ahzap suresi 52 ayet ne için okunur / Ahzâb Suresi Ayet - Türkçe Kuran Meali

Ahzap Suresi 52 Ayet Ne Için Okunur

ahzap suresi 52 ayet ne için okunur

Ahzâb Suresi Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Ahzab suresi ayetin de "isterse güzellikleri hoşuna gitsin" deniyor. Peygamberimize evlenme sınırı getirilmemesinde cinsel boyut var mı?

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimizin Hz. Sevde'yi boşamak istememiştir. Bu bilgi doğru değildir. Hz. Sevde'nin kendi sırasını vermesi ise doğrudur. Ancak bu Peygamberimizin onu boşamak istediğinden dolayı değil, çok yaşlı olmasındandır. Bunu da Hz. Sevde validemiz kendi rızasıyla istemiştir.

İki kör karşılıklı oturmuş, yemek yiyorlarmış. Biri ötekine çıkışmış:
– Niçin iki lokma birden alıyorsun?
Öteki buna bir mânâ verememiş ve demiş ki:
– Sen körün tekisin, nasıl biliyorsun benim iki lokma birden aldığımı?
Körün cevabı şöyle olmuş:
– Ben iki lokma birden alıyorum da ondan.

Demek insan kendisi nasılsa başkalarını da öyle bilir. Kendisi sinsi ise başkasını da öyle sinsi sanır.

Nitekim nefsinin, şeytanının istilasına uğrayanın biri de şöyle bir iddiada bulunmuş, demiş ki:

– Peygamberimiz çok evlenmiş. Demek ki onda da cinsel taraf ağır basmış.
Şayet bu yorumu yapana sorsanız:
– Nasıl bildin böyle olduğunu?
Eminim diyecek ki:
– Bende de cinsellik ağır basıyor, nefis beni istila ve işgal ediyor da ondan

Halbuki Peygamberimiz (asm)’in çok evliliği cinsi hislerin baskın olması gereken gençlik devresinde olmamış, o gençlik yıllarında tek hanımla yaşamış, hatta bu tek hanım da iki çocuk anası dul bir hanım olmuştur. İsterseniz olaya kısaca bir göz atalım da görelim Efendimiz (sav)’in evliliğinde ne ibretler var:

Mekke halkı Efendimiz (asm)’e "Muhammedü’l-emin" dedikleri gibi, Hatice validemize de "Hatice-i Tâhire" unvanı vermiş, temiz ve soylu hanım olduğunda ittifak etmişlerdi. İşte bu iki soylu insan evlenmeye karar vermişlerdi. Bunlardan Efendimiz (asm) yirmi beş yaşında, evlenmeye karar verdiği hanım da kırk yaşındadır.

Kendisinde cinsel hisler ağır basan insan böyle mi evlilik yapar? Kendisinden (on beş yaş) büyük (kırk yaşında) bir dulla mı evlenmeyi tercih eder? Halbuki o günlerde kendisine Mekke halkı El-Emin diyor, son derece itimada şayan bir genç olarak görüyorlardı. Kimin kızını istese anında nikahı altında olurdu.

Gelelim Efendimiz (asm)’in ikinci evliliğine.

Altmış beş yaşına varmış olan Hatice validemiz vefat ettiğinde Efendimiz elli yaşında idi. Bunu bir fırsat bilip de cinsi isteklerin gerektireceği şekilde bir gençle evlilik arama cihetine gitmemiştir. Yine yaşlı bir dulla evlenmeyi gerekli görmüştür. Kimdir bu yaşlı dul? Bir de buna bakalım. Kendisine ilk iman edenlerden, maruz kaldığı zulme boyun eğmemiş, taviz vermemiş, Habeşistan’a bile hicreti göze almış; ne var ki orada kocası ölmüş, tek çocuğuyla yalnız kalınca tekrar Mekke’ye dönmüş, kimsesiz, yalnız ve fakat soylu ve imanlı Hz. Sevde.

İşte Efendimiz ikinci evliliğini de bu fazilet ve fedakarlık timsali dul hanım Hazreti Sevde ile yapmıştır. Ancak Sevde validemiz çok yaşlı ve hareketsiz. Efendimiz’in Hatice validemizden kalan çoluk çocuğuna bakacak güç ve kuvvette değil. Bunun için genç ve dinç birine olan ihtiyaç kesindir. Aişe validemizi bu sırada söz konusu ederler. Efendimiz’in aldığı tek kız olacaktır bu. Bir de Mısır’dan gönderilen Mariye’den başka hepsi de dul ve kimsesiz olan hanımlar bundan sonra devreye girer. Bunlara cinsellikle bakmak mümkün olur mu?

Aişe validemiz bir gün ölüp gitmiş olan Hatice’yi niçin hiç unutmadığını sorar. Şöyle cevap alır Efendimiz (asm)’den:

"Elbette unutmam onu ey Aişe. Çünkü herkesin bana karşı geldiği günde o benim yanımda oldu. Herkesin beni reddettiği devrede o beni tasdik etti. Herkesin bana ‘Vazgeç, muvaffak olamazsın.’ dediği günlerde o bana ‘Devam et, başaracaksın.’ dedi. Malıyla da canıyla da yanımda oldu, destek verdi. Bunun için onu unutamam."

Bütün bunlar gösteriyor ki, Efendimiz (asm)’in yaşlı ve dullarla başlattığı evliliklerini cinsellikle yorumlamak mümkün değildir. Burada cinsellik aramak kendi dünyasındakini başkalarında da var sanmaktan başka mânâya gelmese gerektir. Tıpkı çift lokma yutan körün muhatabının da aynısını yaptığını sanması gibi.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Ahkaf Suresi Ayet - Ahkaf Suresi Ayeti Okunuşu Ve Anlamı

Ahkaf suresi Mekke'de indirilmiştir. Bu sure kendisinden bir önceki surenin devamı niteliğindedir. Surenin ayetinde geçen Ahkaf isminin anlamı 'kum tepeleri' olarak bilinir. Ahkaf kelimesi kumul olarak ifade edildiğinde, çöl ortasında yaşayan kavimin bir kum istilasıyla korkutulması ve bundan korunmak için tek ilah olan Allah'a tapınılması gerektiği vurgulanır. 35 ayetten oluşan bu surenin genellikle kötü rüyalardan ve değerli eşyaların korunması amacıyla okunduğu belirtilir. Ahkaf suresinin ayeti, hayırlı evlat için okunan önemli bir suredir.

Ahkaf Suresi Ayeti Arapça Okunuşu

Ahkaf Suresi Ayeti Türkçe Okunuşu

Ve vassaynel insane bi valideyhi ihsana, hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurha, ve hamluhu ve fisaluhu selasune şehra, hatta iza belega eşuddehu ve belega erbaine seneten kale rabbi evzı'ni en eşkure ni'metekelleti en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahu ve aslıh li fi zurriyyeti, inni tubtu ileyke ve inni minel muslimin.

Ahkaf Suresi Ayeti Anlamı

İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: "Rabbim! Bana ve anne babama lutfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!"

Ahkaf Suresi Ayeti Tefsiri

Ahkaf suresinin tefsiri, ayetlerle birlikte yer almıştır.

Peygamberlere inananlar ve onların yolundan gidenler ile inkâr, isyan ve onlara eziyet edenlerin durumu, ana babalar ile çocukları arasındaki ilişkiyi hatırlatıyor. Bu sebeple âyetlerde o konuya geçilmiş; ana babaların nice eziyetler çekerek dünyaya getirip büyüttükleri, kendilerine ümit bağladıkları çocuklarının da birbirine benzemediği, kimileri itaat edip iyi davranırken bazılarının da hayırsız çıktığı hatırlatılmış, hem Peygamber efendimiz hem de müminler teselli edilmiştir.

Bakara sûresinin âyetinde, tam emzirme süresinin iki yıl olduğu ifade edilmişti. Burada ise rahimde taşıma müddeti ile emzirme süresi toplamının otuz ay olduğu zikredilmektedir. Otuz aydan iki yıl çıkarılınca geriye altı ay kalır; bundan da asgarî hamilelik süresinin altı ay olacağı sonucuna ulaşılır. Hz. Osman halife iken, evlendikten altı ay sonra çocuk doğuran bir kadına zina cezası istenmiş, halife de bunu uygulamaya meyletmişti. Ancak Hz. Ali yukarıdaki hesap ve yoruma dayanarak, altı ay içinde çocuk doğurmanın mümkün olduğunu, kadına zina isnadının delilinin bulunmadığını savundu ve kadın berat etti (Kurtubî, XVI, ).

Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 34

Ahzâb Sûresi(33) Ayet




Hakkında

Ahzâb sûresi Medine’de hicrî beşinci yılın sonlarında inmiştir. 73 âyettir. İsmini, âyette geçen اَلأحْزَابُ (ahzâb) kelimesinden alır. “Ahzâb” topluluk, grup, parti, bölük gibi mânalara gelen اَلْحِزْبُ (hizb) kelimesinin çoğuludur. İnsanın her gün okumayı mutat hale getirdiği dua demetine ve Kur’an’da bir cüz’ün dörtte birine de hizb denilir. Bu sûrede “ahzâb” kelimesiyle, müslümanlara karşı savaşmak için birleşen müşrik Arap kabileleri ve onlara katılan diğer düşman güçleri kastedilir. Mushaf tertîbine göre 33, iniş sırasına göre sûredir.


Nuzül

         Mushaftaki sıralamada otuz üçüncü, iniş sırasına göre doksanıncı sûredir. Âl-i İmrân sûresinden sonra, Mümtehine sûresinden önce Medine’de inmiştir. İbn İshak’a göre hicretten sonra nâzil olmuştur; geliş tarihi bakımından Medine’de nâzil olan sûrelerin dördüncüsüdür.


Konusu

Resûlullah (s.a.s.)’in şahsında tüm mü’minlere Allah’tan korkup kâfirlere ve münafıklara itaat etmeme, Kur’an’a ittibâ ve Allah’a tevekkül gibi temel ahlâkî esaslara yer vererek başlayan sûrede üç mühim tarihî hâdiseden bahsedilir:

  Hicrî 5. yılın Şevvâl ayında vuku bulan Hendek, diğer ismiyle Ahzâb savaşı ve bu vesileyle münafıkların iç dünyalarının ortaya konması, ruh hallerinin tasvir edilmesi.

  Hicrî 5. yılın Zilkâde ayında yapılan Benî Kurayza gazvesi, bu vesileyle mü’minlere zafer ve ganimetlerin müjdelenmesi.

  Yine Hicrî 5. yılın Zilkâde ayında meydana gelen Peygamberimiz (s.a.s.)’in Hz. Zeynep’le evlenmesi ve bu hâdise esas alınarak evlatlıkla alakalı hükümlerin düzenlenmesi.

Bu hâdiseler Ahzâb sûresinin ne zaman indiği hususunda net bir fikir verdiği gibi, sûrede temas edilen diğer konular da bu üç ana hâdise etrafında döner durur. Hususiyle Resûlullah (s.a.s.)’in müstesnâ şahsiyeti, Allah katındaki değeri, kendisine ve hanımlarına mahsus evlenme, boşanma, örtünme hükümleri; mü’minlerin Efendimiz (s.a.s.) ve hanımlarıyla olan içtimâî münâsebetlerine dâir edep kâideleri beyân edilir. Allah ve Rasûlü’ne  karşı saygısız davranan kimselerin hem dünya, hem de âhiretteki fecî sonlarından birer manzara sunularak, mü’minlerin bu hususta daha dikkatli olmaları istenir. Sûre din ve kulluk emânetini taşımanın ehemmiyeti ve zorluğunu dile getirerek nihâyete erer.



تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَل۪يمًا ﴿٥١﴾

لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟ ﴿٥٢﴾

Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur. Böyle davranman, onların daha çok sevinip mutluluk duymaları, ziyaretleri ertelendiğinde tasalanıp üzülmemeleri ve kendilerine olan muâmelenden dolayı hepsinin hoşnut olması açısından daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanları bilir. Gerçekten Allah, her şeyi hakkiyle bilen, kullarının hataları karşısında çok sabırlı ve müsamahalı olandır.

Ey Peygamber! Artık bundan böyle güzellikleri hoşuna gitse de başka kadınları nikâhlaman ve mevcut hanımları başkalarıyla değiştirmen sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun câriyeler müstesnâ. Allah, her şeyi hakkiyle görüp gözetendir.

TEFSİR:

Buna göre, Peygamberimiz (s.a.s.)’in, hanımlarıyla beraber bulunma süresinin eşit olma ve sırası gelen hanımını yanına alma mecburiyeti kalkmıştır. Bu izne rağmen Efendimiz (s.a.s.), eşlerini incitmemek için eşitliğe riâyet etmiştir. (bk. Buhâri, Tefsir 33/7) Buna mukâbil muhtereme annelerimiz de Efendimiz’i memnun etmek için son derece dikkatli davranmışlar, onun kendileriyle alakalı her türlü tasarrufunu hoş karşılamışlar ve Peygamber hanımı olma huzur ve bahtiyarlığını yaşamışlardır. âyet ile de Peygamberimiz (s.a.s.)’in bundan böyle mevcut hanımlarından başka bir kadınla evlenmesi veya hanımlarından birini boşayıp yerine bir başka kadın alması yasaklanmıştır.

Şimdi ise, Resûlullah (s.a.s.)’in mü’minler karşısındaki üstün konumu hakkında ipuçları veren, aynı zamanda İslâm toplumunun önderlerini ziyaret konusunda temel görgü kurallarını öğreten şu buyruklar gelmektedir:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


#MealAyet
Arapçaلَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟
Türkçe Okunuşu *Lâ yahillu leke-nnisâu min ba’du velâ en tebeddele bihinne min ezvâcin velev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk(e)(k) vekâna(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in rakîbâ(n)
1.Ömer Çelik Meali Ey Peygamber! Artık bundan böyle güzellikleri hoşuna gitse de başka kadınları nikâhlaman ve mevcut hanımları başkalarıyla değiştirmen sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun câriyeler müstesnâ. Allah, her şeyi hakkiyle görüp gözetendir.
2.Diyanet Vakfı MealiBundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.
3.Diyanet İşleri (Eski) MealiBundan sonra sana hiçbir kadın, cariyelerin bir yana, güzellikleri ne kadar hoşuna giderse gitsin, hiçbirini boşayıp başka bir eşle değiştirmen helal değildir. Allah her şeyi gözetmektedir.
4.Diyanet İşleri (Yeni) MealiBundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.
5.Elmalılı Hamdi Yazır MealiBundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.
6.Elmalılı Meali (Orjinal) MealiBundan başka kadınlar sana halâl olmaz, bunları başka zevcelere değiştirmek de olmaz, isterse husünleri çok hoşuna gitsin, meğer ki milki yemînin ola, Allah her şeye gözcü bulunuyor
7.Hasan Basri Çantay MealiBundan sonra kadınlar (ı alman) ve bunları her hangi zevcelerle değişdirmen, güzellikleri hoşuna gitse de, sana halâl olmaz. Sağ elinin mâlik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şey'e hakkiyle nigehbandır.
8.Hayrat Neşriyat MealiBundan sonra güzellikleri hoşuna bile gitse; (artık başka) kadınlar ve bunları başka zevcelerle değiştirmek sana helâl olmaz; ancak sâhib olduğun câriyeler müstesnâ. Ve Allah, herşeyi hakkıyla gözetendir.
9.Ali Fikri Yavuz Meali(Dünya süsünü terkedib seni seçen ve dokuz kimseden ibaret olan) bu zevcelerden sonra, başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunlardan boşayıb da yerlerine başkalarını almak da olmaz; güzellikleri hoşuna gitse bile Ancak mülkiyetine geçen cariye müstesnadır, (bu helâldir). Allah her şeye gözcü bulunuyor.
Ömer Nasuhi Bilmen MealiBundan sonra sana (başka) kadınlar helâl olmaz ve bunları başka zevceler ile değiştirmek de helâl olmaz, velev ki, güzelilkleri pek hoşuna gidecek olsun. Ancak sağ elinin malik olduğu müstesna. Ve Allah her şey üzerine nazir olmuştur.
Ümit Şimşek MealiBundan sonra, güzelliği hoşuna da gitse, başka bir kadını nikâhlamak veya eşlerini başka hanımlarla değiştirmek helâl olmaz—ancak sahip olduğun cariyeler müstesna. Allah ise herşeyi görüp gözetmektedir.
Yusuf Ali (English) MealiIt is not lawful for thee (to marry more) women after this, nor to change them for (other) wives, even though their beauty attract thee, except any thy right hand should possess (as handmaidens): and Allah doth watch over all things.
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir.
Ahzâb Sûresi ayetinin tefsiri için tıklayınız
* Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.

Ahzâb Sûresi Ayetler:

  1     2     3     4     5     6     7     8     9     10    11    12    13    14    15    16    17    18    19    20    21    22    23    24    25    26    27    28    29    30    31    32    33    34    35    36    37    38    39    40    41    42    43    44    45    46    47    48    49    50    51    52    53    54    55    56    57    58    59    60    61    62    63    64    65    66    67    68    69    70    71    72    73 


monash.pw
Tebbet Suresinin Fazileti

Tebbet sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. İsmini, birinci âyetteki “kurudu/kurusun” mânasındaki تَبَّتْ (tebbet) kelimesinden alır. Ayrıca اَ


monash.pw
Develer ile İlgili Ayetler

Deve, sözlükte “geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen, bacakları ve boynu çok uzun yük ve binek hayvanı” şekl


monash.pw
Kafirun Suresinin Fazileti

Kâfirûn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 6 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kâfirler” mânasına gelen اَلْكَافِرُونَ (kâfirûn) kelimesinden alı


Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

monash.pw altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır