ali haydar efendi bediüzzaman / Üstad Bediüzzaman ve Mahmut Hocaefendi - YENİ ASYA

Ali Haydar Efendi Bediüzzaman

ali haydar efendi bediüzzaman

İslâm Âlimleri Gözünde Bediüzzaman Hazretleri

Bediüzzaman Hazretleri, seksen üç senelik hayatı boyunca pek çok âlim zatlarla görüşmüş, onlar üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Bu bölümde eski ve yeni, Türkiye’den ve İslâm Dünyası’ndan meşhur âlimlerin, fikir adamlarının Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hakkındaki beyan ve tesbitlerini takdim edeceğiz.

İstanbul’da yaşamış büyük Nakşî evliyalarından olup 1847’de Erbil’de dünyaya gelmiştir. 1930’da 83 yaşında bir pir-i fânî iken, zulmen yargılandığı Menemen davası sırasında kaldırıldığı hastahanede vefat etmiştir. Bu zat bir gün, talebelerine Bediüzzaman hakkında şöyle der:

“İstikbalde, gençlere iman davasında çok büyük hizmetler yapacak. Ama hala kendisi bunu bilmiyor.” “O geleceğin İmam-ı Rabbanisi olacaktır” [1]

Osmanlı son dönem büyük âlimlerinden, “Hak Dini Kur’ân Dili” isimli meşhur tefsirin müellifi ve Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye âzâlarındandır. Be­di­üz­za­man’la akran olup 1942 yılında İstanbul’da vefat eden Elmalılı Hamdi Yazır Efendi, Üstad Bediüzzaman hakkında şöyle demiştir:

Bediüzzaman berrak sular gibi temiz bir vicdana, çok güzel bir ruha sahip bir zat idi. İstanbul âlimlerinin gözü öyle bir âlim görmemiştir.” [2]

İstiklal Marşımızın şairi olan Mehmed Akif Ersoy, aynı zamanda Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye âzâlarındandı. Bir gün, edebiyatçıların bulunduğu bir sohbet meclisinde, Bediüzzaman hakkında şu ifadeleri kullanır:

Viktor Hugolar, Şekspirler, Dekartlar edebiyatta ve felsefede Bedi­üz­za­man’ın bir talebesi olabilirler. Darü’l-Hikmet’te iken, Bediüzzaman söze başladı mı, biz hayran hayran onu dinlerdik.” [3]

Büyük bir âlim olup Osmanlı’nın son şeyhü’l-İslâmlarından birisi olarak vazife yapmış, baskılar sonucu Mısır’a hicret etmek zorunda kalmıştır. Orada okumakta olan Türk talebelerle sohbetleri esnasında Bediüzzaman’dan bahsederek şöyle der:

Biz onun gibi cihad yapamadık. Biz nefsimizi ve rahatımızı sevdik. O zorluklara katlandı. Kendisine sevgimiz ve saygımız çoktur. Memleketimizde İslâmî iman hareketini başlattı. Bütün bunlar onun sebatının bir neticesidir.” [4]

1870 yılında Ahıska’da dünyaya gelmiş, 1960’da İstanbul’da vefat etmiştir. İlim tahsilini İstanbul’da tamamladıktan sonra tasavvufa intisap ederek İsmet Efendi Dergâhı’nın şeyhi olmuştur. Uzun yıllar İslâm’a hizmet eden bu mübarek zat, Bediüzzaman hakkında talebesi Emin Saraç Hoca’ya şunları anlatmıştır:

“Bediüzzaman İstanbul’a ilk geldiğinde birçok âlimler gibi ben de (ziyaretine) gittim. Kapısında, ‘Burada her suale cevap verilir, kimseye soru sorulmaz’ yazılıydı. Mutavvel’den çok zor bir sual hazırladım. Tereddütsüz ve çok isabetli en doğru cevabı verdi. Gördüğüm en zeki insanlardandır.” [5]

Erzurum’da 1884 yılında dünyaya gelen Ömer Nasuhî Bilmen Hoca Efendi, memleketimizde fıkhî sahada büyük hizmetlere vesile olmuş, “Büyük İslâm İlmihali” gibi kitablar te’lif etmiştir. 1960 sonrasında bir dönem Diyanet İşleri Başkanlığı da yapan Hoca Efendi, Bediüzzaman Hazretleri hakkında şu kanaatlerini kendisi ile görüşenlere aktarmıştır:

Bediüzzaman ile Darü’l-Hikmeti’-İslâmiye’de tanışmıştım. Bütün İstanbul ulemâsının takdirlerini kazanmıştı.Doğrusu ilm-i kelamda bir tecdit (müceddidlik) hareketi yaptı. İmanın bütün rükünlerini kemal-i vuzuhla ortaya koydu… Bizim yazdığımız kitablar ondan bundan araştırma ile tetkik ve tahkik etmekle olur. Ama onun kalbine üflüyorlardı. O bizde yok.” [5]

1887 yılında Balıkesir’de doğmuş bir ilim ve fikir adamıdır. Kur’ân’a üç ciltlik bir meal yazmıştır. Kurtuluş Savaşı Meclisi’ne Balıkesir mebusu olarak katılmıştır. Kendisi Bediüzzaman için şöyle demiştir:

Biz rahat döşeklerinde uyurken o, Allah yolunda, Resulüllah izinde bütün işkence ve hapislere rağmen İslâm’ı savunuyordu. Ne yazık ki, hiç birimiz onun gibi olamadık.” [6]

Konya’nın Hâdim ilçesinde 1861’de dünyaya gelen, Hulâsatu’l Beyan Tefsiri’nin sahibi âlim bir zattır. Mehmed Vehbi Efendi’nin Üstad aleyhinde bilgisizlikten kaynaklanan bazı laflar ettiğini işiten bir Nur Talebesi, Isparta’dan kalkıp kendisine iki İhlâs risalelerini hediye olarak götürür. Okuduktan sonra bu risalelerin son derece tesirinde kalan Vehbî Efendi şöyle der:

Vah Efendim vah! Bediüzzaman imansız gideceğimi hissetmiş, imdadıma seni göndermiş. Allah senden ve ondan razı olsun. Git, benim yerime onun elini ayağını öp. Beni affedip talebeliğe kabul etsin” [6] diye ricada bulunur.

1901 yılında Balıkesir-Gönen’de dünyaya gelen Mehmed Efendi, hafız-ı kurrâ olarak uzun yıllar Kur’ân’a hizmet etmiştir. Sultan Ahmed Camii’nde imamlık yapmış, etkili vaazlarıyla insanları irşad etmiştir. Mehmed Efendi, Üstad hakkında soranlara şöyle der: “Üstad baştan aşağıya fevkalade bir insandı; baştan aşağı mükemmel. Mine’l-bab ile’l-mihrab (kapıdan mihraba kadar.)” 1944 yılında Bediüzzaman’la birlikte Denizli’de hapis yatan Mehmed Efendi kendi müdafaasını yaparken Bediüzzaman’ı da şöyle müdafaa eder:

Hâkim Bey! Ben_ _Said Nursî’yi büyük bir İslâm âlimi olarak bilir, sever ve sayarım. Risalelerini okuyup istifade etmek için aldım ve çok faydalandım. Daha önceleri ismini, resmini ve eserlerini biliyordum. Şimdi burada kendisini görmüş olmaktan dolayı fevkalade bahtiyarım.” [7]

Antalya’nın Akseki kazasında 1887 yılında doğmuş 1951 yılında Ankara’da vefat etmiştir. Cumhuriyet devri 3. Diyanet İşleri Başkanı’dır. Pek çok faydalı İslâmî kitab te’lif etmiştir. Ahmed Hamdi Akseki kendisini ziyaret eden üniversite talebelerine Bediüzzaman’dan şöyle bahseder:

“(Kütüphaneden iki cilt kitabı alarak) Bu kitabı görüyor musunuz, işte Bediüzzaman Hazretleri bu iki kitabı iki kere okusun, hepsini ezber edebilecek harika bir hafızaya, o nisbette de zekâya malik ve sahiptir. Risale-i Nurlar’ı okuyunuz, yegâne okunacak eserdir.” [7]

Aslen Adilcevazlı olup 1920’de Konya’da dünyaya gelmiş, 2004 senesinde İstanbul’da vefat etmiştir. Doğu medreselerinde yetişen meşhur âlimlerdendir. Bediüzzaman hakkında şu tespitlerde bulunur:

O ilimde, bilhassa Kur’ân-ı Kerîm tefsirinde sonsuz bir deryadır. Bunun ispatı, te’lif ettiği Risale-i Nur külliyatı ve o külliyatın bir parçası sayılan Arabca İşârâtü’l-İ’câz adlı harika tefsiridir. O bu devrin imanını değil,doğrudan doğruya asr-ı saadetin imanını temsil ediyordu. Onun mübarek şahsiyetinde bizden çok uzakta kalan asr-ı saadetin imanına şahit olduk. [8]

1930 Mardin-Savur’da dünyaya gelen Halil Günenç Hoca Efendi, tahsilini doğu medreselerinde tamamlamıştır. Günümüzde, ülkemizin en büyük fâkihleri arasında olup fetvâ hizmetlerine devam etmektedir. Kendisi Bediüzzaman’ın eserleri hakkında şunları ifade etmiştir:

Gerçekten insaflı olarak Risale-i Nur’u okuyan bir kimse, akla ve nakle uygun bir hakikatler manzumesiyle karşılaştığını görmektedir. Risale-i Nur asrın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde gerçekleri ifade ettiği, zamanın bütün mânevî hastalıklarına maruz beşerin kalplerine şifa verdiği için, okuyanlar bu şaheserlere boyun eğmektedir.” [9]

Merhum Rıza Çöllüoğlu Hoca Efendi, 1928 Ankara Kızılcahamam doğumludur. Küçüklüğünden itibaren kendini İslâmî ilimlere vermiş pek çok hocalardan ders almıştır. Bilhassa güzel ve tesirli vaazlarıyla ehl-i imana mühim hizmetleri olmuştur. Üstad Bediüzzaman’ı ziyaretini ve onun hakkındaki gâyet mânidar bir rüyasını ve kanaatlerini şöyle nakletmektedir:

“Yuva hatibi Mehmet Ali Bilgin Hocaefendi ile birlikte Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini Emirdağ’da ziyaret ettik. Odasında yatmak için bir ranzası vardı. Eğe tahtasından bir masa, üstünde bir Kur’an’ı Kerim bulunuyordu. Karşısında da bir portakal sandığı vardı. Kim gelirse oraya oturacaktı. Odada bir ibrik, bir de leğeni vardı.

Ben bir rüya görmüştüm. Peygamberimiz (sav) yüksekçe bir yerde oturuyordu. Bediüzzaman önde, onun arkasında Yuva hatibi Mehmet Ali Bilgin Hoca boyunları bükük ayakta duruyorlardı. Ben halimi Peygamberimize (sav) arz etmekte iken, Sevgili Peygamberimiz (sav) bana Bediüzzaman’ı işaret ederek:

‘Benim yeryüzünde vekilim budur, ona müracaat et.’ dedi. Bu sözleri ile Üstad Bediüzzaman’ı işaret ediyordu.

Ben bu rüyamı anlatınca Üstad Bediüzzaman çok heyecanlandı. Ayağa kalktı, ağladı ve ‘Ben o değilim, Risale’i Nur’un manevi şahsiyetidir.’ dedi. Beni kucakladı, alnımdan öptü ve ‘seni kardeşliğe kabul ediyorum’ dedi.

Said Nursî’yi çok severim. Fakat hizmet edemedim. Çok kitaplarını okudum ve dînî hizmet mesleğinde onun kitaplarından çok yararlandım.

Birgün rüyamda berrak bir suyu akar gördüm. ‘Bu su nereye gidiyor?’ dedim. ‘Bediüzzaman’a gidiyor’ dediler. Bediüzzaman büyük insandı. Saygıdeğer bir insandı. O her zaman bir ışıktır. Alabilirsen bir şeyler al.” [10]

Büyük Hintli âlim Ebu’l Hasen en-Nedvî Bediüzzaman ve eserleri hakkında şu beyanlarda bulunmuştur:

Bediüzzaman asrımızın en büyük âlimlerinden birisidir._ _Eserlerini devamlı okuyorum. Bilhassa Arabca olanlarını. İstifade ediyorum. Bu risaleler İslâm dinine güveni yeniden sağlamada, bu dinin insanlık kervanına ayak uydurmaya, hatta önderlik etmeye elverişli olduğunu ispatta büyük rol oynamıştır.” [11]

Aslen Hindistanlı olup Avrupa’da çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. Yazdığı kitablarla batı dünyasında İslâm’ın ve Hazret-i Peygamber (sav)’in tanıtılmasında mühim hizmetleri olmuştur. 1957 senesinde Bediüzzaman’a gönderdiği mektubta kendisine şöyle hitab etmiştir:

Eskiden beri sizin yüksek vasıflarınızı ve büyük mücahedenizi işitirdim ve daima da işitmekteyim. Allah birbirinden uzak olanları kavuşturucudur. Bizleri sevgi ve rızasını kazanmakta muvaffak kılsın.Bu fakir ve zelil kul, yüksek ve aziz olan siz Kur’ân hâdimine teşekkürlerini arz eder.” [12]

Günümüz İslâm Dünyasının en büyük tefsir âlimlerinden olan Muhammed Ali es-Sâbunî’nin “Safvetü’t-Tefasir” ve “Ahkâm Tefsiri” isimli tefsir çalışmaları Türkçe’ye çevrilmiş durumdadır. Suriye Âlimler Birliği başkanı olan Muhammed Ali es-Sâbunî Bediüzzaman ve eserleri hakkında şunları söyler:

Ben müfessirim. Geçmiş birçok müfessirleri tenkit de etmişimdir. AmaBedi­üz­za­man’ın eserlerini okurken, baktım bütün latifelerimde ayrı bir intibah (uyanma) hissettim. Evet, o zatın eseri kalbe doğan ilhamlarla yazılmıştır.” [13]

Suriye’nin meşhur fakihi ve halen hayatta olan Üstad Vehbe Zuhaylî, Bediüzzaman hakkında bir sempozyumda şunları söyler:

Sohbeti tesirli, sireti (ahlakı) tatlı, beyanı alımlı idi. Metodu nurdu. Öyle ki ben Nursî’ye şu sözü yakıştırmaktan çekinmiyorum: “Kur’ân’ın mânâsını arz etmekte, Beyan Emîri.” Evet, hiç şüphe yok ki Nursî, İslâm akidesinin hakikatini anlama ve idrakte beyanın emîridir.” [14]

Arab dili ve tefsir sahalarında uzman olan Prof. Muhsin Abdulhamid Iraklı olup Bediüzzaman ve eserleri hakkında ciddî çalışmaları ve kitabları vardır. Risaleler üzerine yaptığı ince tetkik ve araştırmalar neticesinde oluşan kanaatlerini kitablarında şöyle açıklamıştır:

Risale-i Nur’ları en az iki defa tetkikli bir şekilde mütalaa ettim ve Bediüzzaman Hazretleri’nin fikirleri hakkında birçok ilmî seminerler verdim. Bu çalışmalarım sonucunda katiyen kanaatim hâsıl oldu ki,İmam Bediüzzaman Hazretleri müceddidlerin en büyüklerindendir. Sadece modern asrımızda değil, bütün İslâm tarihindeki müceddidlerin en büyüklerindendir.

“Risale-i Nur, modern asırda Kur’ân-ı Kerîm tefsirleri içinde en derin bir tefsir olarak göze çarpmakta ve Allahü Teâla’nın Kitab-ı Mübîn’i indirmekten murad ettiği hakikate ulaşmada en tesirli bir tefsirdir.” [15]

[1] Ulemânın Gözüyle Bediüzzaman, s. 157 Geri
[2] Ulemânın Gözüyle Bediüzzaman, s. 142 Geri
[3] Konferans, s. 41 Geri
[4] Nurculuk Nedir, s. 59 Geri
[5] Ulemânın Gözüyle Bediüzzaman s. 354 Geri
[6] Son Şahitler, c. 5, s. 315 Geri
[7] Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 2, s. 909 Geri
[8] Aydınlar Konuşuyor, s. 119 Geri
[9] Nurculuk Nedir, s. 63 Geri
[10] http://www.esyav.com/ESYAVbulteni/2009mart-nisan/rizacolluoglu Geri
[11] Nurculuk Nedir, s. 222; dünya Risale-i Nur’u okuyor, s. 107 Geri
[12] Tarihçe-i Hayat, s. 736 Geri
[13] Ulemânın Gözüyle Bediüzzaman s. 302 Geri
[14] Tespitler Işığında Bediüzzaman ve Risale-i Nur, s. 36 Geri
[15] Arabca-Kâlû ani’n-Nursî, Altınbaşak Neşriyat, s. 29 Geri

Emin Saraç: Bediüzzaman'ı rüyamda gördüm bana gel dedi

Geçtiğimiz gün Hakkın rahmetine kavuşan M. Emin Saraç Hoca, dün kılınan cenaze namazının ardından Fatih Camisi Haziresi'ne defnedildi.

Araştırmacı Salih Okur, 2 Şubat 2007 tarihinde Fatih Camiinin imam odalarının birinde, Emin Saraç Hocaefendi ile bir mülakat gerçekleştirmiş ve bunu cevaplar.org sitesinde yayınlamıştı. Mülakatta bir çok alim ve din adamı hakkında soruları cevplayan Saraç Hocaefendi, Bediüzzaman sorularına şöyle cevap vermişti.

-Hocam, bulunduğunuz ulema meclislerinde Bediüzzaman Said Nursi'den bahsedilir miydi?

-Efendim, Bediüzzaman’ın Mustafa Sabri Efendiye mektup yazdığını hatırlıyorum. Mustafa Sabri Efendi’ye “benim kitabımı Arapçaya tercüme et” diye teklifte bulunmuştu. Mustafa Sabri Efendi tebessümle karşıladı “Onu biz Dar-ül Hikmet’e almıştık, çok iyi olmuştu” dedi. Sonro o kitabı Ali Yakup Efendi aldı okuyordu, bayağı devam etti. Mustafa Sabri Efendi böyle dinledi. Sonra "Herhalde Ali Yakup Efendi bu gece sabaha kadar bu kitabı dinletecek bize" diye latife etmişti.

Gördüğüm âlimler hiç onun aleyhinde konuşmadılar. Aleyhinde değil, takdir ifade eden sözler söylemişlerdi.

Ali Haydar Efendi demişti ki; “Bediüzzaman İstanbul’a ilk geldiğinde(1907) birçok ulema gibi ben de gittim. Kapısında “Burada her soruya cevap verilir, kimseye soru sorulmaz” yazılıydı. Mutavvel’den (Dersiamlık imtihanı bu kitaptan yapılırdı) çok zor bir sual hazırladım. Tereddütsüz ve çok isabetli, en doğru cevabı verdi. Gördüğüm en zeki insanlardandır.”

(Haberi sesli dinlemek için)

-Bediüzzaman’ı görmek size nasip oldu mu hocam?

-Uzaktan gördüm. Beyazıt Camii şerifinde Cuma namazını kılmış, çıkıyordu. Fakat bir de bir kere, vefat ettikten sonra rüyada gördüm. Bir mecliste uzaktan onu seyrediyordum. “Gel, gel.. Sen ders okutan kimsesin, seni seviyorum” dedi. Allah rahmet eylesin.

O hapishanedeki hayatında hiçbir zaman yes’e, ümitsizliğe kapılmadı. O günün zor şartları içerisinde imani esasları ihya ve beyan eden güzel eserler meydana getirmiştir. Bu herkesin yapabileceği iş değildir. Fevkalade bir hadisedir, o zor şartlar altında..O günkü o zor şartlar içerisinde , o eserleri yazmak büyük bir iman eseridir.

M. Emin Saraç Hocaefendi dualarla ebedi aleme uğurlandıM. Emin Saraç Hocaefendi dualarla ebedi aleme uğurlandı

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır