ahmet hamdi tanpınar otobiyografi / Ahmet Hamdi Tanpınar - Vikipedi

Ahmet Hamdi Tanpınar Otobiyografi

ahmet hamdi tanpınar otobiyografi

Türk Edebiyatının önemli isimlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar, kimdir? Kısaca hayatı, eserleri ve edebi kişiliği, biyografisi

Ahmet Hamdi Tanpınar vefatının 61. yıldönümünde anılıyor. 61 yıl önce 1962 senesinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle aramızdan ayrılan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şiirleri, romanları ve tüm edebi eserleri merak ediliyor. Peki Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir? Edebiyatçı kişiliği ve en önemli eserleri nelerdir?

Ahmet Hamdi Tanpınar

(23 Haziran 1901 – 24 Ocak 1962)

Türk Edebiyatında şiir, roman, deneme, araştırma ve inceleme türünde yazdığı eserlerle adını edebiyat tarihimize altın harflerle yazdırmış, Türk yazar ve şair Ahmet Hamdi Tanpınar 23 Haziran 1901 yılında Fatih ilçesinin Şehzadebaşı semtinde doğdu. 24 Ocak 1962 senesinde kalp krizi sonucu İstanbul’da 60 yaşında vefât etti.

Kısaca Hayatı

Türk yazar, romancı ve şair ve edebiyat tarihçisi, siyasetçi ve akademisyen olan Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinin Şehzadebaşı semtinde doğdu. 24 Ocak 1962 senesinde geçirdiği kalp krizi sonucu İstanbul’da 60 yaşında vefât etti.

Ahmet Hamdi Tanpınar; roman, öykü, deneme, makale, edebiyat tarihi, şiir türlerinde eserleriyle bilinen çağdaş Türk romancısı, öykücü ve şairdir.

1942-1946 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kahramanmaraş Milletvekili olarak bulunmuştur.

Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden ve Edebiyat dünyasının usta isimlerinden olan Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Babası Kadılık mesleğini yerine getiren Kadı Hüseyin Fikri Efendi’dir. Babasının Kadılık mesleğinden dolayı Anadolu’nun birçok yerinde bulunmuştur.

Bu nedenle eğitimini de farklı şehirlerde sürdüren Tanpınar, henüz 13 yaşında iken annesi kaybetmiştir. Daha sonraları ise usta kalem Tanpınar, annesinin ölüm hadisesini eserlerine de yansıtmıştır.

Eğitimi ve Akademik Hayatı

Lise öğrenimini Konya Lisesi’nde tamamlamıştır. Daha sonra 1923 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi.  Akabinde öğretmenlik ve akademisyenlik hayatına atılan Tanpınar liselerde ve yüksek okullarda çeşitli dersler okuttu. 1939 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı profesörlüğüne atandı.

Tanpınar, 1942-1946 yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kahramanmaraş Milletvekili olarak görev yaptı. Bu görevinin ardından bir süre Milli Eğitim müfettişliği yaptıktan sonra 1949 yılında Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki görevine döndü.

Gençlik yıllarında Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim’den ders alarak bu şekilde kendisini derin bir edebiyat deryasının içinde bulmuştur.

Batı edebiyatından Paul Valéry ile Marcel Proust’u kendisine üstâd olarak seçmiştir. Tanpınar, şiirlerini ilk olarak Dergâh Dergisi’nde yayımlamıştır.

Ölümü

Hayatı boyunca sağlığından şikâyetçi olan Tanpınar, 1949 yılında görevine geri döndüğü İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretmenlik yaptığı sırada 23 Ocak 1962’de geçirdiği kalp krizi ile Haseki Hastanesi’ne kaldırıldı.

Ertesi gün 24 ocak günü sabah saatlerinde, ikinci bir krizle hayata veda etti. Cenaze namazı Süleymaniye Camii’nde kılınan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın cenazesi Rumeli Hisarı Kabristanı’nda, hocası ve dostu Yahya Kemal’in yanı başına defnedilmiştir. Mezartaşına meşhûr “Ne İçindeyim Zamanın” şiirinin ilk iki mısrası yazıldı.

Edebi Kişiliği

Ahmet Hamdi Tanpınar, yaşamı boyunca sürdürdüğü edebiyat hayatında, roman, öykü, deneme ve şiir gibi edebi türlerde eserler kaleme almıştır.

Tanpınar, adını ilk kez “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurmuştur.

Ahmet Hamdi Tanpınar, hocası Yahya Kemal Beyatlı’nın da etkisi ile hem klasik Türk şiirini hem de Batı da büyük yankı uyandıran birçok önemli şairi tanıma fırsatı bulmuş ve bunu şiirlerine de yansıtmıştır.  Özellikle edebi eserlerinde dili kullanma biçimi ve bu konudaki ustalığıyla da dikkat çekmektedir.

Selâm olsun!

Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı?
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?
Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına.
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?
Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arayan var mı?

ESERLERİ

Roman Eserleri

Huzur (1949), Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1962), Sahnenin Dışındakiler (1973), Mahur Beste (1975), Aydaki Kadın (1987)

Deneme Eserleri

Beş Şehir (1946), Yahya Kemal (1962), Edebiyat Üzerine Makaleler (1969) (ölümünden sonra derlenmiştir), Yaşadığım Gibi (1970) (ölümünden sonra derlenmiştir)

Hikâye Eserleri

Abdullah Efendinin Rüyaları (1943), Yaz Yağmuru (1955) ve Hikâyeler Eseri; Tanpınar’ın ölümünden sonra derlenmiştir. Bu eserde iki kitabındaki hikâyelerin yanı sıra daha önce kitaplaşmamış hikâyeler de içermektedir.

İnceleme Eserleri

XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (1949, 1966, 1967), Tevfik Fikret (1937)

Ayrıca Tanpınar’ın Şiirler isimli şiir kitabı da vardır.

Ne İçindeyim Şiiri

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim…

Ahmet Hamdi Tanpınar
( 1901 – 1962 )

İlgili Diğer Konular 

Nukteler.com Facebook’ta

kaynağı değiştir]

23 Haziran 1901'de Şehzadebaşı'nda doğdu. Babası Gürcü[3][4] asıllı Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanım'dır.[5] Tanpınar, ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür.[6] Çocukluğu, kadı olan babasının görev yaptığı Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya'da geçti. Annesini Kerkük'ten yaptıkları bir yolculuk sırasında 1915'te tifüsten kaybetti. Lise öğrenimini Antalya'da tamamladıktan sonra yükseköğrenim için 1918'de İstanbul'a gitti.

Halkalı Ziraat Mektebinde bir yıl yatılı olarak okuduktan sonra lise öğrencisiyken şiirlerinden tanıdığı Yahya Kemal Beyatlı'nın etkisiyle 1919 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Burada başta Yahya Kemal olmak üzere Mehmed Fuad Köprülü, Cenab Şahabeddin, Ömer Ferit Kam, Babanzâde Ahmed Naim gibi hocaların derslerine devam etti. 1923 yılında Şeyhî'nin "Hüsrev ü Şirin" başlıklı mesnevîsi üzerine yazdığı lisans teziyle edebiyat fakültesinden mezun oldu.

1923'te Erzurum Lisesinde edebiyat öğretmenliğine başlayan Tanpınar 1926'da Konya Lisesinde, 1927'de Ankara Lisesinde, 1930'da Ankara Gazi Terbiye Enstitüsünde ve 1932'de İstanbul'daki Kadıköy Lisesinde öğretmenlik yaptı.[5] Gazi Orta Muallim Mektebine bağlı Mûsiki Muallim Mektebinin diskoteğinde yer alan plaklar ve okulda görevli Alman hocalar sayesinde klasik batı müziği ile tanıştı. Güzel Sanatlar Akademisindeki dersleri de batı plastik sanatlarına karşı ilgisini uyandırdı.[1]

Bu dönemde yeniden şiir yayımlamaya başladı. 1926'da Millî Mecmua'da yayımlanan “Ölü” şiirinden sonra 1927 ve 1928 yıllarında (“Leylâ” şiiri hariç) hepsi Hayat dergisinde olmak üzere toplam yedi şiir yayımladı. İlk yazısı ise 20 Aralık 1928'de yine Hayat dergisinde çıktı.

Şiir dışında ikinci bir çalışma alanı olarak çeviriye başlayan Ahmet Hamdi'nin 1929 yılında biri E.T.A. Hoffmann'dan (“Kremon Kemanı”), diğeri ise Anatole France'tan (“Kaz Ayaklı Kraliçe Kebapçısı”) olmak üzere iki çevirisi yine aynı dergide yayımlandı.

1930 yılında Ankara'da toplanan Türkçe ve Edebiyat Muallimleri Kongresinde, Osmanlı edebiyatının tedrisattan kaldırılması ve okullarda edebiyat tarihinin, Tanzimat'ı başlangıç kabul ederek okutulması gerektiğini söyleyen Tanpınar, kongrede önemli tartışmaların doğmasına sebep oldu.[7] Aynı yıl Ahmet Kutsi Tecer ile beraber Ankara'da Görüş dergisini çıkarmaya başladı.[5]

1932 yılında Kadıköy Lisesine atanması üzerine İstanbul'a döndü. Ahmed Hâşim'in vefâtıyla boşalan "estetik mitoloji" derslerini vermek üzere 1933'te Sanayi-i Nefise'ye tâyin edildi. Tanzimat'ın 100. yıldönümü dolayısıyla 1939'da eğitim bakanı Hasan Âli Yücel'in emriyle edebiyat fakültesi bünyesinde kurulan "19'uncu asır Türk edebiyatı" kürsüsüne, doktorası olmadığı hâlde, "yeni Türk edebiyatı profesörü" olarak atandı ve Tanzimat'tan sonraki Türk edebiyatının tarihini yazmakla görevlendirildi. Hazırladığı edebiyat tarihinin de etkisiyle 1940'lı yıllarda yazı faaliyetlerini yeni Türk edebiyatı etrafında şekillendirdi. Kitap tanıtım yazıları ve İslam Ansiklopedisi'ne maddeler yazdı. 1940 yılında 39 yaşındayken Kırklareli'nde topçu teğmeni olarak askerliğini yaptı.

Maraş milletvekili Tanpınar.

1943-1946 yılları arasında Maraş milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu. 1946 seçimlerinde parti tarafından aday gösterilmeyince bir süre Millî Eğitim Bakanlığı'nda müfettişlik yaptı. 1948'de akademideki estetik hocalığına ve 1949'da Edebiyat Fakültesindeki kürsüsüne döndü.

1953'te edebiyat fakültesi, Tanpınar'ı altı aylığına Avrupa'ya gönderdi. 1955'te Paris Filmoloji Kongresi'ne katılmak üzere üç haftalığına, 1955'te Venedik Sanat Tarihi Kongresi'ne katılmak üzere bir aylığına, 1957'de Münih Müsteşrikler Kongresi'ne katılmak üzere yine bir haftalığına, 1958'de Venedik'te gerçekleşen felsefe kongresine katılmak üzere bir haftalığına yurt dışına çıktı. 1959'da edebiyat tarihinin ikinci cildi için kaynak toplamak üzere Rockefeller bursuyla bir yıllığına yeniden Avrupa'ya gitti. Yurtdışı seyahatlerinde İngiltere, Belçika, Hollanda, İspanya, İtalya, Almanya ve Avusturya'yı gezerek görme imkânı buldu.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Aşiyan Mezarlığı'ndaki kabri

Sağlığı gittikçe bozulan Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Ocak 1962 tarihinde geçirdiği kalp krizi neticesinde İstanbul'da 60 yaşında vefât etti. Cenaze namazı Süleymaniye Camii'nde kılındı ve RumelihisarıÂşiyân Mezarlığı'nda Yahya Kemal'in mezarının yanı başına defnedildi. Mezartaşına meşhur "Ne İçindeyim Zamanın" şiirinin ilk iki mısrası yazılmıştır:

"Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında..."

Ahmet Hamdi Tanpınar Gayri Menkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu, Yahya Kemal'i Sevenler Derneği ve Fransa'daki Marcel Proust Dostları Derneği üyesiydi.[8]

Edebî hayatı[değiştir kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir

Ahmet Hamdi Tanpınar Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Ahmet Hamdi Tanpınar (d. 23 Haziran 1901, İstanbul – ö. 24 Ocak 1962, İstanbul)

Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu. Kadı Hüseyin Fikri Efendi’nin oğlu. Baytar Mektebi’ni bırakarak girdiği Darülfünun-ı Osmani’nin (Bugünkü İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya ve Ankara’daki liselerde öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye Enstitüsü’nde (Gazi Eğitim Enstitüsü) edebiyat dersleri verdi. 1933’ten sonra İstanbul’da Kadıköy Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne getirildi. 1942 ara seçimlerinde CHP’den Maraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, üniversitedeki görevinden ayrıldı. 1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre Milli Eğitim Müfettişliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisinde tekrar derse girmeye başladı. 1949’da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü. Bu görevdeyken 24 Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Edebi Kişiliği

Adını ilk kez “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurdu. Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri yayınlandı. Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginliklikleri ve müzikal nitelikleriyle dikkat çeker.

Şiir zevkinin oluşumunda özellikle Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in etkisinden özellikle söz etmektedir. Şiir dışında roman, öykü, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi türlerde de eser vermiştir. Şairliğinin yanı sıra usta bir romancı, edebiyat araştırmalarında referans kabul edilen bir araştırmacıdır. Yahya Kemal’i taklit endişesiyle şiire karşı hep mesafeli bir duruş sergilemiştir. Fransız sembolizmini derinlemesine incelemiştir. Rüya, zaman ve bilinçaltı onun şiirlerindeki ana izleklerdir. İlk şiirlerinde hece ölçüsü daha sonra ise serbest ölçüye yönelmiştir.

Edebiyat Fakültesi’nde öğrencisi olduğu Yahya Kemal Beyatlı‘dan çok etkilendi. Ama ilk eserlerinde Yahya Kemal’den çok Ahmet Haşim izleri görülür. Haşim gibi o da küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirir. İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır.

Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynanlanan zaman kavramıdır. Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır. “Ne İçindeyim Zamanın”, “Bursa’da Zaman” şiirleri bu olgunun örnekleridir.

İlk romanı “Mahur Beste” 1944’te Ülkü Dergisi’nde yayınlandı. Osmanlı Devleti’nin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardandan, kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” 1949’da basıldı. Huzur, hem bir aşk hem de Tanpınar’ın İstanbul’a olan derin sevgisinin romanıdır. Estetik anlayışının, kültür birikiminin ve geçmiş kültürlere yaslanan yaşam felsefesini yansıttığı bu kitabı Tanpınar’ın en yetkin romanı sayılır.

Romanda, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olan değerler, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın doğurduğu bireysel bunalımları irdeler.

1950’de Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanan ancak ölümünden sonra 1973’te basılan “Sahnenin Dışındakiler” ile 1961’de basılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde de iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun ironik tablosu çizilir.

Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak biraraya getirilen ve 1987’de yayınlanan “Aydaki Kadın” da da aynı irdeleme vardır.

Şiir, roman ve yazılarının yanısıra İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konya kentlerini doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlattığı 1946’da basılan “5 Şehir” önemli eserleri arasındadır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eserleri

Şiir:

  • Bütün Şiirleri (1976-1981)

Roman:

  • Mahur Beste (tefrika 1944 – basım 1975)
  • Huzur (1949-1983)
  • Sahnenin Dışındakiler (tefrika 1950- basım 1973)
  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961-1977)
  • Ay’daki Kadın (ölümünden sonra 1987)

Öykü:

  • Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943-1983)
  • Yaz Yağmuru (1955-1983)
  • Hikayeler (Kitaplaşmayan iki hikayesiyle birlikte tüm öyküleri, 1983)

Deneme:

  • Beş Şehir (1946-2001)
  • Yaşadığım Gibi (1970-1977)

Araştırma-İnceleme:

  • Tevfik Fikret (1937-1944)
  • Namık Kemal (1942)
  • Edebiyat Üzerine Makaleler (1969-1977)
  • Yahya Kemal (1940-1982)
  • 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (Ancak birinci cildini tamamlayabildi,1942-1985)

Hakkında Yayımlanmış Eserler

  • Tanpınar’ın Şiir Dünyası, Mehmet Kaplan (İÜ Edebiyat Fak. Yay.,1964; ikinci basım, Dergâh Yay.,1983)
  • Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mektupları, Zeynep Kerman (1974; genişletilmiş ikinci basım, 1992)
  • Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Seçmeler, Enis Batur (YKY, 1992)
  • Boşluğa Açılan Kapı, Haluk Sunat (Bağlam, 2004)
  • “Bir Gül Bu Karanlıklarda” Tanpınar Üzerine Yazılar. Hazırlayanlar: Abdullah Uçman, Handan İnci. Kitabevi, 2002.
  • Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa Hazırlayanlar: Zeynep Kerman, İnci Enginün. Dergâh Yay., 2007.
  • Ahmet Hamdi Tanpınar Hazırlayan: Ümit Meriç. Ufuk Kitapları, 2002.
  • Bir Hülya Adamının Romanı – Ahmet Hamdi Tanpınar Hazırlayan: Orhan Okay. Dergâh Yay., 2010.

Ahmet Hamdi TANPINAR (Ek Bilgi)

Ahmet Hamdi Tanpınar, edebiyatın birçok dalında eser veren sanatçılarımızdandır. Hemen tüm eserlerinde, zaman üzerinde durur. Romanda özel bir basan gösteren sanatçı Batı’daki gelişmelen yakından izlemiştir. Romanlannda Doğu ve Batı kültürlerinin kaynaştığı görülür. Bu kaynaşma hem histe hem fikirde hem de sanatlarda kendini gösterir.

Romanlannda hitabete, nutuğa, telkine yer vermez. Yapmacıksız, uydurmasız, konuşma diline has bir sözcük seçimiyle eser yazar. Teşbih ve istiarelere bol yer vermişse de bunlar gereksizmiş hissini vermez.

Tanpınar’ın düşünce ve hayalle başkalaşan gözlemlerinin dolaştığı istanbul sokakları, camileri, çarşıları, harabeleri özellikle mütareke yıllarının sıkıntıları, maddi, manevi yıkımları içinde geçmiş olan gençlik çağı, romanını zevkli kılan sebepler arasındadır.

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü” romanında Cumhuriyet döneminde değişen insanın iç buhranlarına değinir. Bu bunalımları anlatırken, yazarın o dönemde Avrupa’da yaygın bir akım olan Egsiztansiyalizm akımından etkilendiği görülür.

Huzur romanı ise başkahraman Mümtaz’ın tasaları, duyuşları, düşünce ve rüyaları etrafında dönmektedir. Bir kültür bunalımının sancıları ve sıkıntıları içinde bunalan kişiler, gerçek ile rüya arasında gider gelir.

Tanpınar’da rüya çok önemlidir. Hemen tüm eserlerinde rüyaya geniş yer verir. Rüyayı insanı rahatlatan önemli bir etki olarak görür. Aynı özellikler Mahur Beste, Aynadaki Kadın, Karşı Karşıya romanlarında da vardır.

Sanatçının rüyaya verdiği önemi “Abdullah Efendi’nin Rüyaları” adındaki hikayelerinde de görürüz. Biraz Sürrealizm‘den izler taşıyan hikayeler, yazann gerçeklerden kaçışını da ifade eder.

Şiir alanında da önemli çalışmaları bulunan Tanpınar, kendi şiir dilini, rüya nazmının hakim olmasını istediği bir estetiğin içinde aramıştır. Şiirlerindeki bazı söyleyişlerde sembolist izler görülür.

Biçim olarak belli bir kalıba bağlı kalmayan sanatçı, şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmış, onda aruz sesi bulmaya çalışmıştır. Şiirlerinde gerçekten kaçar, dinleniklik, sessizlik arar. Bunu da rüyalarda ve musikide bulur. Şiirlerinde toplum değil “ben” vardır. Dış dünya değil, şuuraltı sezilir.

Tanpınar’ın deneme ve makaleleri de vardır. Özellikle “Beş Şehir” adlı eserinde Ankara, Erzurum, Bursa, Konya, İstanbul’un tabiatından kültürüne kadar tanıtıldığı görülür. Makalelerini “Yaşadığım Gibi” adıyla kitap haline getirmiştir.

Edebiyat tarihi alanında da çalışmaları bulunan sanatçı 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazmıştır.

Değişik yazarlarla ilgili biyografiler, mektuplar da bırakan Tanpınar döneminin yeri doldurulamaz bir sanatçısıdır.

Bugün edebiyat alanında onun yetiştirdiği birçok öğrenci vardır.

Şiirlerinden Örnekler:

NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.

MAVİ, MAVİYDİ GÖKYÜZÜ

Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı…

Garip, güzel, sonra mahzun
Işıkla yağmur beraber,
Bir türkü ki gamlı, uzun,
Ve sen gülünce açan güller,

Beyaz, beyazdı bulutlar,
Gölgeler buğulu, derin;
Ah o hiç dinmeyen rüzgâr
Ve uykusu çiçeklerin.

Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde;
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde…

Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında.

HATIRLAMA

Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyalarım kadar sade, güzeldin,
Başbaşa uzandık günlerce ıslak
Çimenlerine yaz bahçelerinin.
Ömrün gecesinde sükun, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından,
Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı kırılmış dal uçlarından.

BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE BİR BULUTUN

Başımızın üstünde bir bulutun
Güneşe asılmış gölgesi,
Uzakta toz halinde dağılan
Yoğurtçu sesi,
Gün bitmeden başladı içimizde
Yarınsız insanların gecesi.

BURSA’DA ZAMAN

Bursa’da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar…
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarîlerin en ilâhisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler,
Şanlı hikâyesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelen geçene.

Bu hayâle uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa’da zaman.

Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur’an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde… Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

SABAH

Serin rüzgârlara pencereni aç!
Karşında fecirle değişen ağaç,
Bak, seyret ağaran rengini ufkun
Mahmur gözlerinde süzülsün uykun.
Bırak saçlarınla oynasın rüzgâr.
Gümüş çıplaklığı bir başka bahar
Olan vücudunu ondan gizleme.
Ne varsa hepsini boyun, saç, meme,
Esîrden dudaklar okşasın sevsin
Mademki geceden daha güzelsin!

SELÂM OLSUN

Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı?
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına.
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arayan var mı?…

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır