Ekleyen: DersTurkce.COM Okunma Sayısı: 19903
Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır
Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip ,
Ah evlat! Atı alan üsküdarı geçti
O köroğluydu ,atın gerçek sahibi....
Kel başa şimşir tarak
Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir. Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v.b. yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir.
Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş.
Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş.
Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış:
"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı..." Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş.
Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır.
LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ, ORTAYA ÇIKIŞI
***************************************
Çıkar ağzındaki baklayı
“Zamanında çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ondan akıl danışmış.
‘Her kızdığım konu karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum’ demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları ‘küfürbazlık’tan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koydu.
‘Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy’ demiş. ‘Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini anımsayıp o anda söyleyeceğin küfürden vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkakrırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin.’
“Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş:
‘Bilge efendi, biraz durur musun?’ demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünmüş ve aynı isteğini yinelemiş:
‘Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz...’
“Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki ‘eski’ küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış.
Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş
‘Gidebilirsiniz artık!..’ demiş.
Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş:
‘İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?’
“Penceredeki kız, bu soruyu pek umursamamış:
‘Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim’ demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış:
‘Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene değin sizin pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.’
“Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki ‘eski’ küfürbaza dönmüş ve şöyle demiş:
‘Hak ettiler bu ana kız’ demiş. ‘Çıkar ağzından baklayı!..’"
YORUM OKU
>>>YORUM YAZ<<<
– Sakar kadın vazoyu kırmış, sen görmedinmi oğlum
– Hayır Anne ben dışarıda top oynuyordum. Serkan söylediği yalanı devam ettirdi. Israrla inkâr etti.
Temizlikçi kadın ertesi hafta geldi. Serkanla yüzleşti. Kırmadığını ispat etti. Ona da döndü. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, dedi. Serkan kıpkırmızı oldu. Annesine ne diyeceğini şaşırdı. Kadın gittikten sonra, mutfağa annesinin yanına giderek özür diledi.
Babası -ayıp kızım piknikte çöpleri yere atma, çevreyi temiz tut dedi. Bilge mahcup oldu. Babası yanına geldi. Yeni çöpleri yerden toplarken çevre temizliğinide yapmak istedi.
Bilge -Baba boşver dedi.
Babası -Şimdi çevreyi temizleyeceğiz ve çöpleri toplayıp, müsait bir yerde yakacağız. Çöpleri topladık ve iyice yorulduk.
Babası -“Hamama giren terler.” kızım dedi. Çöpleri parkın kenarında yaktılar. Hatta alevlerin üzerinden atlayarak çevre temizliğini oyun haline getirdiler.
Annesi kereme kızmadı. Onun yaralı bir kuşu tedavi etmesi çok hoşuna gitmişti.
-Aferin oğlum “Ne ekersen onu biçersin”, iyiliğin bir gün karşılığını görürsün dedi.
Aylar sonra o tedavi ettiği kuş, balkona kondu. Kerem o gün çok kederli ve sıkıntılı idi. Kuş onun bu durumunu anlamıştı. Neşeli neşeli ‘ötmeye başladı. Kerem şaşırdı. Bir an herşeyi unutup, kuşu dinlemeye başladı. Bu durum çok hoşuna gitti, çok mutlu oldu.
Yolda yürüyordu yaşlı dede, küfesini duvarın üzerine koymuş, dinleniyordu. Sedat, Ayvacı dedeye yaklaştı. Nçin arabada değilde, sırtında küfeyle satış yaptığını sordu. Yorulmazmısın, bu işin yaşlı adamların işi olmadığını söyledi.
Ayvacı dede “Boş laf karın doyurmaz* dedi. Küfenin kayışlarını kollarına taktı. Akıl vereceğine bir el atta küfeyi sırtıma kaldır dedi.
Anlamı : Aniden öfkelenen kişiler duygularının tesirindeki kişilerdir. Doğru düşünmezler karar veremezler. Kırıcı olurlar.
Davranışlarının sonu da belli olmaz. Bütün bu olumsuz davranışların zararlı sonuçlarını kişi kendisi görür. Ahmet’in bisikletinin pedal zinciri çıkmıştı. Saatlerce uğraştı yerine takamadı.
Babası onu izliyordu. Babasına zinciri takması için bir şey söylemedi. Ben kendim takarım diyordu kendi kendine, inatçılığı tutmuştu, zaman içinde sinirleri gerildi yerde duran çekici aldı rastgele pedala vurmaya başladı. Zincirde pedalda hasar gördü. Babası yanına yaklaştı.
“Öfkeyle kalkan zararla oturur., beğendinmi oğlum yaptığın işi dedi. Ahmet bu defa şaşkın ve üzgündü. Üzgünüm baba senden yardım istemediğim için oldu.
Peki ahmet bu sana ders olsun, babası arabanın bagajını açtı bisikleti bagaja koydular, birlikte tamirciye gittiler.
Fırsatı kaçırdıktan sonra yapacak hiçbir şey kalmaz. Her şeyi zamanında yapmak lazımdır. Demet sene içinde derslerine fazla çalışmamıştı. Oyunlarla, sinemayla vaktini geçirmiş bol bol arkadaşları ile eğlenmişti.
Sene sonu geldi. Ailesi demet’in notlarını öğrenince çok azar işitti. Kurtarma yazılılarına girdi. Birkaç dersini kurtardı. Matematik yazılısı iyi geçmemişti. Öğretmeni “Ah demet yazılın berbat bütün arkadaşlarım iyi not aldı. Sen geç çalışmaya başladın. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedi. Demet çok üzülmüştü gözleri doldu kendini sınıftan dışarıya nasıl attığını bilemedi.
İnsan iyi bir hayat yaşaması için yiyeceklerine dikkat etmelidir. Aksi halde sağlığı tehlikeye girer.
Doktor eve gelmisti. Semih ateşler içinde uatıuordu. Babası ve annesi çok endişeliydi. Doktor zatüre başlangıcı diyordu. Semih yirmi gündür evde yatıyordu. Hayli zayıflamıştı. Annesinin yaptığı yemeklerin hiç birini yiyemiyordu. Babası “Can boğazdan gelir”, oğlum hadi biraz yemek yemeye çalış dedi. Semih zorla da olsa biraz yemek yedi. Bu son günlerde yüzüne kan geldi. Yavaş yavaş kendini toparladı.
Herkes nereden yararlanacağını ve işin kimde biteceğini bilerek ona yanaşır. ahallede herkese yardımcı olan bir adam yaşıyordu. Yunus amca hali vakti yerinde olan bir adamdı. Zorda kalanlara maddi manevi devamlı yardım yapıyordu.
Bir gün bahçede otururken, başka bir mahalleden bir yaşlı kadın uğradı. Onu ağırlayıp çay ikram ettiler. Yunus amcanın eşi çok güzel yüzlü, iyilik yapmayı seven bir insandı, gelen yaşlı kadın, kömür alacakmış. Bir miktar eksiği varmış. Kadına bir miktar para verip uğurlamışlar. Kadın gidince yunus amcanı eşi gülerek “Arı bal alacak çiçeği bilir” diyerek Yunus amcaya takılmış, Yunus amca ve eşi basmışlar kahkahayı.
İstek ve ihtiyaçları karşılanmayan kişiler görevlerini yapamazlar.
O gün Kemal beylerin bahçeli ev inşaatında sekiz kişi çalışıyordu. Beton dökmeye başlanmıştı. Tenekeyle harç taşıyan amelenin yorgunluktan yürüyüşleri değişmişti kalfa onları yüreklendiriyor. Haydi az kaldı. Akşam beton biter size paydos vereceğim diyordu, öğle yemeği gecikmişti. Amelelerin uzun boylu iri yarı olanı tenekeyi omzundan indirdi.
Hey kalfa “Aç ayı oynamaz” çok acıktık ayaklarımız tutmuyor. Kalfa anlamıştı. Hemen yemeklerin hazırlanmasını söyledi. Yarım saat içinde yemeklerini yiyip tekrar işe başladılar.
Kapkaççılık son yıllarda hayli artmıştı. Artık bu bir sistemle gidiyordu. Ekip oluşturan kapkaççılar bazen tamirci bazen anketör olup girdikleri evlerde ne bulursa götürüyorlardı. Haşere ilacı yapacağız diye en alt kata giren kapkaççılar bir kadınla, iki kızını dışarıya çıkarmışlar. İlaçtan zehirlenmeyin diye dolaplardan para altın cep telefonu ne bulursa almışlar.
Fatma hanım, ilaçlamaya gelen adamlar gidince içeriye girmişler. Kızına bak bakalım kızım Jale, ben bu adamlardan şüphelendim bir şey almışlar mı? Aaa anne telefonum yok. Küçük kızın cüzdanı gitmiş, kendi kendine mırıldandı:
“Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir” dedi ve kızlarına “Üzülmeyin” dedi.
İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır
Şöför Hakkı makam şoförlüğü yapıyordu. Patronu alıyor, fabrikaya getirip götürüyordu. Bazen evin ahçılar ve personeli ile alışverişe gidiyordu. Arada Hakkı Bey’e de eve götürmesi için pirinç, şeker, deterjan veriyorlardı. Karısı Hakkı Efendiye, olsun versinler “Bal tutan parmağını yalar”, yeter ki patronun bilgisi olsun, dedi. Hakkı Efendi bu duruma zaman içinde alıştı.