amirallerin bildirisi tamamı / Aydınlık yazarı: emekli amiralin bildirisi ve sonrası | Independent Türkçe

Amirallerin Bildirisi Tamamı

amirallerin bildirisi tamamı

"Amirallerin Montrö bildirisi" davasında gerekçeli karar açıklandı:

ANKARA (AA) - Kamuoyunda "Amirallerin Montrö bildirisi" olarak bilinen açıklamada imzası yer alan emekli amiralin yargılandığı davada, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle tüm sanıklara verilen beraat kararının gerekçesi açıklandı.

Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, "devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma" suçundan açılan davanın 20 Aralık 'deki karar duruşmasında, aralarında eski Deniz Kuvvetleri komutanları Bülent Bostanoğlu, Eşref Oğuz Yiğit ve Murat Bilgel'in de bulunduğu sanık hakkında "suçun yasal unsurlarının oluşmadığı" gerekçesiyle beraat kararı vermişti.

Gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, suçun maddi unsurlarının oluşmadığını vurguladı. Suçun maddi unsurunun gerçekleşmesi için "elverişli vasıtalarla" işlenmesi konusunda failler arasında anlaşma olması gerektiği belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi:

"Anlaşmaya katılan kişiler arasında fikir uygunluğunun belirli, programlı bir şekle girmiş olması, vasıtaların tespit edilmesi ve gayeye yakın ciddi ve tehlikeli olma şartı bulunmaktadır. Suçun maddi unsurunun gerçekleşmesi için failler arasında belirlenen suçun 'elverişli vasıtalarla' işlenmesi konusunda anlaşma olmalıdır. Suç için devletin ülkesine, egemenliğine, birliğine ve Anayasa düzenine karşı suçlardan herhangi birini işlemek üzere anlaşılması gerektiğinden burada elverişli vasıtanın cebir ve şiddet kullanımına uygun ağırlık ve kuvvette silah, personel, askeri araç ve teçhizat olması gerekmektedir. Anlaşmaya konu edilen suçun işlenebilmesi için elverişli vasıta bulunmuyorsa suçun maddi unsurunun gerçekleştiği söylenemez."

- "Bu suç ancak kasıtla işlenebilir"

Suçun maddi unsurunun gerçekleşmesi için, en az iki veya daha fazla kişinin anlaştığının maddi olgularla tespiti gerektiğine değinilen gerekçeli kararda, yasadaki "maddi olgularla belirlenen bir biçimde olması" ibaresinin, suçun oluştuğunu kabul edebilmek için bulunması gerekli delillerin niteliğine işaret ettiği, suçun manevi unsurunun ise kasıt olduğu, bu suçun ancak kasıtla işlenebileceği belirtildi.

Söz konusu kararda, savcılık iddianamesinde, metnin kaleme alınış tarzı, açıklanma saati ve şekli itibarıyla "muhtıra" şeklinde değerlendirildiğinin ve farklı kesimlerde rahatsızlık doğurduğunun öne sürüldüğü belirtilerek, şunlar kaydedildi:

"Metne ilişkin toplumsal tepki gelişmesi, aleyhine görüşler açıklanması demokratik hukuk devleti olmanın gereği açısından ne kadar doğru ise içeriğinin suç oluşturup oluşturmadığına dair hukuki değerlendirme yapılmadan iddianamede belirtildiği üzere sırf metnin kaleme alınış tarzının, açıklanma saatinin, şekli itibarıyla 'muhtıra' şeklinde değerlendirilmesinin, metnin başlangıç cümlesinin maksatlı olarak 'Yüce Türk Milleti' şeklinde başlatılmasının, soruşturma aşamasında ulaşan ihbar, suç duyurusu ve şikayet dilekçelerine göre farklı kesimlerde ciddi bir rahatsızlık doğurmasının sanıkların üzerlerine atılı suçun sübutu yönünden maddi delil niteliğinde kabul edilmesi ceza hukuku bağlamında doğru değildir."

- "İfade özgürlüğü demokrasilerin en temel yapı taşı"

"Gerek Montrö Boğazlar Sözleşmesi gerekse de kamusal tartışmaya açılan muvazzaf bir amiralin sarık ve cübbeyle görüntülenmesi konusunda sanıkların yapmış olduğu açıklama bir düşünce veya fikir açıklaması olarak nitelendirilebilir." denilen aynı kararda, ifade özgürlüğünün çağdaş demokrasilerin en temel yapı taşlarından birisi olduğu vurgulandı.

Gerekçeli kararda, ifade özgürlüğünün genel olarak Anayasa, kanunlar ve uluslararası sözleşmeler ile özellikle de bağımsız ve tarafsız mahkemelerin koruması altında olduğuna işaret edilerek, şunlar kaydedildi:

"Vatandaşların bu haklarını kullanarak açıkladıkları görüş ve düşüncelerinden dolayı kamusal otorite veya toplumun diğer kişi, kısım veya gruplarca baskılanmamaları hakkın kullanımı açısından oldukça önemlidir. Açıklanan her bir görüş veya düşüncenin toplumun tamamı veya kamusal otorite tarafından kabul görmesi mümkün veya sağlıklı değildir. Anayasal demokrasi için mühim olan, kişilerin hukuken suç olarak kabul edilmeyen görüş ve düşüncelerini açıklama hürriyetlerini tek tek veya toplu olarak toplumsal veya kamusal baskı altında kalmaksızın kullanabilmeleridir. Bir görüş veya düşünce açısından mutlak hakikate ancak düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilebilmesi, bunlara karşı varsa anti tezlerin ileri sürülmesi sonucunda yapılabilecek sentezle ulaşılabilir."

Sanıkların yayınladığı mesajın düşünce açıklanması olduğu, metnin tek başına suçun oluşmasına yeterli maddi delil niteliğinde bulunmadığı vurgulanan bu kararda, "Sanıkların üzerine atılı 'suç için anlaşma' suçuna ilişkin maddi unsurların hiçbirinin somut olayda oluşmadığı, maddi unsurları itibarıyla oluşmamış suç açısından sanıkların kastından söz edilmesinin mümkün olmadığı, bu haliyle atılı suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanıkların tamamının ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekmiş ve hüküm kurulmuştur." ifadesine yer verildi.

- Davanın geçmişi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 4 Nisan 'de, bazı emekli amirallerin yayımladığı "Montrö bildirisi"ne ilişkin soruşturma başlatmıştı.

Başsavcılık, 6 Aralık 'de sanık hakkında "devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma" suçundan 3'er yıldan 12'şer yıla kadar hapis cezası talebiyle iddianame düzenlemişti.

Ankara Ağır Ceza Mahkemesi 20 Aralık 'deki kararında, sanıkların tamamın beraatine hükmetmişti.

Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm Ankara haberleri, bu bölümde monash.pw editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Ankara Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.

\n

Baktım gene ortalık toz duman. emekli amiralin mezkur bildirisi sonrası herkes gene \"ideolojik midesinden\" konuşuyor. Bu kritik tartışmaya tarafsız ve nesnel bir perspektifle katkı sunmak için gene iş başa düştü.

\n

Konu belli: İktidarın \"Haftalık Düşman Panosuna\" yerleştiriverdiği ve uzunca bir süre de panodan indirmeyeceği gözüken emekli (yani sivil) Amiralin aslında Montrö Anlaşması'nı konu alan ama biraz da içeriği ve tonu itibarı ile iletişim amacından taşan bildirisi.

\n

Aslında ne güzel olurdu Sn. Cumhurbaşkanı şunu deseydi: \"Emekli amirallerimiz şahsi görüşlerini açıklamışlar. Biz hükümet olarak kendilerine katılmıyoruz ama Anayasa Madde 25 ve 26 kapsamında hakları olan düşüncelerini serbestçe ifade etmişler. Görüşlerini aldık. Kendilerine teşekkür ederiz.\"

\n

O zaman hepimiz dağılır, memleketin gerçek gündemine yani ekonomik krizine, tenceresi kaynamayan mutfağa, bir türlü gelemeyen aşıya, lebalep dolu hastane yoğun bakım servislerine, evde boş boş oturan gençlere, kriz intiharlarına yani halkın gerçek gündemine yoğunlaşırdık. Ama sanırım pek de gerçek gündeme dönmemize istemiyor olacak ki biz iktidardan olayı soğutan bir tavır görmüyoruz. Tam tersine yeni bir kriz faslı olarak bu sabah 10 emekli amiral gözaltına alındı. Ve de görünen soruşturma büyüyecek. Şimdi soru şu: Acaba bu soruşturma halen Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) görevli muvazzaf personele, yani görevdeki general/amirallere de sıçrar mı? Size bir turnusol kağıdı: Eğer bir muvazzaf (görevdeki) personele yönelik bir gözaltısı görürsek bilin ki o zaman artık başka bir Türkiye'ye giriş yaptık. Hayırlı olsun..

\n

Şimdi GERÇEKLER!

\n

Gerçek 1: Bildirinin hem tonu hem de içeriği sıkıntılı. Bildiri hem tonu hem de içeriği açısından çok \"asker\" kokuyor ve hemen bir kısım zihinleri \"dikiz aynasına\" bakmaya zorluyor. Acaba kurmay eğitimi almış amirallerimiz bu tonu ve dili niçin tercih etti? Acemilik mi var kasıt mı? Sanırım bu soruyu ileride daha net cevaplayabileceğiz. Ama mesela bu bildiri sadece Montrö'ye odaklansa idi ve sivil denizcilerin de imzası ile \" Denizcinin Montrö Bildirisi\" adıyla çıksaydı çok da sorun olmazdı gibi. Zaten geçen hafta diplomatik bir dille yazılmış \"Emekli Büyükelçiler Bildirisi\" sonrası çok da sorun yaşanmadı. Bildiri imzacıları isteselerdi çok daha demokratik görünümlü bir metin ortaya çıkartarak daha geniş bir kamuoyu desteği üretebilirlerdi. Bunu düşün(e)memişler.

\n

Gerçek 2: Açık kaynaklara düşen yorum ve paylaşımlardan anlıyoruz ki aslında bu bildirinin hazırlığı yaklaşık bir aydır devam ediyormuş. Bildiride öne çıkan imzacıların WhatsApp gruplarındaki paylaşımları, yine emekli askerlerin çeşitli sosyal medya grup ve platformlarındaki bildiri taslakları, bu taslağa ilişkin görüş ve yorumları ile paylaşımları \"devletin\" takibi altında imiş. Yani böyle bir bildirinin yayınlanacağı zaten \"devlet tarafından\" biliniyor. O zaman \"Devlet\" istese ilgililer nazikçe veya sertçe ikaz edilerek bildiriyi önleyebilir, veya hem içerik hem de yöntem açısından daha makul hale gelmesini sağlayabilirdi. Zaten bildiri sahipleri de \"devleti\" bilen insanlar. Eminim çok da sorun çıkarmazlardı. Gerektiğinde istifa edeceği iddiaları sızınca Sn. Berat Albayrak'ın tüm sosyal medya hesaplarını askıya alarak kilitleyebilen, tüm haber kanallarına konu ile ilgili \"rica gönderebilen\" güçlü devletimiz acaba bu bildiri hazırlığından önceden haberdar ise neden burada umursamaz bir tutumla bildirinin bu içerikle ve bu yöntemle çıkmasına göz yumdu, bildiriye yol verdi? Sanırım müteakip süreçte yaşanacaklar bize bu soru hakkında daha çok ip ucu verecek.

\n

Gerçek 3: Bildirinin zamanlaması kesinlikle yanlış. Her biri kurmay eğitimi almış, zaman planlaması konusunda uzmanlaşmış, durum muhakemeleri yapabilen, ihtimali planlamalar konusunda iyi seviyede, süreç analizlerini bilen emekli amirallerimizin bu bildirinin olası sonuçları ve iktidarın bu bildiriye şu anda, ülke gündemi ve yakıcı sorunları belli iken verebileceği tepkileri görememeleri nasıl açıklanabilir? İdeolojik körlük mü, kitlesel öfke mi? Rovanşist refleksler mi? Ordu elden gidiyor kaygısı mı? Sanırım zamanlama konusundaki hususları da ileride daha iyi anlayabileceğiz.

\n

Gerçek 3: Bildiriyi yayımlamak için seçilen zaman (Cumartesi gecesi saat ) ve yayımlamak için tercih edilen mecra da sıkıntılı. Bildirinin yayınlandığı platform emekli askerlerle, ulusalcı, sert laik ve Kemalist duruşu ile dikkat çeken sert bir haber sitesi. Acaba imzacı amiralimiz bildirinin yayınlanacağı saat ve nerede yayınlanacağı konusunda bilgilendirilmediler mi?

\n

Peki bu bildiri ne anlama geliyor?

\n

İlk ihtimal: Artık iktidar Kemalist, anti-Amerikancı görüşleri ile tanınan Sert Seküler/Ulusalcı Güvenlik Bürokrasisi ile yolunu ayırıyor. (Bence büyük İhtimal bu) Emekli amiraller bence sadece bu Montrö konusundaki çıkışlara kızmadı. 5 Mart 'de Resmi Gazete'de \"Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun\" [1] değişikliği yayımlandı. Bu değişikliğe göre subay ve general/amirallerin kadro ile tayin/atama işlemlerinin Genelkurmay Başkanlığı'ndan alınıp Savunma Bakanlığı'na devredilmesi, yine astsubayların kadro ile tayin/atama işlemlerinin kuvvet komutanlıklarından alınıp Savunma Bakanlığı'na devredilmesi TSK içinde ve emekliler arasında büyük rahatsızlık yarattı. Bu kanun değişikliği asker camiası içinde Ağustosunda iktidara daha yakın ve itaatkar bir TSK dizayn etmek için yapılacak bir \"tırpanlamanın\" kanuni altlığı olarak görülüyor. Tam da bu nedenle hem bu biliri sonrasında açılan soruşturmada gözaltına alınacak muvazzaf (görevde) general/amiral olup olmayacağı ve Ağustos ayındaki YAŞ sürecinde terfi ve emekli edilen general/amiral listeleri önem kazanıyor.

\n

Diğer ihtimal ise iktidarın emekli amirallerle \"Danışıklı bir dövüş\" içinde bu bildiri sürecini planladığı görüşü. Bu bence daha düşük olasılık. Çünkü hem zaten son aydır, iktidarın Biden yönetimi ile AB süreci üzerinden \"ABD ve Avrupa'ya yanlama\" çabaları nedeniyle, hem de TSK'yı ilgilendiren konulardaki hukuki mevzuat değişiklikleri nedeni ile iktidar ile hayata daha çok laik, anti-emperyalist ve TSK'nın kurumsal kültürü ve gelenekleri perspektifinden bakan emekli general/amiraller arasında görüş ağırlığı vardı. Özellikle medyaya düşen \"Tekkedeki Amiral\" haberlerinin emekli general/amiral camiası içinde bomba etkisi yaptığı çoğunlukla biliniyor. Amiral üniforması ile yapılan tekke ziyareti ile yine üniforma üstüne giyilen sarık ve cübbenin bir general/amiralin zihinsel kodları üzerinde ne tür bir şok etkisi yarattığını ancak TSK'da görev yapanlar bilebilir. Yine Sn. Devlet Bahçeli'nin Twitter hesabından \"O amirallerin rütbeleri sökülsün\" açıklamaları ve sert tepkisi de \"danışıklı dövüş\" ihtimalini zayıflatıyor.

\n

Önümüzdeki dönemde yaşanacak muhtemel gelişmeler

\n

İşte bu muhtemel gelişmelerden korkuyorum. Acaba Türkiye 'lerin ortasından itibaren Balyoz-Ergenekon süreçleri, FETÖ kumpasları ile girdiği hukuk katliamları sarmalına yeniden mi girecek? Acaba 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında yaşanan ve çoğu hak ihlali taşıyan toplu tasfiyeler gibi yeni bir tasfiye süreci mi TSK'yı bekliyor? Acaba bu bildiri soruşturması TSK'yı bir \"parti ordusu\" haline getirmek için bir yol temizliği mi? İnanın çok zor sorular.

\n

Acaba iktidar bu bildiri soruşturmasını kılıç yapıp TSK içindeki \"ayrık otları\" kesecek mi? Acaba bu kriz süreci siyasete alet edilip bundan siyasi rant mı devşirilecek?

\n

Elimizde bir net gösterge var. Acaba önümüzdeki süreçte bir kısım medyada \"işte darbe yazışmaları\" \"TSK'daki hain hazırlık deşifre edildi\", \"Yeni bir darbe önlendi\" gibi manşetler ile emekli ve görevdeki askeri personelin e-mailleri, telefon tapeleri ve WhatsApp mesaj dökümlerinin servis edildiğini görür müyüz? Bu sorunun cevabı bize önümüzdeki süreç hakkında bilgi verecek.

\n

Bir de ben önümüzdeki dönemde sert Atatürk-İslam, Atatürk-Erdoğan, Cumhuriyetin kurucu değerleri- muhafazakâr değerler ve laiklik üzerinden çok sert tartışmaların yaşanacağını öngörüyor ve kaygılanıyorum.

\n

Bilen bilir: Eskiden \"Hazırlanın! Bir alacakaranlık tüneline giriyoruz\" diyordum. Şimdi mi? \"Tünele girdik. Kemerleri bağlayın!\"

\n
\n

[1] Bakınız: monash.pw

\n

Montrö Bildirisi

Montrö Bildirisi
Tarih 4 Nisan
Saat Gece suları
Diğer adı Emekli Amiral Bildirisi, 4 Nisan Bildirisi
Konu
Sorgulanan 14 emekli amiral
Soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
Tutuklanan Yok
Sanık emekli amiral ve 1 general
Suçlama Devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma
Dava Mahkeme, suç unsuru oluşmadığı gerekçesiyle tüm sanıklar hakkında oy birliği ile beraat kararı verdi.

Montrö Bildirisi, 4 Nisan Bildirisi ya da Emekli Amiral Bildirisi, 4 Nisan tarihinde Türk Deniz Kuvvetlerinden emekli olmuş amiral ve 1 general tarafından yazılan bir bildiridir.[1] Bildiride Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Kanal İstanbul projesi ve Atatürkilke ve devrimlerine ikaz ve atıfta bulunulmuştur.[2]

Arka plan[değiştir kaynağı değiştir]

Bu tarihte bir gazeteci TBMM başkanına "Bir gün bir Cumhurbaşkanı gelip ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden çekildim derse veya Montrö'yü tanımıyorum feshettim derse" diye sormuş, Şentop ise; "Teknik olarak yapabilir" yanıtını vermiştir.

Ayrıca aynı gün subay ve astsubay yetiştiren Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokullarına giriş şartlarında yer alan 'irticai faaliyetlere karışmamış olma' şartı kaldırılmıştır.[3]

Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'nın gittiği bir tarikat evinde sarık ve cüppe ile fotoğrafları ortaya çıkmıştır.[4] Ardından Milli Savunma Bakanlığı olayla ilgili soruşturma başlatmıştır.

Olaylar[değiştir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.