YA VEDUD (KÂİNATIN AŞKI)
“Gerçekten benim Rabbim esirgeyendir, Vedud’tur. (sevendir)”[1]
“O, çok bağışlayandır, çok sevendir.”[2]
“İsimlerin en güzeli Allah’ındır. Öyleyse O’na bunlarla dua edin.”[3]
O’nun adı anıldığında âlemler hayat bulur. Ruh bedende can olur. Toprağa cemre düşer; su akar, çağlayan olur. Onun zikriyle güneşe ışık gelir, tüm kâinat ısınır, yıldızlar derviş olur. İklime bahar gelir, çöller gülistan olur. “Yoklar” O’nda “var” olur, “varlar” payidar olur. Kurtlar, kuşlar, kuzular dost olur; yaran olur. O’nun ismi ile tüm eyyam bayram olur. Âlem cezbeye düşer; dağlar, taşlar, ağaçlar fermanına ram olur. O’nun aşkıyla kalemler dile gelir; saman kâğıt yücelir, Mushaf olur.
Bir fasl-ı muhabbet açtık, liyakatimiz olmasa da haddimizden hariç sözler ettik. O Sultan-ı Kerim’in affediciliğinden cüret alarak; ama söyleyeceklerimizin hatalar hariç hemen hepsi, irfan asrı’nın incileri, muhabbetullah arşının şahbazları Evliyaullah’ın (ks) mübarek öğretilerinin gönül denizine düşmüş yakamozları olduğu içindir ki söylerken perva etmedik.
Aşk bağının bülbülleri onlardır. Çünkü irfan yolunun sönmeyen kandilleri şeksiz, şüphesiz onlardır ki, her çağda nurlu rehberler olup insanlığın şeytan ve nefis köleliğinden kurtuluş mücadelesinin başını çekmişlerdir.
Aşk-ı lillah, muhabbet-i billâh deyince o yüce âşıklar gelir akla. Muhabbet semasına bir kerecik göz atabilenler, Mevlana hazretlerini, Ğavs-ı Azam Geylani Hazretlerini, velayet şahı Nakşibendî Hazretlerini aşk tahtına ihtişamla oturmuş olarak görürler. Marifetullah meydanının yağız atlara binmiş süvarileri imam Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Gazali, İmam Rabbani, Mevlana Halit, Üstad Said Nursi ve onların kutlu yarenleri ve takipçileri beliriverir hubbullah sahnesinde…
Cehalet kuyusunda günah ve isyan lağımları arasında iken, ol Sultan-ı Vedud’un muhabbetine layık olup aşk sarayına mihman olmayı düşünmek şöyle dursun; biz, O’na kul ve köle olarak isimlenebilmenin telaşesindeyiz ve öyle de olmalıyız. Zira henüz emekleyerek bile olsa O’na giden yolda yürümeyi ve belki de sürünmeyi öğrenemedik ki çifte kanatlı kartalların baz mekan tuttuğu İlahi aşk semasına göz dikelim, oradan kendimize pay iddiasında bulunalım.
Öncelikle ciddi kullar olmaya ve kulluğumuzdaki arızaları gidermeye çalışmalı; sonra, muhabbetullah’ın mest eden rayihasını bir nebze koklayabilmek için de hidayet önderlerini, muhabbet serverlerini tanıma ve onlara yakınlaşıp izleri sıra mesafe kat etmenin yollarını aramalıyız kanaatimce… Onların siretlerini ve öğretilerini okuduğumuzda en sağlam ve kısa yolun, onları takip etmek olduğunu daha iyi anlıyoruz. Tabi onlardan daha iyi istifade edebilmek için de onlara layık olmaya dikkat etmemiz gerektiğini bilmeliyiz.
Gavsu’l-Aktab monash.pw Geylani (ks) şöyle sesleniyor yolunu kaybetmiş olan bizlere;
“Ey Hakk’ın sevgilisi! Bilmiyor musun, O kendisine bakılan mana açısından kendisi için ve kendisinde bulunanlardan kıskanılandır? Bilmiyor musun ki, Allah Azze ve Celle Gayur’dur. O seni kendisi için yaratmışken sen başkasına mı ram oluyorsun?
O Vahit’tir. Ve Vahit, sevgide Vahdaniyeti sever. Sevilmede de tek olmayı ister…
Ne zamana kadar bu söz verme? Bu cayma ne zamana kadar? Ne zamana kadar bu heva? Ne zamana kadar dünya? Ahiret ne zamana kadar? Ne zamana kadar Mevla’nın dışındaki her şey?
Mevla’ndan gayrı bir şeyin seni Mevla’ndan alıkoymasından sakın; Mevla’nın dışındaki her şey O’nun gayrısıdır. Kimseyi O’na tercih etme! Zira seni kendisi için yaratan O’dur…
Önce İslam ol; sonra itaat et; sonra Allah’ı bil; sonra marifeti; sonra varlığı! Varlığın O’nun olduysa her şeyin O’nun olmuş demektir. Zühd bir saatlik, ver’a iki saatlik bir iştir. Marifet ise sonsuz bir ameldir…
Nerede olursan ol ve nerede bulunursan bulun; sen O’nun emrinde olursan, bütün varlıklar senin emrinde olur. O’nun nehyi ile kerih görürsen, bütün kerih şeyler senden kaçar.”[4]
Ve asrımızın Üstadı Bediüzzaman Hazretleri aşkın kitabını te’lif ediyor:
“Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: ‘Faniyim, fani olanı istemem. Acizim, aciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim; gayr istemem. Fakat bir yar-ı baki isterim. Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.”[5]
Ya Rab! Biz de bu salih kullarının istediklerini istiyoruz; ama sana el açacak takatimiz ve huzuruna yüzümüz dahi yok. Sen bizi arındır, kendine ve muhabbetine layık kıl!
Selamet seni sevmeyi başarabilmedir, biz bilemedik. Seni sevmek Sen’in tarafından sevilmektir. Aşk ve kurtuluş. “O, onları sever; onlar da O’nu severler” muştusunu duyar-duymaz hangimiz düşüp bayıldık. Hangimiz biraz ehemmiyetli dersler çıkardık bu ayet-i kerime’den.
Oysa böyle mi olmalıydık? Ruhumuzun aşk haznesini bu kaypak kıytırık nefsanî arzularla mı doldurmalıydık. Sevgi, aşk, muhabbet deyince Sultan-ı Ezel’den başka aklımıza ve gönlümüze bir şey gelmeli miydi oysa?
Biliyorum dövünmenin, keşkelerin, ah-vahların gidene bir faydası yok ama zararın neresinden olursa olsun bir yerinden dönmenin vakti ne zaman?
Komşusunun aldığı arabanın aynısını alamadığımız için ne kadar içerleniyorsak; daha fazla en azından bir o kadar Rabbimize iyi kul olamadığımız için içerlenmeli değil miydik? Kadınlarımız eşlerine “Başımızı sokacak bir evimiz bile yok. Ne zaman bu dünyada bizim de bir dikili ağacımız olacak?” deyip durmaktan bir an vazgeçip “Cennette bizim de bir dikili ağacımız olacak mı, bizi de oraya alacak mı Rabbimiz?” demeli değiller miydi?
Allah’ı unutursak, Allah da bizi unutur. O’nun sevgisi yerine kulların sevgisini ve çürüyen, fani dünya metaı sevgisini kalbimize sokarsak dünyayı başımıza geçirir. Aramızdaki sevgi bağı da kopar, birliğimiz ve dirliğimiz de gider, birbirimize düşmanlar oluruz.
Aşk bu mudur? Çürüyen, yok olan fani hayata dört elle yapışmak mıdır aşk? İsterseniz buna Âşıkların Pir-i ruh-u revanımız Mevlana’mız cevap versin:
“Hakka âşıksın; Hakk geldiğinde senden bir tüy kalmaz.
Senin gibi yüz kişi o bakışın önünde fanidir.
Efendi! Yoksa kendini yok etmeye mi âşıksın?
Gölgesin ve güneşe âşıksın. Güneş gelince gölge hemen yok olur…
Ey oğul bağı çöz özgür ol. Ne zamana kadar gümüşe, altına bağlı kalacaksın?
Denizi bir testiye döksen ne kadar alır? Bir günlük kısmet.
İhtirasların göz testisi dolmaz. Sedef kanaatkâr olmadıkça inciyle dolmaz.
Bir aşkla elbisesi yırtılmayan kişi, hırs ve ayıptan bütünüyle temizlenmez.
Ey güzel sevdalı aşkımız? Mutlu ol. Ey bütün hastalıklarımızın tabibi!
Ey gurur ve kibrimizin ilacı! Ey Eflatunumuz, Calinusumuz!
Toprak beden aşkla feleklere yükselir. Dağ oynar, hareketlenir.
Ey Âşık! Aşk, Tur dağının ruhu oldu Tur mest oldu… Musa (as) kendinden geçerek düştü…”[6]
Tabi ki aşk mevzusuna girip de Aşkın Derviş Baba’sına konuk olmadan ve O’ndan aşkın gizem ve şifrelerini öğrenmeden geçmek olmaz.
“Ne varlığa sevinirim / Ne yokluğa yerinirim / Aşkın ile avunurum / Bana Seni gerek Seni…
İşitin ey yarenler! Aşk bir güneşe benzer.
Âşık olmayan gönül misali taşa benzer…
Aşktır bu derdin dermanı / Aşk yolunda verem canı.
Yunus Emre eydür bunu / Bir dem aşksız olmayayım.”
Bütün dertlerimizin sebebi aşksızlıktır. Başımızdaki bütün belaların nedeni Allah sevgisinden yoksun olmamızdır. Tüm dertlerin dermanı da Allah’ı sevmektir. Gerçek aşk budur. Rabb-ı Ekremu’l-Ekremin’i sevmek; kendinden ve nefsinden vazgeçip kayıtsız şartsız O’na, emirlerine, kaderine, kazasına razı olup teslim olmaktır. Şairin dediği gibi:
“Ferman-ı aşka can iledir inkiyadımız
Hükm-ü kazaya zerre kadar yok inadımız”[7] demeli, diyebilmeli ki, Muhabbet Sultan’ı bizi Rahmet dergâhında konuk etsin ve bizi aşk havuzunda yıkasın; ta ki toprak bedenin kiri temizlenip gider de geriye pak, saf âşık bir ruh kalır.
Aşk bahadırlarının kutlu yollarına bin kere fedadır bu can. Onların ayakları dibinde hizmetkâr olmayı bu cihanın padişahlığına bin kere tercih ederiz. Allah’a kul olmayı, ilahi sevgi ve muhabbeti ve her şeyden evvel insanoğluna yaraşır bir insan olmayı eğer öğrendiysek onlardan öğrendik. Onlar mekân aşırı engin kanatlarıyla uçmasaydı aşk diyarı muhabbet ülkesi bakir kalacak, bilinmeyecekti. Biz de kâinatı ayakta tutan aşk iksirinin farkına ilelebed varamayacaktık.
Salât ve selam âşıkların güneşi Seyyidü’l- Enam Efendimiz’e, pak âline ve ashabına ve aşk imamlarına olsun.
Selam ve muhabbet ile
(Nurullah Gülsever)
Aşk Duas Hakknda 5 Mühim Detay
1. Bu aşk duasnda geçen 3 esma-y hüsna olan Ya Vedûd, Ya Câmi ve Ya Habib esmalarnn anlamlarn çok iyi bilmelisiniz. Aksi takdirde duann etkisinden ve feyzinden yeterince istifade edemezsiniz.
2. Bize, slâm alimleri tarafndan aktarlan birçok aşk duas vardr, bunlardan biri de aşağda aktaracağmz duadr. Dolaysyla internette veya kitaplarda farkl aşk dualar ile karşlaşma olaslğnz var.
3. Dualarn kabulü, kulun Allah ile irtibatna bağldr, bu nedenle duay yaparken Allah'a yakn olduğunuzu düşünmelisiniz.
4. Aşk duas, kalbin temizliğine bağl olarak kabule karin olur; bu nedenle kalbinizi temizleyip bütün kir ve kötülüklerden arndrmak zorundasnz. Hani bazen kendinizi tertemiz hissedip bütün kötü düşüncelerden arnmş olduğunuzu düşünürsünüz ya. şte o vakitlerden birinde duay tatbik etmeniz daha feyizli ve bereketli olacaktr inşallah.
5. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselamn dualarnda gözlemlediğimiz hususlardan biri de duaya başlamadan evvel abdest alp namaz klmasdr. Dolaysyla bizim de aşk duasna başlamadan evvel ilk yapmamz gereken şey, abdest almak ve 2 rekat veya 4 rekat hacet namaz klmak olmaldr. (Kadnlar, özel vakitlerinde abdest alp namaz klmadan da bu duay okuyabilirler.)
Aşk Duas Hangi Amaçlar çin Kullanlr?
Aşk duas, bütün samimi ve art niyetsiz amaçlar için kullanabilir. Eğer birinin eşini veya sevgilisini o kişinin elinden almak istiyorsanz lütfen bu duay kullanmayn. Aksi takdirde duann kabulü halinde kendinizi hem psikolojikmen hem de vicdanen rahatsz hissedebilirsiniz.
Evet, aşk duasn bütün meşru ve masum amaçlarnz için okuyup uygulayabilirsiniz, yeter ki başkasna zarar vermeyin.
Şimdi duamzn nasl yapldğ noktasn aydnlatp izah etmeye çalşalm:
Aşk Duas Nasl Yaplr?
Yukarda izah ettiğimiz şekilde, evvela abdest alp sonra da 2 veya 4 rekat hacet namaz kldktan sonra, kbleye doğru diz üstü çökerek şöyle niyet getirmelisiniz:
"Ya Rabbelâlemin, sana el açan kulun ancak senden yardm diler, sadece sana boyun eğer. Sen, kâinatn yaratcs ve mahlukatn yaşatcs olan Rahmân ve Rahîm'sin. Senin emrine muti ve amade olan bütün varlklar gibi benim kalbim de sana itaat hisleriyle dopdoludur. Masum kalbimin senden niyaz, (falanca kişinin) kalbinde yer edinmektir, duam kabul buyur. Âmin."
Bu niyet cümlesinde (falanca kişinin) yerine kendinize aşk etmek ve gönülden bağlamak istediğiniz kişinin ismini söylemeniz kâfidir. Bu niyet cümlesini müteakip aşk duasnn 3 önemli esmasna geçiyoruz, şöyle:
aşk duas
Aşk Duas ve 77 Ya Vedûd Esmas
Yukardaki ifadeleri dile getirdikten sonra 77 defa Ya Vedûd okumalsnz ve 77 kez Ya Vedûd okuduktan sonra da:
"lâhî Vedûd ismin hatrna duy beni
Gönlümdeki kirlerimden soy beni
Sen kulunu terk etmezsin bilirim
Bu bilmenin hatrna yuy beni."
demelisiniz.
Yukardaki şiirsel dörtlüğü 1 kez okuduktan sonra ise Ya Câmi esmasnn feyzinden medet ummak için 33 defa Ya Câmi okuyacağz.
Aşk Duas ve 33 Ya Câmi Esmas
33 kez Ya Câmi okuyup içli içli niyaz ettikten sonra:
"Allah'm, kalem-i ilâhî güzel yazlsn alnma. Senin feyzin ve bereketin dolsun yüreğime ve cismime. Senin lütfun semavat aleminde okunsun ismime. Sen, feyiz ve bereketin kaynağ olan Câmi esma-y hüsnann srrn gönder kalbime ve niyetimde ismini zikrettiğim malum kişinin kalbine. Âmin."
diyoruz.
Bu güzel duay takiben, şimdi de 41 kez Ya Habib esma-y hüsnasnn ilahi bereketine nail olup aşk duamza devam ediyoruz:
Aşk Duas ve 41 Ya Habib Esmas
41 defa Ya Habib okuyup kendimizi can u gönülden Rabb'imize adadktan sonra:
"Muhabbet ve sevday gönüllere ilmek ilmek işleyen namütenahi kudretinin feyzi bize yar olsun. Aşkn sükûnet dolu iksiri, bizi bahtiyar etsin ve senin yüce şanna uygun olan manevi duygular bize yoldaş olsun. Sen, gönüllerin tabibi ve yüreklerin efendisisin Ya Habib. Ne olur, ferman dinlemeyen yüreğime nazar kl ve onu dileğine kavuştur. Âmin."
diyoruz ve aşk duasn bitirmiş oluyoruz.
Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum her zaman 😊