adaçayı gastrite iyi gelir mi / Ada çayı nedir? Ada çayının faydaları nelerdir? | Sağlık

Adaçayı Gastrite Iyi Gelir Mi

adaçayı gastrite iyi gelir mi

Mideye Dokunan Yiyecekler

Tükettiğiniz gıdaların sağlığınız için ne kadar yararlı mı zararlı mı olduğunu biliyor musunuz? Hele de herhangi bir rahatsızlığınız söz konusu ise beslenmenize daha da özen göstermeniz gerekiyor. Özellikle mide şikayetleri olan kişiler, beslenme konusunda sık sık sağlık sorunları yaşayabiliyor. Hele de aylardan yazsa, yükselen hava sıcaklıkları ve nemle birlikte vücut stres yükleniyor ve midede asit salınımı artıyor. Rutin hayatta her türlü stres ve sıkıntı, yenilen ve içilenler mide sağlığını etkiliyor. Vücudun en hassas organı olan mideyi etkileyen 7 türlü hastalıktan söz edilebiliyor. Bunlar kanser, reflü, gastrit, hazımsızlık, ülser, yanma ve mide tembelliğidir. Bu hastalıklarla baş edebilmek için beslenme önemli bir tedavidir. İşte midenize iyi gelen ve midenize zarar veren besinler.

  • Mide-bağırsak dostu probiyotik yoğurt veya kefir tercih edebilirsiniz.
  • Rezene ve papatya çayı gaz giderici özelliğe sahiptir. Aşırıya kaçmamak şartıyla bitki çaylarından ıhlamur, melisa, adaçayı, melisa, ekinezya, tarçın-karanfil, ayvalı ıhlamur, elma çayını da tercih edebilirsiniz. Ancak bu çayları yatmadan hemen önce içmeyin.
  • Yemeklerinize hazmı kolaylaştıran, gaz giderici özelliğe sahip kekik, kimyon, kişniş, tarhun, kakule, rezene, zencefil, zerdeçal, tarçın ekleyebilirsiniz.
  • Daha az gaz ve şişkinlik yaptığı için ananas, armut, ayva, elma, muz, şeftali, elma suyu, ananas suyu, havuç suyu tüketebilirsiniz.

Mideyi Ağrıtan Yiyecekleri Tüketmeyin

Tükettiğiniz besinler midenizin yanmasına ve ağrımasına neden olabiliyor. Bu nedenle midenize kötülük etmeyin ve bu ürünlerden uzak durun. Mide şikayetiniz varsa tüketmemeniz gerekenler:

  • Turşu, sarımsak, limon tuzu, zeytin, acılı ve bol salçalı besinler,
  • Kızartma, kavurma, sakatat, mayonez ve soslar, kaymak ve krema gibi aşırı yağlı yiyecekler,
  • Hamur işleri, şerbetli ve yağlı tatlılar,
  • Tulum, hellim gibi çok tuzlu peynirler ve şarküteri ürünleri,
  • İçeriği bilinmeyen hazır gıdalar,
  • Yiyecek ve içecekleri çok sıcak ya da çok soğuk tüketmek,
  • Kuru baklagiller gaz ve şişkinlik problemi oluşturabileceğinden bunların tüketim sıklığını azaltın. Tüketirken kişniş, kekik, nane ve kimyon kullanırsanız bunlar yemeğin gazını alır ve daha kolay hazmetmenizi sağlar.
  • Çiğ sebze denemesi yaparken maydanoz, dereotu, fesleğen ile başlayıp diğer sebzeleri deneyebilirsiniz.

Mideniz sağlıklı, peki ama böbrekleriniz? Onlar için ne kadar özverilisiniz? Fark etmeden tükettiğiniz besinlerle böbrek taşına neden olabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında görülme sıklığı artan böbrek taşı, sinsice ilerleyen bir hastalıktır. Şiddetli ağrısı ile kişinin hayatını kabusa çeviriyor. Ülkemizde her yıl erkeklerin yüzde 12’sinin, kadınların da yüzde 6’sının böbreğinde taş oluşuyor. Ancak bazı kurallara dikkat ederek böbrek taşının önüne geçebilmek mümkün.

Vücudunuza çok fazla C vitamini yüklemeyin!

  • Aşırı et tüketmeyin, işlenmiş etlerden uzak durun.
  • Gazlı içecekler tüketmeyin.
  • Süt ve mandıra ürünleri kalsiyum deposu olduklarından abartılı tüketimden kaçının.
  • Günde toplam 3 litre sıvı alın, bunun yarısını su olarak tüketin.
  • Diyette tuzu azaltma, idrardan atılan kalsiyum miktarını da azaltıyor. Tuza dikkat edin. Yemeklere tuz eklemek, tuzlu kuru yemişler, salamura yiyecekler, fast-food ve maden suyu gibi tüketilen bazı besinler ve içecekler riski artırıyor.
  • Yemeklere baharat ekleyin, salatanızda sirke kullanın.
  • Ravent bitkisi, ıspanak, çilek, çikolata, buğday-kepek, fındık, pancar, çay, kola ve kakaonun başı çektiği oksalattan zengin besinleri diyetinizden çıkarın.
  • Oksalat miktarının yüksek olduğunu bildiğiniz bir besini yemek zorunda kalırsanız, yemeden önce ve yedikten sonra birer bardak su içmek faydalıdır.
  • Yüksek dozlarda C vitamini almayın.

“Kalbe, kansere iyi geliyor. Sağlığa çok faydası varmış” diyerek her besini tüketmeyin. Zira her besin sizin için doğru olmayabilir. Örneğin; sağlığa pek çok faydası olan kuru baklagiller, mide rahatsızlığınız varsa sizin için doğru bir tercih olmayabilir. Ya da kış aylarında çok tüketilen mandalina ve portakal gibi meyveler, C vitamini deposu nedeniyle aşırı tüketildiğinde böbrekleriniz için birer tehdit olabilirken asit nedeniyle midenizi rahatsız edebilir. Böbrekleriniz ve midenizle ilgili şikayetleriniz varsa besinleri tüketmeden önce mutlaka sizin için uygun olup olmadığını kontrol edin.

*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

RANDEVU AL  

Reflüye İyi Gelen Bitkiler Ve İçecekler Nelerdir? Reflüye İyi Gelen Bitki Çayları Ve Tarifleri

Haberin Devamı

Reflüye iyi gelen ürünlerin başında lifli gıdalarda gelmektedir. Ayrıca tüketilmesi gerekenler kadar tüketilmemesi gereken de birçok şey vardır. Çikolata ve abur cubur ürünlerinde aşırı tüketimden mutlaka kaçınmak gerekir. Reflüyü fazlasıyla tetikleyecektir. İçecek türleri hafif ve kolay sindirime sahip olduğu için bol bol tüketilebilir. İçecek grubunun başında ise kesinlikle su gelir. Diğer içecekler şöyledir;

 Ayran

 Bitki çayları

 Elma suyu

 Şeftali suyu

 Ananas suyu

 Maydanoz suyu

 Nane limon

 Limonata

Reflüye İyi Gelen Bitki Çayları ve Tarifleri

Reflü sorunu ile baş etmenin hem lezzetli hem de sağlıklı olan yollarından biri bitki çayı tüketimidir. Hemen hemen bütün bitki çayları reflüye iyi gelmektedir. Reflüye iyi gelen bitki çaylarından bazılarını tarifleri ile beraber sizlere hazırladık;

 Nane-Limon

 1 adet limon

 1 yemek kaşığı nane

 3 su bardağı su

 Çaydanlık ya da ufak bir tencereye alınan suya kesilen limon parçaları ve nane eklenerek kaynaması beklenir. Ardından 5 dakika kadar dinlendirilir ve süzülerek tüketilir.

 Papatya Çayı

 1 su bardağı su

 1 tutam kurutulmuş papatya

 Kaynamış olan suyun üzerine papatyalar atılır ve ağzı kapatılarak dinlenmesi beklenir. Süzülerek ılık yada sıcak olarak tüketilir.

 Rezene Çayı

 1 su bardağı su

 1 çay kaşığı rezene

Haberin Devamı

 Kaynamış olan suyun üzerine rezeneler atılır ve ağzı kapatılarak dinlenmesi beklenir. Süzülerek ılık ya da sıcak olarak tüketilir.

 Zencefil çayı

 Taze zencefil

 Limon

 Bal

 Çubuk tarçın

 Kaynamış bir miktar suyu 2 dakika kadar dinlendirdikten sonra içerisine ilk olarak ceviz büyüklüğünde zencefil soyularak ve ince ince doğranarak eklenir. Daha sonra çubuk tarçın ilave edilir. Son olarak bir miktar limon sıkılarak bal ile tatlandırılır. Ilık bir şekilde tüketilmesi tavsiye edilir.

 Elma Çayı

 1 adet elma

 Çubuk tarçın 2, 3 adet karanfil

 Limon

 İsteğe göre ıhlamur eklenerek tat verilebilir.

 Soyulan ve ince ince doğranan elmalar suyun içerisine alınır ve kaynatılır. Kaynatılırken içerisine çubuk tarçın ve karanfiller de eklenerek aroma vermesi sağlanır. Altı kapandıktan sonra limon suyu eklenir. Bir süre demlenmesi beklenir ve ardından süzülerek tüketilir.

 Kuşburnu Çayı

 1 çay bardağı kuşburnu

 3 bardak su

 Çubuk tarçın

Haberin Devamı

 Suyun içerisine ilk olarak kuşburnu eklenir ve kaynatılır. Kaynamak üzereyken çubuk tarçın da ilave edilir. Kaynadıktan sonra dinlendirilir ve süzülür. Sıcak ya da ılık olarak tüketilir.



SİNDİRİM SİSTEMİ RAHATSIZLIKLARINDA DOĞRU BESLENME ŞARTTIR

Gastrit, ülser, ülseratif koilit gibi sindirim sistemi şikayetleri olan hastaların beslenmelerinde özel önem vermeleri gereken besinler vardır. Tıbbi tedavi yanı sıra, hastalar bu besinleri doğru bir şekilde tüketerek bu gibi sıkıntılarından kurtulabilirler. Bu hastaların beslenmelerine esas olan antigastrik besinlere geçmeden önce hastalık hakkında biraz bilgi sahibi olmakta fayda vardır.

 

GASTRİT, ÜLSER ve SİNDİRİM BOZUKLUKLARI HAKKINDA

Doç. Dr. Z. Esra Durak

Gastrit ve ülser nedir? Mide, barsak cidarında veya kaslarında yara olmasıdır. Gastrit daha hafif, ülser daha ağır düzeydeki yara durumları için kullanılmaktadır.

Nasıl oluşur? Midenin iç cidarındaki zar mideden salgılanan asit ve enzimlere karşı mideyi koruyamadığı zaman bu tür yaralar oluşur. Böylesi bir durumda mideden salgılanan sindirim enzimleri midenin kendi dokusunu harap ederek ödem, iltihap ve yara oluşturur. Yaranın çevresindeki doku genellikle ödemli ve iltihaplıdır. Bu gibi yaralar daha ziyade midede (gastrik ülser) ve midenin ince barsağa çıkış kısmında (duedonal ülser) görülmektedir. Toplumun yaklaşık % 10-15’i hayatlarının bir döneminde bu hastalıktan dolayı sıkıntı çekmektedir. Çoğunlukla yemekten yaklaşık 45 dakika sonra ve geceleri midede yanma ve ağrı şeklinde ortaya çıkar ve bir şeyler yeme, antasit kullanma veya kusma vs. sonrası hafifler. Ağrı çok hafif veya çok şiddetli tarzda ortaya çıkabilir. Rahatsızlık, sırt ağrısı, baş ağrısı, yanma, mide bulantısı ve kusma şeklinde de semptomlar verebilir.

Sebepleri nelerdir? Önceleri stres ve sıkıntının bu gibi rahatsızlıkların oluşmasındaki esas sebepler olduğu düşünülmesine rağmen, bugün artık bir bakteri türünün (Helikobakter pylori) bu olayda çok önemli bir etken olduğu anlaşılmıştır. Bu bakteri mide ve ince barsak cidarına tutunarak yaşamakta ve bulunduğu yerde hasar oluşturmaktadır. Bakteri kişiden kişiye yakın temas ile bulaşabilmektedir.

Aslında bu bakteri enfeksiyonu son derece yaygındır. İnfekte olan insanların yaklaşık 1/6 sında ülser ortaya çıkmaktadır. Bu durumun sebebi ise henüz daha açıklanamamıştır. Bu infeksiyon endoskop ile mide cidarından alınan biyopsinin incelenmesi sonucu net bir şekilde anlaşılabilmektedir. Böylesi infeksiyon durumunda kombine antibiyotik kullanımı hastalığın tam tedavisine imkan tanımaktadır. Bu şekilde mesela peptik ülserlilerin % 90 ı tamamen düzelebilmektedir. Tedaviye rağmen inatla devem eden ülser, kanser açısından araştırılmalıdır.

Buna karşılık bazı bilim adamları hastalığın primer sebebinin stres ve sıkıntı sonucu oluşan aşırı asit sekresyonu olduğunda ısrarlıdır.

Ayrıca aspirin ve iltihap giderici bazı ilaçların uzun süreli kullanımları da hastalığa yol açabilen önemli faktörlerlerdendir.

Ailesel bir risk olması hastalık açısından önemlidir.

Kronik alkol, sigara kullanımı veya ağır, yağlı, baharatlı yiyecek tüketimi de hastalık oluşmasında önemli rol oynamaktadır.

Bazı hastalardaki ülser oluşmasında yiyecek alerjisinin de önemli bir rol oynadığı ifade edilmektedir.

Tedavi: Tıpta kullanılan bazı ilaçlar, asit nötralizayonu ile yatıştırıcı etki oluşturmaktadırlar. Bu tür tedaviler problemi ortadan kaldırmaya dönük olmaktan ziyade hastalığı yatıştırma amaçlıdır.

Bu tür ilaçların uzun süreli kullanımları hastalığı daha da kötüleştirebilmektedir. Zira bu ilaçlar normal sindirimi de bozmakta ve sindirim sistemini çevreleyen dokuların yapı ve fonksiyonlarını da etkileyeblmektedir. Tıbbi tedavi maksatlı verilen ilaçların normal kullanım süreleri dahilinde kullanılması çok önemlidir. Kısa süreli kullanım, rastgele aralıkları ile veya çok uzun süreli kullanım zararlı olabilmektedir. Genellikle bu gibi tedaviler 2-3 ay kadar devam etmektedir.

Mesela asit sekresyonu inhibitörü olan omeprazolun ve etkili bir H.Pylori antibiyotiği olan klaritromisinin prospektuslarında belirtilen ve hekim tarafından ifade edilen sürelerin dışında uzun süreli veya rastgele kullanımı ciddi yan etkiler oluşturabilmektedir.

Antiasit kullanımı sözkonusu ise aluminyum içerenlerden uzak durmakta fayda vardır. Aluminyumun Alzheimer hastalığının oluşmasında önemli bir risk faltör olduğu düşünülmektedir. Cimetidin veya ranitidin kullanan hastaların alkolden uzak durmalarında fayda vardır. Bu ilaçlar alkolün beyin üzerine olan etkisini arttırmaktadır.

Reflü ile ülserin semptomları benzerlik göstermektedir. Reflü çok daha yaygın bir hastalık olmasına rağmen peptik ülserden daha hafif etkileri olan bir hastalıktır.

ANTİGASTRİK (MİDEYİ KORUYAN VE ONARAN) BESİNLER

Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların bunlardan bol miktarlarda yemelerinde fayda vardır. Zira K vitamini yara iyileşmesinde önemli rol oynamaktadır.

Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Az fakat sık olarak yemek faydalıdır.

≈Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.

Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekler, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.

Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.

Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.

Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, ≈kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.

Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.

Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.

Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.

Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.

Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmkatadır.

Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,

Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide va barsak cidarını koruyucu,

Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.

A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.

Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.

Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.

Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.

Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.

Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.

Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir.

GASTRİT, ÜLSER, REFLÜ, ÜLSERATİF KOLİT VE BARSAK POLİPLİ HASTALARDA

YATIŞTIRICI BESİNLER

Prof. Dr. İlker Durak

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD E. Öğretim Üyesi

Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların tedavilerine katkı sağlayabilmektedir. Zira K vitamini yara iyileşmesinde de önemli rol oynamaktadır.

Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Bunları, az fakat sık olarak yemek faydalıdır.

Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.

Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekleri, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tohumu (psillium) tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.

Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.

Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.

Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.

Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.

Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.

Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.

Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.

Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmaktadır.

Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,

Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide ve barsak cidarını koruyucu,

Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.

A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.

Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.

Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.

Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.

Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.

Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.

Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir

Bazı bitkiler, içeriğindeki bu gibi aktif yapılar dolayısı ile gastrit, ülser, ülseratif kolit ve barsak polipi durumlarında yatıştırıcı ve tıbbi tedaviyi güçlendirici özelliklere sahiptir.

Bu hastalara tıbbi tedavi sonrasında bu gibi besin kaynaklarından kullandırmak rahatsızlıkların tekrarlanmasını engelleyebilmekte ve tedavilerini daha kalıcı hale getirebilmektedir.

Adaçayının Faydaları Nelerdir? Neye İyi Gelir? Adaçayının Az Bilinen Faydaları

Adaçayı Nedir?

Adaçayı Savia officinalis ismi ile bilinen çok yıllık, odunsu ve yaprak dökmeyen çalılardan biridir. Biberiye, nane, lavanta ve kekik gibi otlarında üyesi olduğu ballıbabagiller familyasından olan şifalı bir bitkidir. Akdeniz ve Orta Doğu bölgelerinde yetişen, ilkbahar aylarının sonunda ve yaz aylarının başında çiçek açan bir bitkidir.

Adaçayının İçerdiği Vitaminler

Adaçayı B9, B3, A, E, C, B6 ve K vitaminlerini içermektedir. Bunların yanınsa ise bakır, magnezyum, çinko, manganez, demir, kalsiyum ve potasyum gibi mineralleri de içerir. Az miktarlarda da lif, yağ, protein ve karbonhidrat içerir. İçerdiği bileşikler nedeni ile birçok faydası bulunan bir bitkidir.

Adaçayı Türleri

Dünya üzerinde 5600’ün üzerinde farklı türü bulunmaktadır. Anadolu’da ise 565 farklı tür adaçayı yetişmektedir.

Tıbbi Adaçayı: Sağlık problemlerinin tedavi edilmesinde ve ilaç sektöründe kullanılmaktadır. Aynı zamanda aromaterapi amacıyla yağıda yapılır.

Anadolu Adaçayı: Yaygın olarak Türkiye’de yetişen türüdür. Sağlık açısından tıbbi adaçayı kadar faydası olmasa da çay olarak tüketilen, kurutulmuş hali tütsü olarak kullanılır.

İspanyol Adaçayı: İspanya’da ve Fransa’nın güneyinde yetişir. Hafıza güçlendirici etkisi bulunur.

Adaçayının Faydaları Nelerdir?

Menopoz döneminde hormonal dengesizlikler oluşur. Bu dengesizliklerin nedeni ise östrojen eksikliğidir. Adaçayının içerisinde bulunan östrojene benzeyen özelliklere sahip maddeler nedeniyle menopoz döneminde meydana gelen aşırı terleme, sıcak basmaları ve sinirlilik gibi belirtileri önlemek açısından yardımcı bir bitkidir.

Adaçayı özü ve yaprakları bağırsak hareketlerini yatıştırır. Hazımsızlığı azaltarak gaz giderici olarak kullanılan bir bitkidir. Adaçayı aynı zamanda bağırsak ve mide da oluşan spazmları önleyerek gastrit ve ishal oluşumunu önleyebilir. Bağırsakta oluşabilecek olan enfeksiyonları ve spazm sebebiyle oluşacak olan kolik olarak adlandırılan ağrıların tedavisinde fayda sağlar.

Adaçayı içmek kanser tedavisi olan kemoterapinin sebep olduğu nöropatik ağrının kontrol edilmesine yardımcı olmaktadır.

Alzheimer hastalığın hafif ve orta dereceli olanlarında hastalığın belirtilerin giderilmesi içinde etkili olduğu ortaya konulmuştur. Bellekte kimyasal haberci şeklinde çalışan ACH’ın parçalanmasını durdurur ve böylece hafız, öğrenme, bilgi işleme yeteneklerinde iyileşmeye yardımcı olur.

Adaçayı Neye İyi Gelir?

Adaçayı depresyona iyi gelen bir bitkidir. İçeriğinde bulunan apigenin, luteolinin ve diosmetin isimli antioksidanlar bulunmaktadır. Bu sebeple hem stres hem de depresyon ile mücadelede fayda sağlamaktadır. Günlük olarak bir bardak adaçayının tüketilmesi depresyon ve strese iyi gelmektedir.

Ayrıca K vitamini birçok gıdada bulunmamaktadır. Adaçayı ise K vitamini içermektedir. K vitamini kemik yoğunluğunun ve kemik bütünlüğünün korunmasında oldukça etkilidir. Adaçayı kemik kırıkları ve kemiklerde incelme olmasını önlemektedir. Yani adaçayı kemik sağlığını geliştirmektedir.

Adaçayı aynı zamanda cilt sağlığına da iyi gelir. Antibakteriyel etkisi bulunan adaçayı akne, sedef ve egzama hastalıklarına bir savunma hattı oluşturur. Düzenli olarak lekeli ve iltihaplı bölgeye uygulanırsa zaman içerisinde cilt görünümü iyileşecektir. Ciltteki yaşlanmanın da belirtilerini gidermeye yardımcı olmaktadır.

Dişleri de beyazlatabilen adaçayı, aynı zamanda içerdiği antimikrobiyal etkisi ile boğazda oluşan enfeksiyonların, dişte oluşan apselerin, enfekte olmuş diş etlerinin ve ağızda meydana gelen ülserlerin hızlı şekilde iyileşmesine yardımcı olur.

Adaçayı aynı zamanda düz kaslarda gerginliğin oluştuğu durumlarda kas gerginliğini azaltır. Anti spazmodik etki gösteren adaçayı aynı zamanda astım atakları geçirildiğinde buhar şeklinde solunursa olumlu etkisi olacaktır. Hava yollarında meydana gelen tıkanıklıkların giderilmesinde, iltihabın kontrol edilmesi ve iltihabın önlenmesine yardımcı olmaktadır.

Adaçayının Az Bilinen Faydaları

Adaçayı iki ya da üç hafta boyunca düzenli olarak günde iki defa çay şeklinde tüketildiği takdirde kötü kolesterolün oluşumunu engeller ve iyi kolesterolün kanda seviyesini yükseltir.

Adaçayının yapraklarındaki kimyasalların karaciğerde depolanmakta olan glikozun salınımını düzenler ve bu sayede kan şekerinde meydana gelecek olan dalgalanmaları önler. Tip 2 diyabetin oluşumunun önüne geçer.

Adaçayı içmek kalınbağırsak kanserinin başlangıç evresinde kanseri baskılayabilmektedir. Yapılan araştırmalarda görülen bu durum adaçayının özünde bulunan rosmarinik asit, kuersetin ve karnosol gibi oldukça güçlü antioksidanları içermesi ile kanser hücrelerinin büyümesini baskılamaktadır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır