Pek çok nedene bağlı olabileceği gibi kendiliğinden de olabilir. Bunlarda akciğerin tepe kısmında tam gelişemeyen akciğer dokusunda, akciğer zarının hemen altında gelişen kabarcıkların hava basıncının artması sonucu patlamasıyla oluşan küçük yırtıklar, en fazla görülen sebebidir. Ayrıca toraks travmalarına bağlı olarak da ortaya çıkar. Aynı şekilde iyatrojenik dediğimiz, tıbbi bir işlemin komplikasyonu sonucu da ortaya çıkabilir.
Ancak ortada herhangi bir travma yok iken kendiliğinden de pnömotoraks gelişebilir. Buna “spontan pnömotoraks” denir. Altta yatan KOAH, astım, akciğer kanseri, akciğer dokusunda yıkım ile giden bazı akciğer enfeksiyonları, bağ doku hastalıkları gibi akciğer hastalıklarının olması spontan pnömotoraks gelişmesine yatkınlık sağlayabilir. Bu duruma sekonder spontan pnömotoraks diyoruz.
Ancak, zeminde bilinen herhangi bir akciğer hastalığı olmadan da spontan pnömotoraks gelişebilir. Buna da primer spontan pnömotoraks diyoruz. Primer spontan pnömotorakslı hastalar sıklıkla astenik vücut yapısına sahip yani zayıf, toraks ön arka çapı kısa olan genç erkek hastalardır.
Sigara içen, uzun boylu, zayıf, genç yetişkin erkeklerde daha sık olmak üzere ’de kişide görülür. Erkeklerde kadınlardan 6 kat daha sıktır. Ülkemizde yılda civarında pnömotoraks vakası olmakta, bunların ’e yakını yatırılarak tedavi edilmektedir. Hastaların % 40’a yakını yaş grubunda ve 3’te biri erkektir. Yılda civarında yaralanma ve kazalara bağlı pnömotoraks vakası bildirilmiştir.
Pnömotoraks gelişen hastalarda belirtiler hafif olabileceği gibi ciddi belirtiler de görülebilir. Hastalarda en sık ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı ve bazen de öksürük olabilir. Bazen aşırı miktarda hava akciğer zarları arasında toplanıp akciğer, kalp ve ana damarları karşı tarafa doğru iter. Bu durumda ana damarlar büzülür ve kalbe kan dönüşü azalır ve şok tablosu gelişebilir. Bu nedenle pnömotoraks erken tanınması gereken ve tanısı konamadığında ölüme dahi neden olabilen ciddi bir hastalıktır diyebiliriz.
Çekilen akciğer grafisinde akciğerin dışında, göğüs boşluğunda hava olduğu tespit edilince tanı konulur. Ani başlayan göğüs ağrısı ister genç, ister yaşlı, ister çocuk olsun acil girişim gerektiren bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu hastaların mutlaka en yakın hastanenin acil servisine başvurmalıdır.
Akciğer dışına kaçan havanın miktarına göre tedavi şekli değişir. Çok az miktarda hava kaçağı olan hastalar, gözlem altına alınır, yüksek oranda ( lt/dak) oksijen verilir. Şayet hava miktarı fazlaysa hekim tarafından havanın boşluktan dışarıya atılmasına yönelik girişimler yapılır, tüp drenajı uygulanır. Genellikle ilk atak için bu işlem yeterli olmakla birlikte hava kaçağı uzayan olgularda ameliyat gerekebilir.
Akciğerden hava kaçağına neden olan kısım, ameliyatla çıkartılır, yırtık olan kısım kapatılır. Yine tekrarlayan nüks olgular, iki taraflı pnömotoraks, tek akciğeri ameliyat ile alınmış dolayısıyla tek akciğeri olan hastalar, pnömotoraks gelişmesi durumunda acil sağlık hizmeti alamayacak mesela kırsal kesimde yaşayan hastalar, meslekleri gereği pnömotoraks yatkınlığı olan pilot, dalgıç gibi meslek gruplarında ilk atak olsa bile cerrahi için adaydırlar.
Cerrahide açık veya kapalı ameliyat uygulanabilir. Patlama potansiyeli bulunan hava kesecikleri köken aldıkları bir miktar akciğer parenkimi ile birlikte kama şeklinde çıkarılır. Nüks gelişmesinin önüne geçmek amacıyla uygulanan çeşitli cerrahi prosedürlerden biri uygulandıktan sonra ameliyata son verilir.
Askerlik görevi ülkemizde her erkek vatandaşın zorunlu olarak yapması gereken görevlerden birisidir. Eğitim gibi bazı durumlar askerlik görevinin ertelenmesine neden olsa da askerlik görevi er yada geç yapılmak zorundadır. Son yıllarda ortaya çıkan bedelli askerlik kapsamında dahi erkek vatandaşlar en az 21 gün askerlik görevlerini yapmak zorundadırlar. Askerliğe alınırken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belirlemiş olduğu kurallar geçerlidir. Bu kurallar kapsamında vatandaşlar askeriğe kabul edilirler ve bu kuralların dışına çıkılmaz. Askerlik görevlerini henüz yapmayan ve sağlık sorunları bulunan vatandaşlar bu kuralları detaylı bir şekilde incelemektedirler. Bu yazımızda sizlerle astım hastalığının askerlik görevine engel olup olmadığı hakkında bir takım bilgilendirmeler yapacağız.
İlk olarak astım hastalığı dünyada ve ülkemizde oldukça fazla görülen bir hastalıktır. Astım hastalığı çocuklarda daha çok görülmektedir ve bu oran yüzde 15’dir, yetişkin insanlarda ise bu oran yüzde 7’dir. Astım hastalığı kişilerin solunum yollarında bulunan kas ve dokuların dış etkenlere duyarlı bir şekilde daralması veya şişmesi sonucunda solunum yollarının tıkanıp kişinin nefes alıp vermesini zorlaştıran bir hastalıktır. Polen, toz, duman gibi maddeler astım hastası kişilerin astım krizi geçirmelerindde neden olabilmektedir. Astım hastalığı alerjik nedenlerden, genetik nedenlerden, geçmişte yaşanmış olan solunum yolu rahatsızlıklarından ve yoğun sigara dumanına maruz kalma nedeniyle oluşabilmektedir. Astım rahatsızlığı kendisini öksürük, hırıltı, sıkışıklık hissi, nefes alıp vermede zorluk ve nefes darlığı ile belli etmektedir. Astım hastalığı kontrol altına alınarak tedavi edilmektedir ve bu çok uzun bir süreç olmaktadır.
Askerlik görevi ve mesleği yoğun hareket içeren bir görev ve meslek grubu olduğu için astım hastalığı askerlik görevine engel oluşturmaktadır. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belirlemiş olduğu yönetmelikte her astım hastası vatandaş için askerlik görevi engel oluşturmamaktadır. Astım hastalığının seviyesine göre kişi askerlikten muaf olabilmektedir. Bu seviyeler yapılacak olan testlerin sonucunda ortaya çıkacaktır ve verilecek olan rapora göre kişi askerlik görevine uygun görülmeyecek veya askerlik görevine uygun görülecek ancak askerlik görevinde yer alan spor görevlerinden muaf tutulacaktır. Yapılacak olan sağlık testi sadece askeri hastanelerde yapılması gerekmektedir.
Astımın kesin bir tedavisi yok. Ancak yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçların düzenli kullanımıyla hastalığın kontrol altına alınabileceğini vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seha Akduman, bu konuda önemli tavsiyelerde bulundu.
Astım ülkemizde ortalama olarak her 10 erişkin ve çocuktan birinde görülüyor. Üstelik son yıllarda hem çocuklarda hem de yetişkinlerde giderek artıyor. Tanı almamış ve takipsiz hastalarda yıllar içerisinde akciğer fonksiyon kaybına yol açan hastalığın yaşam kalitesini de düşürdüğünü belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Seha Akduman, 2 Mayıs Dünya Astım Günü kapsamında şu açıklamaları yaptı:
Astım hava yollarında, aşırı duyarlılıkla karakterize kronik bir hastalıktır. Hava yollarındaki (bronşlar) aşırı duyarlılık, inflamasyon (yangı) yani vücuttaki iltihaplanmanın artması sonucunda hava yollarında daralmaya, artan balgam üretimine ve inatçı öksürüğe neden olur. Sigara içen ve tedavisiz kalan astım hastaları KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) özellikleri gösterir. Alerjenler; vücudumuz için zararsız olan ancak duyarlı kişilerde bağışıklık sisteminin reaksiyonuna neden olabilen maddelerdir.
Çocuklarda astımın yüzde 80'i, erişkinlerde yüzde 50' si alerji kaynaklıdır. En sık karşılaşılan alerjenler, polenler, ev tozu akarları, küf mantarı sporları, hamamböceği, hayvan tüyleri ve yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi gıdalardır. Genetik yatkınlık, obezite, alerjik bünyeye sahip olma, mesleki zararlı partiküllere maruziyet gibi birçok risk faktörü bulunmaktadır. Bununla birlikte, hava kirliliği ve sigara, stres ya da duygusal değişiklikler, özellikle kontrolsüz astımlarda egzersiz ve soğuk hava astım ataklarına neden olan etkenler arasında yer almaktadır.
Astım hastalarında şikayetler genellikle nöbetler halinde gelir. En önemli belirtileri koku, toz, duman ve alerjen maruziyetinden sonra başlayan nefes darlığı, öksürük, göğüste baskı hissi, nefes açlığıdır. Mevsimlere bağlı olarak da değişim gösterebilecek bu belirtiler genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıktığı görülmektedir. Öksürükler sabaha karşı, inatçı ataklar halinde, bazen hırıltı ile ortaya çıkar. Nefesin yetmediği hissi de hastalar arasında çok yaygındır.
Astım kronik bir hastalık olduğu için kesin tedavisi yoktur. Bununla birlikte uygun tedavi ile tam kontrolü sağlamak mümkündür. Temel prensip basamaklı tedavidir. İlaçlar, tedavi edici ve kısa etkili kurtarıcı ilaçlar olarak ayrılır. Tedavi edici ajanlar hekim kontrolünde karar verilmeli, kurtarıcı ilaçları hangi durumlarda kullanılması gerektiği hastaya anlatılmalıdır. Hasta eğitimi özellikle atak tedavisinin erken başlaması için büyük önem taşımaktadır. İhmal edilen ve uzun yıllar tam kontrol altında olmayan hastalarda yıllar içerisinde kalıcı hasarlar gelişeceği ve akciğer kapasitelerinin geri dönüşümsüz azalacağı unutulmamalıdır.
Ataklara sebep olan etkenleri bilin ve bunlardan uzak durun.
Astım heterojen bir hastalıktır ve bireysel farklılıklar çok fazladır. Dolayısıyla hastalığınızı tanıyın. Şikayetlerinizin ne zaman ve nasıl arttığını gözlemleyin ve bu doğrultuda önlem alın.
Astım son derece dinamik bir hastalıktır. Mevsimle, haftayla günle değişir. Hatta yapılan seyahatler bile etkiler. Dolayısıyla bu kadar aktif bir hastalıkta ilaç kullanımının da dinamik olması gerekir. Düzenli muayenelerle ilaç dozları gözden geçirilmeli, düzenlenmelidir. Özetle hastanın doktoruyla düzenli bir şekilde irtibat halinde olması astımın kontrolünde çok önemlidir. Bu nedenle kontrollerinizi aksatmayın
İlaçlarınızı düzenli kullanın ve doktorunuz önermedikçe yarıda kesmeyin.
Solunan havanın kalitesi çok önemlidir. Zararlı gazlardan, deterjanlardan, çamaşır suyundan, tozlardan, hava kirliliğinden, aktif ya da pasif içici olarak tütün ve tütün ürünlerinden ve dumanından uzak durun.
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının hayatı tehdit eden şiddetli atak ve zatürreye kadar gidebilen bir tabloya neden olabileceğini unutmayın. Bu enfeksiyonları ağır geçirebileceğiniz için zatürre ve grip aşılarınızı mutlaka yaptırın.
Obezite astım için çok büyük bir risk faktörüdür. Obezitede salgılanan hormonlar astımı tetikler. Bu nedenle kilo kontrolünü sağlamaya çalışın.
Astım hastalarında reflünün varlığı atakları tetikleyebilir. Bu nedenle reflünüz varsa mutlaka tedavi olun.
Astım tam kontrol edilmesine rağmen öksürük devam ediyorsa ciddiye alınmalıdır. Çünkü hastaların yüzde 70'inde astıma alerjik rinit de eşlik edebilir. Kontrol altına alınmamış alerjik rinit astımın tetiklenmesine neden olabileceği için inatçı öksürüğünüz varsa mutlaka kulak burun boğaz muayenesi yaptırın.
Özellikle ilaçla tetiklenen astım gruplarında kontrollü ilaç kullanımı gerekir. Atakları tetikleyebilecek ağrı kesicileri ve grip ilaçlarını hekim kontrolünde kullanın.
Basın Yansımaları: sozcu
Yayın Tarihi : 03/05/
|
|
|
|
|
|
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nuvaring -- 30 Kasım ; > |
|
|
|
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Engineered Rock -- 2 Aralık ; > |
|
|
|
|
|
|