(bkz: kalp krizi sirasinda yapilmasi gerekenler)
(bkz: bebek aspirini)
(bkz: cocuk aspirini)
yavaş yavaş aspirinden küçük parçalar dişlerlele koparılarak agızda çignenir. küçükken muhteşem tadı dolayısıyla bolca yaptıgım hede hödö. ufak ufak ısırılır ki hemencecik bitmesin. agızda bıraktıgı eksimsi tadı bu yaşıma gelip başka bişeyde bulamamişimdir. ama fazla çignemenin zaralı oldugunu 15 li yaşlarda geçirdigin migde kanaması ile acı da olsa anlamışımdır. aspirinin su ile içilmesi gerektigi yoksa migdeye yapısıp kanamaya neden oldugu gerekçesi olmasa hayla günde bir kutu bile çignemek istedigim dünyanın en tatlı bonibonudur aspirin.
sonuç: tatlı/ekşi.
sadece kalp krizi esnasında yapılmalıdır. aksi durumda farklı zararlarla beraber net şekilde diş erozyonu sebebidir.
damarlarımın tıkandığını hissettiğimde başvurduğum çözüm yolu. hepsini açıyor bu meret. bir kaç ay idare ediyor. sonra yine tıkanıyor ve bir aspirin daha.
Aspirin, dünyanın en popüler ve yaygın kullanılan ilaçlarından biridir. Hafif ve orta şiddette ki ağrıların tedavisinde kullanılır. Ateş düşürücü ve kan sulandırıcı olan Aspirin, ayrıca anti-enflamatuar özelliğe olduğu için romatoid artrit gibi eklem iltihaplanmalarının tedavisinde de kullanılır. Aspirinin düşük dozda kullanımı, kanın pıhtılaşmasını önler. Bu nedenle felç ya da kalp krizinin tekrarının önlenmesi için kullanılır. Ancak dikkatli kullanılması gereken bir ilaçtır. Mide rahatsızlığı olanlar ya da kanama riski olan hastalar aspirin kullanmamalıdırlar. Pek çok ilaçla etkileşime girebildiği için kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir.
Aspirinin etken maddesi asetilsalisilik asit’tir ve steroid olmayan ağrı kesiciler grubunda olan bir ilaçtır. Ağrı kesici, ateş düşürücü ve kan sulandırıcı özellikleri vardır. Aspirinin ham maddesi olan salisilik asit ve türevleri söğüt gibi bazı bitkilerin yaprak ve kabuklarında bulunur. Salisilik asit antiseptiktir ve bazı gıdalara koruyucu olarakta katılır.
Bayer ilaç firması mide rahatsızlığına neden olmayan bir salisilik asit türevi yapması için 1895 yılında kimyacı F. Hoffman ve A. Eichengrün’ü görevlendirmiştir. Kimyager Hoffman, 1897’de asetilsalisilik asit adlı, salisilik asit türevini sentezlemiştir.
Ağrı kesici ilaçlar nasıl kullanılmalıdır? Türleri ve yan etkileri
Aspirinin hastalıkları önlemedeki rolü 50 yıl boyunca anlaşılamamıştır. 1950’de Amerikalı pratisyen Dr. Craven, 6 yıl boyunca günlük aspirin alan 8000 erkek hastanın hiçbirinin kalp krizi geçirmediğini fark ederek hastalarına kalp kriziriskini azaltmak için günlük aspirin önermiştir (ancak FDA aspirinin bu amaçlı kullanımını 1988’e kadar onaylamamıştır). 1970’te Sir John Vane ve ark. Ağrı kesici etkisini göstererek Nobel ödülü almışlardır.(1)
Aspirin asetilsalisilik asit etken maddesini içerir. Kullanımda olan ticari formlarda asetilsalisilik asit etken maddesinin yanı sıra etken maddenin ilaç formuna gelmesini sağlamak için yardımcı maddeler de bulunur.
Ülkemizde aspirinin tablet, saşe, tablet, enterik kaplı tablet ve kapsül formları mevcuttur. Bu formların farklı dozaj şekilleri bulunmaktadır. Hastalığınızın durumuna göre en uygun dozaj ve formu hekiminiz reçete edecektir.
Aspirin yüksek dozlarda (300 mg ve üzeri) ağrı kesici, ateş düşürücü ve antienflamatuar (yangı giderici) özellik gösterir. Kısa süreli olarak baş ve diş ağrısı gibi genel ağrı tedavisinde, ateş düşürmede ve yangı giderici olarak kullanılır. Uzun süreli düşük dozlarda (75 mg) kan sulandırmak için kullanılır. Bu özelliği sayesinde kan pıhtılaşmasının bir risk olduğu kalp krizi, anjina, felç, iskemik atak, periferik arter hastalığı, koroner arter by-pass ameliyatı, kalp ve damarlarla ilgili diğer operasyonlar sonrasında kullanılır.
Kalp krizi belirtileri nelerdir? Kriz anında acil müdahale yöntemleri
Koroner damar hastalığı bulunan ve aspirin kullanmasına mani bir durumu olmayan tüm hastalar için aspirin yararlıdır. Günde 75-100 mg doz bu amaç için yeterlidir; daha yüksek dozlarda kanama riski artmaktadır. Bilinen kalp hastalığı olmayanlarda aspirin kullanma kararını hekimleri vermelidir. (2)
Aspirin yemekle alınmalıdır. Kullanım miktarına göre doz ayarı günde 50 mg ila 6000 mg arasında değişkenlik gösterebilir. Önerilen kullanım dozları genelde şöyledir:
160 ila 325 mg non-enterik kaplı aspirin, kalp krizi semptomları yaşandığında hemen çiğnenmelidir. (3)
Koroner arter hastalığı nedir, neden olur? Belirtileri ve tedavisi
Aspirin ağrı kesici ve yangı giderici özellik gösterir. Vücudumuzda yangıya (enflamasyon) neden olan prostaglandinler adı verilen çeşitli moleküller bulunur. Ağrı oluşumunda ve yangı oluşumunda görev alan bu moleküllerin üretilmesi aspirin tarafından engellenir. Bu etki aspirin dozu 300 mg’ın üzerinde olduğu zaman ortaya çıkar.
Aspirin’in kalp krizi üzerine olumlu etkisi ilk defa 1974 yılında gösterilmiştir. Geçen 40 yıl içinde yapılan klinik çalışmalar, kalp – damar hastalığı olan, kalp krizi geçirmiş, balon- stent tedavisi yapılmış veya koroner bypass operasyonu geçirmiş erkek ve kadınlarda, aspirinin yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Günümüzde, kalp damar veya beyin damar hastalığı geçirmiş hastaların, herhangi bir engelleyici durumu yoksa, düşük doz aspirini ömür boyu kullanması tavsiye edilir. Aspirin mide kanaması riskini arttırabilir. Bu nedenle kalp damar hastalığı riski düşük olan kişilere genellikle aspirin önerilmez. (4)
Son yıllarda yapılan pek çok bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, bazı durumlarda düzenli Aspirinin kullanımı, kanseri önleyici etkilere sahip. Yine aspirinin pek çok kanser dürünün gelişmesini yavaşlattığı yada kanser hastalarının tedavisine eklendiğinde başarıyı arttırdığına dair de bilimsel çalışmalar giderek artmaktadır. Ancak doktor kontrolü ve tavsiyesi dışında düzenli ve yaygın aspirin kullanımı tehlikeli sonuçlar yaratabilir. (5)
Aspirinin cilt üzerine uygulanması için çeşitli maske tarifleri son dönemde oldukça yaygınlaşmış durumda. Özellikle akne tedavisi için önerilen aspirinin cilt üzerine uygulanmasının bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
Aspirin mide-bağırsak kanseri tedavisi görenlerin yaşam süresini iki kat arttırıyor
Bunun yanı sıra ciltte kızarıklık ve tahrişe neden olabilir. Akne tedavisinde kullanılan etken madde aspirinin etken maddesi olan salisilik asittir ve belirli bir dozda hekim reçetesi ve eczacınızın hazırlayacağı majistiral ilaçla uygulanması gerekmektedir.
Aspirin, hafif-orta şiddetteki ağrıları, migren ağrısını ve ateşi tedavi etmek için en sık kullanılan ilaçlardan biridir. Yaygın kullanım alanları arasında:
Hafif ve orta derecede ağrı için, sadece aspirin yeterlidir. Orta ve şiddetli ağrı için, genellikle diğer opioid analjezik ve NSAID’lerle birlikte kullanılır.
Günde 75-81 miligram (mg) dozunda düşük doz aspirin, kan pıhtılarının oluşmasını önlemek için bir antiplatelet ilaç olarak kullanılabilir.
Migren nedir? Neden olur? Migrenin belirtileri ve tedavisi
Aspirinin kan pıhtılaşmasını engelleyici özelliğinin keşfinden sonra ağrı kesici etkisi geri planda kalmıştır. Günümüzde daha çok kalp hastalıklarında kan pıhtılaşmasını engellemek için kullanılmaktadır.
Aspirin kan sulandırıcı özelliği nedeni ile kanamaya meyil oluşturacak durumlarda oldukça risklidir. Aspirin’in en önemli yan etkisi kanamadır. Kanamaların çoğu mide-barsak kanamaları olup bazı kanamalar hayatı tehdit edecek kadar ciddi olabilir. Aspirin’e bağlı kanama riski en yüksek olanlar:
UYARI: Aspirinin bağırsakta çözünmesi ya da düşük dozda alınması kanama riskini azaltmaz. Eğer kanama riskiniz yüksekse ve yine de aspirin kullanmak zorundaysanız, aspirinle birlikte mide koruyucu ilaç da kullanmalısınız.
Düzenli Aspirin kullanmak özellikle yaşlılarda kanama ve ölüm riskini artırıyor
Ayrıca aspirinin kullanımı bazı hastalıklar durumunda son derece sakıncalı olabilir. Bu hastalıklara örnek verecek olursak:
Aspirin hamilelik kategorisi 1.ve 2. 3 aylık dönem için C, 3. 3 aylık dönem içinse D’dir. Hekiminiz gerekli görüyorsa bazı plasental yetmezlik durumlarında aspirin kullandırılmakla birlikte genel olarak kullanımı risklidir. Emzirme döneminde ise aspirinin kullanılmaması gerekir.
Antidepresan nedir? Ne işe yarar? Yan etkileri ve depresyon tedavisi
Yukarıda bulunan etken maddeler aspirin ile ciddi etkileşimi olanlardır. Bu ilaçlarla aspirinin birlikte kullanımı ilaçların etkisini azaltabilir veya arttırabilir. Bu nedenle aspirin kullanmadan önce mutlaka hekiminiz ve eczacınıza danışınız.
Eğer, sitolapram, essitolapram, fluoksetin, fluvoksamin, paroksetin, sertralin, trazodon veya vilazodon etken maddelerinden birini içeren bir antidepresan kullanıyorsanız aspirin kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Bu ilaçların yanı sıra farklı bir ağrı kesici kullanmak da kanama eğilimini arttırabilir. Aspirin ve ağrı kesici kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışın.
Aspirin doz miktarına göre farklı etkiler gösteren bir ilaçtır. Yüksek dozlarda ağrı kesici, düşük dozlarda kan sulandırıcı özellik gösterir. Ağrı kesici olarak daha kısa sürelerde kullanılırken, kan sulandırıcı amaçla çok daha uzun sürelerde kullanılabilir. Aspirin ağrı kesici etkisi nedeniyle kullanılıyorsa dört günden uzun süre kullanılmamalıdır.
En uygun kullanım süresi ve dozuna hekiminiz karar verecektir.
Her ilaçta olduğu gibi aspirinin de doza bağlı olarak faydalarının yanı sıra zararları ve yan etkileri mevcuttur. Bilinen yan etkilerin haricinde farklı bir durumla karşılaşırsanız mutlaka hekiminize ve eczacınıza danışınız.
Folik asit nedir? Folat vitaminin faydaları ve gebelikte kullanımı
Aspirin kullandıktan sonra yüzünüzde, dilinizde, dudak veya boğazınızda şişme gibi alerji belirtileri gözlerseniz hemen acil servise başvurun. (6) Aşağıdaki durumlardan birini gözlemlerseniz ilacı kullanmayı bırakıp, doktorunuzu arayın.
Bunların dışında aspirinin bilinen yan etkileri aşağıdaki gibidir;
Aspirin (asetilsalisilik asit) 100 mg tablet ile ilgili daha kapsamlı bilgiye ulaşmak için Reçetesine ve prospektüsüne şulinke tıklayarak ulaşabilirsiniz: >>>
Aspirin (asetilsalisilik asit) 100 mg tableti satış fiyatı, Subat 2022 tarihi itibariyle 15 TL civarındadır. Bknz:>>> Aspirin
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Daha çok ağrı kesici olarak kullanılan bu mucize molekülün son yıllarda damarlar için de iyi olduğu, pıhtılaşmaya yol açan süreçleri engellediği anlaşıldı.
Düzenli olarak Aspirin kullanarak kanı inceltmek (yani pıhtılaşmasını biraz daha zor hale getirmek), damar riski yüksek ya da geçmişinde damar sorunları (örneğin kalp krizi) olan biri için faydalı olabilir. Aspirin bu kişilerde birçok mekanizmayla pıhtılaşma olasılığını azaltarak damar yaşlanmasını geciktirir, ani pıhtı oluşumlarını ve buna bağlı damar tıkanmalarını engeller.
Orta yaş ve sonrasında düzenli olarak koruyucu Aspirin kullanmanın yararlı olup olmadığı yönündeki tartışmalar bir türlü bitmiyor! Yeni yapılan bir araştırmanın sonuçları dikkate alınarak bakıyorsunuz bu yıl "40’ından sonra her gün 80-100 mg Aspirin kullanmakta fayda var" diyenler, ertesi yıl bunun tam tersini söyleyebiliyor. Anlaşılıyor ki, hangisi doğru, hangisi yanlış hálá belli değil. Bana göre hiçbir zaman da belli olmayacak! Bunun nedeni tıbbın son zamanlarda sık sık yaptığı ciddi bir yanlışı Aspirin konusunda da yapmasıdır.
İNSANLAR OTOMOBİL DEĞİLDİR!
Modern tıbbın önemli zaaflarından biri ilaç üreticilerinin etkisinde fazlaca kalması ise diğeri de insanları aynı üretim tezgáhından çıkmış tek model tek tip mekanik araçlar sanmasıdır. Aspirin konusunda da aynı hataların yapıldığını düşünüyorum. Kırk yaşını geçmiş hatta 50’sine 60’ına merdiven dayamış "taş gibi birinin" koruyucu Aspirin kullanması gerekmiyor. Hatta eğer bu kişilerde ülser, gastrit gibi sorunlar varsa Aspirin zararlı bile olabiliyor.
Diğer taraftan kolesterolü çok yüksek bir diyabet hastası orta yaşlının (özellikle ailesinde erken yaşlarda kalp krizi geçirme sıklığı yüksekse) koruyucu Aspirin kullanması faydalı olabiliyor. Yani koruyucu Aspirin kullanımının her kişi için ayrı ayrı ve dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor.
NE ZAMAN BAŞLAMALI?
Koruyucu olarak Aspirin almaya başlama kararını doktorlara bırakmak gerekiyor. Çünkü kimin bu koruyucu tedaviden yarar veya zarar göreceğine doktoru karar verebiliyor. Aspirin’e başlamanın zamanı çok önemli. Genel olarak erkeklerde 40, kadınlarda 50 yaştan sonra Aspirin’e başlamak damar yaşlanmasını biraz yavaşlatabiliyor. "Aspirin’e ne zaman başlanmalı?" sorusuna cevap ararken kişisel sağlık hikáyesi ve ailenin sağlık öyküsü yani genetik mirası da dikkate almak gerekiyor.
Bana göre aile mirasında ileri yaşlara kadar kalp damar hastalığı, felç, kanser gibi sorunlar yoksa erkekseniz 50-55, kadınsanız 60 yaşına kadar koruyucu Aspirin kullanmanıza gerek yok. Diğer taraftan eğer ailenizde erken yaşlarda kalp damar hastalığına yakalananlar sayıca fazlaysa, 50-55 yaş altında kalp krizi ve/veya felç geçirenler fazlaysa, kalın bağırsak, meme, prostat kanserlerinin görülme sıklığı yüksekse 40’lı yaşlardan sonra koruyucu Aspirin kullanmayı doktorunuzla görüşmeniz yararlı olabilir.
NASIL KULLANMALI
Aspirin’i düzenli kullanmaya başladıysanız mutlaka yemeklerden sonra ve bol suyla içmeye özen gösterin. Özellikle egzersizden hemen önce Aspirin almayın ya da alıyorsanız birlikte bol su içmeyi unutmayın. Aspirin’le beraber ibuprofen, naproksen gibi iltihaplanma önleyici bir ağrı kesici kullanıyorsanız bol su içme konusunda özellikle duyarlı davranın. Gribal enfeksiyonlar esnasında Aspirin’e bir süre ara vermeniz yararlı olabilir.
Kanı sulandırıcı başka ilaçlar kullanıyorsanız Aspirin’e başlamadan önce doktorunuza bunları belirtin. Omega-3 ve Ginko Biloba gibi destekleri kullananların da Aspirin’e başlamadan önce doktorlarına bilgi vermelerinde yarar var. Böbrek yetmezliğiniz, astımınız varsa doktorunuza bunları da hatırlatın. Eğer düzenli Aspirin kullanıyorsanız ve yakın bir gelecekte ameliyat, biyopsi gibi herhangi bir cerrahi girişim söz konusu olacaksa Aspirin’e ara vermeniz gerektiğini unutmayın. Bu durumu doktorunuza hatırlatın. Kişisel sağlık öykünüzde mide kanaması, peptit ülser, gastrit gibi sorunlar varsa bu durumların da Aspirin’e başlamadan önce değerlendirilmesi gerektiği aklınızda olsun. Her gün kaç miligram Aspirin yutacağınız kararını da doktorunuza bırakın.
Aspirin dáhil hiçbir ilacı doktorunuza danışmadan kullanmaya kalkmayın. Eski hekimlerin deyimiyle "İlaçlar iki ucu keskin bıçaklar gibidir. Dikkat edilmezse kaş yapayım derken göz çıkarılabilir!"
Mendiller elden düşmüyor
Aksırıyorsunuz, burnunuz akıyor, ürperiyorsunuz... Hafif ateşiniz de var. Nezleye yakalanmış olabilirsiniz. "Havalar soğudu, üşüttüm" diye düşünebilirsiniz. Ancak, nezlenin asıl nedeni soğuk hava ya da hava değişimi değil, ortalıkta cirit atan "rhinovirus" adlı virüsler. Elbette, vücut sıcaklığını 37 C’de sabit tutmaya çalışmak, artan burun akıntısı ile virüslerin işini kolaylaştırmak nezleye davetiye çıkartacaktır. Kalabalık ortamlar, okul, iş yeri gibi havalandırma problemi olabilen yerler bulaşma için idealdir.
Ateşi düşürmek, kırıklığı ve eklem ağrılarını gidermek için "paracetamol" içeren ilaçlar kullanılabilir. Burun akıntısından çok tıkanıklığı önemlidir ve mutlaka giderilmelidir. Deniz suyu içeren spreyler kullanılabileceği gibi, evde bir su bardağı kaynamış ve ılıtılmış suya katılacak bir silme çay kaşığı sofra tuzu ile kolay yoldan "serum fizyolojik" de hazırlanabilir. Bol sıvı tüketmek, meyve ve sebzeye öncelik vermek, uyku düzenine dikkat etmek bağışıklığı güçlendirerek iyileşmeyi hızlandırır.
Ölü doğum sebepleri
Gebelik 40 haftadır; eğer bebek 20. haftadan sonra anne karnında ölürse ölü olarak doğurtulmak zorunda kalınır. Bebek saatler, bazen de haftalarca anne karnında ölü kaldıktan sonra fark edilir. Bütün doğumların yüzde 1’i civarında görülen bu durumun büyük bir çoğunluğunda sebep bulunamaz. Böyle bir durumla karşılaşıldığında tekrar ölü doğum yapma şansı ortalama yüzde 3’e çıkmaktadır. Eğer sebep annenin kronik bir hastalığı veya genetik bir bozukluk ise, şans artmaktadır.
Sigara ve aşırı alkol ölü doğum riskini artırmakla birlikte, bulunabilen 3 ana sebep şunlardır:
- Plasenta veya kordonla ilgili sorunlar.
- Annede yüksek tansiyon, gebelik zehirlenmesi, kontrol altına alınmamış şeker hastalığı, lupus, kalp veya tiroit hastalığı, bazı viral ve bakteriyel enfeksiyonların bulunması.
- Bebeğin yapısal kusurları. Yapılan otopsilerde bebeklerin dörtte birinde bir veya birkaç yapısal anormallik bulunmuştur.
En yeni ilaç en iyi ilaç olmayabilir
Çoğu hastanın hatta hekimin- yaptığı bir hatayı siz de yapmayın! Yeni üretilen her ilacı öncekilerden daha etkili ve daha zararsız sanarak mevcut ilacınızla değiştirmeye kalkmayın. Yeni ilaç daima daha iyi ilaç anlamına gelmeyebiliyor. Hatta bazen yeteri kadar denenmemiş, yaygın olarak kullanılmamış yeni bir ilaca başlamak riskli bile olabiliyor. Eski hekimlerin şöyle bir kanaati vardı: "Bir ilacı veya tıbbi yöntemi ilk ve son kullanan hekim ve hasta olmak doğru değildir!" Bu fikir geçerliliğini bugün de koruyor. Gördüğünüz her yeni tansiyon, şeker, kolesterol ilacını daha iyisi çıkmış diye düşünerek yıllardır güvenle kullandığınız ilaçlarla değiştirmeye kalmayın. Eğer böyle bir düşünceniz varsa bunu doktorunuzla paylaşmayı unutmayın.
Mevsimsel diyetlerin yanlışı çok olur (2)
1) Yararlı olduğu düşünülerek çok fazla miktarlarda keten tohumu, üzüm çekirdeği ekstresi benzeri maddeler tüketmek.
2) Yağ yakıcı olduğunu sanarak limon suyu, kekik suyu, sirkeli su, maydanoz suyu içmek.
3) Kalorisi azaltılmış besinleri (kepekli bisküvi, kek, çikolata) sıfır kalori olarak düşünerek hedeflenenden fazla kalori almak.
4) Omega 3 kaynağı zeytinyağının sağlık yararlarından faydalanmak amacı ile aşırı miktarda tüketmek.
5) Yoğurt ve süt gurubunu bilinçsizce diyetten çıkarmak.
6) Diyet sırasında aşırı spor yapıp hedeflenen kiloya ulaşıldığında fiziksel aktiviteyi bırakmak.
7) Kolesterol üzerindeki olumlu etkilerinden faydalanmak için çok fazla miktarda kabak çekirdeği, fındık ve ceviz tüketerek kalori alımını artırmak.
8) Tatlandırıcılı gazlı içecek ve sodayı aşırı miktarda tüketmek.
9) Her gün tartılmak.
10) Tek çeşit besine dayalı diyet listeleri uygulamak.
11) Kalorisinin daha az olduğu düşünülerek meyve tüketiminde aşırıya kaçmak.
12) Kilo verme konusunda takıntılı olmak, takılma kilolarında diyeti bırakmak.
Sofranızdaki ilaçlar
Ben hipertansiyon hastasıyım. Zayıflamak için diyet yapıyorum. Tansiyonum yüksek olduğu için bu diyette ayrıca nelere dikkat etmem gerekir?
- Tuz kullanımınızı azaltın. Günde 2-3 gr’ı geçmeyecek miktarda tuz tüketmeye gayret edin. - Yemeklerinize potasyumdan zengin, maydanoz, nane, kekik, dereotu, soğan, limon suyu gibi tat vericileri kullanın.
- Kansere karşı da koruyucu potansiyel etki mekanizmasına sahip olan sarmısak sofranızda mutlaka yer alsın.
- Bitkisel sıvı yağları tercih edin.
- Yeşillikleri unutmayın! Tere, roka, yeşil soğan, maydanoz... - Peynirinizi tuzsuz alın. - Günde 3-5 porsiyon sebze, meyve tüketin. - Alkol kullanmayın, mutlaka alkol kullanılacaksa 1 kadeh içki ile sınırlandırın.- Yüksek oranda doymuş yağ içeren; tereyağı, margarin, kuyrukyağı ve içyağı kullanmayın.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi