atasözü ve hikayeleri kısa / Atasözleri İle İlgili Hikayeler, Atasözlerinin Kısa Hikayeleri ve Anlamları

Atasözü Ve Hikayeleri Kısa

atasözü ve hikayeleri kısa

Ekleyen: DersTurkce.COM Okunma Sayısı: 19903

ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ, ORTAYA ÇIKIŞI



Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu'nun dillerde yağız mı yağız atı çalınırbütün civarı arar tarar yokbir kimse birde İstanbul'daki pazarları dolaş derİstanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar



Pazar sahibine şu ata bir bineyim hele derpazarcıda buyur der



Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır




Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip ,




Ah evlat! Atı alan üsküdarı geçti




O köroğluydu ,atın gerçek sahibi....

Kel başa şimşir tarak 

Şimşir sözcüğü, kılıç anlamına gelir. Deyimde kullanılan şimşir sözünün aslı çok sert ve dayanıklı olduğundan, tarak, cetvel v.b. yapımında kullanılan 'şimşir' ağacından gelmektedir. 

Eskiden zengin bir aile, kızlarını gelin ediyorlarmış. Oğlan evine, adet olduğu üzere, bohça bohça hediyeler gitmiş. Kayınvalide, iki görümce ve eltilere, yaş ve aile içindeki durumlarına göre; altın, gümüş kaplamalı, fil dişi ve şimşir taraklar, diğer armağanlarla birlikte verilmiş. 
Küçük elti ağır ve ateşli bir hastalık geçirdiğinden saçları dökülmüş. Aile içindekilerden başka kimsenin, kadıncağızın kelliğinden haberi yokmuş. 

Kendisine verile verile şimşir tarak verilmesi, küçük eltinin çok canını sıkmış. Kelliğini unutup, armağanları getiren kadına sızlanmış: 
"Herkese altın, gümüş tarak, bana da şimşir öyle mi? Yemi gelin, daha bu eve adımını atmadan benimle uğraşmaya başladı..." Oğlan anası gelininin bu hareketinden utanmış ve üzüntü duymuş. O kızgınlıkla çıkışmış: "Senin ki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile" deyivermiş. 

Bu atasözü, yoksul, ya da durumu kötü bir kişinin, vaziyetine uymayan, pahalı, gereksiz şeyler almaya kalkması gibi durumlarda kullanılır.

 

LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ, ORTAYA ÇIKIŞI






Lafla peynir gemisi yürümez: sadece konuşmak, dayanağı olmadan gerçekleştirilemeyecek sözler vermek anlamında kullanılan bir deyimdir hikeyesi ise şöyledir;




Rivayete göre bir zamanlar İsatnbul'da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı var imiş Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya'dan getirttiği peynirleri İstanbul'da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir'e gönderirmiş İzmir'de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, "Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazlafazla veririm," diye vaatlerde bulunurmuş Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir'e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş:




-Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim Geminin kalkması için masarifim var Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu'nu bile dönmem




Aksi Yusuf her zamanki gibi,




-Hele peynirler salimen varsın demeye başlar başlamaz gemici




-Efendi, lafla peynir gemisi yürümez Buna kömür lazım, yağ lazım




Aksi Yusuf parayı ödemiş O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş




-Lafla peynir gemisi yürümez vee deyim günümüze kadar ulaşmış



***************************************

Çıkar ağzındaki baklayı 

“Zamanında çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Sonunda kendine yakıştırılan küfürbazlık ününe dayanamaz duruma gelmiş. Soluğu bir bilgenin yanında almış, ondan akıl danışmış. 

‘Her kızdığım konu karşısında küfretmek huyumdan kurtulmak istiyorum’ demiş. Adamın içtenliğini görünce bilge ona yardımcı olmaya karar vermiş. Bakkaldan bir avuç bakla tanesi getirtmiş ve bunları ‘küfürbazlık’tan kurtulmak isteyen adamın avucunun içine koydu. 

‘Şimdi bu bakla tanelerini al, birini dilinin altına, ötekilerini cebine koy’ demiş. ‘Konuşmak istediğin zaman bakla diline takılacak, sen de küfürden kurtulma isteğini anımsayıp o anda söyleyeceğin küfürden vazgeçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir bakla çıkakrırsın, dilinin altına onu yerleştirirsin.’ 

“Adamcağız bilgenin dediğini yapmış. Bu ara da bilgenin yanından da ayrılmamaya çalışıyormuş. Yağmurlu bir günde birlikte bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız başını uzatmış, seslenmiş: 

‘Bilge efendi, biraz durur musun?’ demiş ve pencereyi kapatmış. Bilge söyleneni yapmış ama sicim gibi yağan yağmur altında iliklerine değin ıslanmış. Sığınacak bir saçak altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini sormak geçmiş içinden fakat tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede görünmüş ve aynı isteğini yinelemiş: 

‘Bilge efendi, lütfen birkaç dakika daha bekler misiniz...’ 

“Bilge içinden öfkelenmiş ama kızın isteğini de yerine getirmiş. Fakat yanındaki ‘eski’ küfürbaz adam, kendini zor tutuyormuş. Bu arada yağmurun şiddeti gittikçe artıyor, bilge de, adam da, vıcık vıcık ıslanıyorlarmış. 

Bir süre sonra pencere açılmış ve kız yine seslenmiş 

‘Gidebilirsiniz artık!..’ demiş. 

Bilge bu durumu çok merak etmiş ve sormuş: 

‘İyi de evladım bir şey yoksa bu yağmurun altında bizi niçin beklettin?’ 

“Penceredeki kız, bu soruyu pek umursamamış: 

‘Efendim, sizi elbette bir nedeni olmadan bekletmiş değilim’ demiş ve bekletme nedenini şöyle açıklamış: 

‘Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi sokaktan geçerken görünce hemen yumurtaları kuluçkaya koydu ve yumurtaları tavuğun altına yerleştirene değin sizin pencerenin önünden ayrılmamanızı istedi.’ 

“Saygısızlığın böylesi karşısında bilgenin de tepesinin tası atmış. Yanındaki ‘eski’ küfürbaza dönmüş ve şöyle demiş: 

‘Hak ettiler bu ana kız’ demiş. ‘Çıkar ağzından baklayı!..’"


< π℅#
->Yazan: ayberk eser.

12. **Yorum**
->Yorumu: Teşekkürler ya çok işime yaradı bu arada yeni deyimler de öğrendim teşekkür ederim.
->Yazan: xxx.

11. **Yorum**
->Yorumu: evet benim de türkçe proje ödevim vardı çok yardımcı oldu çok saolun
->Yazan: yılmazhan.
->Yazan : nisanur
->Yorumu: gerçektende çok işime yaradı çok sağolun sayenizde türkçe ödewimden 84 aldım deyim yazmışım atasözü değil:)))).
->Yazan : Sude
->Yorumu: Türkçe performansım için arıyordum çok güzel yaptım teşekkür ederim.
->Yazan : (Doruk) 0klahoma™
->Yorumu: süper yhaa cok isime yaradı sömestre ödevimi bitirdim :D.

->Yazan : DaRkBlUe (batuhan)
->Yorumu: çok isime yaradi tenk you wery much.
->Yazan : günes
->Yorumu:  çok güzel çok isime yaradi Allah ne muradiniz varsa versin.
->Yazan : ata besin
->Yorumu: saglun turkce performan odevviminde cok yardimci oldu.
->Yazan : BEYZA
->Yorumu: Türkçe performans ödevim için ariyordum sagolun çok isime yaradi :).
>Yazan: sema
>Yorum: süper bir site türkçe proje ödevim bitti.Sayenizde 100 aldim sagolun..
>Yazan: berk
>Yorum: çoook sag olun ellerinize salik ok isime yaradi yalniz bir kaç tane daha böle atasözü ve hikayesini eklerseniz çok memnun olurum... saygilarimla...
>Yazan: nursima
>Yorum: çok qüzell isime yaradii saqolunn

YORUM OKU

>>>YORUM YAZ<<<
 

Atasözlerinin hikayelerin içinde kullanımları ve anlamları. Atasözleri ile ilgili kısa hikaye örnekleri, metin içinde kullanımları.

Atasözleri İle İlgili Hikayeler

Atasözleri İle İlgili Hikayeler
YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANAR
Söylenen bir yalan fazla uzun sürmez kısa zamanda ortaya çıkar.

– Sakar kadın vazoyu kırmış, sen görmedinmi oğlum

– Hayır Anne ben dışarıda top oynuyordum. Serkan söylediği yalanı devam ettirdi. Israrla inkâr etti.

Temizlikçi kadın ertesi hafta geldi. Serkanla yüzleşti. Kırmadığını ispat etti. Ona da döndü. “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”, dedi. Serkan kıpkırmızı oldu. Annesine ne diyeceğini şaşırdı. Kadın gittikten sonra, mutfağa annesinin yanına giderek özür diledi.


HAMAMA GİREN TERLER
Bir işe başlayan kimse o işin gerektirdiği her türlü zorluklara katlanmak zorundadır.

Babası -ayıp kızım piknikte çöpleri yere atma, çevreyi temiz tut dedi. Bilge mahcup oldu. Babası yanına geldi. Yeni çöpleri yerden toplarken çevre temizliğinide yapmak istedi.

Bilge -Baba boşver dedi.

Babası -Şimdi çevreyi temizleyeceğiz ve çöpleri toplayıp, müsait bir yerde yakacağız. Çöpleri topladık ve iyice yorulduk.

Babası -“Hamama giren terler.” kızım dedi. Çöpleri parkın kenarında yaktılar. Hatta alevlerin üzerinden atlayarak çevre temizliğini oyun haline getirdiler.


NE EKERSEN ONU BİÇERSİN
Kişiler hayatlarında, çevrelerinde hangi tutum içinde iseler, öyle cevap alırlar. İyilik yapan iyilik bulur, kötülük yapan kötülük bulur.

Annesi kereme kızmadı. Onun yaralı bir kuşu tedavi etmesi çok hoşuna gitmişti.

-Aferin oğlum “Ne ekersen onu biçersin”, iyiliğin bir gün karşılığını görürsün dedi.

Aylar sonra o tedavi ettiği kuş, balkona kondu. Kerem o gün çok kederli ve sıkıntılı idi. Kuş onun bu durumunu anlamıştı. Neşeli neşeli ‘ötmeye başladı. Kerem şaşırdı. Bir an herşeyi unutup, kuşu dinlemeye başladı. Bu durum çok hoşuna gitti, çok mutlu oldu.


BOŞ LAF KARIN DOYURMAZ
Gereksiz konuşmalarla bir yere varamayız, bir kazanç sağlayamayız.

Yolda yürüyordu yaşlı dede, küfesini duvarın üzerine koymuş, dinleniyordu. Sedat, Ayvacı dedeye yaklaştı. Nçin arabada değilde, sırtında küfeyle satış yaptığını sordu. Yorulmazmısın, bu işin yaşlı adamların işi olmadığını söyledi.

Ayvacı dede “Boş laf karın doyurmaz* dedi. Küfenin kayışlarını kollarına taktı. Akıl vereceğine bir el atta küfeyi sırtıma kaldır dedi.


ÖFKEYLE KALKAN ZARARLA OTURUR

Anlamı : Aniden öfkelenen kişiler duygularının tesirindeki kişilerdir. Doğru düşünmezler karar veremezler. Kırıcı olurlar.

Davranışlarının sonu da belli olmaz. Bütün bu olumsuz davranışların zararlı sonuçlarını kişi kendisi görür. Ahmet’in bisikletinin pedal zinciri çıkmıştı. Saatlerce uğraştı yerine takamadı.

Babası onu izliyordu. Babasına zinciri takması için bir şey söylemedi. Ben kendim takarım diyordu kendi kendine, inatçılığı tutmuştu, zaman içinde sinirleri gerildi yerde duran çekici aldı rastgele pedala vurmaya başladı. Zincirde pedalda hasar gördü. Babası yanına yaklaştı.

“Öfkeyle kalkan zararla oturur., beğendinmi oğlum yaptığın işi dedi. Ahmet bu defa şaşkın ve üzgündü. Üzgünüm baba senden yardım istemediğim için oldu.

Peki ahmet bu sana ders olsun, babası arabanın bagajını açtı bisikleti bagaja koydular, birlikte tamirciye gittiler.


ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ

Fırsatı kaçırdıktan sonra yapacak hiçbir şey kalmaz. Her şeyi zamanında yapmak lazımdır. Demet sene içinde derslerine fazla çalışmamıştı. Oyunlarla, sinemayla vaktini geçirmiş bol bol arkadaşları ile eğlenmişti.

Sene sonu geldi. Ailesi demet’in notlarını öğrenince çok azar işitti. Kurtarma yazılılarına girdi. Birkaç dersini kurtardı. Matematik yazılısı iyi geçmemişti. Öğretmeni “Ah demet yazılın berbat bütün arkadaşlarım iyi not aldı. Sen geç çalışmaya başladın. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dedi. Demet çok üzülmüştü gözleri doldu kendini sınıftan dışarıya nasıl attığını bilemedi.


CAN BOĞAZDAN GELİR.

İnsan iyi bir hayat yaşaması için yiyeceklerine dikkat etmelidir. Aksi halde sağlığı tehlikeye girer.

Doktor eve gelmisti. Semih ateşler içinde uatıuordu. Babası ve annesi çok endişeliydi. Doktor zatüre başlangıcı diyordu. Semih yirmi gündür evde yatıyordu. Hayli zayıflamıştı. Annesinin yaptığı yemeklerin hiç birini yiyemiyordu. Babası “Can boğazdan gelir”, oğlum hadi biraz yemek yemeye çalış dedi. Semih zorla da olsa biraz yemek yedi. Bu son günlerde yüzüne kan geldi. Yavaş yavaş kendini toparladı.


ARI BAL ALACAK ÇİÇEĞİ BİLİR.

Herkes nereden yararlanacağını ve işin kimde biteceğini bilerek ona yanaşır. ahallede herkese yardımcı olan bir adam yaşıyordu. Yunus amca hali vakti yerinde olan bir adamdı. Zorda kalanlara maddi manevi devamlı yardım yapıyordu.

Bir gün bahçede otururken, başka bir mahalleden bir yaşlı kadın uğradı. Onu ağırlayıp çay ikram ettiler. Yunus amcanın eşi çok güzel yüzlü, iyilik yapmayı seven bir insandı, gelen yaşlı kadın, kömür alacakmış. Bir miktar eksiği varmış. Kadına bir miktar para verip uğurlamışlar. Kadın gidince yunus amcanı eşi gülerek “Arı bal alacak çiçeği bilir” diyerek Yunus amcaya takılmış, Yunus amca ve eşi basmışlar kahkahayı.


AÇ AYI OYNAMAZ

İstek ve ihtiyaçları karşılanmayan kişiler görevlerini yapamazlar.

O gün Kemal beylerin bahçeli ev inşaatında sekiz kişi çalışıyordu. Beton dökmeye başlanmıştı. Tenekeyle harç taşıyan amelenin yorgunluktan yürüyüşleri değişmişti kalfa onları yüreklendiriyor. Haydi az kaldı. Akşam beton biter size paydos vereceğim diyordu, öğle yemeği gecikmişti. Amelelerin uzun boylu iri yarı olanı tenekeyi omzundan indirdi.

Hey kalfa “Aç ayı oynamaz” çok acıktık ayaklarımız tutmuyor. Kalfa anlamıştı. Hemen yemeklerin hazırlanmasını söyledi. Yarım saat içinde yemeklerini yiyip tekrar işe başladılar.


BALIK AĞA GİRDİKTEN SONRA AKLI BAŞINA GELİR
İnsan bir felakete uğradıktan sonra daha düşünceli hareket eder.

Kapkaççılık son yıllarda hayli artmıştı. Artık bu bir sistemle gidiyordu. Ekip oluşturan kapkaççılar bazen tamirci bazen anketör olup girdikleri evlerde ne bulursa götürüyorlardı. Haşere ilacı yapacağız diye en alt kata giren kapkaççılar bir kadınla, iki kızını dışarıya çıkarmışlar. İlaçtan zehirlenmeyin diye dolaplardan para altın cep telefonu ne bulursa almışlar.

Fatma hanım, ilaçlamaya gelen adamlar gidince içeriye girmişler. Kızına bak bakalım kızım Jale, ben bu adamlardan şüphelendim bir şey almışlar mı? Aaa anne telefonum yok. Küçük kızın cüzdanı gitmiş, kendi kendine mırıldandı:

“Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir” dedi ve kızlarına “Üzülmeyin” dedi.


BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR

İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır

Şöför Hakkı makam şoförlüğü yapıyordu. Patronu alıyor, fabrikaya getirip götürüyordu. Bazen evin ahçılar ve personeli ile alışverişe gidiyordu. Arada Hakkı Bey’e de eve götürmesi için pirinç, şeker, deterjan veriyorlardı. Karısı Hakkı Efendiye, olsun versinler “Bal tutan parmağını yalar”, yeter ki patronun bilgisi olsun, dedi. Hakkı Efendi bu duruma zaman içinde alıştı.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır