alan biliş yolları / Alan-Biliş Yolları | www.kpssevi.wordpress.com

Alan Biliş Yolları

alan biliş yolları

EDWARD CHACE TOLMAN VE İŞARET ÖĞRENMESİ

  • Tolman “Hayvanlarda ve İnsanlarda Amaçlı Davranış” adlı temel çalışmasında kuramını amaçlı davranışçılık olarak nitelendirmektedir. Daha sonra bu kuramı işaret geştalt ya da beklenti kuramı olarak adlandırmıştır. Tolman’ın öğrenme kuramı davranışçılık ile Geştalt’ı birleştiren bir kuramdır.
  • Tolman davranışçılığın objektifliğini benimsemiştir. Davranışların açıkça ölçülmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak davranışçıların davranışın bilişsel yönüne çok az değer verdiğini düşünmüştür.
  • Tolman’a göre davranış, amaçlı etkinliklerdir. Diğer bir deyişle, amaca yönelik etkinliklerdir. Örneğin, telefon etmek, su içmek ekmek satın almak gibi. Bu sırada yapılan kas hareketi önemli değildir. Önemli olan amaca ulaştıran etkinliklerdir. Labirent içindeki fare için amaç yiyeceği ilde etmek ise, onun yiyeceği arama davranışı yiyeceği buluncaya kadar sürecektir. Bu durumdaki farenin davranışı amaçsaldır.

 
* Tolman’a göre öğrenme temel olarak çevreyi keşfetme sürecidir. Organizma araştırma yoluyla belli bazı olayların , belirle başka olaylara yol açtığını yada bir işaretin, diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunları kullanarak amacına ulaşır.
* Tolman bir U-T kuramcısı değil, uyarıcı-uyarıcı kuramcısıdır. Bir çalışan saat 17.00 olduğunda bunu başka bir uyarıcı olan iş bırakma ve paydosun izleyeceğini öğrenir. Diğer bir deyişle saat 17. 00 olduğunda iş bırakma ve paydos beklentisi oluşur.
Radyonun ses düğmesi (U1) açıldığında(T1), radyonun sesinin (U2) duyulmasın beklenir. İşte etkinliği yapmadan önce bu üç terimli ilişki beklentidir.
* Yaşantı geçirilmeden önceki ilk geçici beklentilere “Denence” denir. Ve yaşantılar doğrulanır ya da doğrulanmaz. Denenceler doğrulandığında beklenti devam eder, doğrulanmadığında ise terk edilir. Örnek; Lezzetli bir çorba içmek beklentisiyle çorbacıya giren bir kişi tatsız tuzsuz bir çorba içmişse kurduğu denence doğrulanmamış demektir. Gelecek sefere bu çorbacıya gitmez.
* Tolman’a göre pekiştirme bir öğrenme değişkeni değildir. Yani öğrenme için önemli değildir. Örneğin; Radyoyu açma gerekmese de, radyoyu açtığı zaman radyonun çalacağını öğrenir. Bu yönde bir beklenti oluşur. Bu durum pekiştirme olmaksızın meydana gelir. Radyoyu açmak amaç olduğunda beklenti harekete geçirilir.

*Tolman’a göre öğrenme için güdülenme gerekli değildir. Bu noktada Guthrie ile aynı, Thorndike, Skinner ve Hull ile karşı görüşe sahiptir. Tolman’a göre güdülenme “algısal vurgulayıcı” olarak görev yapar.

*Tolman’a göre organizmaya çevreyi keşfetme imkanı verilirse çok sayıda uyarıcı tepki bağlaşımları kazanılabilir. (U1-T1-U2) Organizma bu kazandığı bilgiyi birbirinden ayrı bağımsız birimler halinde değil, organize edilmiş bilgiler halinde saklar. Organizmanın çevreye ilişkin organize edilmiş bu bilgi türüne BİLİŞSEL HARİTA adı verilmektedir.

 

–Bilişsel Harita: Çevreyle etkileşim sonucu organizmanın zihninde çevreye ilişkin organize edilmiş bilgi bütünleridir.  (Organize bilgi bütünü). Bilişsel harita Yer öğrenmesidir. Örnek: Üniversiteye yeni başlayan Serpil üst sınıftaki arkadaşı Gökçen’den, oldukça büyük olan kampüsü kendisine tanıtmasını ister. Gökçen birkaç önemli yeri gösterdikten sonra, “Kampüste bir süre yaşadıktan sonra gerektiğinde aradığın her yeri elinle bulmuş gibi bulabildiğini görüp şaşıracaksın.” der.

 

–Bilişsel Senaryo: Uzun süreli bellekteki işlemsel hafıza bilgileridir yani bir kişinin bir olayın nasıl gerçekleştiği hakkında bilinçli ve amaçlı bir şekilde öğrenilmemiş zihnindeki senaryodur. Örnek: Bir kişinin kız istemeye gittiğinde orada nasıl davranacağını zihnindeki bilişsel senaryosu sağlar.
Amaçlı Davranışçılık: İnsan ve hayvan davranışı amaçlarla ilgilidir. Davranış organizmayı amaca ulaştıracak şekilde değişen koşullara göre değişir. Örnek: Okula gitmek isteyen bir öğretmen her zaman tramvayı kullanmaktadır. Bir gün elektrik kesintisi yüzünden tramvay çalışmadığında okula gitmek için (amacına ulaşmak için) yürüyebilir, minibüse binebilir veya taksiye binebilir. Hangisi onu amacına daha çabuk ulaştırıyorsa bunu tercih eder.

 

En Az Çaba İlkesi: Organizmanın problemle karşılaştığında çevreyi tanıyarak veya bilişsel haritasını kullanarak kendini en kısa yoldan çözüme götüren yolu tercih etmesidir.

 

Bütüncül Davranış: Davranışı küçük parçalara ayırmak davranışın anlamını kaybettirir. Bütüncü davranışın ana niteliği amaçlı oluşudur. Örnek: Bir birey karşıdaki bir kişiye bir şey anlatırken anlatımı yarıda kesilirse karşıdaki kişi için hiçbir şey ifade etmeyebilir. Önemli olan bütünü anlatmasıdır. (Amaca doğru ulaşmak önemlidir.)

 

Beklenti: Organizma alacağı uyarıcı yada bir tepkinin arkasından bir başka tepki yada uyarıcı geleceğini bilip buna göre davranışı gerçekleştirmesi beklentidir. (Temelinde yine amaç vardır.)

 

Zihinsel Deneme – Yanılma: Organizma, seçimden önce seçme noktasında durup karar verme ögelerini bilişsel olarak gözden geçirdiği bu sürece zihinsel deneme – yanılma süreci denir. Bu süreç çözüme ulaşana kadar devam eder. Örnek: Labirentteki fare çözümü ararken seçme noktasında durup etrafa bakınır; sanki etrafında amaca ulaşmak için daha uygun alternatif bir yol olup olmadığını irdeler gibidir.  Gözlenebilir deneme – yanılma yerine bilişsel olarak birinci çözümü sonra sırasıyla diğerlerini denemektedir.

 
Ödül Beklentisi: Organizma problem durumlarında amaca ulaşmak için çaba sarfeder. Hangi yolu takip ederse ödüle ulaşabileceğini öğrenmek temel esastır. Ödül beklentisi doğrulanmadığında öğrenmenin gerçekleşmesi zordur. Ödül beklentisiyle ilgili ilk önemli gözlemlerden birisini Tinklepaugh (1928) yapmıştır.

Deneyinde maymunun gözü önünde iki kutudan birinin altına muz yerleştirilmiştir. Ancak,maymunun kutuyu ve muzu hemen alması engellenmiştir. Birkaç saniye sonra maymun hiç yanılmadan doğru kutuyu seçerek muzu almıştır. Bu davranış kazanıldıktan sonra,deneyin diğer aşamasında önce muz bir kabın altına saklanmış sonra maymun görmeden muz kabın altından alınarak yerine marul yaprağı konmuştur. Maymun yiyeceğin saklandığı doğru kabı bulmasına rağmen, tercih ettiği muz yerine marul yaprağını bulunca şaşkınlık ve kızgınlık göstermiş ,yiyeceği reddetmiştir.
Yer Öğrenme: Bu öğrenmeyi açıklayan deneyler,öğrenmenin başlangıçtan amaca doğru belli bir dizi içinde ilerlemeyip ,amacı bilerek ve hareketlerini de amaca yönelik olarak değiştirmek suretiyle sonuca ulaşıldığını gösteren deneylerdir. Organizma davranışlarını öğrendiği işaretlere göre düzenler. (Organizmanın içinde bulunduğu şartlara göre uygun alternatif davranışı seçerek amacı ulaşmayı öğrenmesi)

Gizil (örtülü) Öğrenme: Gizil öğrenme, performansa dönüştürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme, performansa dönüştürülünceye kadar bellekte saklanır. Bir başka deyişle, organizma bir öğrenme gerçekleştirir ancak o öğrenmeyle ilgili bir amaç ortaya çıkana kadar bellekte saklayarak, performansa dökmeden bekletir. Öğrenilen bilgiye ihtiyaç duyulduğu zaman da öğrenmeler performansa dökülür ve öğrenme gözlenebilir bir forma dönüşür. Çoğu zaman gizil öğrenmeler farkında olmadan da gerçekleşir.
Bir bakıma burada performansla öğrenme arasında bir ayrım yapılmaktadır. Öğrenme gerçekleşmiştir ancak henüz performansa dönüştürülmemiştir. Sözgelimi okuldaki kütüphaneye hiç gitmemiş olmasına karşın, kütüphanenin yeri sorulduğunda söyleyen yada kütüphaneye gitmesini gerektiren bir durum olduğunda kütüphaneyi hiç sormadan kolaylıkla bulabilen bir öğrenci gizil öğrenmeye örnek olarak gösterilebilir.

Gizil (Örtük) Sönme: Sönmenin davranışçı kuramlardaki gibi pekiştireç verilmemesiyle gerçekleştiğini kabul etmeyip sönmenin pekiştirilmeyen davranışı gözlemlediği için gerçekleşir. Örnek: Derste parmak kaldıran bir öğrencinin yeni gittiği okulda öğretmeninin sadece parmak kaldıranı değil parmak kaldırmayana da söz verdiğini görünce artık parmak kaldırma davranışını gerçekleştirmeyecektir.
Tolman’a Göre Öğrenme Türleri

a. Kateksis: Organizma içinde bulunduğu sosyo-kültürel özellikle göre belli dürtü durumlarını, belli nesneler ile ilişkilendirerek öğrenir.
Örneğin; Ülkemizde doğu Anadolu bölgesinde yaşayan bireyler açlığını etli yemek yiyerek, Karadeniz bölgesinde yaşayan bireyler hamsi balığı yiyerek giderme eğilimindedir.

Organizmanın belli dürtülerle belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmesine de olumsuz kateksis denir.
Örneğin; Müslümanlar aç olduklarında domuz eti yemeyi, Hindular ise inek eti yemeyi doğru bulmazlar.

  1. Eşdeğer İnançlar:Tolman’a göre öğrenmede fizyolojik dürtülerden çok sosyal dürtülerin doyurulması önemlidir. Bazen alt amaç, gerçek amaçla aynı etkiye sahip olduğunda alt amaç, eşdeğer inanç oluşturmaktadır. Örneğin; açlık susuzluk gibi fizyolojik dürtülerine göre, saygı ihtiyacının karşılanması daha önemlidir.

 

  1. Alan Beklentileri: Alan beklentileri, biliş haritalarının oluşturulduğu gibi yapılandırılır.

 

  1. Alan-Biliş Yolları: Alan-biliş yolu, bir problem çözme stratejisi olarak belli durumlarda algısal alanı düzenleme eğilimi olarak tanımlanır. Problem çözme stratejisinde önemli olan nokta, bir problemi çözmede etkin olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da kullanılmasıdır.

 

  1. Dürtü Ayırımları: Bu öğrenme türü, organizmanın kendi dürtü durumunu analiz etmesini ve buna uygun davranışta bulunmasını içerir.
  2. Hareket Biçimleri: Hareket biçimini öğrenme, bir eksiği gidermeye yöneliktir.

 

SOSYAL ÖĞRENME ÖĞRENME KURAMI (Bandura)

 

Bandura’ya göre gözlemleyerek öğrenme, sadece bir kişinin diğer kişilerin etkinliklerini basit olarak taklit etmesi değil, çevredeki olayları bilişsel olarak işleme tabii tutmasıyla kazanılan bilgidir. Bandura gözlem yoluyla öğrenmeile taklit yoluylaöğrenmenin birbirinin yerine kullanılabilecek iki kavram olmadığını savunur. Bandura’ya göre, gözlem yoluyla öğrenme, taklit unsurunu içermek zorunda değildir.

 

ÖĞRENMEYİ SAĞLAYAN İLKELER

 

1. Dolaylı Pekiştirme: Dolaylı pekiştirme, davranışı pekiştirilen modeli gözlemleyen bireylerin, modelin davranışını daha sıklıkla ve kısa sürede taklit ettiklerini ifade eder.

 

2. Dolaylı Ceza: Modelin olumsuz davranışlarının cezalandırılması, gözleyenlerin benzer davranışlarda bulunmalarını engeller. Bu durum, toplum içersindeki bireylerin kurallara uymalarını sağlama ve istenmeyen davranışlarını engellemede etkin rol oynar.

3. Dolaylı Güdülenme: Gözlenen davranışlar, bireyi bilgilendirmekle kalmaz, aynı zamanda onu elde etmeye de motive eder. Ancak, gözlenen davranış, olumlu bir şekilde sonuçlanırsa, gözleyen kişi o davranışı yapmak için istek duyar. Bunun dışında, gözlemci o davranışı başarabileceğine inanmalıdır.

 

4. Dolaylı Duygu: Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Birçok insan doğrudan kendileri bir zarar görmemelerine rağmen, fareden ve yılandan korkar. Bu korkuların nedeni, bu korkulara sahip model bireylerin gözlenmesidir. Model bireyler, ses, mimik, jest ve söylem bağlamında gözleyen kişiye birçok mesaj verir. Bunun sonucunda, modeli gözleyen kişi dolaylı yaşantı kazanarak, aynı korkulara sahip olabilir.

5. Model Özellikleri: Modelin davranışlarının sonuçlarıyla beraber, modelin özellikleri de model alma sürecini etkiler. Modelin özellikleri gözlemcinin özelliklerine ne kadar benzerse, gözlemci, modelin davranışına o kadar benzer davranış sergiler.

SOSYAL ÖĞRENME  KURAMIN İLKELERİ

1. Karşılıklı Belirleyicilik

Bireyin davranışı ve çevre, karşılıklı olarak etkileşim içersindedir ve bu etkileşimler bireyin sonraki davranışını belirler. Davranış çevreyi; çevre ise davranışı değiştirme potansiyeline sahiptir.

2. Sembolleştirme Kapasitesi

Bandura, insanların, dünyanın kendisinden çok bilişsel temsilcileriyle etkileşimde bulunduklarını; bilişsel temsilciler aracılığıyla dünyayı sembolik olarak gördüklerini savunur. İnsanoğlu, düşünce ve dili kullanma süreçleri sonucunda geçmiş, bugün ve gelecek yaşantıları kafasında tasarlayabilmektedir.

 

3. Öngörü Kapasitesi

Öngörü kapasitesi, gelecek için plan yapabilme kapasitesi olarak ifade edilir.

4. Dolaylı Öğrenme Kapasitesi

Dolaylı öğrenme kapasitesi, insanların, özellikle çocukların, genellikle başkalarının davranışlarını ve davranışlarının sonuçlarını gözlemleyerek öğrenmesidir.

SOSYAL BİLİŞSEL ÖĞRENME SÜREÇLERİ (Gözlem Yoluyla Öğrenme)

1. Dikkat Etme Süreci

Gözlem yoluyla öğrenmenin birinci aşaması modele dikkat etmektir. Birey, model alacağı etkinliklere dikkat edip, doğru bir biçimde algılamazsa, gözlem yoluyla öğrenme meydana gelmez.

 

2. Hatırda Tutma Süreci

Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekir. Gözlenen bilgi, sembolleştirilip kodlanır ve bellekte saklanır. Sembolleştirmeişlemi iki şekilde gerçekleşir. Bunlardan biri, bilginin zihinsel resimlere, imgelere, diğeri ise, sözel sembollere dönüştürülmesi ve saklanmasıdır.

 

3. Davranışı Meydana Getirme Süreci

Bu aşama öğrenilenlerin, performansa dönüştürülmesidir. Ancak bilişsel olarak öğrenilenlerin, davranışa dönüştürülebilmesi için, bireyin fiziksel ve psiko-motor özelliklerinin de uygun olması gerekir.

 

4. Güdülenme Süreci

İnsanlar, yeni davranışları ya da becerileri, gözlem yoluyla kazanabilirler, ancak onu gerçekleştirmeye motive oluncaya kadar ya da ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak sergilemeyebilirler.

