Öyle yalnız hissediyorum ki kendimi, öyle çaresiz, öyle umutsuz.
Ağlamak istiyorum ağlayamıyorum, bir şeyleri değiştirmek istiyorum değiştiremiyorum. Yüreğimde ne kadar acı birikmişse hepsini unutup yeni bir sayfa açmak istiyorum açılmıyor. Daha ilk sayfasından kirleniyor. Kalbimde ki yaraların izi daha ilk sayfasından okunuyor. İçimde ki özlemin acıları her satırın da görünüyor.
Bazen uyumak istiyorum, her şeyi unutup rüyalara dalmak, düşüncelerim de ki "sen" izin vermiyor. Hasretin ağır, yokluğun zor geliyor. Bir şeylerle uğraşıyım, seni biraz olsun unutuyum diyorum, beş dakika sürmüyor. Aklım da sen, kalbim de sevdan.
Bazen coşuyorum, her şeyi değiştirebilecekmişim gibi hissediyorum. Bir görsen gurur duyarsın benimle, anlatsam inanmazsın. Yeni hayaller bile kuruyorum, yeni düşler. Her şey çok güzel olacakmış gibi davranıyorum, her şey çok farklı. Sanki sadece sen yokmuşsun gibi yaşıyorum. Unutmuş gibi yapıyorum, mutluymuşum gibi.
En fazla telefonum çalana kadar sürüyor. Bir bakıyorum, kalbim de yine bir heyecan, sesim de bir titreme. Arayan senmisin diye hiç bitmeyen bir beklenti.
Öyle yalnız hissediyorum ki kendimi, öyle çaresiz, öyle umutsuz.
#tanercetinkaya#tanerçetinkaya
4 dakika
Son Güncelleme: 01 Ocak, 2019
Anne olmak inanılmaz bir ayrıcalıktır. Ancak çocuğunuzu bütün kalbinizle sevmenize rağmen, bazı anlarda kendinizi yalnız hissetmeniz kaçınılmaz bir şeydir.
Bebeğiniz doğduktan sonraki birkaç yıl boyunca, 24 saatinizi çocuğunuza adamanız gerekir. Bu durum kolay bir şey asla değildir ve çoğu zaman kafanızda şüpheler, korkular ve yalnızlık gezinir.
Eğer bu duyguyu tecrübe etmişseniz, bilmeniz gereken böyle hisseden sadece siz değilsiniz. Bu tür rahatsızlıkları hissetmeniz, depresyonda olup olmadığınızı sorgulamaya sevk edebilir, ancak bu tür fikirler depresyonun direkt belirtilerinden değildir.
Aslında birlikte geçirilen uzun sürelerin ardından, anne ve bebek arasında karşılıklı psikolojik bir bağlantı kurulması gayet normaldir.
Her kadın kendini bir şekilde yetiştirir. Bilerek, tercih ederek, kendi başına hayatta kalmayı tercih eden anneler de vardır. Evde kalan ve çocuğunu yetiştiren anneler de, eşleri işe gittikten sonra tek başına saatler geçirirler.
Eşleri işe gittikten sonra, arkadaşlarının yapmaları gereken birçok sorumluluğu olunca, doğal olarak anne tek başına ve çoğunlukla kendini izole olmuş hisseder.
Bu konu üzerinde birlikte düşünmeye çalışalım şimdi. Konumuz, ebeveynlerin hissettiği yalnızlık:
Sadece birkaç ay önce, anneler ve annelik üzerine makalaler yayımlayan “Mamma Mia” dergisi, 10 aylık bebeğini yalnız bırakıp sadece 7 dakikalığına da olsa alışverişe giden Avustralyalı bir kadının sosyal medyada çıkan kişisel hikayesini konu olan bir makale yayımladı.
Sosyal medyada yayıldıktan sonra bu hikaye farklı tepkiler çekti. Ancak, bu hikaye sadece çocuğunuzu yalnız bırakmanın neden olabileceği risklerin yanı sıra daha ince bir noktaya daha parmak basmakta: Annelerin doğumdan sonraki günlerde tecrübe ettiği, bağımlılık ve yalnızlık duygusu.
Toplumumuzdaki genel düşünce, anneliği bir kadının sahip olabileceği en bütün ve en tatmin edici tecrübe olarak görme eğilimindedir. Birçok kadında bu düşüncenin doğru olduğuna inanır.
Ancak bu konuyu biraz daha detaylı incelemekte fayda var: Evet, anne olmak bir kadının yaşayabileceği en rafine duygu olabilir ancak asla kolay olduğunu düşünmeyin. Mutluluk duygusu her daim, 7/24 sizinle birlikte olacak diye bir şey yok.
Bu sebeple, bu duyguyu daha iyi yönetebilmek için, bu yalnızlığın sebep olabileceği stresi ve endişeyi azaltabilmek için, bilinçli bir şekilde küçük değişimler yapılabilir. Bu değişimler sizin bu duygusal çalkantıyı atlatmanızda büyük derecelerde yardımcı olacaktır.
Bir konuda net olarak belirtmemiz gerekir: Anne olmak demek, bebeğinle yalnız yaşadığın bir bağ kurarak, aslında her insanı sosyal açıdan besleyen hayat damarlarını keserek büyük duvarlar inşa etmek demek değildir.
Lütfen şunu iyi öğrenin, eğer siz kendinizi kötü hissederseniz, aynı hisleri çocuk da mutlaka hissedecektir.
Çocuğunuz ve kendi iyiliğiniz, mutluluğunuz ve hayat kalitesi için, sorumluluklar paylaşılmalıdır. Baba da, çocuk bakımı konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Günlük hayatta da, yakın akrabalarımız değerli katkılarıyle size yardımcı olabilirler.
Bu tür taktikler, aklınızda bulunduğu ve uyguladığınız sürece, çok büyük neticeler doğurabilmektedir.
İlk aylarda, annenin günlük programı, bebeğin karnını doyurmak, bebeği gündüz uykusuna yatırmak ve bunun gibi bilindik ihtiyaçlar arasında mekik dokuyarak geçer.
Bebeğin ihtiyaçlarının düzenli biçimde karşılanması ve bunun bir rütin haline gelmesi çok faydalı bir şeydir ancak annenin de, bu ihtiyaçları sağlarken kendine zaman ayırabilmesi, yürüyüşe çıkması, dışarı çıkıp biraz güneşlenmesi, en sağlıklı olandır. İnsanlar sosyal varlıklardır ve sosyal temas insan sağlığı için vazgeçilmez önemdedir, dolayısıyla bebeğin kendi iyiliği için bu ihtiyaçlar doğru şekillerde karşılanmalıdır.
İster eşinizle birlikte olun, isterseniz tek başınıza yaşayın, mutlaka bir destek grubunuz olsun. Sorumlulukları gün gün paylaşmak her zaman önemli ve gereklidir.
Aynı zamanda anne olan arkadaşlarınızın desteğini istemek oluşabilecek endişelerin önünü keser, olası bir gerilimi azaltır ve meydana gelebilecek herhangi bir kötü düşünceyi en aza indirger.
Bebeğiniz büyüdükçe, birbirinizle zaman geçirebileceğiniz başka fırsatlar da doğar. Bu durum bebeğiniz büyüyüp olgunlaşırken sizin sağlıklı bir ilişki kurabilmenizi sağlar.
Gördüğünüz üzere, anne olmak tek başına yapabileceğiniz bir şeydir ancak arkadaşlarınızın ve ailenizin küçük bir desteğiyle daha kolay ve eğlenceli olabilecek bir şeydir aynı zamanda. Bu şekilde bebeğiniz çevresinden daha fazla şey öğrenecektir.
Annelik güzel bir yolculuktur. Yalnız hissettiğiniz, kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlar mutlaka olacaktır ancak bu duyguyu atlatmak için birçok seçenek vardır.