arctic monkeys istanbul 2019 / Arctic Monkeys Türkiye'ye Geliyor: Arctic Monkeys Türkiye Konseri Ne Zaman?

Arctic Monkeys Istanbul 2019

arctic monkeys istanbul 2019

Arctic Monkeys Türkiye'ye Geliyor: Arctic Monkeys Türkiye Konseri Ne Zaman?

Haberler

Magazin

Ünlüler Dosyası

Arctic Monkeys Türkiye'ye Geliyor: Arctic Monkeys Türkiye Konseri Ne Zaman?

Ünlü Indie Rock grubu Arctic Monkeys Türkiye'ye geliyor. 20 yıldır müzik piyasasını kasıp kavuran ünlü grup 2019'da sona eren 'Tranquility Base Hotel + Casino Tour'un ardından 2021 yılında sahnelere dönmeye hazırlanıyor. Bu kapsamda turne takvimi paylaşılan grubun Ağustos ayında Türkiye, Hırvatistan, Bulgaristan ve Çekya’da  konser vermesi bekleniyor. İşte detaylar...

Artctic Monkeys Konseri Ne Zaman Olacak?

Artctic Monkeys Konseri Ne Zaman Olacak?

Türkiye'de Artctic Monkeys Rüzgârı

Artctic Monkeys Konseri Haberi Sonrasında Espirili Paylaşımlar Gecikmedi

Bu Haber de İlginizi Çekebilir

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

Arctic Monkeys konseri ne zaman, bilet fiyatları ne kadar?

Haberin Devamı

Arctic Monkeys, 2019 yılının ardından çıkacakları ilk canlı konser turne tarihini duyurdu. Duyurulan konser takvimine göre, grup ağustos ayında Türkiye, Hırvatistan, Bulgaristan ve Çekya’da sahne alacak.

Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM), Instagram hesabından, Arctic Monkeys'in Türkiye konser tarihini paylaştı. Buna göre konser 9-10 Ağustos 2022 tarihinde gerçekleşecek. 

ARCTİC MONKEYS BİLETLERİ ÇIKTI MI?

Arctic Monkey bilet fiyatları şu şekilde olacak;

  • Ön Satış 1. Dönem - Ayakta / Early Bird 1 - Standing Price: 418,00 ₺
  • Ön Satış 2. Dönem - Ayakta / Early Bird 2 - Standing Price: 616,00 ₺
  • Genel Satış - Ayakta / General Admission - Standing Price: 748,00 ₺
  • Uzak Görüş - Oturmalı / Long Distance - Seated Price: 363,00 ₺
  • Kısıtlı Görüş - Oturmalı / Limited View - Seated Price: 275,00 ₺

GÖZLERİMİZİ KAPIYORUZ, ARCTIC MONKEYS DÜNYASINA DALIYORUZ!

Indie Rock tavrının merkezinde kendine dair bir konumu çoktandır içselleştiren topluluklardan biridir Arctic Monkeys. Ele aldığı müzikal çizgiyi kendine doğrultur, ritimleri merkeze koyarken alternatif damarı bir köşede hazır tutar ve belki de en önemlisi soundun gücünü sözlere borçlandırmaz. Gözlerini kapat. Bu dünyaya dal. İstediğin her neyse sana gelecektir.

Şimdilerde ise bizim için grubun yarattığı heyecan apayrı. Evet, Arctic Monkeys şehre geliyor. Hem de iki akşam üst üste çalacaklar. Bu öyle bir iki akşam olacak ki kişisel olarak şunu söylemekte beis görmem: Birkaç saatliğine başka, bambaşka yıldızlara gidip orada nefes alacağım.

Peki nedir bu Arctic Monkeys'in olayı? Henüz kan damarda zor dururken, üyelerinin yirmili yaşlara bile gelmeden kurdukları ve zaman içinde şarkı şarkı, albüm albüm olgunlaşıp hayatı farklı boyutlarda kavradıkları Arctic Monkeys dünyasına bir bakış atalım.

Yazı:Bekir Özgür Aybar

Biz sadece biziz

Makarayı başa sarmak gerekirse vokali şekillendiren Alex Turner öncülüğünde, 2002 yılında başlayan bir yolculuktur bu. The Smiths ve daha çok The Strokes’ın izinde, ilk önce çıkışın merkezi Sheffield’da işler yoluna koyulacak, sonra Britanya sınırlarında -ucu NME / Brit Ödülleri’ne kadar giden- bir başarı öyküsü yazılacak ve son olarak da malumun ilanına imza atılarak, 50 yıl öncesinin The Beatles’ı ya da 1990’ların Oasis’i gibi dünyanın tepesine üşüşülecek.

Bu hikâyeyi filmleştirerek ve olduğu kadarıyla kısa bir sinopsis haline sokarak tek paragrafta çözümlemek ne kadar da kolay. Fakat yakın zamanda cereyan eden o sürece dikkatlice bakıldığında; “hiçbir şey göründüğü gibi değildir” klişe vuruculuğu yine birden bire kendini belli ediyor.

Müziğin devamlı olarak format değiştirdiği bir dönemin içinden geçiyorsanız ya size sunulan seçeneklerin alternatifsizliğinde boğulursunuz ya da büyük bir risk alarak kendinize ait bir alternatif yaratırsınız. İkinci seçeneğin üzerine kırdı direksiyonu Arctic Monkeys. Yeni yüzyılın ilk dönemindeki o teknolojik belirsizlik içinde bir tercih yaptı ve görece yeni bir yol olan internet üzerinden ilerlemeyi iş edindi. Sonra ağızdan ağza yayılma süreçleri geldi, eldeki demoların dağıtıldığı konserler sold-out bir kimliğe büründü ve 17-18 yaşlarındaki bir topluluğun dipten gelerek meydanı doldurma sürecine anbean tanık olundu. Elbette 2000’lerin ilk yarısından bahsediyoruz ve haliyle internet üzerinden şarkı paylaşımı yaparak sesini duyurmayı deneyenin bir tek Arctic Monkeys olduğunu söylemek zor. Onların göğüsledikleri ipin karşılığı bir “devrimsel süreç” de değildi elbette. Fakat şurası bir gerçek ki Sheffieldlı bu genç ekip, plak şirketlerinin kulaklarını bir güzel çekti ve müzik sektöründe muhtemel uzun vadeye sırtını dayayan planlama ve pazarlama ataklarını yeniden biçimlendirdi.

En ufak bir medya desteği dahi almadan ve o olmazsa olmaz zannedilen sektör içi kapılardan geçmeksizin adını duyuran bir gruptan bahsediyoruz. Şimdi ben bunu dedim ya “Abi ne diyorsun ya! İngiltere ve Amerika’da çıkmadıkları TV / radyo programı kalmadı. Nasıl medya desteği yok dersin?” Bak gönlü güzel kardeşim Courteeners da aldı o desteği. Starsailor da aldı. Ama o ilk kıvılcımı ileriye taşıyamazsan azalar yok oluyorsun. Arctic Monkeys dik açıdan çıktı Everest’e. İlk profesyonel imzasını milyon dolarlık kontrata atan bir topluluktan bahsediyoruz.

Ardı Ardına Gelen Albümler

Hemen sonraki dönemde de kontratın altına iliştirilen profesyonel imzaların gereği olarak profesyonel kariyer başlayacaktı onlar adına. Debut albümleri Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not satışa sunulduğu ilk hafta bazında en hızlı satılan albüm rekorunu ele geçirecekti. Albümden yayımlanan her teklik listede bir karşılık bulacak ve konserler bu kez daha da büyük mekânlarda kapalı gişe sahnelenecekti. Bunlar işin rakamsal kısmı. Arctic Monkeys’in yaptığı tek şey vardı aslında: Rock & Roll rüzgarını 2000’lere çağırmak. 1960’ların erken dönem blues kafasından fazlaca etkilendiklerini ve hatta yine aynı dönemde meydanı boş bırakmayan rock etkileşimlerinden nemalandıklarını söylemek de mümkün. Fakat yaptıkları müzik kesinlikle bir proje değildi. Keza ilk albümle birlikte eldeki başarının daha da büyümesi bu durumu perçinliyordu. Kendi çabalarıyla var ettikleri EP’lerinde de yer almış olan Fake Tales of San Francisco bu ilk albümün, grubun çıkış noktasını sarmaladığının kanıtı olarak ortada belirmişken kulağa çarpan her parça Arctic Monkeys’in dünyaya açılan kapısı olacaktı. Onlar adına her şey debut albümle başlamadı ama belirleyicilik kesinlikle bu noktadaydı.

Onlar için artık kritik viraj dönülmüştü ve ilk LP’nin hemen ardından sıralanan dört yıl içerisinde tam üç LP daha gelecekti. 2007 yılında Favourite Worst Nightmare adlı iki numaralı albüme dair verdiği bir röportajda şöyle diyordu vokalist Alex Turner: “Şarkılarımız hazır. Evet, üçüncü albümden bahsediyorum. Hatta şu sıralar konserlerde çalıyoruz en yeni parçalarımızı. Biz durmayız.” Bu hızlı gidişi, sound geçişleri de karşılıyordu elbette. 2009 çıkışlı Humbug’ta çizgiler tüm açıklığıyla yeni alanları kovalarken hemen ardından gelen dördüncü stüdyo çalışması Suck It and See’de bu kovalama işinde acemi sayılmazdı. Bana kalırsa bu gayet normal çünkü gelişen bir grubun, yıllar içinde benzer anlatıyı işlemesi pek de mümkün değil. Ayrıca değişmeli de. Tıpkı The Beatles’ın, 1963-1965 dönemindeki “yakışıklı çocuklar” imajından sıyrılarak 1968 sürecini yakalayan bir diskografiye girişmesi gibi burada da geçen beş yılda Arctic Monkeys adına bir konumlanma süreci görülmekteydi. Turner’ın kafasındakilerden kâğıda yansıyanlar hemen her albümde farklılıklara uzanıyor. Jamie Cook’un ön gitarı bazen duvarın keskin alanlarını kotarırken, bazı parçalarda ise Matt Helders’in davuluna katılıp rock & roll tavrının yeni dalga indie ayağına dikkat kesiliyordu.

Kusursuz zirvenin adı: AM

Onları 2013 yılında Rock’n Coke sahnesinde ağırladığımız sırada, o dönemki yeni albümleri de tüm tazeliğiyle –somut olarak- görücüye çıkmıştı. Lafı uzatmadan söyleyeyim: O konserde anlamıştım Arctic Monkeys’in artık bambaşka boyuta ulaştığını. ‘R U Mine’ ve ‘Do I Wanna Know’ bu ilk izleri oluşturan şarkılardı. Rock’n Coke’ta da böyle düşünmüştüm ve şu an albümü dinlerken de aynı fikirdeyim. Bazı şarkılar, üzerine yüklendiğiniz kadar ağırdır. Özellikle de ‘Do I Wanna Know’. Sözlerin üç koldan koşan vokale yapıştırılması, her boşluğu doldurmasının yanında ritim yönüne çıkışta iyice dikkat çeken elektro gitar atakları ve bas gitar ile davulun o dağınık uyumu. Hepsi mevcut Do I Wanna Know’da. Bu adamlar da en ufak parçasına kadar bu gücün farkındalar. Son dönemdeki sahnelerini –Glastonbury dâhil- ‘AM’in açılışıyla yapmaları da bunun bir kanıtı olsa gerek.

James Ford prodüktörlüğünde hayat bulan AM ile ilgili şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; o 16 yaşındaki çocukların –kendi kontrollerinde- çıktıkları koşunun üst dönemleri hala devam ediyor. Üstelik bu albüm kaydedildiğinde henüz 30’larında bile değillerdi. Kimi toplulukları bir meşhur eden, bir de ayaklarını yere sağlam bastıran albümler vardır. Arctic Monkeys, debut albümüyle meşhur olma meselesini şüphesiz halletmişti, beşinci stüdyo albüm AM ise ekibin kendi yolunun temellerini sağlamlaştırdı.

Konsere geri sayım

2013 yılından bu zamana gelirken arada bir albüm daha yayımladı Arctic Monkeys. AM kadar etkili miydi, hayır. AM kadar popüler oldu mu, hayır. Bunu istemediler belki de. İstedikleri şey kendi kafalarında ilerleyişi sürdürmekti. Bunu da başardılar. Onlar artık bir arena rock grubudur. Gittiği yere heyecan götüren, biletlerini saatler içinde tüketen, sahnesine göktaşı çağıran, dinleyiciyi kendine mıhlayan bir arena rock grubudur artık Arctic Monkeys. 2000’lerin ortasında başlayan hikayeleri 2022 yılına ulaştı ve bu uzun yolculukta ölmemeyi başarmak bile büyük bir başarıyken onlar görkemli bir şekilde var oldular.

Zorlu PSM’deki Arctic Monkeys konserlerine sıkı sıkıya sarılın. Bu kaos içinde, dünyanın bu toz dumanı içinde bir ödüldür bu iki konser. Yıllar sonra anlatırız birbirimize. Konuşuruz, heyecanı paylaşırız. Konsere dair hikayeleri çeşitlendiririz. Şehre Arctic Monkeys geliyor. Hem de çakı gibi tam da zirve dönemini yaşıyorken. Hangi albümden giderlerse gitsinler, hangi şarkıyı çalarlarsa çalsınlar ben razıyım. Bir köşede sessizce fırtına anını bekliyorum. O sahnedeki ışıkları yakın. Safları sıklaştırın. Başlıyoruz.

Konser yolunda bu 10 şarkıyı yanına al:

  1. Do I Wanna Know
  2. Electricity
  3. My Propeller
  4. Fluorescent Adolescent
  5. When the Sun Goes Down
  6. Suck It and See
  7. Tranquility Base Hotel & Casino
  8. I Wanna Be Yours
  9. 505
  10. Crying Lightning

BUNLAR DA İLGİNİ ÇEKEBİLİR

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır