allah ı bulan neyi kaybeder / “ALLAH'ı bulan neyi kaybeder ve Onu kaybeden neyi kazanır.” | By Ahirzaman

Allah I Bulan Neyi Kaybeder

allah ı bulan neyi kaybeder

“Allah&#;ı bulan neyi kaybeder ve Onu kaybeden neyi kazanır.” sözü kimindir?

Değerli kardeşimiz,

Hikem-i Ataiye, hikmetli sözlerinden birinde şöyle der:

“مَاذاَ وَجَدَ مَنْ فَقَدَهُ وَمَاذَا فَقَدَ مَنْ وَجَدَهُ  Mâ zâ vecede men fekadehû ve mâzâ fekade men vecedeh -.Cenâb-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden neyi kazanır?”(İbn-i Atâillah el-İskenderî, Şerhü’l-Hikemi’l-Atâiye, s. )

Bediüzzaman da buna, “O'nu bulan her şeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şey bulmaz. Bulsa da başına belâ bulur.” (Mektubat, Altıncı Mektup) şeklinde bir açıklama getirir.

Her şeyin sahibi Allah olduğuna göre insan O'nu bulduğunda, yani O'na bütün gönlüyle inandığında her şey emrine âmâde ve onun olur, ihtiyaçlarına cevap bulur. O'nu bulamadığında -O'nun olmayan hiçbir şey olmadığı için- hiçbir şeyi bulamaz. Bulsa da başına belâ bulur.

Yirminci Mektub’un başlarında ise şöyle denilir:

“Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma, onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temellûk edip (köleleşip) boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme, onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir, her şeyin anahtarı O'nun yanında, her şeyin dizgini O'nun elindedir, her şey O'nun emriyle halledilir. O'nu bulsan her matlubunu buldun, hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.”

Kul, namazında “Eşhedü en lâ ilâhe illallah” derken, şunu demiş olur:

“Hàlık ve Rezzak, O'ndan başka yoktur. Zarar ve menfaat, O'nun elindedir. O hem Hakim’dir, abes iş yapmaz. Hem Rahim’dir, ihsanı, merhameti çoktur.”

Zerreden kürelere kadar küçük-büyük her şeyin sahibinin O olduğunu, Onun emrinde ve izniyle hareket ettiğini, O isteyince olmazların olduğunu, istemeyince hiçbir şeyin olmayacağını, verdiğini kimsenin alamayacağını, vermediğini de kimsenin veremeyeceğini bilen, inanan insan Allah’a tevekkül edip, O'na güvenip dayanmadan başka hangi yolları arar? O'nun yolundan başka bütün yollar, O'nun kapısından başka bütün kapılar kapalıdır.

Bunu bilen insan aklında, fikrinde, kalbinde, işinde asla O'nu unutmaz.

Allah Resûlünün (asm) dualarından birisi de şuydu:

“Allah’ım, senin verdiğini engelleyebilecek, senin vermediğini de verebilecek hiçbir kimse yoktur.”(Buharî, Ezan, )

Bir gün de ümmetine, her günün sabahı, her gecenin akşamında okunduğunda hiçbir şeyin zarar veremeyeceği şu mealdeki duayı öğretmişti:

“İsmiyle birlikte hareket ettikçe yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla (sabaha erdim, akşama ulaştım.) O her şeyi işiten ve bilendir.” (İbn Mace, Duâ, 14)

Demek bütün mesele O'nu bulmak, O'na dayanmak.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Cenâb-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? O'nu kaybeden neyi kazanır?

Bismillahirrahmanirrahim

Altıncı Mektup

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1 

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 2

سَلاَمُ اللهِ وَرَحْمَتُهُ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمَا وَعَلٰى اِخْوَانِكُمَا مَادَامَ الْمَلَوَانِ وَتَعَاقَبَ الْعَصْرَانِ وَمَادَامَ الْقَمَرَانِ وَاسْتَقْبَلَ الْفَرْقَدَانِ 3

Gayretli kardeşlerim, hamiyetli arkadaşlarım ve dünya denilen diyar-ı gurbette medar-ı tesellilerim,

Madem Cenâb-ı Hak sizleri, fikrime ihsan ettiği mânâlara hissedar etmiştir; elbette hissiyatıma da hissedar olmak hakkınızdır. Sizleri ziyade müteessir etmemek için, gurbetimdeki firkatimin ziyade elîm kısmını tayyedip bir kısmını sizlere hikâye edeceğim. Şöyle ki:

Şu iki-üç aydır pek yalnız kaldım. Bazan on beş-yirmi günde bir defa misafir yanımda bulunur. Sair vakitlerde yalnızım. Hem yirmi güne yakındır dağcılar yakınımda yok dağıldılar.

İşte gece vakti, şu garibâne dağlarda, sessiz, sadasız, yalnız, ağaçların hazinâne hemhemeleri içinde, kendimi birbiri içinde beş muhtelif renkli gurbetlerde gördüm.

Birincisi: İhtiyarlık sırrıyla, hemen ekseriyet-i mutlaka ile, akran ve ahbabım ve akaribimden yalnız ve garip kaldım. Onlar beni bırakıp âlem-i berzaha gittiklerinden neş'et eden hazin bir gurbeti hissettim.

İşte, şu gurbet içinde ayrı diğer bir daire-i gurbet açıldı. O da, geçen bahar gibi alâkadar olduğum ekser mevcudat beni bırakıp gittiklerinden hâsıl olan firkatli bir gurbeti hissettim.

Ve şu gurbet içinde bir daire-i gurbet daha açıldı ki, vatanımdan ve akaribimden ayrı düşüp yalnız kaldığımdan tevellüt eden firkatli bir gurbeti hissettim.

Ve şu gurbet içinde, gecenin ve dağların garibâne vaziyeti bana rikkatli bir gurbeti daha hissettirdi.

Ve şu gurbetten dahi, şu fâni misafirhaneden ebedü'l-âbâd tarafına harekete âmâde olan ruhumu fevkalâde bir gurbette gördüm. Birden, fesübhânallah dedim, bu gurbetlere ve karanlıklara nasıl dayanılır düşündüm. Kalbim feryat ile dedi:

Yâ Rab, garibem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, alîlem, âcizem, ihtiyarem,

Bî-ihtiyarem, el-aman-gûyem, afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhî!

Birden, nur-u iman, feyz-i Kur'ân, lütf-u Rahmân imdadıma yetiştiler. O beş karanlıklı gurbetleri, beş nuranî ünsiyet dairelerine çevirdiler.

Lisanım حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ 4söyledi. Kalbim

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ 5 âyetini okudu.

Aklım dahi, ıztırabından ve dehşetinden feryat eden nefsime hitaben dedi:

Bırak bîçare feryadı, belâdan kıl tevekkül. Zira feryat, belâ-ender hata-ender belâdır bil.

Belâ vereni buldunsa eğer, safâ-ender vefâ-ender atâ-ender belâdır bil.

Madem öyle, bırak şekvâyı, şükret; çün belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.

Ger bulmazsan, bütün dünya cefâ-ender fenâ-ender hebâ-ender belâdır bil.

Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçücük bir belâdan, gel tevekkül kıl.

Tevekkül ile belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül.

Hem üstadlarımdan Mevlânâ Celâleddin'in nefsine dediği gibi dedim:

اُو گُفْتِ : أَلَسْتُ وَتُوگُفْتِى : بَلٰى شُكْرِ بَلٰى چِيسْتْ؟ كَشِيدَنْ بَلاَ سِرِّ بَلاَ چِيسْتْ كِه يَعْنِى مَنَمْ حَلْقَه زَنِ دَرْگَهِ فَقْرُ وفَنَا 6

O vakit nefsim dahi "Evet, evet. Acz ve tevekkül ile, fakr ve iltica ile nur kapısı açılır, zulmetler dağılır.اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ اْلاِيمَانِ وَاْلاِسْلاَمِ 7 dedi. Meşhur Hikem-i Atâiyenin şu fıkrası, مَاذَا وَجَدَ مَنْ فَقَدَهُ وَمَاذَا فَقَدَ مَنْ وَجَدَهُ 8 yani, "Cenâb-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden neyi kazanır?"; yani, "O'nu bulan herşeyi bulur. O'nu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına belâ bulur" ne derece âli bir hakikat olduğunu gördüm ve طُوبٰى لِلْغُرَبۤاءِ 9 hadîsinin sırrını anladım, şükrettim.

İşte, kardeşlerim, karanlıklı bu gurbetler, çendan nur-u imanla nurlandılar; fakat yine bende bir derece hükümlerini icra ettiler ve şöyle bir düşünceyi verdiler: "Madem ben garibim ve gurbetteyim ve gurbete gideceğim. Acaba şu misafirhanedeki vazifem bitmiş midir? Tâ ki sizleri ve Sözleri tevkil etsem ve bütün bütün alâkamı kessem" fikri hatırıma geldi. Onun için sizden sormuştum ki, "Acaba yazılan Sözler kâfi midir, noksanı var mı? Yani vazifem bitmiş midir? Tâ ki rahat-ı kalble kendimi nurlu, zevkli, hakikî bir gurbete atıp, dünyayı unutup, Mevlânâ Celâleddin'in dediği gibi دَانِى سَمَاعِ چِه بُودْ؟ بِى خُودْ شُدَنْ زِ هَسْتِى أَنْدَرْ فَنَاىْ مُطْلَقْ ذَوْقِ بَقَا چَشِيدَنْ 10 deyip, ulvî bir gurbeti arayabilir miyim?" diye sizi o suallerle tasdî etmiştim.

اَلْبَاقِىهُوَ الْبَاقِى 

Said Nursî

Dipnot Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
Dipnot "Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin." İsrâ Sûresi,
Dipnot Gece ve gündüz devam ettikçe, devirler birbirini takip ettikçe, ay ve güneş durdukça iki kutup yıldızı karşılıklı bulundukça Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi de siz ikinizin ve kardeşlerinizin üzerine olsun.
Dipnot "Allah bize yeter; O ne güzel vekildir." Âl-i İmrân Sûresi,
Dipnot "Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur." Tevbe Sûresi,
Dipnot O, "ben Senin Rabbin değil miyim?" dedi. Sen "Evet" dedin. "Evet" demenin şükrü nedir, bilir misin? Çok bela çekmektir. Bilir misin bela çekmenin sırrı nedir? Yani fakr u fena dergahındaki halkaya katılmaktır. Dîvân-ı Kebîr, s. , Gazel
Dipnot İmân ve İslâmiyet nuru için Allah'a hamd olsun.
Dipnot İbni Atâillah el-İskenderî, Şerhü'l-Hikemi'l-Atâiye, s.
Dipnot "(İslâmiyet garip olarak başladı; ileride garipliğe dönecek ve ilk günlerdeki gibi tekrar garip olarak gelişmeye başlayacaktır.) Ne mutlu gariplere!" Müslim, Îman: ; Tirmizî, Îman: 13; İbni Mâce, Fiten: 15; Dârimî, Rikâk: 42; Müsned, , , , , ,
Dipnot Semâ'ın ne olduğunu bilir misin? O, şahsî varlıktan vazgeçip; mutlak yokluk içinde bekâyı zevk etmektir.

Tarihçe-i Hayat

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır