Vücuttaki hemen hemen her hücreyi etkileyen hormonların salgılanmasından görevli olan yapı tiroit bezi olarak adlandırılmaktadır. Bu yapı, hormonlar aracılığıyla vücudun metabolik süreçlerini etkilemekte ve vücudun enerjiyi kullanma şeklini düzenlemektedir.
Hashimato hastalığı, bağışıklık sisteminin bozukluğu sonucu ortaya çıkan tiroit bezi iltihabıdır. Hashimato hastalığı, otoimmün bir hastalıktır.
Hashimato hastalığı söz konusu olduğu zaman vücuttaki koruma mekanizması, tiroit dokusunu bir yabancı olarak tanımakta ve tiroit bezini yok etmek amacıyla antikor üretmektedir. Tiroit bezinin vücut tarafından bir tehlike olarak algılanması sebebiyle, bağışıklık sistemi tarafından çok miktarda anti-TPO antikoru ve anti-tiroglabulin antikoru üretilmektedir. Vücut tarafından üretilen bu antikorlar, tiroit bezine yapışarak tiroid hücrelerini harap etmektedir. Bu süreç içerisinde, tiroit bezinde çok sayıda iltihap hücresi birikmekte ve oluşan iltihap sonucu tiroit hücreleri tahrip olmaktadır. Tiroit bezinin vücut savunması tarafından tahrip edilmesi sonucu, tiroit bezi küçülmekte ve tiroit hormonunda azalma gözlemlenmektedir. Hashimato hastalığı, tiroit bezinin küçülmesine bağlı olarak ortaya çıkan tiroit hormonu azalması durumudur.
Tiroit hormonunun azalmaya başladığı ilk dönemde, hastada küçük bir guatr ve kanında anti-TPO antikoru yüksekliği mevcuttur. TSH, T3, T4 hormonları ilk aşamada normal seyretmektedir. İlerleyen süreçlerde aşama aşama, önce başlangıç halinde tiroit yetmezliği sonra ise tam tiroit yetmezliği meydana gelmektedir.
Hashimato hastalığında ortaya çıkan belirgin bir klinik bulgu bulunmamaktadır. Hashimato hastalığı genellikle tiroit hormonu yetmezliğine sebep olabildiği gibi, tiroit hormonu fazlalığına da sebep olabilmektedir. Bu durumlarda hastalığın kendisine özgü nitelikte olmasa da tiroit hormonu değişimlerine bağlı olarak vücutta çeşitli belirtiler meydana gelmektedir.
Belli başlı Hashimato hastalığı belirtilerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Hashimato hastalığının belirtileri olarak sıralanan bu belirtiler, pek çok başka hastalıkta da gözlemlenebilen belirtilerdir ve bu sebeple hashimato hastalığı tespiti oldukça zor bir hastalıktır. Bu doğrultuda; nabız düşüklüğü, odaklanma zorluğu, hareketlerde yavaşlama, unutkanlık, göz altlarında ve yüzde şişme, iştahsızlık, depresyon, sinirlilik, dilde büyüme, adet düzensizlikleri, saç dökülmesi gibi belirtiler de gözlemlenebilmektedir.
Hashimato hastalığı durumunda genellikle kolesterol düzeyi yüksek olmaktadır. Bu durum kişide, kalp ve damar hastalıklarının oluşmasına sebep olabilmektedir. İleri düzeyde hashimato hastalıklarında ise, kalp zarında, akciğerde ve karında su toplaması meydana gelebilmektedir.
Hashimato hastalığına özgün bir diyet bulunmamaktadır. Hashimato hastalığında, birçok hastalıkta olduğu gibi sağlıklı beslenme önemli ve etkili bir tedavi seçeneği oluşturmaktadır.
İyot fazlalığının hashimato hastalığını tetiklediğine dair çalışmalar bulunsa da, bu durumun doğruluğu kesin olarak ortaya koyulmamıştır.
Selenyum alımının hormon yapısını ve vücut sağlığını düzenlediğine dair araştırmalar da yapılmaktadır. Selenyum, hashimato hastalığıyla birlikte vücutta üretimi artan antikorları azaltabilmekte ancak hastalığın gidişatına etki oluşturamamaktadır.
Antioksidanlar bakımından zengin meyve ve sebzeler, genel vücut sağlığında iyileşme oluşturabilmekte, bu durum tiroit bezini serbest radikaller olarak adlandırılan moleküllerin zararlarından korumaktadır. Bu nedenle hashimato hastalığı durumlarında, günlük diyetin önemli bölümünü renkli sebze ve meyveler oluşturmalıdır.
Hashimato hastalığında, B vitamini içeriği yüksek besinlerin tüketimi de vücut sağlığı için önemli bir yere sahip olmaktadır. B vitamini bakımından zengin besinler, metabolizmayı düzenlemeye yardımcı olmanın yanı sıra enerji vermektedir.
Tiroit hormonunda yaşanan değişim, hipotiroidine sebep olabilmekte ve bu durum kişide metabolizmanın yavaşlamasına sebep olabilmektedir. Her gün tüketilen kaloriden daha fazlası yakılmadığı zaman kilo alınabilmektedir. Bu bakımdan kilo alınmaması, hatta kilo fazlalığı söz konusu ise, kilo verilmesi amaçlanmalıdır.
Hashimato hastalığında beslenmede protein dengesine özen gösterilmeli ve selenyum desteği alınmalıdır. İyotlu tuz kullanım miktarına dikkat edilmelidir.
Hashimato hastalığı bulunan kişilerde hormon değişimlerini tetikleme ihtimali bulunması bakımından, guatrojenik besinlerin, soya ve soya bazlı ürünlerin, işlenmiş ve sodyum içeriği yüksek besinlerin tüketiminden kaçınılması gerekmektedir.
Objective Aim of our study was to evaluate the clinical, laboratory and radiological findings and treatment approaches of patients with autoimmune thyroid diseases (Hashimoto thyroiditis (HT) and Graves' Disease (GD) ). We hoped that it will contribute to expose of the most appropriate approaches to healthy growth and development of autoimmune thyroiditis cases. Material and Methods Our study included 241 patients with autoimmune thyroiditis (224 HT, 17 GD), followed at the clinic of Pediatric Endocrinology Department of Istanbul University Cerrahpaşa Medical Faculty between the years 2012-2018. Results Autoimmune thyroiditis was found more frequent in girls and in puberty. The most common complaint was swelling of the neck (19.7%) in HT and palpitation (35.3%) in GD. Only anti-thyroid peroxidase antibody positivity was found in %30,3 of the cases with HT, and %9,3 had only anti-thyroglobulin antibodies (anti-Tg). And also %60,4 of them had both antibodies high together. Autoantibodies were evaluated in HT according to gender and anti-Tg level was found significantly higher in girls. In the ultrasonographic evaluation, nodule was detected %11,2 of HT patients. A biopsy was performed in %72 of them and thyroid papillary carcinoma was found in %16,7. Thyroid stimulating hormone receptor antibodies were high in all of our patients with GD.It was showed that serum TSH levels were increased significantly compared to the initial period, and reached normal limits. Conclusion Autoimmune thyroiditis should be considered in patients with goiter. Ultrasonographic examination should be performed, and biopsy should be made if necessary in order to diagnose any malignancies.