adli kontrol şartıyla serbest bırakılanlar tutuklanır mi / Adli Kontrol Nedir? | monash.pw

Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılanlar Tutuklanır Mi

adli kontrol şartıyla serbest bırakılanlar tutuklanır mi

Adli Kontrol İmza Yükümlülüğü İhlali Olursa Ne Olur?

Adlî kontrol hükümlerini isteyerek, haklı mazereti olmaksızın, yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilecektir.

Adli Kontrol İmza Yükümlülüğü Ne Zaman Biter? Kaç Yıl Sürer? 

CMK m. /A gereğince; ”Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.” denmektedir. İlgili maddede imza yükümlülüğünün üst sınırı belirlenmiştir. Ancak somut duruma göre adli kontrol tedbiri uygulanması gerekliliğinin koşulları ortadan kalktığında imza yükümlülüğü de kişinin talebi ile veya resen kaldırılacaktır.

Adli Kontrol Kararının Ardından İmza Uygulaması Ne Zaman Başlar?

Şüpheli veya sanık hakkında halk arasındaki ifadesiyle imza yükümlülüğüne tabi tutulmasının ardından öncelikle yargı makamlarınca verilen adli kontrol kararının kesinleşmesi gerekir. Daha sonra ilgili karar Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilir. Denetimli Serbestlik Müdürlüğü şüpheli veya sanığa adli kontrol kararını tebliğ eder. Kişinin tebliğ ile birlikte imza yükümlülüğü başlar.

Savcı Adli Kontrol Kararı Verebilir Mi?

Hayır. Adli kontrol kararını soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemiyle Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma evresinde talep üzerine veya resen mahkeme verir.

İmza Yükümlülüğü Nasıl Kalkar?

İmza yükümlülüğü somut durumda adli kontrol tedbirinin uygulanmasına gerek kalmaması durumunda talep üzerine veya resen mahkemece kaldırılır. Bu konunun her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir. Adli kontrol süresi, dosyanın durumu, somut olayda adli kontrol nedenlerinin bulunup bulunmaması, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, ölçülülük ilkesi vs. hususlar göz önünde bulundurularak bir karar verilecektir. 

Dava Açılınca Adli Kontrol Kalkar Mı?

Soruşturma evresinde şüpheli hakkında verilen adli kontrol kararı Sulh Ceza Hakimliğince verilir. İddianamenin kabulü kararı ile mahkemece soruşturma aşamasında devam eden adli kontrol tedbiri hakkında da bir karar verilecektir. Bu karara göre sanık hakkında adli kontrol kararının devam edip etmeyeceği belirlenecektir. 

Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılan Kişi Tutuklanabilir Mi (Hapse Döner Mi)?

1-) Şüpheli veya sanık hakkında adli kontrol kararı verilmesi durumunda; Cumhuriyet savcısı (Kovuşturma evresinde katılanın da itiraz hakkı vardır.) tarafından adli kontrol kararına itiraz edilebilir. Bu itirazın kabulü ile şüphelinin veya sanığın tutuklanması söz konusu olabilecektir. 

2-) Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüklerine uymaması halinde derhal tutuklanması mümkün olabilecektir. 

3-) Soruşturma ve kovuşturma evresinde somut vakıa, delil durumu vs. hususlarda değişiklik olması veya farklı şüpheli gelişmelerin oluşması halinde adli kontrol kararı kaldırılarak tutuklama kararı verilebilecektir. Ancak dosya kapsamında şüpheli veya sanığın durumunda tutuklama tedbiri uygulanabilecek bir değişiklik olmaksızın adli kontrol kararı tutuklamaya çevrilmesi hukuka aykırı olacaktır.

Av. Oktay Altunkaya

ankaraavukat

Adli kontrolle bırakılanlar ne kadar serbest?

Yemen Cankan

Hepimiz çokça duydu&#;u; haber sitelerini, gazeteleri ve televizyonlar&#; çokça me&#;gul eden bir kavram dola&#;&#;yor bugünlerde: Adli kontrol Bilmem sizlerin de dikkatini çekti mi! Sol siyasete biraz bula&#;m&#;&#; kimselere bu kavram eminim yabanc&#; gelmeyecektir ama özellikle Afrin sava&#;&#;n&#;n ba&#;lamas&#;ndan bu yana artarak devam eden gözalt&#; furyas&#; bu kavram&#; h&#;zla tabana yaymaya devam ediyor.

TSK ve ÖSO i&#;birli&#;iyle ba&#;lat&#;lan operasyonlardan bu yana, geçti&#;imiz iki hafta içerisinde, sadece “sava&#;a hay&#;r” ya da “bar&#;&#; istiyoruz” dedi&#;i için &#;çi&#;leri Bakanl&#;&#;&#;'n&#;n resmi rakamlar&#;na göre 'e yak&#;n ki&#;i gözalt&#;na al&#;nm&#;&#; oldu. En çok da TTB Merkez Konseyi üyesi hekimlerin gözalt&#;na al&#;nmas&#;yla gündeme gelen bu süreç, bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.

Tüm bu gözalt&#;na alma i&#;lemlerinin ve günlerce süren gözalt&#; süreçlerinin en çok dikkatimi çeken taraflar&#;ndan birisi, gözalt&#;na al&#;nanlar&#;n büyük bölümünün adli kontrol tedbiri ile birlikte “serbest” b&#;rak&#;l&#;yor olmalar&#;. B&#;rak&#;lmayanlar zaten tutuklanm&#;&#; oluyorlar.

Bilenler bilir, adli kontrol, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (madde ve devam&#;) düzenlenmi&#; bir “koruma tedbiridir”. Uygulanan ki&#;iyi gibi görünse de, esas&#;nda devleti koruma tedbiri… Örnek olsun: Yurt d&#;&#;&#;na ç&#;kamamak, belirtilen süreler içinde bir karakola düzenli olarak gidip imza atmak birer adli kontrol tedbiridir.

