ankara nın hangi meyvesi meşhurdur / Ankara'da hangi meyveler yetişir?

Ankara Nın Hangi Meyvesi Meşhurdur

ankara nın hangi meyvesi meşhurdur

Ankara’nın neyi meşhur? Ankara denilince akla ne gelir?

Ankara başkent olması hasebiyle hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti içerisinde farklı bir öneme sahip. Ankara’yı diğer illerimizden farklı ve önemli kılan tek özellik başkent olması mı?

Asla…

Ankara sadece Cumhuriyet tarihinde değil Türk tarihinde de çok çok önemli bir geçmişe ve birikime sahip. Orhangazi döneminde 1356 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Ankara’ya pek çok önemli sancak bağlıydı. Yozgat, Çorum, Kırşehir, Kayseri gibi önemli vilayetler Ankara eyaletinin yönetimi altındaydı. Hacıbayram-ı Veli gibi Ankara’da ikamet eden manevi önderler, İstanbul’un fethinde önemli rol oynayan Ak Şemseddin gibi tarihi şahsiyetlerin yetişmesine vesile oldular.

Ankara o dönemlerde dahi dünya iktisat ve ticaretinde hatırı sayılır bir yer tutuyordu. Petrol henüz keşfedilmemişti. Dünya iktisat ve ticaretinde de en önemli endüstri ürünü hiç şüphesiz tiftikti.

Ankara dünya tiftik üretiminde İngiltere’yi geride bırakıp Kuzey Afrika’yla yarışan tek merkezdi. Ankara’nın tiftik geçişi dünyaya nam salmış tiftik üretiminde dünyaya meydan okur vaziyete ulaşmıştı. Tabi tarihi süreç içerisinde dengeler değişti ve Afrika’yı sömürge haline getiren İngilizler tiftikte kartel haline geldi. Bugün Ankara Keçisi ve tiftik neredeyse unutulmaya yüz tutmuş vaziyette.

İlerleyen yıllarda belki tekrar eski günlerine kavuşur mu bilinmez ama Ankara’nın bir başka meşhuru ise kedi… Ankara kedisi Van kedisinin ardından nevi şahsına münhasır bir hayvancık…

EGZOTİK AĞAÇ KAVUNU / KAVUN AĞACINI GÖRDÜNÜZ MÜ?

Tabi Ankara’yı farklı kılan özelliklerinden birisi de coğrafi yapısı ve doğası. Anadolu’nun göbeğinde yer alan Ankara Tuz Gölü, Mogan Gölü, Eymir Gölü, Elmadağı, Kızlcahamam’ı, Ayaş’ı, Güdül’ü, Haymana’sı, Çamlıdere’si ile bir doğa harikası. Klasik soruyu soracak olursak…

Peki Ankara’nın neyi meşhur?

Yukarda da bahsettiğimiz gibi Ankara’nın Tiftik Keçisi, Ankara’nın Kedisi, Ankara’nın Tuzu, Ankara’nın Turşusu, Ankara’nın Dutu, Ankara’nın Havucu, Ankara’nın Tavası, Ankara’nın leblebisi, Ankara’nın Bağları, Ankara’nın Üzümü, Ankara’nın Kaplıcaları, Ankara’nın Şifalı Suları, Ankara’nın içmeceleri ve Ankara’nın maden suları meşhurdur.

Tarihi Hamamönü, Hacıbayram-ı Veli Camii, Aslanhane Camii, Ankara Kalesi, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşını kaleme aldığı Tacettin Dergahı, Ankara Ulus’taki ilk Meclis’te yer alan Cumhuriyet Müzesi, Kurtuluş Savaşı Müzesi, Etnografya Müzesi, Koç Müzesi, Anıtkabir, Gençlik Parkı, Harikalar diyarı, Göksu Park, Altın Park, Polatlı’da kurtuluş savaşının yapıldığı müze haline getirilen meydanlar başlıca gezilecek yerler arasındadır.

ANKARA VE DUT

Ayaş’tan Türkiye’ye yayılan dut

Ankara’da Dut Fidanı nerede? Dut fidanı ne zaman dikilir? Dut ağacının bakımı nasıl yapılır?

Ayaş Dut’unun ününü duymayan yoktur. Şifalı suları, kaplıca ve içmeceleriyle ününü tüm Türkiye’ye duyuran Ayaş, Dut üretiminde de Türkiye’nin en önde gelen merkezlerinden birisidir. Besin değeri ve lezzetiyle yaz mevsiminin vazgeçilmez meyvelerinden olan Dut, Ayaş’ta bol miktarda üretiliyor. Mevsimsel olarak tüketilen Ayaş dutu, Türkiye’nin dört bir yanına pazarlanırken, ayrıca kışa hazırlık olarak kurutuluyor, pestili ve pekmezi yapılıyor. Aynı zamanda şifa kaynağı olan ve pek çok sindirim bozukluğuna fayda sağladığı bilinen dut kurusu ve pekmezi kışın da bol miktarda tüketiliyor. Dut pekmezi kahvaltıların vaz geçilmez lezzeti olurken, dut kurusu da kuruyemiş ve çerez sofralarının en revaçta ürünü olarak yerini alıyor. Beyaz ağırlıklı olmak üzere Ayaş’ta siyah dut da üretiliyor. Siyah dutun ise ağız yaraları için bire bir etkili olduğu biliniyor.

Ayaş dutu için Ayaşlılar her yıl geleneksel olarak Haziran ayının son haftasında festival düzenliyor. Yoğun katılım olan festivale her geçen yıl ilgi artarak devam ediyor. Ayaş dutu son yıllarda Ankara’nın her tarafına yayılıyor. Yetiştirmesi son derece kolay olan ve pek fazla bakım istemeyen dut fidanını Ankara’daki fidancıların hemen hemen tümünde bulmak mümkün. Ayaş dutunun fidan olarak dikim tarihi ise mart ve nisan ayları…

Aşılı Ayaş fidanlarının fiyatı, büyüklük ve tüplü olup olmamasına göre değişirken; 20 ila 40 lira arasında dut fidanı satın alınabiliyor. Ankara’daki hobi bahçelerinde boy gösteren Ayaş dutu, fidan olarak dikildikten birkaç yıl sonra ürün vermeye başlıyor. Dut ağacı suyu seven bitkilerden birisi. Haftada bir ya da 15 günde bir su vermek yeterli. Dut ağacı her hangi bir ilaca veya gübreye de ihtiyaç duymuyor. İhtiyaca göre yılda veya iki yılda bir budama yapmak gerekirken, tamamen organik olarak topraktan beslenmesi yeterli oluyor.

ANKARA’DA BEYPAZARI HAVUCU

Türkiye’de en çok havuç nerede yetişiyor? Havuç hangi hastalıklara iyi geliyor? Hobi bahçelerinde havuç yetişir mi? Havuç nasıl yetiştirilir?

Toprağın turuncu değeri havuç, kış mevsiminin vaz geçilmez ürünlerinden en önemlisi. Salatalarda, tatlı ve pastalarda kullanılan ayrıca meyve olarak da tüketilen havuç adeta bir besin deposu. Göz hastalıklarına iyi geldiği ve göz tansiyonunu düzenlediği bilinen havucun sindirim sistemine de pek çok faydası var. Havuç yörelere göre farklı biçimde kullanılabiliyor. Örneğin salatada, kuru fasulye yemeğinde, turşu çeşitlerinde, şalgam suyu içerisinde, tatlı ve pastalarda bol miktarda kullanılabiliyor. Ayrıca havuç suyu içecek olarak tüketilebiliyor.

Peki havuç en çok nerede üretiliyor? Hiç şüphesiz havucun ana merkezi Ankara’nın Beypazarı ilçesi.

Beypazarı havucunun özellikleri:

Beypazarı’nda o kadar çok havuç üretiliyor ki; bu üretim Türkiye’nin havuç ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’inini karşılamaya yetiyor.

Havuç yetiştirilmesi kolay ürünlerden bir tanesi. Mayıs aylarında ekimi yapılan havucun Ekim ayından itibaren hasadı yani sökümü yapılabiliyor. Havuç fideleme şeklinde değil tohum ekme sistemiyle yetiştiriliyor. Tıpkı marul ve maydanoz ekimi gibi yapılıyor. Suya çok ihtiyaç duyan havuca bir mevsim de iki kere gübre vermek yeterli oluyor. Son yıllarda Ankara’daki hobi bahçeleri ve küçük tarlalarda da yetiştirilen havucun depolanması ve saklanması da son derece kolay. Kış mevsiminde tüketildiği için her hangi bir ardiye ya da depoda saklanmasında bir sakınca yok.

KALECİK KARASI ÜZÜMCÜLÜĞÜN YÜZ AKI

Kalecik Karası üzümde bir numara

Kalecik Karası bir üzüm markası. Kalecik denilince akla hiç şüphesiz üzüm geliyor. Artık Türkiye’de ününü duymayan yok Kalecik Karası’nın…

Sofraların vazgeçilmez ürünü olan üzümün merkezlerinden birisi de hiç şüphesiz Ankara’nın Kalecik ilçesi. Kalecik Karası olarak ünlenen Kaleciğin siyah üzümü artık yurt dışına da ihraç ediliyor. Besin değeri ve kalitesiyle namı her geçen gün tüm dünyaya yayılan Kalecik Karası’nın sirke ve pekmezi de marka haline geldi. Kızılırmak vadisindeki bağlarıyla meşhur Kalecik’in üzümü tadıyla, lezzetiyle tüketicileri kendisine bağımlı kılıyor. Kalecikliler bu nadide ürün için her yıl festival düzenliyor.

Başkent Ankara’ya 70 kilometre uzaklıktaki Kalecik’teki festivale Türkiye’nin dört bir tarafından katılım oluyor. Kalecik Karası’nın tadına hayran kalan Ankaralılar artık bu üzüm çeşidini hobi bahçelerinde de yetiştiriyor. Hobi bahçelerindeki asmalıklarda yerini alan Kalecik Karası’nın üretimi son derece kolay. Diktikten sonra yılda bir kez budanan ve kükürtlenen Kalecik Karası Ankara iklimine son derece uygun bir bitki çeşidi. Suya çok ihtiyaç duymayan Kalecik Karası’na yılda bir kez gübre vermek ürün verimini artırıyor. Son derece dayanıklı olan ve hasadı Ağustos ayından itibaren başlayan Kalecik Karası’nı kışın da muhafaza etmek mümkün.

Peki Kalecik Karası kurutularak da tüketilebilir mi? İşte bu mümkün değil. Kalecik karası kabuğu kalın ve çok sulu olduğu için kurutmaya uygun bir üzüm tipi değil. Kurutmak için Kalecik Karası yerine üzümün bir başka merkezi olan Nevşehir’in siyah üzümü tercih ediliyor.

ANKARA GÜDÜL LEBLEBİSİ LEZZET HARİKASI

Leblebi denilince Türkiye’de herkesin aklına ilk önce Çorum gelir. Fakat bu durum Ankara’nın Güdül ilçesinde üretilen leblebiyi tatmayanlar için geçerli.

Güdül leblebisinin özelliği:

Güdül leblebisi kendine özgü tat ve lezzetiyle yiyenleri adeta büyülüyor. Çorum leblebisine göre bir hayli lezzetli olan Güdül leblebisi, tüketenlerde farklı kavurma biçimi ve damaklarda bıraktığı tadıyla adeta tiryakilik oluşturuyor.

Güdüllüler ilçelerinin leblebi tarihinin Çorum’dan daha eski olduğunu söylüyor. Çorum leblebisinin üretiminin artık fabrikasyona dönüştüğünü ve eski lezzetinin kalmadığını ileri süren Güdüllüler kendi ilçelerinde üretilen leblebinin orijinalliğini ve doğallığını koruduğunu ifade ediyor.

Kuruyemiş sektörünün vazgeçilmez çeşitlerinden olan leblebi artık adını Güdül ile de duyurmaya kararlı. Güdüllüler leblebilerinin adını daha çok duyurmak için gayret edeceklerini belirtiyorlar. Tanıtımda eksik kaldıklarını belirten Güdül esnafı, Güdül leblebisinin hak ettiği yere en yakın sürede geleceğine inandıklarını vurguluyor.

Çubuk Turşusu’nun ünü dünyaya yayıldı

Türkiye’de turşu denilince tartışmasız biçimde akla ilk Çubuk gelir. Ülkemizin en önemli turşu üretim merkezi olan Çubuk Ovası, ürettiği turşuları artık yurt dışına da ihraç ediyor. Kış mevsimlerinde yemeklerin yanında vaz geçilmez bir ürün olan turşu Ankara’nın Çubuk ilçesinin en önemli geçim kaynaklarından bir tanesi haline geldi.

Çubuk’ta artık bir sektör haline gelen turşuculuk işsizliğin her geçen gün arttığı ülkemizde en önemli geçim kaynaklarından bir tanesi. Yaz mevsiminde ürettiği domateslerle tüm Ankara’yı ve çevre illeri besleyen Çubuk Ovası, turşularıyla da kış boyunca kendisinden söz ettirmeyi başarıyor. Çubuk Ovası hiç şüphesiz Türkiye’nin en önemli ovalarından bir tanesi. Üzerine kurulu barajla su ihtiyacını karşılayan, son derece verimli Çubuk Ovası’nda o kadar çok domates yetişiyor ki tüketmekle bitmiyor. Geçmişte Çubuk evlerinde kendi ihtiyaçları kadar kurulan turşu, bu gün fabrikasyona dönüşmüş vaziyette. Artık turşuculuk bir sektör haline gelmiş durumda. Çubuk turşuları tüm Türkiye’ye pazarlanıyor, hatta yurtdışına da ihraç ediliyor.

Peki Çubuk turşusunun özelliği nedir, Çubuk turşusu nasıl yapılır, Çubuk’ta hangi çeşit ürünlerin turşusu yapılıyor? Çubuk’ta en başta en yaygın olarak üretilen domatesin turşusu yapılıyor. Domatesin ardından salatalık, biber, acur ve lahana turşusu geliyor. Turşunun ününe ün katan Çubuklular her yıl düzenledikleri turşu festivaliyle bu başarılarını adeta taçlandırıyor.

ANKARA VE TUZ: TÜRKİYE’NİN TUZUNU ŞEREFLİKOÇHİSAR KARŞILIYOR

Türkiye’nin Van Gölü’nden sonra en büyük ikinci gölü Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesinde bulunuyor. Turizmde de adından sıkça söz ettirmeye başlayan Tuz Gölü’nden söz ediyoruz. Adı üstünde Tuz Gölü…

Ülkemizin tuz ihtiyacının yarısından fazlası Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesindeki fabrikalarda üretiliyor. Ankara’nın güneydoğusuna düşen Tuz Gölü gezenleri adeta büyülüyor. Yaz aylarında gölün kenarlarında gezinti alanı olarak düzenlenen bölgeler, seyreden insanda farklı duygu ve hisler yaşatıyor. Ağustos’un ortasında uçsuz bucaksız alanlar bembeyaz kristal tuzlarla kaplanmış. Güneş olanca sıcaklığı ve ışığıyla bembeyaz kristal tuzlara farklı bir görünüm kazandırıyor. Görüntü olarak bir an kendinizi kışın ortasında zannediyorsunuz. Sanki lapa lapa kar yağmış ve her taraf bembeyaz kara bürünmüş. Oysaki yazın ortası ve biraz ilerlerseniz mas mavi gölün suları sizi karşılayacak. Hani tabiat harikası derler ya…

Tuz gölü işte öyle bir şey. Masmavi sular ve uçsuz bucaksız bembeyaz kristal tuzlar. Gezmeye değer…

Peki göldeki o tuzlar sadece seyirlik mi? Hayır o tuzlar ülkemizin farklı alanlardaki tuz ihtiyacının yarısından fazlasını karşılıyor. Peki tuz sadece sofraların mı vazgeçilmezi? Asla… Tuz gölünden elde edilen tuzlardan buz önleyici tuz, karla mücadele tuzu, deri tuzu, salamura tuzu, ham kalın tuz, rafine tuzu, salt tuz, likit tuz da üretiliyor.

ANKARA TERMAL MERKEZİ : BİR DEĞİL BEŞ İLÇESİNDE ŞİFALI SU

Alternatif tıpta giderek önem kazanan kaplıcalar başkent Ankara’ya farklı bir özellik katıyor. Şifalı su ve kaplıcalar Türkiye’nin hemen hemen bütün yörelerinde bulunuyor. Fakat Ankara bir başka… Çünkü Ankara’nın tekbir yerinde değil tam 5 ilçesinde şifalı su ve kaplıca bulunuyor.

Kızılcahamam, Ayaş, Beypazarı, Haymana ve Akyurt’ta bulunan şifalı sular tüm ülkeye kaplıca hizmeti veriyor. Haymana’ya, Kızılcahamam’a, Ayaş’a, Beypazarı’na, Akyurt’a Türkiye’nin farklı bölgelerinden şifa için insanlar adeta akın ediyor. Özellikle yaz aylarında bu ilçelerde bulunan kaplıcalar dolup taşıyor. Şifalı sulardan yararlanmak için haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

Tabi Ankara’nın bu ilçelerinin şifalı suyunun yanında farklı gezi ve seyir alanları da var. Ormanlarla kaplı Kızılcahamam’ın tarihi mekanlarını da gezebilirsiniz. Keza Haymana da aynı şekilde. Ankara’nın kuzeyinde yer alan Akyurt Çubuk Ovası ve Çubuk Barajı ile sınır. Tarihi Kalecik ilçesi de buraya sadece 30 kilometre uzaklıkta. Pek çok parti ve STK’nın kongreleri ve özel toplantılarının gerçekleştirildiği Anadolu Oteli bu bölgede şifalı sularıyla da müşterilerini ağırlıyor.

Öte yandan Ayaş ve Beypazarı’nda hamam kültürü ve içmeceler o kadar köklü bir geçmişe sahip ki; geçtiğimiz yıllarda bölgede Roma dönemine ait hamam ve kaplıcaların kalıntılarına ulaşıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korumaya alınan ve restore edilen kalıntılar yakın bir sürede gezintiye açık hale getirilecek. Burada Beypazarı’na ayrıca değinmek gerekiyor. Çünkü Beypazarı sadece sıcak su kaplıcalarıyla değil doğal maden sularıyla da meşhur. Beypazarı maden suları bugün ülkemizde en tanınmış ve en çok tüketilen maden suları arasında yer alıyor.

İLGİLİ HABERLER

Ankara'nın meşhur Beypazarı havucunun özellikleri haberi için TIKLAYIN

Ayaş dutunun faydaları neler haberi için TIKLAYIN

Kalecik Karası üzümü nerede nasıl yetişir haberi için TIKLAYIN

Leblebide Çorum mu yoksa Güdül mü daha iyi haberi için TIKLAYIN

Çubuk turşusunun ünü Ankara'yı aştı haberi için TIKLAYIN

Türkiye'nin tuzunu Şereflikoçhisar karşılıyor haberi için TIKLAYIN

Ankara termal turizminde de iddialı: İşte şifalı kaplıcaları haberi için TIKLAYIN

Gazeteilksayfa.com

Türkiye’nin meyve haritası

Tarih boyunca bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış Anadolu toprakları, doğal güzelliklerinin yanı sıra meyve çeşitliliğiyle de adından söz ettiriyor.

13.07.2009 - 15:13

Haberler - Anadolu Ajansı

Yaz aylarıyla birlikte Anadolu’nun verimli topraklarında hasat heyecanı başladı. Ülkenin dört bir köşesinde dallarından toplanan taze meyveler gerek yurt içi, gerekse yurt dışına pazarlanıyor.

İşte Türkiye’nin ”meyve haritası”:

Verimli toprakları ve ılıman iklime sahip olması sayesinde Antalya’nın Gazipaşa ilçesi çok sayıda meyvenin yetiştiği bir yerleşim birimi. Küçük ve kokulu muzuyla tanınan Gazipaşa’da, tropikal ülkelerde yetişen avokado, papaya, pepino ve Şili kirazını da bulmak mümkün. Sahilden başlayıp Toros Dağları’nın eteklerine kadarki dar ama verimli topraklarda 12 bin dekar alanda muz yetiştiriliyor. Yıllık muz rekoltesinin 45 bin ton olduğu ilçede, yaklaşık 15 yıldır da tropikal meyveler üretiliyor.

Son yıllarda çilek üretimine de başlanan Gazipaşa’da, 10 bin dekar alanda yılda 40 bin ton ürün alınıyor. Kiraza yönelen üreticinin yüzü ise 600 rakımlı köylerde Mayıs ayı başında, 1600 rakımlı yaylalarda ise Ağustos sonuna kadar devam eden hasatla gülüyor.

Alternatif ürün arayışları süren ilçede bodur elmacılık da hızla gelişiyor. Üç yıl önce kurulan bodur elma bahçelerinin gelecek vaat ettiği meyve cenneti ilçede, evlerin bahçesinde dut ağaçları, uzun sıcak yaz gecelerinin geçirildiği çatılarda ise halkın ”Çatı bağı” dediği asmaların üzümü, hane halkının meyve ihtiyacını karşılıyor. Bu bereketli iki ürün, evin ihtiyaçları karşılanıp konuklara ikram edildikten sonra hasadı da yapılıp pazara çıkartılıyor.

Antalya’da tatilini geçirenler, turizme yeni açılmaya başlayan Gazipaşa’ya kadar uzanamayacak olsalar bile şehrin her semtinde hemen her gün kurulan semt pazarlarında bu meyveleri bulabiliyor.

TARIMA MERAKLI BERBERİN ULUBORLU’YA ARMAĞANI

Tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan ve bir dönem Mordiaum (Ayvalar Ülkesi) olarak anılan Isparta’nın Uluborlu ilçesi, artık kirazıyla tanınıyor.

1960′lı yıllarda o dönemde berberlik yapan Ali Tuna’nın diktiği fidan sayesinde kirazla tanışan Uluborlu’da yetiştirilen ürünler Avrupa ve Rusya’ya ihraç ediyor. Haziran ayının ortalarından Temmuz ayının ortalarına kadar toplanan kirazlar, ilçede oluşturulan kiraz borsasında fiyatlandırılarak, İngiltere, Almanya ve Rusya’ya gönderiliyor.

Kiraz üreticisi ve ihracatçısı da olan Belediye Başkanı Mehmet Ünverdi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilçede 22 bin dönümlük toprağın 13-14 bin dönümlük bölümünde kiraz üretildiğini bildirdi. 1970′li yıllardan beri Avrupa’ya ihraç edilen kirazın, en önemli alıcılarının İngiltere ve Almanya iken, bugün birinci sıraya Rusya’nın oturduğunu kaydeden Ünverdi, yıllık ihracatı 7-8 bin tonu bulan kirazın geçen yıl yüzde 48′inin Rusya’ya ihraç edildiğini söyledi.

İhraç edilen kirazın kalibresinin çeşitli boyda yuvarlak delikler bulunan gereçle ölçüldüğünü ifade eden Ünverdi, 28 kalibre ile üstü ürünlerin ihraç edildiğini, bunun altında kalan ürünlerin ise iç piyasaya verildiğini kaydetti. Ünverdi, ”Gerçek Uluborlu kirazı yemek isterseniz buraya gelip üreticiye konuk olacaksınız. Kiraz tokluğuna da hasada yardım edersiniz” dedi.

ADANA’DA KARPUZ KEYFİ

Türkiye karpuz üretiminin önemli bir bölümünü karşılamasının yanı sıra erkenci turfanda karpuzun yetiştiği Adana’da, hasadı devam eden ürünler sıcak yaz günlerini serinletiyor.

Önceki yıllarda ”kabak aşısı” nedeniyle pazarlama sorunları yaşanan karpuzda, bu yıl bu yöntemin kısmen terk edilmesi, hem üreticiyi, hem de tüketiciyi sevindirdi.

Çekirdekten üretilen bol sulu karpuzlar sıcak yaz günlerinin en gözde meyvesini olurken, üreticiler ise yüksek fiyattan memnun.

Kentte bu yıl 80 bin dekar alanda karpuz ekimi yapıldığı belirtilirken, yaklaşık bir aydır tüketiciye sunulan ”örtü altı” karpuzlar ise kilogramı 60-80 kuruş arasından alıcı buluyor.

Geçen yıl 10-15 kuruşa kadar düşen fiyatı ile üreticisini üzen karpuz bu yıl sevindirirken, hasadına başlanan tarla karpuzuyla da kilogram fiyatlarının az da olsa düşmesi bekleniyor.

Başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine ihraç edilen Adana karpuzlarının büyük bir çoğunluğu ise iç piyasada tüketiliyor.

KARPUZ ALIRKEN

Sıcak yaz günlerini serinletmesinin yanında yaz diyeti için de tavsiye edilen karpuzu alırken, tırnakla hafifçe kabuğu kazındığında yeşil kısmı kolayca çıkan, şekli simetrik olan ve toprakla teması bulunan kısmının rengi açık sarı olanlar tercih edilmeli.

Bunun yanı sıra eğer ”kesmece” karpuz alınacaksa, içinin renginin parlak kırmızı, çekirdeklerinin de küçük, koyu kahverengi veya siyah renkte olmasına dikkat edilmesi isteniyor.

HATAY’DA KAVUN VE KİRAZ

Akdeniz Bölgesinin en uç noktasında yer alan Hatay’da iklim özellikleri ve verimli toprakları sayesinde birçok ürünün yetiştiriciliği yapılıyor.

Sanayi ürünlerinin yanı sıra portakal, kayısı, mandalina, üzüm, erik, kavun gibi meyve çeşitleri de Hatay’da yoğun olarak yetiştirilen ürünler arasında bulunuyor.

Bölgede 178 bin 698 dekarlık yetiştirme alanı ve 13 milyon 594 bin 390 ağaç sayısıyla portakal, limon, mandalina, turunç gibi narenciye ürünleri ilk sırada yer alıyor.

Kırıkhan ilçesinde 15 bin 700 dekar alanda yetiştirilen tadı ve güzel kokusuyla yaz aylarında sofraları süsleyen kavunun hasadına başlandı.

İçinde bol miktarda su barındırmasının yanında A ve C vitaminlerince de zengin bir ürün olan kavun, vücudu serinletici özelliğiyle, yaz mevsiminde yenilecek meyveler arasında yer alıyor.

İlçede yetiştiriciliği yapılan kavunun, büyük çoğunluğu iç piyasada tüketilirken, ihracatı da yapılıyor.

Bölgede 7 bin 711 dekarlık alanda yetiştiriciliği yapılan ve yaklaşık 179 bin 767 ağacın bulunduğu kayısı da, yaz mevsiminde en çok yenilen meyvelerin başında geliyor.

Geçen yıl ağaç başına 41 kilo verimi olan ve 7 bin 434 ton ürün alınan kayısı, lezzeti ve kokusuyla en çok tüketilen meyveler arasında bulunuyor.

Kavun ve kayısının yanı sıra bölgede 13 bin 863 dekarlık alanda yetiştirilen erik de yaz aylarının vazgeçilmez meyveleri arasında yerini koruyor.

ANAMUR’DA ARMUT, MUT’TA KAYISI

Tarihi dokusu ve her geçen gün turizm pastasından daha fazla pay almaya başlayan, ”Güneyin incisi” olarak nitelendirilen Mersin, tarımsal üretimiyle de meyve tabaklarını süslemeyi başaran nadir illerden.

321 kilometrelik kesintisiz sahil bandı ve tarihi dokusuyla her geçen gün gündemde daha fazla yer almaya başlayan Mersin, tarımsal üretimiyle de göz dolduruyor. Türkiye’nin güneydeki en uç noktası olma özelliğine sahip kent merkezine 223 kilometre uzaklıktaki Anamur ilçesi de, bu üretim merkezlerinden sadece biri.

Muzu ile ülke geneline nam salan bu ilçede, şu mevsimlerde bol ve ucuza muz bulmak mümkün. Kokusu ve lezzetiyle farkını hissettiren Anamur muzu, kilogramı 2 TL’den alıcı buluyor.

Türkiye’nin muz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan Anamur, ihracattan çok Türk sofralarını süslüyor. Toros Dağları’ndaki Mut ilçesinde yetiştirilen ve iri, dolgun kayısı ise, meyve tabaklarının erkenci misafiri. Türkiye’nin sofralık kayısı ihracatının yüzde 90′ını karşılayan Mut’ta kilogramı 2-3 TL’den kayısı bulunabilir. Mut kayısısının erkenci ürün olması, üretici kadar ihracatçıyı da sevindiriyor. Öyle ki, iç piyasada Ankara, İstanbul, İzmir ve Konya başta olmak üzere bir çok büyük kente gönderilen Mut kayısısı, ihracatta da Rusya, Almanya, İtalya ve Belçika’dan büyük talep görüyor.

53 bin 520 dekarlık alanda yetiştirilen kayısının rekoltesi ise yıllık ortalama 40 bin ton. Geçen yılın 1 Ocak-30 Haziran tarihlerinde 11 bin ton 71 kilogramlık ihracat gerçekleştiren ilçe, bu ihracattan 15 milyon 691 bin dolarlık ihracat geliri elde edildi. Yani kayısı, Mut için önemli bir gelir kapısı.

Öte yandan, kentin doğusunda bulunan Tarsus ilçesindeki üzüm ise farklı bir damak tadı sunuyor. İnce kabuğu ve şeker oranının yüksek olmasıyla bilinen ”Tarsus beyazı”nın kilogramı 1 TL’den alıcı bulurken, raf ömrünün kısa olması nedeniyle ihracatta değerlendirilemiyor.

Özellikle Çukurova yöresinde adından söz ettiren Tarsus üzümünün bu yılki rekoltesi ise 400 bin ton olarak öngörülüyor.

EGE BÖLGESİ’NDE MEYVE ZENGİNLİĞİ

İklim açısından Türkiye’nin ”şanslı” bölgelerinin başında gelen, verimli topraklara sahip Ege Bölgesi’nde geniş yelpazede, hemen her çeşit meyve yetişiyor. İçlerinde en çok öne çıkanlar ise dünyaca ünlü sultaniye üzümü, Kırkağaç kavunu, zeytin, incir, kiraz, karadut, şeftali, satsuma mandalina, erik, çilek, fıstık ve her ne kadar reklamı iyi yapılamasa da kestane.

Ege’nin hangi kentine giderseniz, semt pazarlarına uğradığınızda tezgahları renklendiren bu zenginliği görmek, üstelik dalından yeni koparılmış, taptaze meyveleri çok ucuza almak mümkün.

Birçok hastalığa neden olan ve hücrelere zarar veren radikallere karşı savaşan antioksidanlar en çok meyvelerde bulunuyor. Meyveler, A, C ve E vitaminleri başta olmak üzere çok sayıda vitaminin yanı sıra provitamin-A ve selenyum gibi antioksidanlar da içeriyor.

İşte Ege’nin uçsuz bucaksız bahçelerinden sofralarımıza uzanan meyvelerin belli başlıları:

BEREKETİ SİMGELEYEN ÜZÜM

Üzüm, antik çağlarda Hitit ve Frigya tanrıçası Kybele’nin göğüsleriyle özdeşleşerek, Anadolu topraklarında bereketi simgelemiş.

Tüm meyveler içinde en geniş spektrumlu antioksidan olarak gösterilen üzüm, içerdiği bol miktardaki potasyum, demir, A, B ve C vitaminleriyle daha dinç ve daha enerjik hissetmeye yardımcı oluyor.

Yaş ve kurutulmuş biçimde tüketilen üzüm, sirke, pekmez ve çeşitli alkollü içeceklerin üretiminde başrol oynayan, yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biri.

Önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturan üzüm, ”Ege Sultani Üzümü” adıyla coğrafi işaret almış nadir meyvelerden. Dünya bağcılığında önemli bir yeri olan Türkiye, sultani kuru üzüm üretiminde dünyada ikinci sırada yer alıyor ve dünya piyasalarında da çekirdeksiz kuru üzüm ticaretiyle tanınıyor. Ege Bölgesinde üzüm, kurutmalık, sofralık ve şaraplık olarak üretiliyor. Afyonkarahisar, Denizli ve İzmir’de yeni şarap üretim tesisleri kuruluyor, bölge bu alanda ”marka” olma yolunda ilerliyor.

Özellikle Manisa ile özdeşleşen ”Sultaniye üzümü”, kabuğunun inceliği, güzel rengi, şeker oranının yüksekliği ile üstün kalitede sayılıyor ve bu özelliğiyle geniş pazara sahip. Yetiştirilen üzümlerden şıra, pestil, pekmez, sirke ve şarap da üretiliyor.

AFRODİZYAK MEYVE: İNCİR

”Tanrıların kutsadığı mucize meyve” olarak tanıtılan incir, Türkiye’de en çok Aydın ve çevresinde yetişiyor. Ege Bölgesi’nin simgesi haline gelen incir, 1 kilogramında 2 bin 900 kalori içeriyor. Yüksek kalorisi sayesinde E ve B vitamini üreterek kana çok hızlı geçen, bunun sonucunda da vücut ısısını kısa sürede yükselten incir, ”afrodizyak” özelliğiyle de biliniyor.

Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besin olarak gösterilen bu meyvenin kurusu, yüksek demir ve potasyum içeriyor. İçerdiği bazı asitler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği taşıyor.

Ege Bölgesinin en meşhur inciri için İzmir-Aydın arasında rekabet yaşansa da, Tire, Akyurt, Başköy inciri coğrafi işareti almış.

PADİŞAH ABDULHAMİT’E KIRKAĞAÇ KAVUNU

Orta Asya’dan 1300′lerin sonu, 1400′lerin başında tohumu getirtilerek, Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde toprakla buluşturulan Kırkağaç kavunu, coğrafi işaret alarak tescillenen ürünlerden biri daha. Yani artık Kırkağaç kavunu, bu marka altında satılacak.

Çeşitli kaynaklara göre, Kırkağaç’tan her hafta Osmanlı Padişahı Abdülhamit’e 2 sandık kavun gidermiş. Kırkağaç kavununun meşhur olmasında uzun zaman dayanabilmesi, lifinin az, aromasının ”muhteşem olması” gibi haklı sebepler var. İbni Sina ve Davudi Antaki gibi eski hekimler bu meyveyi övmüş ve faydalarını eserlerinde anlatmışlar.

Kırkağaç’ta 10 bin dekara yakın alanda 20-25 bin ton arasında depolanacak kavun üretiliyor. Ancak depolama işlemi önemli. Zira Eylül ayından itibaren başlanan depolamada, kavunun toprakla temas etmemesi, hatta duvara bile temas etmemesi gerekiyor. Kavunlar depolama sırasında kuru ağaca sarılarak asılıyor. Bu şekilde Kırkağaç kavunu mart ayı sonuna kadar besin değerinden hiçbir kayba uğramadan saklanabiliyor.

Bol miktarda A, B ve C vitamini, potasyum, çinko ve iyot içeren, sinirleri yatıştıran, kanı temizleyen ve kolay uyku sağlayan kavun, damar tıkanıklığı, kansızlık için de öneriliyor. Ancak şeker oranı fazla olduğu için ölçüyü kaçırmadan tüketmek gerekiyor.

Cildi tazeleyen, canlılık ve güzellik kazandıran kavun, meyve salataları, pasta ve tartoletlerde bol bol kullanılıyor.

KEMALPAŞA’NIN KİRAZI

Türkiye’nin önde gelen kiraz ihracat merkezlerinden biri İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde büyük çaptakiüreticilerin hemen hepsi ”İyi Tarım Uygulamaları” ve ”Eurepgap” sertifikasına sahip. Kalan çiftçiler de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni uygulamaya koyduğu ”Üretici Kayıt Defteri” esasıyla üretim yapıyor. Bu sayede ilaç kalıntısı sorunu Kemalpaşa’da üretilen kirazlarda yaşanmıyor.

Bu yıl bol miktarda ve kaliteli rekolte elde edilen kiraz, B ve C vitaminleri, magnezyum ve kalsiyum açısından zengin bir meyve. Antioksidan etkisiyle bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kanı sulandırıyor, tüm kanser türlerine karşı direnç sağlıyor.

SULTANHİSAR’IN ÇİLEĞİ

Havaların ısınmasıyla tezgahlardaki yerini alan ”baharın müjdecisi” çileğin dünyada 600 farklı çeşidi biliniyor. Türkiye’nin en kaliteli çileklerinin yetiştiği Aydın’ın Sultanhisar ilçesi, ürünü iç pazarın yanı sıra Rusya, Moldova, Romanya, Irak ve İran’a ihraç ediyor.

Türkiye’nin önemli çilek üretim merkezleri arasındaki Aydın’da 5 bin dönüm alanda çilek ekimi yapılıyor. İç piyasada İstanbul, Ankara, Bursa, Adapazarı gibi illerden tüccarlar, bölgede yetiştirilen çileğe alıcı oluyor. Sultanhisar çileği, bekleme ömrünün uzun oluşuyla tanınıyor.

Mineral ve vitaminler bakımından oldukça zengin bir meyve olan çilekte, potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, A ve C vitaminleri bulunuyor. Çilek, ciltteki sivilce ve aknelere iyi geliyor, kansere karşı koruyucu ve kanserin ilerlemesini önleyici özellikler de içeriyor.

EGE KIYILARINDA ŞEFTALİ

Ege’nin kıyı kesimlerinde yaygın olarak yetiştirilen bu meyvenin dünyaya Çin’den yayıldığı düşünülüyor. Uzun yaşam ve ölümsüzlük sembolü olarak Çin sanatında çömlek ve porselen dekorasyonlarında da kullanılan şeftali, Avrupa’ya İspanyollar tarafından getirilmiş.

Vitamin ve protein ambarı olan şeftaliyi alırken özellikle hoş kokulu olmasına dikkat etmek gerekiyor. Eğer olgun şeftali alınacaksa hemen tüketmeli. Olgunlaşmamış şeftaliler ise evde oda sıcaklığında bir kese kağıdı içinde 2-3 gün bekletilerek olgunlaşmaları sağlanabiliyor.

Ağız kokusunu alan, kanı temizleyen şeftali, öksürüğü de hafifletiyor.

CAN ERİK BAHARI MÜJDELİYOR

İklim açısından çok şanslı bir ülke olan Türkiye’de ilkbahardan yaz sonuna kadar çeşit çeşit erik bulmak mümkün. Bunlardan en tanınmış çeşitleri ”can”, ”papaz”, ”mürdüm” ve ”tatlı üryani” erikleri. Bu türlerin hepsi Ege Bölgesinde yetiştiriliyor.

Eriğin bağırsak faaliyetini artırıcı etkisi var. Ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyve olduğu biliniyor. Karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastalıkları ile sindirim rahatsızlığı çeken ve tuzsuz diyet uygulayan kişilerce tüketilmesi öneriliyor.

TİRE’DE ”KALİFORNİYA FISTIĞI”

Dünyanın en iyi Antep fıstığının yetiştirildiği Kaliforniya ile aynı enlemde bulunan Tire’de idealist bir teknisyenin dağlardaki menengiç ağaçlarını aşılamasının ardından, bugün Küçükburun köyünün tek geçim kaynağı bu ürün haline gelmiş.

Bölgede yetişen fıstığın Tire pazarına gelmediği, ürünün Tire’den toplanıp Gaziantep’te fırınlandığı ve piyasaya bu ilden sürüldüğü belirtiliyor. Tireliler, fırınlamayı kendileri yaparak, bu üründen ”hak ettikleri” parayı kazanmayı istiyor.

Tire ayrıca karadutuyla da ünlü. Tire’de yetişen karadut, burada fabrika bulunmadığı için işlenmek üzere İstanbul ve Bursa’ya gönderiliyor. Karadut, lokum, konsantre ve meyve suyu şeklinde piyasaya sunuluyor.

KESTANE DEYİNCE AKLA BURSA GELİYOR, AMA…

Her ne kadar Bursa kestane şekeriyle ünlü olsa da, Aydınlılar bu meyvenin ana vatanının kendi illeri olduğunu söylüyorlar. Aydın’ın yılda yaklaşık 15-20 bin ton ile kestane üretiminde Türkiye’de ilk sırada yer aldığı ve bölge ekonomisine büyük katkı sağladığı belirtiliyor.

Bölgede yetişen kestanenin reklamını iyi yapamadıklarından şikayet eden üreticiler, mallarının işlenebileceği, ambalajının yapılabileceği bir fabrikanın kurulması halinde Aydın kestanesinin marka olacağına inanıyorlar.

Doyurucu özelliğe sahip kestane, insanların beslenmesine katkı sağladığı gibi mideyi de güçlendiriyor.

KÜTAHYA’NIN VİŞNE VE KİRAZI

Kütahya merkezi ve ilçelerinin bu yıl ilkbahar aylarında fazla yağış almasıyla özellikle kiraz ve vişne rekoltesinde artış kaydedildi. Simav, Şaphane ve Pazarlar ilçelerinde yaygın olarak üretilen kirazın verim, rekolte ve fiyatı, bu yıl üreticileri memnun etti.

Simav’da ihracata yönelik üretilen Napolyon cinsi kiraza özellikle İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya ve Arap ülkelerinden yoğun talepler geldi. İlçeye gelerek çiftçiden ürünü dövizle alan ihracatçı firmalar, bunları ambalajlayarak yurt dışında gönderdiler. Bu ilçede üreticilerin, kirazın kilosunu yaklaşık 4 dolardan yurt dışına sattığı bildirildi.

Pazarlar’da kış ve ilkbahar dönemlerinde kaydedilen yağışlar, meyve ağaçlarında bol verim sağladı. İlçede geçen yıl kirazda 2 bin 500, vişnede 8 bin 500 ton olan rekoltenin artacağı değerlendiriliyor. Simav, Pazarlar ve Şaphane’de bu yıl yaklaşık 50 bin ton kiraz elde edilmesi bekleniyor.

Kütahya’nın bazı ilçelerinde kirazın yanı sıra diğer meyvelerin üretimine yönelik çalışmalar da yapılıyor. Simav’ın Koyunoba köyünde 30 çiftçi, yaklaşık 70 dekarda ilk kez çilek elde etti. Bu ürünler, merkezi Hatay’da bulunan firma tarafından Rusya’ya ihraç edildi.

Gediz ilçesinde armut, ayva, elma, kiraz, vişne başta olmak üzere 405 bin 200 meyve ağacı bulunuyor. Bu ağaçlardan geçen yıla oranla iki kat fazla ürün elde edilmesi planlanıyor.

Domaniç ilçesinde son yıllarda tarım arazilerinin gerektiği şekilde kullanılmaması nedeniyle çiftçiler meyveciliğe teşvik ediliyor. İlçenin bazı köylerinde üreticilerin vişne, kiraz, çilek gibi ürünlerden iyi verim aldıkları belirtiliyor.

AFYONKARAHİSAR’DA NAPOLYON KİRAZI

Dünyaca ünlü Napolyon kirazları Afyonkarahisar’ın Sultandağı bölgesinde önemli geçim kaynaklarından birini oluşturuyor. Kendine özgü iriliği ve tadıyla dünyaca ünlü Napolyon cinsi kirazın yüzde 87’si Sultandağı’nda üretiliyor ve tamamına yakını ihraç ediliyor.

Geçtiğimiz yıl rekolte düşüklüğü nedeniyle 6 bin 200 ton ihraç edilen kirazın bu yıl yüksek rekolte sayesinde 10 bin tonun üzerinde ihraç edilmesi bekleniyor.

Sultandağı İlçe Tarım Müdürlüğü verilerine göre, yaklaşık 20 bin dekar dikili kiraz bahçesi bulunan ilçeye her yıl ortalama 15 milyon dolar girdi sağlanıyor. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Rusya, ABD, Uzakdoğu ve son yıllarda Arap ülkelerine ihraç edilen Napolyon cinsi kirazın hasadı, 1 ile 1,5 ay sürüyor.

Geçtiğimiz yıl düşük rekolte nedeniyle 3.5 ile 4.7 TL’den satın alınan kiraz bu yıl 2.5 ile 3 TL’den alınıyor. Kirazın yanı sıra vişne, elma, armut, şeftali erik ve Yakasenek beldesinde yoğun olarak prima, mehtaplı, alyanak, Malatya cinsi kayısılar da üretiliyor.

Sultandağı bölgesi nüfusunun yüzde 90′ı meyve üretimiyle uğraşıyor.

MEYVELERLE AĞIZLARI TATLANDIRAN ŞEHİR KONYA

Türkiye’nin ”hububat ambarı” Konya, ürettiği meyvelerle Türkiye’nin ağzını tatlandırırken, İç Anadolu’nun verimli toprakları, sofralara birbirinden lezzetli meyveler sunuyor. İç Anadolu Bölgesi’nde bu mevsimde beyaz kiraz, çilek ve kavunun hasadı yapılıyor.

Konya’da geçen yıllara oranla yağışların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sayesinde yüksek rekolte beklentisine giren üreticilerin, hasat mevsimiyle birlikte yüzleri gülmeye başladı. Konya’da, son hasat çilekleriyle Hüyük, beyaz kirazda Türkiye üretiminin neredeyse tamamını karşılayan Ereğli, patentli kirazıyla Akşehir öne çıkıyor.

Konya’nın kiraz merkezi konumunda olan ve yıllık 10-12 bin ton üretim kapasitesine sahip Akşehir’de, hasat dönemiyle birlikte ortaya çıkan tablo, üreticinin memnuniyetini artırdı.

İlçeye bağlı Aladağ’da kiraz hasadı tamamlanırken, çiçeklerin geç açtığı Akşehir merkezde ise hasat, 20 gün sonra başlayacak. Ancak üreticiler Aladağ’daki verimden hareketle bu yıl rekoltenin 6 bin tonu da aşabileceğini dile getiriyorlar.

Atakent, Gölçayır, Değirmenköy, Yeniköy, Saray, Ulupınar, Engili, Gedil, Ilıcak ve Çakıllar gibi belde ve köylerde temel geçim kaynağı olan Akşehir kirazı, iriliği ve aroması sayesinde yurt dışında da ilgi görüyor.

İlçede üretilen kirazın yüzde 80′i, İngiltere, Almanya, İsveç, Hollanda, İtalya, Belçika ve Avusturya’nın da aralarında bulunduğu birçok Avrupa ülkesine gönderiliyor. Kirazdan, bu yıl 10 milyon dolar civarında ihracat girdisi sağlanması bekleniyor. Kirazın üretici fiyatı ise 4-4.5 lira arasında değişiyor.

Hasadına kısmen başlanan ve Temmuz ayının ikinci haftasından sonra tam hasada geçilecek vişne ise Akşehir’in meyvecilikteki bir diğer önemli gelir kaynağını oluşturuyor. Kirazda olduğu gibi vişne üretiminde de söz sahibi olan Akşehirli üreticiler, bu yıl 10 bin ton civarında rekolte bekliyor.

KİRAZIN BEYAZI KONYA’DA

Konya’da ayrıca beyaz kiraz üretimi de yapılıyor. Haziran ayının sonlarına doğru başlayan beyaz kiraz hasadında rekolte geçen yıllar göre çok iyi. Yıllık 6 bin ton civarında üretilen beyaz kirazın yüzde 80′i, İtalya başta olmak üzere, Bulgaristan, Almanya, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelere ihraç ediliyor.

Toros Dağları eteklerindeki 15 köyde üretimi yapılan beyaz kirazın yüzde 20’si ise iç piyasada sofralık olarak tüketiliyor. Üreticiler, 85 kuruş ile 1 TL arasında değişen beyaz kirazın fiyatının en az 1,5 lira olması gerektiğini söylüyor.

ÇİLEK VE KAVUN ÜRETİMİ

Türkiye’de mevsim itibariyle bu dönemde sadece Hüyük ilçesinde çilek, üreticisinin yüzünü güldürüyor. Hüyük’te toplam 400 dekarlık alanda yetiştirilen çileğin 15 Mayısta başlayan hasadı devam ediyor.

Hüyük Organik Çilek Üreticileri Birliğinden alınan bilgiye göre, Türkiye’de sadece Hüyük’te üretilen organik çilek, İtalya, Norveç, Rusya’ya ihraç ediliyor. Yaklaşık 2 bin tona yaklaşan üretimi ve son hasat olmasının avantajlarını değerlendiren Hüyüklü üreticiler, sezon başında kilosunu 1 liradan sattığı çileği, bugünlerde 2 liraya satıyor.

Çumra ilçesi de tamamı iç piyasada tüketilen, kendine has tat, koku ve aromaya sahip kavun üretimiyle bölgede önemli bir yere sahip. Altın baş, çengel, Kırkağaç, kara kavun, çini kızı gibi birçok kavun türü ile Manisa ve Balıkesir’den sonra Türkiye’nin sayılı üretim merkezlerinden Çumra ilçesi ülke ekonomisine önemli girdi sağlıyor. Henüz hasat dönemi olmamasına rağmen 3 bin dekarlık sahada 20 bin ton civarında kavun üretimi yapılan Çumra’da üreticiler Ağustos ayında başlayacak tarla bozumunu dört gözle bekliyor.

Çumra’da 25 bin tona yakın rekolte olacağı tahmin edilirken, fiyatların 20-25 kuruş civarında olacağı belirtiliyor. Konya’da geniş bir alanda elma, armut ve karpuz üretimi de yapılıyor.

ELMA ÜRETİM ÜSSÜ KARAMAN

Elma ağacı sayısında Türkiye lideri olan Karaman’da her yıl dikilen fidanlarla elma bahçeleri daha da genişliyor.

Her yıl 400-500 bin tam bodur elma fidanının toprakla buluşturulduğu kentte, 8-10 yıl sonunda 10 milyon elma ağacına ulaşılarak, yıllık 1,5 milyon ton üretim hedefleniyor.

Karaman’da elma bahçelerinde hasat henüz başlamazken, rekoltede bu yıl sadece yüzde 10′luk bir artış bekleniyor. Rekoltede çok büyük artış olmayacağı için fiyatların fazla değişmeyeceği, ancak bu yıl elmada kalitenin artacağı belirtiliyor.

KİRAZ, ELMA VE VİŞNE İÇİN ESKİŞEHİR

Eskişehir’de en çok kiraz, elma, vişne, armut, erik, kayısı, iğde, ayva ve şeftali meyveleri yetiştiriliyor. Meyvecilik yapılan 28 bin 76 hektarın, 23 bin 91 hektarı sulanabilir alanlardan oluşuyor.

Eskişehir’de meyve yetiştiriciliğinde kaliteli, yüksek verime sahip, dış pazar isteklerine cevap verebilecek ve bahçeden sofraya üretim hedefleyen Meyveciliği Geliştirme Projesi devam ediyor. Proje kapsamında çiftçilere meyvecilik konusunda eğitimler veriliyor.

İl genelinde en fazla yetiştirilen meyve elma.

Bu yıl 510 hektar alanda yetiştirilen elmadan toplam 7 bin ton verim alındı. İl genelinde 7 bin hektar alanda yetiştirilen kirazın rekoltesi 2009′da 1700 ton olarak belirlendi. Bu yıl 25 hektarda yetiriştirilen vişnede de 1100 ton verim bekleniyor. Kayısı da il genelinde yetiştirilen ürünlerden biri olma özelliğine sahip. Bu yıl 10 bin hektarda yetiştirilen kayısıda 310 ton verim elde edildi.

İç Anadolu ikliminin dışından mikro klima özelliği bulunan Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerinde, Akdeniz ikliminde yetişen zeytin ve nar üretimi gerçekleştiriliyor. Bu yıl 150 hektarda yetiştirilen zeytinden 270 ton, 150 hektarda yetiştirilen nardan da 550 ton verim bekleniyor.

NİĞDE’NİN KİRAZLARI AVRUPA SOFRALARINDA

Niğde’de hasadına başlanan kirazlar, Avrupa ve Uzak Doğu ülkelerine de ihraç ediliyor. Niğde’nin ”kiraz bahçesi” olarak da bilinen Ulukışla ilçesinde 3 belde ve 36 köyde kiraz yetiştiriliyor. Yöredeki 12 bin dekarlık alanda bu yıl 4 bin 500 ton kiraz rekoltesi bekleniyor.

Hasadına başlanan kirazların büyük bölümü, başta Almanya, Hollanda, İsviçre ve İngiltere olmak üzere Güney Afrika, Rusya ve Uzak Doğu ülkelerine ihraç ediliyor.

Ulukışla kirazı, bu yıl iç piyasaya kilosu 3-4 liradan satılıyor.

TÜRKİYE’NİN ”YEŞİL ALTINI” FINDIK

Temmuz ayında Ordu’da kiraz hasadı yapılsa da, Ordu her zaman fındıkla anılıyor. Yılda 12 ton kiraz üretimi yapılan kentte, fındık üretimi ise yıllık 200 bin ton civarında. Gelecek ay hasadına başlanacak, buna rağmen 12 ay boyunca tüketilen fındık, en önemli ihraç ürünlerinden birini oluşturuyor.

Zonguldak’ta, en fazla üretilen meyve olan kirazın, sis ve yağmur nedeniyle bu yılki rekoltesi düştü. Zonguldak İl Tarım Müdürü Yusuf Akın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kentte şu anda kirazın son hasat dönemini yaşadığını, elma, armut, fındık ve ceviz gibi meyvelerin toplanmasına daha zaman olduğunu söyledi.

KARABÜK VE BARTIN

Karabük’te halen toplanan kiraz, vişne, elma ve armut gibi ürünler üreticilerin ve tüketicilerin yüzünü güldürüyor. Kentte bu dönemlerde kiraz hasadı yapılırken, üretilen meyve, çevre illere de pazarlanıyor. Bartın’da da erik, kiraz, vişne ve çilek, bu aylarda tezgahları süsleyen meyveler arasında.

Türkiye genelindeki hallere gönderilen Bartın meyveleri, kendine özgü aroması ve tadıyla talep görüyor. Kentte son yıllarda çilek üretiminde de artış var.

GİRESUN

Türkiye’nin önemli ihraç ürünlerinden biri olan fındık, hem yetiştiği yöreye, hem de ülke ekonomisine önemli katkılar sağlamayı, toplanma zamanı gelmese de sürdürüyor.

Türkiye’de fındık hasadına, yetiştiği yöreye göre, yetkililerin belirlediği tarih olan Ağustos ayının ikinci haftasında başlanıyor.

Ancak hasat mevsimi öncesi Giresun’da fındık ve mamulü satan bazı iş yerleri, fındığı dalındaki haliyle satışa sunuyor.

Yaş halde satılan fındık, özellikle turistler tarafından hediyelik ürün olarak alınıyor. Yaş olarak da ayrı bir damak tadı veren fındık, yöreye gelen turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Karadeniz Sahil Yolu kenarında bazı üreticiler, açtıkları tezgahlarda yerli ve yabancı turistlere yaş fındık satıyorlar.

2009 ürünü tahmini 76 bin 273 ton olarak belirlenen fındık rekoltesinde, Giresun’da bu yıl turistlere 5 ton dolayında yaş fındık satılması bekleniyor.

Gelen talepler üzerine yaş fındık satış miktarının her yıl artması beklenirken, Türkiye’nin ”yeşil altını” olarak tanımlanan fındık yaşken de kazandırmaya devam ediyor.

BEYAZ TÜYSÜZ ŞEFTALİ İÇİN PATENT ALINMAYA ÇALIŞILIYOR

Çanakkale’de Bozcaada’ya özgü çavuş üzümünün, Bayramiç’te tüysüz şeftalinin, Bursa’nın şeftalisinin, Uludağ’ın çileğinin, Edirne’nin armudunun tadına bakmanın tam zamanı.

Çanakkale, sahip olduğu tarihi, turistik ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra meyve üretimine elverişli topraklarıyla önemli bir yerleşim yeri. Bayramiç’in beyaz tüysüz şeftalisi, Lapseki’nin kirazı ve Bozcaada’nın çavuş üzümü, kente gelenlerin ”tadına bakılmadan dönülmez” dedikleri meyvelerin başında geliyor.

Bayramiç ilçesinde ve köylerinde yetişen beyaz tüysüz şeftali, endemik meyve özelliğiyle yöre halkı için önemli bir gelir kaynağı durumunda.

Kaz Dağları’nın eteklerinde üreticiler tarafından ”çok erkenci”, ”erkenci” ve ”geççi” olmak üzere 3 dönem yetiştirilen bu şeftaliden, haziran, temmuz ve ağustos aylarının sonuna kadar verim alınabiliyor.

Beyaz tüysüz şeftali ilçe ekonomisine büyük katkı sağlarken, meyvenin gelecekte yöre halkının önemli gelir kaynaklarından biri olacağı belirtiliyor.

Yörenin endemik özelliğe sahip meyvesi olan beyaz tüysüz şeftali, Kaz Dağları’nın eteklerinde yetişiyor. Geçtiğimiz yıl 5 bin tonun üzerinde satışı yapılan meyvenin kilosu, 2 ile 4 TL arasında satılıyor.

Bu şeftalinin kendisine has bir kokusu ve aroması var. Meyvenin fidanları yöre dışındaki bölgelere dikildiğinde aynı tadı ve kokuyu vermiyor. Görünüm ve renk olarak da bu yörede yetişenlere benzemiyor.

Bayramiç Ziraat Odası ise Kaz Dağları’nın doğal yapısından kaynaklanan ve Türkiye’de başka hiç bir yerde yetişmeyen beyaz tüysüz şeftalinin patentini almaya çalışıyor. Literatürde adı bulunmayan bu ürüne patent alınması halinde bölge, ihracat şansını yakalamış olacak.

”0900 ZİRAAT KİRAZI” ADIYLA İHRAÇ EDİLİYOR

Çanakkale’nin Lapseki ilçesinde yetişen kiraz, ”0900 Ziraat Kirazı” adıyla Balkan ülkeleri, Avrupa ülkeleri ve Rusya’ya ihraç ediliyor.

Geçen yıl Lapseki ve köylerinden 52 bin ton şeftali, 5 bin 100 ton da kiraz ihraç edildi. İç piyasaya 38 bin ton şeftali, bin 475 ton kiraz satılırken, üreticiler bu yıl ürettikleri kirazın 6 bin tonunu ihraç etti.

İlçede geçtiğimiz yıl 9 olan ihracatçı firma sayısının 11′e yükseldiği belirtilirken, bir tanesi çay bardağına girmeyecek kadar büyük olan bu kiraz türünün bu yıl 6 bin tonu ihraç edildi. Kiraz ihracatı her geçen yıl artıyor.

Lapseki ve köylerinde üretimi yapılan meyvelerin büyük bölümü susuz yetişiyor.

BOZCAADA’NIN ÇAVUŞ ÜZÜMÜ

Bozcaada’da yetiştirilen ”çavuş üzümü” ise Türkiye’nin en kaliteli, ince kabuklu ve çekirdeksiz üzümleri arasında gösteriliyor.

Geçen yıl ”kısa boğum” ve ”midyo” hastalıkları nedeniyle üzüm üretiminde düşüş yaşanırken, hastalıkla mücadele devam ediyor. Türkiye’nin en kaliteli, ince kabuklu ve çekirdeksiz üzümleri arasında gösterilen çavuş üzümü, gelecek nesillere aktarılması ve korunması gereken bir ürün olarak gösteriliyor.

TEKİRDAĞ

Tekirdağ’da yaygın olarak yetiştirilen kiraz, ilk bahardaki olgunluk döneminin ardından, yazın ilk meyvesi olarak sofralarda yerini almaya başladı. Yaz sıcaklarının kendisini hissettirdiği Haziran ayında olgunlaşan yöreye özgü vişnelerde ise Trakya topraklarına has lezzeti bulmak mümkün. Tekirdağ’da sofralık kayısı, şeftali, armut ve kiraz üretimi de yapılıyor.

Tekirdağ’da, yaygın olarak üretilen sofralık ve şaraplık üzüm de, kent ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlıyor. ”Tekirdağ çekirdeksizi” adlı siyah çeşidi, yerli ve yabancılar tarafından beğenilen çeşitler arasında yer alıyor.

Bölgede, Ağustos ayında başlayan bağbozumu, Eylül ayı boyunca devam ederken, üzüm hasadı Şarköy’de şenliklerle kutlanıyor. Tekirdağ’da üzüm suyu için ”Tekirbağ” adıyla patent de alındı.

Kısa sürede değişik illerden gelen talepler dikkate alındığında, Tekirbağ üzüm sularının, kent ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacağı öngörülüyor.

Ağustos ayında olgunlaşan erikler de, Tekirdağ’da üretilen meyvelerden. Tekirdağ’da, papaz, yabani ve can erik çeşitleri yetiştirilirken, erik çeşitleri iç piyasada tüketiliyor.

Tekirdağ’da ayrıca yeşil ve kırmızı olmak üzere iki çeşit elma üretimi de yapılıyor.

BURSA ŞEFTALİSİ

Otomotiv ve tekstil sektörlerinin merkezi Bursa, tarımsal üretimdeki kalitesiyle de adından söz ettiriyor. İl genelinde hasadı süren ”Bursa şeftalisi”, kiraz ve kokulu Uludağ çileği, yaz sezonunun aranan meyveleri arasında.

Uygun iklim koşullarının yarattığı bol sulu ve tatlı yapısıyla tercih edilen ve adı kentle birlikte anılan Bursa şeftalisinde bu yıl rekoltenin düşük, kalitenin yüksek olduğu bildirildi.

Bursa’nın marka ürünleri arasında yer alan şeftalinin bir bölümü meyve suyu fabrikalarında, konsantre, meyve suyu ve nektara dönüştürülüyor.

Geçen yıl 100 bin ton dolayındaki rekoltenin bu yıl 70-80 bin tona gerileyeceği, ancak ürün kalitesinin son derece yüksek olacağı belirtiliyor.

Yurt içi piyasanın yanı sıra yüksek ihracat potansiyeli olan ürünlerden kirazda hasat, mayıs ayında başladı. Uludağ’ın etekleri ve dağ ilçelerinin sahip olduğu farklı rakım özellikleri sayesinde, Bursa’da hasat birkaç aya yayılabiliyor.

Halen hasadı ve ihracatı süren kirazda rekoltede sorun yaşanmamasına rağmen, olumsuz iklim koşulları yüzünden kalite istenen düzeyde gerçekleşmedi. Avrupalı kiraz üreticisi ve ihracatçısı bazı ülkelerde rekolte ve kalite açısından niteliğin yüksek olması, Türkiye’nin ihracatını negatif yönde etkiliyor.

Olumsuzluklara rağmen, yılın ilk yarısında Bursa’dan Fransa, Hollanda, Almanya, İtalya, İngiltere, Danimarka, Belçika, Norveç, İsveç, Avusturya, Bulgaristan, Rusya Federasyonu ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kiraz ihracatı gerçekleştirildi.

ULUDAĞ ÇİLEĞİ

Düşük rakımlı arazilerde mevsimi geçiyor olmasına rağmen, Uludağ’ın yüksek rakımlı eteklerinde hasadı devam eden çilekte rekolte bu yıl yüksek.

Kendisine has kokusu, tadı ve lezzetiyle pazarlarda aranan bir ürün olan kokulu Uludağ çileği, fiyatların düşük olması nedeniyle üreticisini üzdü.

Geçen yıl armutta 26 ton, kirazda da 11 ton üretim yapılırken, bu yıl bu iki üründe artış yaşanması bekleniyor.

EDİRNE

Edirne’de 2002-2004 yılları arasında Kırsal Kalkınma Projesi çerçevesinde toplam 222 dönüm bodur kiraz ve 129 dönüm bodur elma bahçesi kuruldu. Yörede üretilen ”deveci” çeşidi armut ise ilgi gören meyvelerden. Depolanma süresinin uzunluğu ve satış fiyatının yüksekliği ile tercih edilen deveci armudu, ihracat şansı yüksek ürünlerden biri olarak gösteriliyor.

Edirne Tarım Açık Cezaevinde hükümlüler tarafından bu mevsimde kiraz ve vişne yetiştiriliyor. Mahkumlarca üretilen kiraz ve vişneler, cezaevinin satış yerinde alıcı buluyor.

Edirne’de yerli çeşitlerden pira vuşta çeşidi erik de tercih edilen meyvelerden.

SAKARYA

Sakarya’nın meyve bahçesi Pamukova ilçesinde şeftali tarlada kilosu 1 TL’den alıcı buluyor. Halkının yüzde 80′inin geçimini tarımdan sağladığı Pamukova’da haziran ayında başlayan şeftali hasadı, ekim ayı başına kadar devam edecek. Tarlada kilosu 1 TL’den satılan şeftalinin pazar fiyatı 2,5 TL’yi buluyor.

İlçede 40 yıl önce başlayan şeftali üretimi gün geçtikçe artarken, bölgede 52 bin dönüm sulanabilir arazide 12 bin ton rekolte bekleniyor.

Bölgede yetiştirilen şeftalilerin bir bölümü Bursa, Denizli ve Mersin’deki meyve suyu fabrikalarına gönderilirken, sofralık olarak tabir edilen şeftaliler ise İstanbul ve Sakarya hallerine gönderiliyor. Ürünün tamamı iç pazarda değerlendiriliyor.

KIRKLARELİ’NİN MEYVE AMBARI KARAHIDIR MAHALLESİ

Kırklareli’ne 4 kilometre mesafedeki Karahıdır Mahallesi, kiraz, şeftali ve erik yetiştiriciliğinde Kırklareli’nin ambarı durumunda. Karahıdır halkının yüzde 60-70′i geçimini meyvecilikten sağlıyor.

Karahıdır’da bu mevsimde en çok kiraz, şeftali ve erik hasadı yapılırken, son yıllarda İstanbul tüccarları da meyve almak üzere bu mahalleye geliyor.

Kırklareli’nin Demirköy ilçesinde de mevsimin en lezzetli çileği yetiştirilmekte.

MALATYA’NIN ”MİLLİ” MEYVESİ KAYISI

Malatya’da kent halkının ”mişmiş” dediği kayısı, Tunceli ve Erzurum’da dut, Erzincan’da kiraz, Elazığ’da üzüm hasadı başladı.

Büyük bölümü kuru olarak ihraç edilen ve son yıllarda sofralık ihracatı da yapılan Malatya kayısısında hasat devam ediyor. Karakaya Baraj Gölü’nün kenarındaki Kale ve Battalgazi ilçeleri başta olmak üzere bir çok yerleşim biriminde haziran ayının son haftasından bu yana kayısı hasadı yapılıyor.

Bir ay devam edecek hasat boyunca kargo şirketleri yakınlarına kayısı göndermek isteyenler için avantajlı kampanyalar düzenliyorlar.

Bu yıl 450 bin ton kayısı rekoltesi bekleniyor. Üreticisi, çevre illerden gelen mevsimlik işçisiyle 60 bin ailenin geçim kaynağı olan Malatya kayısısının, şeker oranının yüksek olması ve meyve sertliği, ayırt edici özelliği. Bu özelliklerin Avrupa’daki pek çok kayısı çeşidinde olmadığı belirtiliyor.

7 milyon meyve veren kayısı ağacı bulunan Malatya’da, kayısının Hacıhaliloğlu, Kabaaşı, Hasanbey, Çataloğlu, İsmailağa, Alyanak, Çöloğlu, Soğancı ve Hacıkız gibi çeşitleri bulunuyor.

”MİŞMİŞ” GELİR KAYNAĞI

Malatyalıların ”Mişmiş” dediği kayısı, başta ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, Hollanda, Avustralya olmak üzere 93 ülkeye, yılda ortalama 95 bin ton ihraç edilerek kente gelir getiriyor.

Geçen yılki ihracattan 313 milyon 59 bin 231 dolar gelir elde edilirken, bu yılki ihracattan elde edilecek gelirin 286 milyon 783 bin 35 doları bulacağı tahmin ediliyor. İhracatın ağustos ayına kadar devam etmesi bekleniyor.

Son yıllarda organik üretimi de yaygınlaşan kayısı, yaş olarak da ihraç edilmeye başlandı. Geçen yıl 15 bin tonu yaş ihraç edilen kayısının bu yıl yaş ihracatının artması bekleniyor.

Kayısının sağlığa yararlarının ortaya çıkarılması için çalışmalar yapılıyor. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan araştırmalar, kayısının kanser dahil pek çok hastalığı önlediğini ortaya koyuyor.

IĞDIR’DA KAYISI, TUNCELİ VE ERZURUM’DA DUT

Doğu Anadolu Bölgesi’nde Iğdır ve Kars’ta kayısı, Tunceli ve Erzurum’da dut, Erzincan’da da kiraz hasadına başlandı. Diğer doğu illerine göre daha ılıman bir iklime sahip olan Iğdır’da, kayısı, kiraz ve elma yaygın olarak yetiştiriliyor. Hasadı yapılan kayısı ve kiraz, başta çevre iller olmak üzere yurdun değişik bölgelerinde satışa sunuluyor.

Bahar döneminde yağışların etkili olması sayesinde, kayısı rekoltesinde artış görüldü. Geçen yıl 15 bin ton kayısı üretimi yapılırken, bu miktarın bu yıl 17 bin tona çıkması bekleniyor.

Bahçede fiyatı 40 kuruştan başlayan kayısı, marketlerde 1-2 TL arasında değişen fiyatlarla tüketiciye sunuluyor.

Iğdır’da hasadı devam eden bir diğer meyve ise kiraz. 67 dekarlık alanda, yaklaşık 3 bin 700 kiraz ağacı bulunan ilde rekolte geçen yıl 272 ton olarak gerçekleşirken, üretimin bu yıl da hemen hemen aynı seviyede olması bekleniyor. Kiraz, daha çok il merkezindeki marketlerde satışa sunuluyor.

TUNCELİ’DE DUT ZAMANI

Tunceli’nin Çemişgezek ve Pertek ilçelerinde yetiştirilen ve bölgede büyük ilgi gören dut, bölgenin tadına bakılması gereken meyvelerinden. Süt beyaz rengi, aroması ve çekirdeksiz yapısıyla diğer türlerinden farklı olan Çemişgezek ve Pertek dutu, toplanmaya başladı.

Tamamen organik olarak yetiştirilen ve bu yıl bin 200 ton rekolte beklenen dut, bölgede daha çok pekmez ve pestil üretiminde değerlendiriliyor. Üreticiden kilogramı 1,8 TL’den alınan dut, marketlerde tüketiciye 2.5 TL’den satışa sunuluyor.

İlde en çok yetiştirilen meyvelerden kayısının hasadına da yeni başlandı. Çiftçi için önemli bir gelir kaynağı olarak değerlendirilen kayısı üretiminin, bu yıl 190 ton civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Bahçede kilogram fiyatı 1,8 olan kayısı, marketlerde 2.9 TL’den alıcı buluyor.

Kars’ın Kağızman ilçesinde tarihi çok eski dönemlere dayalı olduğu belirtilen kayısı yetiştiriciliği yaygın olarak yapılıyor.

Bölge pazarında büyük ilgi gören Kağızman kayısısı, tamamen organik olarak yetiştiriliyor. Kayısının, bu yıl 10 bin ton dolayında üretilmesi tahmin ediliyor.

Kağızman kayısısı, İstanbul, Bursa ve İzmir’de alıcı buluyor.

ERZURUM’DA ORGANİK MEYVE YETİŞTİRİLİYOR

Bölgede yazları serin geçen illerden Erzurum’da, ekonomik değeri olan ve yaygın olarak yetiştirilen meyvelerden dut, tamamen organik olarak yetiştiriliyor.

Kent merkezine göre daha ılıman bir iklime sahip olan İspir, Tortum, Uzundere, Olur ve Pazaryolu’nda yetiştirilen ve hasadına yeni başlanan dut, yurdun batı bölgelerinden alıcı buluyor.

Geçen yıl 2 bin 334 ton toplanan dutun bu yıl da aynı miktarda üretilmesi bekleniyor. Bölgede üreticiler dutu daha çok pekmez ve pestil üretiminde kullanıyorlar.

İlde yetiştirilen ve yine tamamen organik olan kirazın da hasadına başlandı. Tortum ve Uzundere ilçelerinde yetiştirilen kirazda bu yıl yaklaşık 244 ton rekolte bekleniyor.

ERZİNCAN’DA KİRAZ HASADI

Bölgede, meyve yetiştiriciliğinin en yaygın olduğu illerden Erzincan’da ise kiraz hasadı heyecanı yaşanıyor. Daha çok Üzümlü ilçesinde yetiştirilen ve geçen yıl toplam 490 bin ton toplanan kirazda rekoltenin bu yıl 500 bin tonu aşması bekleniyor.

İlde 280 dekar alanda dikili bulunan 7 bin ağaçtan elde edilen kiraz, dayanıklılığı, renk ve tadıyla bölgede aranılan meyvelerin başında geliyor.

Üreticiden 2 TL’den alımı yapılan kiraz, Erzincan ve çevre illerde 3 ile 4 TL arasında değişen fiyatlarda tüketiciye ulaştırılıyor.

ELAZIĞ’DA ÜZÜM

Bağcılığın çok eski tarihlere dayandığı Elazığ’da şaraplık ve sofralık olarak iki amaca yönelik yapılan üzüm üretimi, toplam meyve üretiminin yüzde 60′ını oluşturuyor.

Son yıllarda modern bağcılık sistemlerinin yoğun olarak kullanılmaya başlandığı kentte 68 bin 363 dekar şaraplık bağ alanında 59 bin 286 ton şaraplık üzüm üretiliyor. Bu alanların en fazla olduğu kesim il merkezi sınırları içinde. Şaraplık olarak yetiştirilen öküzgözü, boğazkere ve köhni üzümlerinin hemen hemen tamamı il merkezindeki şarap fabrikasında kullanıldığı gibi, Türkiye genelinde de bir çok ünlü şarap firmasına satılıyor.

77 bin 520 dekarda 62 bin 930 ton olarak gerçekleşen sofralık üzüm üretimi il merkeziyle birlikte Arıcak ve Maden ilçelerinde yapılıyor. İlde üzüm üretiminin dekar başına verimi 1100 kilo olarak gerçekleşiyor. Verim iklim değişiklikleri, hastalık ve zararlı yoğunluğuna bağlı olarak yıldan yıla değişiyor.

Üzümün cinsine göre Temmuz ayının sonundan Ekim ayı sonuna kadar olan hasatta üretimin fazla olması durumunda üzüm, pekmez, orcik, pestil olarak tüketime sunuluyor.

KAYISI VE ELMA

Elazığ’da üzümün başını çektiği meyve üretimini kayısı ve elma takip ediyor. İlde meyve vermeyen yaşta 132 bin 16, meyve veren yaşta 943 bin 665 ağaçta üretilen kayısı, çoğunlukla kurutmalık, az miktarda da sofralık ve aile tipi reçel yapımında kullanılıyor.

Yılda ortalama 68 bin 170 ton üretilen kayısıda dekar başına 52 kilo verim alınıyor.

En fazla Baskil ilçesinde yetiştirilen kayısının hasat dönemi bu ay başlayıp ağustos sonuna kadar devam ediyor. Hasattan sonra kükürtlenerek kurutulan kayısılar firmalar aracılığıyla yurt dışına ihraç ediliyor.

Tamamı sofralık olarak üretilen ve önceki dönemlerde pazar sorunu nedeniyle üretimi gittikçe azalan elmanın ise son yıllardaki bodur elma yetiştiriciliği ile tekrar üretim alanları genişliyor.

Starking, Amasya, granny smith ve golden çeşitlerinde tamamı iç pazara sunulan elma üretimi 13 bin 300 dekar alanda yapılıyor. Dekar başına ortalama 1200 kilo verim elde ediliyor.

Eylül-kasım arasında hasat edilen ve üretiminde standart dışı üretimin yoğun olan elma için bu amaçla elma suyu işleme tesislerine ihtiyaç duyuluyor.

YAŞAM HABERLERİ

Hangi il Hangi Meyvesi ile Meşhur

Hangi il Hangi ürün ile Meşhurdur, Şehirlerimiz Hangi ürün ile ünlü kısaca açıklamaya çalışacağız.

Ülkemizde 2013 yılı itibari ile 81 şehir bulunmakta ve bu şehirlerin mutlaka her biri için şehre özgü olan sebze ve meyveleri vardır. Ve bu meyveler yaygın olarak bu şehirler ile sürekli olarak dile getirilmektedir.

Farklı şehirlerin neden bu şekilde bu meyveler ile ünlü olduğunu şehrin bitki örtüsü ve iklimi ile açıklık getirebiliriz. Her bir ilin havası, suyu ve bitki örtüsü genellikle farklılık göstermektedir. Çoğu meyvenin de gelişebilmesi için belirli şartların oluşması gerekmektedir. İşte bu meyvenin şartlarını en iyi ve en uygun şekilde yerine getiren şehirler bu meyve ile ünlenir ve meşhur olur.

İşte tek tek bütün vilayetlerimizin meşhur ve ünlü olduğu meyveler aşağıda sıralanmıştır.

ADANA : Pamuk ( Beyaz altın )

AFYON : Haşhaş

AMASYA : Elma

ANTALYA : Turunçgil, Kesme Çiçek Üretimi

AYDIN : İncir

BALIKESİR : Ayvalık ve Edremit Zeytini

BOLU : Seben Elması

BURSA : Şeftali

Gemlik ve Mudanya’nın Zeytini

BİTLİS : Tütün Üretimi

ÇANAKKALE : Domates

ÇORUM : Leblebi

DİYARBAKIR : Karpuz

EDİRNE : Ayçiçeği-Pirinç

GAZİANTEP : Antepfıstığı

GÜMÜŞHANE : Kuşburnu Çayı ve Marmeladı

GİRESUN : Fındık

HAKKARİ : Şemdinli Balı

IĞDIR : Pamuk

ISPARTA : Elma, Gül

KAHRAMANMARAŞ : Tarhana

KARAMAN : Elma

KASTAMONU : Tosya Pirinci

Taşköprü Sarımsağı

KOCAELİ (İZMİT) : Değirmendere Fındığı

Yarımca Kirazı

KÜTAHYA : Tavşanlı Leblebisi

MALATYA : Kayısı

MANİSA: Üzüm, Tütün

MERSİN (İÇEL) : Anamur Muzu

MUĞLA : Sığla Ağacı ve Yağı

NEVŞEHİR : Üzüm Bağları ve Şarabı

Patates

NİĞDE : Elma, Patates

ORDU : Fındık, Bal

OSMANİYE : Yerfıstığı

RİZE : Çay

Anzer Balı

SAKARYA : Patates, Soğan

SAMSUN : Tütün

SİNOP : Boyabat Pirinci

TEKİRDAĞ : Şarköy Üzümü ve Şarabı

Ayçiçeği

TOKAT : Tütün

TUNCELİ : Tek dişli Munzur Sarımsağı

YOZGAT : Madımak

ŞANLIURFA : Pamuk

Ankara: Buğday

Diyarbakır: Karpuz

Ağrı: Şeker pancarı

Bitlis: Buğday

Artvin: Başta fındık olmak üzere dut, nar,ve üzüm meyveleri de yetişir.

Bilecik: Buğday

Bingöl: Ay çiçeği

Bitlis: Buğday

Burdur: Gül ve gül yağı

Çankırı: Arpa ve buğday başta olmak üzere bir çok tahıl ürünü.

Denizli: Pamuk, buğday, arpa, baklagiller, nohut, haşhaş, şekerpancarı, tütün, anason, susam yetiştirilir.

Elazığ: Buğday, arpa, tütün.

Erzincan: Üzüm

Erzurum: Pancar

Eskişehir: Kiraz ve vişne başta olmak üzere her türlü meyve.

Hatay: Narenciye

İzmir: Üzüm

Adıyaman: Şeker pancarı ve karpuz.

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır