ahmet özekmekçi / KÜTAHYA BEŞİKTAŞLILAR DERNEĞİ - Sivil Toplum Kuruluşları, Dernekler, Vakıflar

Ahmet Özekmekçi

ahmet özekmekçi

Haberler

Eski SSK Hastanesi arkası Bahçelievler Parkı içerisine yapımına başlanan Ereğli Belediyesi Halk Kütüphanesi'nin temel atma töreni Ereğli Kaymakamı Edip Çakıcı, Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Oprukçu, Ereğli Cumhuriyet Başsavcısı Zeynel Abidin Akkiraz, Ereğli ilçe Jandarma Komutanı Binbaşı Hayri Yazıcı, İlçe Emniyet Müdürü Muammer Tayfun Girgin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Genel Müdürü Ali Odabaş, Personel ve Mali İşler Daire Başkanı Ahmet Özekmekçi, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, STK Başkanları, Muhtarlar, Siyasi Parti Başkanları, Kurum Müdürleri ve vatandaşların katılımlarıyla gerçekleştirildi.

Tören Konya’da Türk Yıldızları’na ait eğitim uçağının düşmesiyle şehit olan Pilot Yüzbaşı Burak Genççelebi için saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı ile başladı.

“EREĞLİ'MİZ ÇOK GÜZEL VE İHTİYACINI KARŞILAYACAK BİR KÜTÜPHANEYE KAVUŞACAK”

Törenin açılış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Hüseyin Oprukçu: "Ereğli için çok önemli bir gündeyiz. Ereğli'miz için olmazsa olmaz bir Kütüphane hizmet binasına kavuşmanın arifesindeyiz. Bu proje, Belediyemizin mimar ve mühendisleri tarafından hazırlanan 08.09.2020 tarihinde Bakanlık tarafından onaylanan bir projeydi. Önemli bir proje olması yönünden üzerinde hassasiyet ile durduk. 2500 metrekarelik bir alan üzerinde kurulacak bina ile Ereğli'miz çok güzel ve ihtiyacını karşılayacak bir Kütüphaneye kavuşacak. Sizler de birçok defa müşahede etmişsinizdir şu an ki kütüphanemiz 100 metrekarelik bir alan üzerinde yani çocuklarımız orada perişan oluyordu, Ülkemizin, Ereğli'mizin, Milletimizin geleceğine hazırlanırken çok müşkülatlar çektikleri bir tabloyu hepimiz biliyoruz işte onun önüne geçmek için Ereğli Belediyemize ait bu alanda Kültür Bakanlığımızın çok önemli destekleriyle inşallah bu kütüphaneyi başarı ile bitireceğiz. Bu yaza kütüphanemizin inşaatını bitirerek bu yıl içerisinde hizmete alındığını yaşamak istiyoruz. Yeni eğitim öğretim yılına yetiştirelim inşallah. Ereğli’mize şimdiden hayırlı uğurlu olsun, Sayın Genel Müdürüm Ali Odabaş Bey’e gösterdikleri yakın ilgi ve alakadan, Sayın Bakanımızın gösterdiği teveccühten ziyadesiyle memnunum çok teşekkür ediyoruz, bu Cumhur İttifakı’nın Ereğli’mizde ilk hizmetlerinden biri olacak" dedi.

Daha sonra konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Kültür ve Turizm Bakanlığı Genel Müdürü Ali Odabaş: “Başkanımız genel olarak bina ilgili kısmı özetledi. Bakanlığımız bünyesinde Halk Kütüphanelerini toplumun bulunduğu her yere ulaştırmaya ve bu çerçevede hizmetlerimizi gerçekleştirmeye gayret gösteriyoruz. Burada yapılacak kütüphane bizi heyecanlandırıyor. Bu hizmet Başkanımıza nasipmiş güzel bir proje ortaya çıktı ümit ediyorum ki bir yıl içerisinde de tamamlanarak Ereğli’ye hak ettiği bu eseri kazandıracağız. 5 yıldır çok kütüphane açılışına katıldım ama ilk kez bir temel atma törenine katılıyorum bu da ne kadar sahiplenildiğinin göstergesi Başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Başkanımız verdiği önemi gösteriyor. Şimdiden hayırlı uğurlu olsun” şeklinde konuştu.

Kapanış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Ereğli Kaymakamı Edip Çakıcı: “Ereğli’ye geldiğimizde eksikliğini ilk tespit ettiğimiz ve çok üzüldüğümüz noktaydı mevcut kütüphanemizin durumu, ilçemize yakışmıyordu. Çocuklarımızın gelişimine ne kadar katkıda bulunursak ülkemizin geleceği için o kadar hayırlı olacak. Başkanımız içerisindeki alanları dile getirdi gerçekten çok güzel bir proje olmuş. Gençlerimize, çocuklarımıza ve tüm Ereğlililere hayırlı uğurlu olmasını diliyor Belediyemize, Kültür Bakanlığımıza ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Konuşmalar, dualar ve kurban kesiminin ardından protokol üyeleri eşliğinde Ereğli Belediyesi Halk Kütüphanesi’nin inşaatının temel atma töreni gerçekleştirildi.

1 T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZMA ESERLERDE KONSERVASYON VE RESTORASYON UYGULAMA TEKNİKLERİNİN ANALİZİ UZMANLIK TEZİ Ahmet ÖZEKMEKÇİ NİSAN ANKARA

2 T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZMA ESERLERDE KONSERVASYON VE RESTORASYON UYGULAMA TEKNİKLERİNİN ANALİZİ UZMANLIK TEZİ Ahmet ÖZEKMEKÇİ Tez Danışmanı Kültür ve Turizm Uzmanı Ahmet ALDEMİR NİSAN ANKARA

3

4 KÜLTÜR VE TURİZM UZMANLIK TEZİNİN ÇOĞALTILMASI VE YAYIMI İÇİN İZİN BELGESİ Tezi Hazırlayanın Adı Soyadı : Ahmet ÖZEKMEKÇİ Tez Konusu : Yazma Eserlerde Konservasyon ve Restorasyon Uygulama Tekniklerinin Analizi Tez Danışmanı : Ahmet ALDEMİR Kültür ve Turizm Uzmanlık Tez çalışmamın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanarak Milli Kütüphane ve İhtisas Kütüphanesinde her türlü elektronik formatta arşivlenmesini ve kullanıma sunulmasını kabul ediyorum. / /2012

5 SINAV YETERLİK KOMİSYONUNA BEYAN Bu belge ile bu uzmanlık tezindeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplayıp sunduğumu; ayrıca, bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi beyan ederim../.../2012 Ahmet ÖZEKMEKÇİ Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı

6 ÖNSÖZ Yazma eserler, yazıldığı coğrafyaya bakılmaksızın günümüz insanlığının tarihi, kültürel ve bilimsel bilgi birikiminin yapı taşlarıdır. Toplumların en değerli kültür varlıkları arasında yer alan, bilim, sanat ve kültür araştırmalarında temel kaynaklar olarak nitelendirilebilecek yazma eserler, el ile yazılmış, kaybolduğunda bir daha aynısından meydana getirilemeyecek olan eserlerdir. Yazma eserler, ülkemizde başta Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kütüphaneler ve müzeler olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel kütüphaneler, müzeler, vakıflar ile özel şahıs koleksiyonlarında yer almaktadır. Türkiye'de cilt civarında yazma eser olduğu tahmin edilmektedir. Bunların cildi Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunmaktadır. En eskileri VIII.yy a kadar dayanan eserler, medeniyetimizin özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait tarih, coğrafya, din, dil, matematik, astronomi vb. bilimleri ile yine o dönemlerin sanatını yansıtmaktadır. Yüz yıl öncesine kadar Osmanlı Devleti sınırları içinde kalan ancak günümüzde çeşitli ülkelerin coğrafyalarında kalan, medeniyetimize ait Arapça, Türkçe ve Farsça çok sayıda eser bulunmaktadır. Bugün ülkemizde bulunan eserlerle birlikte bu coğrafyalarda kalan eserlerimizin de korunması, dijital arşivlerinin oluşturulması ve bilim dünyasının hizmetine sunulmasına yönelik çalışmalara bizzat katılmak suretiyle, bu eserlere sahip çıkılması ulusal kültür politikamızı oluşturan unsurlardan biri olarak görülmektedir. Yazma eserlerin korunmasına ve insanların hizmetine sunulmasına yönelik yöntem ve teknolojilerin gelişim hızı her geçen gün daha da ivme kazanmaktadır. Kültürel mirasın özelikle de yazılı kültür mirası yazma eserlerin korunması ve restorasyonuna yönelik geliştirilen yöntem ve teknolojilerin neler olduğu ve Kültür i

7 ve Turizm Bakanlığı bünyesinde yer alan yazma eserlerin ve bu eserlerin korunduğu yazma eser kütüphanelerinin geliştirilen yöntem ve teknolojilerden ne oranda yararlanabildikleri hususu bu tez çalışmasında irdelenmektedir. Tez çalışmasında öncelikle değerli katkısı için tez danışmanım Ahmet ALDEMİR e, tez çalışmasına ilişkin araştırmaları rahat bir şekilde gerçekleştirebilmem için uygun koşulları oluşturan Genel Müdür Yardımcımız Semra ATINÇ ve Daire Başkanımız Erhan ERKAN a, çalışmalarımı rahat ve huzurlu bir ortamda gerçekleştirebilmemi sağlayan Şube Müdürü Kadir ARIK a ve mesai arkadaşlarıma, yabancı literatür konusunda beni destekleyen Şevkiye TÜKENMEZ e, kütüphanelerde incelemelerde bulunabilmem için gerekli kolaylığı gösteren Milli Kütüphane Başkanlığı ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı yöneticilerine ve araştırmalarım sürecinde hiçbir yardımı esirgemeyen kütüphane çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyorum. ii

8 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ.. i İÇİNDEKİLER.... iii SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ.. vi TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ.. vii GİRİŞ 1 BİRİNCİ BÖLÜM YAZMA ESERLER 1. YAZMA ESERLER: TARİHSEL SÜREÇ VE TÜRKİYE 1.1 Yazının Tarihi Kağıdın Tarihi Yazma Eserler Gelişimi Özellikleri Kültür Mirası Kapsamında Yazma Eserler Türkiye de Yazma Eserler İKİNCİ BÖLÜM KONSERVASYON-PREZERVASYON -RESTORASYON 2. KAVRAMSAL DURUM-YÖNTEM VE TEKNOLOJİLER-KURULUŞLAR 2.1. Kavramsal Durum Konservasyon Prezervasyon Restorasyon...24 iii

9 2.2. Konservasyon, Eserlerin Bozulma Nedenleri ve Etik İlkeler ve Standartlar Konservasyonun Tarihi Eserlerin Bozulma Nedenleri Konservasyon Etik İlkeleri ve Standartlar Konservasyon Yöntem ve Teknolojileri Lazer Temizleme Teknolojileri Gelişmiş Analiz Yöntemleri İmaj Restorasyonu Teknolojisi Karakter Tanımlama Yöntemleri Dijitalleştirme Teknolojileri Konservasyon Alanında Faaliyet Gösteren Uluslararası Kuruluşları Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) Kültürel Varlıkların Korunması ve Restorasyonu Uluslararası Merkezi (ICCROM) Tarihi ve Sanatsal Eserlerin Konservasyonu Uluslararası Enstitüsü (IIC) Tarihi ve Sanatsal Eserlerin Konservasyonu Amerikan Enstitüsü (AIC)...46 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KONSERVASYON UYGULAMALARI 3. TÜRKİYE DE KONSERVASYON UYGULAMALARI 3.1. Tarihçe Konservasyon Metodolojisi ve Restorasyon İşlem Adımları Kütüphane Uygulamaları Milli Kütüphane Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi 73 iv

10 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ KAYNAKÇA ÖZET...90 ABSTRACT...91 ÖZGEÇMİŞ 92 v

11 SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ AIC Tarihi ve Sanatsal Eserlerin Konservasyonu Amerikan Enstitüsü ICA ICCROM Uluslararası Arşiv Konseyi Kültürel Varlıkların Korunması ve Restorasyonu Uluslararası Merkezi ICOM IFLA IIC Uluslararası Müzeler Konseyi Uluslararası Kütüphane Dernekleri Federasyonu Tarihi ve Sanatsal Eserlerin Konservasyonu Uluslararası Enstitüsü UNESCO Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim Kültür Örgütü vi

12 TABLOLAR, RESİMLER ve ŞEKİLLER DİZİNİ İkinci bölümün resimleri Resim 2.1 Ataç Pası ve Tortusu Temizliği...39 Resim 2.2 İmaj Restorasyon tekniği uygulanmış kağıdın ilk ve son hali...41 Resim 2.3 İmaj Restorasyon tekniği uygulanmış kağıdın ilk ve son hali Üçüncü bölümün resimleri Resim 3.1 Leaf Casting Makinesi Resim 3.2. Leaf Casting Makinesi Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Öncesi Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Sonrası Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Öncesi Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Sonrası...59 Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Öncesi Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Sonrası Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Öncesi...59 Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Sonrası Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Öncesi Resim Mil Yz A 6726 Restorasyon Sonrası Resim 3.13 Amcazade Hüseyin 237 Hasar Tespiti Resim 3.14 Amcazade Hüseyin 237 Boyutlandırma Resim 3.15 Amcazade Hüseyin 237 Sayfa Kalınlığı Ölçme.62 Resim 3.16 Amcazade Hüseyin 237 Fiziksel Temizlik Resim 3.17 Amcazade Hüseyin 237 Islak Temizlik Resim 3.18 Amcazade Hüseyin 237 Formalara Ayırma Resim 3.19 Amcazade Hüseyin 237 Tümleme Resim 3.20 Amcazade Hüseyin 237 Lifleri Sabitleme...63 Resim 3.21 Amcazade Hüseyin 237 Kenar Fazlalıkları Kesimi. 63 Resim 3.22 Amcazade Hüseyin 237 Eserin Son Hali...63 Resim 3.23 Şaragman Mecmuası dış görünüş...67 Resim 3.24 Şaragman Mecmuası dış görünüş...67 Resim 3.25 Şaragman Mecmuası şiraze ve iç kapak görünüş Resim 3.26 Şaragman Mecmuası şiraze ve iç kapak görünüş Resim 3.27 Şaragman Mecmuası iç kapak görünüş Resim 3.28 Şaragman Mecmuası iç kapak görünüş Resim 3.29 Şaragman Mecmuası cilt derisinin iç ve dış görünüşü Resim 3.30 Şaragman Mecmuası cilt derisinin iç ve dış görünüşü 68 Resim 3.31 Şaragman Mecmuası cilt altı tahta kapak ve kırığı görünüşü. 68 Resim 3.32 Şaragman Mecmuası cilt altı tahta kapak ve kırığı görünüşü.68 Resim 3.33 Şaragman Mecmuası sırt dikişi ve ek dikişler görünüşü Resim 3.34 Şaragman Mecmuası sırt dikişi ve ek dikişler görünüşü Resim 3.35 Şaragman Mecmuası cilt altı tahta kapak ve kırığı görünüşü Resim 3.36 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.37 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci vii

13 Resim 3.38 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.39 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.40 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.41 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.42 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.43 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.44 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.45 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.46 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.47 Şaragman Mecmuası restorasyon süreci Resim 3.48 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.49 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.50 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.51 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.52 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.53 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.54 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.55 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.56 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.57 Şaragman Mecmuası restorasyon sonrası Resim 3.58 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.59 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.60 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.61 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.62 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.63 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.64 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.65 H.Çelebi 1136 Restorasyon Öncesi Resim 3.65 H.Çelebi 1136 Yeni Cilt Resim 3.66 H.Çelebi 1136 Yeni Cilt viii

14 GİRİŞ Konunun Önemi 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu nun 23. maddesinde tanımlanan korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları kapsamında değerlendirilen yazma eserler, yazıldıkları tarihten günümüze tarihi, kültürel ve bilimsel bilgi birikimlerinin yapı taşlarıdır. İçerdikleri eşsiz bilgilerin yanı sıra nitelikleri bakımından da dönemlerine ait çok özel bilgiler taşımaktadırlar. Yazma eserler, tarih boyunca bilimsel bilginin kümülatif olarak gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Bu nedenle yazma eserler, bilimin ve teknolojinin tarihsel süreç içerisinde gelişim serüvenlerinin aynaları olup, uygarlıkların ve devletlerin bilimsel ve kültürel birikimleri hakkında çok önemli veriler taşımaktadır. Bütün bu özellikleriyle kültürel miras olarak kabul edilen yazma eserlerin, restorasyonuna ve konservasyonuna yönelik yapılan çalışmaların bilimsel olarak ele alınması, koruma yöntemlerinin geliştirilerek yaşam sürelerinin uzatılması, gelecek kuşaklara da kültürel miras olarak sağlam bir şekilde aktarılabilmesi gerekmektedir. Türkiye de in (Ünver, 2012) üzerinde yazma eser olduğu tahmin edilmekle birlikte bunların yaklaşık yarısı Kültür ve Turizm Bakanlığı na bağlı Milli Kütüphane, yazma eser kütüphaneleri ile bazı halk kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bu birimlerden Milli Kütüphane, Süleymaniye Yazma Eser, Konya Bölge Yazma Eserler ve Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanelerinde restorasyon ve konservasyon uygulamaları yapılmaktadır. Diğer kütüphanelerde uygulama yapılamamasının yanı sıra koruma koşullarının da iyi düzeyde olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle yazma eserlere uygulanan konservasyon yöntemlerinin ve restorasyon tekniklerinin bilimsel yöntemlerle incelenmesi, elde edilen veriler ışığında ve ortaya çıkacak sonuçlara göre yeni yöntem ve tekniklerin geliştirilmesi gerekmektedir. 1

15 Yazma eserlerin konservasyonuna ve restorasyonuna yönelik uygulanan yöntem ve teknikler bölgesel, kurumsal ve hatta bireysel olarak farklılıklar göstermektedir. Bu konuda teknik anlamda oluşturulmuş ulusal bir standart veya yasal mevzuat bulunmamaktadır. Bu durum kültürel miras niteliğindeki yazma eserlerin yaşam sürelerinin azalmasına neden olmakta ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesini engellemektedir. Bu nedenle yazma eserlere yönelik konservasyon yöntemleri ve restorasyon teknikleri bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında incelenerek ülkemizde bulunan yazma eserlerin niteliklerine uygun olarak standart yöntemlerin ve tekniklerin geliştirilmesi gerekmektedir. Böylece yazma eser kütüphanelerinde verilen hizmetlerin daha etkin olması, eserlerin kullanılabilirliğinin artması ve uygulamalarda birlikteliğin sağlanabilmesi düşünülmektedir. Bu çalışmada, Bakanlığa bağlı yazma eser kütüphanelerinde uygulanan yöntemlerin ve tekniklerin analizi yapılarak günümüz dünya standartlarını karşılayıp karşılamadıkları değerlendirilerek, ülkemiz için bir standart önerisi oluşturulmaya çalışılmıştır. Amaç Bu çalışmanın temel amacı Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı yazma eser kütüphanelerinde uygulanan konservasyon yöntemlerinin ve restorasyon tekniklerinin bilimsel yöntemlerle incelenmesi sonucunda ortaya çıkacak verilerin değerlendirilmesiyle, yazma eserlerin korunması ve onarımına yönelik çözüm önerileri üretmektir. Çalışma sonucunda mevcut durumun değerlendirilmesi yapılarak restorasyon ve konservasyon uygulamalarına yönelik yöntemler ve teknikler geliştirilmesi hususunda öneriler sunulması amaçlanmıştır. 2

16 Kapsam Çalışma Kültür ve Turizm Bakanlığı na Milli Kütüphane Başkanlığı, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğü ve Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan restorasyon birimleri ile sınırlandırılacaktır. Diğer bir deyişle Bakanlığa bağlı bulunan yazma eser restorasyon birimlerinin tamamı ele alınmıştır. Yöntem Araştırmanın evrenini, kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlar veya vakıflarda bulunan restorasyon birimleri, ticari faaliyetlerini yazma eser (kağıt) restorasyonu alanında yürüten şirketler veya şahıs firmaları oluşturmaktadır. Araştırmada örneklem olarak ise Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı birimlerden restorasyon birimi olan Milli Kütüphane Başkanlığı, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürlüğü ve Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi alınmıştır. Araştırma kapsamında veri toplanması amacıyla kapsamlı bir literatür taraması yapılacak, betimleme ve belgesel tarama yöntemleri de kullanılmıştır. Bu doğrultuda, var olan kayıt ve belgeler incelenerek veri toplama esasına dayalı olan belgesel tarama yöntemi kullanılacaktır. Belgesel tarama, belli bir amaca yönelik olarak kaynakları bulma, okuma, not alma ve değerlendirme işlemlerini kapsar (Karasar, 1994: 183). Betimleme yöntemi; olayların, varlıkların, objelerin, grupların, kurumların ve çeşitli alanların ne olduklarını açıklamaya çalışır. Betimleme yöntemi ile mevcut olaylar ve durumlar aynen ortaya konmaya; mevcut olayların daha önceki olay ve 3

17 koşullarla ilişkileri de dikkate alınarak durumlar arasındaki etkileşim açıklanmaya çalışılır (Kaptan, 1991: 59). Çalışma Planı Çalışma 3 bölümden oluşmaktadır. Bölümler ve içerikleri aşağıdaki gibidir: Giriş bölümünde, araştırma problemi, tezin konusu, amacı, önemi, sınırlılıkları, araştırmada kullanılan yöntem, araştırma evreni ve örneklem, veri toplama teknikleri, çalışma planı, yararlanılan kaynaklar ve zamanlama hakkında bilgi verilmiştir. Birinci Bölüm de yazının ve kâğıdın tarihi, yazma eserlerin gelişimi ve özellikleri, kültür mirası kapsamında yazma eserler ve Türkiye de yazma eserler konuları ele alınmıştır. İkinci Bölüm de Konservasyon, Preservasyon ve Restorasyon terimlerine değinilerek kavramsal durum açıklanmaya çalışılmıştır. Eserlerin bozulma nedenleri, Dünya da konservasyon çalışmaları ile ilke standarlarına değinilmiştir. Ayrıca Konservasyon yöntem ve teknolojileri ile Dünya da konservasyon alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlar hakkında bilgiler verilmiştir. Üçüncü Bölüm de ülkemizdeki konservasyon uygulamalarının tarihi ve bugünkü durumu ortaya konmuş, konservasyon metodolojisi ve restorasyon işlem adımları tanımlanmıştır. Bu bilgiler ışığında Milli Kütüphane, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Konya Bölge Yazma Eser Kütüphanesi ve Bursa İnebey Yazma Eser Kütüphanesi restorasyon birimlerinden uygulama örneklerine yer verilmiştir. Değerlendirme ve Sonuç bölümünde ise yazma eserlerin korunmasına ve onarımına yönelik standartlar oluşturulmaya çalışılmış ve uygulamaya yönelik öneriler sunulmuştur. 4

18 Kaynaklar Araştırma kapsamında yer alan yazma eser, kağıt, cilt, konservasyon, koruma, restorasyon, restoration, conservation, preservation, manuscript, paper, bind gibi anahtar kelimeler ile yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış basılı ve elektronik kaynaklar taranmıştır. Bu amaçla ilgili konulara ilişkin literatürün tespiti için aşağıda sıralanan basılı ve elektronik kaynaklar çerçevesinde tarama yapılmıştır. Türkiye Bibliyografyası (1970- ) Türkiye Makaleler Bibliyografyası (1970- ) Türk Kütüphaneciliği Dizini ( ) ( ) YÖK Tez Veri Tabanı Networked Digital Library of Theses and Dissertations (NDLTD) Directory of Open Access Journals (DOAJ) Library and Information Science Abstract (LISA) Web of Science, Scorpus, Emerald, Science Direct, Proquest veritabanları Çalışmanın genel düzeni ve yazımında ise, Kültür Ve Turizm Uzman Yardımcılarının Uzmanlık Tezlerini Hazırlarken Uyacakları Yazım Kuralları Yönergesi (2009) kullanılmıştır. 5

19 BİRİNCİ BÖLÜM YAZMA ESERLER 1. TARİHSEL SÜREÇ VE TÜRKİYE Günümüz toplumlarının kültür, sanat, edebiyat, bilim ve teknik alanında bugün bulundukları yerde olabilmelerini, geçmiş uygarlıklara ve onların günümüze ulaşan eserlerine borçlu oldukları kaçınılmaz bir gerçekliktir. Koşay (1977:1) ın da belirttiği gibi, anonim olarak söylenen Medeniyet yaşayanlardan ziyade ölülerin eseridir. sözü, yazının ve kitabın tarihi incelendiğinde daha iyi anlaşılmaktadır Yazının Tarihi Tarihin ve uygarlıkların başı olarak kabul edilen yazı, ağızdan çıkan seslerin, sözcüklerin gözle görülebilen ya da elle dokunulabilen işaretler veya simgeler haline dönüşmesi, olarak tanımlanmaktadır (Alkım, 1991:3). Yazı tarihinin, bilimsel olarak M.Ö. Sümerler ve Elamlıların kullandığı protoliterate denilen resim yazısı ile başladığı kabul edilse de, Yontma Taş Çağı nda mağaraların duvarlarına kazılarak yapılan işaretlerin duygu düşünce ve inanışları ifade ettiği bilinmektedir. Ancak insanlığın tarihsel ve kültürel birikiminde çok önemli bir role sahip olan yazı, bugünkü harf yazısı durumuna gelişinde birçok aşama geçirmiştir. Bu evreleri Alkım (1991:3) beş döneme ayırmıştır. I. Madde yazısı; yazı tarihçilerinin, amacın çeşitli maddeler kullanılarak anlatıldığı dönem olarak tanımladığı dönemdir. II. Yazının şekil haline dönüşmeye başladığı dönem. III. Fikir yazısı (ideografi) ya da resim yazısı (piktografi) dönemi. 6

20 IV. Fikir yazısından hece yazısına geçiş dönemi. V. Hece yazısından harf yazısına geçiş dönemi. Madde yazısı, insanın duygu, düşünce ya da isteğini anlatmak üzere çeşitli maddeleri yan yana getirmesi ile oluşturulan ve kalıcı olmayan bir iletişim aracıdır. En belirgin örnekleri de mezar olarak nitelendirilen dolmenler, menhirler, sayma çubukları ile gidilen yönü belirtmek için toprağa sağlanan değnek olarak söylenebilir. Günümüzde Peru ve Bolivya da çobanlarca kullanılan düğüm yazısı bir diğer madde yazısı örneğidir. Dal ve çubuklar ile üzerine bağlanan renkli iplikler ve bu ipliklere belirli aralıklarla atılan düğümlerdir. Madde mektubu olarak adlandırılan, bir haberin ya da bilginin, bir yerden başka bir yere gönderilen maddeler ile ifade edilmesi de madde yazısına örnek olarak gösterilmektedir (Alkım, 1991:4). Alkım (1991:4) ın yazının şekil haline dönüşmeye başladığı döneme ilişkin yaklaşımı, günümüze kadar ulaşan özellikle kayalara ve mağara duvarlarına yapılan şekillerin veya bir takım işaretlerin aracılığı ile iletişimin sağlandığı yönündedir. Yıldız (2000:2) da Alkım da esinlenerek bu dönemi, ilk başlarda doğal çizgiler ile oluşturulan realist mağara sanatı, zaman içinde şematize olarak sembolik bir hal aldığını ifade etmektedir. Petroglifler olarak adlandırılan bu çizimler, prehistorya uzmanları arasında, yazı, sanat veya kült amaçlı yapıldıklarına dair tartışmalara neden olmuştur. Ancak hangi amaçla yapılırsa yapılsınlar sonuçta yazı malzemesi taş ya da kayanın üzerine yapılan ilk anlatım şekilleridir. Petroglif çizimlerinin gelişmesi ile birlikte, tek sözcük işaretleri bir fikri belirttikleri için yazı tarihinde fikir yazısı (ideografi) ya da bir anlamın resmini belirttikleri için resim yazısı (piktografi) olarak tanımlanmaktadır. Toplum hayatına geçildiği ve insanlar arasındaki ilişkilerin de geliştiği bu dönemde, geleneklerin, kutsal törenlerin, düşüncelerin ve bilgilerin doğru bir şekilde değişmeden gelecek toplumlara aktarılması zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle de özellikle Mezopotamya ve eski Mısır da ilk olarak işaret sayısı çoğaltılmıştır. Dönemin sonuna doğru taş, kemik veya benzeri malzemelerden yapılan eserlerin 7

21 üzerine çizilen piktografik şekiller, zamanla gelişerek ideogram ve sembollere dönüşmüştür (Alkım, 1991:5; Baysal, 1991:20 ). Fikir yazısı istenilen düşünceyi anlatabiliyor fakat insanın ağzından çıkan sesleri, kelimeleri veya cümleleri yansıtamıyordu. Toplum hayatının gelişmesi ile birlikte insanlar arasındaki iletişim de artmış duygu ve düşüncelerin paylaşılması, bilgi ve deneyimlerin aktarımı gibi durumların yanı sıra din veya inanışların getirdiği özel durumlar neticesinde resim ve ideogramların sayısı oldukça artmıştı. Ancak bu durum soyut durumları ifade edebilmede de yetersiz kalmaktaydı. Örneğin göz resmine, organ olarak göz ün yanı sıra görmek eyleminin de anlamı yüklenmekteydi. Fakat bu durum ağaç resmi ile ağaç ı belirtmek için uygun olmasına rağmen ağacın çeşidi olarak gürgen ifade edilmek istendiğinde sıkıntı oluşturuyordu. Bu nedenle akrofoni denilen yöntemle sesler belirlendi. Bu uygulamanın geliştirilmesiyle eski Mısır ve Sami metinlerinde görülen sesleşme (fonotizm) ortaya çıkmıştır. Örneğin Sümerce de A.A. baba anlamına gelmekte, A.A.A. ise büyük baba anlamına gelmektedir. Tek heceli sözcüklerin ses değerlerinin aynı sesi taşıyan başka sözcüklerde geçmesi halinde orada da kullanılmasıdır. Hece yazısı sisteminde, ideogramlar, hece işaretleri, sözcükler ve onların başına konan belirleyici işaretlerden (determinatifler) oluşur. Bu uygulamaların heceler ile ortaya çıkmasından dolayı dönem, hece yazısı dönemine geçiş olarak adlandırılmaktadır (Alkım, 1991:6; Yıldız, 2000:3-4). Hece yazısından harf yazısına geçiş dönemi olan son dönemde ise yazı tarihçilerine göre iki farklı yöntemden harf sistemine geçilmiştir. Bunlardan birincisi eski Mısır yazısında görülen tek heceli bir ifadenin, zamanla sadalı elemanını kaybetmesiyle tek ses işareti haline gelme sürecidir. Örnek olarak ise baykuş u ifade eden baykuş çiziminden zamanla m harfine dönüşmüştür. İkinci olarak ise akrofoni yolu ile harf yazısına geçiştir. Bu süreç ise eski Sâmi yasında dolayısıyla Fenike yazısında bulunmaktadır. Örnek olarak da eski Sâmi yazısında aleph, sığır, öküz anlamında şekil olarak da basit bir sığır kafası ve boynuzu ile ifade edilirken, zamanla sembolize edilmiş ve a,e seslerini karşılamakta kullanılmaya başlanmıştır. Aynı işaret Fenike yazısından Yunan yazısına A (alpha) olarak geçmiş, a sesli 8

22 harfi olarak kullanılmış ve alfabenin ilk harfi olarak da günümüze kadar gelmiştir (Alkım, 1991:7; Baysal, 1991:22) Kâğıdın Tarihi Yazı aracı olarak kağıdın icat edilmesine kadar yazının tarihi başlangıcından itibaren, kil tablet, papirüs, parşömen, kumaş, madenler, taşlar, ağaç kabukları, palmiye yaprakları, kemik gibi çok çeşitli nesneler kullanılmıştır. İlk önemli yazı aktarıcısı, M.Ö. IV. bin yılın ortalarına tarihlenen Sümerler den kalan eski metinlerin yazıldığı kil tabletlerdir. Bu dönemde Mezopotamya nın bütününde kullanılan çivi yazısı kil tabletler üzerine yazılmıştır. Kil tabletlerin son örnekleri M.Ö. VII. yüzyıla kadar hayatını devam ettiren Asur Devleti tarafından yazılan tabletlerdir. Söz konusu tarihi dönemler de yaşamış topluluklarca yazı aracı aracı olarak kullanılan kil tabletlere, siyasi, ekonomik, kültürel, bilimsel, dini ve tarihi bir çok metin yazılmış ve bu metinler günümüze kadar ulaşmıştır (Yıldız, 2000:4-6). M.Ö.III. binyıl da Mısır da ortaya çıkan Papirüs de ikinci önemli yazı malzemesidir. Mısır ve civarında yetişen maydonozgiller familyasından bir bitki türüdür. Bu bitki türünün bugün bildiğimiz çeşitli yöntemlerle işlenerek bütünleştirilmesi ile oluşturulan bir yazı aktarım aracıdır. Özellikle Nil Deltası etrafında yetişmiştir. Benzer şekilde Tez ( 2008:28) de, eski Yunanca pàpyros, Latince papyrus, Fransızca papier, Almanca papier, İngilizce paper, İspayolca papel kelimelerinin, eski Mısır ın sulak bölgelerinde yetişen geniş yapraklı bir bitki olan papiros tan geldiği ifade etmektedir. Akdeniz çevresinde kurulan uygarlıkların kültürel ve düşünsel ürünlerinin günümüze ulaşmasında büyük önem taşımaktadır. Eski Mısır da saray ve tapınak hesaplarının muhasebesinin tutulduğu papirüslerin yanı sıra Yıldız (2000:30-31) ın belirttiğine göre tarihi ve eserler, matematik tıp ve astronomi gibi fen bilimlerine dair eserler de bulunmaktadır. Yunanlılar, Romalılar ve Araplar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. 9

23 Türkçe de Parşömen kelimesi ile ifade edilen bir diğer yazı aktarım aracı ise Pergament tir. Yıldız (2000:159) a göre bu kelime, hayvan derilerinin işlenerek yapılan kağıdın yapım yeri Pergamon dan gelmektedir. Bu yer ise günümüz Bergama sıdır. Parşömen, genel olarak hayvan derilerinin işlenerek yazılacak nesne haline dönüştürülmesi ile oluşturulmuştur. M.Ö. III. binden başlayarak, M.S.VI. ve VII. yüzyıla kadar kullanılmaya devam eden parşömen kağıdının yapımı, coğrafi bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte, her cins hayvan derisinden yapılmıştır. Ancak en iyi yazı yazılabileni ve en değerlisi dana derisinden yapılmış parşömenler olmuştur. Bunun yanı sıra kutsal kitap olması nedeniyle bazı İnciller antilop ve ceylan derisinden yapılan parşömenlere de yazılmıştır. Parşömenler, papirüslere göre daha dayanaklı olduğu için papirüslere yazılı bazı önemli metinler parşömenlere de aktarılmıştır (Tez, 2008:23-28). VIII. ve IX. yüzyıllarda Avrupa da büyük bir yazı aracı kıtlığı görülmüştür. Bu dönemde üzerine yazı yazılabilecek bir nesne bulabilmek için önceden yazılmış papirüsler ve parşömenlerin üzerindeki yazılar kazınıyor ve yerine yeni yazılar yazılıyordu. Bu tür yazı aracına palimsest ve bu çağa da Palimsest Çağı denilmektedir. Bugün yeni yazılmış olanlardan daha değerli olan eski yazıları ortaya çıkarmak üzere teknikler geliştirilmiştir (Yıldız, 2000: ). Tarihsel süreç içinde yazı aracı olarak kullanılan tüm malzemelerden sadece kil tabletler, papirüsler ve parşömenleri ana malzemeler olarak almak daha yerinde olacaktır. Çünkü sözkonusu malzemeler uzun yıllar hatta yüzyıllar boyunca kullanılmış üstelik bazı dönemlerde farklı coğrafyalarda üçü birden bile kullanılmıştır. Yazı aracı olarak arayış içinde olan insanoğlu, doğada çok daha fazla olan, işlenmesi hem ekonomik hem de kolay olan malzeme üretmek için sürekli uğraşmıştır. Ancak son olarak ekonomik olarak daha ucuz ve bol, çok daha kolay işlenerek üretilebilen kağıt icat edilmiştir. Kağıdın tarihi ile ilgili birçok eserde kağıdın M.S. 105 yılında Çinli Ts ai Lung tarafından icat edildiği yazılmış olsa da, Bloom (2003:56), kağıdın icadının bu 10

24 tarihten iki ya da üç yüzyıl önce bulunduğunu ifade etmektedir. Bunun nedeni olarak da Batı Han dönemine ait olduğu sanılan, iç Moğalistan da Ecin Banner da bulunan kaba kenevir kağıdını göstermektedir. Ancak bu kağıdın, yazı yazmak amacıyla değil de, bir şeyleri sarmak amacıyla yapılmasından dolayı yüzeyinin yazı yazılamayacak kadar pürtüklü olduğunu da belirtmektedir. Bir başka örneğin de ise M.Ö. 93 yılında geçen bir Çin öyküsünde kağıdın ilk kez mendil olarak kullanıldığına işaret etmektedir (Bloom, 2003:57). Bu görüşü destekler nitelikte Tez (2008:37) kitabında, aslında kağıdın chi olarak ifade edildiği, M.Ö.207-M.S.220 yılları arasında hüküm sürmüş olan İlk Han Hanedanlığı tarafından da kullanıldığı ancak bu kağıtların paketleme veya başka amaçlarla kullanıldığını; Çin-Türkistan araştırmalarında bulunan ve günümüzde Stockholm deki Krallık Kütüphanesi nde korunan, kağıt kalıntılarının M.S yıllarına tarihlenmesini; Çinli tarihçi Fan Yeh den alıntı yaparak da 3.-8.yy. arasında yoğunlukla dut ağacı, kendir, kenevir ve paçavradan kağıt imal edildiğini ifade etmektedir. Sonuç olarak her ne amaçla icat edilmiş olursa olsun, 5. yüzyıla gelindiğinde kağıt bütün dünyada yazı aracı olarak tanınıyor ve kullanılıyordu. İslam dünyasının kağıt ile tanışması, 751 de Talas Savaşı nda Müslüman askerlerin Çinli kağıt ustalarını esir almaları ve bu ustalardan kağıt yapımını öğrenmeleri olarak genel kabul görmektedir. Ancak Bloom (2003:69) kitabında, bu yaklaşımı öykü olarak nitelemektedir. Bu düşüncesini de şu şekilde desteklemektedir. 8.yüzyıla ait Çin kağıtlarının dut, kağıt dutu ve rami gibi ağaçsı liflerden yapılmasına, bazen de kenevir, atık keten lifleri ve rami paçavraları eklenmesine karşın, İslami kağıtların incelenmesinin neticesinde, esas olarak paçavra lifinden yapıldığının, seyrek de olsa ham lifler eklendiğinin görülecektir. Eğer Çinli tutsaklar Semerkant ta müslümanlara kağıt yapımını öğretmiş olsalardı bu kadar kısa sürede atık lif kullanımının tekniğini geliştiremezler ve kullanamazlardı. Arap kağıt ustalarının kağıt üretimine en büyük katkısı yüzeyi yazmaya daha uygun hale getirmek için nişastayla kağıdı aharlamak olmuştur (Bloom, 2003:72). 11

25 Yakındoğu da ilk kağıt imalathanesi Harun Reşid döneminde de Bağdat ta kurulmuştur. Diğer kağıt imalathaneleri de Şam, Yemen ve Mısır da kurulmuştur. Ersoy (2001:164) un, İbnü n-nedim in el-fihrist ine atıfta bulunarak belirttiğine göre, İslam coğrafyasında yaklaşık 10.yüzyılda Mısır a atfedilen fir avnî, Süleyman b.reşid e atfedilen süleymanî, Cafer b.yahya el-bermeki ye atfedilen ca ferî, Talha b.tahir e atfedilen talhî, II.Tahir e atfedilen tahirî, Samani hükümdarı I.Nûh a atfedilen nûhî adlarında altı çeşit kağıt bulunmaktaydı. Ayrıca Avrupa ya ihraç edilen kağıtlar da charta Bombycina ve charta Damascana olarak tanımlanmaktaydı. Ortaçağ da İslam ülkelerinde görülen canlı kültür hareketlerini ve Semerkant ın bilim ve kültür merkezi haline gelmesini, kağıdın çokça üretilmesi ve kolay bulunabilmesi etkilemiştir. Araplar 1150 de İspanya da Valensiya da bir kâğıt fabrikası kurmuşlar, kâğıt yapma sanatı Avrupa ya bu yolla girmiştir. Avrupa da ilk kâğıt fabrikası 13. yüzyılda Fabriano da ve Ancona da açılmıştır. Fransa ve Almanya da 14. yüzyılda, İngiltere de 15. yüzyılda ve Amerika da 17. yüzyılda fabrikalar kurulmuştur (Tez, 2008:44-45). Osmanlı Devleti nde ilk kağıt üretiminin ne zaman ve ne şekilde başladığı net olarak bilinmemekle birlikte tarihi bazı belgelerde kağıt üretiminin yapıldığının bulgularını içermektedir. Bunlardan en eski tarihli olanı Bayezid Paşa nın Amasya da yaptırdığı caminin vakfiyesinde geçen Kâğıtçı Muhyiddin Mescidi ve Kâğıthane ifadeleridir. İkinci olarak da 1519 yılına ait bir sicil kaydında yer alan Mahruse-i kağıthane demekle mâruf ev ki içinde kağıt işlenmez olduktan sonra mumhane olmuştur. cümlesidir. Ancak Ersoy (2001:165) makalesinde bu yerlerde kâğıt imalatından daha çok, âharlama ve mühreleme gibi kâğıt terbiyeleme işlemlerinin yapılması ihtimalinin daha kuvvetli olduğunu ifade etmektedir. Ancak Osmanlı Devleti nde bilinen ilk kağıt imalathanesi, 1729 yılında matbaanın kurulması ile birlikte kağıda çok ihtiyaç duyulması ile birlikte İbrahim Müteferrika nın girişimleri ile 1741 de Yalova da kurulmuştur. Onbeş yıl hizmet veren imalathanenin su yetersizliği, teknik eleman azlığı ve en önemlisi yabancı 12

26 kağıtlarla rekabet edememesinden dolayı kapanmak zorunda kalmıştır. III.Selim dönemi 1793 tarihli bir belgede ise İstanbul Kağıthane de bir imalathane kurulmasına ve bu iş için de Mehmet Emin Behiç Bey in görevlendirildiği, ancak bu imalathanenin de gelirlerin giderleri karşılayamamasından dolayı kapanmak zorunda kaldığı bilgisi yer almaktadır yılında İstanbul Beykoz da, 1844 yılında İzmir de kurulan kağıt imalathaneleri ile 1893 yılında İstanbul da kurulan Hamidiye Kağıt Fabrikası de benzer nedenlerle kapanmak zorunda kalmıştır. Osmanlı Devleti nde yerli kağıt üretimi girişimleri dünya üzerindeki pazarı kaybetmek istemeyen diğer ülkeler tarafından dolaylı olarak engellenmiştir (Ersoy, 2001:165). Türkçe deki kağıt kelimesinin etimolojisinde, Uygurca ağaç kabuğu anlamına gelen Kagat veya Kagas sözcüklerinden geldiği, Uygurca dan, Farsça ya ve oradan da Arapça ya kaghat olarak geçtiği, Orta Asya Türklerince ipek kozasından üretilen yazı malzemesine kagat veya kakat adı verildiği, kakat kelimesinin de Arapça da elyaf hamurunun tokmaklanması anlamına geldiği belirtilmektedir (Tez, 2008:41) Yazma Eserler Yazma eserler, yazıldıkları tarihten günümüze tarihi, kültürel ve bilimsel bilgi birikimlerinin yapı taşlarıdır. Tarih boyunca bilimsel bilginin kümülatif olarak gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Bu nedenle, bilimin, teknolojinin ve sanatın tarihsel süreç içerisinde gelişim serüvenlerinin aynaları olup, uygarlıkların ve devletlerin bilimsel ve kültürel birikimleri hakkında çok önemli veriler taşımaktadır. İçerdikleri eşsiz bilgilerin yanı sıra nitelikleri bakımından da dönemlerine ait çok özel bilgiler taşımaktadırlar. Yazma eserlerin literatürdeki tanımına bakıldığında, Elle yazılmış ve çoğaltılmış eserlerdir. Bu eserler, içerik ve sanatsal özelliklerinden birini ya da daha fazlasını içerdiği ve çok zor bir çalışmanın ürünü oldukları için bilim, kültür ve sanat dünyasında büyük önem taşımaktadır. olarak tanımlandığı görülmektedir (Karakaş, 2009:46). 13

27 Tanımdan da anlaşılacağı üzere, bir eserin yazma eser sayılabilmesi için eserin yazıldığı materyalin bir önemi bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle elle yazılmış olması tek kriter olup, kil tablet, papirüs, parşömen, kağıt veya diğer yazı aracı malzemelerden herhangi birinin üzerine yazılmış olmasının herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Ancak bu malzemelerin önemi eserin niteliğinin tanımlanması ve değer tespiti sürecinde ortaya çıkmaktadır Gelişimi Yazma eserlerin günümüz kitap formatına dönüşümünü, Tez (2008, ) in ifadesiyle kitabın tarihinde kilometre taşları şeklinde ele almak tarihi gelişimi daha anlaşılır kılacaktır. Kitabın tarihteki en eski şekli olarak, M.Ö lerde Sümerlerin kil tabletler üzerine yazdığı metinler gösterilmektedir. Hayvan derilerinin yazı tomarları hazırlanmasında kullanımı da M.Ö lere rastlamaktadır. Bilinen en eski yazılı papirüs tomarı da M.Ö.2400 lere tarihlenmiştir. M.Ö.2000 lere tarihlenen Gılgamış Destanı ise kil tablete yazılı olarak günümüze ulaşan en eski kitap olarak nitelenmektedir. Hititler, M.Ö.1900-M.Ö.1200 ler arasından günümüze yaklaşık 15 bin kil tablet bırakmışlardır. M.Ö lere tarihlenen ve Girit te bulunan, kazıma-kabartma şeklinde yazılmış Phaistos Diski nin de başka bir örneği bulunmamaktadır. Yazı sisteminin geliştirilmesi de M.Ö.600 lere rastlamaktadır. Papirüs ve parşömen ruloları halinde yaklaşık 490 bin clt kitap ile İskenderiye Kütüphanesi M.Ö.295 yılında kurulmuştur. M.Ö.200 de ise ilk kodeks olarak tanımlanan, iki ya da daha sayıda tabletin kösele şerit veya iple kenarlarından birleştirilmesi işlemi yapılmıştır. Kenevir liflerinden ilk kağıt M.Ö.150 yılında Çin de yapılmıştır. En eski kutsal metin olan M.Ö.100 tarihli On emir in İbranice metni günümüzde Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi nde bulunmaktadır. Eserlerin tomar halinden büyük oranda kodeks formatına dönüşü de bu yüzyılda gerçekleşmiştir. M.Ö. 47 de Roma İmparatorun Jul Sezar emriyle İskenderiye Kütüphanesi nin 40 bin tomar kitabı yakılmıştır. Sonraki savaşlarda yapılan yağmalarla nerdeyse kütüphanenin eserleri tamamen yok olmuştur. Çin de Ts ai Lung tarafından, bitki artıkları, pamuk artıkları ve eski balık ağlarının kullanılarak 14

28 kağıt yapımı M.S.105 yılında keşfedilmiştir. Bu yapıdaki kağıdın keşfi neticesinde, kağıdın ucuz olarak ve bolca üretilebilmesi mevcut eserlerin çoğaltılmasına, yeni eserlerin üretilmesine ivme katmıştır. Kitap şekline geçiş aynı zamanda kitap cildini gelişimi ile doğrudan ilgilidir. İlk dönemler kırılabilen papirüs yapraklarını korumak ve düzenleme amaçlı kodeks uygulaması yapılmıştır. Kodeks uygulaması ilk kitap cildinin oluşmasına zemin hazırlamıştır Özellikleri Yazma eserler şekil bakımından genellikle kitap formatındadır. Ancak nadiren de olsa tomar veya rulo şeklinde olanlarda vardır. Bu eserler genellikle vakıf kayıtları, fermanlar, beratlar, secereler ve tarikat silsileleridir. Ayrıca halk şairlerine ait şiirlerin yazıldığı eni boyundan uzun olan eserlere de cönk adı verilmektedir. Türkiye de bulunan yazma eserlerin büyük kısmı Osmanlı Devleti zamanından kalma olduğu için yazma eserlerin özelliklerine yönelik kullanılan terimlerin büyük çoğunluğu bu dönemden kalmadır. Yani yazma eserlerin kendine has bir dili bulunmaktadır. Müellif : Eserin tamamen içeriğinden sorumlu kişiye denir. Günümüz yazar kelimesinin karşılığıdır. Müellif hattı : Müellifin (yazarın) eseri kendisinin yazması durumunda esere verilen isimdir. Bu özellik esere büyük önem katmaktadır. Hattat : Eserin sadece yazılması işini gerçekleştiren kişiye denir. Hat : Yazma eserlerin yazısına denir. Birçok çeşidi bulunmaktadır. Nesih, Rik a, Talik, Sülüs ve diğerleri bunlardan bazılarıdır. İstinsah : Eseri yeniden yazarak çoğaltma işlemidir. Müstensih : Çoğaltma işlemini yapan kişiye denir. 15

29 Cilt: Türkçe'ye Arapça'dan geçen bu kelime «deri» demektir. Yazılı eserlerin korunması amacıyla yapılan kitap kapları da çoğunlukla deriden yapıldığı için cilt adını almıştır. Mücellid : Kitap ciltleyen, ciltçi. Risale : Küçük kitap; risale, mecmua yerine de kullanılmıştır. Ama daha çok mecmuati'r-resail olarak, içinde birden fazla eser bulunan kitaplar hakkında kullanılmıştır. Minyatür : El yazması kitapları süslemek için sulu boya ile yapılan ve metindeki olayları yansıtan figüratif resimlere verilen ad. İtalyanca "minature" kelimesinden alınmadır. Türkçe'de küçük nakış anlamına hurda nakış denilmiştir. Tezhib: Yazma kitaplarla murakkalarda, boya ve altın tozu ile yapılan her türlü süsleme, işine tezhib denilir. Böyle eserlere müzehheb, tezhib yapanlara ise müzehhib denilir. Nakkaş : Yazmalara minyatür ve tezhip yapan sanatkâr, özellikle kitaplara minekârî resim yapanlara denilmiştir. Varak : Yaprak, tabaka. Yazma eserlerde sayfa numarası yerine varak numarası kullanılır her bir varak bir numara alır. Buna da varak numarası denir (konyayazmakutup.gov.tr, 2012). Yazma eserlerin bir diğer önemli özelliği ise eserin belirli bir düzende bölümlerinin olmasıdır. Zahriye: Bazı yazmaların iç kapağı durumunda olan sayfadır. Daha çok tezhipli olan iç kapak için bu terim kullanılır. Burada kitap adı, müellifin adı ve bazen de eserin kimin adına yazılmış olduğu kaydedilir. Her eserde olmayabilir. Serlevha : Bazı eserlerde metnin başladığı sayfanın üst kısmında, genellikle dikdörtgen veya üçgene benzeyen şekilde (ki buna mihrabiye denir.) süslemeli kısımdır. Bu şekle mihrabiye denir. Serlevhada besmele veya kitabın adı yer alır. Temellük kaydı: Kitabın kime ait olduğunu ifade eden mülkiyet kaydının bulunduğu yere denir. Sima kaydı : Eserin müellif tarafından okunması ve gözden geçirilmesi halinde düşülen kayıttır. Bazen eserin sonunda da yer alabilir. 16

30 Besmele: Eserde metnin başladığı yerde yer alır. Hamdele: Allah'a hamd ve şükran bölümüdür. Salvele: Peygambere dua ve övgünün yer aldığı bölümdür. Dibâce /mukaddime: Esere giriş, önsöz bölümüdür. Müellif burada eseri niçin yazdığını, kendi adını, eserin adını ve telif tarihini bildirir. Fihrist : Eserin bölümleri olan cüz, fasıl ve bablarda açıklanır. Bazen dibâce'den önce, bazen de sonra yer alabilir. Eserin metni: Eserin asıl bölümüdür. Hatime : Eserin sonuç bölümüdür. İstinsah kaydı: Diğer bir adı da Ketebe kaydı dır. Bu bölümde yazmanın istinsah tarihi, müntensihi, istinsah yeri yazılır. Bazı eserlerde bu bölümde müellif adı ve kitap adı, telif tarihi de yazılmış olabilir (yazmalar.gov.tr, 2012). Yazma eserlerin üçüncü önemli özelliği ise ciltli olmalarıdır. Bu ciltler ve yapım teknikleri klasik cilt olarak literatüre girmiş önemli bir kitap sanatıdır. Cilt kelimesi Arapça da deri anlamına gelmektedir. Yazma eserlerin kapakları da genellikle deriden yapıldığı için bu adı almıştır. Bu sanatın temeli Asya'ya özgü olup Arap Kıtası ve Anadolu üzerinden Avrupa ya geçmiştir. Coğrafi olarak geçtiği her bölgeden farklı motiflerden ve tekniklerden etkilenmesinin neticesinde Arabesk, Herat, Hatayî, Rumî Selçuk, Memluk, Osmanlı ve Mağribî cilt üslupları oluşmuştur. Selçuklu ve Beylikler döneminde daha çok Arabesk desenler, klasik Türk cilt sanatının zirve dönemi olarak adlandırılan Fatih devrinde Saray cilthanesi'nde yapılmış olan ciltlerde, hatayi, rumi, bulut motiflerinin kullanılmıştır (Odabaş, 2011: ). Yazma eser ciltlerini dört parçada incelemek mümkündür : Alt ve Üst Kapak: Ön ve arka kapak olarak da tanımlanır. Eserin metnini içine alan örtüsüdür. Sırt: Formaların bağlandığı bölümü kapatan bölümdür.bu bölüm batı ciltlerinde bombeli klasik Türk ciltlerinde düzdür. Sertab: Eserin ön kısmını kapatan, arka kapakla bütünleşik olan ve miklebe hareket kabiliyeti sağlayan bölümdür. 17

31 Mikleb: Kitabın ön tarafını örten sertabın ucunda genellikle üç köşeli, okunmakta olan yere konan kısımdır (Tanındı, 2004:841). Klasik ciltler türleri bakımından 6 ya ayrılır. Mukavva ciltler, istenilen kalınlıkta kâğıtların üst üste yapıştırılması ile oluşturulan bir türdür. Deri ciltler, Klasik cilt sanatının en yaygın türüdür. Koyun, keçi veya ince traşlanmış ceylan derisi kullanılmıştır. Lake ciltler, Ahşap, mukavva veya deri üzerine işlenen nakışların vernikle kaplanması ile oluşturulan cilt türüdür. Kumaş ciltler, 13.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmış cilt türüdür. İpek, kadife, atlas veya işlemeli kumaş ile kaplanmış ciltlerdir. Ebru ciltler, Cildin genelde iç kapağına konan ebru yapılmış kağıtların cildin diğer kısımlarına uygulanmasıyla yapılmış olan cilt türüdür. Murassa ciltler, eserin cildinin fildişi, sedef, mine, mercan, yakut, zümrüt gibi değerli taşlarla bezenmesi oluşturulmuş ciltlerdir (Tez, 2008: ) Kültürel Miras Kapsamında Yazma Eserler Yazma eserleri kültürel miras kapsamında ele alabilmek için öncelikle kültürel miras teriminin ve dolayısıyla kültür ün tanımlanması gerekmektedir. Türk Dil Kurumu nun tanımına göre tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü ne kültür denir (tdk.gov.tr, 2012). Bu tanıma göre de kültürel miras, günümüz insanlığına, toplumların tarihsel ve toplumsal gelişme sürecinde ürettikleri bütün değerlerin geçmişten günümüze kalan ve gelecek nesillere aktarılması gereken maddi ve manevi değerler bütünüdür. Ülkemizde kültürel miras öğeleri yasal mevzuat çalışmalarında kültür varlıkları adı altında ele alınmıştır. Bu kapsamda kültür varlıkları taşınır ve taşınmaz varlıklar şeklinde ayrılmıştır. Ancak son dönemlerde gerek ulusal gerekse 18

32 uluslararası bilimsel ve akademik çalışmalarda kültürel miras öğelerinin soyut ve somut varlıklar şeklinde sınıflandırıldığı görülmektedir. Diğer bir deyişle kültür mirası kapsamına önceleri sadece fiziksel olarak var olan yani somut varlıklar girerken, günümüzde bu terimin kapsamı genişlemiş ve somut olmayan, dil, inanış, gelenek, örf, adet, halk oyunları gibi etnografik ve entellektüel öğeler de kapsama alınmıştır. Bu kanun kapsamında kültür varlığı olarak ve dolayısıyla kültürel miras öğesi olarak kabul edilen yazma eserler, geçmişten günümüze varlıklarını koruyabilmiş, her biri tekil ve çok özel olarak varlıklardır. Yapıldıkları döneme ait bilgi vererek toplumların geçmişlerine ait değerlendirme yapabilmelerini sağlamaktadırlar. Geçmişten günümüze bilimsel ve tarihi bir çok değeri taşıyan bu eserlerin insaoğlu geleceğine yön verebilmektedir. Ancak bu nesneler, insanoğlunun bilerek ya da bilmeden yaptığı uygulamalar ve ışık, yağmur, kar gibi doğal etkenlerle zarar görebilmektedirler. Bu eserlerin korunmasıyla ve gelecek nesillere aktarılmasının sağlanmasıyla toplumlar kendi değerlerinin ve kimliklerinin yaşatılması da sağlamış olmaktadır. 19

33 1.5. Türkiye de Yazma Eserler Ülkelerin en değerli kültür varlıkları arasında yer alan, bilim, sanat ve kültür araştırmalarında en temel kaynaklar olarak nitelendirilebilen yazma eserler; el ile yazılmış, zarar gördüğünde veya yok olduğunda bir daha aynısından oluşturulamayan eserlerdir. Ülkemizde yaklaşık cilt yazma eser olduğu tahmin edilmektedir. Bu eserler risale olarak ele alındığında sayının en az olacağı düşünülmektedir. Bu eserler genellikle Osmanlı Türkçesi, Arapça, Farsça ve az sayıda diğer dillerde yazılmıştır. Ülkemizdeki yazma eserler cilt süslemeleri, hat, tezhip ve minyatürlerdeki özellikleri ile sanatsal ve estetik açıdan da büyük önem taşımaktadırlar. Uygurlar zamanında başlayıp İlhanlılar, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletine kadar devam eden vakıf kütüphane anlayışından günümüze ulaşan eserlerdir. Bu nedenle sadece Türk dünyasının değil tüm İslam ülkelerinin ve balkan ülkelerinin bilim, kültür ve edebiyat geçmişini yansıtmaktadır. Eserler konu bakımından genellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde medreselerde okutulan tüm derslere ait konuları kapsamaktadır. Tarih, edebiyat, dini ilimler, tıp, matematik, astronomi, askerlik ve hatta botanik alanında eserler mevcuttur (Duman, 1997:1-6). Yazma eserler, ülkemizde başta Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı kütüphaneler ve müzeler olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel kütüphaneler, müzeler, vakıflar ile özel kişi koleksiyonlarında yer almaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı nda Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü bünyesinde 14 müstakil yazma eser kütüphanesinde , il ve ilçe halk kütüphanelerinde olmak üzere toplam cilt yazma eser bulunmaktadır. Milli Kütüphane Başkanlığı nda cilt 1, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü nde cilt eser olmak üzere toplam cilt yazma eser Bakanlık ana hizmet birimlerinde bulunmaktadır tarihinde Dr.Niyazi Ünver ile yapılan görüşme. 2 Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yazma ve Nadir Eserler Şube Müdürlüğünden Mart 2011 de alınan verilerdir. 20

34 Ancak yazma eserlerin yönetiminin ve denetiminin tek bir birim altından yürütülmesi amacıyla tarihinde 6093 Sayılı Kanun ile Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı kurulmuştur. Kanun gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı birimlerinde bulunan tüm yazma eserler ve eski harfli matbu eserler, Kanun un yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde sözkonusu Başkanlık altında toplanacaktır. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı İstanbul merkezli olarak İstanbul, Ankara ve Konya Bölge Müdürlükleri altında teşkilatlanacaktır. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü altında hizmet veren 14 müstakil yazma eser kütüphanesi Başkanlığa devredilecek, bünyesinde yazma eser bulunduran bazı il ve ilçe halk kütüphanelerinin bulunduğu illerde yeni müdürlükler kurulacak ve toplam 17 yazma eser kütüphane müdürlüğü ile hizmet verecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı haricindeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarında da yazma eserler bulunmaktadır. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı nda 1807, Vakıflar Genel Müdürlüğü 2515, Diyanet İşleri Başkanlığı 5819, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı 4022, çeşitli üniversitelerde , özel müzelerde 5937 olmak üzere toplam yazma eser bulunmaktadır. 3 3 Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yazma ve Nadir Eserler Şube Müdürlüğünden Mart 2011 de alınan verilerdir. 21

35 İKİNCİ BÖLÜM KONSERVASYON - PREZERVASYON - RESTORASYON 2. KAVRAMSAL DURUM-YÖNTEM VE TEKNOLOJİLER-KURULUŞLAR 2.1. Kavramsal Durum Ülkemizde konservasyon ile ilgili terimler sıklıkla birbirine karıştırılmakta ve birbirinin yerine kullanılmaktadır. Aslında ilgili bilim dalı mensuplarınca gerekli tanımlamaların yapılmış ve terimlerin anlam çerçeveleri çizilmiş olmasına rağmen bu alanda bir kavram karmaşası yaşanmaktadır. Konservasyon, restorasyon, prezervasyon, bakım, onarım, koruma, saklama, yenileme gibi kelimeler bazen aynı kavramı açıklamak için bazen de farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. Bu durumun iki nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, sözkonusu terimlerin çevirisinden yani terimlerin İtalyanca, İspanyolca veya Fransızca gibi Latin dillerinde ve Türkçeye konservasyon restorasyon olarak çevrilmeleridir. İkincisi de konservasyon biliminin disiplinlerarası niteliğidir. Bu niteliği farklı alanlarda hizmet veren kurum ya da kuruluşların aynı terimleri kendi bilim dallarına göre ele almalarıdır. Bu nedenle sözkonusu terimler, kütüphanecilik ve kitap-kağıt konservasyonu yaklaşımına göre tanımlanacaktır Konservasyon Konservasyon kavramı, koruma nın yanı sıra restorasyonu da içine alan daha geniş bir kavramdır. Konservasyon bir kütüphane, arşiv veya benzeri bir kuruluşun tüm kaynaklarının yaşlanma ve kullanılmaya (veya kullanım bozukluğuna), başta ışık, ısı, nem ve atmosferik etkiler olmak üzere tüm ve iç etkilere karşı bilinçli, düzenli ve planlı gözetimi, bakımı ve korunması olarak tanımlanmaktadır. Cilt, restorasyon, kağıt kimyası ve benzeri materyal teknolojileri ile arşiv kaynaklarının korunması ile ilgili olan diğer bilgilerin, pratik uygulama tekniklerinin koordinasyonu ve planlamasını içine alan bilgi alanıdır (Roberts, 1982:64). 22

Daha göster

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır