Şarkıcı ve söz yazarı İlhan İrem, böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. İrem için bugün Atatürk Kültür Merkezi'nde tören düzenlendi.
Törene İrem'in eşi Hansu İrem, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Kültür Müdürü Coşkun Yılmaz'ın aralarında bulunduğu siyasetçiler, sanatçılar ve sevenleri katıldı. Törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da çelenk gönderdi.
Törende İlhan İrem'in şarkılarıyla hazırlanan kısa video gösterimi izletildi. Usta sanatçı için törende konuşmalar da yapıldı. Törende dostları da İlhan İrem'i anlattı.
Konuşmaların ardından İrem'in naaşı İBB zabıta tören taburu tarafından cenaze namazı için Bebek Camii'ne götürüldü.
"Dua", "Uçun Kuşlar Uçun", "Anlasana", "Sürgün Gibi Masallarda" ve "Olanlar Olmuş" gibi unutulmaz eserlerin de aralarında olduğu çok sayıda şarkıya imza atan müzisyen ve şarkı sözü yazarı İrem'in cenazesi töreninin ardından Bebek Camii'nde öğlen namazını takiben cenaze namazı kılındı.
Namazının ardından ise son vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Bursa'da 1 Nisan 1955'de dünyaya gelen İrem, 1969'da ortaokul son sınıftayken, okul orkestrasının solisti olarak müziğe ilk adımını attı.
İrem, 1970'te Milliyet gazetesinin düzenlediği liselerarası müzik yarışmasında "Meltemler" adını verdikleri orkestra ile Marmara Bölgesi birincisi oldu. Aynı orkestrayla 1970-1973 arasında Bursa'da çeşitli otellerde dans müziği şarkıcılığı yaptı.
Sanatçı, 1973'te kendi imkanlarıyla ilk 45'lik plağını çıkardı. 1973-1981 arasında, 10 adet 45'liği yayımlanan başarılı sanatçı, 1979'da yayımladığı senfonik yapıdaki "Sevgiliye" uzunçalar plağıyla akademik bir çalışma yaparak, müzik yaşamında yeni bir yola girdi.
"Sevgiliye" albümünde kendi yazdığı sözler dışında, bir Nazım Hikmet şiiri olan "Hoşgeldin"i besteleyip seslendiren sanatçı, 1984'te Bulgaristan'da düzenlenen Altın Orfe Şarkı Yarışmasında Türkiye'yi temsil etti ve Gazeteciler Özel Ödülü'nü kazandı.
Yalnızca kendi yapıtlarını seslendirmeyi sürdüren, kendine özgü bir ekol oluşturan İrem, 1980'li yıllarda öykülerini besteleyerek kurguladığı uzun soluklu müzik yapıtlarıyla, senfonik rock tarzında çalışmalara yöneldi.
Sanatçının, hikayeleri, denemeleri, şiirlerinin yer aldığı beş kitabı yayımlandı.
Soyut resim çalışmaları da yapan sanatçı, Bursa, Ankara, Antalya, Kuşadası, Dikili, İstanbul, Gölcük ve İzmir'de kişisel resim sergileri açtı. Birçok ödül alan ve 7 altın plak kazanan sanatçı, hayranları tarafından "çağdaş bir ozan" olarak görülüyordu.
İlhan İremsanatçıCenazeBebek CamiiAşiyan Mezarlığı
{İstanbul-taslak}}
Erguvan zamanı
Aşiyan Mezarlığı’nı ziyaret etmek için en uygun zamanlar, nisan ve mayıs aylarıdır. Boğaz’ı boydan boya Bizans İstanbul’unun rengiyle donatan erguvanların ortaya çıktığı, Osmanlı’nın “bayram” diye andığı bu vakitte (Bu da başka bir yazının konusu olsa çok mu olur?) Aşiyan’ı ziyaret edip hem Boğaz’ın mavisiyle birleşen eflatunun seyrine doyabilir hem de şairlerin, yazarların, müzisyenlerin, ressamların, oyuncuların, servi ağaçlarıyla gölgelenen mezarları arasında; mısraların, satırların, notaların üzerinde bir hayal yolcuğuna çıkabilirsiniz. Doğanın uyanışının otların taze kokuları ile müjdelendiği bahar aylarında, hayat bütün renkleri ve canlılığı ile kendini hatırlatırken, hayatın sustuğu mezarlığa adım atıp bir anda bambaşka bir âleme geçebilirsiniz. Evet, hayat susar burada. Mevlevîlerin mezarlığa Farsça “susmuş olanlar, sessizler” anlamına gelen “hâmuşân” dediği gibi... Aşiyan Mezarlığı’ndan ses versem... Fransa’da 1974 yılında düşen uçakta hayatını kaybeden 345 kişiden biri olan Hostes Rona Altınay’ın “uçak” şeklindeki mezar taşı, Aşiyan’da dikkat çeken mezarlardan biri.
Kimler yok ki!
Mezarlığa girer girmez İstanbul âşığı Yahya Kemal Beyatlı karşılar sizi. Hemen yanında, Doğu ve Batı’nın arasında, rüya ve musikînin mimarı Ahmet Hamdi Tanpınar. Onlardan uzakta kalsa da biraz aşağılarda Yahya Kemal’in yakın dostu, onun şiirlerini notalarla buluşturan büyük bestekâr ve solist Münir Nurettin Selçuk... Tanpınar’ın mezarının yanında bulunan mermerde “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında” mısraı yer alıyor. Oğuz Demiralp’in zihin açıcı analizinde belirttiği gibi anne karnındaki bir bebeğin dilinden söylenen bu sözleri mezarlıkta görünce bir ölüyle de örtüşür sanki. O, artık zamanın içinde değildir ama zamanın içindekilerin zihninde yeniden dâhil olur hayata. Yahya Kemal’in mezarının yanındaki mermer blokta da “Rindlerin Ölümü” şiirinin ikinci kıtası yer alıyor: “Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde; / Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. / Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.” Farsçanın büyük şairlerinden Hâfız-ı Şîrâzî’nin kabrinin olduğu bahçeyi anlatır Yahya Kemal bu şiirinde. Hâfız’ın kabri gibi her seher bir gül açıp her gece bir bülbül ötmese de burada, Yahya Kemal’in bu dizeleri serin servilerin altında, olmayan bülbülü de duyurur size, açmayan gülü de gördürür.
“Bir fakir Orhan Veli”
Orhan Veli’nin mezarı da Aşiyan’da. Orhan Veli’ye çok yakışan, onu çok iyi anlatan, sade bir mezar. Genç bir yaşta, 36 yaşında ölen şairin mezarı, Sabahattin Eyüboğlu’nun öncülüğünde, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Behçet Necatigil gibi dostlarının da katkıları ile bir kampanya sonucunda yaptırılıyor. Mezarın tasarımı Abidin Dino’ya ait. Mezar taşı, alışıldığı gibi düzgün kesimli bir mermer değil. Biçimsiz bir kütleden yapılan mezar taşındaki yazılar ise son devrin en önemli hattatlarından Emin Barın’ın elinden çıkmış. Bir dönem granitle kaplanarak Orhan Veli’yi yansıtmaktan uzaklaşan bu mezar, 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek eski haline çevrildi. Aşiyan’da Orhan Veli ile karşılaşınca benim aklıma hep “İstanbul’da, Boğaziçi’nde, / Bir fakir Orhan Veli’yim” diye başlayan “İstanbul Türküsü” şiiri gelir. Rumeli Hisarı’nın gölgesinde yatan şair, “Urumelihisarı’na oturmuşum” deyiverir bir kez daha. “İstanbul’un mermer taşları / Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları”, mermer taşlarla dolu, üzerinden Boğaz’ın martılarının geçip gittiği bu mezarlıkta nasıl gelmesin akla? Mezarlığın hemen yakınında, Aşiyan Parkı’ndaki Orhan Veli heykeli de tepesinde bir martı heykeli ile Boğaz’ı izlerken üstelik... (Şekip Ayhan Özışık’ın bu şiirden bestelediği hicaz şarkısını da yazının sonuna yaklaşırken fon olarak kullanabilirsiniz.) Özdemir Asaf’ın eşiyle yan yana yattığı kabri de, mezarlığın sahile doğru uzanan en alt kısımlarında. Mermerle kaplı mezarın üzerinde Özdemir Asaf’ın şu mısraları yer alıyor: “Sevgi ise, sevişeceğiz seninle / Kavga ise, dövüşeceğiz seninle / Ölümü de paylaştığımız yaşamda / Ortaklaşa bölüşeceğiz seninle.” Daha kimler yok ki bu mezarlıkta? Abidin Dino, Turgut Uyar, Edip Cansever, Nigâr Hanım, Attila İlhan, İlhan İrem, Bedia Muvahhit, Yıldız Kenter, Onat Kutlar, Tezer Özlü, Mîna Urgan, Demirtaş Ceyhun... “Hâmuşân” sessizdir fakat zihninizde şiirler, şarkılar, resimler, replikler birbirine karışabilir her adımınızda. Hayat, bambaşka renkleri ile görünür burada.
Mezarlığın hemen yakınında, Aşiyan Parkı’ndaki Orhan Veli heykeli tepesinde bir martı ile Boğaz’ı izler.