Atatürk'ün dost sohbetlerinde, günler süren tren yolculuklarında, dönemin aydınları, siyasetçileri ve bilim adamlarıyla memleket meselelerini tartıştığı Çankaya sofralarında dinlediği şarkılar ve türkülerden oluşan derleme "Atatürk Özel" bölümünde yerini aldı.
Atatürk'ün insan topluluklarını toplum yapan etmenlerin başında gelen kültür ve sanata olan ilgisi ve sanatla ilişkisi bilinen bir gerçektir. Onun gerçekçi kişiliğiyle; sanatla, şiirle, musikiyle beslenen duygusal yönü birbirine karışmadan birbirinden güç alıyor ve onu ayrıcalıklı yapıyor.
Atatürk, Türk milletine evrensel müziğin çok sesli ezgilerini tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlarken Türk musikisinin gücünü ve etkisini görmezden de gelmiyor, şarkılar ve türküler onun günlük yaşamının bir parçası haline geliyor.
Bestecilerden güftecilere, yorumculara kadar kimler yok ki bu nağmelerin içinde: Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Hamiyet, Mustafa Nafiz, Afitap, Yesarî Asım Arsoy, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha pek çokları.
Tren yolculukları sırasında dinlediği Necip Celal Andel'in Seyyan (Oskay) tarafından seslendirilen "Yıllar" tangosu da var içlerinde; hüzzam, karciğar şarkılar, kantolar, gazeller de...
Seçilen nağmeler arasında Atatürk'ün başka türlü sevdiği Rumeli türküleri de var; kendisinin de fısıltıyla eşlik ettiği, gözleri dolarak dinlediği türküler… Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı kitabında, Atatürk'ün hislerini "Rumeli türküleri söylerken derin ve onulmaz bir gurbet ve sıla acısı gözlerinde yaşarırdı" sözleriyle anlatır.
Atatürk'ün Sevdiği Müzikler, Çankaya Atatürk Müze Köşkü'nde bulunan 271 adet plak ve Atatürk'ün "Beyaz Tren"deki seyahatleri sırasında dinlediği plaklar arasından seçildi. Plakların ses kalitesinin yükseltilmesi ve müzik dışı ses bozukluklarından arındırılarak dijital ortama aktarılması ise TRT tarafından gerçekleştirildi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bundan tam 82 yıl önce, 10 Kasım sabahı saat 9'u 5 gece Dolmabahçe'deki odasında aramızdan ayrıldı. Büyük Atatürk, ölüm yıl dönümünde tüm ülkede anılıyor. Vatandaşlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün sevdiği şarkıları araştırıyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün sevdiği şarkılar ve türküler neler? İşte Atatürk'ün sevdiği şarkılar ve türküler...
ATATÜRK'ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR
1.Kimseye Etmem Şikâyet
2.Mani Oluyor
3.Havada Bulut Yok
4.Dayler Dayler
5.Cana Rakibi Handan Edersin
6.Alişimin Kaşları Kara
7.İzmir'in Kavakları
8.Şahane Gözler
9.Sigaramın Dumanı
10.Asker Yolu Beklerim
11.Çile Bülbülüm Çile
12.Değirmene Un Yolladım
13.Şu Dalmadan Geçtin Mi
14.Pencere Açıldı Bilal Oğlan
15.Hâb-gâh-ı yâre girdim
16.Yanık Ömer
17.Fikri’min Ince Gülü
18.A Benim Mor Çiçeğim
19.Vardar Ovası
20.Akşam oldu Yine Bastı Kareler
21.Atladım Bahçene Girdim
ALİŞ'İMİN KAŞLARI KARE SÖZLERİ
Aliş'imin Kaşları Kare
Sen Açtın Sineme Yare
Bulamadım Derdime Çare
Görmedin Mi Ah Civan Alişimi Tuna Boyunda
Sarmadın Mı Ah Aslan Alişimi Tuna Boyunda
Evleri Var Hane Hane
Benleri Var Tane Tane
Saramadım Kane Kane
Görmedin Mi Ah Civan Alişimi Tuna Boyunda
Sarmadın Mı Ah Aslan Alişimi Tuna Boyunda
ATLADIM BAHÇENE GİRDİM SÖZLERİ
Atladım bahçene girdim
Gülleri fincan gibi
Gerdanında üç beni var
Her biri mercan gibi
Sarılalım sarmaşalım
İkimiz bir can gibi
Gel seninle kavledelim ya
Onu sev ya beni
Bir tenhada buluşalım aman
Ya onun ol ya benim
CANA RAKİBİ HANFAN EDERSİN SÖZLERİ
Cânâ rakîbi handân edersin
Ben bî nevâyı giryân edersin
Bîgânelerle unsiyyet etme
Bana cihanı zindân edersin
KÖŞKÜM VAR DERYAYA KARŞI
Köşküm var deryaya karşı
Durmaz akar gözüm yaşı
Sevdadır her işin başı
Var gönlüm var git seyreyle
Aman aman gel bana söyle
Elmayı nazik soyarlar
Çini tabağa koyarlar
Güzeli candan severler
Var gönlüm var git seyreyle
Aman aman gel bana söyle
Bir ağanın ikiz kızı
İkisi de besli kuzu
En küçüğü sevdi bizi
Var gönlüm var git seyreyle
Aman aman gel bana söyle
MANİ OLUYOR HALİMİ TAKRİRE HİCABIM SÖZLERİ
Mani oluyor hâlimi takrire hicabım
Mani oluyor hâlimi takrire hicabım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım
Mahvoldu sükunum beni terk eyledi habım
Mahvoldu sükunum beni terk eyledi habım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım
Üzme yetişir, üzme, firakınla harabım
ŞAHANE GÖZLER ŞAHANE SÖZLERİ
Şahâne gözler şahâne
Hüsnüne yoktur bahâne
Süleyman olsan cihâne efendim
Gönül eğlenmez asla aman aman
Uçan kuşlar kebab olsa
Akar sular şarab olsa
Çalan sazlar rebab olsa efendim
Gönül eğlenmez asla ah! aman aman
Türk Sanat müziğinin büyük bir hayranı olan Atatürk'ün sevdiği şarkılar da çoğunlukla bu türdendir. Büyük bir Müzeyyen Senar hayranı olan Atatürk'ün sevdiği türküler, genellikle birbirinden güzel hikâyelere sahiptir. Sanata ve sanatçıya verdiği değer ile bilinen Atatürk'ün sevdiği türküler ve hikâyeleri, hayranlık uyandırıcıdır. Sadece Türk Sanat müziği değil, Atatürk'ün sevdiği şarkı, türkü ve marşlar da vardır. İşte Atatürk'ün müzik zevkine dair merak edilenler…
Eğitimli bir asker ve siyaset adamı olan Atatürk, hayatı boyunca cehaletin karşısında durmuş, sanatı ve bilimi yüceltmiştir. Kendine has bir müzik zevkine sahip olmuş ve bazı sanatçılara olan hayranlığını dile getirmekten çekinmemiştir. Bunlardan biri ise Müzeyyen Senar'dır. Öyle ki, Atatürk'ün özel isteği üzerine birçok kez Dolmabahçe Sarayı'nda onun sevdiği şarkıları söylemiştir. Ulu önderin sevdiği türküler arasında aşağıdakiler bulunur.
Yanık Ömer
Kurtuluş Savaşında kanının son damlasına kadar mücadele eden Yanık Ömer adlı askerin, yaralanmasına rağmen mücadeleyi elden bırakmaması ve gazi olması anlatılır. Sözleri ise şu şekildedir:
Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer, övünmeden yaşıyor
Kurtuluş savaşında, yirmi sekiz yaşında
Mangasının başında, taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor
Savaş biter, Yanık Ömer, köye döner
Köylü bütün bayram eder
Yanık Ömer kutlanır
Nişanlısı mutlulanır
Hey, Yanık Ömer, attan iner
Pembegül'e bağlar kemer
Köylülere gider haber
Düğüne, düğüne
Eline kına yakar, başına teller takar
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar
Heey
Pembegül, allanır, pullanır
Yanık Ömer'in köyüne düğün alayı yollanır.
Kırmızı Gülün Âlı Var
Gade Ana, Bulgaristan topraklarına ait Güller Vadisi'nde bulunan Kızanlık'ta yaşar. Oğlunu göz yaşları ile birlikte askere uğurlar. Gade Ana'ya geri döneceğine dair söz veren oğlu askere gider. Oğlan sadece annesinden değil, biricik sevgilisi Zühre'den de ayrılır. Ali, yıllar geçse bile dönmez, Gade Ana ise her gün tren yolunda umutsuzca bir bekleyiş içerisindedir. Bir gün eve döndüğünde, gelini Zühre'nin yatak odasından sesler duyar. Kapıyı açar ve yorgan altında gelininin biri ile birlikte olduğunu görür. Bu durum karşısında öfkelenen Gade Ana, silahına sarılarak ikisini de vurur. Fakat, vurduğu kişi oğludur. Zühre hafif yaralanmış bir şekilde, "Ne yaptın anam sen?" diye feryat eder. Gade Ana ise evlat katili olmuştur. Bu acıklı hikayeyi anlatan türkünün sözleri aşağıda verildiği gibidir.
Kırmızı gülün alı var aman aman
Her gün ağlasam da yeri var
Bugün benim efkarım var aman aman
Ah bu gönül arz eder seni seni yar seni seni
Ah bu gönül arz eder seni seni yar seni seni
Kırmızı gülün pürçeği aman aman
Yar önünde oynar köçeği
Neyleyim yarsız döşeği aman aman
Ah bu gönül arz eder seni seni yar seni seni
Ah bu gönül arz eder seni seni yar seni seni
Sobalarında Guru da Meşe Yanıyor Efem
Bu türkü, özellikle Ege Bölgesi'nin meşhur halk oyunlarından olan Harmandalı oyunu sırasında çokça çalınır. Efelere övgü olması için yazılan bir türküdür.
Sobalarında kuru da meşe yanıyor
Mehmet Ağam da üşümüş de donuyor
Boncuklu'nun gelini de ortalıkta dönüyor
Aslanım da efeler vay vay
Kar mı yağmış da Yarengöme'nin dağına
Mehmet Ağam da oturuvermiş efelerin sağına
Çıkam ha ben de şu dağların başına
Aslanım da efeler vay vay
Çökertmeden Çıktımda Halilim
Türküde adı geçen asıl kahraman olan Halil ve İbrahim Çavuş, birlikte kaçakçılık ile uğraşır ve kervanlardan haraç alır. Havse ise esas kadındır, annesi ise kötü bir üne sahip olan Kel Gülsüm'dür. Çengilik yapan Gülsüm, erkekler ile birlikte eğlenir, dans eder ve onlarla birlikte olur. Havse oldukça güzeldir ve İbrahim Çavuş'un ikinci karısı olur. Bu durumu kıskanan diğer efeler, Halil de dahil olmak üzere Havse'yi kaçırmaya karar verir. İbrahim Çavuş ise önce direnmeye kalksa bile, kızını ve ilk eşini tehlikeyi atmamak için Havse'yi onlara teslim eder. Dağa kaldırılan Havse, tıpkı annesi gibi çengi olur ve Çakır Gülsüm adını alır. Halil ise ona aşık olduğu için eşkıyaların arasından kaçırır. Çökertmeden adalara kaçmak için Kastapao'nun teknesine binerler. Fakat, en sonunda yakalanırlar. Ateş altında kalan Halil yaralanır. Kaymakamlığın bahçesinde ölüme terk edilen Halil, daha sonra kolcular tarafından boğularak öldürülür.
Çökertmeden çıktım da Halilim
Aman başım selamet
Çökertmeden çıktım da Halilim
Aman başım selamet
Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet
Bitez de yalısına varmadan Halilim
Aman koptu kıyamet
Arkadaşım İbram Çavuş
Yoldaşlara emanet
Arkadaşım İbram Çavuş
Yoldaşlara emanet
Burası da Aspat değil Halilim
Aman Bitez yalısı
Yüreğime sancı saldı
Aman kurşun yarası
Burası da Aspat değil Halilim
Aman Bitez yalısı
Yüreğime sancı saldı
Aman kurşun yarası
Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım
Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım
Kolcular geliyor Halilim
Nerelere kaçalım
Kolcular geliyor Halilim
Nerelere kaçalım
Teslim olmayalım Halilim
Aman kurşun saçalım
Teslim olmayalım Halilim
Aman kurşun saçalım
Burası da Aspat değil Halilim
Aman Bitez yalısı
Yüreğime ateş saldı
Aman kurşun yarası
Burası da Aspat değil Halilim
Aman Bitez yalısı
Yüreğime sancı saldı
Aman kurşun yarası
Mehrali Bey Ağıtı
Abdülhamit zamanında bir bey olan Mehrali, Kangal kaymakamı ile kavga eder. Onu görünce ayağa kalkmaz ve sen kim oluyorsun diyerek ona dayak atar. Buna öfkelenen vali onu Abdülhamit'e şikayet eder, ancak umduğu gibi bir cevap alamadığı için hayal kırıklığına uğrar. Vali ondan kurtulmak için Yemen isyanını, Mehrali Bey'in bastırmasını ister. Sultan Abdülhamit'e de, "Bu isyanı bastırsa bastırsa Mehrali bastırır." der. Padişah ise seçimi Mehrali Bey'e bırakır. Gitmeyi kabul eden Mehrali, Yemen'in sıcağına dayanamayarak ölür. Bu türküde ise onun hikayesi anlatılır.
Ben gidiyom Rüştü beyim ağlama
Köz goyup da ciğerimi dağlama
Alay gitti beni burda eyleme
Yemen'e de benim ağam Yemen'e
Endi m'ola Mehrali bey Yemen'e
Gurdu m'ola çadırları çimene
Oğul köz düştüğü yeri yakar kime ne
Dert benim vallah kime ne
Ben gidiyom Rüştü beyim sana bir nişan
Susuzluktan alaylarım perişan
Hiç iflah mı olur Yemen'e düşen
Yemen'e de benim ağam Yemen'e
Endi m'ola Mehrali bey Yemen'e
Gurdu m'ola çadırları çimene
Oğul köz düştüğü yeri yakar kime ne
Dert benim vallah kime ne
Mehrali'yi sokaklarda duttular
Ağamı da bir gurşuna sattılar
Mehrali'yi Yemen'e de attılar
Yemen'e de benim ağam Yemen'e
Endi m'ola Mehrali bey Yemen'e
Gurdu m'ola çadırları çimene
Oğul köz düştüğü yeri yakar kime ne
Dert benim vallah kime ne
Ata Barı
İsmini Atatürk'ten alan bu halk oyunu, aslında Artvin barıdır ve ulu öndere ithaf edilmiştir. Sınırsız hareket sayısına sahiptir. Kızlı-erkekli veya sadece erkekler ile oynanabilen bir oyundur. Sözleri ise şöyledir:
Bahçası var, bağı var
Ayvası var, narı var
Bahçası var, bağı var
Ayvası var, narı var
Atamızdan yadigâr
Bizde atabarı var
Atamızdan yadigâr oy
Bizde atabarı var
Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Benim ela gözlümü
Gurbete yollamışlar
Benim ela gözlümü oy
Gurbete yollamışlar
Ben bir uzun kamışım
Yoluna dikilmişim
Ben bir uzun kamışım
Yoluna dikilmişim
İster al, ister alma
Alnına yazılmışım
İster al, ister alma oy
Alnına yazılmışım
Atabarıdır barı
Bahçede gördüm yâri
Atabarıdır barı
Bahçede gördüm yâri
Seslendim, ses vermedi
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi oy
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi
Ağladım zarı zarı
Seslendim, ses vermedi oy
Ağladım zarı zarı
Mızıka Çalındı Düğün mü Sandın
Savaşın beraberinde getirdiği yıkımı, geniş bir çerçeveden eleştiren bir türküdür. Savaşmanın sevinilecek bir şey olmadığını, hem gidenin hem de geride kalanların yüreklerini yakan bir felaket olduğunu hüzünlü bir biçimde anlatır.
Mızıka çalındı düğün mü sandın?
Al-beyaz bayrağı gelin mi sandın?
Yemene gideni gelir mi sandın?
Dön gel ağam dön gel dayanamiram
Uyku gaflet basmış uyanamiram
Ağam öldüğüne ey ey ey ey inanamiram
Ağam öldüğüne ey ey ey ey inanamiram
Ağamı yolladım Yemen eline
Çifte tabancalar takmış beline
Ayrılmak olur mu taze geline?
Dön gel ağam dön gel dayanamiram
Uyku gaflet basmış uyanamiram
Ağam öldüğüne ey ey ey ey inanamiram
Ağam öldüğüne ey ey ey ey inanamiram
Köroğlu Solağı
Türk tarihinin önemli ozanlarından olan Köroğlu için yakılan bir türküdür. Türküde bahsi geçen olay ise Ayvaz'ın düşmanlarını alt etmek için Köroğlu'ndan yardım istemesidir. Köroğlu'nun yardımıyla düşmanlarını hezimete uğratan Ayvaz, intikamını aldıktan sonra onları affeder.
Uca Dağların Başında
Karlı Dağların Başında
Tek Atlı Gezdiğin Var Mı
Her Taraftan Üç Beş Kelle
Terkiye Astığın Var Mı
Kargının Ucunu Salla
Etme Düşmana Eyvallah
Köroğlu Söyler Şanından
Kuş Uçurmaz Meydanından
Dağlar Dağlar Alişimin Kaşları Kare
Rusçuk'a bağlı Maratin köyünde Mahmut Ağa diye biri yaşar. Zengin olan bu ağa, kızını kendilerine yakışacak bir aileye gelin vermek ister. Fakat, kızı Gülsüm Aliş isimli bir faytoncuya aşıktır. Aliş askerliğini yaptıktan sonra Gülsüm ona kaçar. Düğün için hazırlanırlar, ancak bir gün Aliş faytonuyla gelirken Lom çayı üzerine kurulu olan köprü yıkılır. Aliş, faytonuyla birlikte Tuna Nehri'ne düşer ve bulunmamak üzere cesedi ortadan kaybolur. Gülsüm ise kahrından intihar etmeye karar verir. Kendini Tuna Nehri'ne atarak ölür.
Aliş'imin Kaşları Kare
Sen Açtın Sineme Yare
Bulamadım Derdime Çare
Görmedin Mi Ah Civan Alişimi Tuna Boyunda
Sarmadın Mı Ah Aslan Alişimi Tuna Boyunda
Evleri Var Hane Hane
Benleri Var Tane Tane
Saramadım Kane Kane
Görmedin Mi Ah Civan Alişimi Tuna Boyunda
Sarmadın Mı Ah Aslan Alişimi Tuna Boyunda
Sarı Zeybek
Bir zamanlar Ege'de yaşamış olan yiğit bir efe için yazılmıştır. Özellikle, Zeybek oyunlarında çalınır. Türküde bahsi geçen efenin, mert, cesur, yiğit, sarı saçlı ve mavi gözlü olması nedeniyle Atatürk'e ithaf edilmiştir.
Sarı zeybek, aman, şu dağlara yaslanır, aman
Yağmur yağar silahları, amman, ıslanır
Bir gün olur, aman, deli gönül uslanır, aman
Eyvah olsun, telli de doru aman, şanına
Eğil, bir bak mor cepkenin, efem, kanına
Karşı dağı, aman, duman aldı bürüdü, aman
Üç yüz atlı, beş yüz yaya, amman, yürüdü
Sarı zeybek, aman, şu cihanda bir idi, aman
Eyvah olsun, telli de doru amman, şanına
Eğil, bir bak mor cepkenin, efem, kanına
Havada Bulut Yok
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Yemen'de hayatını kaybetmiş olan askerleri anmak için yakılan bir ağıt olma özelliğine sahiptir. Osmanlı, Yemen'i topraklarına katmayı başarmış, fakat birçok şehit vermiştir.
Havada bulut yok, bu ne dumandır?
Mahlede ölüm yok, bu ne şivandır?
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Ano Yemen'dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Huş'tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlanın önünde redif sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ano Yemen'dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Ah, burası Muş'tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Ah, ah, ah, ah, ah
Ano Yemen'dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Muş'tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Ano Yemen'dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir?
Burası Huş'tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Ano Yemen'dir, gülü çimendir
Giden gelmiyor, acep nedendir ah?
Burası Huş'tur, yolu yokuştur
Giden gelmiyor, acep ne iştir?
Kışlalar Doldu Bugün
Diyarbakır'da askerlik görevini yapan kardeşi İbrahim'i özleyen ve görmek isteyen Hamza Şenses, onu ziyarete gider. Fakat, yetkililer görüşmenin imkansız olduğunu söyler. Bu duruma üzülen Şenses, zorla da olsa tabur komutanı ile görüşür ve ondan ricada bulunur. Anlayışlı bir insan olan komutan, Şenses'i kardeşi ile görüştürür. Daha sonra ondan, akşam düzenlenecek olan eğlenceye katılmasını ve şarkı söylemesini ister. Kardeşinden ayrılan Hamza Şenses, o üzüntü ile Kışlalar Doldu Bugün türküsünü yazar ve söyler.
Kışlalar doldu bugün
Doldu boşaldı bugün
Gel kardaş görüşelim
Ayrılık oldu bugün
Naçar elinden vah, vah, yar, yar, yar
Geceler yarim oldu
Aney, ağlamak karım oldu
Her dertten yıkılmazdım
Nazlım, sebebim zalım oldu
Garib elinden vah, vah, yar, yar, yar
Yaralandım yatmadım
Aney, yaram açıp bakmadım
Kaldı hasretimiz kıyamete
Güzel boynuna el atmadım
Hayın elinden vah, vah, yar, yar, yar
Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa
6 Ekim 1924 tarihinde Kars'a giden Atatürk'ün karşılanması sırasında söylenmiş olan bu şarkı, aslen Azerbaycanlı olan Mehmet Türkel Bey tarafından Atatürk'e ithaf etmek için bestelenmiştir.
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa
Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa
Arş arş arş ileri ileri arş ileri
Marş ileri dönmez geri, Türk'ün askeri hey
Sağdan sola, soldan sağa
Al da bayrağı düşman üstüne hey
Parlayan yıldızın alemi tenvir eder
Cumhuriyet bayrağın semada süzer gider
Parlayan yıldızın alemi tenvir eder
Cumhuriyet bayrağın semada süzer gider
Arş Arş Arş ileri ileri Arş ileri
Marş ileri dönmez geri, Türk'ün askeri hey
Sağdan sola, soldan sağa
Al da bayrağı düşman üstüne hey
Arş Arş Arş ileri ileri Arş ileri
Marş ileri dönmez geri, Türk'ün askeri hey
Sağdan sola, soldan sağa
Al da bayrağı düşman üstüne hey