Ve bu tedbirlerin uygulanmas&#;, yine ayn&#; kanunca, tutuklama sebeplerinin varl&#;&#;&#; ko&#;uluna ba&#;lanm&#;&#;t&#;r. Yani ki&#;iyi tutuklayabilecek yeterlikte somut delil ve tutuklama nedeni varsa, mahkeme ya da hâkim taraf&#;ndan tutuklama yerine adli kontrol karar&#; verilebilir. (Tutuklaman&#;n yasak oldu&#;u baz&#; durumlarda da adli kontrol karar&#; verilebilir ama haklar&#;n&#; yemeyelim &#;imdi, tutuklaman&#;n yasak say&#;laca&#;&#; suçlarla u&#;ra&#;maz bizim kamu görevlilerimiz. En az&#;ndan tutuklatabilecekleri bir suçlamayla gelir al&#;rlar sizi evinizden.)

Adli kontrol, tutuklamadan farkl&#; olarak “hürriyeti k&#;s&#;tlay&#;c&#; olmayan” bir koruma tedbiri olarak geçer kitap ve kanunlarda. &#;lginçtir ayn&#; kitap ve kanunlar, örne&#;in ki&#;inin bir yerden bir yere gidebilmesini de “hürriyet” olarak tan&#;mlar. Yani bu durumda, yurt d&#;&#;&#;na ç&#;kabilmeniz bir hürriyettir ama taraf&#;n&#;za verilmi&#; bir yurt d&#;&#;&#;na ç&#;k&#;&#; yasa&#;&#; tedbiri hürriyeti ba&#;lay&#;c&#; nitelikte de&#;ildir. A&#;am bizimle e&#;leniyi! Çeli&#;ki, pek yaman çeli&#;ki… Hürriyet “bir hazin hürriyet”

Verilen onlarca adli kontrol tedbiri karar&#;ndan anla&#;&#;ld&#;&#;&#; kadar&#;yla, devlet, sava&#; istemeyenleri ya da bar&#;&#; isteyenleri, gözünün önünde tutmak istiyor. Kapal&#; bir hapishaneye kapatmas&#; kendisine belki daha fazla pahal&#;ya (kelimenin gerçek anlam&#;nda pahal&#;) patlayaca&#;&#;ndan olsa gerek çok daha büyük ve yar&#; aç&#;k bir hapishaneye kapat&#;yor. Ki&#;ilerin -birço&#;u yasada yani kâ&#;&#;t üzerinde kalan- hürriyetlerini, hukuksal bir illüzyonla k&#;s&#;tl&#;yor. Ama söz konusu ki&#;ileri tutuklamad&#;&#;&#; için haliyle k&#;s&#;tlamam&#;&#; gibi görünüyor. Ne numara ama!

Tabii ülkesini “teröristlerden” temizlemeye ant içmi&#; bir devletin, “terörist” sayd&#;klar&#;n&#;n ülkeden (yurt d&#;&#;&#; ç&#;k&#;&#; yasa&#;&#;) ya da bulunduklar&#; &#;ehirlerden (haftan&#;n ya da ay&#;n belli günlerinde karakola gidip imza atmak da pek revaçta bir adli kontrol tedbiri zira) ayr&#;lmalar&#;n&#; istemiyor olu&#;u da hayli tuhaf gibi geliyor dü&#;ününce. Ama &#;u göz önünde tutmak, i&#;aretlemek, mimlemek, bellemek vs. gayelerini bir kez daha hat&#;rlatmakta fayda var.

Bir &#;ey var ki; ülkenin “terörist” kat say&#;s&#;n&#;n giderek yükseliyor olmas&#; ve “terör” cephesinin giderek geni&#;liyor olmas&#; kar&#;&#;s&#;nda, ne tutuklama ne de adli kontrolle göz önünde tutma tedbirlerinin fayda etmeyece&#;i ortada. Bu halde her bir muhtar&#; hapishane müdürü, her bir apartman yöneticisini denetimli serbestlik memuru (1) yapmak gerekebilir. Niyetin bu olmad&#;&#;&#;ndan emin de&#;ilim elbette ama yak&#;nda danan&#;n kuyru&#;unun kopaca&#;&#;ndan neredeyse eminim.

(1) Adli kontrol tedbirlerine ili&#;kin i&#; ve i&#;lemleri yürüten ki&#;i.

Avukat

Ceza hukukunun temel amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Fakat hukuk devleti ilkesi gereği bu uğurda her türlü yola başvurulamaz. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında ölçülülük ilkesine riayet edilmek zorundadır. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak ceza hukukunda bazı tedbirlerin düzenlenmesi gerekmiştir. 

Farklı isimlerle de adlandırılan bu tedbirler CMK’nın 90 ila Maddeleri arasında yer alır. Koruma tedbirlerinden en ağırı tutuklama olmakla beraber, adli kontrol, yakalama, gözaltı, arama ve el koyma ise diğer tedbirleri oluşturur. Koruma tedbirleri ile şüpheli ya da sanıkların kaçma, delilleri yok etme gibi eylemlerinin önüne geçmek amaçlanır. Bunun yanında bu tedbirlerin, kişi hak ve özgürlüklerinin temeline dokunmamasına özen gösterilerek iki durum arasında bir denge kurması beklenir. CMK’da düzenlenen tüm koruma tedbirlerinin uygulanması için ortak bazı koşulların bir arada bulunması gerekir. Buradan hareketle belirtmek gerekir ki; bir koruma tedbirine hükmedilebilmesi için, suç şüphesinin bulunması, görünüşte haklılık, oranlılık ilkesine riayet, kanunilik ve gecikmede tehlike bulunması koşullarının varlığı aranır. 

Yine CMK’da yer alan koruma tedbirlerinin tamamı araç olma özelliğine sahip olup geçicidir. Bunun yanında ölçülülük ilkesinin katı şekilde uygulanmasını gerektirir. Koruma tedbirlerinin araç olmasından anlaşılması gereken şudur: 

Koruma tedbiriyle, ceza muhakemesinin usulüne uygun yürütülebilmesi ve hükmün verilebilmesi amaçlanır. Örneğin delillerin karartılmasının önüne geçilmesi ya da sanığın yurt dışına kaçmasının önlenmesi gibi durumlar muhakemenin sıhhatini etkileyecektir. 

Geçicilik ise koruma tedbirlerinin bir yaptırım olmadığının göstergesidir. 

Koruma tedbirleri amaca ulaşılmasıyla birlikte son bulur. Kanunilik ilkesi bizce koruma tedbirlerinin en önemli özelliğini oluşturmaktadır. Bu sebeple incelememizde bu ilkeye uygulanışına ve uygulamadaki sorunlara mümkün oldukça değinmeye çalışacağız. 

Adli Kontrol Nedir? 

Adli kontrol “hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde başvurulabilen, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, işlendiği iddia olunan bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın mahkeme işlemleri ve infaz aşamasında hazır bulunmasını, muhakeme giderlerinin onun tarafından karşılanmasını sağlamak amacıyla belirli yükümlülükler altına alınarak adli makam ve mercilerin denetimi ve kontrolü altına sokulması” olarak tanımlanmıştır. (Özbek, Doğan, Bacaksız Ceza Muhakemesi Hukuku Baskı s) 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere adli kontrol kararı bir koruma tedbiridir. Diğer koruma tedbirleri gibi adli kontrol tedbiri de araç niteliğinde ve geçicidir. Amacın sağlanmasıyla adli kontrol tedbiri son bulur. 

CMK’nın Maddesinde; “Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, ’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.” hükmü yer almaktadır. Buradan adli kontrolün tutuklama kararına alternatif bir kurum olduğu çıkarımı yapılabilir. maddenin gerekçesinde de “kurumun ilgiliyi özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tabi kıldığı, getirilen bu yeni kurumun hem özgürlükçü hem de kamu düzenini koruyucu nitelikte bulunduğunun söylenebileceği, bu kurumdan sonra tutukluluk uygulamasının istisnai hale geleceği” belirtilmiştir. 

Buradan adli kontrolün tutuklamayı istisnai hale getirici bir koruma tedbiri olduğu sonucuna varılabilirse de kanunda yapılan değişikliklerin göz önünde tutulması gerekir. Zira maddenin son halinde tutuklama yasağı öngörülen hallerde de adli kontrole ilişkin hükümlerin uygulanabileceği düzenlenmiştir. Bu açıdan düşünüldüğünde adli kontrol kurumunun tutuklamanın alternatifi olmak yanında tamamlayıcısı olduğunu da söylemek gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin /63 K. sayılı kararına ise adli kontrol serbest bırakma ile tutukluluk arasında etkinliğe sahip bir kurum olarak tanımlanmıştır. Kararın ilgili bölümleri aşağıdaki gibidir: 

“Anayasa Mahkemesi’nin farklı bir istem çatısı altında incelediği ilamında adli kontrol kurumu (Anayasa Mahkemesi gün ve /70 E., /21 K. Sayılı kararı), Ceza Muhakemesi Kanunu ile Türk Ceza Yargılaması sistemine getirilen, serbest bırakılma ile tutuklama arasında etkinliğe sahip olan koruma tedbiri niteliğindeki çağdaş bir kurum olarak tanımlanmaktadır. İlamda ayrıca bu kurum ile yasa koyucunun sosyal düzenin korunması ile bireyin temel hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurarak ceza yargılamasının sağlıklı bir şekilde gerçekleştirildiği de vurgulanmıştır.” 

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki adli kontrol tedbiri; zaman zaman tutuklama tedbirinin yerine zaman zamansa onu takiben ya da ondan tamamen bağımsız şekilde uygulanan bir koruma tedbiri türüdür. 

Adli kontrol tedbiri Anayasa'da açıkça tanımlanmış ve belirtilmiş değildir. Fakat tedbirin uygulanması birçok temel hak ve hürriyeti etkilediğinden tedbirin anayasal dayanaktan yoksun olduğu gibi bir yorum son derece hatalı olacaktır.

ADLİ KONTROL ŞARTLARI NELERDİR?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Maddesinde göre; bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, ’üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. 

Kanun maddesinden açıkça anlaşılacağı üzere adli kontrol kararı verilebilmesinin ilk şartı tutuklama sebebinin varlığıdır. Tutuklama sebeplerinin neler olduğuna ilişkin açıklamalarımız Tutuklama Kararı başlıklı makalemizde ayrıntılarıyla yer almaktadır. Burada bu şartlardan adli kontrol kararı verilebilmesi için gerekli olan şartlara değineceğiz. Adli kontrol kararı verilebilmesinin şartları şunlardır: 

1-Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı. 
2-Aşağıda sayılan tutuklama nedenlerinden birinin bulunması: 

  • Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması, 
  • Şüpheli veya sanığın davranışlarının 
  • Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 
  • Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması. 
3-CMK’nın /3. Maddesinde düzenlenen katalog suçlardan birinin işlenmiş olduğu hususunda kuvvetli şüphenin varlığı. 

4-Oranlılık ilkesine riayet. 

Burada bir hususa daha değinmek gerekir. Bilindiği üzere CMK’nın /4. Maddesine göre aşağıdaki hallerde tutuklama yasağı bulunur: 

monash.pw adlî para cezasını gerektiren suçlarda, 

b.Vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda, 

monash.pw beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fillerde. 

Bu hallerin varlığı adli kontrol kararının verilebilmesine engel değildir. Yine CMK’nın /7. Maddesindeki düzenlemeye göre; kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. 

Son olarak CMK’nın /4. Maddesinde belirtilen düzenlemeye değinmek gerekir. Bu düzenlemeye son hali tarihinde sayılı kanunla getirilmiştir. Buna göre: 

Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/ tarihli ve sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtları incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir.

ADLİ KONTROL YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR?

CMK’nın Maddesinde adli kontrol yükümlülükleri tek tek saymak suretiyle belirlenmiştir. Denetimli Serbestlik Yönetmeliğinin Maddesinde ise bu yükümlülüklerin detayları aşağıdaki gibi belirtilmiştir. 

a) Yurt dışına çıkamamak: Ülke sınırları dışına çıkamamayı, 

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak: Şüpheli veya sanığın kararda belirlenen yerlere, belirtilen aralıklarla düzenli olarak başvurmasını, 

c)Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak: Şüpheli veya sanığın müdürlük ya da bir başka kişi veya merciye, kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde çağrılmasını ve bu kişiye veya mercie gerektiğinde çalıştığı iş veya meslek uğraşı hakkında ya da devam etmekte olduğu eğitim hakkında bilgi vermesini ve bu konuda denetlenmesini, 

ç) Her türlü taşıtı veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek: Şüpheli veya sanığın her türlü taşıtı veya bazılarını kararda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde kullanamamasını ve kararda öngörülmüş ise sürücü belgesinin makbuz karşılığında alınmasını, 

d)Tedavi veya muayene tedbirine uymak: Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmayı ve bunları kabul etmeyi, 

e)Güvence: Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmayı, 

f) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak: Şüpheli veya sanığın mahkeme veya hâkim kararı ile silah taşımasının veya bulundurmasının yasaklanması ile gerektiğinde sahip olduğu silahların Cumhuriyet başsavcılığına bağlı adli emanet memurluğuna teslimini, 

g)Suç mağdurunun haklarını güvence altına almak: Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı, suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamayı, 

ğ)Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek: Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermeyi, 

h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, 

ı) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yeri veya yerleşim bölgesini mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemeyi, 

i) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek ya da ancak bazı yerlere gidebilmek: Şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen yere veya yerleşim bölgesine mazereti olmaksızın veya izin almaksızın gitmemeyi ya da ancak bazı yerlere gidebilmesini,

j)Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak: Mahkeme kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde suça sürüklenen çocuğun belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamasını, ifade eder. 

Şüpheli ya da sanık hakkında ancak yukarıda kanunda sayılmış yükümlülüklere hükmedilebilir. Birden fazla yükümlülüğe hükmedilmesinin kanuni bir sakıncası bulunmamaktadır. Fakat burada ölçülülük ilkesine mutlak surette riayet edilmelidir. Adli kontrol kararının bir lütuf olarak sunulması ya da görülmesi hatalıdır. Zira yukarıdaki yükümlülüklerden herhangi birinin kişi hak ve hürriyetlerini etkilemediği söylenemez. Ölçülülük ilkesine riayetsizliğin hukuk devleti ilkesini de zedeleyeceği aşikardır. Bu sebeple her koruma tedbirinde ölçülülük ilkesi kati surette gözetilmelidir.

ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİ

Yönetmeliğin Maddesine göre: 

1) Adli kontrol kararı kaydedildikten sonra, infaz işlemlerinin başlatılması için karar doğrudan vaka sorumlusuna gönderilir. Hakkında adli kontrol kararı verilen şüpheli veya sanığa gönderilen tebligatta; adli kontrol tedbirinin türü, tedbirin ne şekilde ve ne zaman yerine getirileceği, uyulması gereken kurallar, tedbire uymamanın sonuçları ile adli kontrol tedbirinin gereklerinin derhal yerine getirilmesi gerektiği açıklanır. Kararın niteliğine göre gerekli ise ilgili kişi, kurum veya kuruluşa derhal yazı yazılarak adli kontrol tedbirinin içeriği açıklanır; şüpheli veya sanığın hakkındaki adli kontrol tedbirinin gereklerini süresinde yerine getirip getirmediği ve adli kontrol tedbirine devam edip etmediği hususlarında bilgi istenir. 

2) Tebligata rağmen mazereti olmaksızın ve kasıtlı olarak adli kontrol tedbirinin gereklerini yerine getirmeyen, tedbirin infazına başlandıktan sonra tedbirin gereklerini yerine getirmeye devam etmeyen veya tedbiri ihlal eden şüpheli veya sanık uyarılmaksızın hakkında karar verilmesi için dosya Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemesine gönderilir. 

3) Suça sürüklenen çocuklara yönelik adli kontrol kararlarının infazında çocuğun ailesi veya sosyal çevresi ile iş birliği yapılmasının gerekli olması halinde her aşamada özel hayatın gizliliğine dikkat edilir ve çocuğun ifşa olmaması için gerekli önlemler alınır. 

4) Adli kontrol tedbirlerinin yerine getirilmesinde, şüpheli veya sanık hakkında risk ve ihtiyaç değerlendirilmesi yapılmaz, denetim planı hazırlanmaz. 

5) Haklarında bu Yönetmeliğin 56’ncı maddesinin birinci fıkrasının (a), (h), (ı) ve (i) bentlerinde sayılan adli kontrol tedbirlerine karar verilen şüpheli veya sanıkların toplum içinde izlenmesi, denetim ve takibi elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine getirilebilir.

ADLİ KONTROL KARARI KİM TARAFINDAN VERİLİR?

Adli kontrol kararı hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında verilebilir. Soruşturma aşamasında karar, cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından verilir. Savcının istemi olmadan adli kontrol kararı verilemez. Fakat tutuklamaya sevk edilen şüpheli hakkında hâkim re’sen adli kontrol kararı verebilir. 

Kovuşturma aşamasında ise yetki yargılamayı yapan mahkemeye aittir. Bu aşamada cumhuriyet savcısının istemi zorunlu değildir. 

İstinaf ya da Yargıtay aşamalarında da adli kontrol kararı verilebilir. 

Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adlî kontrol kararı verebilir. (CMK /4 ikinci cümle)

ŞÜPHELİ YA DA SANIĞIN YOKLUĞUNDA ADLİ KONTROL KARARI VERİLEBİLİR Mİ?

Bilindiği üzere tutuklama kararı şüpheli ya da sanığın yüzüne karşı verilmek zorundadır. Bu itibarla adli kontrol kararının da yüz yüze verilmesi gerektiği düşünülebilir. Fakat adli kontrol kararının yoklukta verilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Kurumun getiriliş amacı ve tutuklamanın istisnai hale getirilmesinin istendiği gözetildiğinde, adli kontrol kararının gıyapta verilebilmesinin mümkün olduğunu söylemek gerekir.

ADLİ KONTROL YÜKÜMLÜLÜĞÜN DEĞİŞTİRİLMESİ

CMK’nın /2. Maddesine göre: 

Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

ADLİ KONTROL KARARINA İTİRAZ

Adli kontrol kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabilir. Karar yüze karşı verilmişse bugünden itibaren 7 gün içinde karar yoklukta verilmiş ise tebliğden itibaren 7 gün içerisinde itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir. 

CMK’nın /3b maddesine göre; sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına monash.pw ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.

ADLİ KONTROLÜN SONA ERMESİ

Yukarıdaki açıklamalarımızda adli kontrol tedbirinin bir araç olduğunu amaca ulaşmakla sona ereceğini belirtmiştik. Bu özellik adli kontrolün geçiciliğini de ifade eder. Bu yönüyle amaca ulaşılmasıyla artık adli kontrol kararının sona ermesi gerekir. Örneğin delillerin karartılmamasına yönelik verilen bir adli kontrol kararı delillerin toplanmasıyla sona erer. 

Hükmün verilmesi adli kontrolün sona ermesine sebebiyet verir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı soruşturma aşamasında adli kontrolü sona erdiren bir diğer durumdur. 

Burada bizce uygulamada yapılan bir yanlışlığa değinmek istiyoruz. Bu yanlışlık beraat kararına rağmen adli kontrol yükümlülüğünün devam ettirilmesidir. Hakkında beraat kararı verilen bir sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devam ettirilmesinin hukuki bir açıklaması bulunmamaktadır. Bu durumun kararı veren makamın kendi kararına güvenmemesi olarak yorumlanması pek tabiidir. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz üzere adli kontrol kararı verilebilmesi için tutuklama şartlarının oluşması gerekir. Bu yönüyle düşünüldüğünde hakkında beraat kararı verilmiş bir sanığın tutuklama şartlarını taşıdığını söylemek açıkça abesle iştigal olacaktır. Beraat kararının sonuçları ve ne anlama geldiği tekrar tekrar düşünülmeli ve bu yanlışlıktan dönülmelidir. 

Son olarak belirtmek gerekir ki soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı hakkında tensip zaptında bir karar verilmemiş olması halinde adli kontrol kararı kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Bu düşünce de yanlıştır ve uygulamada da benimsenmiş değildir. Hâkim tensip zaptında adli kontrol kararı hakkında bir karar vermemişse kendisinden bu konuda bir karar verilmesi talep edilmelidir. Şayet hâkim talebi haklı bulursa yükümlülüğü kaldıracak ve ilgili yerlere durumu bildirecektir. Adli kontrol kararının kendiliğinden kalktığı düşüncesiyle hareket edilmesinin sonuçları oldukça ağır olabilir. Örneğin tensip zaptında “bu konuda karar verilmemiş artık karakola imza atmaya gitmiyorum” diyen bir kişinin tutuklamaya sevk edilmesi olasıdır.

ADLİ KONTROL KARARININ KALDIRILMASI

Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde adli kontrolün kaldırılmasına karar verebilir. 

Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından uncu madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir. (CMK /4) 

Savcı Kendiliğinden Adli Kontrol Kararını Kaldırabilir mi? 

CMK’nın Maddesine göre; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır. 

Yukarıdaki hükümden istisnai bir koruma tedbiri olan tutuklama kararının savcı tarafından kaldırılabileceği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca aynı yetki adli kontrol yükümlülüğün kaldırılması bakımından da kullanılabilir.

ADLİ KONTROL SÜRESİ

Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. 

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. 

Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.

ADLİ KONTROL TEDBİRLERİNE UYULMAMASI

Şüpheli ya da sanığın adli kontrol yükümlülüklerine uymamasının sonuçlarına CMK’nın Maddesinde yer verilmiştir. Buna göre:

Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtları incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de tutuklama kararı verebilir. 

Birinci fıkra hükmü, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz. 

Görüleceği üzere yükümlülüklere uymayan kişi hakkında tutuklama kararı verilir. Burada tutuklama yasağının olup olmadığı aranmaz. Şüpheli ya da sanık adli kontrol yükümlülüğünü ihlal ederse ceza miktarına bakılmaksızın hakkında tutuklama kararı verilebilir. Sadece adli para cezası gerektiren suçlar bakımından tutuklama kararı verilemez. 

Burada şunu da belirtmek gerekir ki şüpheli ya da sanığın yükümlülüğü ihlal etmesi zorunlu olarak tutuklamayı gerektirmez. Ya da tutuklama koşullarının varlığının tekrar kontrol edilmemesi anlamına gelmez. Tutuklamanın son çare olduğu ve şartların tekrar titizlikle incelenmesi gerektiği hususu mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi yöndeki uygulamalar hukuka aykırılık oluşturur. 

Tutuklama kararı verilebilmesi için yükümlülüğün bilerek (kasten) ihlal edilmiş olması gerekir.

ADLİ KONTROLDE GEÇEN SÜRE CEZADAN MAHSUP EDİLİR Mİ?

Kural olarak adli kontrol yükümlülüğüne tabi tutulan süreler hapis cezasından mahsup edilemez. Fakat uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirleri ile konutunu terk etmeme tedbirleri hapis cezasından mahsup edilebilir. 

Ev hapsi olarak da bilinen konutu terk etmemem adli kontrol tedbirinin mahsubunda iki gün bir gün sayılarak mahsup yapılır. Nitekim CMK’nın /6. Maddesi aşağıdaki gibidir: 

“Adli kontrol altında geçen süre, şahsi hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının “(e) ve (j) bentlerinde” belirtilen hallerde uygulanmaz. “Ancak, (j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.”

GÜVENCE (KEFALET) İLE SERBEST BIRAKMA

CMK’nın /3/f-h-i bentlerinde şüpheli ya da sanığın güvence göstermek suretiyle serbest bırakılacağına dair hükümler bulunmaktadır. CMK’nın Maddesinde ise güvence başlığı altında ayrı bir düzenleme bulunmaktadır. İlgili düzenleme aşağıdaki gibidir: 

“Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar: 

a) Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması. 

b) Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması: 

1. Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hale getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları. 

2. Kamusal giderler. 

3. Para cezaları. 

Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin karşıladığı kısımlar ayrı ayrı gösterilir. 

Madde gerekçesine göre bu madde; /3’ncü maddede yer alan güvencelerin hangi hususları güvence altına alacağını monash.pwçede yapılan diğer açıklamalar aşağıdaki gibidir: 

Maddenin (1) numaralı bendine göre güvence, birinci olarak şüpheli veya sanığın, hazır bulunması gerekli bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya hâlen veya sonradan altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunmasının güvencesini oluşturacak yani ihlâl hâlinde Hazineye gelir kaydedilecektir. 

İkinci olarak güvence (2) numaralı bendin gösterdiği sıra dahilinde olmak üzere bir kısım masrafların, zararların, nafaka borçlarının, kamusal giderlerin, para cezalarının karşılığını oluşturacaktır. 

Başlangıçta ’nci maddenin ilgili bentlerini uygulayan merci, güvencenin karşılayacağı kısımları da, (2) numaralı bentteki sıraya göre kararında gösterecektir.

ÖNCEDEN ÖDETME

CMK’nın Maddesinde önceden ödetme düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre sanıktan alınan güvencenin mağdura ya da nafaka alacaklılarına ödenmesi mümkündür. İlgili maddeye göre; 

Hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanığın rızasıyla güvencenin mağdurun haklarını karşılayan veya nafaka borcuna ilişkin bulunan kısımlarının, istedikleri takdirde, mağdura veya nafaka alacaklılarına verilmesini emredebilir. 

Soruşturma ve kovuşturmanın konusunu oluşturan olaylar nedeniyle, mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde bir yargı kararı verilmiş ise, şüpheli veya sanığın rızası olmasa da ödemenin yapılması emredilebilir.

GÜVENCENİN GERİ VERİLMESİ

Hükümlü, ’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı bütün yükümlülükleri (Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması) yerine getirmiş ise güvencenin üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendini karşılayan ve aynı maddenin ikinci fıkrasına göre verilecek kararda belirtilen kısmı kendisine geri verilir.Güvencenin, suç mağduruna veya nafaka alacaklısına verilmemiş olan ikinci kısmı, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararları verildiğinde de şüpheli veya sanığa geri verilir. Aksi halde, geçerli mazereti dışında, güvence Devlet Hazinesine gelir yazılır. 

Hükümlülük halinde güvence ’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde (yukarıda açıklanmıştı) yer alan hükümlere göre kullanılır, fazlası geri verilir.

Adli Kontrol Tedbiri Kararı

Adli Kontrol Tedbiri Nedir? (CMK )

Adli kontrol kararı, tutuklama sebeplerinin varlığına rağmen şüpheli veya sanığın denetim altına alınarak tutuklama kararı yerine uygulanan bir ceza muhakemesi tedbiridir. Hakim, tutuklama tedbiri yerine “adli kontrol şartıyla” şüpheli veya sanığı denetim altına alarak serbest bırakmaktadır. Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın adli bir kararla, ancak idari bir yolla (imza vermek, yurtdışına çıkış yasağı vs.) kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Adli kontrol tedbirine sadece ceza mahkemesi tarafından karar verilebilir (CMK md). Tefhim veya tebliğden itibaren 7 gün içinde adli kontrol kararına itiraz etmek mümkündür.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda tutuklama yasağı öngörülen suçlar (CMK md/4) açısından da, yani üst sınırı 2 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda da adli kontrol tedbiri hükümleri uygulanabilir.

Tutuklama, suç şüphesi altındaki kişiye uygulanan en ağır ceza muhakemesi tedbiridir. Adli kontrol tedbiri, tutuklamanın yol açacağı bazı sakıncaları önlemek amacıyla öngörülmüş, şüpheli veya sanığı sosyal hayat içerisinde denetim altına almayı amaçlayan alternatif bir yoldur. Ayrıca kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında da adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

Adli kontrol ile denetimli serbestlik kavramları birbirine karıştırılmamalıdır. Adli kontrol de kural olarak bir denetimli serbestlik çeşidi olmasına rağmen Denetimli serbestlik ( sayılı Kanunm/A), kesinleşmiş cezanın infazı aşamasında uygulanır. Adli kontrol tedbiri ise, yargılama devam ederken, yani henüz cezanın kesinleşmediği bir aşamada uygulanır. Denetimli serbestlik (m/A) ve adli kontrol tedbirinin uygulanması denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından takip edilmektedir.

Adli Kontrol Tedbirleri Nelerdir?

Mahkeme tarafından adli kontrol altına alınmasına karar verilen şüpheli veya sanığın bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulması mümkündür. Adli kontrol tedbirine karar veren ceza mahkemesi, şüpheli ve sanığı ne şekilde adli kontrol altına aldığını kararında açıkça belirtmelidir. Adli kontrol, kişinin bir edimi yerine getirmesi (örn, imza atmak) şeklinde pozitif bir yükümlülük olabileceği gibi, yapmama şeklinde (örn, belirli yerlere gitmeme) şeklinde negatif bir yükümlülük de olabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, şüpheli veya sanık, mahkeme tarafından şartları oluştuğunda aşağıdaki adli kontrol tedbirlerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulabilir (CMK md/3):

  • Yurt dışına çıkış yasağı: Yurt dışına çıkış yasağı, uygulamada en çok karşılaşılan adli kontrol tedbiri çeşididir. Sulh ceza hakimliği veya mahkeme yurt dışına çıkış yasağı kararı aldığında, karar UYAP üzerinden derhal tüm yurtdışı çıkış noktalarına (havalimanı, gümrük) bildirilmektedir.

  • İmza Uygulaması: Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

  • Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

  • Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

  • Hâkim veya Cumhuriyet savcısı bu yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.

  • Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

  • Güvence Bedeli (Kefalet): Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. Adli kontrol şartları mevcut olsa bile mahkemeler kefalet istenmesi yöntemine çok az başvurmaktadır.

  • Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

  • Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

  • Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

  • Konutunu terk etmemek (ev hapsi).

  • Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

  • Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Adli Kontrol Kararına İtiraz Edilmesi ve Kaldırılması (CMK m/2)

İtiraz, hakim veya mahkeme kararlarına karşı, kararın bir daha başka bir merci tarafında gözden geçirilmesi için başvurulan bir kanun yoludur. Adli kontrol tedbiri kararına karşı da itiraz kanun yoluna başvurulabilir (CMK m/2). Şüpheli veya sanığın adli kontol kararına itiraz edilmesi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra hâkim veya mahkeme beş gün içinde adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verebilir. İtiraz üzerine, tedbirin kaldırılması yerine, adli kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülüklerin bütünüyle veya kısmen kaldırılmasına, değiştirilmesine veya şüpheli/sanığın bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutulmasına da karar verilebilir.

Adli kontrol kararına itiraz süresi, kararın yüz yüze verilmesi halinde öğrenilmesinden veya yoklukta verilmişse tebliğ edilmesinden itibaren 7 gündür.

Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi (vasi, veli vb.), eşi ve avukatı şüpheli veya sanık adına adli kontrol kararına itiraz edebilirler (CMK m/1).

Adli kontrol kararına itiraz edilmese bile, Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m/4).

Adli Kontrol Kararına İtirazın İncelenmesi Usulü

Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh ceza hâkimliği işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına aittir (CMK m/3-b).

Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir (CMK m/3-c).

Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir (CMK m/3-d).

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler (CMK m/3-e).

Adli Kontrol Kararı ve Elektronik Kelepçe Takılması

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanıklara elektronik kelepçe takılması da mümkündür (Denetimli Serbestlik Yönetmeliği md). Adli kontrol kararının niteliğine göre, yükümlünün evinde veya evin çevresinde serbestçe hareket edebileceği alanlar belirlendikten sonra yükümlünün ayağına elektronik kelepçe takılmaktadır.

Elektronik kelepçe açılırsa sistem alarm vermektedir. Elektronik kelepçenin açılması veya belirlenen alanın dışına çıkılması adli kontrol kararının ihlali kabul edilmektedir. Elektronik kelepçeyi açarak yükümlülüğü ihlal eden kişinin tutuklanması söz konusu olacaktır.

Adli Kontrol Tedbiri Kararı Hangi Mahkeme Tarafından Verilir?

Adli kontrol kararı, hem soruşturma aşamasında hem kovuşturma aşamasında verilebilir. Buna göre, soruşturma ve kovuşturmada adli kontrol tedbirine karar verme usulü şu şekildedir (CMK md):

  • Soruşturma aşamasında; Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile şüpheli soruşturmanın tüm aşamalarında adlî kontrol altına alınabilir. Cumhuriyet savcısının talebi yoksa, Sulh Ceza Hakimliği kendiliğinden adli kontrol kararı veremez. Ancak, soruşturma aşamasında tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilen şüpheli, hakimlik tarafından tutuklama yerine kendiliğinden adli kontrol altına alınabilir.

  • Kovuşturma aşamasına; sanık hakkında yargılama yapan mahkeme hangisi ise adli kontrol tedbirine karar verme yetkisi de o mahkemededir. Kovuşturma aşamasında genel yetkili mahkemeler, asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemesi olmak üzere iki mahkemeden oluşmaktadır. Ayrıca çocuk mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi vb. gibi özel mahkemeler de kovuşturma aşamasında adli kontrol kararı verebilir.

Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme; adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

Adli Kontrol Ne Kadar Sürer? (CMK /A)

sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda adli kontrol uygulamasının ne kadar süreceğine dair açık bir düzenleme yapılmıştır. Adli kontrol tedbirinin süresine dair düzenleme tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir (CMK m/4)

Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır (CMK m/A)

Hüküm kesinleştikten sonra adli kontrol tedbiri kendiliğinden kalkacaktır. Kesinleşen hükmün infazı aşamasında, yargılama aşamasına ilişkin olan adli kontrol hükümleri uygulanamaz.

Adli Kontrol Tedbirine Uyulmaması ve Sonuçları (CMK md)

Adli kontrol şartlarını isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Adli kontole uyulmaması halinde tutuklama kararı verilmesi yetkili merciin takdirine bağlıdır. Adli kontrol kararının ihlali halinde, mahkeme gerekli görürse tutuklama kararı yerine adli kontrolün biçimini değiştirebilir veya aynen devamına da karar verebilir.

Hemen belirtelim ki, bazı şüpheli veya sanıklar azami tutukluluk süreleri dolduğu için adli kontrol altına alınarak tahliye edilmektedir. Azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali halinde de hakim tutuklama kararı verebilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz (CMK md/2).

Güvence Verilmesi (Kefaletle Tahliye) Nedir? (CMK md)

Uygulamada kefaletle tahliye olarak adlandırılan belli bir güvence verilmesi de bir adli kontrol çeşididir. Şüpheli veya sanık belli güvenceler göstermek şartıyla adli kontrol altına alınabilir. Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar :

  • Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması.

  • Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:

    • Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.
    • Kamusal giderler.
    • Para cezaları.

Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin (kefaletin) yukarıdaki zarar, masraf, ceza, gider vs. hangilerini ne miktarda karşıladığı ayrı ayrı gösterilmelidir.

Yurtdışına Çıkış Yasağı Nedir? Nasıl İtiraz Edilir?

Yurtdışına çıkış yasağı, şüpheli veya sanık hakkında soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında Türkiye dışına çıkışının tedbiren yasaklanmasıdır. Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimliği, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan mahkeme tarafından kararlaştırılan yurtdışına çıkış yasağı geçici bir yargılama önlemidir.

Yurtdışına çıkış yasağına itiraz süresi, yasal yollardan kararın öğrenilmesinden (tefhim veya tebliğ) itibaren 7 gündür. İtiraz süresinin sona erse bile, yurtdışına çıkış yasağı kararını veren mahkemeye başvurularak söz konusu tedbirin kaldırılması veya başka bir tedbire çevrilmesi her zaman istenebilir.

Soruşturmada Verilen Adli Kontrol Kararı Kovuşturmada Devam Eder mi?

Soruşturma aşamasında savcılığın talebiyle sulh ceza hakimliği tarafından adli kontrol kararı verilmektedir. Soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı, kovuşturma aşamasında kendiliğinden devam etmez.

Kovuşturma aşamasında, yani dava açıldıktan sonra, davaya bakmakla görevli mahkeme adli kontrol tedbiri kararının devamı yönünde bir karar almadığı müddetçe soruşturma aşamasında verilen adli kontrol kararı kendiliğinden kalkar. Dava açıldıktan sonra mahkeme tensip zaptı düzenleme aşamasında adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceği konusunda bir karar almalıdır. Mahkeme tarafından tensip zaptıyla adli kontrole dair herhangi bir karar alınmadığı takdirde, adli kontrol tedbiri kendiliğinden kalkar. Ancak, uygulamada tensip zaptı ile adli kontrolün devamına karar verilmese bile, mahkemelerin talep üzerine adli kontrolün kaldırılması için yeni bir karar aldığı görülmektedir.

Adli Kontrol Şartıyla Serbest Bırakılan Kişi Tutuklanabilir mi?

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan kişi aleyhine Cumhuriyet savcısı tutuklanması istemiyle itiraz kanun yoluna başvurabilir. Savcılığın başvurusu üzerine adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık şartları varsa tekrar tutuklanabilir.

Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan şüpheli veya sanık , adli kontrol gereği uyması gereken (imza atma, belli bir yerde ikamet etme, elektronik kelepçe takma vs.) yükümlülüklere uymadığı takdirde de tutuklanabilir (CMK md/1). Ancak, adli kontrol yükümlülüklerini yerine getiren şüpheli veya sanık tutuklanamaz.

Adli Kontrol Sicile İşler mi?

Adli sicil kaydı, kesinleşmiş mahkeme kararına dayanılarak kişiler hakkında ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bilgilerin kaydedildiği sisteme denilmektedir.

Adli kontrol tedbiri, bir ceza mahkumiyeti kararı veya kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile hükmedilen başka bir hüküm çeşidi de değildir. Bu nedenle adli kontrol tedbiri adli sicil kaydına işlemez.

Adli Kontrol Tedbiri Altında Geçen Süre Cezadan Mahsup Edilir mi?

Kural olarak, adli kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez (CMK m/6).

Ancak, CMK m/3-(j) bendinde belirtilen konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi), hükümlülük halinde cezadan mahsup edilebilir. Konutunu terk etmemek yükümlülüğü (ev hapsi) altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.

Adli Kontrol Yargıtay Kararları

Adli Kontrol Tedbiri Yargıtay Kararları


Yurtdışına Çıkış Yasağı Adli Kontrol Tedbiri Nedeniyle Manevi Tazminat

Adli kontrol koruma tedbiri nedeniyle açılan tazminat davasında, davacının durumunun Ceza Muhakemesi Kanuna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanununun /1. maddesi tazminat ödenmesini kabul ettiği tedbir işlemlerini şu şekilde göstermiştir.

Bunlar:

a-Yakalama

b- Tutuklama

c- Arama

d- El koyma

e- Kanuni gözaltı süresi içinde hakim önüne çıkarılmama,

f- Yakalama veya tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkanlarından yararlandırılmama,

Fıkradaki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, adli kontrol, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme gibi koruma tedbirleri için tazminat ödenmesi kabul edilmemiştir.

Bununla beraber, somut olayda hakkında 9 yıl 1 ay 16 gün ( gün) süre ile uygulanan yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinden dolayı davacının (sanığın) manevi olarak zarar gördüğü ve görmesi hayatın olağan akışına göre, tartışmasız ve aşikardır.

Genel olarak tutuklama sanığın yargılamada hazır bulunmasını, maddi gerçeğin araştırılmasını temin etmek veya yargılama neticesinde verilecek cezanın infazını sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbirdir. Bazı durumlarda tutuklama koruma tedbiri ile ulaşılabilecek sonuçlara daha hafif tedbirler yoluyla da ulaşılmak mümkündür. Adli kontrol tedbiri de uygulamada genel olarak sıkça başvurulan bu tedbirlerden bir tanesidir. sayılı CMK’nın ve devamı maddelerinde tutuklama tedbirinin oranlılık (ölçülülük) kriteri çerçevesinde (CMK’nın /1. vd) uygulamasını sağlamak amacıyla tutuklama koruma tedbirine alternatif bir koruma tedbiri olarak düzenlenen adli kontrol kurumu ile kişi özgürlüğünün en az şekilde sınırlandırılması yoluyla tutuklamanın sonuçlarına ulaşılması amaçlanmıştır. Kısaca, adli kontrolün amacı tutuklama koruma tedbirinde de genel olarak öngörülen, şüpheli veya sanığın kaçmasını, saklanmasını veya delilleri karartmasını önlemek, tanık ve mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimine engel olmak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yapılmasını sağlamaktır. Tutuklama koruma tedbiri yönünden, başvurulan bu tedbirin ne kadar süreceği konusunda yasada azami bir kısım süreler belirlenmesine karşın, kanunda adli kontrol tedbirinin uygulanması açısından her ne kadar bir üst sınır belirtilmemiş ise de, bir koruma tedbiri olması nedeniyle, adli kontrol tedbiri de geçici olup, bunu haklı kılan şartlar ortadan kalkınca bu tedbirin de kaldırılması gerektiği kuşkusuzdur. Zira burada amaç, kural olarak kişi hürriyetini tam manasıyla sınırlandırmamak suretiyle veya daha geniş bir ifade ile kişinin belirlenen yükümlere uymak kaydıyla toplumsal ve bireysel yaşamını olağan şekilde sürdürmesine olanak sağlanmasıdır. Bu kapsamda tazminat talebine konu edilen dava konusu somut olayda, davacı hakkında uygulanan adli kontrolün Anayasanın maddesinde öngörülen temel hakların sınırlandırılmasında geçerli olan ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ölçülülük ilkesi, genel bir ilke olup, adli kontrol tedbiri kapsamında yer alan yükümler açısından da geçerli olan bir ilkedir. Adli kontrol kararının verildiği hallerde, tutuklama kararının niteliğine ve somut olayın koşullarına göre; şüpheli veya sanık, birey hak ve özgürlüklerine en az müdahaleyi gerektiren yükümlere ve soruşturma ve kovuşturma konusu suçun niteliğine uygun düşen tedbirlere tabi kılınmalıdır. Kısaca ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olduğunda sınırlamada başvurulan aracın, amacı gerçekleştirmeye yetecek ölçüde olmasını gerektirir.

Tüm açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, davacı hakkında uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle oluştuğu anlaşılan zararın CMK’nın /1. maddesi kapsamında açıkça lafzi olarak belirtilmediği, ancak tarih ve sayılı Kanunun maddesiyle CMK’nın maddesine eklenen 3. fıkradaki “Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, davacı (sanık) hakkında uzun süre uygulanan adli kontrol tedbiri açısından tutuklama ile serbest bırakma arasında düşünülen ve serbest bırakmanın oluşturabileceği zararları gidermek için uygulanan adli kontrolün bir aşamadan sonra seyahat özgürlüğünün sınırlandırıldığı, bu sınırlama ile kişi özgürlüğünün kısıtlanması olan tutuklama ile arasında bir derece ve yoğunluk farkı olduğu, davacıya uygulanan tedbirin seyahat özgürlüğünü kısıtlama tedbirini aştığı ve davacıyı özgürlükten yoksun bıraktığı, oranlılık ilkesinin ihlal edildiği, kanun ile belirlenen amacın dışına çıkıldığı ve uygulanan tedbirin ölçüsüz hale geldiğinin anlaşılması karşısında, davacı hakkında ilk kararın verildiği tarihinden sonra uygulanmaya devam edilen adli kontrol tedbiri nedeniyle davacı yararına (hak ve nasafet ilkelerine uygun) makul oranda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı lehine eksik manevi tazminata hükmedilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay Ceza Dairesi / E. , / K.).

Adli kontrol kararına itiraz, ceza soruşturma veya dava dosyası değerlendirilerek bir avukat tarafından yapılmasında yarar olan bir kanun yoludur.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere [email protected] adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır