azgın deniz şiiri / Necip Fazıl Kısakürek azgın deniz şiiri sözleri | Huzur Dini

Azgın Deniz Şiiri

azgın deniz şiiri

AZGIN DENİZ - NECİP FAZIL KISAKÜREK

Ayrıntılar
S.K.logo
N ile başlayanlar
Gösterim: 1918

necip fazıl kısakürek deniz

AZGIN DENİZ - NECİP FAZIL KISAKÜREK

Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,
Düştü bir gizli alev salkımı içerine?

Hangi kabus bastı ki, seni uykularında,
Birdenbire cehennem kaynadı sularında?

Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,
Duman duman yayılan incecik köpüklerle.

Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,
Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen?

Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,
Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler?

Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme!
Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme!

Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur!
Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur!

Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal!
Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal!

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRLERİ

NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 - 25 MAYIS 1983)

NECİP FAZIL KISAKÜREK HAYATI ve ESERLERİ

ZİNDANDAN MEHMET'E MEKTUP OSMANLICA METNİ - NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK - SAKARYA TÜRKÜSÜ ŞİİRİNİN TAHLİL

GirişMenu

AZGIN DENİZ

Yazan: melegim
08.03.2007 / 23:50

1206 kez görüntülendi
2 yorum yapıldı

Diğerleri... Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine, Düştü bir gizli alev salkımı içerine? Hangi kabus bastı ki, seni uykularında, Birdenbire cehennem kaynadı sularında? Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle, Duman duman yayılan incecik köpüklerle. Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen, Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen? Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer, Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler? Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme! Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme! Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur! Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur! Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal! Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal

Yeni Üyeler

  • AbdulkerimŞaşmaz
  • CeyhanArkun
  • cemre
  • Aydogan
  • yalnızkimseler

Takvimdeki Deniz

Hasreti denizlerin,

Denizler kadar derin

Ve o kadar bucaksız…

Ta karşımda, yapraksız,

Kullanılmış bir takvim…

Üzerinde bir resim:

Azgın, sonsuz bir deniz;

Kaygısız, düşüncesiz,

Çalkanıyor boşlukta.

Resimdeyse bir nokta:

Yana yatmış bir gemi…

Kaybettiği âlemi

Arıyor deryalarda.

Bu resim rüyalarda

Gibi aklımı çeldi;

Bana sahici geldi.

Geçtim kendi kendimden,

Yüzüme o resimden,

Köpükler vurdu sandım;

Duymuş gibi tıkandım,

Ciğerimde bir yosun.

Artık beni kim tutsun?

Denizler oldu tasam.

Yakar, onu bulmazsam,

Beni bu hasret, dedim,

Varırım elbet, dedim,

Bir ömür geze geze

Takvimdeki denize.

Ne var, bana ne oldu,

Odama nasıl doldu,

Birdenbire bu meltem?

Ve dalgalandı perdem,

Havalandı kâğıtlar.

Odamda kıyamet var!

Ah yolculuk, yolculuk!

Ne kadar baygın, soluk,

O gün bizde bet beniz;

Ve ne titrek kalbimiz

Ve eşyamız ne küskün!

Yola çıktığımız gün,

Bir sıraya dizilmiş,

Gözyaşlarını silmiş,

Bakarlar sinsi sinsi.

Niçin o anda hepsi,

Bir kuş gibi hafifler,

Arkandan geleyim der?

Niçin o güne kadar,

Dilsiz duran ne kadar

Eşya varsa dirilir,

Yolumuza serpilir?

Ufak böcekler gibi,

Gezer onların kalbi,

Üstünde döşemenin.

Bir gizli didişmenin

Saati çalar o an;

Birden bakar ki, insan,

Her şey karmakarışık.

Ayırmak olmaz artık

Bir kalbi bir taraktan;

Ve kalb ağlayaraktan,

Çekilir geri geri,

Terk eder bu mahşeri.

Bu mahşerin içinden

O gün ben de geçtim, ben;

Nem varsa, evim, anam,

Çocukluğum hatıram

Ve ne sevdalar serde,

Bıraktım gerilerde,

Kaçar gibi yangından.

Rüzgârların ardından,

Baktım da süzgün süzgün,

Kurşun yükünü gönlün,

Tüy gibi hafiflettim,

Denize hicret ettim…

      Necip Fazıl Kısakürek

Şiirin Biçim Yönünden İncelenmesi

Şiirin ölçüsü: 7’li hece ölçüsüdür.

Nazım birimi: Şiir bölümlere ayrılmamış, tek bölüm olarak yazılmıştır. Bazı dizelerde anlam tamamlanmayıp diğer dizelerde devam etmiştir.

Uyak şeması: “aa bb cc dd ee …” şeklinde devam eder.

Uyak ve Redifleri:

---denizlerin

---derin           “erin” zengin uyak

---bucaksız

---yapraksız   “sız” redif; “ak” tam uyak

---takvim

---resim          “im” tam uyak

---deniz

---düşüncesiz  “iz” tam uyak

---boşlukta

---nokta            “kta” zengin uyak

---gemi

---âlemi             “emi” zengin uyak

---deryalarda

---rüyalarda       “larda” redif; “ya” tam uyak

---çeldi

---geldi            “di” redif: “el” tam uyak

---kendimden

---resimden      “den” redif; “im” tam uyak

---sandım

---tıkandım      “dım” redif; “an” tam uyak

---yosun

---tutsun         “un” tam uyak

---tasam

---bulmazsam  “sam” zengin uyak

---hasret dedim

---elbet dedim    “dedim” redif; “et” tam uyak

---geze geze

---denize           “ze” tam uyak

---oldu

---doldu     “du” redif; “ol” tam uyak (tunç uyak)

---meltem

---perdem   “em” tam uyak

---kâğıtlar

---var          “ar” tam uyak

---yolculuk

---soluk         “luk” zengin uyak

---beniz

---kalbimiz   “iz” tam uyak

---küskün

---gün           “ün” tam uyak

---dizilmiş

---silmiş        “miş” redif; “il” tam uyak

---sinsi sinsi

---hepsi          “si” tam uyak

---hafifler

---der            “er” tam uyak

---güne kadar

---ne kadar    “kadar” redif; “ne” tam uyak (tunç uyak)

---dirilir

---serpilir      “ir” redif; “il” tam uyak

---gibi

---kalbi     “bi” tam uyak

---döşemenin  

---didişmenin   “nin” redif; “me” tam uyak (Buradaki – me eki redif gibi görünse de “yapım eki” olduğu için uyaktır.)

---o an

---insan      “an” tam uyak

---karmakarışık

---artık                 “ık” tam uyak

---taraktan

---ağlayaraktan   “tan” redif; “arak” zengin uyak

---geri geri

---mahşeri     “eri” zengin uyak

---içinden

---ben          “en” tam uyak

---anam

---hatıram   “m” redif; “a” yarım uyak

---serde

---gerilerde   “de” redif; “er” tam uyak

---yangından

---ardından     “dan” redif; “ın” tam uyak

---süzgün süzgün

---gönlün               “ün” tam uyak

---hafiflettim

---hicret ettim     “tim” redif; “et” tam uyak

Şiirdeki Diğer Ahenk Unsurları

Şiirde uyak ve rediflerin dışında başka ahenk unsurları da kullanılmıştır. Bunların başında kelime ve ses tekrarları gelmektedir. Şiir boyunca “deniz” ve “bir” kelimeleri tekrar edilerek hem ahenk kuvvetlendirilmiş hem de anlamda bütünlük sağlanmıştır.

Şiirde “r, z, n” ünsüzlerinin sık kullanılmasıyla aliterasyon; “e, i, a” ünlülerinin sık kullanımıyla asonans yapılmıştır. Böylece iç ahenk sağlanmıştır. Ayrıca  “geze geze, sinsi sinsi, geri geri, süzgün süzgün”  gibi ikilemelerle ahengin gücü arttırılmıştır.

Şiirin teması: ölüme duyulan özlemdir. Şair, her ne kadar ölümü özlese de karmaşık duygular içindedir. Ölüm onun için bir yok oluş değil sonsuzluk ve hafiflemedir. Ancak yine de çıkacağı bu yolculuk onu ürpertmektedir. Bu nedenle denizle ölüm arasında bir benzerlik kurmuştur.

Şiirin Anlam Yönünden İncelenmesi

Şair, bu şiirinde ölümü deniz gibi düşünerek, ölüme duyduğu özlemi dile getiriyor.

Kendisini içine çekecek olan deniz, yaşadığı günlerin tükenmesiyle ortaya çıkan ölüm duygusu, tıpkı yaprakları tükenmiş, kullanılmış bir takvim gibi çıkıyor karşısına.

Kendisinin ölüm karşısındaki çaresizliğini belirtmek için kendini resimde nokta gibi görünen, yan yatmış gemiye benzetiyor.

Şair, kendini birdenbire resmin içinde buluyor ve kendinden geçiyor. Öyle ki denizin köpüren dalgalarını yüzünde, yosunlarıysa ciğerlerinde hissediyor.

Şair, içindeki özlemin iyice büyüdüğünü, bütün tasasının deniz olduğunu vurguluyor. Ölüm şair için bir son değil sonsuzlukla buluşma, bir kavuşmadır.

Şair ölümü adeta odasında hissetmektedir. Karmaşık duygular içersindedir. Meltem yazın denizlerden esen ve insanı serinleten bir rüzgârdır. Perdelerin açılıp kâğıtların sağa sola uçuşması ise ürperticidir. Kıyamet ise hem sonun hem de yeni bir başlangıcın ifadesidir. Şair, işte böylesine karmaşık duygular içindedir.

Şair, ölümü bir yolculuğa benzeterek hem heyecanlanıyor hem de ürküyor. Ancak yolculuk kaçınılmazdır. İster istemez bu yolculuğa çıkılacaktır.

Yola çıkılacağı gün sanki eşyalar dirilir, dile gelir ve yoluna serilir. Kavuşma özleminin yerini yavaş yavaş ayrılık özlemi almaya başlar. Bu da insanın ruhunda çelişkili, birbirine aykırı duygular uyandırır. İnsan kendini adeta bir karmaşanın ortasında bulur.

Son bölümde şair, ölümden sonra geride neler bıraktığını düşünür. İçini hüzünle birlikte bir hafifleme duygusu kaplar. O hayatın bütün yükünü, dertlerini, sıkıntılarını geride bırakmış ve denize hicret etmiştir. Yani ölümün sonsuzluğuna kavuşmuş ya da ölümünü öyle hayal etmiştir.

Dil ve anlatım

Sade bir dille yazıla şiirde, söz sanatlarının ve şaire özgü imgelerin etkili bir biçimde kullanıldığı görülür.

Ölüm kelimesi şiirin hiçbir yerinde geçmiyor ancak deniz ölümü çağrıştırıyor. Şiirin tamamında ölüm duygusu hissediliyor.

Şiirde parnasizm ve sembolizmin etkileri görülüyor.

Şiirdeki kelimeler çoğu zaman gerçek anlamlarının dışında kullanılıyor. Bu yolla okuyucuda değişik çağrışımlar uyandırılıyor.

Necip Fazıl Kısakürek

Hayatı

Necip Fazıl, 26 Mart 1904’te İstanbul’da doğdu. Annesi Girit göçmenlerinden Mediha Hanım, babası Abdülbaki Fazıl Bey’dir. Babası Mekteb-i Hukuk mezunu olup Bursa’da aza mülazımlığı, Gebze’de savcılık, Kadıköy’de hâkimlik yapmıştır.

Eğitimine Büyükdere’de bir mahalle mektebinde başlayan Necip Fazıl, ilköğrenimine çeşitli okullarda devam etti. Orta öğrenimini Bahriye Mektebi’nde yaptı. Necip Fazıl, 1922 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde eğitim almaya başladı. Bu fakültede okurken 1925 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği bir bursla Sorbon Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne gitti. Paris’te düzensiz bir hayat geçiren Necip Fazıl, derslerinde başarısız oldu. Bursu kesilince yurda döndü. Aynı yıl Bahr-i Sefit Bankası’nda işe başlayan Necip Fazıl, daha sonra Osmanlı Bankası’nın çeşitli şubelerinde çalıştı. 5 ağustos 1929 yılında İş Bankası’na Umum Muhasebe Şefi Olarak girdi.

1939 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Ankara Devlet Yüksek Konservatuarı’na öğretim üyesi olarak atanan Necip Fazıl, kendi isteğiyle İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne tayin edildi. Robert Koleji’nde edebiyat öğretmenliği de yaptı. 1943 yılında devlet görevinden ayrıldı.

Necip Fazıl, 17 Eylül 1943 yılında “Büyük Doğu” dergisinin ilk sayısını çıkardı. Dergi, 1943-1945 yılları arasındaki ilk döneminde, bir düşünce ve sanat dergisi olarak çıkarılmıştı. Sonra siyasal bir yayın organı haline geldi. Dergi, 5 Haziran1978’e kadar yayın hayatına devam etti.

Yazılarından dolayı birkaç defa hüküm giyen şair, kısa süreli hapis cezaları aldı. 26 Mayıs 1980 tarihinde Türk Edebiyat Vakfı tarafından “Şairler Sultanı” ve 1982 yılında yayınlanan “ Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu” adlı eseriyle “Yılın Fikir ve Sanat Adamı” seçildi.

Hayatının son günlerini Erenköy’deki evinde kitapları, yazıları ve dostlarıyla geçiren şair, 25 Mayıs 1983 tarihinde hayata gözlerini yumdu.

Edebi Kişiliği

Necip Fazıl, şiire 12 yaşındayken annesinin desteğiyle başladı. İlk şiiri, “Yeni Mecmua” dergisinin 1 Temmuz 1923 tarihli sayısında yayınlandı. “Kitabe” isimli bu şiir, daha sonra ilk şiir kitabı olan “Örümcek Ağı” isimli kitabında “Bir Mezar Taşı” adıyla yer aldı. 28 şiirden oluşan “Örümcek Ağı” isimli şiir kitabı 1925 yılında yayınlandı. Bu şiirler, öz ve biçim bakımından ilk dönem şiirlerini kapsamaktadır.

Şair, 1928 yılında çıkardığı “Kaldırımlar” kitabıyla büyük bir üne kavuştu. Bu kitabındaki şiirleri iç ve dış yapı özellikleri açısından özgün yapıtlardı. Milli Edebiyatçıların ve Beş Hececilerin bir türlü mükemmelliğe ulaştıramadıkları hece ölçüsünü söyleyiş bakımından güçlendirerek, yeni imgeler kullandı. “Kaldırımlar”, “Otel Odaları”, “Geçen Dakikalar”, “Sayıklama” gibi şiirleri bu döneme örnek olarak gösterilebilir.

1932 yılında üçüncü şiir kitabı “Ben ve Ötesi”ni okuyucularıyla buluşturan şair, bu kitabındaki 69 şiirden 23’ünü “Örümcek Ağı” kitabından; 21’ini “Kaldırımlar” kitabından almış ve 25 yeni şiir eklemiştir.

1936 yılında Ankara’da, devrin materyalist dergilerinin karşısına haftalık “Ağaç” dergisiyle çıktı. Bu derginin kadrosunda Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Ahmet Muhip Dranas, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Sait Faik Abasıyanık gibi değerli sanatçılar bir araya geldi. İlk altı sayısı Ankara’da çıkan dergi daha sonra İstanbul’a taşındı. 17 sayı çıktıktan sonra ilgisizlik ve maddi sıkıntılar nedeniyle kapandı.

Necip Fazıl’ın olgunluk dönemi şiirleri, geleneksel halk şiirimizle modern Fransız şiirinin sentezinden oluşan özgün eserler olarak ortaya çıktı. Şair, bu döneminde şiirlerini olgun bir söyleyiş, sağlam bir teknikle oluşturdu. Bireysel sıkıntılarını, gizli duygu ve tutkularını, ruhsal çatışmalarını anlattı.

Necip Fazıl, 1933-1943 yılları arasında yazdığı şiirleri “Ağaç”, “Oluş”, “Varlık” ve “Ses” dergilerinde yayınladı. 17 Eylül 1943 yılından itibaren “Büyük Doğu” dergisini çıkarmaya başladı. Dergi, 1945 yılından sonra siyaset ve günlük konulara yöneldi. Büyük Doğu, bazen kesintilere uğrasa da 35 yıllık yayın hayatıyla bazen günlük gazete, bazen haftalık dergi, bazen de aylık dergi olarak 512 sayı yayınlandı. Necip Fazıl, Büyük Doğu dergisiyle birlikte din ve politika alanlarında da çalışmalar yaptı.

Şair, şiir anlayışını “Çile” isimli eserinin sonuna eklediği “Poetika” bölümünde ayrıntılı olarak anlattı.

Eserleri

Şiir

Örümcek Ağı (1925)

Kaldırımlar (1928)

Ben ve Ötesi (1932)

Sonsuzluk Kervanı (1955)

Çile (1962)

Şiirlerim (1969)

Oyun (Tiyatro)

Tohum (1935)

Bir Adam Yaratmak (1938)

Künye (1940)

Para (1942)

Nam-ı Diğer Parmaksız Salih (1949)

Reis Bey (1964)

Abdülhamit Han (1969)

Mukaddes Emanet

Kanlı Sarık

Öykü ve Roman

Ruh Burkuntularından Hikâyeler (1965)

Aynadaki Yalan (1980)

Kafa Kâğıdı (1984)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır