Ne yne yatarsam ila hızlı etki eder?
"İlacın, ana etken maddesinin ilacın mideden ince bağırsağa geçene kadar kapsül ya da mide asidinden koruyan kaplama maddesi ile korunması gerekir. Kapsül ağza ya da suya boşaltılıp içildiğinde ilacın etkinliği azalabilir."
“İlacın etken maddesinin özelliğine göre ilaç şekli oluşturulur. Örneğin asidik ortamda yıkılacak bazik ilaçlar kapsülle sarılarak mideden etkilenmeden geçmesi sağlanır ya da mide asidinden etkilenip ön metabolitten emilecek hale gelmesi gereken ilaçlar tablet şeklinde hazırlanır” diyen Pata da, bu nedenle ilaçlarımızı olduğu şekli ile içmemiz gerektiğini belirtti.
Bazı hapları çiğneyerek yutmak zehirlenmelere yol açabiliyor. Hangi hapları özellikle çiğnememek ya da ezerek toz haline getirmemek gerekir?
Yutulduktan sonra sadece ince bağırsakta çözülmesi hedeflenmiş ilaçların olduğunu bu ilaçların ancak ince bağırsak sıvıları ile ancak eriyebildiğini belirten Ersoy, bu ilaçların kırılıp, ezilip ya da bütünlüğü bozularak içildiğinde, ilaç fayda vereceğine zarar verebileceğini çünkü ezilerek ya da kırılarak bu tip ilaçlar içildiğinde, ince bağırsağa ulaşmadan etken madde öncesinden yayılıp etkinliğini azaltacağını, dolayısıyla ilacın boşa içilmiş olacağını söyledi.
Ersoy, özetle ilaçların prospektüslerinde eritilerek ya da kırılarak içilebilir şeklinde bir ibare taşımadığı sürece kesinlikle ezilerek, kırılarak, toz haline getirilerek içilmemesi ya da emilmemesi gerektiğini önemle vurguluyor.
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Şule Namlı Koç da bazı ilaçların mide asidiyle çok hızlı bir şekilde parçalandığı için üzerleri draje ile kaplandığını ya da kapsül ve film tabletler şeklinde olduklarını, bu ilaçların çiğnenmeden ve bol suyla alınması gerektiğini belirtti.
Koç, ayrıca mide asidine maruz kalınmak için ilaçların bölünmeden yutulması gerektiğini, çünkü alınan bölünmüş ilacın mide asidini de artırarak kişiye zarar verebileceğini ifade etti. Koç, bu nedenle ilaçların parçalanarak yutulması ya da kapsülünden çıkarılarak yutulmasının doğru olmadığını ifade etti.
İlaçların emilmesinde bütünlüğün son derece önemli olduğunu, ilk geçiş etkisinin emilmeden önce, emilirken veya sistemik dolaşıma katılmadan önce ilacın etkisini kaybetmesi olduğunu belirten Pata, en önemli şeyin, ilacın mide asidi ve enzimleri tarafından yıkılması olduğunu, ilaçların kırılarak ya da bütünlüğü bozularak toz halinde alınmasının ilacın emilimini azaltacağını, bunun da kaçınılmaz olarak yetersiz tedaviye yol açabileceğini sözlerine ekledi.
SU HARİCİNDEKİ DİĞER İÇECEKLER İLACIN ETKİSİNİ AZALTIR
Hapı yutmak için suyun haricinde gazlı içecekler ya da kahve, çay gibi sıcak içecekleri tercih edenler de oluyor. Bu şekilde tüketimin zararları nelerdir?
Ersoy bu sorumuza şu sözlerle yanıt verdi:
“İlaçlar, asiditesi nötr olan su ile içilmelidir. Kahve, çay, gazlı içeceklerin hem asit dereceleri hem de ısıları sudan farklı olduğu için ilaçların farmakodinamiklerini bozabilirler. Su dışındaki sıcak ya da soğuk gazlı ya da gazsız içeceklerle ilaçları içmek ilacın etkinliğini azaltabilir, sindirim sistemi mukozalarına yapışarak lokal yan etkilere de (ülser ve kanama gibi) yol açabilirler.”
Doktor, Öğretim Üyesi Özdal Ersoy
Doktor, Öğretim Üyesi Özdal Ersoy
İLACI NASIL YUTALIM?"Midede gıdaların, ilaç emiliminin olmadığını, ince bağırsaklarda bulunan villus denilen çıkıntıların ve üzerinde bulunan hücrelerin emilimi sağladığını ve bu alanın yaklaşık iki futbol sahası büyüklüğünde ( m² kadar) olduğunu belirten Pata, bu genellemeye uymayan nadir ilaçların da olduğunu, mide içeriğinin vücudun en asidik olduğu ortam olduğunu ve bu ortamda asit karakterli ilaçların eriyip emilebildiklerini ifade etti. Pata, bu tip ilaçların aç karnına alınmasının son derece hasar yaratıcı etkiye sahip olduğunu söyledi ve bu konuda herkesin dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
SUSUZ İÇERSENİZ YEMEK BORUSUNA YAPIŞABİLİR
Bazı ilaçların susuz içildiğinde yemek borusuna yapışabileceğini ve o alanda yaralara yol açarak ciddi ağrı ve kanamaya yol açabileceğini belirten Koç, hapı yutmak için suyun haricinde gazlı içecekler ya da kahve, çay gibi sıcak içecekleri tercih edenler de olduğunu söyledi. Bu şekilde tüketimin zararlarını ise şu sözlerle aktardı:
“Süt ve süt ürünleri genel olarak ilaçların ve antibiyotiklerin emilimini azaltır. Alkol, çay ve kahvede bulunan kafein de bu ilaçları etkisiz hale getirir. Bu nedenle ilaçların genel olarak bol su ile alınması önerilir. Bu kurallara dikkat edilmezse tetrasiklin grubu bazı antibiyotikler ve diğer ilaçlar yemek borusuna takılabilir. Bu nedenle Hap alırken içeceklere dikkat edilmesi gerekir.”
Pata da bazı antibiyotiklerin sütle beraber alındığında süt proteinlerine bağlanıp emilemediğini, suyun nötr ve proteinsiz bir sıvı olduğu için ilaç yutarken kullanılacak en ideal içecek olduğunu belirtti. İlaçları bol su ile içilmesinin ve doktorunuzun ilacın nasıl alınacağı yönündeki uyarılarının son derece önemli olduğunu hatırlattı ve ekledi:
“İlacı bol su ile almak aynı zamanda böbrek hasarını da önleyici olacaktır. Daha önemlisi biliyoruz ki bazı ilaçlar gastrointestinal sistemde yapışarak ülserlere ve mukozal hasarlara neden olur.. Bu tip ilaçların yemek borusuna yapışmamaları için bol su ile alınmalıdır. Mide etkisini azaltmak içinse aç alınmalıdır.”
İLAÇ BAĞIMLILIĞI
Ağrıyı dindirmek ya da hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçların bilinçsizce ve gereksiz yere alınması her zaman sakıncalıdır. Ama sürekli kullanma alışkanlığı, hatta giderek onsuz yapamayacak kadar derin bir bağımlılık yaratan ilaçlar çok daha tehlikeli sonuçlar doğurur. Bu ilaçların reçetesiz alınıp satılması birçok ülkede yasaktır. Üstelik içlerinden bir bölümü tıpta tedavi amacıyla da kullanılmaz. Bu yüzden, doktor-larca reçete düzenlenmesi ve eczanelerde satılması da yasaklanmış olan bu maddeler ancak yasadışı yollardan sağlanabilir.
İnsanlar, hasta olmadıkları halde gereksiz yere ilaç kullanmaya çeşitli nedenlerle başlarlar. Bazıları yalnızlık, ruhsal çöküntü ya da yetersizlik duygusuna kapıldıklarında, ilacın sihirli bir değnek gibi bu duyguları yok edeceğini ve bütün sorunlarının üstesinden geleceğini sanır. Bir bölümü ilacın zekâsını açtığına ve kavrayışını artırdığına inanır. Bazıları da gizli bir heyecan yaşayarak can sıkıntısından kurtulmak ya da arkadaşlarına ayak uydurabilmek için ilaç kullanır.
İlaç Bağımlılığının Etkileri
Sorunları ilaç kullanarak çözmeye çalışmak hemen her zaman daha büyük sorunlara yol açar. Başlangıçta kendini daha iyi hissetmek için ara sıra ilaçtan yardım uman kişi bir süre sonra o ilaca bağımlı duruma gelebilir ve ilaç bulamadığı zaman korkunç bir krize tutulabilir. İki tip bağımlılık vardır. Fiziksel bağımlılık ya da tam bağımlılık denen durumda, ilaç artık vücudun mutlaka karşılanması gereken fiziksel bir gereksinimi gibidir. Bağımlı kişi o ilaçtan yoksun kaldığında, çok şiddetli ağrılar, çırpınma ve kusma gibi sarsıcı "yoksunluk belirtileri" ortaya çıkar. Üstelik birçok kişide o maddeye dayanıklılık sınırı zamanla ilerler; yani fiziksel gereksinimini doyurmak ve yoksunluk belirtilerini önlemek için giderek dozları artırması monash.pw bağımlılık ya da alışkanlık fizikselbağımlılıktan oldukça farklıdır. Kişi o ilacın kendisi için vazgeçilmez bir gereksinim olduğuna ve ilaçsız yaşamaya dayanamayacağına inanır. Hatta ilaçsız kaldığında bazı fiziksel sıkıntılar da yaşar; ı ma ilacı çok uzun süre yüksek dozda kullanfnamışsa, fiziksel bağımlılıktaki gibi ağır yoksunluk belirtileri görümonash.pwç bağımlılığının doğurduğu başka sorunlar da göz ardı edilmeyecek kadar büyüktür. Yasadışı satılan bu ilaçların son derece pahalı olması, bağımlıları dara bulabilmek için suç
arın sulandırılarak ya dabaşka maddelerle karıştırılarak kullanılması açabilir. Çok pahalı bir an kişi gelirinin büyük bölümünü ilaca yatıhp yiyeceğe fazla para ayırmadığı için, ilaç bağımlılarında beslenme bozukluklarına ve öbür hastalıklara çok sık rastlanır. Ayrıca, ilajpı şırıngayla damara veren kişilerde kullanılmış, kirli iğneler nedeniyle mikrop kapma olasılığı çok yüksektir.
Fiziksel ve ruhsal etkileri nedeniyle kullanılan bağımlılık yapıcı ilaçlar dört grupta toplanabilir: Sinir sistemini baskılayan ilaçlar, uyarıcılar, halüsinojenler ve esrar.
Sinir sisteminin etkinliğini yavaşlatan baskılayıcı ilaçlar tıpta ağrıları dindirmek, uyku vermek, sinir gerginliğini ve bunaltıcı iç sıkıntısını yatıştırmak içm kullanılır. Afyondan elde edilen morfin ve eroin gibi uyuşturucu ya da narkotik maddeler; bazı bileşimleri uyku ilacı olarak kullanılan barbitüratlar ve sinir gerginliklerine karşıj kullanılan yatıştırıcılar bu gruptandır.
Uyarıcılar ise taırij tersine sinir sisteminin işleyişini hızlandırır. Bu grubun başlıca ilaçları kokain ile amfetaminlerdir. Kokain piyasada genellikle "beyazf, bazı amfetaminler de "enerji hapı" ya daj"hızlı" adıyla anılır.
Halüsinojenler, halüsinasyon ya da varsam denen duyu yanılsamasına yol açan maddelerdir. İlacın etkisinde ojan kişi bilincini yitirmediği halde var olmayan garip şeyler ya da karmaşık düşler görür, olmadık sesler duyar.
Esrar, küçük dozlarda alındığında sinir sistemini baskılayan) hafif bir uyuşturucu, yüksek dozlarda ise hafif bir halüsinojendir. Kenevir bitkisinin çiçekli dal uçlarından elde edilen esrarın piyasadaki adı "ot", Arap ülkelerinde "haşiş", batı ülkelerinde ise "ma-rihuana"dır.
Bu anılan ilaçlardan başka, benzer fiziksel ya da ruhsal etkileri olan ve bağımlılık yaratan başka maddelerde vardır. Bunların başında hiç kuşkusuz içkilerdeki alkol ile tütündeki nikotin gelir. Üstelik bu maddeler serbestçe satıldığı için alkol ve nikotin bağımlılığı pek çok ülkede ilaç bağımlılığını geride bırakacak kadar yaygındır. Ama, uzun yıllar içki ve sigara içen kişilerde çok önemli fiziksel rahatsızlıklar ortaya çıkar . Kahve, çay, çikolata ve kolalı içecekler de bağımlılık yaratabilen maddelerdir. Ayrıca yapıştırıcılarda ve bazı benzeri ürünlerde bulunan çeşitli kimyasal maddeler de koklama yoluyla alışkanlık yapar.
İlaç Bağımlılığının Tarihçesi
İnsanlar, sinir sistemini etkileyen maddeleri çok eskiçağlardan beri gerek tedavi amacıyla, gerek sıkıntılarından kurtulmak için kullanmışlardır. Çinliler yıl önce uzun çubuklarla esrar içerken, aynı dönemlerde Ortadoğu'da alkollü içkiler yapılıyordu. Ama bu "keyif verici" maddelerden çok güçlü ağrı kesicilerin elde edilmesinden sonra, ilaç bağımlılığı ilk kez yüzyılda Avrupa ve ABD'de önemli bir sorun olarak gündeme geldi. Afyondan 'da morfin, 'de eroin elde edildi. 'da koka yapraklarından özütlenen kokain 'te yapay olarak (bireşim yoluyla) üretildi ve aşağı yukarı aynı tarihlerde barbitürik asitten barbitüratlar elde edildi. Bu çok etkili ve yeni ilaçlar başlangıçta tıp için büyük bir umuttu; ama çok geçmeden bazılarının hasta ve yaralılarda bağımlılık yarattığı anlaşıldı.
İlaç bağımlılığının özellikle ABD'de ve bazı Avrupa ülkelerinde çok büyük boyutlu toplumsal bir sorun haline gelmesi yılları ile 'lerin başlarına rastlar. Artık bu ülkelerdeki milyonlarca alkol bağımlısına, kalabalık bir ilaç bağımlıları ordusu da katılmıştı. Uyuşturucu, uyarıcı ya da halüsinasyon yaratıcı ilaç kullanımının özellikle gençler arasında çok yaygınlaşması sorunun ciddiyetini daha da artırmaktadır. Bu nedenle her ülke kendi toplumundaki ilaç alım satımını ve kullanımını kendi yasalarıyla denetim altına almaya çalışırken, kıtalar arasındaki yasadışı beyaz zehir ve uyuşturucu ticaretini engelleyebilmek için de öbür ülkelerle işbirliği yapar.
İlaç Bağımlılığının Tedavisi
İlaç bağımlılarının tedavisinde birkaç amaç birden güdülür: Kişiyi bu kötü alışkanlığından ve suç işleme eğiliminden kurtarmak; spor, sanat ya da el becerileri gibi sağlıklı ve yararlı etkinliklere yöneltmek; bağımlının vücut sağlığına kavuşmasını sağlamak ve hepsinden önemlisi, tedaviden sonra yeniden o ilaçları kullanmasını engellemek. Birçok ülkede, bu alanda uzmanlaşmış özel kliniklerin yanı sıra devlet eliyle de bağımlılık tedavisi merkezleri kurulmuşmonash.pw ve eroin gibi afyon türevlerine bağımlı olan kişilerin tedavisinde dört temel yöntem uygulanabilir: Ruhsal tedavi (psikoterapi); bu uyuşturucularla karşıt etkili ilaçlar kullanmak; afyon türevlerinin bireşimsel (yapay) karşılığı olan metadon kullanmak; bağımlıları bir süre için kalabalık bir aile gibi bir arada ve ilaç kullanmadan yaşamaya alıştırmak. Ruhsal tedavi, daha bağımlılığın başlangıcında kişiyi o ilacı kullanmaya iten nedenleri araştırıp sorunlara çözüm bulmayı amaçlar. Afyon türevi uyuşturucuların etkilerini engelleyen karşıt etkili ilaçlar en çok üç gün kullak, ilaç bağımlısına eroin ya da morfin yerinej metadon vermek en az sorun yaratan en kolay tedavi yoludur. Metadon, afyon türevleriyle benzer etkiler gösteren, ama onlar kadar güçlü bağımlılık yaratmayan bireşimsel bir uyuşturucudur. Eroinden ya da morfinden uzaklaştırılan bağımlıtilerinin ortaya çıkmasıtor denetiminde kullanılir. Bazı kişilerde eslti bağımlılığın yerini metadon bağımlılığı alabilir, ama bu yeni durum pek büyük sorun yaratmaz. Çünkü asıl önemli olan bağımlılık çemberini hiç değilse bir yerinden kırmak ve ilacı bırakırken yaşanacak o yoksunluk krizi korkusunu yok etmektir. Hastayı yeni bir yaşdm biçimine hazırlayacak olan ruhsal tedaviye ,ve telkine ancak bu aşamadan sonra geçilebilir. Ne var ki, bütün bu yöntemlerin başarısında kişinin kendi isteği ve çabası çok önemi olduğu halde, tedaviye istekli olan ilaç bağımlılarının sayısı oldukça azdır. Bu yüzden, ilaç kullanmanın yaşamın sorunlarına hiçbir çazüm getirmediğini, tam tersine kişiyi daha da güç bir yaşama doğru ittiğini göstererek gençleri ilaca bağımlı olmadan önce eğitmek etkili yoldur.