıfı  engelli  sürücü  belgesi  alabilmek  için  18  yaşını doldurmuş ve 19 yaşından gün almak ve bağlı bulunulan aile hekimine başvurmak gereklidir.

Aile hekiminin, engelli bireyin özel tertibatlı araç kullanabileceğine    yönelik    karar    vermesi    durumunda, engelli sürücü adayını İl Sağlık Müdürlüklerine bağlı İl Sağlık Komisyonuna sevk eder.

İl  Sağlık  Komisyonu  tarafından,  engelli  kişinin  kullanacağı araçta bulunması gereken özel tertibat, “Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ile Muayenelerine Dair Yönetmeliğe” göre hazırlanan listeden belirlenen kodu ile birlikte sağlık raporuna yazılır.

Sağlık raporunda belirtilen kısıtlama ve araç uyarlama kodları engelli sürücü belgesine de işlenmekte ve engelli sürücünün bu kodlara uygun olan araç kullanması gerekmektedir.

Soru 15: Engellinin vefat etmesi durumunda ÖTV istisnası kapsamında iktisap edilen taşıtın veraset yoluyla intikalinde ÖTV alınır mı?

ÖTV Kanununa göre, ilk iktisabında istisna uygulanan kayıt ve tescile tabi taşıtların, veraset yoluyla intikallerinde ÖTV aranmaz. Dolayısıyla, taşıtın veraset yoluyla intikaline bağlı olarak müştereken bütün mirasçılar adına kayıt ve tescil edilmesi halinde, bu intikal işlemi nedeniyle ÖTV uygulanmaz. Ancak, muristen mirasçılara sadece bir taşıtın intikal etmiş olması,  başka  bir  mal  ve/veya  hakkın  intikal  etmemiş olması halinde, taşıtın miras hisselerinin tek bir mirasçıya devredilmesi,   devralan   mirasçı   açısından   (kendi   miras hissesine karşılık gelen kısmı hariç olmak üzere) «veraset yoluyla intikal» olarak değerlendirilmez.

Muristen mirasçılara intikal etmiş olan terekede söz konusu taşıtın yanı sıra başkaca mal ve/veya hakkın da bulunması halinde ise diğer mirasçıların, lehine taşıt üzerindeki mülkiyet hakkından ivazsız olarak feragatini gösteren belgenin ibrazı şartıyla istisnadan yararlanılmış olan taşıtın lehine feragat edilen mirasçıya intikali, “veraset yoluyla intikal” olarak değerlendirilir. Bununla birlikte, terekede yer alan diğer mal ve/veya hakların değerinin taşıtın değeri ile mütenasip olması gerekmektedir.

Soru 16: Kaza sonucu vücudunun fonksiyonlarını sonradan kaybeden kişi, var olan sürücü belgesini nasıl değiştirebilir?

Bu kişiler tekrar yazılı sınava tabi tutulmazlar, verilen sağlık raporuna göre düzenlenmiş özel araçlarla eğitim aldıktan sonra, direksiyon sınavına tabi tutulurlar. Bu sınavda başarılı olan sürücüler engelli sürücü belgesi almaya hak kazanır.

Soru 17: Engelliler araçlarını aldıktan 5 yıl sonra engeli olmayan birisine ÖTV ödemeden satabilirler mi?

Düzenlenen istisnadan yararlanan malul ve engellilerin bu kapsamda iktisap ettikleri araçları 5 yıldan fazla kullanarak bir başkasına satması durumunda, aracı alan kişi tarafından ÖTV ödenmeyecektir.

Soru 18: Engelli yakınına ÖTV indirimi var mı?

ÖTV indirimi sadece engelli bireyin şahsına tanınmış bir haktır.

Soru 19: Zihinsel engelli birey ÖTV indiriminden yararlanabilir mi?

Engellilik  yüzdesi,  %90  ve  üzerinde  olmak  şartı  ile  engelli bireyin üzerine araç alınabilir.

Soru 20: Araç alımında bankalar kredi veriyor mu?

Bankaların  araba  alımında,  engellilere  özel  kredi  ya  da faiz  şartları  olmayıp,  herkese  tanınan  banka  kredi  şartları engelliler içinde geçerlidir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.