allahi zikretmenin fazileti / Ayet Ve Hadislerle Allah’ı Zikretmenin Fazileti - Furkan Nesli Dergisi - Aylık İslami Dergi

Allahi Zikretmenin Fazileti

allahi zikretmenin fazileti

ALLAH'I ZİKRETMENİN FAZİLETİ (2)

                     

İnsanların dünya ahiret saadeti için birçok eserler ortaya koyan, Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bu konuda da İslam da Zikir isimli bir kitap yazmıştır, nefsi terbiye eden, gönüllerde Allah aşkını, feyzini,muhabbetini arttıran zikir konusunda hocamız,bakın  neler demiştir ; "Zikrullah, göğüslere cila ve akıllara nurdur. Zikrullah, gönüllerin diriliğini getiren hayat ve sevgilimiz olan Allah'ımıza (c.c) kavuşmamızdır. Zikrullah ile gece uyanık kalıp, meşgul olmak amellerin en üstünü ve hallerin en güzelidir. Eğer Allah (c.c), seni zikri ve fikri ile uğraştırıyorsa ve bundan zevk duymakta isen sana müjde olsun ki, Allah (c.c) seni sevmiştir?"  (İslam'da Zikir sh)

Zikir çok büyük bir ibadettir.

İsterseniz burada bir hadis-i şerifi ifadeyle, sadece 'Kelime-i Tevhidin' faziletini, yüceliğini beyan etmiş olalım. Hz. Fahr-i Alem Efendimiz, semada, Miraç Gecesi bir alem seyrediyor. Öyle muazzam, öyle mutantan, öyle mükemmel ki, şu üzerinde yaşadığımız dünyadan yüz binlerce defa büyüktür.

Allah'ın Sevgilisi tasvir ediyor ve soruyor

"Ya Rabbi! Sen bunu hangi ulu'l azim peygamberin için hazırladım?" Cenab-ı Hak'tan: " Dünya hayatında Kelime-i Tevhit ile Beni zikreden kullarıma hazırladım" cevabını alıyor.

Yani zikrin, sadece kalbe, ruha, nefis dünyamıza değil, ukbaya da çok büyük faydaları var. Eğer bir insan Kelime-i Tevhid'e inanarak zikre devam ederse, hem vallahi hem billahi, (Ben kendi adıma yemin etmiyorum Resulullah'ın beyanı bu) onu cehennemin ateşi yakmaz. Bunda kimsenin şek ve şüphesi olmasın.

O bakımdan kardeşlerimize hassaten tavsiye ediyorum. Dilleri durmadan " La ilahe illallah" desin, "Allah" desin. Öyle kazançlı

Prof. Dr. Haydar Baş, "İslam'da Zikir" eserinde affedilmeye ve muhabbete vesile olan zikrullah hususunda şu bilgileri veriyor:

Her ibadetin birden yedi yüze kadar karşılığı, mükâfatı olduğu halde zikir böyle değildir. Zikrin karşılığı Allah'ın af ve mağfiretidir. Bu ise zikrin fazilet ve şerefine delildir. Bilindiği gibi savaş hali ölüme en yakın olduğumuz bir andır. Böyle tehlikeli ve hayatî bir anda zikrin emredilmesi, zikrullahın önemine, faziletine ve şerefine bir delildir. Demek ki en tehlikeli anlarda bile Allah'ın zikri dilden düşürülmeyecek, kalpten çıkarılmayacaktır.

En önemli şey Allah'ın zikridir. Bu zikir gaye ve istikameti belirlenmelidir ki, batıl ve faydasız şeyler uğruna insan hayatını feda etmesin. Bu bakımdan zikir her an gereklidir. Bilhassa harb zamanlarında, düşmanla karşılaşıldığında zafer kazanılması ancak dilin ve gönlün beraber zikretmesiyle mümkündür. Şehit olmak gayesiyle harb meydanına çıkıldığında da yine Allah'ın zikri dilden ve gönülden düşürülmemelidir ki, maksat hasıl olsun.

Enfal Suresi'nin ayetinde, "Ey iman edenler! Bir düşman topluluğuyla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki kurtulabilesiniz" buyrulmaktadır. Şahadet mertebesine erebilmenin yegâne şartı ila-yı kelimetullah uğruna savaşmaktır. Bu da bir niyet ve niyeti ihlâsla birleştirme meselesidir. Bu ise Allah isminin bu âlemde yücelip hakim kılınması ile mümkündür.

"Kullarımdan velilerim, yarattıklarımdan sevdiklerim Beni zikredenlerdir ki, zikirlerine karşılık Ben de onları zikrederim." (Ahmed b. Hanbel, Müsned).

"Ey Âdemoğlu, sen Beni zikrettikçe Bana şükredersin, Beni unuttukça da Bana nankörlük edersin." (Heysemi Mecmau'z-Zevaid, c. 10, s. 79).

Zikir ehlini, Allah (c.c) sever. Ya kendisini zikretmeyenler için Allah (c.c) ne buyuruyor? İşte ayetler;

"Her kim, rahmanın zikrinden göz yumarsa biz, ona şeytanı musallat ederiz, artık bu, ona arkadaştır." (Zuhruf suresi 36)                

"Kalpleri, Allah'ın zikrine karşı kaskatı kalmış olanların vay haline! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler."  (Zümer Suresi 22)

"Onlar (münafıklar) Allah'ı pek az zikrederler." (Nisa suresi )

"(Ey Resulüm) Bizim zikrimize arka çeviren, dünya hayatından başkasını arzu etmeyenlerden yüz çevir (onlara bakma)" (Necm suresi 29)

Ne diyelim Allah bizleri riyadan gösterişten uzak zikreden kullarından etsin

                                              ALAİDDİN ÖZKAR

عن معاذ بن جبل رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : «مَا عَمِلَ ابْنُ آدَمَ عَمَلًا أَنْجَى لَهُ مِنْ عَذَابِ اللَّهِ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ».
[صحيح لغيره] - [رواه أحمد وابن أبي شيبة والطبراني ومالك]
المزيــد

Muaz b. Cebel -radıyallahu anh-'den merfu olarak rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:"Ademoğlu Allah'ı zikretmekten başka kendisini Allah'ın azabından daha çok kurtarıcı olan bir amel işlememiştir."
[Sahih li-gayrihî] - [İbn Ebî Şeybe rivayet etmiştir - Taberânî rivayet etmiştir - Ahmed rivayet etmiştir - Mâlik rivayet etmiştir]

Şerh

Allah Teâlâ, Mümin kullarına onları cennete sokacak ve ateşten koruyacak tüm sebepleri hazırlayıp sunmuştur. Bunlardan bir tanesi de Allah'ı Teâlâ'yı zikretmektir. Bu hadis Allah'ı zikretmenin faziletine, dünya ve ahiret korkularından ve ateşten kurtulmak için bir sebep olduğuna delildir. Bu husus Allah'ı zikretmenin en büyük faziletlerinden biridir.

Tercüme:İngilizceFransızcaİspanyolcaUrducaEndonezceBoşnakçaRuscaBengalceÇinceFarsçaTagalogHintliVietnamSinhalaUygurKürtHausa

Tercümeleri Görüntüle

Daha Fazla
  • Hadis: «Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında işlenen günahlara kefaret olur.»
  • Hadis: Bir kul bir günah işlediğinde; «Allah'ım! Günahımı bağışla!» derse, Allah Tebâreke ve Teâlâ: «Kulum bir günah işledi ve günahı bağışlayacak veya bu yüzden kendisini sorgulayacak bir Rabbi olduğunu bildi.» der.
  • Hadis: «Şüphesiz ki, haksız olarak Allah’ın malını kullanan kimseler, kıyamet gününde cehennemi hak ederler.»
  • Hadis: «Ölülere sövmeyin. Çünkü onlar (sağ iken hayırdan ve şerden) gönderdiklerine kavuştular.»
  • Hadis: «Bir müslümanın, din kardeşini üç geceden (yani üç günden) fazla terkedip onunla küs durması helâl değildir. İki müslüman karşılaşırlar, biri bir tarafa, öteki öbür tarafa döner. Halbuki o ikisinin en hayırlısı önce selâm verendir.»
  • Hadis: «Akrabalarıyla ilişkiyi kesen Cennet'e giremez.»
  • Hadis: «Allah katında erkeklerin en sevimsizi husûmet ve düşmanlığı şiddetli olandır.»

Allah'ı zikretmenin faziletleri

Anmak, hatırlamak ve yâd etmek anlamlarına gelen zikir, yüce kitabımızda insanın kalbinin doymasının yegane yolu olarak işaret edilmektedir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; "Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Râd 13/28)
                Zikir en bilinen manasıyla Allah’ın isimlerinin dil ve kalp ile tekrar edilmesidir. Devam eden kimseye sevap kazandırmakla beraber Allah'ın hatırda tutulmasına vesile olduğu için zikir, sahibine her daim huzurda olma şuuru kazandırır. Bu durum ise hiç şüphesiz insan ile haram arasında meydana gelebilecek en kalın perdedir.
                Ayrıca Yüce yaratıcımız "Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!" (Bakara 2/) buyurarak zikreden kulunu kendi katında rahmetiyle anacağını müjdelemiştir. Diğer fazilet ve ikramlarını bir yana bu bile Rabbinin kuluna verebileceği en büyük hediyelerden birisi olacaktır.
                Bir başka müjde ise zikir ehlinin bu ameli neticesinde günahlarının affedileceğidir. İsterseniz bu müjdeyi Hz. Peygamber'in (s.a.s.) dilinden nakledelim; "Allah'ın, yollarda dolaşıp zikreden kulları araştıran melekleri vardır. Allah-u Teâla'yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini "Aradığınıza gelin!" diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semasına kadar arayı doldururlar.
Allah (onları en iyi bilen olduğu halde), meleklere sorar:"Kullarım ne diyorlar?"    Melekler: "Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana hamdediyor ve seni tazim ediyorlar" derler.
Allah (c.c.) sormaya devam eder: "Onlar beni gördüler mi?"   
Melekler: "Hayır!" derler.   
Allah (c.c.): "Ya görselerdi ne yaparlardı?"   
Melekler: "Eğer seni görselerdi ibadette çok daha ileri giderler; çok daha fazla tazim, çok daha fazla tesbih de bulunurlardı" derler.
Allah (c.c.) tekrar: "Onlar ne istiyorlar?"
Melekler: "Senden, derler, cennet istiyorlar." 
Allah (c.c.): "Cenneti gördüler mi?" der.  
Melekler: "Hayır ey Rabbimiz!" derler.  
Allah (c.c.): "Ya görselerdi ne yaparlardı?" der.   
Melekler: "Eğer görselerdi, derler, cennet için daha çok hırs gösterirler, onu daha ısrarla isterler, ona daha çok rağbet gösterirlerdi."
Allah (c.c.) sormaya devam eder: "Hangi şeyden bana sığınıyorlar?"  
Melekler: "Cehennemden sana sığınıyorlar." derler.
Allah (c.c.) : "Onu gördüler mi ?" der.   
Melekler: "Hayır Rabbimiz, görmediler!" derler.  
Allah (c.c.): "Ya görselerdi ne yaparlardı?" der.
Melekler: "Eğer cehennemi görselerdi ondan daha şiddetli kaçarlar, daha şiddetli korkarlardı" derler.
Bunun üzerini Rabbimiz şu müjdeyi verir: "Sizi şahit kılıyorum, onları affettim!"
                Evet, zikre devam eden kimseler için böyle büyük müjdeler vardır. Ayrıca durmadan Rabbini zikreden bir kalbin sahibi hiç şüphesiz O'nun muhafazası altına girer. Şeytanın vesvesesine karşı koruma altında olur. Şeytan onun hayırlı işler yapmasına engel olamaz.
                Daimi zikreden bir dil ve kalbe sahip olmak temennisiyle. Kalbimizin sahibine emanet olunuz.


Sual: Bekara suresinin âyetinde, (Beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim) buyuruluyor. Allah’ın zikretmesi ne demektir?
CEVAP
Zikretmek anmak demektir. Allahü teâlâyı zikretmek de, Onu hatırlamak demektir. İslam âlimleri, bahsettiğiniz, (Beni anın, ben de sizi anayım; bana şükredin, nankörlük etmeyin) mealindeki âyet-i kerimeyi şöyle açıklamışlardır:
1- Beni ibadetle anın, ben de sizi rahmetle anayım.
2- Beni dua ile anın, ben de sizi icabetle anayım. Yani duanızı kabul edeyim.
3- Beni dünyada anın, ben de sizi ahirette anayım.
4- Beni yalnızlıkta anın, ben de sizi toplulukta anayım.
5- Beni ihlâsla anarsanız, ben de sizi halasla [kurtuluşla] anarım.

Bir kimse Peygamber efendimize dedi ki:
- Hangi oruçlunun sevabı çoktur?
Efendimiz buyurdu ki:
- Allah’ı en fazla ananların
O kimse, namaz, zekât, hac için de aynı suali sordu. Hepsinde aynı cevabı aldı. Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir, (Allahü teâlâyı ananlar, hayırların hepsini alıp gitti) diye söyleyince, Resulullah efendimiz, (Evet öyle) buyurdu. (Taberani)

Gafiller arasında iken
Gafiller arasında iken, Allahü teâlâyı anmak, emir ve yasaklarını konuşmak, herkesi iyiliğe teşvik etmek daha büyük sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı anmak üzere toplananları melekler ve ilahi rahmet kuşatır.) [Müslim]

(Sırf rıza-i ilahi için toplanıp Allahü teâlâyı ananlara göklerden bir münadi,
"Allahü teâlâ günahlarınızı sevaba çevirdi. Yerinizden mağfiret edilmiş olarak kalkın!" diye seslenir.) [İ. Ahmed]

(Bir toplulukta Allahü teâlânın ismi anılmaz ve peygamberine,
salevat-ı şerife getirilmezse, kıyamette onlar, hasret ve nedamet çekerler.) [Tirmizi]

Davud aleyhisselam şöyle dua ederdi:
(İlahi, seni ananların topluluğunu geçip, gafiller topluluğuna gitmeye başlayınca, daha oraya varmadan ayağımı kır! Zira böylesi bana bir lütuf ve nimettir.) [monash.pw]

Gafil, Allahü teâlâyı anmayan, iyiliklerden haberi olmayan kimsedir. Böyle kimselerden fayda gelmediği gibi, çeşitli zararlara maruz kalırız.

Salihlerin, yani iyi kimselerin sohbetlerini ganimet bilmelidir. İyi kimseler, daima iyiliği tavsiye ederler. Bütün insanlığın iyi olması için çalışırlar. Günah lekeleri ile kalbi paslananlar, salih kimselerin sohbetlerinde bulunurlarsa, kalblerinin pasları silinir.

Kiminle gezdiğimize, kimlerle arkadaşlık ettiğimize dikkat etmeliyiz! Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.

Allahü teâlâyı anmak, Onun emir ve yasaklarını hatırlamak, emirlerini yapıp, yasaklarından kaçmaktır. Dil ile de Allahü teâlâyı tesbih ve tenzih etmektir. Mesela, sübhanallah, elhamdülillah, Allahü ekber, la ilahe illallah gibi kelimeleri dilinden düşürmemeye gayret etmelidir.

Allahü teâlâyı anmanın alameti
Sual:
Allah’ı anmanın önemi ve alameti nedir?
CEVAP
Vazifeye gidip gelirken, iş yaparken ve her fırsatta Allahü teâlâyı hatırlamak, anmak büyük saadettir. Onu unutmak, anmaktan gafil olmak büyük bedbahtlıktır. İnsan sevdiğini her zaman hatırlar, çok severse hiç unutmaz. İmanın temeli, Allahü teâlâyı sevmektir. Sevmenin alameti de, Onu çok anmaktır. Yani Allahü teâlâyı seven Onu çok anar, Onu çok anan da Allah’ı seviyor demektir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı çok sevmenin alameti, Onu anmayı sevmektir.) [İbni Şahin]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı anmak her şeyden büyüktür.) [Ankebut 45]

(Ey müminler Allah’ı çok anınız!) [Ahzab 41]

(Allah’ın nimetlerini anın ki, felah bulasınız.)
[Araf 69]

(İyi biliniz ki, kalbler ancak Allahü teâlâyı anmakla, itminana, rahata kavuşur.) [Rad 28]

(Beni anmayan, sıkıntılara maruz kalır, kıyamette de kör olarak haşrolur.) [Taha ]

Allahü teâlâyı anmanın, kalbde yerleşmiş olmasının alameti, o kimsenin edebe ve güzel ahlaka sahip olmasıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı anan kimse ile anmayan kimse arasındaki fark, diri ile ölü arasındaki fark gibidir.) [Buhari]

(Size deli denecek kadar Allahü teâlâyı fazlaca anın!)
[Hâkim]

(Allahü teâlâyı öyle anın ki, münafıklar sizlere, mürai desinler.) [Beyheki]

Hak teâlâ buyurdu ki: (“Ben, kulumun beni sandığı gibiyim. Kulum ne vakit beni hatırlayıp anarsa, onunla birlikte olurum. Şayet kulum beni bir topluluk içinde anarsa, ben de onu daha iyi bir topluluk içinde anarım”) [Buhari]

(Her şeyin bir cilası vardır; kalbin cilası da Allahü teâlâyı anmaktır.)
[Beyheki]

(Zikrin en faziletlisi la ilahe illallah demektir.) [Nesai]

(Gafiller içinde Allahü teâlâyı zikreden, cepheden herkes kaçarken, savaşan asker gibidir.)
[Taberani]

(Allahü teâlâyı çok zikreden münafıklıktan kurtulur.)
[İbni Şahin]

(Sabah-akşam Allahü teâlâyı anmak, fisebilillah savaşmaktan üstündür.) [Deylemi]

(Gece ibadet edemeyen, malını hayra sarf edemeyen, düşmanla cihaddan korkan, Allahü teâlâyı çok anmalıdır!)
[Bezzar]

Hak teâlâ buyurdu ki:
(Beni bir gün hatırlayan veya bir defa benden korkan kimseyi Cehennemden çıkartırım.) [Hâkim]

Allahü teâlâyı anan, Onun büyüklüğünü, sıfatlarını, emir ve yasaklarını düşünür, tefekkür eder, iyi şeyleri yapma, kötü şeylerden kaçma arzusu doğar. Bu bakımdan Allahü teâlâyı zikretmek çok faydalıdır.

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:
Allahü teâlâyı anmak iki türlüdür:
1- Kalbden Allahü teâlâyı hatırlamak büyük sevaptır.
2- Bundan daha iyisi, haramları işleyeceği anda, Allahü teâlâyı hatırlayıp vazgeçmektir.

Rahata kavuşmak için
Sual:
Zikir ve gaflet ne demektir? Rahata kavuşmak için ne yapmak lazımdır?
CEVAP
Allahü teâlâyı anmak, yani zikir, kendini gafletten kurtarmak demektir. Gaflet, Allahü teâlâyı unutmak demektir. Her ne şekilde olursa olsun, kendini gafletten kurtarmak, zikir olur. O halde, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak zikirdir. Dinin emirlerini gözeterek yapılan alışveriş zikirdir. Çünkü, bunları yaparken, emirlerin, yasakların sahibi hatırlanmakta, gaflet gitmektedir.

Besmele çekmek, yürürken, otururken, dururken kelime-i tevhid, salevat-i şerife ve benzerlerini okumak da Allahü teâlâyı anmak, yani zikir olur. Gafil yaşamamalıdır! Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Ey iman edenler, Allah’ı çok zikredin!) [Ahzab 41]

(Beni anan, şükretmiş olur, beni unutan da nankörlük etmiş olur.)
[Taberani]

Birkaç kişi herhangi bir iş için bir araya gelince, Allahü teâlâyı anmadan kalkmamalıdır. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Bir yere toplanıp da Allahü teâlâyı anmadan kalkanlar, sanki eşek leşinden kalkmış gibi olur ve Kıyamette bunun üzüntüsünü duyarlar.) [Hâkim]

Müslüman, itikadını düzelttikten sonra kul ve Hak borçlarını ödemeye gayret etmeli, fırsat buldukça her işte Allahü teâlâyı hatırlamaya çalışmalıdır! Bildiği dua ve tesbihleri okumalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Tenhada Allah’ı zikreden, küffar ile tek başına savaşan gibidir.) [Şirazi]

(Şunlara sahip olan, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir: Şükreden kalb, zikreden dil, uygun bir ev ve saliha bir kadın.)
[İbni Neccar]

(Dünya ve ahiret hayırlarına kavuşmak için, Allahü teâlâyı ananlarla beraber ol. Her fırsatta Allahü teâlâyı an. Allah için sev ve Allah için buğzet.)
[Ebu Nuaym]

Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Ya Musa, seninle beraber olmamı istersen, beni zikredenin yanında ol. Kim beni nerede ve ne zaman ararsa bulur.) [İbni Şahin]

Mahlûkatın tesbihi
Sual:
Canlı cansız her mahlûk Allah’ı tesbih edermiş, doğru mu?
CEVAP
Evet. Hayvanlar dahil olmak üzere, yerde ve gökte bulunan canlı-cansız bütün mahlûkatın Allahü teâlâyı tesbih ve zikrettiğini âlimler bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yedi kat gök ve yer ve bunların içindekiler, Allah’ı tesbih eder. Hiçbir varlık yok ki, Onu hamd ile tesbih etmesin. Fakat onların tesbihini anlayamazsınız!) [İsra 44]

(Gökte olanlar, yerdekiler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı hep tesbih ediyorlar.)
[Nur 41]

(Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allahü teâlâyı tesbih etmektedir.)
[Hadid 1]

Allah unuttu ne demektir?
Sual:
Tevbe suresinin âyet-i kerimesinde, münafıklar için, (Nesüllahe fe-nesiyehüm) yani (Allah'ı unuttular, Allah da, onları unuttu) buyuruluyor. Böyle tercüme etmek uygun mu, Allah hiç unutur mu?
CEVAP

Tercüme ile meal farklıdır. Bugün piyasada, meal ismiyle satılan kitaplar, meal değil, birer tercümedir. Bu kitaplarda, âyet-i kerimeler kelime kelime tercüme ediliyor. Bu ise, hiç uygun değildir. Bir kelimenin, her ilimde farklı mânâsı vardır. Bunun için hadis-i şerifleri ve tefsir âlimlerinin açıklamalarını dikkate almadan, âyet-i kerimeleri başka lisana doğru tercüme etmek mümkün değildir.

Meal, tefsir âlimlerinin bildirdikleri mânâ demektir. Tercümeyle hiç ilgisi yoktur. Bu âyet-i kerimeyi kelime kelime tercüme edince, (Allah onları unuttu) denir, nesiyehüm, (Onları unuttu) demektir. Hâlbuki buradaki unutmanın, bildiğimiz unutmakla hiç ilgisi yoktur. Bu, Allahü teâlâyı unutanlara, unutulmuş muamelesi yapılacak demektir. Münafıkların Allah'ı unutmaları, Allah'ın emrine uymamaları, itaat etmemeleri demektir. Allah'ın da onları unutması, onları hidayetten mahrum etmesidir. (Unutursan unutulursun) sözünde de, böyle gizli mana vardır. Mesela dünyada Resulullah'a hiç salevat getirmezsen, onu hiç hatırlamazsan, bildirdiklerini yapmazsan ahirette, sen de hatırlanmaz duruma düşersin demektir.

İmam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:
Burada unutmak, terk etmek anlamındadır. Yani onlar, Allah’ın kendilerine verdiği emirleri terk ettiler, Allahü teâlânın emirlerini adeta unutulmuş hale gelinceye kadar terk edip durdular. Allah da şüpheleri içerisinde kendilerini terk edip bıraktı, onları sevab ve mükâfatından, unutulmuşlar seviyesine düşürdü. Katade der ki: Onları unuttu demek, hayırdan onları mahrum bıraktı anlamındadır. Kötülükten ise onları unutmadı. Yani kötülük işlemeye devam ettiler. (Cami-ul-ahkâm)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır