abdülhamit duası / TRT 1 - Payitaht 'Abdülhamid'Tahsin Paşa'nın Duası

Abdülhamit Duası

abdülhamit duası

“Sultan Abdülhamid Han, İttihatçılar tarafından tahtan indirildikten sonra sürgüne gönderildiği Selanik’de  muhafız subayına anlattığı hastalığı ile ilgili bir hususu aşağıda sunuyoruz.” Editör

B

en şimdi, beş vakit namazdan sonra “Kazayı hâcet” duasını okuyorum. Bu duanın vaktiyle de çok faydasını gördüm.  Bu bana Süleymaniyeli Şeyh Ahmet Efendi isminde bir zatın yadigârıdır. Ne vakit başım sıkışsa okurum. Bakınız, size bu duanın menkıbesini anlatayım da, şaşınız. Bir tarihte arkamda çıban çıktı. Bunu bütün doktorlar muayene ettiler, nihayet:

– Şir’i pençedir (aslan pençesidir). Yarmak icap ediyor, dediler.

Ben, yardırmak taraftarı değilim. Tedavi ile geçiştirmek istiyorum. O esnada Doktor İsmet Paşa’yı tanıdım. İsmet Paşa da baktı.

– Bir lâpa tertip edeceğim eğer onunla delinirse, ne âlâ, delinmezse ameliyat zaruridir, dedi. Fena halde müteessir oldum.

– Hele şu lâpayı da koyalım da, Allah kerimdir, dedim.

Gece lâpayı yaptılar, arkama koydular. Doktorlar da yanımdaki odada toplandılar. Neticeyi beklemeye başladılar. Eğer çıban sabaha kadar delinmezse ertesi günü mecburi ameliyat olacağım. Bir taraftan da can acısı, diğer taraftan ameliyat endişesiyle neticeyi düşünürken, Feraşet Vekili Esat Efendi’nin geldiğini ve ziyafet arzusunda bulunduğunu söylediler:

– Her şeyde bir hayır vardır. Buyursun, dedim.

Geldi, oturdu. Teselli hatırda bulundu. Biraz ıstırabımı unutur gibi oldum. Tam o sıra da bir mektup getirdiler.

– Açınız bakalım, nedir, dedim.

Mektubu açtılar. Süleymaniyeli Şeyh Ahmet imzalı Arapça bir mektup. Mektubu Esat Efendi’ye verdim.

– Okuyacağım, halim yok, siz okuyunuz, dedim.

Esat Efendi mektubu okumaya başladı. Mektup, Evlât, diye başlıyor. Leffen (beraberinde sarılı olarak) gönderdiği “Kazayı Hâcet” duasını her gün ve bahusus (özellikle) başım sıkıldıkça okumamı tavsiye ediyor. Dua, uzun. Tam, dört sayfa, bunu elime alıp ta okumama imkân yok.

– Efendi! Siz okuyunuz da, ben de okuduklarını tekrar edeyim, dedim.

Esat Efendi okumaya başladı. Ben de ona refakat ettim. Daha dua bitmeden uyuya kalmışım. Bir müddet sonra, arkamdan sıcak sıcak bir şeyin aktığını hissederek uyandım. Bir de, ne bakayım? Hey, kadiri Huda. O müthiş çıban delinmiş akıyor. Hemen:

– Doktorlara haber verin, dedim.

Doktorlar geldiler, yarayı muayene ettiler.

– Geçmiş olsun efendim. Çıban açılmış. Artık ameliyata hacet kalmadı, dediler.

Pansuman yaptılar. Temizlediler. İşte o günden beri ne zaman bir şeye sıkılsam bu duayı okurum, dedi.

II. Abdulhamid'in Son Sözleri

  • 21 Eylül ´de başlayan hayatı, 10 Şubat ´de sona erdi

    21 Eylül ´de başlayan hayatı, 10 Şubat ´de sona erdi

  • Cihan Harbi´nde () cephelerden gelen acı haberler karşısında çok üzülen yaşlı hünkâr, her yanı tarih kokan ama merkezî ısıtma sistemine ve diğer saraylardaki gibi ihtişamlı şöminelere sahip olmayan Beylerbeyi Sarayı´nda, mangal ateşiyle ısıtılan bir odada ölümü karşılamak zorunda bırakılmıştı

    Cihan Harbi´nde () cephelerden gelen acı haberler karşısında çok üzülen yaşlı hünkâr, her yanı tarih kokan ama merkezî ısıtma sistemine ve diğer saraylardaki gibi ihtişamlı şöminelere sahip olmayan Beylerbeyi Sarayı´nda, mangal ateşiyle ısıtılan bir odada ölümü karşılamak zorunda bırakılmıştı

  • 5 Şubat ´de şiddetli soğuk algınlığı sebebiyle rahatsızlanan 2. Abdülhamid, saray doktoru Hüseyin Âtıf Bey´in verdiği ilâçları kullanınca akşama doğru iyileşir gibi oldu; hattâ giyindi ve biraz dolaştı

    5 Şubat ´de şiddetli soğuk algınlığı sebebiyle rahatsızlanan 2. Abdülhamid, saray doktoru Hüseyin Âtıf Bey´in verdiği ilâçları kullanınca akşama doğru iyileşir gibi oldu; hattâ giyindi ve biraz dolaştı

  • Devlet erkânı ve İstanbul halkının iştirakiyle toprağa verilen padişahın son günleri ve cenaze merasimi, üzerinde durulması gereken hâdiselerdir. Tam 33 yıl (?) Devlet-i Âliye´yi idare ettikten sonra 31 Mart Vak´ası ile tahttan indirilen ve İttihatçılar tarafından Selanik´e sürülen 2. Abdülhamid, Balkan Harbi´nin patlak vermesi üzerine İstanbul´a geri getirildi. Hâkân-ı Sâbık, beş yıl boyunca Beylerbeyi Sarayı´nda sıkı gözetim altında yaşadı

    Devlet erkânı ve İstanbul halkının iştirakiyle toprağa verilen padişahın son günleri ve cenaze merasimi, üzerinde durulması gereken hâdiselerdir. Tam 33 yıl (?) Devlet-i Âliye´yi idare ettikten sonra 31 Mart Vak´ası ile tahttan indirilen ve İttihatçılar tarafından Selanik´e sürülen 2. Abdülhamid, Balkan Harbi´nin patlak vermesi üzerine İstanbul´a geri getirildi. Hâkân-ı Sâbık, beş yıl boyunca Beylerbeyi Sarayı´nda sıkı gözetim altında yaşadı

  • Akşam yemeğinde âdeti olduğu üzere ailesiyle birlikte sofraya oturdu. İştahsızlıktan söz ederek bir köfte, bir iki kaşık kabak, bir adet de pirinç unu tatlısı yiyen 2. Abdülhamid, yemekten sonra göğsünde bir sancı hissetmeye başlayınca Müşfika Hanım derhal doktor getirtmek istedi; ama Âtıf Bey o sabah müsaade alarak evine gitmişti

    Akşam yemeğinde âdeti olduğu üzere ailesiyle birlikte sofraya oturdu. İştahsızlıktan söz ederek bir köfte, bir iki kaşık kabak, bir adet de pirinç unu tatlısı yiyen 2. Abdülhamid, yemekten sonra göğsünde bir sancı hissetmeye başlayınca Müşfika Hanım derhal doktor getirtmek istedi; ama Âtıf Bey o sabah müsaade alarak evine gitmişti

  • Kardeşi Vahdettin Efendi´nin hususî doktoru Aleksiyadis Efendi Beylerbeyi´nde oturuyordu. Hemen Muhafız Kumandanı Rasim Bey ona haber gönderdi. Abdülhamid´i muayene eden doktorun teşhisi 'zatürree' başlangıcıydı. Hâkân-ı Sâbık´ın üşüme nöbetlerinin ardı arkası kesilmiyordu

    Kardeşi Vahdettin Efendi´nin hususî doktoru Aleksiyadis Efendi Beylerbeyi´nde oturuyordu. Hemen Muhafız Kumandanı Rasim Bey ona haber gönderdi. Abdülhamid´i muayene eden doktorun teşhisi 'zatürree' başlangıcıydı. Hâkân-ı Sâbık´ın üşüme nöbetlerinin ardı arkası kesilmiyordu

  • Bu arada Sultan Reşad ve Enver Paşa´ya vaziyet bildirildi. Sonunda Âtıf Bey saraya geldi. O da muayene neticesinde aynı kanaate varınca Abdülhamid, bir de meşhur doktorlardan Neşet Ömer Bey´e kontrol ettirildi. Durumu iyi değildi, sabaha kadar sarayda kimsenin gözüne uyku girmedi

    Bu arada Sultan Reşad ve Enver Paşa´ya vaziyet bildirildi. Sonunda Âtıf Bey saraya geldi. O da muayene neticesinde aynı kanaate varınca Abdülhamid, bir de meşhur doktorlardan Neşet Ömer Bey´e kontrol ettirildi. Durumu iyi değildi, sabaha kadar sarayda kimsenin gözüne uyku girmedi

  • Doktorların tavsiye ettiği ilâçları kullanmasına rağmen, Abdülhamid´in hastalığı ağırlaşıyor ve bir iyileşme belirtisi görülmüyordu

    Doktorların tavsiye ettiği ilâçları kullanmasına rağmen, Abdülhamid´in hastalığı ağırlaşıyor ve bir iyileşme belirtisi görülmüyordu

  • Sabahları banyo yapmaması tavsiye edilen Abdülhamid, ihtimal vefat edeceğini hissetmiş olmalı ki, 'Banyo benim medar-ı hayatımdır, beni kimse bundan men edemez, beni banyodan mahrum ederseniz hakkımı helâl etmem.' diyerek bu tavsiyeyi dinlemedi. Vefat ettiği günün sabahında da banyosunu yaptı

    Sabahları banyo yapmaması tavsiye edilen Abdülhamid, ihtimal vefat edeceğini hissetmiş olmalı ki, 'Banyo benim medar-ı hayatımdır, beni kimse bundan men edemez, beni banyodan mahrum ederseniz hakkımı helâl etmem.' diyerek bu tavsiyeyi dinlemedi. Vefat ettiği günün sabahında da banyosunu yaptı

  • Hayatının son yirmi yılında dâima yanında bulunan Müşfika Hanım, banyodan sonra çamaşırlarını giydirdi yaşlı çınarın

    Hayatının son yirmi yılında dâima yanında bulunan Müşfika Hanım, banyodan sonra çamaşırlarını giydirdi yaşlı çınarın

  • Fakat bir şey dikkatini çekti. Abdülhamid´in sırtı fevkalâde terliyordu. Müşfika Hanım endişe içerisinde, 'Aman efendiciğim çok terliyorsunuz.' deyince Abdülhamid´in dudaklarından, 'Kadın, bu ecel teridir' sözleri döküldü

    Fakat bir şey dikkatini çekti. Abdülhamid´in sırtı fevkalâde terliyordu. Müşfika Hanım endişe içerisinde, 'Aman efendiciğim çok terliyorsunuz.' deyince Abdülhamid´in dudaklarından, 'Kadın, bu ecel teridir' sözleri döküldü

  • Bu ifadeler karşısında Müşfika Hanım irkildi

    Bu ifadeler karşısında Müşfika Hanım irkildi

  • Daha sonra Abdülhamid oturduğu yerde sabah namazını edâ etti ve sütünü istedi

    Daha sonra Abdülhamid oturduğu yerde sabah namazını edâ etti ve sütünü istedi

  • Âdeti üzere yarım bardak maden suyuna karıştırılmış sütünü içtikten sonra, 'Hamdolsun Yarabbi! Daha iyiyim.' deyip Müşfika Hanım´ın yardımıyla yatak odasına girdi ve yavaşça yatağına uzandı

    Âdeti üzere yarım bardak maden suyuna karıştırılmış sütünü içtikten sonra, 'Hamdolsun Yarabbi! Daha iyiyim.' deyip Müşfika Hanım´ın yardımıyla yatak odasına girdi ve yavaşça yatağına uzandı

  • O dakikalarda Sultan Reşad´ın, Selâm-ı Şâhâne ile Dolmabahçe´den gönderdiği doktorlar geldi

    O dakikalarda Sultan Reşad´ın, Selâm-ı Şâhâne ile Dolmabahçe´den gönderdiği doktorlar geldi

  • Muayene esnasında Şehzade Âbid Efendi´nin mahzun bir hâlde karşısında durduğunu gören Abdülhamid, 'Ağlama oğlum. İyiyim, üzülme.' diyerek onu teskin etti

    Muayene esnasında Şehzade Âbid Efendi´nin mahzun bir hâlde karşısında durduğunu gören Abdülhamid, 'Ağlama oğlum. İyiyim, üzülme.' diyerek onu teskin etti

  • Biraz rahat nefes alabilmek için doktorlardan kan almalarını istedi

    Biraz rahat nefes alabilmek için doktorlardan kan almalarını istedi

  • Heyet odadan çıktıktan sonra içeride kalan Rasim Bey, Abdülhamid´in yanına gelerek elini öptü ve 'Hâkânım hakkını helâl et!' dedi

    Heyet odadan çıktıktan sonra içeride kalan Rasim Bey, Abdülhamid´in yanına gelerek elini öptü ve 'Hâkânım hakkını helâl et!' dedi

  • Doktorların, rahat etmesi için morfin yapma tekliflerini ise reddetti

    Doktorların, rahat etmesi için morfin yapma tekliflerini ise reddetti

  • Abdülhamid, Selanik sürgününden bu yana yanında bulunan muhafız kumandanının yüzüne hayretle baktı, bir cevap vermedi

    Abdülhamid, Selanik sürgününden bu yana yanında bulunan muhafız kumandanının yüzüne hayretle baktı, bir cevap vermedi

  • Sonradan içeriye giren Saliha Hanım´a gülümseyerek, 'Rasim Bey bizden ümidi kesmiş olacak ki, elimi öptü, benden helâllik istedi.' dedi

    Sonradan içeriye giren Saliha Hanım´a gülümseyerek, 'Rasim Bey bizden ümidi kesmiş olacak ki, elimi öptü, benden helâllik istedi.' dedi

  • Gözleri dolmuş bir hâlde ah çekerek, 'Bütün hizmetime bir kara çarşaf çektiler. Benim kimseden talep edecek hakkım yok.' diye ilâve etti

    Gözleri dolmuş bir hâlde ah çekerek, 'Bütün hizmetime bir kara çarşaf çektiler. Benim kimseden talep edecek hakkım yok.' diye ilâve etti

  • Müşfika Hanım bu sırada, 'Efendiciğim! Bundan büyük hastalıklar geçirdiniz. İnşallah yine iyi olursunuz. Hakkınızı da elbet Allah alır' cevabını verdi

    Müşfika Hanım bu sırada, 'Efendiciğim! Bundan büyük hastalıklar geçirdiniz. İnşallah yine iyi olursunuz. Hakkınızı da elbet Allah alır' cevabını verdi

  • Doktorlardan durumun ciddiyetini haber alan Sultan Reşad, ağabeyinin en büyük oğlu Şehzade Selim Efendi´ye haber yollayarak, kardeşleriyle birlikte hemen Beylerbeyi´ne gitmesini istedi

    Doktorlardan durumun ciddiyetini haber alan Sultan Reşad, ağabeyinin en büyük oğlu Şehzade Selim Efendi´ye haber yollayarak, kardeşleriyle birlikte hemen Beylerbeyi´ne gitmesini istedi

  • Öğleye doğru Selim Efendi ve Ahmed Efendi saraya geldi

    Öğleye doğru Selim Efendi ve Ahmed Efendi saraya geldi

  • Haberi getiren Dilberyâl Kalfa´ya, şehzadelerin biraz beklemesini söyleyen Abdülhamid, sulu bir kahve istedi

    Haberi getiren Dilberyâl Kalfa´ya, şehzadelerin biraz beklemesini söyleyen Abdülhamid, sulu bir kahve istedi

  • Müşfika Hanım´ın koluna dayanarak oturan Abdülhamid, Şöhreddin Ağa´nın getirdiği kahveyi eline aldı ve bu sırada gözlerini odada bulunanların üzerinde gezdirerek âdeta onlarla vedalaştı

    Müşfika Hanım´ın koluna dayanarak oturan Abdülhamid, Şöhreddin Ağa´nın getirdiği kahveyi eline aldı ve bu sırada gözlerini odada bulunanların üzerinde gezdirerek âdeta onlarla vedalaştı

  • Vefakâr eşi Müşfika Hanım´ın avucunu öperek, 'Allah senden razı olsun.' dedi. Sonra Saliha Hanım´ın elini tutarak, 'Hakkını helâl et' deyip onunla da vedalaştı

    Vefakâr eşi Müşfika Hanım´ın avucunu öperek, 'Allah senden razı olsun.' dedi. Sonra Saliha Hanım´ın elini tutarak, 'Hakkını helâl et' deyip onunla da vedalaştı

  • Kahveden bir yudum içti; ama ikinci yudumu içemeden kahve Müşfika Hanım´ın avucuna döküldü ve yüksek sesle 'Allah!' diyen Abdülhamid´in başı Müşfika Hanım´ın koluna düştü

    Kahveden bir yudum içti; ama ikinci yudumu içemeden kahve Müşfika Hanım´ın avucuna döküldü ve yüksek sesle 'Allah!' diyen Abdülhamid´in başı Müşfika Hanım´ın koluna düştü

  • Odadan yükselen 'Efendimiz bayıldı, doktor yetişsin!' sesleri üzerine Âtıf Bey koşarak geldi

    Odadan yükselen 'Efendimiz bayıldı, doktor yetişsin!' sesleri üzerine Âtıf Bey koşarak geldi

  • Bu sırada Şehzade Âbid Efendi de doktorla birlikte içeriye girdi

    Bu sırada Şehzade Âbid Efendi de doktorla birlikte içeriye girdi

  • Sultan Abdülhamid´in râhmet-i Rahmân´a kavuştuğunu anlayan Âtıf Bey, bu acı hakikati odadakilere söylemedi. Kolları arasında Abdülhamid´i tutan Müşfika Hanım bir türlü kendisini bırakmak istemiyordu

    Sultan Abdülhamid´in râhmet-i Rahmân´a kavuştuğunu anlayan Âtıf Bey, bu acı hakikati odadakilere söylemedi. Kolları arasında Abdülhamid´i tutan Müşfika Hanım bir türlü kendisini bırakmak istemiyordu

  • Onlar dışarı çıktıktan sonra, hâlâ odada bulunan Dilberyâl Kalfa´ya, 'Ne duruyorsunuz? Bir tülbent getiriniz de çenesini bağlayalım' deyince, kapıda bir şey anlamadan duran sadık bendegân Kahvecibaşı Şöhreddin Ağa´nın feryadıyla Abdülhamid´in ölüm haberi sarayda yankılanmaya başladı

    Onlar dışarı çıktıktan sonra, hâlâ odada bulunan Dilberyâl Kalfa´ya, 'Ne duruyorsunuz? Bir tülbent getiriniz de çenesini bağlayalım' deyince, kapıda bir şey anlamadan duran sadık bendegân Kahvecibaşı Şöhreddin Ağa´nın feryadıyla Abdülhamid´in ölüm haberi sarayda yankılanmaya başladı

  • Zâbitlerden Zekeriya Efendi de cenazenin başında Kur´ân okumaya başladı

    Zâbitlerden Zekeriya Efendi de cenazenin başında Kur´ân okumaya başladı

  • Şehzade Âbid Efendi, 'İnanmam. Babam şimdi yatağında oturuyordu.' diyerek ağlıyordu. Diğer şehzadelerin de gözlerinden yaşlar akıyordu. Ölüm haberi alan muhafız zabitler, içeri girerek son ta´zim vazifelerini yaptılar ve kadınları dışarı çıkararak ikişer ikişer nöbet tutmaya başladılar

    Şehzade Âbid Efendi, 'İnanmam. Babam şimdi yatağında oturuyordu.' diyerek ağlıyordu. Diğer şehzadelerin de gözlerinden yaşlar akıyordu. Ölüm haberi alan muhafız zabitler, içeri girerek son ta´zim vazifelerini yaptılar ve kadınları dışarı çıkararak ikişer ikişer nöbet tutmaya başladılar

  • Efsane Sultan´ın ölümü duyulunca Beylerbeyi Sarayı taziyeye gelenlerle dolmaya başladı. Hânedândan çokları geceyi sarayda geçirdi ve sabaha kadar Abdülhamid´in ruhu için dualar edildi, Kur´ân-ı Kerîm okundu

    Efsane Sultan´ın ölümü duyulunca Beylerbeyi Sarayı taziyeye gelenlerle dolmaya başladı. Hânedândan çokları geceyi sarayda geçirdi ve sabaha kadar Abdülhamid´in ruhu için dualar edildi, Kur´ân-ı Kerîm okundu

  • Zatürreeye yakalandıktan sonra vefat eden Osmanlı padişahlarından üçünün, yani Sultan 2. Mahmud, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülhamid´in 'baba, oğul ve torun' olmaları mânidâr bir tevafuktu

    Zatürreeye yakalandıktan sonra vefat eden Osmanlı padişahlarından üçünün, yani Sultan 2. Mahmud, Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülhamid´in 'baba, oğul ve torun' olmaları mânidâr bir tevafuktu

  • Sultan Reşad, ağabeyinin Sultan 2. Mahmud Türbesi´ne defnedilmesi ve bilfiil makam-ı saltanatta bulunan padişahların cenazelerinde yapılan merasimin aynen yapılmasını irâde etti. Padişahın bu emri, icabedenlere tebliğ edildi

    Sultan Reşad, ağabeyinin Sultan 2. Mahmud Türbesi´ne defnedilmesi ve bilfiil makam-ı saltanatta bulunan padişahların cenazelerinde yapılan merasimin aynen yapılmasını irâde etti. Padişahın bu emri, icabedenlere tebliğ edildi

  • Aile içinden bazı kimseler, Abdülhamid´in, Fatih Sultan Mehmed´in türbesine defni için ısrar ettilerse de Enver Paşa, 'Fatih´in türbesine hiç kimsenin defni câiz olamayacağından bahisle' muvafakat göstermedi

    Aile içinden bazı kimseler, Abdülhamid´in, Fatih Sultan Mehmed´in türbesine defni için ısrar ettilerse de Enver Paşa, 'Fatih´in türbesine hiç kimsenin defni câiz olamayacağından bahisle' muvafakat göstermedi

  • 76 yaşında hayata gözlerini kapayan Sultan Abdülhamid´in cenazesi, 11 Şubat Pazartesi günü Beylerbeyi Sarayı´ndan Topkapı Sarayı´na getirilmeden evvel, ailesi ve yakınları tekrar odasına girip son hürmeti ve vedâı yaptılar

    76 yaşında hayata gözlerini kapayan Sultan Abdülhamid´in cenazesi, 11 Şubat Pazartesi günü Beylerbeyi Sarayı´ndan Topkapı Sarayı´na getirilmeden evvel, ailesi ve yakınları tekrar odasına girip son hürmeti ve vedâı yaptılar

  • Cenaze zâbitler tarafından taşınırken, askerler de sarayın bahçesinde selâma durdular. Cenazenin çıkarılmasının ardından muhafız komutanı tarafından oda mühürlendi

    Cenaze zâbitler tarafından taşınırken, askerler de sarayın bahçesinde selâma durdular. Cenazenin çıkarılmasının ardından muhafız komutanı tarafından oda mühürlendi

  • Bir Osmanlı padişahı vefât edince, âdet olduğu üzere cenazesi, dört asır devletin idare edildiği Topkapı Sarayı´na getiriliyordu

    Bir Osmanlı padişahı vefât edince, âdet olduğu üzere cenazesi, dört asır devletin idare edildiği Topkapı Sarayı´na getiriliyordu

  • Sarayın en mahrem bölgesi kabul edilen üçüncü avludaki Mukaddes Emanetler Dairesi´nde, altın bir sandıkta atlas örtüler içinde Efendimiz´in (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek hırkası muhafaza ediliyordu

    Sarayın en mahrem bölgesi kabul edilen üçüncü avludaki Mukaddes Emanetler Dairesi´nde, altın bir sandıkta atlas örtüler içinde Efendimiz´in (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek hırkası muhafaza ediliyordu

  • Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Asr-ı Saadet´ten mübarek hatıralar taşıyan bu daire, hayatın ötelere endekslendiği mübarek bir mekândı

    Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Asr-ı Saadet´ten mübarek hatıralar taşıyan bu daire, hayatın ötelere endekslendiği mübarek bir mekândı

  • Hemen arkasında yer alan çeşme ise, tarihimizin ayrı bir ibret vesikasıydı. Vefât eden padişahlar, 'hayat-ölüm çeşmesi' denen bu çeşmenin başında guslediliyorlardı

    Hemen arkasında yer alan çeşme ise, tarihimizin ayrı bir ibret vesikasıydı. Vefât eden padişahlar, 'hayat-ölüm çeşmesi' denen bu çeşmenin başında guslediliyorlardı

  • Sultan Abdülhamid´in cenazesi muhafızlar, Enderûn-ı Hümâyûn ağaları ve saray erkânı nezaretinde Hırka-i Saadet´in yeşil ve yaldızlı kapısı önüne getirildi

    Sultan Abdülhamid´in cenazesi muhafızlar, Enderûn-ı Hümâyûn ağaları ve saray erkânı nezaretinde Hırka-i Saadet´in yeşil ve yaldızlı kapısı önüne getirildi

  • Kapı kapandıktan sonra daire erkânından başkası içeriye giremedi ve Enderûn ağaları nezaretinde cenaze burada yıkandı

    Kapı kapandıktan sonra daire erkânından başkası içeriye giremedi ve Enderûn ağaları nezaretinde cenaze burada yıkandı

  • Sultanın vücudunda uzun bir hastalığın zaafı, teninin renginde ölüm sarılığı yoktu. Saçı ve sakalı ağarmış; gözleri kapanmış, çukura batmıştı

    Sultanın vücudunda uzun bir hastalığın zaafı, teninin renginde ölüm sarılığı yoktu. Saçı ve sakalı ağarmış; gözleri kapanmış, çukura batmıştı

  • Yıkandıktan sonra sarı ipek işlemeli havlularla kurulanan naaş, kefenlenip hürmetle tabuta konuldu

    Yıkandıktan sonra sarı ipek işlemeli havlularla kurulanan naaş, kefenlenip hürmetle tabuta konuldu

  • İçeride bunlar olurken Hırka-i Saâdet´in önündeki kalabalık, her geçen dakika artıyordu. Veliahd Vahdettin Efendi, şehzâdeler ve ulemâ, Enderun avlusunda yerlerini almışlardı

    İçeride bunlar olurken Hırka-i Saâdet´in önündeki kalabalık, her geçen dakika artıyordu. Veliahd Vahdettin Efendi, şehzâdeler ve ulemâ, Enderun avlusunda yerlerini almışlardı

  • Abdülhamid, hayatının son dakikalarına kadar şuurunu kaybetmemişti. O ânlardaki vasiyeti de harfiyen yerine getirildi. Göğsüne ahidnâme duası, yüzüne Hırka-î Saâdet destimali, tabutun üzerine de siyah Kâbe örtüsü örtüldü

    Abdülhamid, hayatının son dakikalarına kadar şuurunu kaybetmemişti. O ânlardaki vasiyeti de harfiyen yerine getirildi. Göğsüne ahidnâme duası, yüzüne Hırka-î Saâdet destimali, tabutun üzerine de siyah Kâbe örtüsü örtüldü

  • Yabancı elçiler, bu muazzam daireyi merak içinde seyrediyorlardı. Kış mevsimi olmasına rağmen hava güneşliydi. Şubat güneşi altında nişan ve sırma üniforma parıltısından başka bir şey görünmüyordu

    Yabancı elçiler, bu muazzam daireyi merak içinde seyrediyorlardı. Kış mevsimi olmasına rağmen hava güneşliydi. Şubat güneşi altında nişan ve sırma üniforma parıltısından başka bir şey görünmüyordu

  • Sonra birdenbire Hırka-i Saâdet´in kapısı açıldı ve Enderûn avlusunda bütün nazarlar oraya çevrildi. Herkes heyecan içinde cenazeyi görmek istiyordu

    Sonra birdenbire Hırka-i Saâdet´in kapısı açıldı ve Enderûn avlusunda bütün nazarlar oraya çevrildi. Herkes heyecan içinde cenazeyi görmek istiyordu

  • Nihayet, elmaslı kemerler, sırmalı Kâbe örtüleri, kırmızı atlaslarla tezyin edilen tabut, parmaklar üzerinde dışarı çıkarıldı ve dairenin hemen önünde bulunan 'kaide' üzerine konuldu

    Nihayet, elmaslı kemerler, sırmalı Kâbe örtüleri, kırmızı atlaslarla tezyin edilen tabut, parmaklar üzerinde dışarı çıkarıldı ve dairenin hemen önünde bulunan 'kaide' üzerine konuldu

  • Yıldız Camiî´nin vaizi etrafına bakıp, 'Merhumu nasıl bilirdiniz?' diye sorunca, avludaki servilerin arasına dağılmış kalabalıktan hazin bir ses tonuyla 'İyi biliriz' cevabı yükseldi. Fatiha okunmasıyla bu merasim de son buldu ve tabut bir defa daha omuzlara alındı

    Yıldız Camiî´nin vaizi etrafına bakıp, 'Merhumu nasıl bilirdiniz?' diye sorunca, avludaki servilerin arasına dağılmış kalabalıktan hazin bir ses tonuyla 'İyi biliriz' cevabı yükseldi. Fatiha okunmasıyla bu merasim de son buldu ve tabut bir defa daha omuzlara alındı

  • Şâzelî Dergâhı şeyhlerinin okudukları Kelime-i Tevhidler, tekbirler ve na´tlar arasında Bâb-üs Saâde önüne getirildi. Cenaze namazı burada Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi´nin imameti ile kalabalık bir cemaatle edâ edildi

    Şâzelî Dergâhı şeyhlerinin okudukları Kelime-i Tevhidler, tekbirler ve na´tlar arasında Bâb-üs Saâde önüne getirildi. Cenaze namazı burada Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi´nin imameti ile kalabalık bir cemaatle edâ edildi

  • Bilâhare, padişahlara mahsus büyük bir askerî merasimle Topkapı Sarayı´nın ana giriş kapısı Bâb-ı Hümâyûn´dan çıkarılan cenaze, Divanyolu´ndaki türbeye doğru götürülmeye başlandı

    Bilâhare, padişahlara mahsus büyük bir askerî merasimle Topkapı Sarayı´nın ana giriş kapısı Bâb-ı Hümâyûn´dan çıkarılan cenaze, Divanyolu´ndaki türbeye doğru götürülmeye başlandı

  • Ayasofya önünden türbeye kadar cadde üzerinde iki sıra asker dizilmişti. Fevkalâde ihtişamlı bir surette yapılan merasimde şehzâdeler, damatlar, yabancı elçiler, askerî ataşeler, dinî, idarî ve askerî erkân, üniformalarıyla tabutun arkasında ilerliyorlardı

    Ayasofya önünden türbeye kadar cadde üzerinde iki sıra asker dizilmişti. Fevkalâde ihtişamlı bir surette yapılan merasimde şehzâdeler, damatlar, yabancı elçiler, askerî ataşeler, dinî, idarî ve askerî erkân, üniformalarıyla tabutun arkasında ilerliyorlardı

  • Abdülhamid´in oğulları, muazzam kalabalıkta metanetlerini korumaya çalışıyordu

    Abdülhamid´in oğulları, muazzam kalabalıkta metanetlerini korumaya çalışıyordu

  • Halktan da on binlerce insan cenazeye iştirak etti. Koca Sultan, son istirahatgâhına doğru uğurlanırken derin bir teessür içinde bulunan İstanbullular sokaklara döküldü

    Halktan da on binlerce insan cenazeye iştirak etti. Koca Sultan, son istirahatgâhına doğru uğurlanırken derin bir teessür içinde bulunan İstanbullular sokaklara döküldü

  • Sonunda Sultan Abdülhamid´in cenazesi dualar, tekbirler eşliğinde dedesi Sultan 2. Mahmud için inşâ edilen ve amcası Sultan Abdülaziz´in de medfun bulunduğu türbeye 'Allah! Allah!' nidalarıyla getirildi ve hürmetle kabre indirilip defnedildi

    Sonunda Sultan Abdülhamid´in cenazesi dualar, tekbirler eşliğinde dedesi Sultan 2. Mahmud için inşâ edilen ve amcası Sultan Abdülaziz´in de medfun bulunduğu türbeye 'Allah! Allah!' nidalarıyla getirildi ve hürmetle kabre indirilip defnedildi

  • Böylece Osmanlı tarihinin en muhteşem padişahlarından birisi daha fâni âlemden bâkî âleme göç etmişti

    Böylece Osmanlı tarihinin en muhteşem padişahlarından birisi daha fâni âlemden bâkî âleme göç etmişti

  • O gün Osmanlı payitahtı, tarihinin en heyecanlı ve en hareketli günlerinden birini yaşadı

    O gün Osmanlı payitahtı, tarihinin en heyecanlı ve en hareketli günlerinden birini yaşadı

  • Pencerelerden sarkan kadınlar, 'Bizi doyuran padişahım, bizi bırakıp nereye gidiyorsun?' diye ağlıyorlardı

    Pencerelerden sarkan kadınlar, 'Bizi doyuran padişahım, bizi bırakıp nereye gidiyorsun?' diye ağlıyorlardı

  • Tahtan indirilişinin üzerinden geçen zamana rağmen halk, Abdülhamid´i unutmamış, hak ettiği vefayı esirgememiş; Divanyolu Caddesi´ne çıkan sokaklar dua eden ve hüsn-ü şehâdette bulunan insanlarla dolmuştu(Star)

    Tahtan indirilişinin üzerinden geçen zamana rağmen halk, Abdülhamid´i unutmamış, hak ettiği vefayı esirgememiş; Divanyolu Caddesi´ne çıkan sokaklar dua eden ve hüsn-ü şehâdette bulunan insanlarla dolmuştu(Star)

  • Abdülhamid Han'ın Duası

    O,bütün Osmanlı padişahları arasında ve hatta bütün Türk tarihinde, sağlam şahsiyeti, siyasî dehâsı ve istikâmet üzre bir Müslüman oluşuyla da, en önde gelen unutulmaz bir devlet adamıdır. Onun şahsında Osmanlı’yı yıkmak, İslâm’ı, siyasî ve içtimâî hayattan kaldırmak isteyenler, Abdülhamid engelini aşmadan, menfur emellerine ulaşamayacaklarını çok iyi biliyorlardı.

    Nihâyet 'da emellerine kavuştular. Ulu Hakan, önce Selânik'te, Yahudilere ait Alâtini köşküne hapsedildi. Balkanları ateş sarınca, Makedonya ve Selânik en nâzik saha hâline girdi ve Padişahı Selânik'ten İstanbul'a getirdiler,Beylerbeyi Sarayı'na yerleştirdiler(). Arkasından,iki sene sonra Harb-i Umumî (Birinci Dünya Savaşı)patladı.

    Tanzimat'tan beri gelen sahte inkılaplara ve Batı kuklası sahte kahramanlara karşı(Edebiyatta Şinâsi,Namık Kemâl,Tevfik Fikret; siyasette Mustafa Reşid Paşa, Âli Paşa, Midhat Paşa; inkılâp ve ihtilâl hamlelerinde Ahmed Rıza, Talat, Enver, Cemâl ve) durdurucu ve gerçek oluşu,şahsiyetli ruh köküne(İslâm’a) bağlılıkta bulucu bir tavır sergileyen Ulu Hakan, harbin neticesini görmeden 10 Şubat Pazar günü hayata vedâ etti. Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun. 

    Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra,inkılâp adı altında,bütün değerlerimize, târihimize, mâzîmize, mukaddesatımıza,Osmanlı'ya savaş açıldı. Abdülhamid Han'a "Kızıl Sultan",Vahidüddin Han'a "Vatan Hâini" damgasıvuruldu. İlkokuldan üniversiteye,yakın zamanlarakadar, bütün Cumhuriyet nesillerine,bu iki büyük hükümdar, bu yaftalarla tanıtıldı.

    Allah'a hamd olsun ki,ş imdi tarihimizinüzerindeki perdeler aralanıyor,sisler çekiliyor,millet bu insanları gerçekçehreleriyle tanımaya başlıyorYalan söyleyen tarih,yerini,yavaş yavaş da olsa, gerçek tarihe bırakıyor. Millet, sahte kahramanları da,gerçek kahramanları da öğreniyor

    Burada, şu çok önemli gerçeği dilegetirmeliyiz:Bu hakikatlerin ortaya çıkmasında,'larda,herkesin sustuğu veya susturulduğu bir zamanda,meydan yerine çıkarak; "İNANMIYORUMBANA ÖĞRETİLEN TARİHE!"diye haykıran,başkaldıranbüyük şair,büyük fikiradamı,büyük dâvâ ve mücâdele adamı Üstad Necip Fâzıl Kısakürek'in hakkını monash.pw,O’na böyle büyük bir memuriyet yükledi ve O,her iki Padişah hakkında da birer eseryazarak,birçok nesle, Abdülhamid Han'ın, "Ulu Hâkan",Vahidüddin Han'ın da "Büyük Vatan Dostu"olduğunu öğretti. Bu esnada, Üstad Necip Fâzıl, bu iki eserden dolayı muhakeme edildi vecezalandırıldı. İlkinden hapis yattı,ikincisinden aldığı 2 yıllık cezayı da Yargıtay tasdik etti.Ağır hastalığından dolayı,ömrünün son günlerinde ve darbesinin gölgesinde, yattığı hastanenin kapısında, iyileştiği takdirde zindana gönderilmek için polis bekletildi.

    Üstad Necip Fazıl'ın, Abdülhamid Han hakkında,bir de "Abdülhamid Han" isimli tiyatro eseri olduğunu hatırlatalım. Bu eser, yılında yazıldı ve o günlerde Ankara başta olmak üzere, Anadolu'nun bazı şehirlerinde sahnelendi. monash.pwönü'nün, Millet Meclisi kürsüsünden, eserin sahnelenmesine gösterdiği tepkiyi hatırlıyorum.

    3 perde ve 9 tablodan oluşan eserin son tablosunda, Üstad'ın, Abdülhamid Han'ın ağzından yazdığı 'duâ' şöyle:

    Allahım;helâl etmiyorum! Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helâl etmiyorum! Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımıyaksalar, hânümanımı, hânedanımı söndürseler, çoluk-çocuğumu gözümün önünde parçalasalar helâl ederdim de,Sevgilinin yolunda yürüdüğüm için beni bu hâle getiren vemilletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!

    Allahım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allahım!Ya Âdil!Bana "Kızıl Sultan" adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatı yorsun!Bu cellatları da, kim bilir, kimlere parçalatacaksın?..

    Fakat yâ Rahman!..Âdaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz! Bize acı! Resûlünün, Sevgilinin, Kâinatın Efendisinin nurunu kaybeder gibi olduğu için bu hâle gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et! Yâ Kâdir!Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak,ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında, kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allahım!

    Ya Ma'bud!..Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum!Ama tek vakitnamazım olduğunu iddiaya da,nefsimde kuvvet bulamıyorum!monash.pwndaeriyeceğime,kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime,yatağımda kıvranıyorum! Sana kullukgösteremeyen bu kulunu affet Allahım!Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımdaSeni bir kere anabildim, Resûlüne bir ân bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir ân yüzüsuyu hürmetine kabul et!

    YâSübhan!Şu titrek elleri, Kıyamet gününde sana "Ümmetim, ümmetim!" diye yalvaracakolan Habibinin eteğinde, şimdi "Milletim, milletim!"diye dilenen bu ihtiyarın duasını geriçevirme! Milletimi evvelâ "Ba'süba'de'l-mevt"siz bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahte kurtuluşlardan kurtar; ve ona,bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!monash.pw artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı.Bâri,felâketi olsun,bana daha fazla gösterme Allahım! Ayakta duramaz haldeyim! Vâdem ne gün dolacak Allahım?

    Üstadın şu hüküm cümlesiyle bitirelim:

    ABDÜLHAMİD'İ ANLAMAK,HERŞEYİANLAMAK OLACAKTIR.

    Muzaffer Doğan / Diriliş Postası

    nest...

    oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır