Anal fissür; anüs kenarındaki deride küçük çatlak/yırtık demektir. Genellikle kabızlık halinde sert ve zor dışkılıma sonucunda meydana gelir. Bebeklerde ve yeni doğum yapmış kadınlarda sık görülür. Kanama ve ağrıya yol açar.
Çatlağı olan hastaların birçoğu kendilerinde basur (hemoroid) olduğunu düşünerek doktora başvurur. Ama basurda kanama ve ağrı nadirdir ve daha çok hastalığın ileri evrelerinde görülür. Bu nedenle kısa süre içinde ortaya çıkmış kanama ve ağrı durumunda basurdan çok çatlak düşünülmelidir.
Kabızlık tedavi edilirse makat çatlaklarının çoğu 3-4 haftada kendiliğinden düzelir. Altı haftayı geçtiği halde çatlak düzelmiyorsa bu durumda süreğen – kronik anal fissür kabul edilir ve genellikle ameliyat gerektirir.
Muayenede sizden sedyenin üzerinde, dizleriniz üzerinde öne eğilmiş, alnınız ve dirsekleriniz de sedyeye değecek vaziyette (diz-dirsek pozisyonunda) durmanız istenir. Doktorunuzun eldiven giyip anal bölge etrafındaki deriyi hafifçe gererek çatlağı gözlenmesi teşhis koymak için yeterlidir.
Anal bölge muayenesinde rutin yapılan; doktorunuzun işaret parmağını anüsten içeri sokarak makat kanalını kontrol etmesi (rektal tuşe) şart değildir. Zaten makatta görünür çatlağı olan hastalarda bu tuşe çok ağrılıdır ve başka bir kanama nedenini akla getirecek belirtileri olmayan hastalarda gereksizdir.
Çatlakların çoğu normal dışkılama düzeni sağlanırsa; kabızlık veya ishal engellenirse, birkaç haftada kendiliğinden iyileşir.
Sıvı tüketimi artırılmalı, bol lif içeren gıdalar daha çok tüketilmeli ve kepek tüketilmelidir.
Her dışkılamadan sonra sıcak oturma banyosu yapılmalıdır. Bu leğen ya da küvete 8-10 cm seviyede, yakmayacak şekilde sıcak su konularak 10-15 dakika içine oturulması şeklinde yapılır. Amaç makat çevresindeki kasların gevşemesidir. Su içine oturulması şarttır. Duşta ayakta durarak oraya sıcak su tutmanın bir faydası yoktur.
Makat çevresine sürülen kremler ağrıyı ve iltihabı azaltır. Yumuşak dışkılamayı sağlayan ilaçlar iyileşmeye yardımcıdır.
Nitrogliserin ve nifedipin içeren merhemler çatlak çevresindeki dokularda kan akımını artırır. Hastaların yaklaşık yarısında iyileşme sağlayabilir. Baş ağrısı ve kalp yönünden bazı yan etkiler söz konusudur.
Botoks; o bölgedeki kasları kısmen felç ederek spazmı çözer. Hastaların yarıdan çoğunda tedavi sağladığını yönünde raporlar vardır.
Anal fissürün kronikleşmesi bir kısır döngü ile açıklanır. Kabızlık veya zorlama olunca çatlak olur. Çatlak olunca dışkılamak ağrı verir. Ağrı duyan kişi bilerek ya da bilmeyerek tuvalete gitmekten kaçınır, dışkılamayı erteler.
Geç dışkılamak dışkıyı sertleştirir. Sert dışkı, dışkılama sırasında anüse yeniden zarar verir. Anüste ağrı hissedilir. Dışkılama ertelenir. Dışkı sertleşir. Anüste ağrı hissedilir. Dışkılama ertelenir… Bu böylece devam eder gider.
Bu kısır döngüyle ilişkili olarak, makatın iç büzücü boğumunun (internalsfinkter)istirahat halindeki basıncının arttığı görülür. Bu basıncın etkisiyle bölgesel kan dolaşımının azalması yara iyileşmesini iyice zor hale getirir. Ameliyat işte tam bu noktada bu basıncı, gerilimi azaltmak üzere devreye girer.
Ameliyat için iğneyle bölgesel uyuşturma (lokal) veya belden iğneyle belden aşağısını uyuşturma (spinal anestezi) uygundur. Genel anesteziye gerek yoktur.
Hasta yüzükoyun sustalı çakı (proktolojik) pozisyonunda yatırılır. Makat bölgesi anestezi altında yeniden etraflıca muayene edilir. Çatlağın derinliği, uzunluğu anlaşılır. Anüsün kenarından 1 cm kesi yapılır. Makatın istihat halindeki büzüklüğünü düzenleyen kas yapısı (internalsfinkter) izole edilerek kısmi bir gevşetme kesisi uygulanır. Bazı hastalarda çatlağın dış ucundaki kabartı (sentinal pili) kesilerek alan düzlenir. Ameliyat anestezi ve diğer ön hazırlıklar yapıldıktan sonra sadece birkaç dakika sürer.
Ameliyatta çatlak dikilmez. Başka bir noktadan girilerek iç büzücü kaslarda gevşetme yapılır. Ameliyatın mantığı yara bölgesindeki spazm ve dolaşım azlığı sorunlarını ortadan kaldırmaktır.
Kanama bir hafta içinde kaybolur. Yaralar birkaç hafta içinde kapanır. Tam iyileşme oranı %95’in üzerindedir.
Ameliyat günübirlik uygulanabilir. Gece hastanede kalmak gerekmez. Hasta ağrı kesici ve dışkı yumuşatıcı reçeteyle taburcu olabilir.
Dışkı kontrolüyle ilgili bir sorun beklenmez. Zaten ameliyatta dışkılama kontrolünden sorumlu dış büzücü kaslara herhangi bir müdahale yapılmaz. Ameliyattan sonraki erken dönemde nadir de olsa gaz kontrolünde sorunlar olabileceği bildirilmiştir.
İlk bir hafta boyunca günde 2-3 defa, yara iyileşinceye kadar ise her dışkılamadan sonra sıcak oturma banyosu yapılması çok faydalıdır. Bu leğen ya da küvete 8-10 cm seviyede, yakmayacak şekilde sıcak su konularak 10-15 dakika içine oturulması şeklinde yapılır. Amaç hem makat çevresindeki kasların gevşemesinin sağlanmasıyla ağrının azaltılması hem de yaranın temizliğinin sağlanarak iyileşmenin kolaylaştırılmasıdır. Su içine oturulması şarttır. Duşta ayakta durarak oraya sıcak su tutmanın bir faydası olmadığı araştırmalarla gösterilmiştir.
Anal ilişki yada anal seks günümüzde maalesef giderek yaygınlaşmaktadır. Bekarlarda olduğu gibi evli çiftlerde de giderek daha fazla olmaktadır. Partnerler ilişkilerini renklendirmek isterken maalesef bazen sakıncalarını ve zararlarını bilmeden bazı ilişki türlerini denemektedir. Anal ilişki de bunlardan biridir. Bu makalemizde anal ilişkinin ömür boyu hayatınızı etkileyecek zararlarından bahsedeceğiz.
Anal seks, cinsel ilişki sırasında anüs denilen dışkılama organının kullanılmasını ifade eder. Anal ilişki ve ters ilişki şeklinde de isimlendirilmektedir. Her zaman tam bir ilişki olmayabilir. Sürtünme şeklinde bile olsa anal ilişki olarak adlandırılır.
Anüs bölgesinde de diğer pek çok bölgede olduğu gibi sinir uçları mevcuttur. Bu sinir uçları anüste oluşan basınç ve ağrı hislerini iletmektedir. Ancak ilişki sırasında kadınlar ya da erkekler zevk hissi aldıklarını söylemektedir. Elbette bu bölge gerilmeye hassas olduğu için cinsel ilişki sırasında alıcı için ağrıyla karışık bir zevk duygusu oluşabilir. Ancak ağrı hissi daha ön plandadır. Çünkü bu bölge vajen gibi cinsel birlikteliğe uygun bir bölge değildir.
Anal ilişki sadece erkekler arasında yaşanan homoseksüel ilişkide yaşanmamaktadır. Günümüzde heteroseksüel ilişki dediğimiz kadın ve erkek ilişkilerinde de %5-10 arasında bu ilişkinin yaşandığını görmekteyiz. Anal ilişki sıklığı İngiltere’de ve Amerika’da %30-50 arasındadır. Bu insanlar en az bir sefer anal ilişki yaşamıştır. Bu durum elbette toplumda AIDS hastalığının neden hızlı bir şekilde yayıldığının bir göstergesidir.
Yabancı kaynaklarda, kadınların %40-50’sinin, erkeklerin ise %5’nin anal ilişki yaşadığı bildirilmektedir. Buna rağmen dışkı kaçırma erkeklerde daha fazla görülmektedir. Anal ilişkiye giren kadınların %50’sinin ayda en az bir sefer dışkı kaçırma yaşadıkları bildirilmektedir. Erkeklerde ise bu sıklığın çok daha yüksek olduğu söylenmektedir.
Cinsel ilişki her zaman beraberinde bazı riskleri barındırmaktadır. Vajinal ilişkide bile bazı riskler varken anal ilişkide bu riskler daha da artmaktadır. Bunların en başında cinsel yolla bulaşan hastalıklar gelmektedir. Özellikle AIDS hastalığının anal ilişki ile bulaşma riski vajinal ilişkiye göre oldukça fazladır. Bu nedenle homoseksüel erkeklerde veya anal ilişkide bulunan kadınlarda AIDS hastalığı daha fazla görülmektedir.
Vajen cinsel ilişki sırasında oluşan sekresyonlar sayesinde kayganlaşmakta ve cinsel ilişkiye elverişli hale gelmektedir. Oysa anüsü kayganlaştıran salgılar mevcut değildir. Ayrıca vajen oldukça esnek bir yapıya sahiptir. Anüs cinsel birliktelik sırasında hiçbir şekilde kayganlaşmaz ve vajen kadar esnemez. Buda birliktelik sırasında anüs bölgesinde görülebilen ya da gözle görülemeyen yırtıklara neden olabilir. Bu yırtıklar elbette cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların bulaşmasını kolaylaştırmaktadır. AIDS virüsünün bu kişilerde daha sık görülmesinin en önemli nedenlerinden biri de budur. HIV adı verilen virüsün neden olduğu AIDS hastalığı bulaşma riski anal ilişki olanlarda vajinal ilişki olanlara göre 30-50 kat daha fazladır. Bu bölgede ilişki öncesi kullanacağınız kayganlaştırıcılar dahi bu yırtıkların tam olarak önlenmesini sağlamaz.
Bunun yanında özellikle günümüzün en yaygın hastalıklarından olan genital siğiller hpv adı verilen virüsler nedeniyle oluşmaktadır. Anal ilişki sonrası anal siğiller makat bölgesinde yaygın bir şekilde oluşmaktadır. Kozmetik sıkıntılar yanında dışkılama sırasında kanamalara neden olabilmektedir. Bunun yanında bu bölgede hızla çoğalarak tedavisi zor bir hale gelebilmektedir. Yine özellikle kanser yapan hpv tiplerinin bulaşması sonrasında erkeklerde ve kadınlarda anüs kanseri ve rektum kanseri riski de artmaktadır. Yine hepatit, herpes, sifiliz gibi daha pekçok enfeksiyonun da riski yükselmektedir. Anal ilişki olan kişilerin bu noktada da bilinçli olması ve bu riskli ilişkiden kaçınması sağlığı açısından oldukça önemlidir.
Anüs dışkılama fonksiyonu için yaratılmıştır. Dış bölgede ve iç bölgede 2 adet sfinkter adı verilen tutucu dokular vardır. Bu dokular normal dışkılama zamanında gevşer ve dışkılamaya izin verir. Bunun dışındaki dönemlerde dışkı kaçırmayı engelleyecek şekilde kasılıdır. Anal ilişki sırasında oluşan yırtıklar bu bölgedeki kaslarda zayıflamaya ve normal zamanlarda da dışkı kaçırmaya yol açabilir. Anal sfinkter tamiri oldukça zor ve sıkıntılı bir ameliyattır. Her zaman istenen ve beklenen sonucu alamazsınız. Ömür boyu dışkı kaçırma problemi ile yaşamak zorunda kalabilirsiniz. Nitekim özellikle Avrupa ve Amerika ülkelerinde erişkinler tarafından en çok kullanılan materyallerden biri de erişkin hasta bezidir. Çünkü bu toplumlarda yoğun yaşanan anal ilişkiye bağlı olarak ilerleyen yaşlarda dışkı kaçırma problemi daha sık ortaya çıkmaktadır.
Sadece kas yırtılması sfinkteri zayıflatmaz. Kas yırtılması olmasa bile bu bölgenin kasılmasını sağlayan sinirler anal ilişki sırasında aşırı gerilmeye bağlı olarak zarar görmekte ve sinir hasarına bağlı olarak sfinkter yapısı kasılamamaktadır. Bu durumda elbette dışkı kaçırmaya neden olacaktır.
Anüs bölgesi kendine has bakterilerle doludur. Pekçok kişinin bu ilişki sırasında kondom kullanmadığı bildirilmektedir. Cinsel birliktelik sırasında kondom kullanılmayan durumlara bakteriler erkeğin idrar yollarına geçerek ciddi idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilir. Hatta bazen çok ciddi idrar yolu enfeksiyonu oluşabilir ve tedavisi ihmal edilecek olursa böbrekler bile bu enfeksiyondan etkilenebilir. Anal ilişki sonrasında vajinal ilişki olduğunda vajinal enfeksiyonlar ve vajinal mantara da yol açabilir.
Anal seks yapan heteroseksüel olan kişilerin çoğunluğu bekar olup gebelik riski oluşmasın diye bu yola başvurulmaktadır. Ancak bu kişilerin genellikle kondomsuz birlikte olduğu düşünüldüğünde dışarı doğru özellikle vajene boşalanlarda gebelik riski azda olsa olacaktır.
Anal ilişki sırasında elbette çok ciddi komplikasyonlarda yaşanmaktadır. Ciddi anüs yırtıkları, rektal kanama, hemoroid oluşumu yanında acil ameliyat gerektiren kolon perforasyonu denen yırtıklar da yaşanmaktadır.
İlişki sırasında prezervatif bile kullansanız elbette anal seks hiçbir şekilde güvenli değildir. Hayatınızın sonuna kadar sizi olumsuz etkileyecek AIDS gibi bir hastalık riskiniz 30-50 kat artacaktır. Bu hastalığın şu anda mevcut bir tedavisi yoktur ve sonucunda bağışıklık sisteminin çökmesine bağlı gelişen şiddetli enfeksiyonlar veya kanserler nedeniyle hastalar kaybedilmektedir.
Yine cinsel yolla bulaşan hastalıklar nedeniyle kadınlarda ve erkeklerde tüplerde tıkanıklıklar oluşmakta ve kadın olsun erkek olsun normal yollarla gebe kalamamaktadır. Hatta bazen daha ileri derecede enfeksiyon gelişenlerde erkeklerde testisler, kadınlarda yumurtalık, tüpler ve rahim iç zarı aşırı zarar görmekte ve tüp bebek yöntemi ile bile gebelik şansı olmamaktadır.
Anal seks sırasında ellerin kullanılmasına bağlı bu bölgelerde zedelenme ve yırtık oluşma riski daha da artmaktadır. İlişki sırasında kullanılan değişik seks aletleri daha da fazla hasara neden olabilmektedir. Hatta bazen bu aletler bağırsak içine kaçmakta ve ameliyat olmadan kendiliğinden çıkmamaktadır.
Anal ilişki sırasında alkol, uyuşturucu ve birden çok partnerle birlikte olma maalesef daha fazladır. Bu nedenle de ilişki sırasında ciddi sağlık problemleri ve komplikasyonlar yaşanma riski daha da artmaktadır.
Özellikle kadınlarda anal sfinkter yapısı erkeklere göre biraz daha zayıf ve bu bölgedeki basınçlar daha düşüktür. Bu nedenle bu bölgedeki ufak bir zedelenme erkeklerden daha fazla sıkıntılara neden olabilir.
Yine anal seksin bir kısmı maalesef kadının isteği dışında olmaktadır. Buda ilişki sırasında anal yaralanma riskini daha da arttırmaktadır.
Anal ilişki yaşayan kişilerde yaşamın ilerleyen dönemlerinde bazı psikolojik ve davranışsal problemlerin gelişebileceği de söylenmektedir.
HPV nedir?
HPV insan papiloma virüsü anlamına gelmektedir. HPV, genital ve anal deride birçok farklı sorunlara yol açabilecek 150 kadar virüs topluluğudur. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (hastalıklar) arasında en yaygın olanıdır ve genital ve anal siğillere, anal intraepitelyal neoplazi adı verilen kanser öncüsü değişikliklere ve anal kansere yol açabilir.
Nedenleri
HPV virüse sahip kişi ile vajinal, anal ya da oral seks yoluyla ciltten cilde temasla geçen cinsel yola bulaşan bir enfeksiyondur. HPV enfeksiyonu seksüel temas olmadan da enfekte kişinin vücut sıvıları ile direkt temas sonucu ortaya çıkabilir. HPV oldukça yaygındır ve çoğu insan hayatının bir döneminde HPV ile enfekte olur.
Semptomlar
Çoğu zaman HPV enfeksiyonun her hangi bir bulgu yada semptom vermez. HPV enfeksiyonu anüs çevresinde çeşitli sorunlara yol açabilir. Bunlar anal siğiller, cildin kanser öncüsü değişiklikleri ( AIN) ya da nadiren anal kanserdir.
Anal Siğiller
Tanı
HPV tanısı siğil varlığı, anormal hücre varlığı için sürüntü ya da cilt örneği ( biyopsi) alınması ile konulur. Muayene sırasında doktorunuz anüs çevresindeki cildi inceleyecek ve anaoskop adı verilen ışıklı bir alet ile anüsün içerisine bakacaktır. Bu muayene aynı zamanda genital ve kasık bölgelerinin cilt değişiklikleri açısında incelenmesini de içermektedir. Cilt ya da anüste herhangi bir değişiklik fark eder ise doktorunuz biyopsi alabilir. Bu ofiste ( poliklinikte) ya da ameliyathanede yapılabilir.
Doktorunuz anüs içerisine bakmak için anoskop adı verilen ışıklı bir alet kullanabilir.
Korunma
HPV enfeksiyonunun önlenmesinde bazı yollar:
Kanserden Korunma:
Anal siğillerin ortadan kaldırılması AIN ve kanser gelişimini önler. AIN ve kanser gelişimi açısından yüksek riskli HPV pozitif bireyler anal sitoloji ( anal pap) yada yüksek çözünürlüklü anoskopi ile taranabilirler. AIN ve anal kanser siğil olmasa bile gelişebilir.
Tedavi
Dış siğiller ilaç uygulaması ya da cerrahi olarak çıkarılarak tedavi edilebilir. İç anal siğiller genellikle ilaç tedavisine yanıt vermez bu nedenle iç anal siğiller için cerrahi gerekir.
Siğiller için tedavi seçenekleri:
Bölgesel ilaç tedavileri
Cerrahi
Çok sayıda siğil varlığında cerrahınız cerrahiyi aşamalı olarak uygulayabilir. Anal kanalın içerisinde yer alan lezyonların tespit edilerek tedavi edilmesi için anal kanalın içerisinin değerlendirilmesi de yapılacaktır. AIN, kanser öncüsü alanların ortadan kaldırılması için tipik olarak lazer ablasyon ya da koterizasyon ile tedavi edilir.
Tedavi Sonrası Prognoz
Anal siğil yada AIN ‘lerin tedavisi anal kansere ilerlemelerini önler. Maalesef en iyi tedaviler ile bile yüksek dereceli (AINIII) lezyonlar hastaların % 50’sinde nüks eder. AIN III tedavisi sonrası yakın izlem şarttır. Bazı hastalarda yeni ya da inatçı anal siğil yada AIN III’ler için tekrarlayan tedaviler gerekebilir.
Tedavisiz Prognoz
Anal kanser gelişim riski genel olarak oldukça düşüktür ancak tedavi edilmez ise HPV anal kanser öncüsüne ya da anal kansere ilerleyebilir. AIN I ve AIN II ilerde anal kansere dönüşebilecek AINIII’ e ilerleyebilir. AIN III’ ün anal kansere dönüşmesi için geçen ortalama süre yaklaşık 5 yıldır.
HPV’nin bazı türleri AIN ve kanser gelişim riskini artırır. Belirli hasta faktörleri de bu riski arttırabilir: HIV enfeksiyonu, immün yetmezlik ve erkek ile anal ilişkiye giren erkekler en yüksek risk altındadır. Servikal displazi yada kanser tanısı almış kadınlarda risk altındadır.
Bu nedenle düzenli aralıklar ile doktor kontrolleri yapılmalı erken değişiklikler saptanarak kanser gelişiminden korunulmalıdır. Eğer riskinizi artıran bu faktörlerden herhangi birine sahipseniz doktorunuzla birlikte çalışmanız, risklerinizin mümkün olduğunca azaltılmasını sağlamak için önemlidir.
Kolon Kanseri
Genel Bakış
Kolon kanseri Amerika Birleşik Devletlerinde sık görülen bir kanserdir. Kolon kanseri hastalarının tedavileri oldukça karmaşık olabilir ve tıbbi uzmanlar ve cerrahlardan oluşan bir ekip gerektirir. Bu derleme hastalar ve aileleri için kolon kanseri, risk faktörleri ve belirtileri, kanser değerlendirme ve evrelemesi ile en sık uygulanan tedavi yöntemlerini içeren genel bilgiler sunmaktadır. Kolon kanseri ve rektal kanserin tedavi ve sonuçları farklı olduğundan rektal kanser ayrı bir derlemede incelmiştir.
Kolon (Kalın Barsak) Nedir?
Kolon ve rektum sindirim sisteminin parçalarıdır. Kalın barsak adı verilen uzun ve kaslı tüpü oluştururlar. Kolon kalın bağırsağın ilk 120-150 cm ‘sini rektum ise son 15-20 cm ‘sini oluşturur. Kısmen sindirilmiş besinler ince bağırsaktan kolona geçer. Kolon su ve besinleri emerek geri kalanını gaytaya(dışkı) dönüştürür. Gayta(dışkı) kolondan rektuma geçer ve anüs yoluyla vücuttan atılır.
Kolon (Kalın Barsak) Kanseri Nedir?
Kanser dokuların yapı taşları olan hücrelerden başlar. Dokular vücudun organlarını oluşturur. Normalde hücreler büyür ve vücudun ihtiyacı olan yeni hücreleri oluşturmak üzere bölünür. Bazen bu düzenli işlem hatalı ilerler. Kolon kanserli hastalarda vücudun ihtiyacı olmadığı halde yeni hücreler oluşur ve eski hücreler ölmeleri gerektiği zaman ölmezler. Kalın barsak ta başlayan kansere kolon kanseri ve rektumda başlayan kansere rektum kanseri denilir. Bu organların herhangi birinde gelişen kansere kolorektal kanser denilebilir. Bu kanser hücreleri kolon duvarına yayılma ya da lenf nodları ve diğer organlara sıçrama yeteneğine sahiptir. Kolon kanserinin cerrahi tedavisi genellikle kanser ve çevresindeki lenf nodlarının alınmasını ( (temizlenmesini) hedefler. Kolon kanserinin ilaç tedavisi genellikle cerrahi tedaviye ek olarak verilir.
Kolon Kanseri Ne Sıklıkta Görülür?
2012 yılında Amerika’da 103.000’den fazla kolon kanseri teşhis edilmiştir. Kadın ve erkekelerde en sık görülen 4. Kanserdir. Amerikalıların yaklaşık % 5’i yaşam sürelerinde kolorektal kanser geliştirecektir.
Kolon kanseri genellikle önlenebilir, tedavi edilebilir ve sıklıklar tam iyileşme sağlanabilir. Yine de yılda 50.000 ‘in üzerinde Amerikalı kolorektal kanser nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kanser ilişkili ölümler de 2.sıradadır. Öncelikli tedavisi cerrahidir. Hastanın sağ kalımı direkt olarak hastalığın evresi ( ne kadar ilerlediği) ile ilişkilidir. Kolon kanseri evresi en doğru olarak cerrahi olarak çıkarılma ve kanserli dokunun biopsi sonrası patoloji raporu ile belirlenebilir. Kolon kanseri ne kadar erken tespit edilip tedavi edilirse o kadar iyi seyreder. Kanserli dokunun çıkarılması sonrası nüks etmesi ana problemdir ve bu nihai ölüm sebebidir.
Kolon Kanseri için Risk Faktörleri Nelerdir?
Kolon kanserinin tam nedenini bilinmemektedir. Doktorlar genellikle neden bir insanın bu hastalığı geliştirip diğerinin geliştirmediğinin açıklayamamaktadır. Bununla birlikte kolorektal kanserin bulaşıcı olmadığı kesindir. Kimse hastalığı bir diğerinden kapmaz. Araştırmalar belirli risk faktörleri taşıyan kişilerin kolorektal kanser gelişimi açısından diğerlerinden daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir. Risk faktörü bir hastalığın gelişimini arttıran bazı durumlardır.
Kolon Kanseri Önlenebilir Mi?
Kolon kanseri genellikle önlenebilir. Kolon kanserinin önlenmesinde en önemli basamak tarama testi yapılmasıdır. Çoğu lezyonun yavaş gelişimi, erken evre lezyonu olan hastaların daha iyi sağ kalımı olması ve tarama testlerinin göreceli olarak basit ve etkin olması nedeniyle, tarama 45 yaşındaki erişkinlerin rutin bakımlarının bir parçası olmalıdır. Yakın akrabalarında kolorektal kanseri olanlar taranmaya daha erken başlamalıdır.
Kolonoskopi dışındaki tarama testleri gaytada kan (hemocult) , fekal DNA, fleksible sigmoidoskopi ya da radyolojik çalışmaları (baryum ve / veya hava yada özel bir tip bilgisayaralı tomografi) içerir. Herhangi bir tarama testini kolonoskopi takip etmelidir. Kolonoskopi esnek ışıklı bir alet ile tüm kolonun incelenmesidir. Polipler kolonoskopi sırasında tespit edilebilir ve çıkarılabilir. Bu nedenle çoğu sağlık sağlayıcısı tarama testi olarak kolonoskopi ile başlanmasını önermektedir.
Yüksek lifli ve düşük yağlı diyetin kolorektal kanseri önlemede yararlı olacağı yönünde bulgular(deliller) vardır.
HPCC ya da FAP’li kişilerin aile bireyleri bazı spesifik genlerin tespit edilmesi için genetik test yaptırabilir. Genlerinde anormallikler tespit edilenlere sağlık sağlayıcıları kolon kanseri gelişimi riskini düşürme ya da hastalık tespiti yollarını önerebilir. Bazı hastalara kanser gelişiminden önce tam yada kısmi olarak kalın barsak ve rektumun çıkarılması doktorları tarafından önerebilir.
*2018 ‘de Amerikan kolon ve rektal cerrahi derneği yeni verilere göre 50 yaş altında kolon kanseri açısından yüksek riskleri olan bireylerin taramaya 45 yaş altında başlanmasını önermektedir.
Kolon Kanserinin Belirtileri Nelerdir?
Çoğu kolon kanseri belirti vermez ve rutin tarama sırasında tespit edilir. Kolorektal kanserin en sık belirtisi barsak alışkanlıklarında değişikliklerdir. Hastalık ile ilişkili birçok belirti kansere bağlı değildir. Birçok yaygın, kanser ile ilişkili olmayan sağlık sorunu da aynı belirtilere neden olabilir. Ancak aşağıdaki belirtilere sahip olan bireyler erken teşhis ve tedavi için doktoru ile görüşmelidir.
Kolon kanseri belirtileri aşağıdakileri içerebilir:
Genellikle erken kanser ağrıya neden olmaz bu nedenle ağrı gelişimini beklemeden doktora başvurmak önemlidir.
Kolon Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?
Eğer tarama testleri kanseri telkin ediyorsa ya da siz belirtilere sahipseniz doktorunuz bunların kanser nedeniyle mi başka bir nedenle mi olduğunu bulmalıdır. Diğer testler teşhis için yardımcı olsa da kolonoskopi kolon kanseri tanısı için kullanılan en yaygın yöntemdir. Kolonoskopi sırasında anormal alanlar (polip gibi) kanser hücreleri açısından kontrol edilir. Genellikle kolonoskopi sırasında anormal doku tamamen çıkarılabilir. Patolog kanser hücreleri açısından mikroskop ile dokuyu inceler. Günümüzde kolon kanseri teşhisi için güvenilir bir kan testi yoktur.
Kolon Kanserinin Farklı Tipleri Var Mıdır?
Evet anacak kolon kanserlerinin % 95 ‘i adenokanserlerdir. Bu kanserler kolon ve rektumun iç yüzeyinden gelişir. Doktorlar kolorektal kanserlerden bahsettiğinde neredeyse her zaman bunu kastederler. Bu derleme adenokarsinomun tedavisine odaklanmıştır. Diğer az rastlanan tümör tipleri karsinoid tümörler, gastrointestinal stromal tümörler ( GIST ), lenfomlar ve sarkomları içerir.
Kolon Kanseri Nasıl Değerlendirilir ve Evrelenir?
Kolon kanseri teşhisi konulduktan sonra doktorunuz en iyi tedaviyi planlamak için hastalığın ne kadar yayıldığını ( kinik evre) bilmelidir. Bu evre tümörün komşu dokulara yayılıp yayılmadığına, vücudun başka yerlerine yayılıp yayılmadığına, yayıldı ise hangi bölümlere yayıldığına bağlıdır.
Kolorektal kanser kolon ve rektum dışına yayıldığında genellikle yakın lenf nodlarında tespit edilir. Eğer kanser bu nodlara ulaştı ise diğer lenf nodları ve organlara yayılmış olabilir. Lenf nodu yayılımı sonrası kanser hücreleri genellikle karaciğere yayılır. Doktorlar bunu uzak ya da metastatik hastalık olarak adlandırır.
Kanser orijinal bölgesinden vücudun başka yerlerine yayıldığında yeni tümör aynı türde anormal hücreler ve orijinal tümörle aynı isme sahip olur. Örneğin kolorektal kanser karaciğere yayılırsa karaciğerdeki kanser hücreleri gerçekte kolorektal kanser hücreleridir. Hastalık karaciğer kanseri değil metastatik kolon kanseridir. Bu nedenle karaciğer kanseri değil kolon kanseri şeklinde tedavi edilir. Mümkünse, kolon kanseri için tedaviye başlamadan önce ayrıntılı bir değerlendirme yapılmalıdır. Kişisel tıbbi ve aile öyküsünü almaya ve fiziksel muayene gerçekleştirmeye ek olarak, doktorunuz aşağıdaki testleri isteyebilir.
Doktorlar kolorektal kanseri aşağıdaki evreler ile tarif ederler:
Genellikle kesin evreleme, kanser için lenf nodlarının mikroskobik incelenmesinin yapılabildiği cerrahi olarak tümörün çıkarılması sonrasına kadar mümkün değildir.
Advances in colorectal research [Internet]. Besthesda, MD: National Institute of Health, c.2010 Colon cancer; [cited 2013 Dec 10]. Available from: http://www.nih.gov/science/colorectalcancer/
Kolon Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?
Tedavinin temel basamağı cerrahidir ve tedavi seçenekleri tümörün kolondaki yerleşimi ve hastalığın evresine bağlıdır. Kemoterapi ya da kombine tedaviler eklenebilir. İleri ve nüks tümörlerin tedavisinde rolü olsa da, rektal kanserlerin aksine, radyoterapi kolon kanseri için nadiren kullanılır. Her tedavi aşağıda tarif edilen belirli risklere sahiptir. Bununla birlikte tedavi edilmez ise kolon kanseri büyümeye devam eder, başka bölgelere yayılır ve muhtemelen tam barsak tıkanıklığı, bağırsak perforasyonu ( delinme) ve kesin ölüme neden olur. Eğer kolon kanseri geç dönemde tespit edilirse ( evre IV) tek başına tedavi amacıyla ya da cerrahi öncesi kemoterapi verilebilir.
Kolon Kanseri için Cerrahi Nasıl Yapılır ve İyileşme Süreci Nedir?
Kalın barsağın ilgili kısmının cerrahi olarak çıkarılması kolon kanserinin en yaygın tedavisidir Çoğunlukla birçok hastanın ek tedavi gerekmeden hastalıksız kalmasını ( iyileşmesini ) sağlar. Kolon kanseri tedavisinde başlıca iki cerrahi yaklaşım vardır.
Kolon kanserlerinin % 20 ‘sinde cerrahi laparoskopi ile emniyetli şekilde yapılamaz, açık cerahi yapılır ya da laparoskopi den açık cerrahiye geçilir. Her iki teknik te genel anestezi gerektirir ve hastanede yaklaşık 4-7 günlük iyileşme süresi gerekir. Bir çok çalışma yeterli kolorektal cerrahi eğitimi almış cerrahlar tarafından uygulanır ise her iki yaklaşımın da kanser açısından eşit sonuçlar verdiğini göstermiştir. Her iki yaklaşımda da cerrah kolon kanseri ve aynı miktardaki normal kolonu çevre lenf nodları ile birlikte çıkarır. Laparoskopik ya da açık cerrahiyi tercih etmek için bazı özel durumlar vardır. Cerrahınız bunları sizinle ameliyattan önce konuşacaktır.
Kolon ya da rektumun bir kısmı çıkarıldığında cerrah genellikle sağlıklı uçları yeniden birleştirebilir. Buna anastomoz ismi verilir. Ancak bazen tekrar birleştirme mümkün olmayabilir. Bu durumda cerrah dışkının vücuttan çıkabilmesi için yeni bir yol oluşturur. Cerrah karın duvarında bir açıklık (stoma) oluşturur ve bağırsağın üst ucunu cilt ile birleştirir diğer ucu kapatır. Stoma oluşturma ameliyatına kolostomi açılması adı verilir. Stomaya uygun düz bir torba dışkıyı toplama amacıyla yerleştirilir ve özel bir yapıştırıcı torbayı yerinde tutar.
Daha az sıklıkta kolon kanseri için ince barsak da stoma( ileosotomi) oluşturmak için kullanılabilir. Çoğu kişide geçici stoma birkaç ay sonra kapatılabilir.
Her bireyin ameliyat sonrası iyileşme süresi farklıdır. İlk birkaç gün rahatsız hissedebilirsiniz. İlaçlar ağrı kontrolü için yardımcı olur. Ayağa kalkacak ve destek ile yürüyecek kadar rahat olmalısınız. Ameliyat öncesi ağrı kesilme planı konusunda doktor ya da hemşireniz ile konuşabilirsiniz. Ameliyat sonrası daha fazla ihtiyacınız olursa doktorunuz bu planlamayı değiştirebilir. Bir hafta kadar yorgun hissetmeniz normaldir. Ameliyat ishal ya da kabızlığa da neden olabilir. Doktorunuz bu konuların yönetimi hakkında size bilgi verecektir. Ek olarak sağlık ekibiniz kanama, infeksiyon ya da acil tedavi gerektirebilecek diğer problemlere yönelik olarak sizi takip edecektir.
Hastaneden taburcu olduktan sonra yürüme gibi hafif aktivitelere ve öz bakımınıza geri dönmelisiniz. Cerrahınız bir süre ağır eşyaları kaldırmanızı fıtık (kesi yeriniz altında bir şişlik) gelişimi riskini azaltmak için yasaklayabilir. Genellikle normal diyetinize dönebilirsiniz ve yeterli sıvı alımı özellikle önemlidir. Doktor ya da hemşirenize taburculuk öncesi eski ilaçlarınıza tekrar başlamayı ve almanız gerekebilecek yeni ilaçlarınızı sorunuz.
Kolon Kanseri Cerrahisinin Riskleri Nelerdir?
Genel olarak kolon kanseri cerrahisi oldukça güvenlidir ve cerrahi sonrası erken dönemde sağ kalım % 95’in üzerindedir. Ancak komplikasyonlar daha sıktır ve her beş hastanın birinde görülür; bunlar küçük enfeksiyonlardan tekrar cerrahi ve uzamış hastane yatışı gerektirebilecek durumlara kadar değişebilir. En sık komplikasyon kesi bölgesindeki yara enfeksiyonudur. Bu yaranın açılmasını ve günlük pansumanlar ile yara iyileşene kadar kapatılmasını gerektirebilir. Diğer olası enfeksiyonlar karın içi enfeksiyonlar (abseler), idrar yolu enfeksiyonları ve zatürredir.
Bazı hastaların bacak toplar damarlarında derin venöz tromboz adı verilen pıhtılar gelişebilir. Ameliyattan hemen sonra yürümek dvt riskini azaltır ve çoğu cerrah kan pıhtılarını önlemek için enjekte edilen bir ilaç reçete ederler( kullanırlar). Hastaların az bir kısımında kolon anastomozundan kayanaklanan ciddi rektal kanama ile karşılaşılabilir. Kanama genellikle cerrahi sonrası ilk iki hafta içerisinde görülür. Taburculuk sonrasında acil tıbbi bakımın zor olduğu uzak bir mesafeye gitmeyi düşünüyorsanız doktorunuzla bu konuyu görüşmelisiniz.
Bazen bağırsak uçları arasındaki bağlantıda kaçak oluşur. Bu ciddi problem antibiotikler, ciltten yerleştirilen bir dren yada kolostomi yada ileostomi gerektiren ikinci bir ameliyat ile tedavi edilebilir. Ameliyat öncesindeki genel durumunuz, kalp ya da solunum zorlukları gibi diğer komplikasyonları etkileyecektir.
Cerrahi Sonrası Kolon Kanseri için Hangi Ek Tedaviler Gerekir?
Lenf nodlarında (evre III) ya da uzak bölgelerde (Evre IV) kanser saptanan hastalara normalde eğer tıbbi durumları uygun ise kemoterapi önerilir. Kemoterapi hücreleri öldürmek için kanser karşıtı ilaçları kullanır. Çalışmalar kemoterapinin evre III hastalarda nüksü önleyerek sağ kalımı uzattığını göstermiştir. Lenf nodu yada başka bölgelere yayılım olmayan çoğu hasta (evre I, II) yalnızca cerrahi ile etkin şekilde tedavi edilebilirler bununla birlikte bazı risk faktörlerine sahip hastalar kemoterapiden fayda görebilir.
Kanser karşıtı ilaçlar genellikle bir toplardamardan verilir ancak bazıları ağız yoluyla da verilebilmektedir. Günümüzde en sık kullanılan kemoterapi ilaçları 5 – flourourasil ( 5-FU ) ve oksaliplatindir. Diğerleri sağlık ekibinizce gerekli görülen belirli koşullarda uygulanabilir. Cerrahi sonrasında birkaç hafta hastanenin ayaktan hasta kısmında, doktorunuzun ofisinde ya da evde tedavi alabilirsiniz. Tedavi genellikle hastanede gece yatmayı gerektirmez.
Kanser hücrelerini öldürmeye ek olarak kemoterapi ilaçları hızlı çoğalan normal hücrelere de zarar verebilir. Kemoterapinin bu yan etkileri genellikle belirli ilaçlarda ve dozlarda görülür.
Tedavi Sonrası Sonuçları Hangi Faktörler Etkiler?
Kolon kanseri hastalarının sonuçları(seyir) çoğunlukla evre ile ilişkilidir. En iyi erken hastalığa sahip olan hastalar seyreder. Bu tarama ve erken teşhisin neden bu kadar önemli olduğunun göstergesidir. Kolon delinmesi ya da tıkanıklığı yada diğer organların tutulması daha kötü sonuçlara yol açabilir. Ayrıca cerrahi sonrasında mikroskop altındaki incelmede saptanan bazı bulgular sonucu etkileyebilir. Ameliyat sonrası ilk kontrolde cerrahınız özellikli bulguları sizinle görüşecektir.
Kolon Kanseri Tedavisi Sonrası Takip Nedir?
Kolon kanseri tedavisi sonrası takip önemlidir. Potansiyel olarak küratif bir cerrahi ve kemoterapi gibi ek tedaviler sonrasında bile hastalarda nüks gelişme riski vardır. Eğer ilk hastalık ileri ise nüks riski daha fazladır. Doktorunuz iyileşme sürecini takip edecek ve sizi nüks açısından kontrol edecektir. Takip muayeneleri gelişen herhangi bir değişikliği fark etme ve gerekirse tedavi etmeye yardımcı olur. Bu muayeneler fizik muayene (rektal tuşe ‘yide içeren) , laboratuar testleri (CEA) , kolonoskop, röntgenler, BT ve diğer testleri içerebilir. Rutin muayeneler genellikle ilk birkaç yıl 3-6 ayda bir yapılırken BT ya da diğer görüntüleme yöntemleri ve kolonoskopi cerrahi sonrası 1.yılda yapılır. Muayenelerin sıklığı ve genişliği bir önceki muayenenin bulgularına bağlıdır.
Sonuç
Kolon kanseri önemli miktarda ölüme yol açan sık bir hastalıktır. Ancak potansiyel olarak tarama ile önlenebilir ve erken evrede tespit edilir ise cerrahi ile iyileştirilebilir. Daha ileri evrelerdeki hastalar için modern kemoterapiler gelişitirilmeye devam etmektedir. Kolon kanseri belirtileri siliktir ve bir sağlık profesyoneli tarafından değerlendirilmesi gerekir. Kolon kanseri tedavisi çoğunlukla pratisyen hekim, kolorektal cerrah, medikal onkolog, radyolog ve patolog içeren uzman bir ekip gerektirir. Bu ekiple birlikte hasta, en emniyetli ve etkin tedavi planını oluşturacaktır.