amasya görüşmelerinde istanbul hükümetini kim temsil etmiştir / Amasya Görüşmeleri Nedir? Genelge Tarihi, Önemi Ve Sonuçları Nelerdir? - En Son Haberler - Milliyet

Amasya Görüşmelerinde Istanbul Hükümetini Kim Temsil Etmiştir

amasya görüşmelerinde istanbul hükümetini kim temsil etmiştir

Amasya G&#;r&#;şmeleri Nedir? Genelge Tarihi, &#;nemi Ve Sonu&#;ları Nelerdir?

Haberin Devamı

 Amasya Görüşmelerinde birtakım kararlar alınmıştır ve alınan kararlar şu şekildedir:

Hiçbir vilayetin terk edilmesine izin verilmeyecektir, hiçbir manda ve himaye kabul edilmeyecektir. Bütünlük ile birlikte istiklal korunacaktır.

Azınlıklara Türk devletinin siyasi hakimiyetini ve sosyal dengesini bozabilecek ayrıcalıklar verilmeyecektir.

Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin hukuki yapılı bir kurum olduğu İstanbul hükümeti tarafından tanınacaktır.

Meclis-i Mebusan derhal toplanmalıdır.

Osmanlı Meclis-i Mebûsan'nın İstanbul içerisinde toplanması güvenlik açısından uygun değildir.

Son maddede meclisin, İstanbul ilinde toplanması durumunda, mili mücadele ruhunun yansıtılmayacağı ve meclisin görevlerini rahat bir biçimde yerine getiremeyeceği düşünülmüştür. Bahsedilen bu madde, anayasaya aykırı olacağı gerekçesi ile İstanbul Hükûmeti tarafından kabul edilmemiştir. Mustafa Kemal Paşa da bu konuda ısrar etmemiştir.

Amasya Görüşmesinin Önemi

İstanbul hükümeti, milli mücadele ile birlikte Heyet-i Temsiliye ve ayrıca Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'ni hukuken tanımıştır.

Temsil Heyeti ile İstanbul hükümeti arasındaki ilişkiler yumuşamıştır.

İstanbul ili, Anadolu’ya bağlı olmaya başlamıştır.

Anadolu hareketini, İtilaf devletleri İstanbul vasıtası ile kontrol edemeyeceklerini anlamışlardır.

Haberin Devamı

Meclis-i Mebusanın toplanması kesin olarak kararlaştırılmıştır.

Amasya Görüşmesinin Sonuçları

İstanbul Hükümeti ilk defa Milli Mücadele’yi ve bununla birlikte Temsil Kurulunu tanımıştır.

Milli Mücadele’ye karşı olan İstanbul Hükümeti'nin olumsuz tutumları bir süre boyunca engellenmiştir.

Meclis-i Mebusan’ın toplanması kararlaştırılmıştır ve bu karar Misak-ı Milli Meclisin onay sürecinden geçmiştir.

kaynağı değiştir]
  1. Osmanlı yönetimi İstanbul'da toplanması şartıyla Mebusan Meclisi'nin açılmasını kabul etti.[1]
  2. Temsil Kurulu rızasını almadan barış görüşmesine gitmeme kararını reddetti.
  3. İstanbul Hükümeti, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni ve Temsil kurulunu tanıdı.[1]
  4. Anadolu hareketi İstanbul hükûmetine karşı siyasal bir başarı kazandı.
  5. İstanbul Hükûmeti, Atatürk'ün deyimiyle Anadolu'ya tabi olmak zorunda kaldı.
  6. İstanbul Hükûmeti Temsil Heyetini tanımak istemedi.

Kaynakça[değiştir

Amasya Mülâkatı

Amasya Mülâkatı

PDF

Dâhiliye Nazırı’nın Sivas Kongresi’ne baskın komplosunun ortaya çıkışı (Ali Galip olayı) ve ardından Mustafa Kemal Paşa’nın boykot kararıyla Sadrazam Damat Ferit Paşa istifa zorunda kalmıştır. Yeni Sadrazam Ali Rıza Paşa ve kabinesinden hiç kimse başlangıçta Sivas’taki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile ilişki kurmamış; ancak bir süre sonra Harbiye Nazırı Cemal Paşa tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya bir iyi niyet telgrafı gönderilerek uzlaşma yolu açılmıştır. Fakat yeni kabine Cemal Paşa aracılığıyla Sivas’taki Heyeti Temsiliye’nin İttihatçılarla bir ilişkilerinin bulunmadığı; Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na karışmasının doğru olmadığı ve buna sebep olanlar aleyhinde adları da açıklanarak bazı yayınlar yapılması ve haklarında yasal kovuşturmayla cezalandırılmaları ve seçimlerin serbestçe yapılacağı gibi konularda görüş birliği istemektedir. Aynı kabinede Dâhiliye Nazırı Damat Mehmet Şerif Paşa’nın göreve başladığını bildiren genelgesi ise Heyeti Temsiliye ile görüşme yolunu tümüyle kapalı tutmaktadır. Mustafa Kemal Paşa bu kritik koşullarda Heyeti Temsiliye’nin 7 Ekim günü yeni kabineyi destekleme kararı kamuoyuna açıklanmıştır. Bu akılcı hamle; yeni kabineyi temsilen Bahriye Nazırı Salih Hulusi (Kezrak) Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla görüşmek üzere 15 Ekim günü İstanbul’dan Altay vapuruyla Samsun’a ve oradan da Amasya’ya doğru yola çıkmasını sağlamıştır. Heyeti Temsiliye’nin talimatıyla Salih Hulusi Paşa’ya Kavak’tan Amasya’ya kadar -geliş ve dönüşünde- Kurmay Yarbay Arif Karakeçili tarafından refakat edilmesi kararlaştırılmıştır. Bahriye Nazırı’na uğrayacakları yerlerde parlak törenler yapılması talimatı verildiğinden Müdafaai Hukuk Cemiyeti üyelerince karşılama törenleri yapılmaktadır.

Öte yandan Salih Hulusi Paşa ile görüşecek olan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas’tan Amasya’ya hareket etmeden önce kendi aralarında görüş birliği oluşturmak için önemli konularda özellikle kolordu komutanlarıyla istişarelerde bulunmuşlardır.

Mazhar Müfit Kansu’nun aktardığına göre; Amasya’da Bahriye Nazırı Salih Hulusi Paşa ile görüşülecek konular belirlenirken yeni Meclis’in nerede toplanacağı Heyeti Temsiliyeciler arasında tartışmaya neden olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, yeni Meclis’in kesinlikle Anadolu’da bir yerde toplanmasını, İstanbul’da faaliyetinin zararlı ve mantıksız olacağını söylemiş ve bu görüş kabul edilmiştir.

Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi olarak Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas’tan hareketle Ekim’in 18’inde Tokat üzerinden Amasya’da Tümen Komutanı Cemil Cahit (Toydemir) ve Amasyalılarla -yaklaşık dört ay sonra- yeniden buluşmuşlardır.

19 Ekim Pazar günü Bahriye Nazırı Salih Hulusi Paşa ve heyeti Amasya’da gösterilerle karşılanmışlar ve ertesi sabah heyetler arası görüşmelere başlanmıştır.

Millî Mücadele tarihimizde “Amasya Mülâkatı” diye ün kazanan bu görüşmeler, Ekim günlerinde, Amasya’da İstanbul Hükûmetini temsilen Bahriye Nazırı Salih Hulusi (Kezrak) Paşa ve Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti adına eski Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf (Orbay) ve eski Beyrut Valisi Bekir Sami (Kunduh) arasında yapılmıştır.

Amasya’da iki tarafın müzakere ettiği en önemli ve can alıcı konu, seçimlerin bir an önce yapılması, yeni Meclis’in toplanması ve -Sina Akşin’in sözleriyle- Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına iktidar mücadelesinin orta yerine girme olanağı sağlayacak olan; Meclis’in İstanbul dışında toplanması esasının Salih Hulusi Paşa’ya kabul ettirilmesidir. Fakat bu kabul henüz kişiseldir, Salih Hulusi Paşa İstanbul’a döndüğünde kabine arkadaşlarını ikna için çalışacak, edemezse istifa edecektir. Görüşmelere katılan eski Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf (Orbay)’ın aktardığına göre, yeni seçilecek milletvekillerin Bursa’da toplanmasına oybirliği ile karar verilmiştir. Yeni meclisin Anadolu’da bir yerde toplanması konusunda başka ülkelerden örnekler bulunmuş, Savaşı’nda Fransa Meclisi’nin Lyon’da, Dünya Savaşı sonunda Almanya Meclisi’nin Weimar’da toplandığı görüşme tutanağına eklenmiştir. Fakat, Bahriye Nazırı Salih Hulusi (Kezrak) Paşa, İstanbul’a dönüşünde Meclis’in İstanbul dışında bir yerde toplanması konusunda başarı sağlayamamış; istifa sözünü yerine getirmemiştir. Bilindiği gibi, diplomasi ve siyaset alanında protokol sözü literatürde, “görüşmeler sonunda üzerinde anlaşmaya varılan konuları kapsayan ama henüz üzerinde tüzel kesinlik kazanmamış belge” olarak tanımlanmaktadır. Sözcük, aynı ülke içinde iki gücün yetkili temsilcileri arasında görüşmeler sonucu düzenlenip karşılıklı birtakım yükümlülükleri gösteren “sözleşme tutanağı” anlamına da gelmektedir.

Üç gün süren görüşmelerde taraflar arasında ikişer nüsha hazırlanan beş ayrı protokol (“gizli” olan 4. Protokol dışında) karşılıklı olarak imzalanmıştır.

  1. Protokol, Salih Hulusi Paşa’nın İstanbul Hükûmeti adına teklif ettiği ve kabulünde sakınca bulunmayan birtakım maddelerdir. 2. Protokol uzun süren tartışmalı bir görüşmenin tutanak şeklinde özetidir. Bu görüşmede, her iki tarafın, hilafet ve saltanat konusundaki karşılıklı güvenceleri ile ilgili açıklamalarını içine alan bir girişten sonra, Sivas Kongresi’nin 11 Eylül günlü bildirisindeki maddelere geçilmiştir. Söz konusu bildiride açıklanan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin durumu, bundan sonraki çalışma biçimi ve alanı üzerinde görüşmeler yapılırken yeni Meclis’in İstanbul’da toplanmasının güvenlik açısından uygun olup olmadığı konuşulmuştur. Görüşmeler sonunda yazıya geçirilen bütün kararlar “Heyeti Temsiliye Adına Mustafa Kemal” imzasıyla kolordu komutanlarına bildirilmiş ve kendilerinden ilişkide bulunulan Müdafaai Hukuk Cemiyetleri merkezlerini bilgilendirmeleri istenmiştir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya’dan Sivas’a döndükten sonra arkadaşlarını topladığında vurguladığı gibi; “Teşkilâtı Milliyenin ve Heyet-i Temsiliye’nin kabine tarafından resmen tanınmış bir heyeti siyasi (…) müzakerat neticesinin protokol olduğu, hükûmet-i merkeziyenin murahhası olan Bahriye Nazırı’na kabul ve imza” ettirilmesi önemli bir kazanımdır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’ta arkadaşlarına heyetler arası görüşmeleri aktarırken kullandığı bu cümleler not defterinde de aynı şekilde yer almaktadır.

Mazhar Müfit Kansu’nun yazdığına göre Temsil Heyeti Reisi toplantıyla ilgili izlenim ve değerlendirmelerine şöyle devam etmiştir:

“21 Ekim tarihli protokol, hemen hep Salih Paşa’nın teklifleriydi. Kabulünde beis görmediğimiz maddelerden ibarettir ki, aynen okutuyorum, dedi. (…).”

“Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa, önündeki Amasya Mülâkatı’na ait dosyayı karıştırarak:”

“Şimdi gelelim mahrem [gizli] telâkki edilerek imza edilmeyen 4. protokole, dedi.”

“Niçin mahrem, sualine de Paşa, şu cevabı verdi:”

“Bu mahrem protokol imza edilmeyerek, yani Salih Hulusi Paşa güya bir taahhüt altına girmeyerek aramızda mahrem olarak kabul edilmiştir; bir bakıma göre de mademki mahremdir, imza da konulmazmış.”

Salih Hulusi Paşa’nın imzasını taşıyan 1. Protokolde; İstanbul Hükûmetinin önceden beri savunduğu, “zorla göç ettirme dolayısıyla suç işleyenlerin yasal olarak cezalandırılması, adalet ve siyaset açısından çok gereklidir,” görüşü yinelenmiştir. İstanbul Hükûmeti açısından bu yeni değildir. Asıl önemli olan, “gizli” ve bu nedenle “imzalanmayan” 4. Protokoldeki ilk üç maddedir.

Mustafa Kemal Paşa ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti liderliğinin Türk-Ermeni ihtilafındaki kararlı duruşlarını gösteren bu üç madde şu şekildedir:

“1 – Bazı komutanların ordudan atılması ve bir kısım subayların askerî mahkemeye verilmesi ile ilgili olarak çıkan padişah iradeleri ile diğer emirlerin düzeltilmesi.”

“2 – Malta’ya sürülmüş olanların ilgili bulundukları kendi mahkemelerimizde kovuşturma yapılmak üzere, İstanbul’a getirtilmeleri çarelerinin araştırılması.”

“3 – Ermeni zulmü ile ilgili görülenlerin de mahkemeye verilmesi (Millî Meclis’e bırakılacaktır).”

Türk-Ermeni ihtilafına bakış açısından Bahriye Nazırı Salih Hulusi Paşa ile Sivas’taki de facto yönetim (=Heyeti Temsiliye) adına Mustafa Kemal Paşa ve iki arkadaşının Amasya Mülâkatı’nda vardıkları uzlaşma önemlidir.

“Amasya Mülâkatı” ile ilgili haberler İstanbul basınında şu şekilde yer almıştır:

İstanbul gazeteleri 24 Ekim tarihli nüshalarında “Amasya müzakeratı tam bir anlaşma ile neticelendi” başlıkları altında buluşmayı haberleştirmişlerdir.

Ertesi gün (25 Ekim’de) Bahriye Nazırı kabineye Amasya’da yapılan görüşmeler hakkında bilgi verirken; aynı anda Mustafa Kemal Paşa’nın Amasya’dan telgrafla yabancı basına verdiği mülâkatın Türkçe tercümesi Vakit gazetesinde yer almıştır. Fransız Les Temps gazetesi muhabiri François Psalty’nin sorularına telgrafla verilen karşılıklar arasında Ermeni meselesi üzerine olanı kesin bir kararlılık vurgusu taşırken; “Millî Teşkilât”ın “yol haritası” da açıklanmaktadır:

Soru: Ermeni meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinden pek sınırlı biçimde bir miktar arazi verilmesine taraftar mıdırlar?

“Osmanlı hududu dışında oluşmuş bir Ermenistan’ı memnuniyetle görürüz.”

Soru: Seçimlerden sonra Millî Teşkilât kaldırılacak mıdır?

“Millî Teşkilât’ın millî iradeyi hâkim kılmaktaki gayesi, Millet Meclisinin toplanarak yasama hukukuna ve kontrol vazifesine tam bir emniyet ve serbestî ile fiilen sahip olmasıyla gerçekleşecektir. Millî Meclis’in her türlü taarruz ve müdahaleden korunmuş bir surette tam bir ciddiyetle vazifelerini yapmaya başladıktan ve bu da fiilen doğrulandıktan sonra bugünkü faaliyet tarzında varlığını devam ettirmeye sebep kalmamış olacağından, Millî Teşkilât Tüzüğü gereğince çalışmalarına son verecektir.”

Şerafettin Turan’ın değerlendirmesine göre; Amasya&#;da imzalanan protokollerle İstanbul Hükûmeti, Anadolu’daki hareketi “isyan” olarak suçlamaktan vazgeçmiştir. Ne var ki, Sultan Vahdettin’in tutumu yüzünden Sadrazam Ali Rıza Paşa’nın kısa sürede istifa etmek zorunda kalışı ve millî bütünleşmeyi önlemek için pusuda bekleyen İşgal güçlerinin yeni baskı hareketlerine girişmesi yüzünden İstanbul ile Anadolu’nun birlikte atabileceği adımları daha başlarken sonuçsuz kılmıştır.

30 Ekim günü imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerinin uygulanmasıyla birlikte Anadolu’da iki iktidar odağı oluşmuştur: Bunlardan biri Sultan’ın yetkilendirdiği ve Meclisin güvenoyuna sahip meşru iktidar, diğeri, İşgal kuvvetlerinin oluşturdukları yabancı güç odağıdır. 22 Haziran günlü Amasya Tamimi, yeni bir iktidar gücünün ilk habercisidir. Nitekim üç-dört aya kalmadan Mustafa Kemal Paşa liderliğinde bu yeni güç odağı, Anadolu’da dolaşan yabancı temsilcilerle ve İstanbul Hükûmeti ile ayrı ayrı masaya oturma becerisi göstermek suretiyle kendisini kanıtlamıştır. 24 Temmuz’da Erzurum Kongresi ve 4 Eylül’de Sivas Kongresi ve onların adına hareket eden Temsil Heyeti, millî direnişin sivil ve askeri kuvvetlerini teşkilatlandırmak ve yönetmek üzere fiili olarak sahnede yerini almıştır.

Bu anlamda 21–22 Ekim günlerinde Amasya’da yapılan görüşmede kabul edilen “Amasya Protokolleri”; vilayetlerin seçilmiş temsilcilerinden oluşan Erzurum ve Sivas kongrelerinden destek alan milliyetçilerin, İstanbul’daki hükûmetle “protokol” yapabilecek kadar güçlendiklerini tescil eden tarihi belgelerdir. Kısa sürede oluşan Anadolu’daki bu fiilî güç odağı, 23 Nisan ’de Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile “kurucu iktidar” vasfı kazanmış ve kendi yasama, yürütme ve yargı organlarına da kavuşmuştur. Bu organlarla Anadolu’da iktidar büyük ölçüde Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki milliyetçilerin kontrolüne geçmiştir.

Hikmet ÖZDEMİR

KAYNAKÇA

AKŞİN, Sina, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, II, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul

AKTAŞ, Refik Necdet, Atatürk’ün Bağımsızlık Savaşı Nasıl Başladı, Varlık Yayınları, İstanbul

ATATÜRK, Kemal, Nutuk, Sad. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara

Atatürk’ün Not Defterleri, VII, Genelkurmay ATASE Yayınları, Ankara

ENGİN, Vahdettin,  MEMİŞ, Şefik, Sivas Millî Mücadele’nin Günü, Beylikdüzü Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul

GÖKBİLGİN, Tayyib, Millî Mücadele Başlarken, İkinci Kitap, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara

KANSU, Mazhar Müfit, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara

MIHÇIOĞLU, Cemal, Sözcüklerin Öyküsü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara

ORBAY, Rauf, Cehennem Değirmeni Siyasî Hatıralarım, Cilt I, Emre Yayınları, İstanbul

ÖZDEMİR, Hikmet, Amasya Belgelerini Yeniden Okumak, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara

ÖZDEMİR, Hikmet, Mustafa Kemal’le Anadolu’da Yolculuk, Doğan Kitap, İstanbul

TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap, Bilgi Yayınları, Ankara

18/06/ tarihinde monash.pw adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

Amasya Protokolü

Amasya Protokolü veya Amasya Görüşmeleri, İstanbul Hükümeti ile Heyet-i Temsiliye arasında 22 Ekim 'da yapılan protokoldür.

Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay ve Bekir Sami Beylerle birlikte 18 Ekim 'da Amasya'ya gelerek Salih Paşa ile 20 Ekim'de görüşmelere başladılar ve Sivas Kongresi'nce kabul edilen esaslar üzerinde görüşmeler başladı.

Görüşülen maddeler[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır