En Güzel ve Kısa Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri
Ahmet Hamdi Tanpınar yılındaİstanbul’da doğmuştur. Mesleği öğretmenlik olan ve Cumhuriyet Dönemi’nde öğretmenlik görevini icra eden Tanpınar’ın tanınması “Bursa’da Zaman” şiiriyle olmuştur. Bunun ardından Türk edebiyatına birçok ölümsüz bırakan Ahmet Hamdi Tanpınar yılında hayatını kaybetmişmonash.pw içeriğimizde tıpkı Ahmet Hamdi Tanpınar sözleri içeriğinde olduğu gibi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en güzel ve kısa şiirlerini derledik.
Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri;
Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.
Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.
Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa'da zaman,
Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sukutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim
Uyu! Gözlerinde renksiz bir perde,
Bir parça uzaklaş kederlerinden.
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden,
Mehtabın ördüğü saatler nerde?
Varsın bahçelerde rüzgar gezinsin,
Yağmur ince ince toprağa sinsin,
Bir başka alemden gelmiş gibisin,
Dalmış gözlerinle pencerelerde.
Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anne
Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.
Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.
Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.
Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz.
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dokunuyor bir yerde yaprak yaprak…
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgarda.
Kime dokunsam sensin
Kimi çağırsa dudaklarım
Başımın tacı, canım efendim.
Görünmez çığlıklarımı gören
Eğilmez başımı öpensin.
Sen bir deniz derinliğisin
Uslanmak bilmez kederler ülkesi
Coşup yağan fırtına sessizliğim
Kül kedisi yorgunluğunda kalbim
Masalcı ninesini arıyor
Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlık
Aşk dediğin nedir ki
Histen nefesten varlık
Umutsuzluk içinde
Karanlığa son ıslık
Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı
Garip, güzel, sonra mahzun
Işıkla yağmur beraber,
Bir türkü ki gamlı, uzun,
Ve sen gülünce açan güller,
Beyaz, beyazdı bulutlar,
Gölgeler buğulu, derin;
Ah o hiç dinmeyen rüzgâr
Ve uykusu çiçeklerin.
Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde;
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde
Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında.
Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğim
Bugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğim
Seni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,
Sanki mehtaplı gecede,
Hülyan, eşiği aşılmaz
Bir saray olmuştur bize;
Hapsolmuş gibiydim bense,
Bir çözülmez bilmecede.
Ne güzel geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede…
Bu akşam rüyamda Leyla'yı gördüm
Derdini ağlarken yanan bir muma;
İpek saçlarını elimle ördüm,
Ve bir kemend gibi taktım boynuma
Bu akşam rüyamda Leyla'yı gördüm.
LeylaEla gözlü bir çöl ahusu
Saçları bahtından daha siyahtır.
Kurmuş diye sevda yolunda pusu
Döktüğü gözyaşı, çektiği ahdır.
LeylaEla gözlü bir çöl ahusu.
Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ızdırapla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka alem ki ruhunun yası
Sessiz incileşir kirpiklerinde.
Bir gül bu karanlıklarda
Sükute kendini mercan
Bir kadeh gibi sunmada
Zamanın aralığından.
Başında bu mucizenin
Sesler, kokular ve renkler
Ebediyete kadar derin
Bir anın vadiyle bekler.
Ve diyor fecirden berrak
Sesiyle her ürperişte
Geceyi yumuşatarak
Bütün gözyaşlarım işte.
Serinletmesin, ne çıkar
Bu ümitsiz yalvarışı
Hiç bir meyve ve pınar
Ne de günlerin akışı.
Yetmez mi bu müjde sana
Aydınlatırsam alnını
Ben her rüyayı zamana
Taşıyan yıldız kervanı.
İçme, ilk yudumda zehirler seni
Bahtın kadehime döktüğü şarap.
Her akşam koynunda uyutur beni,
Her sabah alnımdan öper ızdırap.
Sen, yirmi yaşında bir baharsın ki
Gölgende neş'enin rüzgârı eser.
Düşünen alnımda benim her çizgi
Baharı olmayan bir kışa benzer
Sana ufuklar “Gel! ” diye bağırır,
Ellerinde çiçek haykırarak
Seni gür sesiyle hayat çağırır,
Beni de çiğneyip geçtiğin toprak
Başımızın üstünde bir bulutun
Güneşe asılmış gölgesi,
Uzakta toz halinde dağılan
Yoğurtçu sesi,
Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi.
Bu içeriğimizde Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri ile birlikte usta şairi bir kez daha anıyoruz. Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatının vazgeçilmez şairlerinden biridir. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanı ve Bursada Zaman şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınan Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran de Şehzadebaşında doğdu. Ünlü şairin vefatından önce yayımlatamadığı Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri, ölümünden sonraki yıllarda teker teker yayımlanmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri içeriğimizde sizleri şairin en beğenilen 20 eseri ile baş başa bırakıyor olacağız. İşte karşınızda en beğenilen Ahmet Hamdi Tanpınar şiirleri:
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim
Mavi maviydi gökyüzü,
Bulutlar beyaz beyazdı,
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı.Garip, güzel, sonra mahzun,
Işıkla, yağmur beraber,
Bir türkü ki gamlı, uzun,
Ve sen gülünce açan güller.Beyaz beyazdı bulutlar,
Gölgeler buğulu, derin;
Ah o hiç dinmeyen rüzgâr
Ve uykusu çiçeklerin.Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde;
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde.Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında.Kimbilir şimdi nerdesin?
Senindir yine akşamlar;
Merdivende ayak sesin
Rıhtım taşında gölgen var.
Bu akşam rüyamda Leylâyı gördüm,
Derdini ağlarken yanan bir muma;
İpek saçlarını elimle ördüm,
Ve bir kement gibi takdım boynuma,
Bu akşam rüyamda Leylâyı gördüm.Leylâ.. Elâ gözlü bir çöl ahûsu,
Saçları bahtından daha siyahtır.
Kurmuş diye sevda yolunda pusu,
Döktüğü göz yaşı, çektiği ahdır.
Leylâ.. Elâ gözlü bir çöl ahûsu.Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ıstırapla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka âlem ki ruhunun yası,
Sessiz incileşir kirpiklerinde.
Karışan saatler içinde hâtırana
Bazı sabahlarla ikindiler yan yana,
Değişik gülleri sanki tek bir baharın;
Bâkir hülyasıyla beyaz ve ürkek yarın,
O sükût bahçesi, ufkunda kuş yerine
Hasret kanat çırpar düşünen ellerineHep aynı nağmede çılgın dolaşan yaylar,
Bir yıldız kervanı gibi haftalar, aylar
Hep aynı hayalin peşinde bu yolculuk,
Hep gül yangını ve bahar sıtması ufukTenha bir ucunda gecenin bir sır gibi
Fısıldanan adın kardeş, dost ve sevgili,
Durgun havuzların süsü ten rengi çiçek
Bir mevsim cümbüşü içinde süzülerek
Ömrün gecesinde ve kader rüzgârında
Bir ürperme olur çıplak omuzlarında
Bursada bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursada zaman.Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kuran sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Bir günümüz bile sensiz geçmezken
Şimdi mezarına hasretiz anneIssız bir mezarlık, kimsesiz bir yer
Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin
Bir yığın toprakla bir parça mermer
Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin.Bir yığın toprakla bir parça mermer,
Üstünde yazılı yaşınla, adın;
Baş ucunda matem renkli serviler
Hüznüyle titreşir sanki hayatın.Seni gömdük anne yıllarca evvel
Göz yaşlarımızla bu ıssız yere
Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel
Matem dağıtırken hasta kalblere.Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun
Hüznüyle erirken Dicle de sessiz,
Öksüzlük denilen acıyla vurgun
Bir başka ölüydük bu toprakta biz.
Derin sularında bu ayna her an,
Senden bir parıltı aksettirecek,
Kâh çıplak bir omuz sessiz düşecek,
Eriyen bir kuğu beyazlığından.Bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan,
Rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
Ve saçlar ümitsiz öyle yüzecek
Olgun akşamların ağırlığından.Hep bu aynadasın artık kış ve yaz
Mavi sularıyla arkanda Boğaz
Köpüren aydınlıkta her tepeden.Hep burada, ömrün her merhalesinde
Hapsolmuş bir şafak gibi derinde
Zamana gülecek hüznün ve neşen..
Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlıkAşk dediğin nedir ki
Histen nefesten varlık
Umutsuzluk içinde
Karanlığa son ıslık
Aylar geçip yıllar olsa da
Yıllar geçip zaman dolsa da
Aşkın arzuları beni boğsa da
Bir gün seversin diye bekleyeceğimBugün nişanlansan, yarın evlensen
Benden başka binbir kişi sevsen
Hepsiyle ayrı ayrı izdivaç görsen
Bir gün dönersin diye bekleyeceğimSeni beklemekle geçse de ömrüm
Şu fani dünyada kalmasa günüm
Senden uzakta ölürsem bir gün
Ahirette seni bekleyeceğim
Basma bu eşikte benim kalbim var,
Kalbim ki bir uzak hayale ağlar
Kıskanç bir büyüdür bana uzletim
Zâlim arzularla tutuşan etim,
Her akşam bir çarmıh olur ruhuma
Ben de bilmem nasıl diner bu humma;
Saatler işkence, günler cellâdım,
Ne ben yanlızlığa bir lâhza kandım.
Ne de yalnızlığım benden usandı.
Tahtayı kurt oydu, taş yosunlandı,
Yabanî otlarla örtüldü duvar;
Mermer havuzlarda köpüren sular
Kâh bir ayna oldu kamaşan güne,
Kâh bağrım açıldı bütün hüznüne
Ufukları sarsan geniş rüzgârınBenden sor sırrını bu boş yolların
Benden sor ve benden dinle akşamı..
İçlenme, beyhudedir, maziyi sakın anma!
O vefasız yavruya benzer ki günlerimiz.
Kendini yuvasından bırakır ki akşama
Benzeyen göle, sessizRuhundaki susuzluk engin mesafelere
Duyurmadan ne anne ne bir yuva hasreti,
Narin kanatlarıyla uçar orman, dağ, dere
Ve bir gün bir çukurda bulunur iskeleti.
Birden bire sanki çıplak
Bir oyunuyla hafızanın
Bir kuş sesi çırpınarak
Düştü bağrına hazanın.Her bahçenin yabancısı
Ve her ümidin üstüne
Bir ses ki, sonsuz acısı
Güllerin üzüntüsünde.Araştırdı bir baharın
Unutulmuş kokusunu.
Ay ışığında dalların
Rüya dolu uykusunu.Bir akşamın beyaz fecre
Gönderdiği kanlı haber:
Herkes ömründe bir kere
Bu zalim davetle titrer.
İçme, ilk yudumda zehirler seni
Bahtın kadehime döktüğü şarap.
Her akşam koynunda uyutur beni,
Her sabah alnımdan öper ızdırap.Sen, yirmi yaşında bir baharsın ki
Gölgende neşenin rüzgârı eser.
Düşünen alnımda benim her çizgi
Baharı olmayan bir kışa benzerSana ufuklar “Gel! ” diye bağırır,
Ellerinde çiçek haykırarak
Seni gür sesiyle hayat çağırır,
Beni de çiğneyip geçtiğin toprak
Selam olsun bizden güzel dünyaya,
Bahçelerde hala güller açar mı?
Selam olsun sonsuz güneşe, aya,
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?
Hepsi güzeldi. Kar, tipi, fırtına,
Günlerin geçişi, ardı ardına.
Hasretsiz bir kanat şakırtısına,
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?
Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan.
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adınızı soran, arayan var mı?
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbetsen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşamdağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
Kime dokunsam sensin
Kimi çağırsa dudaklarım
Başımın tacı, canım efendim.
Görünmez çığlıklarımı gören
Eğilmez başımı öpensin.
Sen bir deniz derinliğisin
Uslanmak bilmez kederler ülkesi
Coşup yağan fırtına sessizliğim
Kül kedisi yorgunluğunda kalbim
Masalcı ninesini arıyor
Rıhtımda uyuyan gemi,
Hatırladın mı engini
Sert dalgaları, yosunu,
Suların uğultusunu..Nolur bir sabah saati
Çağırsa bizi sonsuzluk,
Birden demir alsa gemi,
Başlasa güzel yolculuk.Yırtılan yelkenler gibi,
Enginle başbaşa kalsak
Ve bir şafak serinliği
İçinde uykuya dalsak.Rıhtımda uyuyan gemi,
Hatırladın mı engini
Gidip de gelmeyenleri,
Beyhude bekleyenleri
Bir gül, bu karanlıklarda
Sükûta kendini mercan
Bir kadeh gibi sunmada
Zamanın aralığından.Başında bu mucizenin
Sesler, kokular ve renkler
Bilmiyorum hangi derin
Ve uzak hayali bekler.Ve diyor fecirden berrak
Sesiyle her ürperişte,
Geceyi yumuşatarak;
“Bütün gözyaşların işte!Serinletmesin ne çıkar
Bu ümitsiz yalvarışı
Hiçbir meyve, ne de pınar,
“Ne de günlerin akışı!Yetmez mi bu müjde sana,
“Aydınlatırsam alnını,
Ben her rüyayı zamana
Taşıyan yıldız kervanı!”
Ne güzeldi o kış bahçesinde
Güllerin çok derinlerde çalışan uykusu
Sana bir bahar hazırlamak için.Dallar, filizler, eski masal dilberleri gibi
Hüzne ve hülyaya gömülmüş,
Doğmamış çocuklara
Ninni söylüyorlardı sanki..
Ana rahmi gibi sıcak ve yüklü idi hava.
İyi mayalanmış hamur gibi
Gizli nabızlarla atıyordu toprak.Belli ki çok derinlerde
Oluşun ışık sızmaz mahzenlerinde
Bir şeyler oluyordu, bir şeyler karanlık
Gecede yıldızlar arasında
Olup biten şeylere benzer;
Şimşekler çakıyordu mavi, berrak
Kandan daha kırmızı, beyazdan daha sessiz
Mordan daha hiddetli,
Üst üste fecirler gibi hazırlanıyordu,
Gülün sevinci, menekşenin kederi.
Bu sevinçle yüklüydü hava,
Geleceğin kapısında el ele vermiş
Gülümsüyordu her şey.
Serin rüzgarlara pencereni aç!
Seyret de ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr,
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esirden dudaklar okşasın, sevsin
Madem ki geceden daha güzelsin;
Bu süzgün çehrenle bir hülya kadar.Acı bir gülüşle gölgede sular
Büyük ve esrarlı çağlıyor, dinle.
Sanki bir ağlayan kalb var derdinle.
Bir kalb ki teselli nedir bilmemiş,
Döktüğü yaşları kimse silmemiş.
Sükût, bir kadife örtü üstünde
Bu ses yükseliyor başlıyan günde
Ve örtüyor perde perde her yeri.Gümüş leylâkları, kızıl gülleri
Alnında sabahın, ufuk çöküyor,
Bir geniş çizgiden şafak söküyor.
Ve yükselen güneş ince bir duman
Mahmur gözlerini kırpıştırarak
Sende güzelliği selâmlıyor, bak!
Ahmet Hamdi Tanpınar Şiirleri listesinden sonra göz atabilirsiniz:
Ahmed Arif Şiirleri: Kendi Sesinden En Güzel Ahmed Arif Şiirleri
Ülkü Tamer Şiirleri: İkinci Yeni’nin Sevilen Şairinin Şiirleri