altın mimir eşi kimdir / 04Haber - Ağrı Haber ve Ağrı Haberleri

Altın Mimir Eşi Kimdir

altın mimir eşi kimdir

İşte Acun'u kalbini çalan güzel !

 Ünlü televizyoncu Acun Ilıcalı’nın 7 yıllık eşi Zeynep Ilıcalı’nın “Eşim beni 20 yaşında bir üniversiteliyle aldatıyor” diyerek Beykoz Adliyesi’nde boşanma davası açması gündeme bomba gibi düştü. Her zaman örnek aile yaşamıyla takdir toplayan Ilıcalı’nın eşinin dava dilekçesindeki suçlamalar oldukça şaşırtıcı... Acun Ilıcalı’nın iki kızının annesi Zeynep Ilıcalı avukatı Altın Mimir aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçede son iki yıldır eşinin “Şöhretin ve zenginliğin bedeli bu” diyerek evlilik birliğinin dışına çıktığını belirtti. Eşinin 2009 yılında yaz aylarında bir üniversite söyleşisinde tanıştığı ve flört etmeye başladığı 20 yaşındaki kızla zaman geçtikçe flört bağlarını güçlendirdiğini iddia eden Ilıcalı’nın avukatının dilekçesinde şu satırlara yer verildi:

“Acun Ilıcalı Eşi Zeynep’le yaşadığı her ortama bu kadını götürmeye başlamış. Kadına son model bir cip almıştır. Müvekkilimiz ve çocuklarını ise hayatının dışına çıkarmıştır. Davalının yaşamış olduğu ilişki müvekkilimize ve tarafların müşterek çocuklarına rağmen bugüne kadar devam etmiştir. Öyle ki davalı bu kadın için çok lüks bir rezidance da garsoniyer tutarak karı-koca ilişkisi yaşamaktadır. Bunun yanı sıra davalının ilişki yaşadığı bayan hakkında manevi tazminat açma hakkımızı saklı tutarız” ifadesine yer verildi. Eşinin yaklaşık 50 milyon dolar olarak beyan ettiği mal varlığına tedbir kararı koyduran Ilıcalı, yasa gereği eşinin üzerine kayıtlı mallarının yüzde 50’sini istedi. Zeynep Ilıcalı ayrıca 10 milyon lira maddi ve manevi tazminat ile aylık 15 bin lira nafaka talep etti.

‘Var Mısın Yok Musun’da yarıştı

Zeynep Ilıcalı’nın eşinin cip alıp garsoniyer tuttuğunu söylediği 20 yaşındaki üniversiteli genç kızın Şeyma Subaşı olduğu iddia edildi. İddiaya göre Subaşı ile flört eden Ilıcalı, genç kıza Maya Rezidans’ta ev tuttu. Ilıcalı’nın eşiyle yaşadığı Beykoz Konakları’ndaki eve de bir süredir gitmediği belirtildi. Şeyma Subaşı iki hafta önce Milliyet Cumartesi’ne verdiği röportajda “Ablam Acun Bey’in şirketinde çalışıyor. Yok Böyle Dans’ın kostümlerini tasarlayacak birilerini aradığını öğrenince Acun beye benden bahsetmiş” açıklamasını yapmıştı. Subaşı Ekim 2009’da “Var Mısın Yok Musun”a da yarışmacı olarak katıldı ve 69 bin TL kazandı.

Acun iddiaları kabul etmedi

Eşinin 50 milyon liralık servetinin yarısını istediği Ilıcalı, son yıllarda Betina Machler, Sibel Can gibi ünlü isimlerin avukatlığını yapan ve yüksek tazminatlı davalardaki başarılı savunmasıyla bilinen Kezban Hatemi ile anlaştı. Eşinin iddialarını kabul etmeyen Ilıcalı, iki kızının ruh sağlığını düşünerek konu hakkında yorum yapmayacağını açıkladı. Avukatı Kezban Hatemi ise “Müvekkil hakkında yayınlanan hukuka aykırı söz konusu haberlerin gizli talepli açılan dava da dikkate alındığında ailenin mahremiyeti ve çocuklarının geleceğinin dikkate alınması gerekmektedir. Müvekkilim ileri sürülen gerçek dışı ve hukuka aykırı iddiaların yasal zemin üzerinde karşılığını bulacağına inanmaktadır” açıklamasını yaptı.

Şeyma Subaşı 20 yaşında

Ev tuttu iddiasıZeynep Ilıcalı’nın eşinin cip alıp garsoniyer tuttuğunu söylediği 20 yaşındaki üniversiteli genç kızın Şeyma Subaşı olduğu iddia edildi. Aydın Üniversitesi Moda Tasarım Bölümü 2. sınıfta okuyan Subaşı geçen yıl “Var Mısın Yok Musun” yarışmasında da görev almıştı. Subaşı son olarak “Yok Böyle Dans”ta Melis Ecem Güldüren’le birlikte ünlü yarışmacıların ve partnerlerinin kostümlerini tasarlıyor. Subaşı 2008 yılında Miss?Turkey yarışmasına katılmıştı.

‘Başka bir anlaşma yoksa yarıya bölünür’Avukat Nazan Moroğlu: (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi - Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği G. Başkanı): Malın ne zaman alındığına bakılmalı. Yeni Medeni Kanun 2002’de yürürlüğe girdi. O tarihten sonra evlendilerse ve farklıca bir mal rejimi belirlenmedi ise edinilmiş mallar mal kimin üstüne olursa olsun yarı yarıya bölünür. Yarısı eşe ödenir.
Avukat Mehmet Aytekin: Evlilik içinde edinilmiş mallara katılma rejimi benimsenmemiş ise malların yarısı diğer eş tarafından talep edilebilir. Medeni Kanun’un 174. maddesinde ise evlilik içinde kusursuz veya daha az kusurlu tarafa tazminat da ödenebileceği belirtilmiştir. Bu ödenecek miktarı mahkeme belirler. Miktar ekonomik ve sosyal durumuna göre belirlenir.

En ‘pahalı’ boşanmalar

- Ünlü işadamı Cem Hakko ve 24 yıllık eşi Bettina Hakko, boşanma davası sonucunda şirket hisseleriyle birlikte 7 milyon TL almıştı.
- Ünlü işadamı Halis Toprak da 35 yıllık eşi Ayşe Toprak’a 1995’te boşanma davası açmıştı. Ayşe Toprak da 7.5 milyon TL istemişti. Çift 1997’de boşanmış, Ayşe Toprak ise sadece 500 bin TL alabilmişti.
- Eşi Shery Şahnavaz’dan boşanan eski manken Ceyla Gölcüklü, Londra’da görülen davada 140 milyon TL almıştı.

Milliyet

Gelinliği perde reklamına benzetildi! Şeyma Subaşı’nın Fas’taki yöresel düğünü gündeme oturdu!

3 yıllık ilişkisini geçtiğimiz hafta mutlu sona ulaştıran Şeyma Subaşı Mısırlı milyarder Mohammed Alsaloussi ile nikah masasına oturdu. Önceki gün İstanbul’da ve Subaşı’nın yakın arkadaşı Avukat Altın Mimir’in evinde kıyılan nikah, sade bir törenle Subaşı’nın yakınları arasında oldu. Kızı Melisa’nın da bulunduğu nikah töreninde Subaşı’nın şahitliğini Acun ılıcalı’yı ikinci eşi Zeynep Yılmaz’dan boşayan ünlülerin Avukatı Altın Mimir’in yapması dikkat çekti.

YÖRESEL DÜĞÜN YAPTI

TGRT Haber Burcunur Yılmaz’ın haberine göre; Fas’ın Marakeş şehrinde düğün yapan Subaşı ve Alsaloussi çifti birkaç gün eğlence yapacağını duyurdu. Subaşı, düğününde iki farklı gelinlik giyerek saatlerce dans etti. Ancak Şeyma’nın gelinlikleri, takipçileri tarafından beğenilmedi. Perde reklamına benzetilen gelinliği adeta alay konusu oldu. Eşinin yöresel eğlenceleriyle kutlamalar yapan Subaşı, bölgeye uygun bir gelinlik tercih etti. Fas'a özel kutlamalar yapan Subaşı, Didem Soydan, Sibil Çetinkaya, Mert Vidinli ve Dila Tarkan gibi isimlerin katıldığı düğününde sabaha kadar dans etti.

Gelinliği perde reklamına benzetildi! Şeyma Subaşı’nın Fas’taki yöresel düğünü gündeme oturdu!

Gelinliği perde reklamına benzetildi! Şeyma Subaşı’nın Fas’taki yöresel düğünü gündeme oturdu!

ACUN’UN ESKİ EŞİNİ BOŞAYAN AVUKAT SUBAŞI’NIN ŞAHİDİ OLDU!

Sabah Gazetesi'nden Bülent Cankurt'un iddiaları şoke etti. Cankurt'un köşe yazısında iddialar şöyleydi: “Hep ünlü kadınların, yüklü tazminatlar alarak boşanmalarını sağlamasıyla gündeme gelen Avukat Altın Mimir, Şeyma Subaşı'nın nikah şahidi olunca eski defterleri karıştırdım; acaba kimleri boşamıştı diye...”

“Meğer Şeyma'nın nikah şahidi Altın Mimir, Şeyma'nın eski selefinin boşanma avukatıymış! Altın Mimir, Acun Ilıcalı'nın ikinci eşi Zeynep Yılmaz'ın, 2010 yılında "İhanete uğradım, eşim beni, 20 yaşında bir üniversite öğrencisiyle aldatıyor" diyerek açtığı boşanma davasında avukatlığını yapmış. Asıl bomba ise; boşanma davasında adı geçen 20 yaşındaki kızın Şeyma Subaşı olması! Altı yıl süren dava sonunda Şeyma yüzünden Zeynep Yılmaz'ı boşatan Altın Mimir, salı günü ise Şeyma'ya nikahı için hem evini açtı hem de nikah şahidi oldu. Tesadüf mü, kader mi, tercih mi bilemedim ama Altın Mimir'in Zeynep Yılmaz'ın boşanma avukatlığını yapıp sonra da Şeyma Subaşı'nın nikah şahidi olması bana çok ilginç geldi.”

Lakabım ciğer sökücü!

Haberin Devamı

Kadınların sizce iş hayatında öne çıkan özellikleri neler?

- Doğruya doğru, kadınların algılama yeteneği, erkeklerden çok daha yüksek! Bir de kadınlar daha sağduyulu. Duygusal zekâlarını ve yeteneklerini işlerine çok daha iyi yansıtıyorlar. Empati kabiliyetleri de yüksek. Detaycı ve titizler. Sonra sebatkârlar, kolay pes etmiyorlar. Tüm bunlar da kadını, iş hayatında daha başarılı kılıyor.

Lakabım ciğer sökücü

ERKEKLERİN DİNİ, İMANI PARA!

Boşanma davalarında erkeklerin nereye kadar alçalabildiğini gördünüz?

- Tahmin bile edemezsiniz. Sınırı yok! Aslında çok acıklı durum. Ellerindeki tek güçleri para. Erkeklerin dini, imanı para olmuş. Parayla kadını terbiye etmeye çalışıyorlar. Kredi kartlarını iptal ediyorlar, kiralarını ödemiyorlar, karılarının ve çocuklarının evden atılmasına neden oluyorlar, elektrikleri, suları kesiliyor, tınmıyorlar. Bütün bunları da son derece çirkin bir şekilde yapıyorlar. İşin tuhafı, az bir bütçeyle boşanmak isteyen de, karısını geri kazanmak isteyen de aynı ‘ekonomik şiddet’i uyguluyor. Anlayın siz erkeklerin duygusal zekâsını...

Peki ya kadınlar?

- Kadınlar, bu çirkinlikleri gördükçe, bu adamları bir zamanlar nasıl sevdiklerine inanamıyor! Tabii sırf zengin koca bulup, bir de çocuk yapıp, hayatını garanti altına almaya çalışan kadıncıklar değil mevzumuz.

Boşanma davaları çoğunlukla çirkefleşiyor. Sebep para mı?

- Birçok çift, sadece ekonomik sebeplerle fiilen bitmiş olan evliliklerini, mutsuzlukları kilometrelerce uzaktan belli olduğu halde sürdürmeye çalışıyor. Erkek, malını paylaşmamak; kadın da, kocası sebebiyle sahip olduğu statüsünü kaybetmemek adına evliliği devam ettirirken, aldatmalarla aldatılmalar birbiriyle yarışıyor! Ama iş, sonunda o kadar ayyuka çıkıyor ki boşanma davası, genellikle zorunlu olarak açılıyor! E tabii ortada aşk maşk kalmamış, tabii saygı, istisnalar varsa da kaideleri bozamayacak kadar az. İş mecburen çirkefleşiyor...

Sizi bugüne kadar en zorlayan dava hangisi oldu?

- Zorlayan demeyelim de, üzüldüğüm davalar oluyor. Son derece eğitimli kadınların, yıllarca erkek şiddeti mağduru olduklarının bile farkında olmamaları, kariyerlerini ve saygınlıklarını kaybedecekleri endişesiyle şiddete uğradıklarını dile getirememeleri ve çocuklarının onlara karşı cephane gibi kullanılması. Bu üç acı gerçek ne yazık ki çok yaygın ve beni çok yaralıyor. ‘Kadının Hak Arama Rehberi’ni de bu yüzden yazdım.

Çok da iyi yapmışsınız! Faydalı bir kitap...

- Teşekkür ederim. Hayalimdi. Aynı zamanda bir tür sosyal sorumluluk. Niyetim önce, kadınların boşanma sürecinde yaşadığı problemlere değinmekti.

Sonra kesmedi mi?

- Aynen öyle! Kadının tüm yaşamı boyunca, sırf kadın olduğu için maruz kaldığı-kalacağı olası durumlarda ya da kendine bile sormaya cesaret edemeyeceği sorularda ona rehber olabilecek bir kitap hazırlamaya çalıştım.

EĞİTİMLİ-EĞİTİMSİZ FARK ETMİYOR, KADINLAR HAKLARINI BİLMİYOR

Kadınlar -ünlü, ünsüz, eğitimli, eğitimsiz, varlıklı, fakir- haklarını bilmiyorlar mı bu ülkede?

- Ne yazık ki bilmiyorlar! Zaten bu ülkenin en büyük problemi bu. Kanun koyucular da, sanki haklarımızı öğrenmeyelim diye, yasalardaki dili anlaşılmaz kılıyorlar. Nisan ayında mesela ülkemizin kaderini değiştirebilecek bir referanduma gidiyoruz. Anayasada yapılmak istenen değişiklikler konusunda çoğunluk bilgi sahibi değil. Değişiklikler insanlarımızın uyuduğu saatlerde Meclis’ten geçiriliyor, halkın gerçekleri öğrenmesi engelleniyor. Ayrıca üzülerek söylüyorum, halkımız da çok fazla yasalarla ilgilenmiyor. Referandumda, anayasamızın değişeceğinin farkında bile değil. Meselenin, Cumhurbaşkanı’nın şahsını onaylamak ya da onaylamamak olduğunu sanıyor. Oysa yasalar ve adalet, tıpkı ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç. Almanya’da Medeni Kanun yıllarca, bestseller olarak okunmuş ve bu alanda hâlâ rekorunu elinde tutmakta. Bizim Almanlar’dan farkımız ne? Ama biz inanılmaz ilgisiziz.

KADINA ŞİDDET DEĞİL ERKEK ŞİDDETİ

Siz, ‘kadına şiddet’ demiyorsunuz, ‘erkek şiddeti’ diyorsunuz, kitapta da bu dili kullanıyorsunuz...

- Evet. Bilinçli olarak böyle yapıyorum. Çünkü şiddeti uygulayan erkek. Erkek, kadını hâkimiyeti altına almak istediği için şiddete başvuruyor. Okullarımızda kadın-erkek eşitliğine dikkat çekerek, cinsiyet rollerine ilişkin kalıplaşmış algıların değişimi için çaba harcanmalı...

2016’DA 316 KADIN UĞRADIĞI VAHŞİ SALDIRILARLA HAYATINI KAYBETTİ

Siyasi ortam muhafazakârlaştıkça kadının durumu ne kadar ağırlaştı?

- Siyasi ortamın muhafazakârlaşması, beraberinde toplumun da muhafazakârlaşmasını getirir. Muhafazakâr toplumda da, kadının hayatı, kararları, iradesi her zaman sorgulanmaya açıktır. Bu da kadının hayatına müdahaleyi kaçınılmaz kılıyor. Hal böyle olunca da, erkek egemen anlayış, kadının hayatını şekillendirmek ve rahatça müdahale edebilmek amacıyla şiddete başvuruyor. Ülkemizde son 15 yıldır artan muhafazakârlaşmanın bilançosu hayli ağır! 2016’da en az 316 kadın, uğradığı vahşi saldırılarla hayatını kaybetti. Katillerin çoğu, katledilenlerin en yakınları. İstatistiklere göre 2016’da öldürülen kadınların 98’inin katili kocaları, 51’inin katili tanıdıkları erkekler, 30 kadının katili erkek arkadaşı, 21 kadının katili eski kocası, 12 kadının katili oğlu, 9 kadının katili babası, 2 kadının katili ağabeyi. Ve ne yazık ki 67 kadının katili ise hâlâ meçhul.

BOŞANMA SÜRECİNDE EN SIK SORULAN SORU:‘YENİ BİR İLİŞKİ YAŞAYABİLİR MİYİM?’

Boşanma söz konusu olduğunda, bir kadının bilmesi gereken en önemli şey nedir?

- Öncelikle şunu bilmeliler: Boşanma, dünyanın sonu değil! Yok sayıldıkları ya da mağdur edildikleri evlilikler de makûs kaderleri değil!

Boşanma davalarında size en sık sorulan sorular neler?

- Cinselliğin de aynen yemek yemek, su içmek gibi bir ihtiyaç olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, kadınlar ve erkekler, boşanma davası süresince yeni bir ilişki yaşayıp yaşayamayacaklarını soruyorlar.

Nedir peki bu sorunun cevabı?

- “Hayır!” Boşanma süresince, yeni bir ilişki yaşama hakları yok. Yine son zamanlarda çok sık sorulan bir diğer soru, “Anne ve babaya birlikte velayet hakkının olup olamadığı”. Ne yazık ki bu sorunun da cevabı: “Hayır!” Son olarak en çok sorulan bir başka soru ise “Boşandıktan sonra ne kadar sürede yeniden evlenebilecekleri.” Erkeklerde böyle bir süre olmadığı halde, kadınlar hukuki adı ‘iddet müddeti’ olan 300 gün sonra evlenebilirler. Ancak kadın daha önce evlenmek isterse, hamile olmadığına dair alacağı bir doktor raporuyla iddet müddetini ortadan kaldırabilir.

SORUN YASALARDA DEĞİL UYGULAYICILARDA

Kitabınızı okuyan kadınlar yasal haklarını mı öğrenecek?

- Evet... İş hayatında, mirasta, aile hukukundan kaynaklı boşanma, velayet, nafakaya dair haklarını, şiddet uygulama potansiyeline sahip erkekleri tanıma, şiddet anında nasıl davranmaları gerektiğini ve şiddetin fiziken sona ermesiyle birlikte yapması gerekenleri, yardım alabileceği kurum ve kuruluşları, acil şiddet önleme hatlarını bulabilecekler...

HÂKİMİN KİŞİLİĞİ BÜYÜK ROL OYNUYOR

Bizim yasalarımız aslında gayet iyi de, uygulamada mı sorun var?

- Evet! Özellikle 2000’li yıllarda, AB’ye uyum sürecinde, yasalarımızda, eksiklik olsa dahi, kadın lehine birçok ihtiyacı karşılayacak güzel ve ciddi düzenlemeler yapıldı. Ancak ne yazık ki, bunların büyük bir kısmı sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Sebebi, bu yasaların hayata geçmesini sağlayacak uygulayıcılar. Uygulayıcıların yeterli eğitime tabi tutulmaması, konunun öneminin anlatılmaması... Uygulayıcıların, yani polis, savcı ya da hâkimlerin, kadına bakış açısı, değer yargısı, ahlak anlayışı çoğu zaman yasaların önüne geçiyor. Aldıkları eğitim, inançları her ne ise, kadını her şeyin sebebi gibi görmelerine neden olabiliyor.

Peki çözüm ne?

- Öncelikle yasalarda, uygulayıcılara büyük takdir yetkisi tanıyan düzenlemelerin daraltılması, hakların daha anlaşılır ve net bir şekilde tanımlanması gerekiyor. Sonra da uygulayıcıların hizmet içi eğitimlerle desteklenmesi. Kadınlarsa yılmadan, cesaretle haklarına sahip çıkmaya devam etmeliler.

Niye standart bir anlayış yok? Bir sürü mahkemede kravat takan katil koca, indirim alıyor, bazılarında almıyor? Neden?

- Hâkimin kişiliği, kadına bakış açısı büyük rol oynuyor da ondan! Eskiden tüm mahkemeler kravat takan, takım elbise giyen katil kocaya indirim hakkı tanıyordu. Son zamanlarda başta sivil kadın örgütleri olmak üzere toplumun birçok kesiminde haklı olarak sapık ve katillere ‘iyi hal’ ve ‘haksız tahrik’ indirimlerinin kaldırılması amaçlı büyük kampanyalar, büyük farkındalıklar yarattı. Bu da işe yaradı. Artık mahkemeler, bu indirimleri eskisi kadar uygulamıyor. Çifte standardın tamamen ortadan kaldırılması için de kamuoyunda, ‘Özgecan Yasası’ olarak bilinen “Cezalar artırılsın, indirimler kaldırılsın” kampanyasının sonucu olan tasarının Meclis tarafından onaylanıp yasalaşması gerekiyor.

HAYATIM, REALITY SHOW’LARA TAŞ ÇIKARTIR!

Çok renkli bir hayat hikâyeniz var. Roman gibi...

- Evet ya, reality show’lara taş çıkartacak cinsten!

Dersimli bir ailenin dokuz çocuğundan birisiniz. Erkeği bulana kadar devam mı etmiş anne-baba?

- Aynen öyle! Ben dokuz çocuğun en büyüğüyüm. Sonuncumuz erkek.

BENİ BEN YAPAN HEMŞİRELİKTİR

Şu anda kız kardeşler n’apıyor? Erkek n’apıyor?

- Kocaman bir holding gibiyiz! Sevgi, yeminli mali müşavir. Kocasıyla beraber kendi şirketleri var. Yani muhasebemiz emin ellerde! Sevda, büyük bir özel hastanenin direktörü, yarı doktor sayılır. Sağlık işlerimiz de tıkırında. Eylem, bilgisayar mühendisi, yabancı sermayeli bir şirketin bilgi işleminin başında ve benim ofiste kullandığım programı dahi o yazdı ve bizim en zekimiz. Eskinin Yeter’i, şimdinin Özlem’i bankacıydı, son 10 yıldır benim ofisin yöneticisi. Kader, halkla ilişkiler yapıyor. Çilem ve Fatma, mali müşavir. Ve Murat, şahane bir müzisyen.

Bu arada çok sıkı bir başarı öyküsü sizinki. Hukuktan önce hemşirelik okuyordunuz değil mi?

- Evet. Hukuk okuyabilmek için para kazanmam gerekiyordu, o yüzden önce hemşirelik okudum. Fena da hemşire değildim! Hastalarım, “Pamuk hemşiremiz” diyerek yolumu gözlerlerdi. Beni ben yapandır hemşirelik. İnsanları tanıma, empati yeteneği hep hemşireliğin katkılarıdır. Avukatlık ise 5 yaşındayken, kasabamıza tayin olan savcı Nurhayat Hanım’ın bende yarattığı farklı ve güçlü kadın olma isteği. Onu görünce bunun yolunun da hukuktan geçtiğine inandım. Tabii ki başarıya giden yolda sen de, sevdiklerin de bedel ödüyor. Ama sonuca bakınca değiyor. Ben başarınca, benden sonra iki kız kardeşim de önce hemşire olup sonra üniversite eğitimlerini tamamladılar. Diğerleri ise, ablalarının onlara sağladığı imkânlarla çalışmalarına gerek kalmadan okudular. Onlara iyi bir rol model olduğumu düşünüyorum.

ERKEĞİN BİTMEYEN İKTİDAR MÜCADELESİ

Medeni durumunuz ne?

- Tamamen kendime aidim.

Çalışmaktan sevgili yapamıyor musunuz? Yoksa erkekler sizden korkuyor mu?

- İkisi de birbiriyle kapışır. Çok çalışıyorum ve yaptıklarımdan büyük keyif alıyorum. Çalışmak aşka engel değil. Ama erkeğin bitmeyen bir iktidar mücadelesi var. Güçlü, akıllı, zeki, e az biraz da güzel, kendi ayakları üzerinde duran kadına sahip olamayacakları korkusu, onlara saçma sapan şeyler yaptırıyor. Kafasındaki kadınla karşısındaki kadının çatışması bünyede ağır hasara sebebiyet veriyor. Sonuçta senden gidemiyor, seninle de olamıyorlar! Ben de bu yaştan sonra hiç kimsenin kompleksini ya da kaprisini çekemem...

#Ayşe Arman#Hürriyet#Yazarlar

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

ALTIN MİMİR, Kurucu

Avukat Altın Mimir, 1972 yılında Ovacık/Tunceli’de doğdu. İlk ve ortaokulu Ovacık’ta tamamladı. 1985-1989 yıllarında Çorum Sağlık Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra, hemşire olarak Sağlık Bakanlığı’na bağlı Beyoğlu Devlet Hastanesi’nde görev yaptı. Bu süre içinde gece çalışıp, gündüz okuyarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimini tamamladı.

1994 yılı İstanbul Hukuk Fakültesi mezuniyetini takiben Prof. Dr. Çetin Özek’in yanında avukatlık stajını bitirdi. 1998 yılında çalıştığı hukuk bürosundan ayrılarak kendi ofisi Emek Hukuk’u kurdu.

Bugün sahip olduğu ofiste, ağırlıklı özel hukuk alanında ticaret ve şirketler hukuku, aile hukuku, gayrimenkul ve kira hukuku, iş hukuku, icra-iflas hukuku ile ağırlıklı ekonomik suçlardan kaynaklı ceza hukuku davalarında deneyimli profesyonel avukatlarla beraber hizmet vermektedir.

Ayrıca, şirketlerin kurumsal olarak hukuki işlemlerini takip ederek, sözleşmeler hazırlamakta ve hukuki danışmanlık yapmaktadır.

Avukat Altın Mimir için, anne, avukat ve iş kadını olarak içindeki “adalet ve hakkaniyet” duygusunu, toplumu iyileştirmek adına kullanmak önemlidir. Toplumun tam ve eksiksiz iyileşebilmesi için, cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanmasının mutlak bir zorunluluk olduğuna olan inancıyla, önce kadınların ve tüm toplumun bu konudaki farkındalığını artırmak için çeşitli gönüllü organizasyonlarda aktif olarak rol almaktadır. Bu amaçla, KAGİDER ve BİZİM ÇOCUKLARIMIZ derneklerinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Kendisi bugünkü konumunu, pozitif bir dünya bakışıyla toplumun her kesimiyle iletişim kurabilmeye, empati yapabilmeye ve hepsinden önemlisi çalışma disiplinine sahip olmaya bağlamaktadır. Hayattaki emellerini devam ettireceğine inandığı oğlu Emek’in de avukatlık mesleğini seçmesiyle; tecrübe ve dinamizmi bir araya getirerek “emeğin” “altın” kıymetinde olduğuna vurgu yapmak amacıyla ofisinin ismini AltınEmek olarak değiştirmiştir.

ALTIN MİMİR, Kurucu

Avukat Altın Mimir, 1972 yılında Ovacık/Tunceli’de doğdu. İlk ve ortaokulu Ovacık’ta tamamladı. 1985-1989 yıllarında Çorum Sağlık Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra, hemşire olarak Sağlık Bakanlığı’na bağlı Beyoğlu Devlet Hastanesi’nde görev yaptı. Bu süre içinde gece çalışıp, gündüz okuyarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitimini tamamladı. 1994 yılı İstanbul Hukuk Fakültesi mezuniyetini takiben Prof. Dr. Çetin Özek’in yanında avukatlık stajını bitirdi. 1998 yılında çalıştığı hukuk bürosundan ayrılarak kendi ofisi Emek Hukuk’u kurdu. Bugün sahip olduğu ofiste, ağırlıklı özel hukuk alanında ticaret ve şirketler hukuku, aile hukuku, gayrimenkul ve kira hukuku, iş hukuku, icra-iflas hukuku ile ağırlıklı ekonomik suçlardan kaynaklı ceza hukuku davalarında deneyimli profesyonel avukatlarla beraber hizmet vermektedir. Ayrıca, şirketlerin kurumsal olarak hukuki işlemlerini takip ederek, sözleşmeler hazırlamakta ve hukuki danışmanlık yapmaktadır. Avukat Altın Mimir için, anne, avukat ve iş kadını olarak içindeki “adalet ve hakkaniyet” duygusunu, toplumu iyileştirmek adına kullanmak önemlidir. Toplumun tam ve eksiksiz iyileşebilmesi için, cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkması ve kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanmasının mutlak bir zorunluluk olduğuna olan inancıyla, önce kadınların ve tüm toplumun bu konudaki farkındalığını artırmak için çeşitli gönüllü organizasyonlarda aktif olarak rol almaktadır. Bu amaçla, KAGİDER ve BİZİM ÇOCUKLARIMIZ derneklerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Kendisi bugünkü konumunu, pozitif bir dünya bakışıyla toplumun her kesimiyle iletişim kurabilmeye, empati yapabilmeye ve hepsinden önemlisi çalışma disiplinine sahip olmaya bağlamaktadır. Hayattaki emellerini devam ettireceğine inandığı oğlu Emek’in de avukatlık mesleğini seçmesiyle; tecrübe ve dinamizmi bir araya getirerek “emeğin” “altın” kıymetinde olduğuna vurgu yapmak amacıyla ofisinin ismini AltınEmek olarak değiştirmiştir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır