atatürkün hayatı uzun ingilizce / Mustafa Kemal Atatürk - Vikipedi

Atatürkün Hayatı Uzun Ingilizce

atatürkün hayatı uzun ingilizce

kaynağı değiştir]

Cumhuriyetçilik[değiştir kaynağı değiştir]

Ana madde: Sosyal piyasa ekonomisi

Atatürk’ün devletçilik ilkesi; Türk toplumunu çağdaş ve modern bir düzene ulaştırabilmek için gerekli olan ekonominin güçlendirilmesi ve millî bir burjuva sınıfının oluşturulmasıdır. Devletçilik ilkesi Atatürk'ün adlandırdığı üzere ılımlı devletçiliktir.[28] Ilımlı devletçiliğe göre Kemalist ekonomi serbest piyasa ve birey esaslı olmasına rağmen, serbest piyasanın giremeyeceği veya girmek istemediği yerlere devlet el atabilmektedir fakat devlet hiçbir zaman bireyin önüne geçmemelidir[29], bu sebeple Kemalist Devletçilik sosyal liberal ekonomiye benzer yapıdadır. Atatürk'ün dediği üzere bu ılımlı devletçilik asla sosyalist devletçilik ile karıştırılmamalıdır çünkü devletçilik ilkesi, Atatürk'ün dediği üzere "sosyalizm ilkesine dayanan kolektivizm ve komünizm"den farklıdır.[28] Atatürk, kendi ekonomi anlayışını şu sözlerle açıklamıştır:

"Devlet bireyin yerini alamaz, fakat, bireyin gelişme ve kalkınması için genel koşulları göz önünde bulundurmalıdır. Devlet eliyle yapılacak işler, bireyin büyük kar getirmediğinden dolayı yapmayacağı işler veya milli çıkarlar için gerekli olan ekonomik işleri kapsar. Özgürlüklerin ve yurt bağımsızlığının sağlanması ve korunması ile iç işlerinin düzenlenmesi nasıl devletin görevi ise, devlet vatandaşların öğretimi, eğitimi, sağlığıyla ilgilenmek zorundadır. Devlet, memleketin asayiş ve savunması için yollarla, demir yolları ile, telgrafla, telefonla, memleketin hayvanlarıyla, her türlü taşıtlarıyla, milletin genel servetiyle yakından ilgilidir. Memleket yönetiminde ve savunmasında, bu saydıklarımız, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. (...) Özel çıkarlar çoğunlukla, genel çıkarlarla tezat halinde bulunur. Bir de, özel çıkarlar, en nihayet rekabete dayanır. Oysa, yalnız bununla ekonomik düzen kurulamaz. Bu kanıda olanlar kendilerini, bir serap karşısında, aldatılmaya terk edenlerdir. (...) Bir de, ferdin kişisel çalışmaları, ekonomik kalkınmanın esas kaynağı olarak kalmalıdır. Ferdin gelişimine mani olmamak bilhassa iktisadi sahadaki özgürlük ve teşebbüsler önünde devletin kendi faaliyeti ile bir engel yaratmaması demokrasi prensibinin önemli esasıdır."[30]

Devletin sosyal adaleti sosyal yardımlarla yerine getirmesini savunan Atatürk, sosyal devlet modelini benimsediğinden şöyle bahsetmektedir:

"Demokrasi, vatandaşa hayatını gerçekleştirmek ve her türlü bireysel ve sosyal görevlerinin yerine getirilmesi hürriyetini ve imkânını bırakır. Ancak, diğer taraftan, hastalar, zayıflar, sakatlar gibi hürriyetlerinden tamamen yararlanamayan bazı vatandaşlara da bir hayat sağlamak zorundadır. Bu gibi görevleri, sosyal yardım kurumu görür. (...) Devlet tarafından hastaneler açılması ve bunlara, yerel yönetimin kararıyla bazılarının parasız olarak kabulü sosyal yardım kurumunun gördüğü hizmetlerdendir. Bundan başka, memur ve hizmetlilerin işçi ve köylülerin emekli sandıkları ve kaza ve ölüm halleri için sigorta kasaları gibi sosyal bakımdan kurumlan da vardır. Birçok devletlerde, yaşlılık, işsizlik ve ölüm gibi durumlara karşı, herkes için “sosyal sigorta” uygulanmaktadır."[31]

Üstelik Atatürk, 1 Kasım 1937'deki meclis açılış konuşmasında şunu da eklemiştir:

"Kesin zorunluluk olmadıkça piyasalara karışılmaz; bununla birlikte hiçbir piyasa da başı boş değildir."[32]

İçeriği ve gelişmesi[değiştir

İngilizce Atatürk’ün Hayatı

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğdu. Türk milleti için bir Cumhurbaşkanının ötesinde, ileri görüşlü bir lider, düşünür ve politikacıydı. Hayatını Türk milletinin gelişimine adadı, düşünceleri ve belirlediği değerlerin izinde yaptıklarıyla diğer milletleri de kendine hayran bırakarak gelecek nesillere öncülük etti. Kalabalık bir ailesi yoktu: annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi ve kız kardeşi Makbule. 

Atatürk’s Life

İngilizceyi Konuşarak Öğren

Mustafa Kemal Atatürk, the founder and the first president of the Republic of Turkey, was born in Salonika in 1881. He was not only a president for the Turks but also a farsighted leader, thinker, politician. He dedicated his life to the development of Turkish nation, the things he has done to follow the value he set by, impressed the other nations and lead the next generations. His family was not large: his mother Zübeyde Hanım, his father Ali Rıza Efendi and his sister Makbule.

Eğitim Hayatı

Mustafa Kemal’in eğitim hayatı, annesinin isteği üzerine, ağırlıklı olarak dini eğitim veren Mahalle Mektebi ile başlar, bir süre eğitimine burada devam ettikten sonra babasının isteği üzerine Avrupa tarzı eğitim veren Şemsi Efendi Okulu’na geçiş yapar. Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından Mustafa’nın eğitim hayatı yarıda kalır ve annesi ve kız kardeşi ile birlikte dayısının yanına taşınır. Bir süre dayısının yanında yaşadıktan sonra Selanik’e döner ve Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nde eğitimine başlar. Yaşadığı sorunlar nedeniyle buradan da ayrılmak durumunda kalan Mustafa, asker olmak üzere askeri okul sınavlarına girer ve Selanik Askeri Rüştiyesi’ni kazanır. O zamana kadar adı Mustafa’yken, matematik öğretmeninin de adı Mustafa olmasının üzerine öğretmeni, adına bir de Kemal adını ekler. Böylece artık Ali Rıza’nın oğlu Mustafa değil, Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal bundan sonra yolunu, askeri okullar üzerinden çizer.

1895 yılında Selanik Askeri Rüştiyesi’nden mezun olarak Manastır Askeri İdadisi’ne başlar ve 1899 yılında buradakini eğitimini tamamlayarak Harbiye Mektebi’ne başlar. 1902 yılında Harbiye Mektebi’nden mezun olur ve Harp Akademisi’ne başlar. 1905 yılında Harp Akademisi’nden Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun olduğunda okul hayatı sonlanır.

Education

Mustafa Kemal first enrolls in a religious school Mahalle Mektebi Hafız Mehmet Efendi neighborhood school at his mother’s request, after a while he continues his education in this school, he transferred to Şemsi Efendi School which is a modernistic school at his father’s request. Following the loss of his father, he had to drop out of the school to move in his uncle’s house with his family. After living with his uncle for a while, he returns to Salonika and enrolls in Salonika Junior High School for Civil Servants. Because of the problems he had, he has to drop out and applies for military schools and gets accepted into Military Junior High School. Before then his name was just Mustafa after he meets a mathematics teacher named Mustafa, his teacher adds him a nickname, Kemal. Since then, his name was no longer Mustafa who is the son of Ali Rıza, but  Mustafa Kemal. Later on, Mustafa Kemal’s education continues in line with military schools.

He graduated the Military Preparatory School in Salonika in 1895, then enrolls in the Military High School at Manastır, after he graduated in 1899 he enrolls in the Military Academy in Istanbul. In 1902, Mustafa Kemal graduated from the Military Academy and enrolls in the General Staff College. In 1905, he completed his education life with the rank of Staff Captain. 

Askeri Hayatı

Hayatını Türk milletinin gelişimine adayan Mustafa Kemal’in düşüncesine göre, bir millet, kendini başka bir milletin boyundurluğu altında ezdirmemeliydi ve bu düşünceyle yola çıktığında tek amacı, kayıtsız şartsız bağımsız olan; uygar, çağdaş ve demokratik bir Türk devleti kurmaktı.

Hayatının büyük kısmını cephelerde geçiren Mustafa Kemal, eğitiminin bitmesinin ardından ilk görevini Şam’da 5. Ordu’da tamamlar. Bu sürede Suriye’yi iyice tanır ve orduyu gözlemleyerek ordu eğitimindeki eksiklikleri yakından tespit etme fırsatı bulur. Buradaki görevi boyunca, arkadaşlarıyla “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurarak çalışmalar yapar. Bir süre sonra gizlice Selanik’e dönerek İttihat ve Terakki adında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin bir şubesini daha kurar. Hükûmet tarafından duyulan bu durum, amirlerinin onu koruması üzerine kapanır. 20 Haziran 1907 tarihinde Kıdemli Yüzbaşı rütbesine yükselerek Şam Ordusu’nun Kurmay Başkanlığı’nda göreve getirilir.

13 Ekim 1907’de 3. Ordu Karargâhı’na atanır ve Selanik şubesinde çalışmak üzere Selanik’e gelir. 1908 yılı boyunca Meşrutiyet’in ilanı için çalışmalar yapar. 31 Mart 1909’da, 31 Mart İhtilali’nde Hareket Ordusu’nda, Kurmay Subayı olarak görev alır. 1911 yılında İstanbul’a Genelkurmay’a atanmasının ardından Binbaşı rütbesine yükselir. 9 Ocak 1912’de Trablusgarp’ta, Tobruk’ta görev alır. 27 Ekim 1913’te Sofya Ateşemiliterliği’ne atanır.  1915 yılında Yarbay rütbesine yükselir. Aynı yıl, Tekirdağ’da 19. Tümen’i kurar. Yine, 1915’te, Arıburnu’nda İtilaf Devletleri’ne karşı koyar, ardından Albaylığa yükselir. 9 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanır. Anafartalar görevinde, düşman üzerinde galibiyet alarak 1916 yılında Tuğgeneral rütbesine yükselir.

1917 yılında, memleketin ve ordunun durumunu açıklayıcı nitelikte bir rapor hazırlar ve kısa bir süre sonra İstanbul’a döner. 30 Ekim 1918 Osmanlı için yıkılış niteliği taşıyan Mondros Ateşkesi’nin ardından Suriye’deki Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atanır ve kısa süre sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı kaldırılır ve Mustafa Kemal tekrardan İstanbul’a döner. 30 Nisan 1919’da, Erzurum’daki 9. Ordu Müfettişliği’ne atanır. 15 Mayıs 1919’da Yunanların İzmir’e çıkarma yapmasının ardından Mustafa Kemal, 19 Mayıs’ta Bandırma vapuruyla Samsun’a çıkar. 15 Haziran 1919’da 3. Ordu Müfettişi ünvanını alır.

Military Career

According to the thoughts of Mustafa Kemal, who devoted his life to the development of the Turkish nation, a nation should not oppress itself under the auspices of other nations, and when he followed the thought, his one and only aim was to establish a Turkish state which is unconditionally sovereign; civilized, contemporary and democratic. 

Mustafa Kemal, who spent his almost entire life in the army, graduated from the War Academy, thereafter he posted to Damascus in the 5th Army. During his posting, he was well acquainted with Syria and had the chance to observe closely the deficiencies in military training by observing the army. Besides, during the period, he establishes a society called “Homeland and Freedom” to work on the nation’s independence issues with his friends. After a while, he secretly returns to Salonika and establishes a new branch to Homeland and Freedom called Committee of Union and Progress. After the situation heard by the government, the attempts remain secret by the help of Mustafa Kemal’s superiors protections on him. On 20th June 1907, he was promoted to the rank of Senior Captain and appointed as the Chief of Staff of the Damascus Army. 

On 13th October 1907, he was appointed to 3rd Army and goes to Salonika. During the year of 1908, he works on the declaration of constitutionalism. On 31st March 1909, he served as Staff Officer for the Army of Action in the 31 March Incident. Afterward, he was appointed to the General Staff in 1911, he was promoted to the rank of Major. On January 9, 1912, he took charge in Tobruk, Tripoli. On October 27, 1913, he was appointed to the Sofia Attachê. He was promoted to the rank of Lieutenant Colonel. In the same year, he established the 19th Division in Tekirdağ. Besides, he resisted to the Allied Powers in Arıburnu, then he was promoted to the rank of Colonel. On August 9, 1915, he was appointed to Anafartalar Group Command. In his assignment of Anafartalar, he won the rank of Brigadier General in 1916 winning over the alliances. 

In 1917, he explanatorily reported the situation of the country and the army and shortly afterward returned to Istanbul. After the Armistice of Moudros as death decree of Ottoman Empire on 30th October 1918, he was appointed to the commandership of the Yıldırım Army Group, soon afterward, the Yıldırım Army Group was abolished and Mustafa Kemal returned to Istanbul. On 30th March 1919, he was appointed to the inspectorship of 9th Army in Erzurum. After the Greeks attacked to Izmir on 15th May 1919; Mustafa Kemal landed in Samsun on 19th May. He assumed the title of inspector of the 3rd Army on 15th June.

Milli Mücadele

Mustafa Kemal, milli mücadele çalışmalarını sürdürürken 21 – 22 Haziran 1919 tarihlerinde Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy ile birlikte Amasya Genelgesi’ni gerçekleştirir. Temmuz 1919’da askerlikten çekilir. 23 Temmuz’da Erzurum Kongresi’ni toplar ve bir Temsil Kurulu seçerek yurdun farklı bölgelerine gönderir. 4 – 11 Eylül tarihleri arasında Sivas Kongresi toplanır. 11 Eylül’de Anadolu ve Rumeli Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı’na seçilir. 22 Ekim’de Amasya Protokolü imzalanır. 7 Kasım’da Erzurum’dan milletvekili seçilir. 20 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesinin ardından Mustafa Kemal’in protestosu ile Ankara’da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi gerçekleşir. 

23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu ve 24 Nisan’da Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi. Mustafa Kemal, İstanbul Hükumeti tarafından 11 Mayıs’ta, padişah Vahdettin’in de onayıyla ölüm cezasına çarptırıldı. 

Zorlu geçen dönemleri, zorlu ancak başarı getiren savaşlar ve önemli kararlar takip etti. Savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı Mustafa Kemal’e Mareşallik rütbesinin yanında Gazi ünvanı verildi. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve Gazi Mustafa Kemal, ilk Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanlığı boyunca sadece askeri değil, toplumsal sorunlara ve ihtiyaçlara da değinerek toplumsal normlar çerçevesinde modern bir toplum oluşturmayı amaçlamıştı. Soyadı kanunun gelmesiyle Mustafa Kemal’e “Türklerin atası” anlamına gelen “Atatürk” soyadı verildi. 15 Eylül 1938’de vasiyetnamesini yazdı ve tarih 10 Kasım 1938’i gösterdiğinde, saat 09:05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata veda etti.

Turkish War of Independence

During the preparation process of the Turkish War of Independence, Mustafa Kemal and his friends Rauf Orbay, Refet Bele and Ali Fuat Cebesoy discussed Amasya Circular between the dates 21st and 22nd June 1919. On July 1919, he withdrew his military service. On July 23, he convened the Erzurum Congress and elects a Representative Board to assign them around the country. Sivas Congress convened between the dates from the 4 to 11 September. On September 11, he was elected as the Head of the Delegation of the Anatolian and Rumeli Defense of Rights Association Delegation. Amasya Protocol was signed on 22 October. On November 7, he was elected as a member of parliament from Erzurum. Following the conquest of Istanbul by the Allied Powers on 20 March 1920, Mustafa Kemal’s protest attempted to convene a new National Assembly in Ankara.

On 23rd April 1920, Mustafa Kemal found the Turkish Grand National Assembly in Ankara and he appointed Commander-in-Chief by the Grand National Assembly. Mustafa Kemal is condemned to death by Istanbul Government with the consent of Sultan Vahdettin on 11st May. 

A series of challenging but full of victorious battles and vital decisions followed the torrid period. Mustafa Kemal was given the title of Gazi beside the rank of Marshal due to his success in battles. On October 29, 1923, the Republic was proclaimed and Mustafa Kemal became the first President. During his Presidency, he aimed to create a modern society within the framework of social norms by addressing not only military but also social problems and needs. With the surname law, Mustafa Kemal was given the surname “Atatürk” which means “the ancestor of the Turks”. On the 15th September 1938, he wrote his testament and he died in Dolmabahçe Palace when the date was 10th November 1938 at 09:05 o’clock.

Online İngilizce Konuşma Kursu: Konuşarak Öğren

Mustafa Kemal Atatürk

"Atatürk", "Mustafa Kemal" ve "Mustafa Kemal Paşa" buraya yönlendirilmektedir. Diğer kullanımlar için Atatürk (anlam ayrımı), Mustafa Kemal (anlam ayrımı) ve Mustafa Kemal Paşa (anlam ayrımı) sayfalarına bakınız.

Halaskâr[a]·Gazi·Mareşal· Başöğretmen · Ebedi Şef[b]
Mustafa Kemal Atatürk

1317-P.8[1]

1930'larda Atatürk
1.Türkiye cumhurbaşkanı
Görev süresi
29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938
Başbakan İsmet İnönü(1923-24, 25-37)
Fethi Okyar(1924-25)
Celâl Bayar(1937-38)
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenİsmet İnönü
1. İcra Vekilleri Heyeti reisi
Görev süresi
3 Mayıs 1920 - 24 Ocak 1921
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenFevzi Paşa (Çakmak)
Türk Ordusubaşkumandanı
Görev süresi
5 Ağustos 1921 - 29 Ekim 1923
Atayan Türkiye Büyük Millet Meclisi
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı
Görev süresi
24 Nisan 1920 - 29 Ekim 1923
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenFethi Okyar
1. Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı
Görev süresi
9 Eylül 1923 - 10 Kasım 1938
Yerine geldiğiMakam oluşturuldu
Yerine gelenİsmet İnönü
Türkiye Büyük Millet Meclisi
1, 2, 3, 4 ve 5. dönem milletvekili
Görev süresi
23 Nisan 1920 - 10 Kasım 1938
Seçim bölgesi
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti umumî reisi
Görev süresi
7 Eylül 1919 - 9 Eylül 1923
Heyet-i Temsiliye reisi
Görev süresi
24 Ağustos 1919 - 9 Eylül 1923
Fahri yaverân-ı hazret-i şehriyâri
Görev süresi
15 Ağustos 1918 - 9 Temmuz 1919
Hükümdar VI. Mehmed
9. Ordu kıtaatı müfettişi
(sonradan 3. Ordu müfettişi)
Görev süresi
16 Mayıs 1919 - 9 Temmuz 1919
Yıldırım Ordular Grubu kumandanı
Görev süresi
31 Ekim 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiğiOtto Liman von Sanders
7. Ordu kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiğiFevzi Paşa
2. Ordu kumandanı
Görev süresi
7 Ağustos 1918 - 7 Kasım 1918
Yerine geldiğiAhmed İzzet Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum Ali Rıza oğlu Mustafa
1881
Selanik, Selanik Vilayeti, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm 10 Kasım 1938 (57 yaşında)
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Türkiye
Ölüm nedeni Siroz
Defin yeri Etnografya Müzesi, Ankara(21 Kasım 1938 - 10 Kasım 1953)
Anıtkabir, Ankara
(10 Kasım 1953'ten beri)
39°55′30″K32°50′13″D / 39.92500°K 32.83694°D / 39.92500; 32.83694
Milliyeti Türk
Partisi Flag of the Republican People's Party (Turkey).svgCumhuriyet Halk Partisi
Diğer siyasi
bağlantıları
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
İttihat ve Terakki Cemiyeti
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti
Evlilik(ler)

Latife Hanım
(e. 1923; b. 1925)

Bitirdiği okul Mekteb-i Harbiye-i Şahâne
Mekteb-i Erkân-ı Harbiyye-i Şâhâne
Mesleği Asker · Siyasetçi
Hükûmeti I. İcra Vekilleri Heyeti
Ödülleri Liste (24 madalya)
İmzası
Askerî hizmeti
Takma adı Mustafa Şerif Bey(Trablusgarp Savaşı'nda)
Bağlılığı Osmanlı İmparatorluğuOsmanlı İmparatorluğu
Flag of the Ottoman Empire (1844–1922).svgAnkara Hükûmeti
TürkiyeTürkiye Cumhuriyeti
Branşı Piyade[1]
Hizmet yılları 1902-1927
Rütbesi Müşir (1924-1933).pngMüşîr
(1935'ten sonra mareşal.)
Komutası
Çatışma/savaşları 31 Mart Ayaklanması
Trablusgarp Savaşı
I. Dünya Savaşı
(Çanakkale Cephesi ·Kafkasya Cephesi ·Sina ve Filistin Cephesi)
Türk Kurtuluş Savaşı
(Batı Cephesi)

Mustafa Kemal Atatürk[c] (1881,[d]Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 10 Kasım 1938, İstanbul, Türkiye), Türkasker ve devlet adamıdır. Türk Kurtuluş Savaşı'nın başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilkcumhurbaşkanıdır.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda görev yapan Atatürk, Çanakkale Cephesi'nde miralaylığa, Sina ve Filistin Cephesi'nde ise Yıldırım Ordular Grubu komutanlığına atandı. Savaşın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisini izleyen Kurtuluş Savaşı ile simgelenen Türk Ulusal Hareketi'ne öncülük ve önderlik etti. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde Ankara Hükûmetini kurdu, Türk Orduları Başkomutanı olarak Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde "gazi" sanını aldı ve mareşallik rütbesine yükseldi. Askerî ve siyasal eylemleriyle İtilaf Devletleri ve destekçilerine karşı yengi kazandı. Savaşın ardından Cumhuriyet Halk Partisini "Halk Fırkası" adıyla kurdu ve ilk genel başkanı oldu. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin İlanı ardından Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'deki ölümüne dek dört dönem bu görevi yürütmüş olup günümüze değin Türkiye'de en uzun süre cumhurbaşkanlığı yapmış kişidir.

Atatürk; çağdaş, ilerici ve laik bir ulus devlet kurmak için siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda sekülarist ve milliyetçi nitelikte yenilikler gerçekleştirdi. Yabancılara tanınan ekonomik ayrıcalıklar kaldırıldı ve onlara ait üretim araçları ve demir yolları millîleştirildi. Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu ile eğitim, Türk hükûmetinin denetimine girdi. Seküler ve bilimsel eğitim esas alındı. Binlerce yeni okul yapıldı. İlköğretim ücretsiz ve zorunlu duruma getirildi. Yabancı okullar devlet denetimine alındı. Köylülerin sırtına yüklenen ağır vergiler azaltıldı. Erkeklerin serpuşlarında ve giysilerinde bazı değişiklikler yapıldı. Takvim, saat ve ölçülerde değişikliklere gidildi. Mecelle kaldırılarak yerine seküler Türk Kanunu Medenisi yürürlüğe konuldu. Kadınların sivil ve siyasal hakları pek çok Batı ülkesinden önce tanındı. Çok eşlilik yasaklandı. Kadınların tanıklığı ve miras hakkı, erkeklerinkiyle eşit duruma getirildi. Benzer olarak, dünyanın çoğu ülkesinden önce olarak Türkiye'de kadınlara ilkin yerel seçimlerde (1930), sonra genel seçimlerde (1934) seçme ve seçilme hakkı tanındı. Ceza ve borçlar hukukunda seküler yasalar yürürlüğe konuldu. Sanayi Teşvik Kanunu kabul edildi. Toprak reformu için çabalandı. Arap harfleri temelli Osmanlı alfabesinin yerine Latin harfleri temelli yeni Türk alfabesi kabul edildi. Halkı okuryazar kılmak için eğitim seferberliği başlatıldı. Üniversite Reformu gerçekleştirildi. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı yürürlüğe konuldu. Sınıf ve durum ayrımı gözeten lakap ve unvanlar kaldırıldı ve soyadları yürürlüğe konuldu. Bağdaşık ve birleşmiş bir ulus yaratılması için Türkleştirme siyaseti yürütüldü.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, Türk Hava Yolları, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Hıfzıssıhha Enstitüsü, Türkkuşu, Sümerbank, Etibank, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve daha birçok kamu kurumu Atatürk tarafından veya Atatürk'ün desteğiyle kuruldu. Yerli tarım, tekstil,[5][6][7] makine, uçak[8][9][10] ve otomobil[11] endüstrilerinin gelişimini destekledi. Tüm bunlara karşın Atatürk'ün hedefleri ile ülkenin sosyopolitik yapısı arasındaki uçurum kapanmadı.

Adı ve soyadı

Mustafa adını babası Ali Rıza Efendi kendi dedesinin adı olduğundan dolayı vermiştir. Çünkü Ali Rıza Efendi'nin babasının adı olan Ahmed adı ağabeylerinden birisine verilmişti.[13] Mustafa'ya neden Kemal isminin verildiğine yönelik ise çeşitli iddialar vardır. Afet İnan, bu ismi ona matematik öğretmeni Üsküplü Mustafa Efendi'nin Kemal adının anlamında olduğu gibi onun "mükemmel ve olgun" olduğunu göstermek için verdiğini söylemiştir.[14]Ali Fuat Cebesoy ise bu adı matematik öğretmeninin onu kendisinden ayırt etmek için koyduğunu belirtir.[15] Atatürk'ün bir biyografisini yazmış olan yazar Andrew Mango ise Mustafa'nın bu adı Namık Kemal'in adında "Kemal" bulunduğu için kendisinin koyduğunu iddia etmektedir.[16]

1921-1934 yılları arasında Gazi Mustafa Kemal unvan ve adıyla veya sadece Gazi unvanıyla anılan Mustafa Kemal'e 21 Haziran 1934 tarih ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nun kabulünden sonra TBMM tarafından çıkarılan 24 Kasım 1934 tarih ve 2587 sayılı Kemal öz adlı Cümhur Reisimize verilen soyadı hakkında kanun ile Atatürk soyadı verilmiştir.[17][18] Yine aynı kanuna göre "Atatürk" soyadı veya öz adı başka kimse tarafından alınamaz, kullanılamaz.[19]

Gazi Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı biraz yardımla Saffet Arıkan'ın armağanıdır. Soyadı Kanunu'nun çıkarıldığı sıralarda Mustafa Kemal Paşa için 14 soyadı adayı belirlenmiş, bunların arasından Atatürk soyadı, Naim Hazım Onat'ın tavsiyesi üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın seçtiği soyadı olmuştur. Önerilen diğer soyadları şunlardır: Etealp, Arız, Ulaş, Yazır, Emen, Çogaş, Salış, Begit, Ergin, Tokuş, Beşe, Türkata (Türkatası). Saffet Arıkan'ın bulduğu soyadı Türkata ve Türkatası soyadıdır. Çankaya'da yapılan toplantıda liste okunduktan sonra Mustafa Kemal Paşa orada bulunan Naim Hazım Onat'a, "Siz ne dersiniz?" diye sormuş, Onat da şu cevabı vermiştir: "Türkata ve Türkatası kelimeleri gerek yazılışta gerek söylenişte bana biraz tuhaf geliyor. Arkadaşlar, biliyorsunuz tarihimizde Atabey unvanı vardır. Anlamı da askerlikte müşavir, hoca demektir. Bu unvanı taşıyan birçok Türk büyüğü vardır. Biz de Türk'e her alanda atalık etmiş, Türklüğü kurtarmış, istiklaline kavuşturmuş olan büyük Gazi'mize Atatürk diyelim. Bu bana şivemize de daha munis, daha uygun gibi geliyor." Bunun üzerine Gazi, Atatürk soyadını benimsemiştir.[20]

Atatürk, Mustafa Kemal adını askeriyede faaliyet gösterdiği yıllar içindeki gelişimi ve başarılarından mütevellit hak ettiği Bey (1911), Paşa (1916) ve Gazi (1921) unvanlarıyla birlikte kullandı ve hem yaşadığı dönemde hem de ölümünden sonra o adla tanınır oldu; cumhurbaşkanlığına seçildiği 1923'ten, kendisine Atatürk soyadının verildiği 1934'e dek gazete gibi medya organlarında ona sıkça "Gazi" denerek hitap edilirdi. 1935'te, Soyadı Kanunu'ndan sonra çıkarılan nüfus cüzdanlarından ikincisinde, Arapça bir ad olan Kemal'i milliyetçi tavrı doğrultusunda Eski Türkçede "büyük kale" anlamına geldiği iddia edilen[21]Kamâl[22] adıyla değiştirdi. 1934 ve 1935'te çıkarılan iki nüfus cüzdanına da Mustafa adı yazılmadı.

Atatürk'ün Kemal yerine kullandığı adla ilgili olarak Atatürk hayatta iken Anadolu Ajansı tarafından şöyle bir açıklama yapılmıştır:

"İstihbaratımıza nazaran, Atatürk'ün taşıdığı Kamâl adı Arapça bir kelime olmadığı gibi, Arapça Kemal kelimesinin delâlet ettiği manada da değildir. Atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, Türkçe 'ordu ve kale' manasında olan Kamâl'dır. Son 'â' üstündeki tahfif işareti 'l'i yumuşattığı için, telâffuz hemen hemen Arapça 'Kemal' telâffuzuna yaklaşır."[23]

Ancak doğrudan doğruya kale ve ordu anlamına gelen kamâl sözcüğüne sözlüklerde rastlanılmamaktadır. Özbekçenin açıklamalı bir sözlüğü olan Oʻzbek tilining izohli lugʻati adlı sözlükte qamal sözcüğünün tanımında bu iki sözcük birlikte geçmektedir: Şehir, kale, ordu vb.ni teslim olmaya zorlamak amacıyla düşman koşunlarını kuşatmaya alma ve bu durumda tutma; kuşatma, muhasara.[24] Aynı sözcük Kazakçada "kale" ve "sur" anlamlarına gelmektedir.[25]

Atatürk, 1937 yılının mayıs ayından itibaren adının eski yazılışına (Kemal) geri döndü. Yumuşak bir geçiş yapmak için ya hiç kullanmayarak ya da belgelere "K. Atatürk" imzasını atarak bu ismi elinden geldiğince kullanmaktan kaçındı. Resmî bir açıklama hiç yapılmadı. Ancak Atatürk'ün adının geçtiği konunun Dil Devrimi ile bağlantılı olduğu açıktı.[4]

Çocukluk ve gençlik (1881-1904)

Mustafa Kemal'in Manastır Mekteb-i İdâdî-i Şâhânesi karnesi
Harp Okulu'nda arkadaşları ile birlikte, 1901

1839'da Kocacık'ta doğduğu sanılan[26] babası Ali Rıza Efendi, aslen Manastır'a bağlı Debre-i Bâlâ'dandır.[27]Falih Rıfkı Atay, Vamık Volkan, Norman Itzkowitz, Müjgân Cunbur, Numan Kartal ve Hasan İzzettin Dinamo'ya göre, babasının ailesi 14-15. yüzyılda Anadolu'dan bölgeye göç etmiş olan Kocacık Yörüklerindendir.[26][27][28][29] Bazı yabancı kaynaklara göre ise babasının ailesinde Arnavut veya Slav kökenli Müslümanlar olabilir.[31][32] Ali Rıza Bey öncelikle dini vakıfları denetleyen bir memur olarak çalışmış, 93 Harbi öncesinde 1876-77 yıllarında yerel birliklerde gönüllü teğmen olarak görev yapmıştır.[33] Zübeyde Hanım ile evlendikten sonra Selanik'te gümrük memurluğu ve kereste ticaretiyle meşgul oldu.[35]

Annesi Zübeyde Hanım, 1857 yılında Selanik'in batısındaki Langaza'da çiftçi bir ailede doğmuştur. Annesinin kökeni ise Karaman'dan Rumeli'ye gelen Türkmenlerdendir.[36]

Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım 1871 yılında evlendi ve Ali Rıza Bey'in babasına ait olan Yenikapı, Selanik'teki eve yerleştiler.[38][39] Atatürk, bu çiftin çocuğu olarak rumî 1296 (miladî 1880-1881) yılında Selanik'te doğmuştur. Doğum günü bilinmemektedir. Kendisine sorulduğunda ise Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihini doğum günü kabul etmiştir.[e][40] Fatma, Ömer, Ahmet, Naciye ve Makbule adlı beş kardeşinin ilk dördü küçük yaşta ölmüştür.[41][42]

Öğrenim çağına gelen Mustafa'nın hangi okula gideceği konusunda annesi ile babası arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Annesi Mustafa'nın Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebine gitmesini istiyor, babası ise o dönemki yeni yöntemlerle eğitim yapan seküler[33] Mektebi Şemsi İbtidai'nde (Şemsi Efendi Mektebi) okumasını istiyordu. En sonunda önce mahalle mektebine başlayan Mustafa, arkadaşının suçunu üstlenmesi neticesinde yediği falaka cezası sebebiyle bir daha bu okula gitmek istememiştir.[43] Birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebine geçti.[44] Atatürk, okul seçimindeki bu kararı için hayatı boyunca babasına minnettarlık duymuştur.[33] 1888'de babasını kaybetti.[45] Bir süre Rapla Çiftliği'nde annesinin üvey kardeşi[33] Hüseyin'in yanında kalıp hafif çiftlik işleriyle uğraştıktan sonra, eğitimsiz kalacağından endişe eden annesinin isteğiyle Selanik'e döndü, halasının yanına yerleşti ve okulunu bitirdi.[47] Bu arada Zübeyde Hanım, Selanik'te gümrük memuru olan Ragıp Bey ile evlendi.[48]

Şimdi müze olan Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'ndeki ev, 1870'te Rodoslu müderris Hacı Mehmed Vakfı tarafından yaptırılmış ve 1878'de yeni evlenen Ali Rıza Bey tarafından kiralanmıştır ancak o öldükten sonra Mustafa ve ailesi bu evden yanındaki 2 katlı, 3 odalı ve mutfaklı daha küçük bir eve taşınmışlardır.[49] Mustafa, seküler bir okul olan ve bürokrat yetiştiren Selânik Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu.[33] Ancak muhitindeki askerî öğrencilerin üniformalarından da etkilenerek annesinin karşı çıkmasına rağmen 1893'te Selânik Askerî Rüştiyesine girdi. Bu okulda matematik öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey, ona anlamı "mükemmellik, olgunluk" olan Kemal ismini verdi.[51] Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey (Yücekök), özgürlük düşüncesiyle genç Mustafa Kemal'in düşünce yapısını etkiledi. 1895'te sınıf dördüncüsü olarak mezun oldu. Mustafa Kemal Kuleli Askerî İdadisine girmeyi düşündüyse de ona ağabeylik yapan Selânikli subay Hasan Bey'in Manastır'daki eğitimin daha iyi olduğu yönündeki tavsiyesine uyarak 1896'da Manastır Askerî İdadisine kaydoldu.

1896-1899 arasında eğitim gördüğü Manastır Askerî İdadisinde tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey (Bilge), Mustafa Kemal'in tarihe olan merakını güçlendirdi. Okulda Fransızca öğrendi, Selanik'te geçirdiği yaz tatillerinde de Fransızca kurslarına devam etti. 19 Nisan 1897'de başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediyse de hem idadi öğrencisi olduğu için hem de 16 yaşında olduğundan dolayı cepheye gidememiştir. Kasım 1898'de Manastır Askeri İdadisinden sınıf ikincisi olarak mezun oldu.[57] 13 Mart 1899'da[58][59] İstanbul'da Mekteb-i Harbiye-i Şahaneye girdi. Harbiye'ye girdikten iki ay sonra sınıf çavuşu oldu. Birinci sınıfı 27., ikinci sınıfı 11., üçüncü sınıfı 549 kişi arasından piyade sınıf sekizincisi (1317 - P.8) olarak bitirdi ve 10 Şubat 1902'de piyade mülazım (bugünkü ismiyle Teğmen) rütbesiyle kurmay subayların yetiştirildiği Harp Akademisine girmeye hak kazandı.[57]

Mekteb-i Harbiye-i Şahane'nin akabinde Erkan-ı Harbiye Mektebine (Harp Akademisi) devam etti ve kurmay subaylık eğitimi aldı. Harp Akademisi'ndeyken arkadaşları ile birlikte hükûmetin yönetimi ve politikaları konusunda fark ettikleri eksiklik ve hataları açıklamak için elle yazılmış bir gazete çıkardılar. Okul yönetimi tarafından takip edilseler de ceza almadılar ve okul bitene kadar gazete çalışmalarına devam ettiler. 11 Ocak 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.[62]

Askerlik (1905-1918)

Erken dönem

Mustafa Kemal (Beyrut, 1906) (Renklendirilmiş)
Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal arkadaşları ile Şam'da. (Haziran 1907)

Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, mezuniyetinin ardından merkezi Şam'da bulunan 5. Ordu'ya staj amacıyla gönderildi. Bu stajında piyade, süvari ve topçu sınıflarında görev aldı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da Lütfi Müfit Bey (Özdeş) 5. Ordu emrinde görev yaptı. İlk stajı 5. Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayı'nda gerçekleşti.[63] Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilenen Mustafa Kemal, "küçük savaş" (gerilla savaşı) üzerine tecrübe kazandı. İsyanlarla uğraştığı dört aydan sonra Şam'a döndü. Ekim 1906'da Binbaşı Lütfi Bey, Dr. Mahmut Bey, Lüfti Müfit (Özdeş) Bey ve askerî tabip Mustafa Cantekin ile Vatan ve Hürriyet adlı bir cemiyeti kurduktan sonra ordudan izinsiz Selânik'e gitti. Selânik Merkez Komutan Muavini Yüzbaşı Cemil Bey (Uybadın)'in yardımıyla karaya çıktı ve orada cemiyetinin şubesini açtı. Bir süre sonra arandığını öğrendi ve ona ağabeylik yapan Albay Hasan Bey, Tel Aviv'e dönüp oranın komutanı Ahmet Bey'e Mısır sınırında Bîrüssebi'ye gönderildiğini bildirmesini önerdi. Ahmet Bey de Mustafa Kemal'i Bîrüssebi'ye tayin etti ve bir süre sonra topçu staj için tekrar Şam'a gönderildi. 20 Haziran 1907'de Kolağası (kıdemli yüzbaşı) oldu ve 13 Ekim 1907'de 3. Ordu'ya kurmay olarak atandı[62] ancak Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de Şubat 1908'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu (üye numarası: 322).[65] 22 Haziran 1908'de Rumeli Doğu Bölgesi Demiryolları Müfettişliğine atandı.[62]

23 Temmuz 1908'de meşrutiyetin ilanından sonra Aralık 1908 sonlarında[66] İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere bugünkü Libya'nın bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devrimi'nin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı.[67] Bu siyasi görevin yanı sıra bölge halkının güvenliği ile de ilgilendi. Kentin dışında yapılan bir savaş tatbikatında Bingazi Garnizonuna önderlik ederek askerlere modern taktikler öğretti. Bu tatbikat süresince isyana meyilli Şeyh Mansur'un evini sararak bölgede sistem karşıtı başka güçlü kişilere örnek olması amacıyla onu kontrol altına aldı. Ayrıca hem kentli insanları hem de kırsal bölge insanlarını korumak için bir yedek ordu planlamaya başladı.[66][68]

13 Ocak 1909'da 3. Ordu'ya bağlı Selânik Redif Fırkasının Kurmay Başkanı oldu ve 13 Nisan 1909'da Meşrutiyet'e karşı 3. Ordu'ya bağlı Taşkışla'da konuşlanmış 2. ve 4. Avcı Taburlarının isyanıyla başlayan, diğer birliklerin katılımıyla genişleyen 31 Mart Ayaklanması'nı bastırmak üzere Selânik ve Edirne'den yola çıkarak MirlivaMahmud Şevket Paşa komutasında 19 Nisan 1909'da İstanbul'a girecek olan Hareket Ordusu'na bağlı birinci kademe birliklerinin kurmay başkanı oldu. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, 5. Kolordu Kurmaylığı, 38. Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu.[62][66]

Stuart Kline'ın Türk Havacılık Kronolojisi kitabına göre,[69] Mustafa Kemal, 1910'da Fransa'da düzenlenen Picardie Manevraları'na katıldı. Burada yeni üretilen uçakların deneme uçuşları yapılıyordu. Ali Rıza Paşa, bu uçuşlardan birine katılmak isteyen Mustafa Kemal'i önledi. Ve akabinde uçuş yapan o uçak dönüş esnasında yere çakıldı.[70] Bazı kaynaklar tarafından, bu hikâyeye dayanarak Atatürk'ün uçağa binmekten korktuğu iddia edilse de kitabın yazarı Kline, Atatürk'ün olaydan sonra 3 defa uçağa bindiğinden bahseder.[71]

Mustafa Kemal, dönüşünün ardından 27 Eylül 1911'de İstanbul'da Genelkurmay Karargâhı'nda görev aldı.[72]

Trablusgarp Savaşı

Ayrıca bakınız: Trablusgarp Savaşı

Trablusgarp Savaşı'nda Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal (solda), Mücahit Bedevi Kuvvetleri önünde emirlerini yazdırıyor.
Mustafa Kemal Trablus'ta. (1912)

1911'de İtalyanlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuzey Afrika'daki son toprakları olan Trablus vilayeti ile doğrudan merkeze bağlı olan ve müstakil sancak da denilen Bingazi'yi ele geçirmek amacıyla savaş ilan etti. 29 Eylül 1911'de verilen bir nota ile bu savaşın belirli sebeplerle başlayacağı bildirildi. Bunun üzerine İtalyan kuvvetleri herhangi bir müzakere olmaksızın 4 Ekim 1911'de Trablus'a saldırdı. Osmanlılar, başlayan Trablusgarp Savaşı'nda zor durumdaydı; Harbiye Nazırı olarak görevini sürdüren Mahmud Şevket Paşa, Mekteb-i Harbiye'de subaylarla yaptığı bir toplantıda kara ordusunun ve donanmanın zayıflığı sebebiyle Trablus'un savunulamayacağını itiraf etmişti. İtalya tarafında da durum pek farklı değildi, onlar da yeterince gelişmiş olmadıkları için bu mücadeleye iyi hazırlanamamışlardı. Mustafa Kemal bu esnada İstanbul'daki Genelkurmay'a atanmıştı ancak bu göreve başlamadan Trablusgarp'a doğru yola çıkacaktı. Bunun üzerine Binbaşı Enver Bey, Fuat, Nuri ve Binbaşı Fethi gibi diğer İttihatçı subaylar gibi Kolağası Mustafa Kemal de Trablusgarp'a gitmeye karar verdi. Mustafa Kemal İstanbul'dan ayrılmadan önce İttihat ve Terakki merkez komitesinden para istemiş, Enver'e katılması söylenip para verilmeyince kendi imzaladığı senetlerle 200 sterlin toplayarak Trablusgarp'a doğru yola çıkmıştı.

İtalyan kuvvetleri bir ay içerisinde Trablus'tan Bingazi'ye kadar olan kıyıları işgal etmişti. Osmanlı kuvvetleri, bir saldırı beklenmediği için buradaki kuvvetlerini Yemen'e sevk etmiş ve bu nedenle İtalyanlara karşı savunmasız kalınmıştı. O bölgede yalnızca 4.000 asker bulunuyordu. Bunun üzerine, 15 Ekim 1911'de, Tanin gazetesi muhabiri Mustafa Şerif Bey kimliğini kullanan Mustafa Kemal, Ömer Naci ile Sapancalı Hakkı ve Yakub Cemil adında iki fedai eşliğinde bir Rus gemisiyle İstanbul'dan ayrıldı.[f][83] Mustafa Kemal ile grubu, Mısır'da Kahire ve İskenderiye üzerinden Bingazi'ye gitmeyi amaçlıyordu. Mustafa Kemal 29 Ekim'de İskenderiye'den yola çıktıktan kısa bir süre sonra yaralandı ve geri dönerek iki hafta İskenderiye'de hastanede yatmak zorunda kaldı. Çocukluk arkadaşları Nuri ve Fuat ile burada buluşup tekrar yola çıktı. 29 Kasım'da trenle İskenderiye'den ayrıldılar, aynı gün vardıkları son istasyondan 1 Aralık'ta develerle ayrılarak 8 günlük yolculuğun ardından Libya sınırına, 12 Aralık'ta ise sınırın 80 km batısındaki Resuldefne'ye vardılar.[86] Mustafa Kemal yoldayken Bingazi bölgesi komutanı olan Enver Bey'e 30 Kasım'da genelkurmay başkanlığı Mustafa Kemal'in binbaşılığa terfi ettiğini bildirdi. Mustafa Kemal 18 Aralık 1911 günü Enver'in Harbiye Nazırlığı'na çektiği bir telgrafa göre, "kendi isteğiyle" orduya katıldı.

Mustafa Kemal ilk olarak 22 Aralık'ta Tobruk yakınında İtalyanlarla çarpıştı. İtalyanlar Tobruk'u 4 Ekim'de ele geçirmişti ancak tüm sahil boyunda olduğu gibi Tobruk bölgesinde de Osmanlı birlikleri ve Arap kabilelerinin gerilla savaşı sebebiyle ülkenin iç kesimlerine ilerleyememişlerdi. Bununla birlikte, Türk subaylarındaki teşkilatlanmacılık ve İtalya'nın tam anlamıyla gelişimini tamamlayamamış, geri kalmış olması da iç kesimlere kadar ilerleyememelerinin bir sebebi olarak görülmektedir. Buna rağmen, İtalyanlar, Osmanlıları zorlamak için On İki Adalar'a da saldırdı. İlk başta doğudaki birliği Mustafa Kemal, batıyı ise Enver komuta ediyordu; harekât hacmi büyüyünce Enver tüm cepheyi, Mustafa Kemal ise Derne bölgesini komuta etmeye başladı. Derne'deki 16-17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralanıp bir ay hastanede tedavi gördü ve 6 Mart'ta Derne Komutanlığı'na getirildi.[89] Fakat daha sonra gözünden tekrar rahatsızlandı ve bir hafta boyunca yataktan kalkamadı.

3 Mart 1912'deki Derne Muharebesi'nde Osmanlı kuvvetleri 63 ölü ve 168 yaralı verirken, İtalyanlar yaklaşık 200 ölü verdiler. Bu esnada Mustafa Kemal Derne hattının tümünü komuta ediyordu ve komutası altında sekiz Osmanlı subayı, 160 asker, bazı gönüllüler, bir topçu bölüğü, İtalyanlardan ele geçirilen iki makineli tüfek ve 7.742 Arap askeri vardı. Arap askerlerini Senusi zaviyeleri sağlıyordu ve başlarındaki şeyhleri Osmanlı subaylarına bağlıydı. Bu kuvvet 15.000-16.000 İtalyan askerini Ekim 1911-Eylül 1912 arasında Derne'de tutmayı başardı. 11 Eylül 1912'de İtalyanlar, başarısızlıkların ardından yapılan komuta değişikliğinin ardından Derne'den çıkmak için güçlü bir hücum başlattılar ancak Mustafa Kemal komutasındaki Türk ve Araplar tarafından tekrar durduruldular.

Sahil şeridinde sıkışan İtalyan kuvvetleri, Osmanlıları barışa zorlamak için Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'e saldırılar düzenlemeye karar verdi. 1912 Mart ayında Beyrut, Nisan ayında Çanakkale Boğazı, Mayıs ayında ise Rodos ve ve On İki Adalar'a saldırdılar. Bu nedenlerle Orta Doğu'da Berlin Konferansı ile sağlanan barış ortamının bozulacağından endişe eden Rusya, İngiltere ve Fransa ara buluculuk faaliyetlerine başladı. Fakat Libya'nın İtalyanlara verilmesine yönelik şartların konuşulduğu bu girişimler, İttihatçılar tarafından kabul görmedi.

Savaş devam ederken, Mustafa Kemal Temmuz 1912'de savaşın ilerleyen zamanda daha iyi incelenmesine olanak sağlayan iki emir verdi. Emirlerden 13/14 Temmuz'da verdiği birincisi, tüm subayların iki askeri gazeteyi okumaları ve dünyadaki gelişmeler ile Osmanlı ordusunun başarılarından haberdar olmalarını içeriyordu. İkinci emir ise 22 Temmuz'da verdiği, tüm subayların savaştaki tecrübelerini tarih, bulunulan şartlar, komutanın emirleri, yapılan harekât ve sonuçları ve askerlerin psikolojik durumunu da içerecek şekilde bir ay içerisinde yazmaları konusundaki emirdi. Bu sayede Batılı bir düşmana karşı savaşta edinilen tecrübeleri yazılı hâle getirmeyi amaçladı. Mustafa Kemal bu savaşta özellikle gerilla savaşı, derme çatma birlikleri yönetme, istihbarat toplama, lojistik destek gibi askeri tecrübenin yanı sıra, Arap kabile liderleriyle yaptığı görüşmeler ve pazarlıklar ile diplomasi alanında da önemli tecrübe kazandı. Nitekim buradaki başarısı kendisinin de adının yayılmasını sağladı.

Aynı yılın eylül ayında başlayan barış görüşmelerine rağmen çatışmalar sürerken, Karadağ'ın 8 Ekim'de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesi ile I. Balkan Savaşı başladı. Karadağ'ı takiben, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etti. İlk başta Enver'in İstanbul'a dönmesi ve Mustafa Kemal'in cepheyi devralmasına karar verilmişti ancak Osmanlıların karşılaştığı tehlikenin boyutları ortaya çıkınca çoğu subay İstanbul'a geri döndü ve cephe Enver'in kardeşi Nuri komutasına girdi. Bu esnada Balkan Savaşı nedeniyle Osmanlı hükûmeti İtalyanlarla barışa razı oldu. Balkan Savaşları başladığında Trablusgarp'ta görev yapan Derne Komutanı Mustafa Kemal ve Binbaşı Nuri Bey, bu savaşlarda görev almak istediler.[101] Mustafa Kemal, dönemin Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Bey'in de izni ile 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrıldı.[101] Viyana, Macaristan ve Romanya üzerinden İstanbul'a döndü. Bunu tercih etme nedeni ise gözlerini Avusturya'da tedavi ettirebilmekti.

Bununla birlikte, bölgede direnişe devam eden subaylar da vardı. Şehzade Osman Fuad Efendi de bu isimlerden biriydi. Diğer subaylarla beraber Trablusgarp'ı terk eden Mustafa Kemal, Kasım 1912'de İstanbul'a vardı. Osmanlı hükûmeti ile İtalya arasında 18 Ekim 1912'de Uşi Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile, Trablus İtalyanlara verilirken İtalya da savaş tazminatı olarak 90 bin altın ödeyecek ve sahip olduğu kapitülasyonlar da ilga edilecekti. Ayrıca savaş sırasında İtalyanlarca işgal edilen On İki Adalar da geçici olarak İtalyanlara bırakıldı. İtalyanlar, Osmanlı güçleri Trablus'u boşalttıktan sonra adalardan ayrılacaktı. Padişah naibi olarak vezir rütbeli bir memur Trablus'a gönderilecek, vakıflar ile halkın dini haklarına uyulup uyulmadığı denetlenecek, din görevlerinin tayini ise İstanbul'dan Şeyhülislamlık tarafından yapılacaktı. Halk ise Senusi tarikatı şeyhi Ahmed eş-Şerif es-Senusi önderliğinde Trablus'ta Mondros Mütarekesi'ne kadar direnmeye devam etti.

Balkan Savaşları

Ayrıca bakınız: Balkan Savaşları

Birinci Balkan Savaşı

Ayrıca bakınız: Birinci Balkan Savaşı

Mustafa Kemal, 1912 Kasım'ında İstanbul'a vardığında Osmanlıların Avrupa kıtasındaki topraklarından geriye sadece başkent İstanbul ile hemen batısı, Çanakkale yarımadası ve kuşatılmış üç kent olan İşkodra, Yanya ve doğu Trakya'nın en büyük şehri olan Edirne kalmıştı. Bulgar kuvvetleri Çatalca'ya kadar gelmiş, başkent İstanbul'u tehdit ediyordu.

21 Kasım 1912'de karargâhı Bolayır

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır