akran baskısı ne demek / Akran baskısı - Vikipedi

Akran Baskısı Ne Demek

akran baskısı ne demek

Akran Zorbalığı Nedir? Nasıl Önlenir?

Akran zorbalığı, avantajlı bir kişinin veya grubun, kendilerine oranla dezavantajlı bir bireye veya gruba sistematik bir şekilde baskı uygulaması olarak tanımlanabilir. Kişinin sahip olduğu bu avantaj fiziksel olarak güçlü olması veya sosyoekonomik düzeyinin daha iyi olması gibi geniş bir çerçevede düşünülebilir. Dezavantajlı grup içerisinde olan çocukların; fiziksel olarak daha güçsüz, sosyoekonomik düzeyinin daha altta olduğu görülmektedir. Ayrıca çocuklarda; konuşma bozukluklarının olması veya başka bir rahatsızlık olması da çocuğun dezavantajlı kategori içerisinde yer almasına neden olabilir.

Bir çocuğun benzer yaş grubundaki başka bir çocuğa sözel ya da fiziksel şiddetine akran zorbalığı denir. Zorbalık yapan kişi; fiziksel veya duygusal yollardan karşısındakini sindirmeye çalışıp onun üzerinde egemenlik kurmaya çalışır. Mağdur çocuk veya arkadaşları kendisini korumaya çalışıp başarısız oldukça zorbalık uygulayan çocuğun davranışlarında bir pekişme olduğu görülmektedir. Zorbalığa maruz kalan çocuk her geçen gün kendi içine kapanıp, sosyal ortamlardan izole oldukça zorba birey mağdur çocuğun üstüne daha çok gidebilmektedir.

Çocuklar Neden Zorbalık Yapar?

Ortalama 4-6 yaş arasındaki çocukların aktif olarak birbirleriyle anlamlı şekilde oyun oynamaya başlamalarıyla birlikte çocuklarda zorbalık davranışına başladıkları görülmektedir. 

Okul öncesi döneme denk gelen bu süreçler içerisindeki çocukların nasıl iletişim kuracaklarını bilmedikleri, akranlarına istediklerini kabul edilebilir yoldan söylemeyi beceremedikleri için sözel, duygusal ve fiziksel zorbalık yoluna başvururlar. 

Zorbalık yapan çocuklar davranışları üzerinden kendilerini daha güçlü hissetmektedirler. Bu güçlü olma duygusu üzerinden aldıkları haz fazla oldukça ve yaşları ilerledikçe bu davranışlar kalıplaşmaya başlar ve çocuğun iletişim kurma becerilerinin temelini oluşturur. İlerleyen yıllarda ise bu davranış kalıpları yerleşmiş olur. 

Akran Zorbalığı Belirtileri Nelerdir?

Zorbalık yapan çocuk diğerini kimi zaman fiziksel kimi zaman duygusal yönden “zayıf” görür, tahakküm etmeyi, baskı kurmayı ya da acı çektirmeyi amaçlar. Zorba tutumlar ve akran zorbalığı belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
  • Küçümseyici söylemler
  • Dalga geçmeler
  • Arkadan yapılan dedikodular 
  • Eşyalarına el koyma
  • Kendisine yiyecek aldırma
  • Ödevini yaptırma veya dışlama
  • Görmezden gelme
Bunun son noktası fiziksel ya da cinsel saldırganlıktır. Bazen herkesin göreceği şekilde bazen de gizli yapılabilir. Kimi zaman yapılan zorbalık tehdit de içerebilirken, bu durum, yapan kişi tarafından herkese karşı değil belli kişilere karşı yapılır.

Eğer mağdur tepki göstermez ve kimseye bu durumdan bahsetmezse zorbalığa maruz kalmaya devam edebilir. Bu durum başka çocukların da mağdura zorbalık yapma ihtimalini arttırabilir. Bu şekilde sürekli hale gelebileceği ve mağdurun ruhsal durumunu bozabileceği için zorbalığın önlenmesi oldukça önemlidir. 

Yapılan çalışmalar her 3 çocuktan 1 inin hayatlarının bir döneminde bu tür zorbalığa maruz kaldığını, çocukların yüzde 10 ila 14 civarının ise 6 ayı aşan kronik akran zorbalığına maruz kaldığını işaret ediyor.

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Akran zorbalığı kendi içerisinde üçe ayrılır. Zorbalık türleri şu şekilde sıralanabilir:

Sözel Zorba Davranışlar: Kişiye lakap takılması, alay edilmesi, küfür edilmesi ve gurur kırıcı sözel ifadeler olarak açıklanabilir. 

Duygusal Zorba Davranışlar: Arkadaş grubu içinde dışlamak, görmezden gelmek, yardım etmemek, ortak grup aktivitelerinde görev veya sorumluluk vermek şeklinde tanımlanabilir. 

Fiziksel zorba davranışlar: Fiziksel güç kullanarak yapılan davranışlardır. Bu davranışlar; yanından geçerken omuz atmak, iteklemek, tekme veya yumruk atmak gibi fiziksel eylemleri içeren davranışlardır.

Zorbalığın Çocuklar Üzerindeki Etkisi Nelerdir?

Akran zorbalığı davranışına maruz kalan çocukların okul başarısında keskin düşüşler görülebilir. Mağdur çocuk dikkatini derslerine değil, hedef olmaktan nasıl kaçacağı üzerine yöneltir. Çevresindeki diğer arkadaşlarına oranla; daha içine kapanık, daha huzursuz ve daha stresli olduğu görülmektedir. 

Tüm bu durumlar; çocuğun okula gitmek istememesine, okuldan kaçmasına veya okul fobisi geliştirmesine sebep olabilmektedir. Aile çocuğunda Akran zorbalığı davranışlarını gözlemliyorsa mutlaka bir uzmandan destek almalıdır.

Akran Zorbalığı Nasıl Tedavi Edilmelidir?

Akran zorbalığının okul içinde halledilmeye çalışılması yanlıştır. Mesele mutlaka çocukların ebeveynleri ile paylaşılmalıdır. Okullardaki rehberlik servisleri çocukların ruhsallığının takibinde önemli yer tutmaktadır.

Rehberlik servisinde çalışanların öğrenci ve öğretmenlerle iletişim halinde olması, çocukları tanıması ve olası değişiklikleri takip etmesi koruyucu olacaktır. Rehberlik servisinde çalışanların zorbalık konusu dahil donanımlı ve eğitimli olması gerekmektedir. 

Okuldaki yetkililerin zorbalığı gördükleri durumlarda mağdurun kendisinin baş etmesinin beklenmemesi, müdahale etmeleri ve suçlayıcı bir tutumdan uzak kalarak meseleyi tüm yönleriyle anlamaya çalışmaları önemlidir.

Çocukları Akran Zorbalığından Nasıl Koruruz?

Çocuğu zorbalıktan korumak, onunla iletişimi iyi tutmakla başlar. Çocukları akran zorbalığından koruyabilmenin en önemli yollarında bir tanesi çocuklarla iletişimin iyi olması gerekmektedir. 

Mağdur çocuk suçlanacağını ya da arkadaşları tarafından dışlanacağını düşünerek, olayı öğretmenlerine ya da ebeveynlerine aktarmak istemeyebilir. Bununla beraber zorbalık yapan çocuk ise olayı farklı aktarabilir. Çocukları akran zorbalığından korumak için dikkat edilmesi gerekenlerden bazı hususlar bulunmaktadır. 

Zorbalığı meşru görme, mağdur hak etmiştir gibi düşünme, olayın tekrarlanmayacağını düşünme, gülüp geçmek gibi davranışlar olmamalıdır.

Yaşıtlarına zorbalık yapan da maruz kalan çocuğun da psikiyatrik açıdan değerlendirilmesi gerekebilir. Çünkü akran zorbalığına maruz kalan mağdur çocuğun altta yatan özgüven eksikliği, kaygı bozukluğu, depresyon olup olmadığının değerlendirilmesi önemlidir. Hem bu rahatsızlıklara sahip çocukların zorbalığa maruz kalma ihtimali yüksek, hem de maruz kalındığında bu rahatsızlıkların oluşma ihtimali yüksektir. 

Yapılan araştırmalar zorbalığa maruz kalan çocukta baş ağrısı ve karın ağrısı gibi fiziksel belirtilerde, intihar düşüncelerinde artış oluştuğunu göstermektedir. Zorbalık yapan çocukta ise davranış bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu gibi tedavi edilmesi gerekli bir durumun olup olmadığını belirlemek önemlidir.

Aileler ve Toplum Ne Yapmalıdır?

Zorbalık sadece yapan ve yapılanı ilgilendirmez. Bu durum aileleri ve hatta tüm toplumu ilgilendirir. Çünkü sözel ya da fiziksel şiddet eylemi maruz kalınma ile artar.

Çocuk, evde ebeveynlerinin birbirine bağırdığını, hakaret ettiğini, hatta vurduğunu ya da dövdüğünü görüyor olabilir. Ya da çocuk, ebeveynleri tarafından dövülüyor ya da örneğin ufak hatalarda kolayca eleştiriliyor, başarısızlıklarında küçümseyici aşağılayıcı söylemlere maruz kalıyorsa kendisinin de zayıf gördüğü bir çocuk karşısında incitici söylemlere, şiddete başvurması ya da başkaları tarafından benzer tutumlara maruz kalması ihtimali vardır. Toplumsal şiddet de gerek aile içi gerek çocuklar arası şiddeti arttırmaktadır.

Stres, zorlu yaşam koşulları, kişilerin tedavi edilmemiş altta yatan depresyon, kaygı bozukluğu, öfke kontrol zayıflığı, özgüven eksikliği gibi etkenler bireylerin şiddete başvurmasını kolaylaştırmaktadır.

Öfke kontrolü tüm toplumda ele alınması gereken bir durumdur. Çocuklar, sokakta insanların birbirine bağırdığını, kurallara uyulmadığını gördükçe zorbalığa meyil etme riskleri artabilir. Toplumun ve toplumun bir örneği olan ailenin zorba tutumları yüceltici söylem ve davranışlardan kaçınması, mağdurların hak ettiğini düşünmemeleri çocuklar için koruyucu olacaktır. Farklılıklara tolerans ve empati ise zorbalığı azaltan etkenler arasındadır

Akran zorbalığına maruz kalan çocuklar mutlaka uzman bir psikiyatristten destek almalıdır.
Güncelleme Tarihi: 24 Şubat 2023
Yayınlama Tarihi: 15 Kasım 2018
Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
kaynağı değiştir]

Ruanda soykırımı 1994 yılında Hutu ve Tutsi etnik kökenleri arasındaki etnik şiddetle meydana geldi. Birincil savaşçılar Hutu'ydu; ancak, çoğu etnik çatışma çatışmasında olduğu gibi, tüm Hutular Tutsi'leri öldürmek istemedi. Mectilde adında bir kurtulan Hutu yıkımını şöyle tarif etti:% 10 yardım etti,% 30 zorladı,% 20 isteksiz ve% 40 istekliydi.[56] İstekli olanlar için bir ödül yapısı oluşturuldu. İstenmeyenler için bir ceza sistemi yürürlükteydi. Profesör Bhavnani'nin bu kombinasyonun, grup içi polisliğin uyguladığı davranışsal bir norm olduğunu savunuyor. Batılı lise öğrencileriyle ilişkili tipik akran baskısı yerine Tutsi ve Hutu'nun evli olduğu Ruanda soykırımı içindeki akran baskısı zorlama altında çalıştı. Mülkiyet yıkımı, tecavüz, hapsetme ve ölüm, soykırım yapmaya istekli olmayan veya Tutsi'yi şiddetten koruyan Hutu ile karşı karşıya kaldı.

Soykırım sırasında Tare köyünde 3426 örnek bir topluluğa bakıldığında McDoom, mahallelerin ve aile yapılarının, bir bireyin şiddete katılıp katılmayacağını belirlemeye yardımcı olan önemli mikro-alanlar olduğunu buldu. Yakınlık, sosyal etkileşim ve etki olasılığını artırır. Örneğin, Hutu (köyde bir saldırı planlayan veya yöneten herhangi bir kişi) için "seferber edici" bir ajanın evi gibi belirli bir noktadan başlayarak, 100 m'lik bir ikametgâhın yarıçapında yaşayan hükümlülerin oranı neredeyse iki kat mahkumlar için (çoğu, köylülerin suç işleyenlerin çoğuna kendi başlarına karar vermelerine izin veren yerel bir geçiş adaleti olan gacaca tarafından soykırımdan hüküm giymiş kişiler) mahkûm olmayanlar için olduğu kadar. Yarıçap arttıkça oran da azalır. Bu veriler "sosyal etki" nin rol oynadığını ima ediyor. Mahallelere bakıldığında, bir bireyin 100 metrelik yarıçap içinde yaşayan hükümlü faillerin oranındaki her bir yüzde puanlık artış için soykırıma katılma olasılığı% 4 daha fazladır. Ailesel yapılara bakıldığında, herhangi bir birey için, bireyin evindeki soykırım katılımcılarının oranındaki her bir yüzde puanı artışı, şiddete katılma şansını% 21 ila 25 oranında artırdı.[57]

Tabii ki, tüm durum biraz daha nüanslıdır. Vatandaşların sosyal işlerde hükûmet tarafından günlük yaşamlarının aşırı kontrolü, soykırımın yayılmasının hızını kolaylaştırdı ve başlangıçta soykırımda yer almak istemeyenlerin çözümünü bozdu. Birincisi, soykırımdan önce, Ruandalıların disiplin duygusu, rejim ve liderleri için övgü ve topluluk için bir dizi toplu faaliyet içeren haftalık umuganda (toplu çalışma) oturumları aracılığıyla tanıtıldı ve güçlendirildi. Otoriteye saygı ve çizginin dışına çıkma korkusu, soykırım öncesi Ruanda'nın güçlü kültürel değerleriydi ve bu faaliyetlere dahil edildi.[58] İkincisi, sosyal uygunluk değerleri sadece onlarca yıl arttı ve hem sosyal hem de siyasi tarzda soykırıma yol açtı. Köylülere tam olarak ne zaman ve ne yapılacağı söylendi ve uyum eksikliği göz önüne alındığında para cezasına çarptırılabilir. Bu faktörler, katliamın hızlı ilerlemesine yardımcı oldu.

En önemlisi, çeşitli nedenlerle gruplar arasında zaten etnik gerilimler vardı: arazi tahsisi (meraya karşı çiftçilik) ve Ruanda'nın ana ihracatının azalan fiyatları: kahve. Bu sorunlar daha önce var olan çatışmaların tarihiyle birleşti. Habyarimana yönetiminde İkinci Cumhuriyet'in getirilmesiyle, eski Tutsiler iktidardan derhal tasfiye edildi ve ırkçılık Hutu'nun çoğunluğunu meşru hükûmet gücünde tutmak olarak bir açıklama işlevi gördü.[59] Sonuç olarak, savaş geldiğinde Hutu, kendi akranlarına karşı ırkçılık kavramıyla zaten tanıştı.

Ruanda'daki bölünme yüzlerce yıl güçlendirildi. Kral Kigeli IV, Tutsi, 1800'lerde Belçika sömürgeciliği için tam zamanında Ruanda gücünü merkezileştirdi. Belçikalılar, farklı ırkların mesajını ilerleterek Tutsi erkeklerinin toplumda lider kalmasına izin verdi.[59]

Uygulamalar[değiştir kaynağı değiştir]

Holokost muhtemelen soykırımların en bilinenidir. 1940'larda, Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanyası, Avrupa'da yaşayan Yahudi halkına karşı II . Dünya Savaşı'nın sonunda yaklaşık altı milyon Yahudi öldürerek sistematik bir tasfiye başlattı. Bazı Almanların Holokost için suçlu olduğu açıktır; SS subayları ve askerleri açıkça Yahudi soykırımı satın aldı ve (Yahudileri saklamak için) infazcı, hapishane ve avcı olarak katıldı.[51] Bununla birlikte, daha geniş bir açıklama yapmak daha zordur - aşağıda görüldüğü gibi, tüm Almanlar Yahudileri öldürmek istemedi. Akran baskısı kavramını Holokost'a getirirken, Alman suçluluğuna karar vermek daha da zor.

Birincil konu kolektif sorumluluk ve inançlar etrafında dönmektedir. Bu nedenle, özellikle Christopher Browning ve David Goldhagen tarafından tutulan iki pozisyon var.

Browning'in Sıradan Adamları[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır