albert dürer eller / Albrecht Dürer'in Dua Eden Eller'i - Oggito

Albert Dürer Eller

albert dürer eller

Albrecht Dürer, 21 Mayıs 1471’de Almanya’nın Nürnberg şehrinde doğdu. 18 çocuklu ailenin üçüncü çocuğuydu. Adaşı olan babası 1455’de Macaristan’dan Almanya’ya göç etmişti. Dürer okul yılları sonrasında 1484’te babasının kuyumcu dükkânında çalışmaya başladı. Babasından kuyumculuk, çizim ve sanatın temellerini öğrendi. Çizimdeki üstün yeteneği kısa sürede ortaya çıktı.

Leonardo da Vinci’nin “Vitruvius Adamı”ndan sonra dünyanın en popüler ikinci çizimi olan “Dua Eden Eller” eskizi bu haftanın seçilen tablosudur.

Viyana’daki Albertina’nın baş küratörü Christof Metzger, çizimin Dürer’in kendi ellerini tasvir ettiğini ve “sanatçının yeteneklerini tanıtmak için” üretildiğine inanıyor. Sanat tarihçileri her zaman Dua Eden Eller’in, eski bir eser için ön çalışma olduğuna inanmışlardır.

Yüzyıllar boyunca Heller’ın orta panelindeki havarinin figürü için hazırlık niteliğinde bir çalışma olduğuna inanılıyordu (çalışmayı görevlendiren Frankfurt’un tüccarının ismini almıştır). Ancak Christof Metzger, sanatçının yeteneğini tanıtmaya yönelik bitmiş bir çalışma olduğuna dair devrimci bir teori ortaya koydu. Dürer’in neden boyalı bir eserde ufak bir detay için küçültülebilecek şekilde sonlandırılmış bir çizim yapmakta zorlandığını merak ediyor. Fakat şimdilik bir cevap ortaya koyamıyorlar.

Araştırmacı, “Çalışma bir gözlem mucizesini temsil ediyor ve sadece bir ön çalışma olamayacak kadar iddialı.” “Dürer, atölyesinde ziyaretçilerine Tanrı’nın verdiği yeteneğin bir örneği olarak göstermek için usta bir çizim yaptı” şeklinde konuşmuştur.

Başka bir hikâye ise bize eller hakkında şunu anlatmaktadır:

Albrecht, 18 çocuklu bir ailenin resimle ilgilenen 2 erkek çocuğundan birisidir. İki kardeşin de resme karşı olağanüstü ilgileri ve yetenekleri var. Her ikisi de sanat okuluna gidip büyük bir ressam olma hayali kuruyorlar. Aile ise bu durum karşısında çaresiz. Madencilik yaparak geçinmeye çalışıyorlar. Bu durum karşısında iki kardeş kendi aralarında kura çekmeye ve kazananın sanat okuluna gitmesine, geride kalanın daha çok çalışıp diğer kardeşi okutması yönünde bir karar alıyorlar. Albert ve Albrecht arasındaki bu kurada biri okula gidecek diğeri ise onu okutabilmek için çalışacaktır. Bunu dönüşümlü olarak yapmaya sözleştiler.

Kurayı kazanan Albrecht okula gider ve bütün öğretim görevlilerini kendine hayran bırakarak çok büyük başarılar elde eder. Okulu birincilikle bitirdiğinde yöredeki bütün okullarda ismi bilinmektedir. Eve büyük bir gururla döner. Ailesi Albrecht’in onuruna güzel bir yemek verir. Kendisini öven konuşmalardan sonra Albrecht söz alır ve kendisine bu başarıları yaşatan kardeşine teşekkür eder. Şimdi sıranın kardeşinde olduğunu ve okumaya göndereceği kardeşi için madende çalışmaktan büyük gurur duyacağını söyler. Kardeşinin yanıtı ise;

“İmkansız sevgili kardeşim! Seni okulda okutabilmek için çalıştığım senelerde bütün parmaklarım madende defalarca kırıldı ve değil kalem tutmak, senin şerefine şu şarap kadehini bile zor tutuyorum.” şeklindedir.

Kardeşinin durumuna hakikaten üzülen Albrecht ise kendisini dünyanın en ünlü ressamları arasına sokan o ellerin, kardeşinin ellerinin resmini çizer.

Kaynakça: https://arthive.com/news/4113~Retrospective_of_Drer_in_Vienna_The_Young_Hare_Praying_Hands_and_selfportraits_take_centre_stage – http://www.edebiyatparki.com/2017/12/albrecht-durer-dua-eden-eller-resim.html

Yazıyı beğendiyseniz bu da ilginizi çekebilir.

Haftanın Tablosu: Yaş 28’in Otoportesi, Albrecht Dürer (1500)

Bugün usta ressam Albrecht Dürer’in resimleri sayılı müzelerde boy gösteriyorken, en ünlü eseri olan Dua Eden Eller’in trajik bir öyküsü var. Öyle ki öyküsü 500 yıl geçmesine rağmen tablonun hala konuşulmasını sağlıyor.

Yıl 1400’leri gösterdiğinde Almanya’nın Nuremberg kentinde iki kardeş arasında hararetli bir tartışma geçiyordu. Bu iki kardeş dönemin şartlarına göre bile çok kötü sayılabilecek bir durumda dünyaya gelmişti. Albrecht ve Albert toplamda 18 kardeş ile birlikte çalışmaktan beli bükülmüş bir babanın çocuklarıydı. Bu iki kardeş kimi zaman karın doyurma pahasına işlerde çalışıyor, aile yine de çoğu zaman aç kalıyordu. Babanın durumu ise daha kötüydü, çünkü günün büyük kısmını zor işlerde çalışarak geçiriyordu.

Albrecht ve Albert’in ise başka bir hayali vardı. İki kardeşte resimdeki yeteneklerini geliştirmek ve dünyaya adlarını duyurmak için sanat akademisine gitmek istiyor, fakat babanın durumunun yetmeyeceğini adları kadar iyi biliyorlardı. Uzun süren tartışmalar nihayetinde bir gece karar vardılar. Yazı tura atılacaktı, iki kardeşten biri kazanırsa sanat akademisine gidecek, diğeri ise sanat akademisinin parasını ödemek için dört yıl boyunca maden ocaklarında çalışacaktı. Dört yılın ardından ise mezun olan kardeş eğer başarılır olabilirse o parayla kardeşini okutacak, bu olmasa bile onun maden ocaklarında çalışıp kardeşini sanat okuluna yollama sırası gelecekti. Çok keskin bir adalet kurulmuştu gibi gözüküyordu.

Uzun bekleyiş ardından Albrecht Durer paranın doğru yüzünü tahmin etti ve merkezdeki sanat akademisine gitti. Dört yıl boyunca orada kuzeyli olmanın getirdiği ayrıntıcılıkla birlikte bir çok insanı etkileyecek resimler yaptı. Öyle ki mezun olmadan hatırı sayılı para biriktirmişti. Dört yıl boyunca ise kardeşi Albert maden ocaklarında çalışarak, Albrecht’i okutmuştu. Sözünü tutmuştu.

Albrecht ise sonunda mezun olmuş ve evin yolunu tutmuştu. Aile yine büyük bir masa etrafında yemek yerken, sarılmalar ve uzun konuşmalar ardından Albrecht kardeşine artık sıranın onda olduğunu, dört yıl boyunca onu okuttuğu için yaptığı fedakarlığı dillendiriyordu. Fakat Albert için işler dört yıl boyunca ters gitmişti. Kardeşine artık sanat akademisine gitmesinin imkansız olduğunu, dört yıl boyunca madenlerde çalıştığı için her parmağının birden fazla kırılıp ezildiğini söylüyordu. Son zamanlarda ise artık bir bardağı bile doğru tutamazken, bir fırçayı doğru tutamayacağını büyük bir kabullenişle anlatıyordu.

Albrecht ise bu cevapla birlikte kardeşine sarılmış ve o ünlü Dua Eden Eller’i yapmıştı. Bu el kardeşinin ellerinden başkasına ait olamazdı. Kardeşinin dört yıl boyunca yakaran ve dua eden elleri sayesinde Albrecht hayaline kavuşmuştu. Kardeşinin o kırık, ezilmiş ama aynı zamanda kusursuz sayılabilecek derecede keskin hatlı ellerini muazzam bir ustalıkla resmetmişti.

Bu yüzden Dua Eden Eller esasında çatışmanın, vefanın ve yakarışın izlerini birlikte taşıyor. Albrecht’in ellere yüklediği o derin anlam bu duyguların karışımı ile ortaya çıkıyor. Bu duygunun mimarı ise iki kardeşin duygularının harmanı. Çünkü Albert asla kardeşini yarı yolda bırakmamış bu fedakarlığı sonuna kadar sürdürmüştür. Ve kim bilir iki kardeşin yazı tura atarken ki ettikleri dualar belkide kabul olmuştur. Evet Albrecht ünlü bir ressam olmayı istiyordu. Kardeşi Albert ise aynı hayale sahip olmasına rağmen belki olamadı ama bugün neredeyse Albrecht’den daha ünlü olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü iki kardeşin bu güzel ama aynı zamanda hüzün barındıran gerçek hikayesi böylesine kusursuz sayılabilecek bir eseri meydana getirmiş, dahası ona yükledikleri anlam sayesinde eser ölümsüzleşmiştir.

Tüm bu olanları düşündüğümüzde ise tek bir özet çıkıyor ortaya. Gökyüzüne bakan iki el, iki kardeş ve iki dua. Sonuç; unutulmayacak bir eser..

Güzelliğin ne olduğunu bilmiyorum; ama gerçekten sanat, tabiattadır; kim onu çekip çıkarırsa onundur.

-Albrecht Durer

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

Birçoğumuz 1471-1528 yılları arasında yaşamış, Alman ressam Albrecht Dürer’in Dua Eden Eller (Praying Hands) isimli eserini biliriz. Bu eserin doğuşuna neden olan hikâyesi ise oldukça hüzünlüdür.praying_hands_albrecht_durer

On beşinci yüzyılın başlarında, Nurnberg yakınlarında oldukça fakir bir aile yaşardı. On sekiz çocuklu ailenin reisi oldukça mütevazı kazancını çocuklarına yetirmek için günde on sekiz saate yakın çalışırdı. Gerektiğinde konu komşudan yardım da gelirdi.

On sekiz kardeşten ikisi, Albrecht ve Albert, bu umutsuz durumlarına rağmen, kalplerinde gizliden gizliye bir hayâli büyütürlerdi. Her ikisi de usta bir ressam olmak istiyordu; ama babalarının kendilerini şehirdeki sanat akademisine gönderemeyeceğini gayet iyi biliyorlardı.

Günler, geceler süren tartışmalardan sonra iki kardeş ortak bir karar aldılar. Yazı tura atmaya karar verdiler. Yazı turada kaybeden maden ocağında çalışacak, kazandığı ile kazanan kardeşinin sanat akademisindeki masraflarını karşılayacaktı. Sonra da kazanan kardeş, dört yıl sonra mezun olduğunda, ya resimlerini satarak ya da gerekirse madende çalışarak diğer kardeşi okutacaktı.

Bir sabah fısıltılı dualar eşliğinde yazı tura attılar. Yazı turayı Albrecht kazandı ve Nurnberg’deki sanat akademisinin yolunu tuttu.
Albert ise maden ocağının yolunu tuttu. Dört yıl boyunca kardeşine para gönderdi.

Albrecht’in karakalem ve yağlıboya resimleri akademide hemen herkeste hayranlık uyandırmıştı. Öyle ki daha mezun olmadan hatırı sayılır paralar kazandı.

Genç sanatçı mezun olup köyüne döndüğünde, kalabalık ailesi evlerinin verandasında yemekteydi. Uzun sohbetlerin ardından, Albrecht ayağa kalktı, kardeşi Albert’in elinden tutup kendisine yaptığı eşsiz iyiliği anlattı.
Albrecht, Albert sayesinde hayallerini gerçekleştirmişti. Sonra sözlerini şöyle tamamladı:

”Ve şimdi, benim fedakâr kardeşim Albert, sıra senin. Şimdi Nurnberg’e gidip hayallerini gerçekleştirebilirsin. Masraflarını ben karşılayacağım.”

Herkesin gözü Albert’e döndü. Albert, oldukça solgun yüzünü yıkayan gözyaşlarını gizlemeye gerek görmeden, başını “hayır, hayır!” anlamında sağa sola sallıyordu. Albert, sonunda kalktı ve gözyaşlarını sildi. Kardeşlerinin, anne babasının yüzlerinde gezdirdi gözlerini. İki elini de sağ yanağına yapıştırıp yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

“Hayır, kardeşim. Nurnberg’e gidemem. Benim için artık çok geç. Dört yıllık maden işçiliği ellerime neler yapmadı ki! Her parmağım en az bir kere ezilip kırıldı. Son zamanlarda, sağ elimde dayanılmaz romatizma ağrıları da başladı. Bir bardağı bile zor tutuyorum. Nasıl olur da karakalem, yağlıboya çalışırım ki?.. Parmaklarım fırça tutacak inceliği çoktan kaybetti. Hayır, kardeşim, hayır… Benim için artık çok geç.”

Bu buruk konuşmanın üzerinden 450 yıldan uzun bir süre geçti. Bugüne kadar Albrecht Durer’in yüzlerce portresinin yanı sıra karakalem, suluboya, yağlıboya resimleri dünyanın sayılı müzelerinin duvarlarını süsledi. Fakat bunlar içinde hiçbiri Albrecht Durer’in o günkü yemekten sonra yaptığı karakalem çalışması kadar ünlü olmadı. Bugün yeryüzünde birçok çalışma masasının üzerini süsleyen, birçok duvarda asılı duran bu resim Durer’le eşleştirildi; hatta Durer’den daha çok bilinir oldu.

Albrecht Durer, kardeşi Albert’in kendisi için gösterdiği feragati resmetmeye niyetlendi. Kardeşinin maden ocağında çalışmaktan eğri büğrü olmuş parmaklarını ve kırış kırış avuçlarını bütün detaylarıyla çizdi. Resimde Albert’in ince parmakları göğe doğru yönelmişti. Avuçların içi sanki gökten bir yağmur bekliyormuşçasına açıktı. Durer, bu çalışmasına basitçe “Eller” adını verdi. Fakat insanlar, böylesine açık avuçlara ve göğe yönelmiş parmaklara her kalbin içini ısıtan bir sırrı doldurdular.

Bozuk para yere düştüğünde, Albrecht’in sanatçı olma duası, Albert’in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti. Durer’in “Eller”i, böylece, “Dua Eden Eller” olarak anıldı..

Dünyalılar

FacebookTwitterLinkedInMessengerMessengerWhatsAppTelegramYazdır

Dua Eden Eller resmi Albrecht Dürer tarafından yapılan resimdir. Bu resim 16. yüzyılın başlarında yapılmıştır. Ressam Dürer bu resmi kendi hazırladığı mavi bir kağıda çizmiştir. Çizimde mürekkep ve kalem kullanılmıştır. Resim aslında kilisenin sunağı için yapılmıştır ancak çıkan bir yangında bu resimler maalesef yok olmuştur. Günümüzde kilise resimleri olmasa da Dürer’in Dua Eden Eller resmini taslak olarak çizdiği eser bulunmaktadır.

Resmin orijinal taslağı Viyana’da Albertina Müzesinde sergilenmektedir. Ayrıca yangında hasar görmüş resimlerin bir de kopyaları yapılmıştır. Jobst Harrich’in yaptığı bu kopyalar içerisinde Dua Eden Eller de bulunmaktadır. Bu kopyalar günümüzde Frankfurt’ta, Stadel Müzesindedir.

dua eden eller eseri ve hikayesi

Dua Eden Eller Eseri Ve Hikayesi

Albrecht Dürer’in çizdiği bu eller sanat dünyasında birçok tartışmaya konu olmuştur. Sanatçının bu eller ile anlatmak istediği ve ellerin kime ait olduğu gibi konular bu eserin günümüzde bile ilgi çekmesini sağlamaktadır. Peki bu eller arkasında yatan hikaye nedir?

Albrecht Dürer, ailenin 18 çocuğunun arasında 2 erkek çocuktan biridir. Erkek kardeşi Albert ile sanata meraklıdır ancak bu kocaman aile kıt kanaat geçinmektedir ve iki çocuğu okutmaya yetecek paraları yoktur. Bunun üzerine iki kardeş aralarında bir anlaşma yaparlar. Kura çekecekler ve kazanan kişi sanat okuluna gidecektir ve diğer kardeş de madende çalışıp kardeşinin okumasına destek olacaktır. Ardından okulu bitiren ve sanatçı olan kardeş eserlerini satarak para kazanacak ve diğer kardeşini okutacaktır.

Kura çekilir ve sanat okuluna Albrecht gider, erkek kardeşi Albert da madende çalışarak kardeşinin okumasına katkıda bulunur. Aradan yıllar geçer, Albrecht sanat eserlerini satarak para kazanmaya başlar. Kardeşinin yanına giderek sıranın ona geldiğini ve artık sanat eğitimi alabileceğini söyler. Nitekim işler planlandığı gibi gitmemiştir. Yıllardır madende çalışan Albert’ın elleri nasır tutmuş, parmakları defalarca kırılmış ve sağ elinde romatizma başlamıştır. Albert artık narin çizgiler çizecek ellerinin olmadığını ve sanat eğitimi almasının boşuna olduğunu söyler.

Bu hikayeye göre Dua Eden Eller çizimindeki eller Albert Dürer’e aittir. Kardeşinin yıpranmış ellerini model alan Albrecht Dürer, artık resim yapamayacak olan kardeşinin ellerindeki trajediyi de eserinde yansıtmıştır. Ancak bu hikaye tartışmalıdır. Bu eserdeki modelin kim olduğu hala bilinmemektedir. Bu eserin çiziminde Albrecht Dürer’in kendi ellerini model aldığını söyleyenler de vardır.

dua eden eller çiziminin önemi

Dua Eden Eller Çiziminin Önemi

Bu sanat eserinin önemi sadece trajik hikayesinden gelmiyor. Bu çizim Dürer’in sanat anlayışını çok güzel bir şekilde ortaya seriyor. Sadece taslak olarak çizdiği bu eser olabildiğince ayrıntı içermektedir. Öyle ki ellerin oranı ve detayları neredeyse gerçek bir el kadar başarılıdır.

Albrecht Dürer tanrının yarattıklarının karmaşık özelliklerine hayranlık besleyen bir sanatçıdır. Bu nedenle eserlerinin çoğunda tanrının yaratıcılığından esinlenerek çizdiği hayvan ve bitki unsurları bulunur. Dua Eden Eller çiziminde tanrının yarattığı bir elde gördüğü bütün karmaşık detayları başarılı bir şekilde yansıtmıştır.

Dua Eden Eller çizimi sadece başarılı tekniğiyle değil aynı zamanda manevi sembolüyle de ön plana çıkar ve önemli görülür. Bu eser tanrıya olan yakarışın bir sembolü haline gelmiştir. Öyle ki pek çok kişi bu çizimi bir sembol olarak kullanmıştır.

Duydunuz Mu? Borticelli’nin Venüs Ve Mars Tablosu

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır