ayağa iğne batma hissi nasıl geçer / Oksipital Nevralji Hakkında Bilinmesi Gerekenler | Acıbadem

Ayağa Iğne Batma Hissi Nasıl Geçer

ayağa iğne batma hissi nasıl geçer

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

  • Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz.
  • İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz.
  • Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz.
  • Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz.
  • Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz.
  • Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz.
  • www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz.
  • Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

  • Kimliğinizi teyit etme,
  • Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi.
  • İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi.
  • Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması.
  • İlaç temini.
  • Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme.
  • Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Araştırma yapılması.
  • Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma.
  • Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi.
  • Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

  • 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu,
  • 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
  • 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
  • Özel Hastaneler Yönetmeliği,
  • Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği,
  • Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

  • Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme,
  • Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,
  • Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme,
  • Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme,
  • Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme,
  • İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

  • (i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz,
  • (ii) Noter kanalıyla gönderebilir,
  • (iii) [email protected] adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya
  • (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak [email protected] ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI

Sık Görülen Topuk Ağrısı Nedeni: Topuk Dikeni

tt

Topuk Dikeni Nedir?

Plantar fasiit; yani bilinen adıyla topuk dikeni, topuk ağrısının en yaygın nedenlerinden biridir. Topuk dikeni adı topuk ağrısı olan hastaların bazılarının çekilen röntgen filmlerinde topuk kemiğinin alt kısmında sivri dikensi bir kemik çıkıntı saptandığı için kullanılmaktadır. Aslında topuk ağrısını yapan bu sivri kemik çıkıntısı değildir. Topuk ağrısına yol açan sorun bu dikensi kemik çıkıntısının hemen alt tarafında bulunan plantar fasya (ayak taban zarı) denilen yapı ile ilgili ilgilidir.

Plantar fasya, ayak kemerini destekleyerek yürümeye yardımcı olan önemli bir dokudur. Topuk dikeni olarak tanımlanan bu hastalardaki ağrı, ayağın altında bulunan ve topuk kemiğini ayak parmaklarına bağlayan kalın bir doku bandı olan plantar fasyanın zorlanması ve inflamasyonu sonucu meydana gelir. Tıbbi adı plantar fasiit olan bu durumdaki kişilerin ayak filmlerinde sivri dikensi çıkıntı olsa da olmasa da, genel olarak bu tip topuk ağrısına topuk dikeni denilir.

tt

 

Ayak tabanındaki plantar fasya bağları, günlük yaşamda çok fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalır. Ayaklara çok fazla baskı uygulandığında, plantar fasya iltihaplanarak topukağrısı ve sertliği ile kendini gösteren topuk dikenine neden olur.

 

 

 

Topuk dikeni, koşucularda daha yaygın görülen bir durumdur. Fazla kilolu ve yetersiz iç desteğe sahip ayakkabı giyen kişilerde de topuk dikeni görülme riski vardır. Genellikle sabah yataktan kalkıp atılan ilk adımlarda, ayak tabanında batma hissiyle birlikte ağrı meydana gelir. Topuk dikeni ağrısı, ayağa kalktıkça ve hareket ettikçe azalır, ancak uzun süre ayakta durduktan sonra veya uzun süre oturup tekrar ayağa kalktığınızda topuk ağrısı geri gelebilir.

Topuk Dikeni Belirtileri Nelerdir?

Topuk dikeni, tipik olarak ayağın altında topuğa yakın bir bölgede batma hissi veren topuk ağrısına neden olur. Genellikle hastalar bu ağrıyı, bıçak batması hissi olarak tanımlar. Topuk dikeni ağrısı, genellikle uyandıktan sonraki ilk birkaç adımda en kötü haldedir. Topuk dikeninin neden olduğu topuk ağrısı zamanla ve yavaş yavaş gelişir. Hissedilen topuk dikeni ağrısı, donuk veya keskin olabilir. Topuk dikeni, genellikle sadece bir ayağı etkiler, ancak her iki ayağı da etkileyebilir. Uzun süreli aktiviteden sonra, artan tahriş veya iltihaplanma nedeniyle ağrı daha kötü hale gelebilir.

tt

Topuk dikeni belirtileri;

– Sabah atılan ilk adımda topukta keskin bir batma hissi,

– Gün içinde topukta kesik kesik ağrı oluşması,

Topuk bölgesinin şişlik ve hassasiyet

Çıplak ayak yere basıp, yürüyememek

– Uzun süre ayakta kalınca artan topuk ağrısı

– Topuk ağrısı nedeniyle yürümekte zorluk

 

Topuk Dikeni Nedenleri ve Risk Faktörleri

Pek çok topuk dikeninin nedeni belirsizdir, fakat ayak tabanı üzerindeki gerginlik ve stres artarsa, plantar fasya üzerinde küçük yırtıklar oluşabilir ve iltihaplanma meydana gelebilir. Topuk dikeni, kesin bir neden olmadan meydana gelse bile, bazı faktörler topuk dikeni riskini artırabilir;

-Yaş: 40 ile 70 yaşları arasında, aktif olarak çalışan erkekler ve kadınlar, topuk dikeni gelişimi için en yüksek risk altındadır. Ayrıca, topuk dikeni kadınlarda erkeklerden biraz daha yaygın görülür. Hamileler, özellikle gebeliğin son dönemlerinde sıklıkla topuk dikeni ağrısı yaşayabilir.

-Ayak anatomisi: Düz tabanlık ve anormal bir yürümeye sahip olmak, topuğa daha fazla baskı uygulanmasına neden olabilir. Baldır kaslarını topuğa bağlayan tendonlar olan aşil tendonları, topuk dikeni ağrısına neden olabilir. Sadece yumuşak tabanlı ve zayıf desteğe sahip ayakkabılar giymek de topuk dikenine neden olabilir.

– Obezite: Fazla kilo, ayak tabanı üzerinde fazlaca stres yaratır. Topuk bölgesinde oluşan bu stres ve baskı, topuk ağrısı ve topuk dikeni oluşma riskini arttırır.

– Fazla ayakta durma gerektiren meslekler: Fabrika çalışanları, öğretmenler ve çalışma saatlerinin çoğunu sert yüzeylerde yürüyerek veya ayakta geçiren insanlar, daha fazla topuk dikeni riskine sahiptir.

– Bazı egzersiz türleri: Uzun mesafeli koşu, bale ve aerobik dans gibi topuğa çok fazla baskı uygulayan sportif aktiviteler, topuk dikeni gelişme riskini arttırabilir.

Çocuklarda Topuk Dikeni Görülür mü?

tt

 

Yetişkinler gibi çocuklar da, ayak tabanındaki bağların aşırı kullanımından veya desteksiz ayakkabılar giymekten kaynaklanan plantar fasiit gelişebilir. Meydana gelen bu topuk ağrısını azaltmak için çocuğunuzun topuğuna soğuk tedavi uygulayabilirsiniz. Topuk bölgesine masaj yapmak da iyileşmeye yardımcı olabilir.

 

 

Çocuğunuzun dinlendiğinden ve iyileşmesine yardımcı olmak için uzun süre koşmaktan, zıplamaktan ve ayakta durmaktan kaçındığından emin olun. Çocuğunuz normal aktivitelerine döndüğünde, topuk ağrılarının geri gelmemesi için ısınma egzersizleri ve esneme hareketleri yapmaları gerektiğini hatırlatın. Çocuklarda görülen topukağrısı, aşil tendinit veya kırık , büyüme kıkırdak bozukluğu gibi farklı durumlar nedeni ile meydana gelebilir. Bu yüzden çocuklarda topuk ağrısı ve üstüne basmakta zorluk gibi bir belirti fark edildiğinde, mutlaka doktora danışılması gerekir.

Topuk Dikeni Nasıl Teşhis Edilir?

Topuk dikeni, tıbbi geçmişe ve fiziksel muayeneye göre teşhis edilir. Muayene sırasında doktorunuz ayağınızdaki hassasiyet alanlarını kontrol eder. Ayak röntgen ve ultrasonu çekilebilir. Stres kırığı ya da başka bir sorunun topuk ağrısına neden olup olmadığından emin olmak için, MR-manyetik rezonans görüntüleme tetkiki yapılabilir.

tt

Topuk Dikeni Tedavisi

Topuk dikeni olan çoğu insan; dinlenme, ağrılı bölgeye soğuk tedavisi uygulama, gerdirme egzersizleri, atel kullanımı ve ilaçlardan oluşan tedaviler ile birkaç ay içinde iyileşir. Ağrı hafiflemezse, doğrudan topuk bölgesindeki bağın hasarlı kısmına steroid enjeksiyonu uygulanabilir. Enjeksiyonlar, topuk dikenini tamamen iyileştirmez, ancak 3-6 ay boyunca ağrıyı hafifletebilirler. Ayak tabanı altındaki kasları zayıflatabileceği ve muhtemelen yırtılmasına neden olabileceği için birden fazla kortizon enjeksiyonu önerilmez. Aynı zamanda, doku iyileşmesini desteklemek için hastanın kendi kanından elde edilen TZP yani trombosit açısından zengin plazma enjeksiyon tedavisi önerilebilir. Özellikle ultrason eşliğinde yapılan TZP enjeksiyonu ile plantar fasyadaki hasarlı alan görülerek direk oraya müdahale edildiğinden, daha olumlu sonuçlar elde edilebilir.

Fizik tedavi, topuk dikenitedavisinin önemli bir parçasıdır. Fizik tedavi ile ayak tabanındaki kasların ve aşil tendonların güçlenmesi sağlanır. Alt bacak kaslarını güçlendirmek için uygulanan fizik tedaviler ise yürüyüşü dengeler ve ayak tabanındaki baskıyı azaltmaya yardımcı olur.

tt

 

Uygulanabilecek diğer bir topuk dikenitedavisi ise ESWT ekstrakorporeal şok dalgasıdır.

Bu tedavide, iyileşmeyi uyarmak için ses dalgaları topuğun ağrıyan bölgesine yönlendirilir. Bir seans 5 dakika kadar sürer, hastaların durumuna göre 3-6 seans uygulanabilir.

 

 

Ayrıca doktorunuz, gece uyurken baldırınızı ve ayak kemerini geren bir atel takmanızı tavsiye edebilir. Böylece sabah kalkınca üzerine basma zorluğu da azalmaya başlar.

Vücudunuza yüklenen basıncı ayaklara daha eşit bir şekilde dağıtmaya yardımcı olmak için hazır veya özel olarak oluşturulan tabanlık veya topuk ortezleri de topuk dikenitedavisinde kullanılabilir.

Uygulanan cerrahi dışı topuk dikeni tedavileri ile sonuç alınamazsa, düşünülmesi gereken sonraki seçenek ameliyattır.

Topuk Dikeni Ameliyatı

Topuk dikeni ameliyatı, sadece ağrının şiddetli olduğu veya 6 ile 12 aydan fazla sürdüğü durumlarda yapılır. Topuk dikeni ameliyatındaayak tabanındaki bağları gevşetmek için, topuk kemiğinden plantar fasya dokusu kısmen ayrılır. Bu işlemle birlikte gerginlik azalmış olur, ancak ayak kemeri zayıflayabilir ve işlevini kaybedebilir. Cerrahi tedavi aynı zamanda, kronik ağrı ve sinir hasarına neden olabilir, bu nedenle diğer topuk dikeni tedavi seçenekleri denendikten sonra ameliyata karar verilir.

Topuk dikeni ameliyatı; açık ya da kapalı ameliyat olarak uygulanabilir. Kapalı cerrahi geçiren hastalar, ameliyattan hemen sonra minimum ağırlık taşıma aktivitelerine başlayabilir ve ayaklarına doğru şekilde uyum sağlayan normal ayakkabılar giyebilir. Çoğu insan ameliyattan sonraki üç ile altı hafta içinde normal aktivite düzeyine dönebilir.

tt

 

Açık cerrahi geçiren hastalar, vücut ağırlıklarını ayaklardan uzak tutmak ve dokuların düzgün bir şekilde iyileşmesini sağlamak için ameliyattan sonra iki ile üç hafta boyunca bot şeklinde ortez giymelidir.

 

 

 

Topuk Dikeni Ağrısını Azaltmak İçin Öneriler

tt

Nazikçe yapılan germe ve esneklik egzersizleri, topuk dikeni ağrısını hafifletmeye ve hatta önlemeye yardımcı olabilir. Baldır ve ayak tabanı kaslarını germek, kasları gevşetmeye ve topukağrısını azaltmaya yardımcı olur. Ağrının geri gelmesini önlemek için, egzersizlere başlamadan önce mutlaka germe egzersizi yapmayı unutmayın.

Topuk ağrısının şiddetli olduğu dönemlerde, koşu gibi belirli aktivitelere ara vermek önemlidir. Yüzme ve diğer düşük etkili aktiviteler, topukdikeni ağrısını kötüleştirmeden egzersiz yapmanızı sağlayabilir.

Topuk dikeni ağrısını azaltmak için aşağıdaki kişisel bakım ipuçlarını deneyebilirsiniz;

  • Sağlıklı kilonuzu koruyun. Vücut ağırlığı ne kadar fazla ise topuklara uygulanan baskı da o kadar artar.
  • Destekleyici ayakkabılar seçin. Düşük ile orta topuklu, kalın tabana ve iyi kavis desteğine sahip ayakkabılar tercih edin. Çıplak ayakla yürümeyin.
  • Spor aktivitelerinizi değiştirin. Yürümek veya koşmak yerine yüzme veya bisiklete binme gibi düşük etkili sporlar yapmayı deneyin.
  • Ağrılı bölgeye soğuk uygulayın. Ağrılı bölgenin üzerine günde üç veya dört kez, 15 dakika boyunca bezle kaplı bir buz torbası tutun. Soğuk tedavisi, ağrıyı ve iltihabı azaltmaya yardımcı olabilir.
  • Beslenmeye dikkat edin. Topuk dikenini iyileştirmek veya önlemek için beslenmenin etkisi konusunda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da C vitamini, çinko, glukozamin, bromelain ve balık yağı gibi takviyeleri almak doku onarımı ve iyileşmesine yardımcı olabilir. Takviye kullanımından önce mutlaka doktorunuza danışın.

Topuğunuzda, sabah erken saatlerde veya bir süre oturduktan sonra daha kötü hissettiğiniz keskin bir ağrı yaşıyorsanız bu belirtiler topuk dikenini işaret edebilir. Topuk dikenini görmezden gelmek, hareketlerinizi engelleyebilecek kronik topukağrısına neden olabilir. Topuk dikeni, genellikle uygun tedavi ile birkaç ay içinde iyileşir ve nadiren ameliyat gerektirir.

Kemik, kas ve eklem sağlığınızla ilgili yakınmalarınız varsa, Turan&Turan Kemik Kas Eklem Sağlığı merkezimize ulaşabilirsiniz.  İletişim için lütfen tıklayın.

MEDICANA BURSA Nöroloji

DİYABETİK POLİNÖROPATİ(DPN)

Diyabetes mellitus (DM) toplumda en sık rastlanan hastalıkların başında gelir. Distal simetrik sensori-motor polinöropati ;diyabetik nöropatiler içinde en sık rastlanan sendromdur ve diyabetin ciddi bir komplikasyonudur.

Diyabet tanısı konduğunda hastaların %10’unda diyabetik nöropati bulunurken, 20 yılın sonunda bu oran %50 düzeyinde olmaktadır. Diyabetik Nöropati patogenezinde metabolik, vasküler, genetik, immünite gibi birçok faktör rol oynamaktadır.

Diyabetik polinöropati ; sinsi başlangıcı olan ,aylar içinde gelişen ,ağırlıklı olarak duyusal tutulumu olan bir nöropati formudur. Tercih olarak en erken duyu etkilenmesi ayak başparmaklarında ortaya çıkar ve yukarı ilerler. Tutulum diz duzeyıne ulastıgında üst ekstremıtelerin distali etkilenir.Tipik olarak eldiven-çorap tarzı duyu kaybına yol açar.İlerlemiş hastalıkta göğsün merkezi ve karın bölgesi kalkan paternınde etkılenır.

Hastadaki belırtıler el ve ayak uçlarında uyuşma, keçeleşme, karıncalanma hissi,yanma,elektrik çarpması, iğne batması ,donma ,allodini – hafif bir dokunuşla akut ağrı şeklinde olabilir. Daha ileri evrelerde el ve ayak kaslarında erime ,distrofik değişiklikler,kemık deformasyonları görülebilir. Etkilenme sağ ve solda simetrik olur.Gece şikayetlerde artış tipiktir.Hastaların basınç, titreşim, ağrı, sıcaklık hissetme yeteneklerinin kaybından ötürü kendisine zarar verme ihtimali olmaktadır,çünkü duyarlılık ve algılama kaybolur.Bu yuzden, hastalığın en tehlikeli belirtisi ayaklarda ülser ve yaraların olmasıdır .Hasta ağrı hissetmez ve durumu tehlikeli görmez, ancak bu sırada ayaklarda ve parmaklarda iltihap gelişebilir hatta bu nedenle bazen ampütasyona başvurmak gerekebilir.

Diabetik nöropati tanısı hastalık öyküsü ve ayrıntılı bir bir nörolojik muayene ile konur.Hastada klinik yakınma, muayene bulgusu, elektrofizyolojik inceleme ve kantitatif duyu testlerinden en az ikisi mevcutsa nöropati olduğu söylenebilir.Elektrofiyolojık tetkık olarak yapılan sinir iletim testi (EMG)de:Üst ve alt ekstremitelerde motor ve duyu sinirlerinin elektriksel ileti özellikleri çalışılarak bu sinirlerin elektriksel sinyal gücündeki değişiklikler ile periferik polinöropati veya tek sinir tutuluşları gösterilebilir. Bu çalışmalar kalın çaplı sinir liflerinin fonksiyonları hakkında bilgi verirken, ince sinir lifleri hakkında bilgi vermez. Bu nedenle EMG'nin normal bulunması periferik nöropati varlığını dışlamaz.

Diyabetik Nöropati Tedavisinde ,sinir hasarını engellemek veya düzeltmek için bu hastaların normal yada normale yakın kan glikozu kontrollerinin sağlanması gerekmektedir.Diyabetik polinöropatı seyrını yavaslatmak yada önlemede yoğun glısemık kontrolün önemi büyüktür. Kan şekerinin yüksekliği kadar, dalgalı seyir göstermesi de önemli bir risktir. Aynı zamanda kolestrolün kontrolü, sigaranın bırakılıp alkolün azaltılması, obeziteden kaçınma, ayak bakımının yapılması nöropati progresyonunu geciktirir. Glikozu yakmak ve kas gücü oluşturmak için düzenli egzersiz programı yapılmalı ve sağlıklı beslenilmeye özen gösterilmelidir.Hastalar ayaklarını kendı kendıne muayene etmeleri ve enfeksiyon kontrolü konusunda eğitilmelidir.

Medikal tedavide trisiklik antidepresanlar, pregabalin, gabapentin, karbamazepin, duloksetin, antioksidan,B vıtamını,magnezyum kullanılabilir ajanlardır.

İNME (FELÇ)

         İnme; beyin damarlarında tıkanma veya kanama sonucu ani olarak gelişen ve çeşitli Nörolojik belirtilerle seyreden bir beyin hastalığıdır. Çoğunlukla neden beyin damarllarında tıkanmadır. Ancak kanama da inme nedenlerinden biridir.

         Bu yazıda tıkanma nedneiyle inme geçiren hastalar söz konusu edilecektir.

         Tıkalı damar hangi beyin bölgesindeyse o bölgeye ait nörolojik belirtiler gelişir. Örneğin motor hareketi etkileyen bölgede ise vücudun sağ veya sol yarısında tutmama, duyu bölgesindeyse yine vücudun tek beden yarısını etkileyen duyu bozuklukları gelişir. Konuşma merkezinin etkilenmesi konuşamam veya konuşmanın bozulması, görme merkezinini etkilenmesiyle de kısmi görememe veya bulanık görme, bazende görme alanının tek yarısını göremem gibi belirtiler oluşur. Bu sık klinik görünümlerin yanında her iki bacakta tutamam, sfinkter kusuru, yürüme ve algı bozuklukları, denge bozukluğu da görülebilir. Hastalar bazen inme başlangıcında bilinç kaybı, şiddetli baş ağrısı veya baş dönmesi yaşayabilirler.

         İnme için mevcut bazı hastalıklar riski arttırır. Hipertansiyon, Diyabet, Hiperlipidemi, Obesite, Kalp ritm bozuklukları bunların başında yer alır. Ailede inme veya kalp krizi geçiren biririn varlığı, sigara ve alkol alışkanlıkğı ve stres riski arttıran diğer nedenlerdir.

         Bir hastanın inme geçirip geçirmediğini hızlıca anlamak ve tanı koymak çok önemlidir. Zira erken tedavi ile beynin daha büyük alanlarnın etkilenmesini önlemek veya etkilenen damarın hızlıca açılarak durumun hasarsız atlatılmasını sağlamak mümkündür. Klinik olarak kuşku duyulan hastalar zaman kaybedilmeden acil servise ve Nöroloji hekimine ulaştırılmalıdır.

         Tanı aşamasında hastanın Nörolojik muayenesinin değerlendirilmesi ve ardından radyolojik ve laboratuar incelemesi yapılır. En sık başvurulan radyolajık inceleme beyin tomografisi (BT)ve beyin manyetik rezonans (MR) incelemesidir.

         Tedavi, inmenin ne zaman geçirildiği, tıkalı damar büyüklüğüne ve tıkalı damar alanına göre değişir. Acil tedavi programı başlanılan ve devam edilen hastada erken dönemde rehabilitasyon uygulaması da tedaviye eklenir.

         Risk faktörü yüksek olan hastalarda veya daha önceden atak geçiren hastalarda birincil ve ikincil korunma çok önemlidir. Tansiyon ve kan şekeri regülasyonu, yüksek kolesterol ve trigiliserid seviyelerinin düşürülmesi, sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz, akdeniz tipi beslenme ve varsa kalp ritm bozukluğunun giderilmesi önerilir. Karotis darlığı ve bu nedenle inme geçiren hastalarda belli aralıklarla klinik ve radyolojik takip önerilir.

 

KARPAL TÜNEL SENDROMU(Bilekte Sinir sıkışması)

Karpal tünel sendromu(KTS); Medyan sinir ismi verilen kol sinirinin , el bileğinde, adını aldığı karpal tünelden geçerken çevre kılıf tarafından sıkışmasıdır.

Sinir sıkışmaları içinde en sık görülen rahatsızlıktır. Karpal tünel sendromu daha çok kadınlarda ve 40-60 yaş arasında sık görülür .Fakat ellerini aktif kullananlarda daha erken yaşlarda da görülebilir.

Başlangıç döneminde el bileğinde,başparmak,işaret parmağı,orta parmak ve yüzük parmağının yarısında uyuşma ,karıncalanma ve ağrı görülür. Ağrı ve uyuşukluk hissi genellikle geceleri hastayı uykudan uyandıracak düzeyde olabilir ve belirtiler hasta ellerini salladığında, bileğini hareket ettirdiğinde azalır. Bu yüzden hastaların ağrı ve uyuşuklukla geceleri uyanıp ellerini sallaması hastalığın karakteristik bir işaretidir. İlerlemiş vakalarda baş parmak tabanı etrafındaki kaslarda erime ve buna bağlı başparmakta güçsüzlük ortaya çıkar.Hastalar ellerindeki eşyaları düşürdüklerini bazende his kaybından parmaklarını yaktıklarını veya kestiklerini fark etmediklerini ifade ederler.

KTS, genel olarak aynı işi uzun süre yapanlarda ve el bileği tekrarlayıcı mikrotravmalara maruz kalanlarda görülebildiğinden meslek hastalığı olarak kabul edilir.Sürekli el bileğinin bükülü kaldığı durumlarda (masa başında sürekli klavye kullanmak, piyano ,gitar çalmak, boya ve resim yapmak vb.) veya el elbileğine sürekli yük binen işlerde çalışanlarda (ev temizliği yapanlarda,aşçılarda,titreşimli cihazlar kullanan temizlik işçilerinde,ahşap oymacısı, marangoz, tornacı, teknisyen, örgü-nakış gibi el becerisi gerektiren işlerde çalışan kişilerde vb) daha sık görülür.

KTS ayrıca şeker hastalığı, romatoid artrit, hipotroidi, aşırı şişmanlık, gut gibi diğer başka problemlerin etkisiyle de ortaya çıkabilir. Gebelik döneminde vücud sıvılarının artması karpal tünel içinde basınç artışına bu da geçici olarak karpal tünel sendromu belirtilerinin oluşmasına yol açabilir.

Hastanın şikayetleri ve muayene bulguları genellikle teşhis için yeterlidir. Ancak kesin tanı için sinir ileti incelemesi olan EMG (elektromyografi) tetkiki de mutlaka yapılmalıdır.

Karpal tünel sendromu için risk altında olan kişiler ,hastalığın oluşmasını önlemek için koruyucu olarak bileğine dairesel egzersizler yapmalı ve günlük yaşantılarında son derece dikkatli davranmalıdır.Hastalar bileklerini belli aralıklarda dinlendirmeli, bileklerine binen yükü azaltmalıdır.Mouse kullanırken bilek ve dirsek altı desteklenmeli,hasta olmayan diğer el kullanılmaya çalısılmalıdır.

Dengeli ve düzenli beslenilmeli, omega 3 yağ asidi yönünden zengin gıdaların tüketilmelidir.

Tedavide bölgesel ağrı kesici ve ödem çözücü jeller kullanılır.El-el bileğine istirahat ateli takılması, kanala steroid enjeksiyonu ve fizik tedavi gibi yöntemler de kullanılabilir. Steroid enjeksiyonları sinir etrafındaki şişlikleri azaltarak semptomların gerilemesine yardımcı olabilir. Koruyucu olarak kullanılan atel sayesindede bilek ani hareketlerden korunur ve gece ağrıları azaltılabilir.

Birkaç ay süresince geçmeyen ve koruyucu önlemlere rağmen devam eden karpal tünel sendromlarında ameliyat gerekir. Karpal tünel ameliyatı sinirlere baskı yapan bağ dokunun kesilmesine dayanan bir operasyondur. Hasta birkaç gün ile birkaç aya varan süre zarfında eski sağlığına kavuşur. Bazı çok ağır ve geç kalınmış olgularda ameliyattan sonra şikayetler azalmakla beraber tam olarak ortadan kalkmayabilir. Hastanın sigara içmesi, yeterince beslenmemesi, ileri yaşta olması gibi faktörler cerrahi tedaviden alınacak sonucu olumsuz olarak etkiler.

ALZHEİMER HASTALIĞI

Alzheimer hastalığı, beyindeki bilişsel fonksiyonların kaybıyla seyreden demansın en yaygın formudur. Yani beynin normal organizasyonunun bozulmasıdır.

Hastalığı ortaya çıkaran nedenler yüzde yüz ortaya konulamamıştır ancak bazı faktörlerin kolaylaştırıcı olduğu söylenebilir. Genetik yatkınlık, kafa travmaları, düşük eğitm seviyesi, sık depresyon atakları...

DİKKAT!

Bu belirtiler varsa dikkatli olun. Yakın geçmişin unutulması ve yeni öğrenilen bilgilerin unutulması. Eski yaşantıların ya da eskiden öğrenilen bilgilerin iyi hatırlanması mümkündür. İlk ve en önde gelen belirti unutkanlıktır. Kişiler daha sık unutmaya başladıklarını, isimleri, telefon numaralarını eskisi gibi iyi hatırlayamadıklarını ve biri iki saat veya bir iki gün önce dinlediklerini okuduklarını konuştuklarını, yaptıklarını unutmaya başlarlar. Bu belirtiler zaman içerisinde artış eğilimi gösterir. Bazen hasta bazen de yakınları tarafından bu ilk belirtiler farkedilir.

Alzheimer hastalığı sadece unutkanlık hastalığı değildir. Beynin üç ana fonksiyonel alanında bozulma görülür. Hafızanın bozulması ana belirtilerden biri olmakla birlikte günlük yaşam aktivitelerinde bozulma ve ruhsal yapıda bozulma diğer önemli belirtilerden ikisidir.

Hastalar, günlük işlerini yapma ve planlamada zorlanırlar, basit kelimeleri bile bulmakta zorlanabilir ve uygun olmayan kelimelerle değiştirebilirler. Bu da konuştuklarının ve yazdıklarının anlaşılmasını zorlaştırabilir. Karar verme, yargılama yetenekleri zayıflar, kendi çevrelerinde ve hatta semtlerinde yön ve yol bulmakta zorlanabilirler, hatta bazen kaybolabilirler, para hesabını karıştırırlar, alışveriş yaparken zorlanmaya başlarlar.

Ruh hallerinde çok çabuk değişiklikler yaşayabilirler, çabuk alınabilirler, hemen ağlayabilirler, sinirli ve suçlayıcı olabilirler, kişilik değişimleri yaşayabilirler. Bunun yanında içe çekilme ve isteksizlik, bazen de depresyon belirtileri gösterebilirler.

KORUNMAK MÜMKÜN MÜ?

Alzheimer hastalığında beyinde meydana gelen değişiklikleri kan şekerinin anormal seviyeleriyle ilişkilendiren çalışmalar var. Günlük aldığınız fruktoz, yani meyve şekeri miktarı 25 gramın altında olmalı. Meyve şekeri fazla alınırsa zararlı olabilir. Açlık insulin seviyesi 3'ün altında tutulması önerilir. Diğer şekerler, tahıllar ve yetersiz egzersiz yapmak da bu durumu etkiler.

B12 düzeyi ve folik asit seviyesi yüksek gıdalarla beslenmek öneriler arasındadıır. Bu nedenle taze sebzeleri her gün çiğ olarak tüketmekte fayda var.

Çok sıkı vejetaryen diyetlerin Alzheimer riskini yükselttiği, Omega-3 yönünden zengin diyetlerin ise bu riski düşürdüğünü gösteren çalışmalar vardır.

Antosiyanin ve antioksidan içeriği yüksek gıdalarla beslenmek oksidasyon süreçlerine katkı sağlayacağınden beslenme protokollerini bu yönde düzenlemekte fayda olabilir.

Nöronal uyartının özellikle enstrüman çalmak ya da dil öğrenmek gibi yeni bir şey öğrenmek Alzheimer riskindeki düşüş ile ilişkilendirilmiştir.

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki yüksek eğitim seviyesine sahip ve sürekli beyin aktivitesini canlı tutan kişilerde demans daha az görülmüştür.

Egzersiz yapmak da Alzheimer ile savaşmaya yardımcı olabilir. Egzersizin, amiloid öncü proteininin metabolize edilmesi şeklinde bir değişimi tetiklediği öne sürülmektedir.

Ketonik diyetin nörejenerasyona karşı koruma sağladığını gösteren çalışmalar vardır.  Keton ürtiminin artması yüksek yağ, yüksek protein ve düşük karbonhidrat içeren bir diyet yapıldığında; vücut karbonhidratlar yerine yağları kullanmaya başlar.

D vitaminin  zihin sağlığı için önemini vurgulayan araştırmaların sayısı her geçen gün artmaktadır.

Tüm bu öneriler destek sağlayabileceği düşünülen maddelerdir. Kesinleşmiş bir korunma tedavisi yoktur.

TANI VE TEDAVİ

Hastanın kapsamlı olarak değerlendirilmesi, yakın çevresindeki kişilerle görüşme yapmak ilk adımdır. Ardından hafıza testleri, beyin MR ve kan testleriyle değerlendirme yapılır. Gerek görülen hastalarda EEG incelemesi de yapılabilir. Tüm bu verilerin ışığında hastaya tanı konulur.

Tedavi hastalığın derecesine göre belirlenir. Hafif evre Alzheimer hastalığı tanısında tek bir ilaçla bir süre hastayı mevcut konumda tutmak ve hastalığın ilerlemesini kısmen yavaşlatmak mümkün olabilir. Bu hastalıkta klinik takip çok önemlidir. Hast

SARA (EPİLEPSİ) HASTALIĞI

Beyin yapısını oluşturan merkezi sinir sistemi hücrelerinin beklenmedik ve ani bir şekilde elektriksel boşalması sonucu nöbet oluşur. Epilepsi tekrar eden nöbetlerle karakterize bir hastalıktır. Nöbetler bir kaç dakika sürer ve sonra geçer. Nadiren daha uzun sürdüğü de olabilir.

Dünyada yaklaşık 40 milyon epilepsi hastası vardır. Ülkemizde bu sayı 700 bin civarındadır. Halk arasında epilepsi çoğu zaman psikolojik hastalık olarak düşünülmektedir. Ancak epilepsi tedavi edilebilir bir beyin hastalığıdır. Epilepsi psikolojik bir hastalık değildir, akıl hastalığı değildir, zeka geriliğne neden olmaz ve evlenip çocuk sahibi olmaya engel olan bir hastalık değildir.

HASTALIĞIN NEDENLERİ

Genelde epilepsinin nedeni belli değildir. Bazı hastalıkların veya doğumsal bazı faktörlerin nöbet oluşumunu tetikleyebileceği bilinmektedir.

Doğum sırasında beynin oksijensiz kalması ya da zedelenmesi, genlerin bulunduğu kromozomlarda meydana gelen bazı hastalıklar, enzim eksikliği gibi durumlarda epilepsi nöbetleri görülebilir. Gebelikta annenin sigara alkol ve madde kullanımı bebeğin gelişim aşamasında sorunlara yol açarak doğumdan sonra nöbet geçirmesine neden olabilir. Çocukluk çağında yüksek ateş nöbet geçirmeye neden olabilir

Beyin veya zarlarının iltihabı anlamına gelen, menenjit ve ensefalit hastalığında beyin tümörlerinde ve kafa travmalarında yine epileptik nöbetler görülebilir.

EPİLEPSİ NÖBETİ

Epilepsi nöbetlerinin farklı şekilleri mevcuttur.

Bilinç kaybı ile birlikte olan nöbetlerde aniden yere yığılma, veya baygınlık sırasında tüm vücutta kasılma ve ardından titmeme benzeri hareketler görülebilir. Yaklaşık 3-4 dakika sürer. Nöbet sırasında renk solması, gözlerde yukarı dönme, dişlerde kenetlenme, ağızdan köpük gelmesi, idrar veya gaita kaçırma olabilir. Ancak olmaması nöbet geçirmedği anlamına gelmez. Nöbet sonrası sersemlik hissi, yorgunluk ve kısmen uykuya eğilim vardır.

Bazı nöbetlerde sadece belli bir vücut bölgesi etkilenir. Çünkü bütün beyin etkilenmemiştir. Etkilenen vücut bölgesinde istemsiz hareketler görülür. Bilinç kaybı yoktur.

Bir başka nöbet şeklinde ise bir kaç saniye donuk anlamsız bir bakış ve ardından normale dönüş olur. Çok kısa sürelidir . Çoğu zaman farkedilmesi zordur.

Epilepsi ölüme neden olan bir hastalık değildir ancak nöbetlerin ard arda gelmesi solunum kaslarının etkilenmesine neden olarak tehlikeli durumlara yol açabilir.

NÖBET SIRASINDA NELER YAPILMALIDIR?

Nöbet sırasında yapılcak şey, hastanın kendisine zarar vermesini önlemektir.

Hastanın etrafında hastaya zarar verecek eşyaları kaldırmak gerekir. Başını bir yere çarpabilir.

Başını ve vücudunu yana çevirip, başının altına yumuşak bir yastık koyulmalıdır.

Dilini ısırmaması için nöbet geçiren kişinin çenesi açık tutulmaya çalışılmalıdır.

Kıyafetleri ve yakası gevşetilmelidir. Rahat nefes alması sağlanmalıdır. Hastanın ağzında yiyecek varsa bunu çıkarmak gerekir.

Hastayı kendine getirmek için soğuk su dökme, tokat ama, kolonya sürme gibi şeyler uygulanmamalıdır.

EPİLEPSİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Epilepsi teşhisinde hasta yakınlarının, doktora vereceği bilgiler çok önemlidir. Mümkünse nöbet sırasına video kaydı almak hekimin tanı koymasına çok olur. Nöbet sırasında neler olduğu hasta yakınları tarafından dikkatle incelenmeli ve bu bilgiler doktora iletilmelidir. Kesin tanıyı koymak için bazı tetkikler gerekecektir. Beyin MR, EEG ve bazı testler istenir.

EPİLEPSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Epilepsi hastalığının tedavisi, nöbetleri durdurmaya yönelik ilaç tedavisidir. Burada en önemli nokta ilaçların düzenli ve planlı kullanımıdır. Her beş hastadan dördünde uygun ilaçlar seçildiğinde ve yeterli dozda alındığında nöbetler kesilir. Diğer yöntem ise cerrahidir.

MULTİPL SKLEROZ

MS (Multipl Skleroz) hastalığı, bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu gelişen bir beyin ve omurilik hastalığıdır. Bağışıklık sisteminin yanlış çalışması sonucunda vücudun kendi hücrelerine karşı bir saldırı gelişir. Hedef hücre nöron ( sinir hücresi) myelin kılıfıdır. Myelin kılıfında hasarlanma sonucu beyin ve omurilikte çok sayıda plaklar oluşur. Bu hasar beyin ve omuriliğin hangi bölgesinde meydana gelmişse o alanla ilgili belirti ve bulgular görülür.

MS genellikle genç yaş hastalığıdır. En sık 20-40 yaşlar arasında görülür. Her iki cinste de görülebilir ancak kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır. Her ırk ve coğrafi bölgede görülebilir.

Hastalığın belirtileri;

Genellikle ataklar halinde seyreden bir hastalıktır. Bazı hastalar ataklardan sonra tamamen düzelir. Bir kısmında ise birtakım nörolojik bulgular kalıcı olabilir. Hayatı boyunca tek atak geçiren MS hastalarına da rastlanmaktadır. Nadiren görülen bir grupta ise hastalık başlar ve hiç iyileşme dönemi olmadan ilerleyici seyreder.

MS hastalığında atak belirtisi olarak kabul edilen bulgular genellikle 24 saatten daha uzun sürer. Plaklar beyin veya omuriliğin hangi bölgesinde yerleşmişse o bölgeye ait belirtilerden bir veya birkaçı bir arada görülebilir.

Uyuşukluk, karıncalanma, iğnelenme,

Güç kaybı. Güç kaybı vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta veya her iki bacakta birden olabilir.

Görme kaybı, çift görme,

İdrar kaçırma ve idrar aciliyeti,

Konuşma bozukluğu,

Denge kaybı, bulantı, kusma

En sık ve ilk görülen belirtiler arasındadır. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde, yorgunluk, unutkanlık, depressif bulgular, idrar kaçırma veya yetiştirememe problemi tabloya eklenebilir.

Belirtilerin sadece birinin olması ve her atakta farklı bir belirtinin olması muhtemel görünümler arasındadır.

MS nedenleri;

Birçok teori ileri sürülmüş ancak yüzde yüz sebep saptanamamıştır. İleri sürülen teoriler arasında bazı kimyasal maddelere maruz kalma, civa, böcek ilaçları, radyasyon teması, bazı viral hastalıklar, vitamin eksiklikleri, allerjik reaksiyonlar düşük de olsa genetik yatkınlık sayılabilir.

Hastalık tanısı;

İlk adım hastanın detaylı dinlenmesi ve detaylı Nörolojik muayenin yapılmasıyla başlar. Daha sonra Beyin ve omurilik MR incelemesi, Uyarılmış potansiyeller, BOS incelemesi ve kan testiyle bazı laboratuvar incelemeleri yapılır. Tüm bu verilerden sonra hastanın MS hastası olup olmadığına karar verilir.

Tedavi;

Tedavi her hastaya göre hastalık belirtilerinin dağılımına ve şiddetine göre seçilir. Mıtlaka erken tedavi yapılmalıdır. Bu ataklar sırasındaki kalıcı hasarın önlenmesi için gereklidir. Atak tedavisi yapıldıktan sonra yine hastaya göre immün sistemi düzenleyici ilaçlar seçilir ve bu tedavi en az beş yıl gibi uzunca bir süre devam ettirilir. Yalnızca tek atak geçiren hastalarda uzun süreli tedavi gerekmeyebilir. Ancak MR daki lezyon yükü ve atağın şiddetine göre tek atak bile olsa minör belirtilerin farkedilmeyebileceği göz önüne alınarak hekim hastayı koruyucu tedaviye alabilir. Koruyucu tedaviler içerisinde en sık kullanılan ilaçlar cilt altı enjeksiyon yoluyla verilen interferonlardır. Günümüzde immün sistemi düzenleyen ilaçların ağızdan alınan formları da vardır.

Hastalığın daha seyrek görülen ağır formları için de tedavi seçenekleri vardır. MS tedavileribağışıklık sistemini baskıladıkları için ciddi risklere neden olabilmektedir. Bu nedenle MS hastalığı tedavisi yakın kontrol altında tutulmalı ve uzman sağlık kuruluşlarında uygulanmalıdır.

MS hastaları nelere dikkat etmeli;

MS hastaları doğru bir tedavi ile özürsüz olarak yaşamlarına devam edebilirler. Önerilen tedaviyi önerilen şekilde kullanmak bu hastaların yapacağı ilk ve en önemli noktadır. Bunun yanında aşırı yorgunluk, aşırı sıcak hava kaçınmaları gereken durumlardır. Düzenli ve sağlıklı beslenmeliler immün sistemi etkileyebilecek içeriğinde ne olduğu bilinmeyen bitki kürleri gıda takviyelerinden kaçınmalıdırlar.

UYKU BOZUKLUKLARI

Uyku, zihinsel ve fiziksel sağlığımızı yenilemek için önemli olan ve yaşamın üçte birini kapsayan aktif bir dönemdir. Uykunun bozulması yaşam kalitesinin azalmasına ve çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. Yetişkin bir bireyin ortalama günlük uyku ihtiyacı 6-8 saattir. Uykunun bozulması demek, uykuya dalma ve sürdürmede bozuklulk, gündüz aşırı uykululuk ve uykuya dalma atakları, normalden çok daha az uumak veya normalden çok daha fazla uyumak olabilir. Bazı uyku hastalıkları yaşamı tehdit edici hal alabilir.

Apne, dediğimiz uykuda solunun durması beraberinde türlü hastalıkları tetiklediği için önemlidir. Apneli hişilerin en sık gösterdiği belirti horlamadır. Horlamada rol oynayan boğazdaki daralma daha da belirginleştiğinde havayolunun tamamen tıkanmasına, nefesin kesilmesine (apne) yol açar. Uyku solunum bozukluğu toplumda sık görülen bir durumdur: Uyku apne sendromu olarak bilinen hastalık en sık görülen aşırı uykululuk nedenidir. Apne atakları sırasında uykunun kesintiye uğraması, oksijende azalma, artmış sempatik sinir sistemi uyarısı sonucu hastalarda hipertansiyon, solunum ve kalp yetmezliği, inme, kalp ritim bozukluğu, aşırı kiloluluk (obezite) gibi sonuçlar gelişebilir.
Uykusuzluk (insomnia) uykuya dalma veya sürdürmede güçlük, toplumda her üç kişiden birinde görülür. Her yaşta görülebilir ancak sıklıkla kadınlar ve ileri yaştaki kişilerde rastlanır. Uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluk, birkaç gece süren uykuya dalma veya sürdürme problemidir. Bu tür uykusuzluk üç aydan daha kısa surer. Genellikle heyecan veya sıkıntı hissinin artmasıyla oluşur. Yolculuklar da uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluğa neden olabilir. Uyku zamanına yakın yapılan egzersiz (dört saat içinde) bu tip bir uykusuzluğa neden olabilir.
Kronik uykusuzluk en az bir ay sürer. Çalışmalar bu tip uykusuzluğu olan hastaların bazılarında solunum problemleri veya anormal istemsiz kas aktivitesi olabileceğini göstermiştir.

Birçok hastalık uykuyu bozabilir ve tıbbi hastalığı tedavi etmek uykusuzluğu da tedavi edebilir. Uykusuzluk ve özellikle sabaha karşı erken uyanma depresyonun en erken belirtilerinden biri olabilir. Örneğin reflü hastalarında da uyku sık kesintiye uğrar.

Yaşam tarzı uykusuzluğun bir nedeni olabilir. Akşam geç saatlerde alınan kafeinli gıdalar ve uyarıcılar ve alkol uykuya dalma ve sürdürmede sorunlara neden olabilir. Bazı ilaçlar özellikle astım ilaçlarından bazu-ıları ve soğuk algınlığında kullanılan ilaçlarda bulunan uyarıcılar uykuyu bozabilir.
Ortalama 6-8 saatlik uyku süresinde değişiklik bazı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Yani normalden daha az uyumak kadar fazla uyumak da sakıncalıdır. Uyku süresinin kısalmasıyla ilgili çoğu çalışma 5 saatin altında olan ve kronik uyku bozukluğu yaşayan hastalarda yapılmıştır. Böyle hastalarda uykunun vücuda sağladığı onarıcı maddelerin azalmasına immün direncin bozulmasına ve sonunda DNA hasarlanmasına neden olabileceğini gösteren çalışmalar vardır. Yine kan şekeri kontrolünün bozulmasına ve şeker hastalığına eğilime neden olabilir. Kronik uykusuzluk çekek hastalarda depresyon ve stres seviyelerinde artış görülmüştür.

Uyku süresinin uzaması yani ortalama 8 saatin üzerinde kronik aşırı uykululuk hali de bazı hastalıklara zemin hazırlayabilir. Obezite ve dolayısıyla şekekr hastalığına eğilim en yaygın görünümdür. Bunun yanında yine az uykuda görüldüğü gibi depresyon ile sonuçlanabilir. İnme riskinde artış önemli sonuçlardan biri olabilir. Baş ağrıları fazla uyumakla tetklenebilir. Her türlü biişsel yani beyin fonksiyonlarında yavaşlama kronik aşırı uykululuğun bir sonucu olabilir.

VERTİGO

Vertigo ; vücudun uzaysal algısını bozan,sizin yada cevrenızdekılerin döndüğünü hissetmenize neden olan, sıklıkla bulantı ve denge kaybının eşlik ettiği bir yanılsama ve bas dönmesi durumudur. Latınce olarak 'dönmek 'fiilinden gelir. Vertigo bir hastalık değil, bir semptomdur.Altta yatan bır hastalığın belırtısı olarak hastada vertigo meydana gelir.

Vertigoda şikayetlerin süresi birkaç saniye olabıleceği gibi bırkaç saate kadarda sürebilir.Vertigo sendeleme ve halsizlikten ,kulak cınlaması,işitme kaybı,görme bozukluğu, şiddetli bulantı kusmaya kadar giden geniş bir yelpazede klınık tablo meydana getirebilir.

Vertigo nedenleri oluşum yerıne göre perıferık ve santral tıp olmak uzere ikiye ayrılır.

1)Periferal Vertigo'nun nedeni; iç kulak veya vestibüler organlarda meydana gelen bozukluktur. En sık sebepleri ;Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV),Meniere Hastalığı,Vestibuler Nörit,Kulakta Perilenf Fistülü.Menenjıt,Sifiliz,viral,bazı antibiyotık kullanımı(aminoglikozidler, streptomisin, Asetil salisilik asit vb.)dır.

2)Santral Vertigo ise beyinde bulunan denge merkezlerindeki sorundan kaynaklanır.Santral vertigoya, konuşma ve artikülasyon bozuklukları, çift görme, yutma bozukluğu gibi bazı ek nörolojik bulgular eşlik eder.En sık sebepleri; Demiyelinizasyon,Vertebrobasıler damarsal yetersızlıkler ,beyın damar hastalıkları,siringobulbi,akustik nöroma (beynin akustik sinirinde kanserli olmayan bir büyüme) ,migrene baglı vertigo.dur.Migren bas agrısı, merkezi vertigo’nun en yaygın sebebidir. Migreni olan hastaların yaklaşık %40’ında bir defada eşlik eden baş dönmesi bozukluğu vardır.

Bu sebeplerin yanı sıra şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, akut immün yetmezlik sendromu, depresyon, anksiyete ve panik atak, derin anemi, hipotansiyon, antihipertansif ilaçlar ve diüretik kullanımı da vertigoyu tetikleyebilir.

Denge sistemimiz, birkaç farklı sistem tarafından denetlendiğinden ayrıntılı bir muayene ve tetkik gerektirir. Hasta, öncelikle Nörolojı ve KBB uzmanları tarafından muayene edilmeli; muayene, gerekirse göz, dâhiliye ve fizik tedavi uzmanları tarafından desteklenmelidir.

Vertigo tedavisi nedene yöneliktir. Vertigonun ıyıleşmesine yönelik en iyi gösterge doğru etyolojının saptanmış olmasıdır. Vertigonun sebebi bulunduktan sonra, tedavisi ilgili hekimin muayene sırasında hastaya yaptıracağı basit bazı baş hareketlerinden, medikal tedavilere ve gerektiğinde cerrahi tedaviye kadar uzanan geniş bir alanı kapsar.

Vertigosu olan bır hasta neler dikkat etmelidir?

--Aniden ayağa kalkmak veya başınızı bir taraftan diğer tarafa çevirmek gibi ani pozisyon değişikliklerinden ve hızlı bas hareketlerinden kaçının.

--Sizde stres faktörü yaratacak durumlardan uzak durmaya çalısın.

--Saglıklı beslenerek bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirin.Damar hastalıklarından korunmada sağlıklı beslenmenın önemini unutmayın.

--Sağlıklı bir vücut için D vitaminin çok önemli oldugunu unutmayın.

--Tuz iç kulaktaki sıvı artışına neden olup vertigoyu tetikleyebildiğinden tuzu azaltın.Bol su için.

--Hızlı araç kullanmayın,arac kullanırken ani bas boyun hareketleri yapmamaya özen gösterin.

--Sakin sporları tercih edin.Sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan spora hayatınızda mutlaka yer verin. Ancak ani hareketler barındıran ağır sporlardan uzak durun.

 -Başınız döndüğü zaman dikkatli olun. Kesici aletler, yüksekte bulunmak gibi durumlardan kaçınarak kendinizi güvence altına alabileceğiniz yerlerde bulunun.

HUZURSUZ BACAK SENDROMU(HBS)

Huzursuz bacak sendromu (HBS), özellikle gece uyurken yada dinlenirken bacaklarda karşı konulmaz bir hareket ettirme dürtüsü ile ortaya çıkan, anormal duyularla karakterize, kronik, ilerleyici veya tekrarlayıcı bir hareket bozukluğudur.

Hastalığın genel populasyonda görülme oranı %1-15 arasında değişmektedır.Kadınlar erkeklerin iki katı sıklıkta huzursuz bacak sendromu hastalığına yakalanır. HBS herhangi bir yaşta baslayabilir. Ancak klinikte görülen ve tanı konan hastaların çoğu orta yaşlı veya yaşlıdır. Erken başlangıçlı hastalarda semptomlar sinsi ilerlerken, geç başlangıçlı hastalarda daha agresif bir seyir gösterir.

Hastalar şikayetlerini bacaklarda huzursuzluk, gerilme,sıcaklık veya soğukluk, karıncalanma, sallanma ihtiyacı, rahat duramama, sıkıntı hissi, kasılma, agrı,kaşıntı, kaynama hissi ve uyuşma gibi çok farklı şekillerde tarif edebilirler. Bacaklardaki rahatsızlık hissi istirahatle birlikte başlar. Bu rahatsızlık, başlangıçta belirgin değilken, istirahat süresinin uzaması ile belirginleşir. Hareket etme isteği genellikle bacaklarda ve çoğunlukla diz ve ayak bileği arasında olur. Bazende kollar veya vücudun diğer bölgeleri de etkilenebilir. Tutulum tek taraflı olabilir, ancak hemen daima çift taraflı ve simetriktir. Hareket ihtiyacı veya rahatsız edici hisler yürüme veya germe gibi hareketlerle kısmi olarak yada tumuyle rahatlar.Hastalar hareket etmezlerse istemsiz hareketler seklınde sıçramalar ortaya çıkabilir ve bu durum tekrarlarsa periyodik bacak hareketleri ile sonuçlanabilir. Hareket ihtiyacı veya rahatsız edici hisler gündüze göre, akşam veya gece ortaya cıkar yada kötüleşir .Hastalar şikayetlerinden ötürü iyi uyuyamaz, şikayetlerini geçirebilmek için kalkar dolasır , uyku süresi ve kalıtesınde bozulmalar yasarlar.Kalitesiz ve yetersiz uyku ;kronık yorgunluk ,duygusal stres,halsizlik ,baş agrısı ,konsantrasyon gucluklerinide beraberınde getirebilir. Dolayısıyla hastanın yasam kalıtesı ,özel hayatı ve iş hayatı belırgın olarak olumsuz yönde etkılenir. Ayrıca HBS'de depresyon ve kaygı bozukluklarının görülme sıklığının arttığıda bilinmektedir.

HBS semptomlarının ortaya çıkabileceği veya kötüleşebileceği başka durumlar da söz konusudur. Oturularak yapılan uzun süreli araba veya ucak yolculuklarda, sinema, tiyatro, konser ya da iş toplantıları gibi sosyal ortamlarda hastalar oldukça sıkıntı duyarlar.


HBS primer (idiyopatik) ve sekonder (semptomatik) olmak üzere iki forma sahiptir. İdyopatik form tüm HBS olgularının büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu hastalarda genetik geçiş dikkat çekicidir. İdyopatik HBS’li olguların 1. derece akrabalarında yaklaşık %50-70 oranında hastalığın görülebildiği belırlenmiştir.

Semptomatik HBS de ise neden tedavi edildiğinde HBS semptomları düzelir . Sekonder sebeplerin ortak noktası olan demir metabolizması bozukluğu, HBS gelişiminde önemli bir etkendir . Gebelik, böbrek yetmezliği ,fibromiyalji, bazı romatolojik hastalıklar , nöropati, multiple skleroz, Parkinson hastalığı, esasansiyel tremor, geçici veya kalıcı spinal kord lezyonları lumbosakral radikülopati, diyabet, hipotroidi, kanser , vitamin ve mıneral eksiklikleri, hipoglisemi ve obezite sekonder HBS'ye neden olabilen başlıca hastalıklardır.Ayrıca kafein, alkol ve sigaranın da huzursuz bacak sendromu bulgularını kötüleştirebileceği akılda tutulmalıdır. Bacak varisleri olan hastalarda yakınmalarını bununla ilişkili zannedip huzursuz bacak tanısı atlanabilir ve yıllarca tedavisiz kalabilirler.

HBS tanısı temel olarak ayrıntılı klinik sorgulama, detaylı fizik ve nörolojik muayeneye dayanır ve genelde muyeneler normal olarak değerlendirilir. Hastaların çoğu semptomlarını ifade etme güçlüğü yaşarlar. Semptomların güç tanımlanır olması tanıyı zorlaştırmaktadır. Henüz HBS tanısını doğrulayacak bir laboratuar testi yoktur fakat Polisomnografik olarak kaydedilen periyodik bacak hareketleri olması HBS için destekleyıcıdır.

HBS tedavisi nonfarmakolojik, farmakolojik ve sekonder nedenlere yönelik tedaviler olmak üzere üç yaklaşımdan oluşmaktadır. Öncelıklı olarak ikincil sebepler ve birlikte görülen hastalıklar sorgulanmalı ve tetkik edilmelidir. Tespit edilebilen sekonder sebebe yönelik tedavi semptomlarda tam düzelme sağlayabilir .

Farmakolojık tedavide ise hedefe yönelik bir ilaç tedavisinin uygulanması gerekir .HBS’nin patogenezinde dopaminerjik mekanizmalar yer aldıgından özellikle beyindeki dopaminerjik sistemi etkileyen etken maddeler tercih edilen tedavidir. Bu etken maddeler Parkinson hastalarında uzun süredir başarıyla kullanılmaktadır. Ancak HBS hastalığı Parkinson’un bir türü değil, başlı başına ayrı bir hastalıktır ve HBS tedavisi için gereken dozları, Parkinson hastalığı için kullanılan dozlarından çok daha düşüktür .

Hafif düzeyde HBS semptomları olan hastalarda, farmakolojik olmayan tedavi yöntemleri denenmelidir. Çoğu hastanın yaşam tarzında veya kişisel alışkanlıklarında yaptığı değişiklikler HBS semptomlarının hafiflemesini ve hastalıkla daha iyi başa çıkmasını sağlamaktadır.Akşamları geç yemek yemek veya kafein, alkol ,sigara ,çikolata tüketmek uyarıcı etkiyle HBS semptomlarını tetikleyebilmektedir .Uyumadan önce germe ve esneme egzersizleri gibi hafif-orta dereceli fiziksel aktivite, masajlar ,soğuk veya sıcak su uygulamaları hastanın uykuya geçisini kolaylaştırabilmektedir. Geceleri sakin, karanlık ,konforlu ve iyi havalandırılmış odada uyunmalıdır. Yatmadan önce rahatlatıcı müzik dinlemek ,meditasyon yapmak uykuya dalmakta kolaylık sağlayabilmektedir.Her gece aynı saatte uyuyup ,sabahları aynı saatte uyanmak şeklinde düzenli uyku rıtmi sağlanmaya özen gösterilmelidir.

Bursa Nöroloji Doktorları

O ağrıyı ciddiye alın çünkü...

Haberin Devamı

EV KADINLARI VE BİLGİSAYAR KULLANANLAR DİKKAT

Dr. Baloğlu, "Karpal tünel sendromu, elini yoğun kullanan, ev hanımlarından inşaat işçilerine kadar geniş bir grupta görülmektedir. Ayrıca ek rahatsızlığı olan, şeker ya da romatizma hastası kişilerde de sık görülmektedir. Dirsekte sinir sıkışması ise daha çok masa başında çalışan kişilerde olur. Masaya dayandığı bölgenin bası altında kalmasıyla sinir sıkışmaları yaşanır. Bunları birbirinden ayırt edebilmek ve doğru tanıda bulunmak çok önemlidir." diye konuştu.

O ağrıyı ciddiye alın çünkü...


TEDAVİ ERTELENİRSE FELÇ RİSKİ DE ARTIYOR

Sinir sıkışması şikayetleri 7-10 gün sürebilir; ancak 3 haftadan uzun sürüyorsa bunun nedeni mutlaka araştırılmalıdır. Sinir sıkışmalarında erken tanının önem taşıdığını ifade eden Murat Baloğlu, geçiştirilen ve önemsenmeyen sinir sıkışmalarına doğru zamanda müdahale edilmezse kas atrofisi gelişir dedi. Baloğlu şunları söyledi: "Kas atrofisi gelişmesi durumunda; sinir o bölgedeki çalışmasını artık minimalize etmiş, dolayısıyla uyarı gelmediği için de kas erimesi başlamıştır. Kas erimesi, eklem ve koldaki kasların fonksiyonun azalması anlamına gelmektedir. Bu güçsüzlük kısmi felce kadar ilerleyebilir. Felç hali söz konusu olduğunda da hasta tedaviye gelse bile yapılacak cerrahi müdahaleler ve medikal tedaviler sınırlı kalacaktır."

RAHATLAMAK İÇİN ELLERİNİZİ HAVAYA KALDIRIN

Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Murat Baloğlu şu uyarılarda bulundu:
"Sinir sıkışması sorunu olan kişiler kendilerini rahatlatmak için ellerini yukarıda tutmalı. Burada amaç venöz denilen kan dönüşümünü azaltmaktır. Eller aşağıya bırakıldığında kan aşağıya yönelir, bu da şikayetleri artırır. El bileklerini ve parmakları pompa tarzında açıp kapatmak kanı yukarı doğru pompalayacağı için kişi rahatlayacaktır. Gün içinde yaklaşık 15-20 dakika bu hareket yapılmalıdır. Sabit bir pozisyonda durmak yerine hareket edilmelidir. Dolaşımı artırmak hem rahatlatır hem de kasların çalışmasını sağlar.
Haberin Devamı
O ağrıyı ciddiye alın çünkü...


ELDE VEYA OMUZDA AĞIR ÇANTA TAŞIMAYIN

Omuza ya da sırta alınan ağır çantalar sinir sıkışmalarına yol açabilir. Ayrıca kas dengesi açısından da risklidir. Tek tarafına alınan yük, sırttaki dengeyi bozar. Yükün olduğu yerdeki kaslar daha az, diğer taraftakiler ise daha fazla çalışır. Bu aynı zamanda duruş bozukluklarına da zemin hazırlar. Bu konuda dikkatli olmak, yük taşınacaksa iki tarafa eşit dağıtmak önemlidir. Ellerde taşınan ağır yüklerin de el- bilek bölgesinde zorlanmalara sebep olacağı unutulmamalıdır.

KAPALI CERRAHİ SAYESİNDE HIZLI İYİLEŞME SAĞLANIR

Sinir sıkışmaları, hafif, orta ve ağır şiddette derecelendirilir. Hafif ve orta şiddette genellikle ilk adım egzersiz ve medikal tedavidir. Ameliyat her zaman en son seçenektir. Ancak gerekli durumlarda uygulanır ve kapalı cerrahi tercih edilir. Yaş grubu ayırt etmeksizin her yaş grubuna uygulanabilen kapalı cerrahi, hasta konforu açısından büyük önem taşır. Kapalı cerrahide, 1 cm’lik küçük kesilerle sinir sıkışmalarına müdahale edilmektedir. Bir hazırlık aşaması yoktur; hastaya anestezi uygulanmaz. İşlem, uygulanan bölgeye göre değişmekle birlikte yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Genelde işlem sonrası hastaların dinlenmesi ve 3 gün sonra işe dönmesi tavsiye edilir. Komplikasyon riski çok azdır."

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır