Anevrizmalar:
Halk arasında damarın balonlaşması olarak bilinir. Beyin damarlarının anevrizmaları genel olarak temiz kan taşıyan damarlara (arter) ait genişlemelerdir. Anevrizmalar aort damarı gibi çok geniş damarlarda oluşabildiği gibi, küçük ve orta boy damarlarda da teşekkül edebilir.
Anevrizmalar iki tiptir. Balonlaşma tomurcuklanma şeklinde olabildiği gibi burada konusu edilmeyecek olan damarın bir bütün olarak genişlemesi ve bu genişleyen yerde damar duvarının zayıflaması şeklinde de olabilir.
Baloncuk duvarı, basınca dayanamadığı anda da patlar. Patlama ya kendiliğinden olur ya da vücudun öksürme, ıkınma, cinsel ilişki gibi aşırı efor gerektiren ve kafa içi basınç artmasına neden olan aktivasyonu ile oluşur.
Anevrizma kimlerde oluşur?
Risk Faktörleri nelerdir?
Anevrizması olan insanların büyük bir bölümünün hiçbir şikayeti yoktur. Ancak bazen migren tarzında ya da spesifik olmayan baş ağrıları olabilir. Ayrıca anevrizmanın büyük olduğu durumlarda kitle etkisi nedeniyle beyinde komşuluk yaptığı bölgelerde bulunan yapılara bası yaparak buna bağlı belirtiler görülebilir.
Anevrizmanın yırtılması ile oluşan kanama aniden ortaya çıkan çok şiddetli baş ağrısı şeklinde başlar. Hastalar bu durumu sıklıkla “başımda şimşekler çaktı” şeklinde ifade eder. Baş ağrısından sonra ense ağrısı ve sertliği, kusma, kanamanın cinsi ve ağırlığına göre bilinçte bozulma ve bazen bel ağrısı ile ortaya çıkabilir.
Anevrizma teşhisi nasıl yapılır?
Arteriyovenöz malformasyon (AVM) (Damar Yumağı)
Arteriovenöz Malformasyonlar (AVM) halk arasında damar yumağı olarak da bilinen beyin atar ve toplar damarların aralarında kılcal damarlar olmadan yumak şeklinde birleşmeleri ile oluşan bir hastalıktır. AVM’ler doğumsal patolojilerdir, yaşla birlikte büyüme, düşük akımdan orta-yüksek akıma ve yüksek basınçlı lezyonlara değişme eğilimindedir.
Ortalama %0,14 oranında ve erkeklerde biraz daha fazla görülür. Doğumsal olduklarından hayat boyu kanama riski vardır.
Ortaya çıkış şekli:
Kanamanın en sık görüldüğü yaşlar yaşlardır. %10’u ölümle sonuçlanır. Her kanama için % nörolojik bozukluk oluşturma riski vardır. Küçük AVM’ler, büyük AVM’lere nazaran daha sıklıkla kanarlar.
AVM’li hastaların %7’sinde anevrizma da olabilir ve sıklıkla besleyici arter üzerindedir.
Bilgisayarlı tomografi, MR ve Anjiografi ile tanı konur. Özellikle besleyen ve boşaltan damarları görmek için anjiografi yapılmalıdır.
Beyin Kanamaları
Kafa içi kanamaları travmaya bağlı olanlar ve travmaya bağlı olmayanlar olmak üzere iki kısımda incelebiliriz.
Travmaya Bağlı Olmayan Beyin Kanamaları
Beyin dokusu içinde travma olmaksızın beyin damarlarının çeşitli nedenlere bağlı olarak hasarı sonucu gelişen ve beyin dokusunun değişik bölgelerinde ortaya çıkan ani kanamalardır.
Anahtar bilgiler
Risk faktörleri
Bu hastalığa neden olan beyin içerisindeki bir damarın yırtılarak kanamasıdır. Bu kanama birkaç dakika ile bir saat kadar sürebilir. Bazen sızdırma şeklinde birkaç gün kadar sürebilir.
Kanamanın süresi ve şiddetine bağlı olarak; ani başlayan baş ağrısı, bayılma, nöbet geçirme, bulantı, kusma, bilinç kapanması, olmaktadır. Bu şikâyetler aniden oluşmaktadır. Ama şiddeti hastaya göre ve kanamanın beyin içindeki yerine göre değişebilmektedir. Kanama çevresinde ödem ve iskemik nekroz gecikmiş kötüleşmeye neden olabilir.
Tanısı: BT ile konur. BT hızlıdır ve kanamadan hemen sonra beyindeki kanı kolayca gösterir. Pıhtı hacmi, önem taşır . BT’de hacim ölçülebilir, ilk 2 haftada hacimde çok az değişiklik olur. MRG genellikle başlangıçta gerekli değildir. İlk birkaç saat içinde kanı iyi göstermez. Çekim esnasında şuuru kapalı hastada solunumu sağlamak güçtür. Serebral Anjiografi kanama ile ilişkileri olduğunda AVM’leri ve anevrizmaları gösterebilir. Çalışma geciktirilirse kazanım artabilir.
Beyin anevrizması beyin kanamasının başlıca nedenidir. Çoğu kişi beyin kanamasının yalnızca kaza, başını sertçe vurma gibi durumlarda oluştuğunu düşünür. Ancak aksine anevrizma hastalığı beyin kanamasına sebep olan faktörlerden en önemlisidir. Bu sebeple anevrizma ile ilgili bilgi sahibi olmak, toplumca bilinç düzeyimizi arttırmak beyin kanamasına bağlı ölüm oranlarında azalmaya neden olacaktır. Bu yazımızda anevrizma nedir, teşhisi, tedavisi, belirtileri, risk grupları, cerrahisi vb. konularda bilgiler bulacaksınız.
Anevrizma vücutta kan damarları üzerinde meydana gelen baloncuklardır. Beyin anevrizması ise beyni çevreleyen araknoid zarı altındaki damarlar üzerinde baloncuk oluşmasıdır. Oluşan bu baloncuk damarın zamanla incelerek zayıflaması sonucu kanamaya yol açarak beyin kanamasına neden olabilir. Beyinde anevrizma, halk arasında beyinde baloncuk, beyin baloncuğu, beyin damar genişlemesi olarak da adlandırılır.
Anevrizma damarın genişleyen, bu genişleme sonrasında zayıflayıp incelen kısımlarında baloncuk şeklinde görülür. Çoğu durumda erken belirti göstermediği için kişi, kendisinde anevrizma rahatsızlığı bulunsa bile bunu fark etmeyebilir. İşte en tehlikeli durum budur. Çünkü anevrizma beyin kanamasına yol açabilir. Belirti göstermeyen hasta da genellikle beyin kanaması geçirdikten sonra acil olarak hastaneye getirilir. Bu vakalar acil olarak müdahale gerektiren, hasta kaybıyla neticelenebilecek, hem hekim hem de hasta açısından oldukça zor olan vakalardır.
Beyin anevrizması genellikle yaş aralığındaki kişilerde görülür. Tabi ki bu husus diğer yaş gruplarında görülmeyeceği anlamına gelmez. Görülme oranı her yüz bin kişide on - on altı aralığındadır. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. Kadınlarda erkeklerden daha fazla görülür. Önemli olan anevrizma patlayıp beyin kanamasına yol açmadan teşhis edilerek patlamanın önüne geçilmesi, yani anevrizmanın tedavi edilmesidir.
Beyinde baloncuk oluşması için risk faktörleri ailesel yani genetik faktörler, sigara ve alkol kullanımı, hipertansiyon ,oral kontraseptif, kokain, amfetamin gibi ilaç alışkanlıkları, uyuşturucu madde kullanımıdır.
Yapılan araştırmalara göre ailesinde anevrizma, beyin kanaması öyküsü bulunan kişilerin beyin baloncuğu geliştirme ihtimalleri diğer bireylere göre oldukça fazladır. Hastanın kan bağı olan kişilerde beyin kanaması geçiren birey sayısı arttıkça genetik olarak yatkınlık, dolayısıyla anevrizmaya yakalanma ihtimali de artar.
Anevrizma doğuştan var olan bir hastalık değildir. Ancak doğumdan itibaren kişinin beyin damarının bir kısmının daha zayıf yapıda ya da geniş olması ilerleyen yaşlarda kişide anevrizma gelişmesine neden olabilir.
Anevrizma belirtileri en sık olarak şiddetli baş ağrısı ve ense sertliğidir. Bunun yanında bulantı, kusma, baş dönmesi, çift görme, nöbet, şuur bulanıklığı ve eşlik edebilecek olan intraserebral kanamaya ait bulgular olabilmektedir.
Anevrizma, genellikle belirti göstermeyen bir rahatsızlıktır. Bunun yanı sıra belirti gösterse bile en sık görülen belirtisi olan şiddetli baş ağrısı diğer rahatsızlıklarla karıştırılabildiği için, kişinin rahatsızlığının kaynağının anevrizma olduğu anlaşılamayabilir. Genellikle beyindeki baloncuk tesadüfi olarak, diğer rahatsızlıklar yönüyle yapılan görüntülemeler sonrasında fark edilmektedir. Maalesef anevrizma vakalarının önemli bir kısmında beyin kanaması ilk belirti olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastada anevrizma varlığı, kanamadan önce fark edilmişse hem hasta hem de hekim açısından oldukça iyi bir durumdur. Çünkü anevrizmanın varlığının beyin kanaması şeklinde ortaya çıktığı durumlarda çok ciddi sonuçlar ortaya çıkmakta, hayati risk meydana gelmektedir.
Bütün bunlarla birlikte beyin anevrizması olan hastalarda en sık görülen belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Beyin anevrizması için ilk teşhis yöntemi hızlı sonuç veren bilgisayarlı tomografi ile kanamanın tespit edilmesidir. Kanamanın tespitinden sonra yapılması gereken beyin damarlarını görüntülemeye yönelik yapılacak olan anjiyografidir.Şayet anjiyografi neticesinde anevrizma tespit edilir ise o zaman yerleşim ve konfigürasyonuna göre cerrahi veya endovasküler yöntemlerle anevrizmanın dolaşım dışı bırakılması gerekir.
Beyin anjiyografisi anevrizmaların teşhisinde en önemli görüntüleme tekniğidir. Bunun dışında diğer görüntüleme teknikleri olan mr, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri de teşhis için önemli veriler sunmaktadır. Gelişen teknoloji sayesinde anevrizmaların yerleri ve konumları net olarak belirlenebilmektedir. Bu sayede hekim müdahale ve tedavi için en uygun kararı verebilmektedir.
Anevrizmanın erken teşhisi hayati önem taşımaktadır. Bu sebeple risk grubundakiler, yani genetik yatkınlığı olanlar ve yaş arası kişiler, özellikle yukarıda belirttiğimiz anevrizma belirtilerine sahipse, en önemlisi tekrarlayan baş ağrıları varsa, mutlaka anevrizma yönünden incelenmelidirler.
Anevrizma beyinde baloncuk şeklinde görülür. Baloncuğun olduğu damar incelmiş ve zayıflamıştır. Beyin baloncuğu zamanla kan basıncı ve baloncukta toplanan kanın etkisiyle incelen damarı patlatarak beyin kanamasına neden olabilir. Tabi ki her anevrizma mutlaka patlayacak diye bir kural yoktur. Ancak anevrizmalar yırtılma riskine karşı mutlaka ayrıntılı olarak incelenmeli ve hastanın durumu, anevrizmanın büyüklüğü ve pozisyonuna göre müdahale edilerek kapatılmalıdır.
Gelişen teknolojinin yardımıyla beyinde baloncuğu daha erken safhalarda teşhis edip tedavi edebiliyoruz. Ancak; önceden fark edilmeyip gizlice ilerleyen baloncuk ya da fark edilip gerekli tedavi uygulanmayan baloncuk, damarı yırtıp beyin kanamasına yol açarsa hayati derecede tehlikeli bir durum ortaya çıkar. Maalesef anevrizmaya bağlı beyin kanaması sonrası hastaneye gelen hastaların bir kısmı hastaneye gelmeden kaybedilmekte, bir kısmı ise hastanede gerekli acil cerrahi işlemler yerine getirilmesine rağmen ölmektedir. Beyin baloncuğu sonrası beyin kanaması gelişen hastaların yaklaşık %50’si kaybedilmektedir.
Beyin anevrizması ilaçla takip, açık ve kapalı cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilir. Doktorunuz tedavinin ne şekilde olacağına anevrizmanın boyutu, bulunduğu yer, hastanın diğer rahatsızlıkları, alışkanlıkları, yaşı gibi birçok faktörü göz önüne alarak, risklerini de anlatarak hastayla birlikte karar vermelidir.
Örneğin ileri yaş bir hastada ameliyat riskleri de gözetilerek kan basıncını, tansiyonu azaltmaya yönelik ilaçla takip ve diyet önerilirken, genç bir hastada anevrizmanın yıllar geçtikçe büyüyerek damarı yırtması ihtimaline karşı cerrahi tedavi önerilebilecektir. Tabi ki hekim hastanın genç ya da yaşlı olması dışında tıbbi açıdan birçok ihtimali değerlendirerek tedavi önerecektir.
Diğer taraftan komplike anevrizmalarda, baloncuğun beyin içindeki konumu da değerlendirilerek cerrahi ve damar içi kapalı cerrahi yöntemlerinin birlikte uygulanması da mümkün ve zorunlu olabilir.
Anevrizmal kanamanın olduğu, dolayısıyla hastada var olan bir beyin kanamasının mevcut olduğu durumlarda ise hızlıca karar verilerek en uygun cerrahi girişimin uygulanması zorunludur.
Anevrizma küçükse, kanama riski azsa ilaçla hastanın kontrol altında tutularak gözlemi mümkündür. Bu durumda hasta anevrizmanın durumunu gözlemlemek amacıyla periyodik olarak takip edilmelidir.
Hasta diyet yapmalı, sigara, alkol ve madde kullanımı varsa bırakmalıdır. Kan basıncı yüksekse ilaçla kontrol altına alınmalıdır. Hastanın ilaçla gözlemine anevrizmanın boyutu, konumu, hastanın yaşı, aile öyküsü gibi birçok faktör dikkate alınarak karar verilmelidir. Diğer taraftan anevrizma bulunan bir hastada kontrole rağmen yine de kanama riskinin bulunduğu bilinmelidir.
Son yıllardaki teknolojik gelişmeler sayesinde, standart anevrizma tedavisini daha güvenli hale getiren ve ayrıca daha önce tedavi edilemeyen anevrizmaları da şu an tedavi edebilmemize olanak sağlayan endovasküler tedavi, yani kasıktan girilerek yapılan beyin anevrizma ameliyatı ’lerin sonuna doğru kullanıma girmiştir. Beyin anevrizmalarının cerrahi olarak kapatılması, onlarca yıldır standart olmuştur ve yine de seçilen anevrizmalarda iyi bir yaklaşım olsa da, daha minimal olarak invaziv endovasküler coil (kasıktan ameliyat) yaklaşımı ile yer değiştirmiştir.
Endovasküler coil yani kasıktan beyin anevrizma ameliyatının amacı, anevrizmaya kan akışını ortadan kaldırmaktır. Kapalı yöntemle anevrizma içine gönderilen coil dediğimiz maddeler, başlangıçta platinden yapılan yumuşak tel spirallerdir. Bu coiller, kasıktaki damardan girilen ve dikkatlice beyine ilerletilen bir mikrokateter vasıtasıyla anevrizma içine gönderilir. Mikrokateter seçici bir şekilde anevrizmanın içine ilerletilir ve mikro coiller sıralı bir şekilde anevrizma içinde gönderilir. Bobinler anevrizmaya bırakıldığında, anevrizma içindeki kan akış şekli değişir ve yavaş kalan kan akımı anevrizmanın pıhtılaşmasına yol açar. Pıhtılaşmış bir anevrizmanın içine kan girişi engellenmiş olur ve anevrizmanın tekrar patlayıp beyin kanaması yapma ihtimali ortadan kalkar.
Daha yakın zamanlarda, anevrizma tedavisinde yeni bir çığır açacak özel ince ağ stentleri ve akım çevirici adı verilen cihazlar geliştirilmiştir. Bu yenilikler, kasıktan beyin ameliyatı yaklaşımı kullanılarak anevrizmaların yaklaşık % 90'ının tedavi edilmesini sağlamıştır. Endovasküler coil yani kasıktan anevrizma ameliyatı, anevrizmaların tedavisi için çekici bir seçenektir, çünkü kafatasının açılmasını gerektirmez ve genellikle verilen anesteziyi azaltan daha kısa bir zaman diliminde gerçekleştirilir.
Beyin kanamalı genç bir hastada çok uç beyin damarlarında baloncuk yani Anevrizma tespit edilmesi üzerine kapalı yöntemle kapattık ve hasta şifa ile taburcu monash.pw kanaması ve beyin anevrizmaları çok ciddi sağlık problemleridir ve hasta kayıplarının çok sık yaşandığı ,hekim ve hasta yakınları için yakıcı sonuçları olabilen vakalardımonash.pw vakalarda hersey zamanında ve çok özenli yapılsa bile ciddi yaşam kaybı veya vücut ta bir takım işlev kayıpları olabiliyor .Kısaca her hasta ile bizde hasta olup onun taburculuğu ile iyileşiyoruz.
Beyin damar cidarında dışarı doğru baloncuk oluşumu, kafaiçi (intrakranial) anevrizma olarak adlandırılır. Kafaiçi anevrizmalar oluş yerlerine, türlerine ve büyüklüklerine göre birkaç çeşide ayrılmaktadırlar. Anevrizma, SAK denilen cinsten ( subaraknoid ) kanamaya ve bunun sonucunda da ölüme neden olabileceğinden, tedavisi ertelenmeden yapılmalıdır. Tedavi yöntemlerinden biri olan cerrahi, en sık tercih edilen çeşittir. Açık cerrahi yöntem, beyin anevrizmasında standart bir tedavi yöntemi olarak kabul görmektedir.
Ameliyat öncesinde anevrizmanın bulunduğu yer, büyüklüğü ve çevresinde bulunan beyin oluşumları ile olan ilişkisi; bilgisayarlı tomografi (BT Anjiografi ) manyetik rezonans ve MR anjiografi ve gerekirse geleneksel anjiografi ( DSA ) yardımı ile değerlendirilir. Ameliyat, büyük bir cerrahi olduğu için çoğu kez birkaç ünite kan ve plazmanın hazırda bulunması gerekmektedir. Hasta ameliyat öncesinde ki gecede aç kalır.
Kafanın anevrizmaya denk gelen bölgesinde bir saç tıraşı yapılır ve cilt kesilerek kemiğe ulaşılır kemik özel yöntemlerle kesilerek kaldırılır. Beyin zarı açılır ve beyin sıvısı ( BOS ) boşaltılarak hem BOS içinde dağılmış olan ve daha sonra çeşitli komplikasyonlara sebep olabilecek kandan kurtulunur hem de beyni bir tarafa atıp anevrizmaya ulaşabilecek yer kazanılır. Anevrizma görüldükten sonra çevresinde yapışık olan damarlardan ayrılır , esas cıktığı damara olan boynu ortaya konur ve minik bir metalmandalla tutturulabilecek hale getirilir. Eğer bu sırada anevrizma patlarsa yüksek debili kanı uzaklaştırıp anevrizma boynunu klip denen mandalla tuturmayı sağlayacak kadar gösteren kan aspire edici cıhaz hazır tutulur. Mümkünse anevrizmayı patlatmadan anevrizma boynu kliplenir ve hasta şifaya kavuşturulur.
Ameliyat sonrasında meydana gelebilecek yan etkiler, ameliyatın yapıldığı yere ve hastanın durumuna göre değişkenlik gösterir. Ameliyat esnasında oluşan kesilerde kanama gibi durumlar söz konusu olabilir. Daha büyük komplikasyonlar ise, kalp krizi, felç ( inme) böbrek yetmezliği gibi nadir görülebilen durumlardır.