**ÖZ YETERLİLİK

Bireyin, belli bir performansı göstermek için gerekli etkinlikleri organize edip, başarılı olarak gerçekleştirme kapasitesine ilişkin kendi değerlendirmesi öz yeterlilik olarak tanımlanır.

**ÖZ DÜZENLEME

Öz düzenleme, bireyin kendi davranışlarını inceleyip, kendi kriterleriyle karşılaştırarak, hükme varması ve gerekirse, davranışlarını kriterlerine uygun hale getirmesidir.

 

 

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

İlgili

Davranışçı kurama göre;

  1. Bütün davranışlar öğrenme ürünüdür.
  2. Davranışlar gözlenebilen, kaydedilebilen ve ölçülebilen eylem hareket ya da yanıtlardır.
  3. Öğrenme uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak gelişir ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirilir.

Kronolojik olarak tarihteki önemli davranışçı kuramcılar şu şekildedir.

Edward Lee Thorndike

Davranışçı okulun veya akımın ilk kuramcısıdır. Davranışçı kuram psikoloji tarihinin dördüncü akımı olarak bilinir. S. Freud psikanaliz ile ilgili ilk ve en çarpıcı adımlarını atarken Thorndike da 1898 ilk davranışçı deneyi yapıyordu. Onun ünlü kedi-kafes deneyi alanda büyük yankı uyandır ve başta Pavlov, Skinner, Tolman vs. gibi bir çok davranışçı bilim adamına ilham olmuştur. Psikanaliz ve Davranışçı akım aynı yıllarda yeşermeye başlamışlar denirse pek yanlış olmayacaktır.

Eğitim psikolojisinin babası olarak bilinen ilk mezun psikologlardan birisidir. Öğrenmenin temelini “Duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bağ oluşturur” önermesini ortaya atmıştır. bunu bağlam kuramı veya bağlaşımcılık teorisi ile açıklamıştır. Bu teori ile eğitimsel psikolojiye bilimsel bir yaklaşım getirmiştir. Thorndike, ayrıca çalışanlarla ilgili testler ve sınavlar geliştirerek, endüstriyel problemlerin çözümüne katkı sağlamıştır.

Thorndike’nin Öğrenmeye İlişkin Temel Görüşleri:
Bağlaşımcılık: onun sadece uyarıcı koşullar ve davranış eğilimleri değil, aynı zamanda uyarıcı ve tepkiyi bir arada tutan şeyin ne olduğudur. Thorndike, uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına inanmaktadır.
Deneme ve Yanılma: Thorndike’a göre öğrenmenin en temel formu deneme yanılma öğrenmesidir. İnsan ya da hayvan olsun, öğrenme durumunda olan organizma, belli problemlerle karşılaştığında kendisi amaca götürmeyen başarısız tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. O bu duruma seçme ve bağlama adını vermektedir.

Thorndike, çağrışımı, duygusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ ya da bağlaşım olarak görmektedir. Bu nedenle onun kuramı, bağlaşımcılık olarak adlandırılmaktadır.

Hazırbulunuşluk kanunu: bu yasa organizmanın belirli bir tepki veya davranış için gereken hazırlıklara sahip olup olmadığını ifade eder. Bu yasayı şu maddelerle özetleyebiliriz:
• Bir kişi etkinlik göstermeye hazır ise etkinliği yapması da ona mutluluk verir.
• Bir kişi etkinliği göstermeye hazır fakat etkinliği yapmasına izin verilmese bu durum bireyde kızgınlık yaratır.
• Bir kişi etkinliği yapmaya hazır değil ve etkinliği yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar.
Etki kanunu: 1930’dan önce: Eğer uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir, uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. Diğer bir deyişle, etki pekiştirilirse uyarıcı tepki arasındaki bağ güçlenir. Tepki cezalandırılırsa uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar.

1930’dan sonra: Uyarıcıya karşı yapılan tepki haz verici bir sonuç yaratırsa uyarım ve tepki arasındaki bağın gücü artmaktadır. Ancak, tepki tatmin edici bir sonuç yaratmazsa ya da cezalandırılırsa bağın gücüne hiçbir etkisi olmamaktadır. Pekiştirilme ile davranış biçimlendirilebilirken, cezalandırma, istenmeyen davranışı yok etmemektedir.
Thorndike’in etki kanunu, yani davranışın, sonuçları tarafından şekillendirildiği ilkesi, Skinner’in edimsel koşullama teorisinin temellerini oluşturmuştur.

İvan Petroviç Pavlov 

Pavlov, fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları ile psikofizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarını derinden etkilemiş bir bilim adamıdır. Her iki bilim dalının kurucularından sayılır. 1904 yılında fizyoloji ve tıp alanında Nobel Ödülü’nü kazanmıştır. Refleksler üzerine uzun yıllar çalıştı.

Pavlov’un klasik koşullanma çalışmaları davranışçı akımın en önemli öğrenme kuramı olarak bilinir. Onun ünlü klasik koşullanma deneyişu şekildeydi;

Bilim adamının denek olarak seçtiği köpeğe ilk olarak birkaç kez zil çalınır. Fakat köpek tepki vermez. Sonradan et verilir. Köpeğin salyaları akar. Sonra et ile birlikte zil çalınır. Daha sonra et verilmediği halde zil çalındığında köpeğin ağzının suyunun aktığı görülür. Şartlı ya da şartlandırılmış refleks denen olay da budur. Pavlov, bu davranışın, psikolojik etkinlikle özdeş olan yüksek düzeyde sinir etkinliğinin belirtilerinden biri olduğunu öne sürdü ve psikoloji alanında geçerli tek yaklaşımın deneysel yöntem olduğunu vurguladı.

Köpeklerle yaptığı çalışmalar sonucunda, temel tepkileri üç şekilde açıkladı:

  1. çevreden gelen her uyaran harekete geçirme veya engellemeye sebep oluyordu.
  2. harekete geçirme ve engellemeyle ilgili sinirlerle alakalı olan süreçler, beyinde bazı kurallara göre etkileşime giriyordu.
  3. sinir sistemlerinde doğuştan bireysel farklılık olduğuydu.

Refleks kavramıyla içgüdüyü açıklamış, içgüdülerin karmaşık reflekslerden oluştuğunu savundu. İnsanlardaki gurur, terbiye gibi süreçleri de şartlı reflekslerle açıklamaya çalıştı ancak başaramadı. Deneylerinde, aşırı stres altında kalan deneklerde deneysel nevroz oluştuğu görüldü.

KOŞULLAMA İLKELERİ

Bitişiklik: Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların art arda verilmesi durumuna “bitişiklik” deniyor.

Bilgilendiricilik : Klasik koşullamanın meydana gelebilmesi için koşullu uyarıcının, kendisinden sonra koşulsuz uyarıcının geleceğine ilişkin haber verici olmalıdır.

Pekiştirme: Koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir.

Sönme: Koşullu uyarıcının artık tek başına koşullu tepkiyi oluşturamamasına sönmedenir.

Genelleme: Ses ve et yeterince birlikte verilerek ete karşı yapılan tepki (salya) tek başına ses verildiğinde de orijinal sese benzer farklı tonda seslere de aynı tepki gösterilmektedir. Verilen sesler orijinal sese ne kadar benzerse o derece tepki verilir ya da tepki azalır.

Ayırt etme: Ayırt etmede, genellemenin tersine organizmanın koşullama sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunma eğilimidir.

Burrhus Frederic Skinner 

Amerikalı ruhbilimci, yazar, mucit, sosyal reform savunucusu ve şairdir. “Skinner’in kutusu” adıyla bilinen deneyiyle öğrenmede edimsel (vasıtalı, operant) koşullanmanın önemini ortaya koymuş, son dönemdeki en önemli psikologlardan biri olmuştur.

Davranışçı kurama göre “öğrenme” bireyin davranışındaki gözlemlenebilir bir değişmedir. Uyaran-tepki bağı önemlidir. Skinner’in dil edinim sürecine bakışında da davranışçı kuram etkili olmuştur. Ona göre insan davranışsal koşullar sonucu dili edinir. Diğer dil edinim teorilerinin aksine insanda konuşabilme yetisinin doğuştan var olmadığına inanan Skinner, dil edinim sürecini bir bina yapımına benzetir. Dil öğrenme mekanizmasının yerine olgusal olarak dili kavrama kabiliyetini koyar. Bu bağlamda dil edinim sürecindeki bir çocuğa “Rastlantısal olarak ortaya çıkan davranışın kazandırıldığı edimsel koşullanmanın edilgen öznesi” olarak bakar.

Ona göre iki tür davranış vardır. Tepkisel Davranışlar; Bir uyarıcı tarafından oluşturulan davranışlardır. Tepkisel davranışlar tüm refleksleri kapsar. Edimsel Davranışlar; Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur. Kendiliğinden ortaya çıkar ve sonuçları tarafından kontrol edilir

Edimsel Koşullama İlkeleri

Pekiştirici uyarıcının izlediği tepkiler tekrarlanma eğilimindedir. Pekiştirici uyarıcılar, edimsel davranışların meydana gelme oranını arttırır. Olumlu pekiştireçler, ortama konulduğunda belirli bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır.

Birincil Olumlu Pekiştireçler, organizmada fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasını sağlar ve öğrenmeye bağlı değildir. Klasik koşullanmadaki koşulsuz uyarıcıdır (Yiyecek-içecek, uyku, cinsellik, solunan hava gibi).

İkincil Olumlu Pekiştireçler, herhangi bir nötr uyarıcının olumlu birincil pekiştireçlerle ilişkilendirilmesiyle olumlu pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır.

Olumsuz pekiştireçler, ortamdan çıkarıldıklarında belirli bir davranışın yapılma olasılığını artıran uyarıcılardır. Birincil Olumsuz Pekiştireçler,organizmaya zarar veren yaşamı tehdit eden uyarıcılardır. İkincil olumsuz pekiştireçler, herhangi bir nötr uyarıcının birincil olumsuz pekiştireçlerle ilişkilendirilmesiyle pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır.

Ceza, organizmaya istemediği bir şeyin verilmesi ya da istediği bir şeyin verilmemesidir. Ceza, uygulandığı sürece, yapılmaması istenen davranış baskı altına alınmakta, ancak alışkanlıkları yok etmemektedir.

Sönme, edimsel koşullama ortamında pekiştirici uyarıcının kaldırılmasıyla davranış sıklığında bir azalma ve en sonunda edim düzeyine inme görülür, Pekiştirmenin yapılmamasıyla davranış, pekiştirilmeden önceki düzeyine düşer.

Kendiliğinden geri gelme, sönme olayından sonra, herhangi bir eğitim yapılmamasına ve ortama herhangi bir pekiştirici uyarıcı konmamasına rağmen davranışın kendiliğinden yapılmasına “kendiliğinden geri gelme denir. Ayırt edici uyarıcı, organizmanın hangi uyarıcılarda davranışı göstereceğini öğrenmesidir. Ayırt edici edim, sadece belli bir durumda yani belli bir ayırt edici uyarıcıya yapılan edimsel tepkidir.

Edward Chace Tolman

Tolman, akademik alanda ilerlemeyi tercih etmiş deneysel ve kuramsal kimya üzerinde çalışmalar yapmıştır, ilerleyen süreçte William James’in çalışmalarından etkilenen Tolman, Harvard üniversitesinde çalışmalarını sürdürmüştür. Burada Felsefe ve Psikoloji üzerine çalışan Tolman, bu arada Geştalt Psikolojisi ile de ilgilenmiş ve yaz dönemini, bir Gestalt Psikoloğu olan Koffka ile birlikte Almanya ‘da geçirmiştir.

Davranışçılığı ise insan ya da hayvan davranışlarının amaçlarını, niyetlerini göz önünde bulundurarak açıklamaya çalışmıştır. Tolman, davranışçıların, davranışı çok küçük birimlere bölüp, analiz ederken, bütünü gözden kaçırdıklarını savunmuştur. Bu nedenle Davranışçıların savunduğu gibi küçük davranış birimleri ile değil, bütüncü davranışlarla çalışmak gerektiğini üzerinde durmuştur.

Davranışları bir bütün olarak ele almayı amaçlayan bu kuram, davranışçılık ile gestalt kuramını birleştirmeye çalışır. Davranışın küçük adımlarla tek tek incelenmesinin bütünü kaçırmaya neden olacağını söyler. Bu kuram yöntem olarak davranışçıdır. Fakat davranış, amaç doğrultusunda bilişsel süreçlerle keşfedilir.

Tolman’ın bilişsel davranışçılık sisteminin odak noktası; bilinç yerine davranış, içgörü yerine nesnel gözlemdir. Watson’ın birimsel davranışçılığının (molecular behaviorism) tersine bütünsel davranışçılık (molar behaviorism) şeklindedir. ‘’Davranışların bütün içerisinde incelenmesi gerektiği ve tek tek parçalara bölünemeyeceği ’Bütünsel” (molar) terimi ile gündelik yaşamda her gün gözlemlenebilen bir çeşit küresel davranıştan bahseder. Davranışın akla yatkın, mantıklı bir bilimsel araştırma konusu olduğuna inanmış. Sistemini “Amaçlı Davranışçılık” (Purposive Behaviorism) olarak adlandırmış. İnsan ve hayvan davranışı amaca yöneliktir demiş.

Ara Değişkenler (Intervening Variables):

Tolman, basit uyaran-tepkiilişkisini tatmin edici bulmamış. Ona göre; psikolojik süreçler, uyaran ve tepki arasındaki ilişkiye müdahale eder ve davranışı ortaya çıkartır. Ara değişken ifadesi; davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden psikolojik süreçleri tanımlamaktadır Ara değişken örnekleri; bilişler, beklentiler , amaçlar, varsayımlar ve isteklerdir.

Tolman 6 çeşit öğrenmeden bahseder:

Kateksis:

Belli dürtü durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesine işaret etmektedir. Başka bir deyişle açlık, susuzluk gibi belli ihtiyaç (dürtü) durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğilimidir. ihtiyacın ortaya çıkması durumunda organizma bu uyarıcıları arama eğilimine girer. Örneğin, belli bir ülkedeki bireyler açlık dürtüsünü belli yiyeceklerle giderebilirler: Karadeniz bölgesinde yaşayan bir birey, genellikle açlığını hamsi balığı yiyerek giderme eğiliminde olabilir. Bir İtalyan açlığını gidermeyi makarna ile ilişkilendirmiş olabilir. Yani birey içinde bulunduğu sosyo-kültürel değerlere, inançlara bağlı olarak fizyolojik ihtiyaçların belli nesnelerle ilişkilendirerek öğrenir. Bu duruma “kateksis” denir.

a. Olumlu Kateksis: Bireyin içinde bulunduğu sosyo-kültürel değerlere, ihtiyaçlara bağlı olarak belli nesnelere dürtüsel ve tepkisel olarak yaklaşmayı öğrenmesidir. Örneğin, Hristiyanların domuz etini severek yemeleri, Karadeniz bölgesinde hamsinin çok tüketilmesi.

b. Olumsuz Kateksis: Bireyin içinde bulunduğu sosyo-kültürel değerlere, inançlara bağlı olarak belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmesidir. Örneğin; Hinduların inek, Müslümanların domuz etini yemekten kaçınmaları.

Eşdeğer İnançlar:

Alt düzeydeki bir amacın zamanla üst düzeydeki bir amaç gibi aynı etkiye sahip olması ve onun yerini tutmasıdır. Birey için ikincil nitelikteki ihtiyaçların birincil ihtiyaçlarla aynı değerde olmasıdır. Yüksek puan almanın saygı görmeye, paranın mutlu olmaya eşdeğer kabul edilmesi gibi. Tolman, bu öğrenme türünün, fizyolojik dürtülerden çok “sosyal dürtülerin” doyurulmasıyla, ilgili olduğunu düşünmektedir. Örneğin, ödev yaparken uykusuz kalmasına rağmen bir öğrencinin ödevi bitirdiğinde aldığı takdir, onun için uykusuzluk dürtüsü kadar önemlidir.

Alan Beklentisi:

Alan beklentileri, organizmanın geçmiş yaşantılarından, deneyimlerinden dolayı bir işareti (uyarıcı) gördüğünde bir sonrakinin onu izleyeceğini öğrenmesidir. Organizma, neyin neye götüreceğini öğrenir. Belli bir işaret gördüğünde onu belli bir diğer işaretin izleyeceğini bekler. Organizma bir işareti gördüğünde, bir sonrakinin onu izleyeceğini öğrenir. Örneğin elektrik düğmesine bastığımızda lambanın yanmasını bekleriz. Bu tür öğrenmeye Uyarıcı-Tepki (U- T) bağını öğrenme değil, uyarıcı-uyarıcı (U=U) bağını öğrenme denebilir. Bu tür öğrenmenin meydana gelmesi için tek pekiştirme, beklentinin doğrulanması için yeterlidir.

Alan Biliş Yolları:

Bir problem çözme stratejisi ya da yaklaşımıdır. Alan-biliş yolu, bir problem çözme stratejisi olarak belli durumlarda algısal alanı düzenleme eğilimi olarak tanımlanır. Problem çözme stratejisinde önemli olan şey, bir problemi çözmede etkili olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da kullanılmasıdır. Etkili alan-biliş yolları ya da problem çözme stratejileri, bu probleme benzer diğer problemlere de transfer edilir. Örneğin bir problemin çözümünde kullandığımız çözüm yolunu benzer bir problemin çözümünde kullanmamızda olduğu gibi

Dürtü Ayırımları:

Bu öğrenme türü, organizmanın kendi dürtü durumunu belirlemesini ve buna uygun tepkide bulunmasını kapsamaktadır. Örneğin; bir T labirentinde hayvana aç olduğunda bir yöne, susuz olduğunda diğer yöne dönme öğretilmiştir. Organizma, kendi dürtü durumunu açıkça belirlemedikçe onunla ilgili biliş haritasını kullanamaz. Organizma ihtiyacını bilmediğinde, amacını belirleyemez ve sonuçta da uygun davranışı gösteremez. Örneğin; sevgiye ihtiyaç duyan birisinin davranışı farklı olacaktır, yiyeceğe ihtiyaç duyan birisinin davranışı farklı olacaktır. Kısaca dürtü ayrımı farklı dürtülerin farklı davranışlara neden olmasıdır. “Yemek bulursan ye, dayak bulursan kaç” bu durumu anlatır.

Hareket Biçimleri:

Tolman kuramından esas olarak fikirlerin ilişkilenmesiyle ilgilenmiştir. Bu nedenle hareket biçimini öğrenme, bir eksiği gidermeye dönüktür. Organizma belirli olaylar karşısında nasıl hareket edeceğini öğrenir. Örneğin “cenazeye gidip ağlamalı, düğüne gidip oynamalı” sözü bu durumu anlatır.

İşaret Gestalt Kuramı

  • Tolman’ın öğrenme kuramı davranışçılık ile Gestalt’ı birleştiren bir kuramdır. 
  • Psikolojinin tamamen objektif bir bilim olmasını savunmuş, içe bakış yöntemini reddetmiştir.
  •  Onun davranışçılığı Thondike, Guthrie, Skinner ve Hull’dan farklıdır.
  • Tolman, insan ve hayvan davranışlarının, onların amaçları, niyetleri, bilgileri, düşünmeleri, planlamaları ve anlamlandırmalarıyla nasıl ilişkili olduğunu açıklamaya çalışmıştır. (Düşünce ile davranış arasındaki ilişki) 
  • Davranışçıların savunduğu gibi küçük davranış birimleriyle, hareketlerle değil bütüncü davranışlarla çalışmak gerektiğini savunmuştur. Davranışçıların, davranışı çok küçük parçalara ayırıp analiz ederken bütünü gözden kaçırdıklarını ifade etmiştir. 
  • Tolman’a göre davranış, amaçlı etkinliktir yani amaca yönelik etkinliktir. Ör. Çay içmek, okula gitmek gibi. 
  • Öğrenmede bilişsel süreçleri ilk ele alan psikologdur. 
  • Öğrenme, çevreyi keşfetme sürecidir. Organizma, araştırma yoluyla belli bazı olayların, belli başka olaylara yol açtığını ya da bir işaretin, diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunları kullanarak amacına ulaşır.
  • Organizma çevreden çok şey öğrenir ancak bu öğrendiklerini etkinlik olarak göstermez. Bu bilgiler onlara ihtiyaç duyuluncaya kadar bellekte kalır. 
  • ÖR: Bankanın yerini biliriz ancak bu bilgiyi ihtiyacımız olana kadar kullanmayız 
  • Öğrenme, uyarıcı-tepki bağından ziyade, uyarıcı- uyarıcı ilişkisidir. Ona göre uyarıcı – tepki arasında birde ara değişkenler ( organizmanın, amaçları beklentileri, tutumları ) vardır
  • Öğrenme şartlanma yoluyla değil, zihinsel süreçlerle gerçekleşir 
  • Öğrenmede gözlemin yeri önemlidir.

Amaçlı Davranışçılık: * Organizma bir uyarıcıya tepki verirken amacı doğrultusunda davranır. * Amaç sadece bir şeyi elde temek değil, birşeyden kaçmak ta olabilir.

Bütüncü (molar) davranış:  Bir davranışı tam olarak anlayabilmek için bir bütün olarak ele almak gerekir. Davranışı parçalara bölmek amacından saptırır.  Ör; Alinin derste neden arkadaşının kulağını çektiğini anlayabilmek için onun belkide sınıf dışında da bu tip davranışları yapıp yapmadığını gözlemlemek gerekir.

Tolmana Göre Öğrenme Süreci

Bilişsel harita: Kişi bir yerde dolaşırken farkında olmadan o şehirle ilgili bilişsel harita oluşturur. Ör: Şehirde hiç gitmediğimiz bir bankaya günü birinde işimiz düştüğünde sanki elimizle koymuş gibi hemen buluruz. Zira daha önceden zihnimizde onun yeriyle ilgili bilişsel harita oluşmuştur.

Yer Öğrenme:  Organizma geliştirmiş olduğu bilişsel haritaları sayesinde neyin nerede olduğunu öğrenir. Örnek: Kazanmış olduğumuz üniversitenin kampüsünde neyin nerede olduğunu farkına varmadan öğreniriz.

Zihinsel Deneme Yanılma: Problemle karşılaştığımızda bilişsel haritalarımızı devreye sokarız ve bu arada kısa bir düşünür sonra çözümü uygularız. Örnek: Yer öğrenmedeneyinde X yolu kapatılan fareler yol ayrımına geldiklerinde kısa bir süre duraklamış sonra Y yolunu tercih etmişlerdir.

En Az Çaba İlkesi: Bir engeli aşmak için en kısa ve kolay yolu devreye sokarız.  Örnek:Bir yere ulaşırken en kısa ve kolay yolu tercih ederiz , o yol bizi çözüme ulaştırmıyorsa , bu sefer en kısa ikinci yolu tercih ederiz.

Bilişsel Senaryo: İçinde yaşadığımız sosyal çevrede değişik davranış kalıpları ( bilişsel senaryolar ) oluştururuz. Örnek: Nerede nasıl davranacağımızı daha önceden oluşturduğumuz bilişsel senaryolara göre ayarlarız.

Ödül Belkentisi:  Organizma bir tepkiden sonra ödül alırsa gene aynı ödülü bekler. Verilmezse kızgınlık hissedebilir. Örnek: Bir maymun gözünü önünde kutunun altına muz konmuş maymun kutuyu kaldırıp muzu yemiştir. Diğer seferinde yine muz yemek amacıyla kutuyu kaldırdığında marulla karşılaşınca kızgınlık davranışları sergilemiştir.

Gizil (örtük) Öğrenme:  Bilinçsizce, farkında olmadan ve istemeden edinilen öğrenmelerdir. Buna göre, bazı öğrenmeler öğrenme amacı olmadan, hatta kişi farkında olmadan gerçekleşir. Yapılan çalışmalar, gizil öğrenmenin zihinsel imge ya da bilişsel harita olarak depolandığını göstermektedir. Organizma ilgili bir problemle karşılaştığı zaman bu haritalara başvurur ve onu kullanır.  Örnek:  Bir alışveriş merkezinde dolaşırken farkına varmadan bir çok mağazanın nerede olduğunu gizil bir şekilde bilişsel harita oluşturarak öğreniriz. 

Gizil (örtük) Sönme: Kazanılan davranışların artık pekiştirilmediğini gördüğümüzde örtük sönme gerçekleşir. Örnek: Söz hakkı almak için parmak kaldırmak gerektğini öğrenen Ali, başka bir sınıfta söz almak için parmak kaldırmayan öğrencileri gördükçe örük sönme gerçekleşir.

TOLMAN'A GÖRE ÖĞRENME TÜRLERİ

KATEKSIS (CATHEXES) ÖĞRENME: Kateksis, belli dürtü durumlarıyla belli nesneleri ilişkilendirme eğiliminin öğrenilmesine işaret etmektedir.  Organizma belli dürtü durumunda belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmişse, bu duruma “olumsuz kateksis" denmektedir. Örnek: Örneğin, belli bir ülkedeki bireyler açlık dürtüsünü belli yiyeceklerle giderebilirler: * Karadeniz bölgesinde yaşayan bir birey, genellikle açlığını hamsi balığı yiyerek giderme eğiliminde olabilir.

EŞDEĞER İNANÇLAR: Tolman, bu öğrenme türünün, fizyolojik dürtülerden çok "sosyal dürtülerin" doyurulmasıyla, ilgili olduğunu düşünmektedir. Örnek: Yüksek not alma algısı, öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir. Hatta arkadaşlarına aldığı notlardan söz etmese bile, öğrenci için A almak, sevilme ve kabul edilmeye eşdeğer olarak görülecektir.

ALAN BEKLENTİLERİ: Alan beklentileri, biliş haritasının geliştirildiği gibi oluşturulmaktadır. Organizma, neyin neye götüreceğini öğrenir. Örneğin; belli bir işaret gördüğünde onu belli bir diğer işaretin izleyeceğini bekler. Bu öğrenme türüne Uyarıcı-Tepki (U- T) öğrenme değil, uyarıcı-uyarıcı (U=U) öğrenme denmişti. Organizma bir işareti gördüğünde, bir sonrakinin onu izleyeceğini öğrenir. Bu tür öğrenmenin meydana gelmesi için tek pekiştirme, beklentinin yani denencenin doğrulanmasıdır. Örnek: Kapı açıldığında öğretmenin gireceğini bekleriz.*  Sofra hazırlanınca, kaşıkların ekmeklerin geleceğini bekleriz.

ALAN-BİLİŞ YOLLARI: Alan-biliş yolu, bir problem çözme stratejisi yada yaklaşımıdır. Problem çözme stratejisinde önemli olan şey, bir problemi çözmede etkili olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da kullanılmasıdır. Etkili alan-biliş yolları yada problem çözme stratejileri, bu probleme benzer diğer problemlere de transfer edilir. * Tolmanın en az güvenli olduğu öğrenme türüdür. Örnek: Bir problemi çözerken izlediğimiz stratejiyi bir başka benzer problemle karşılaşınca dadevreye sokarız.

DÜRTÜ AYIRIMLARI:  Bu öğrenme türü, organizmanın kendi dürtü durumunu belirlemesini ve buna uygun tepkide bulunmasını kapsamaktadır. Örneğin; bir T labirentinde hayvana aç olduğunda bir yöne, susuz olduğunda diğer yöne dönme öğretilmiştir.  Örneğin; sevgiye ihtiyaç duyan birisinin davranışı farklı olacaktır, yiyeceğe ihtiyaç duyan birisinin davranışı farklı olacaktır.

HAREKET BİÇİMLERİ: Tolman kuramından esas olarak fikirlerin ilişkilenmesiyle ilgilenmiştir. Bu nedenle hareket biçimini öğrenme, bir eksiği gidermeye dönüktür.

AMAÇLI DAVRANIŞÇILIKamaçlı davranışçılık nedirBÜTÜNCÜ (MOLAR) DAVRANIŞGİZİL ÖĞRENMEİŞARET GESTALT KURAMIKATEKSIS (CATHEXES) ÖĞRENME:kpssTOLMAN

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır