Uygun ıkınma doğuma çok yardımcı olur. Doğumun ikinci evresinde bebeğin aşağıya doğru inmesi için ve doğum kanalından çıkarak doğması için ıkınmalarla anne adayının destek olması çok önemlidir. Ikınma sancı geldiğinde yapılır, sancıların geçtiği ara dönemlerde ıkınma yapmadan normal nefes alıp vermeniz gerekir. Her sancıda tekrar ıkınmanız gerekir. Genellikle ıkınma sonrasında bebek doğar.
Sancı geldiğinde burundan nefes alarak derin bir karın solunumu yapmalısınız. Ikınma kuvvetli ve uzun olmalıdır. Bebeği aşağı doğru kuvvetlice itmelisiniz. Bu ıkınma süresince nefesinizi tutmak yerine yavaşça ağızdan “ıııııııı” şeklinde ses çıkartarak nefes vererek de ıkınabilirsiniz. Bu esnada nefes verme çok yavaş olmalıdır ki ıkınma uzun sürsün. Nefesinizi tamamen verdiğinizde ıkınma biter ve sancı geçmemişse bu esnada tekrar aynı şekilde burundan karnınızı şişirecek şekilde nefes almanız ve ıkınmanız gerekir. Ağrı geçince normal nefes alarak dinlenmeniz ve ağrı gelince tekrar aynı şekilde ıkınmanız gerekir. Ağrılar ortalama dakika arayla gelir. Bu esnada gerekirse epizyotomi (doğum kesisi) yapılır ve bundan sonra genellikle bir ıkınma daha doğum için yeterli olur.
Bebek doğduğu anda ıkınmayı bırakmanız istenir. Burada önemli nokta; ıkınma tekniğinde nefesi burundan ve karın solunumu olacak şekilde almanızdır. Bu hem doğumu kolaylaştırır, hem de bebeğe daha bol oksijen sağlar. Göğüs solunumu yapmamaya özen gösterin.
Ikınma ayakta veya çömelir pozisyonda veya yatağa, doğum masasına sırt üstü yatar pozisyonda yapılabilir. Ülkemizde doktor veya ebe eşliğinde doğumlarda genellikle sırt üstü yatar şekilde doğum uygulanır. Ancak bazı durumlarda ayağa kalkarak ıkınmanız veya çömelerek ıkınmanız istenebilir. Bu pozisyonlar yer çekiminin etkisi nedeniyle bebeğin aşağıya doğru inmesini kolaylaştıran pozisyonlardır.
İlk evrede belli aralıklarla sancılar gelir ve aralarda veya 10 dakika sancısız rahat dönemler olur. Sancısız dönemlerde normal ve yavaş nefes alarak dinlenmeniz gerekir ve göğüs solunumu yapılır. Doğumun birinci evresinde karın solunumu yapılmasına gerek yoktur. Sancı başladığı anda bir kere derin solunum yapın ve daha sonra sancı kesilene kadar normal miktarda soluk alıp vermeye devam edin. Bütün solunumlar burundan alıp ağızdan verecek şekilde olmalıdır. Sancının bitmesinde bir kere daha derin solunum yaparak tekniğe son verin. Daha sonra dinlenme evresinde gevşeyin ve güzel şeyler (örneğin bebeğinizin doğumdan sonraki hallerini) düşünerek rahatlayın. Her sancı geldiğinde bu nefesleri tekrarlayın. Bu şekilde uyguladığınız nefesler hem sizin sancılarla kolay baş etmenizi sağlar, hem de bebeğe bol oksijen sağlar.
İkinci evrede yani rahim ağzı tam ( santimetre) açıldıktan sonra artık karın solunumu yapmaya başlamalısınız. Sancı geldiği anda yukarıda anlatıldığı şekilde derin bir karın solunumu yaparak nefesinizi tutun ve size tarif edildiği şekilde ıkının, bebeğinizi ileri doğru itmeye çalışın. Ikınma işlemini derin bir nefes alıp ağzınızdan çok yavaş şekilde nefes vererek “ıııııııııııııı…” şeklinde ses çıkararak yapabilirsiniz. Önemli olan bu sırada karnınızı şişirip beklememeniz ve gücü boynunuza doğru değil doğum yoluna doğru itecek şekilde vermeye çalışmanızdır. Ağrı geçene kadar bu ıkınmaları tekrarlamalısınız. Bu evrede göğüs solunumu yapılmaz, karın solunumu çok daha iyi ıkınmanızı sağlar. Ağrılar geçtiğinde normal nefes alarak dinlenebilirsiniz.
*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.
Gebeliğin ilk günlerinden itibaren heyecanlı bir bekleyiş başlar.
Öncelikle bebeğin sağlıklı olup olmadığı ve cinsiyetinin ne olduğu gibi sorular ön plandayken, gebelik ilerledikçe doğum şekliyle ilgili sorular kafa kurcalamaya başlar.
Özellikle ilk doğumu olan gebelerin en merak ettiği konulardan biri doğumun normal mi yoksa sezeryan mı olacağıdır. Çoğu gebenin hayali doğumun vajinal yolla gerçekleşmesidir. Peki hangi kadınlar kolay doğum yapar?
Bu yazımızda biraz bu konulara açıklık getirmek istiyoruz. Vajinal doğumun kolay ve doğal gerçekleşebilmesi hem anne, hem de bebekle ilgili çeşitli faktörlere bağlıdır.
Bebekle ilgili faktörler:
Anneyle ilgili faktörler:
Gebelik boyunca normal doğum şansını artırabilmek için yapabilecekleriniz aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Genellikle ilk doğumdan sonraki doğumlar daha kolay olur ve daha hızlı ilerler. İlk doğumdan sonra çoğunlukla rahim ağzı tamamen kapanmaz ve belli bir miktarda açıklık olur. Ancak ilk doğumun üzerinden çok uzun zaman geçtiyse bu durum geçerli olmayabilir.
Doğum normalde litotomi pozisyonu adı verilen bir pozisyonda yani yatağa uzanıp bacaklar askılara asılarak yapılır. Ancak bunun dışında çömelerek ya da hastanın rahat ettiği başka pozsyonlar da mümkündür. Hastane doğumlarında genellikle ebe ve hekimin yardım ve müdahalesini kolaylaştırmak için litotomi pozisyonu tercih edilir.
Kolay doğum yapabilmek için, gebelik boyunca düzenli uygulanan her türlü egzersiz işe yarar. Ancak özellikle düzenli yapılan:
Genellikle doğuma çok kısa süre kala doğum şekli netleşir. Hatta bazen son anda olan gelişmeler doğum şeklini etkileyebilir.
Genellikle doğuma kısa süre kala elle yapılan muayene ile çatı değerlendirmesi, bebeğin pozisyonu (baş gelişi mi? baş yerleşmiş mi?) rahim ağzındaki açılma, silinme, rahim ağzının pozisyonu (öne gelmiş mi?) rahim ağzı yumuşaklığı gibi doğuma hazırlık belirtileri değerlendirilir. Bu şekilde vajinal doğumun yakın olup olmadığı anlaşılır.
Doğum için beklenen 40 haftalık süre dolduktan sonra bebek için anne karnında çeşitli riskler oluşmaya başlayabilir. Böyle bir durumda seçenekler ya daha sık aralıklarla kontrol ederek, riskki bir durum yoksa bir süre daha beklemek ya da doğum kararı vermek şeklinde olabilir.
Doğum kararı verildiği zaman, eğer rahim ağzı muayene bulguları normal doğum için uygun ve hazırsa, vajinal doğumun indüklenmesi (başlatılması),ancak hazır değilse sezeryanın planlanması gerkir.
Hamile olduğunuzu öğrendiniz ve iniş çıkışlarla dolu, heyecan ve endişe içerisindeki hayatınızın mucizevi 9 aylık süreci başladı.
Vücudunuzun gebeliğe alışma çabaları, bebek odası hazırlıkları, anne-bebek hakkında bilgiler derken gözünüze uzun bir süre gibi görünen hamilelik döneminizin sonuna geldiniz ve doğum zamanı geldi çattı. Gebeliğin son ayı içerisine girdiğiniz zaman, her an doğumun gerçekleşebileceği ihtimali ile tetikte olursunuz.
Son aya gelindiğinde, doktorunuz sizi daha sık muayeneye çağırmaya başlar ve günlük aralıklarla bebeğinizin durumunu ve pozisyonunu inceler.
Bebeğinizin anne karnında hafta hafta hangi durumda olduğu görmek istiyorsanız: monash.pw
Kadından kadına farklılık göstermekle birlikte, doğumun başladığına yönelik bazı belirtiler vardır ve bebeğin doğum kanalına girmesi, bu belirtilerden biridir. Bebeğinizin doğum kanalına inmesi ile birlikte doğum başlar ve ilerler.
Peki bu durum ne zaman oluşur ve nasıl anlaşılır? Bebeğin doğum kanalına indiğini kendiniz fark edebilir misiniz?
Anne adaylarının en çok merak ettikleri ve endişelendikleri konuların başında, doğum anı gelir. Bebeğinizin doğumunun ne zaman başlayacağı ve başlarken neler yaşanacağı, nasıl olacağı hakkında aklınızda çeşitli senaryolar döner durur.
Doğum tarihi yaklaştıkça doktorunuz, bebeğinizin karnınızdaki pozisyonu ve alabileceği olası duruşlar ile ilgili size bilgi verecektir. Doğumun başlayabilmesi için bazı durumların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Bebeğinizin dönmesi ve doğum için uygun pozisyona geçmesi, doğumun normal koşullarda gerçekleşebilmesi için gereklidir.
Bebeğin rahimdeki duruş şekilleri şu şekilde sıralanabilir;
Daha hızlı ve kolay bir doğum yaşanma olasılığının en yüksek olduğu bebek duruş şeklidir.
Doğum yaklaştığında bebeğinizin bulunabileceği pozisyonlar bu şekildedir. Doğum tarihi yaklaşırken yapılan muayenelerinizde doktorunuz, bebeğinizin hangi pozisyonda bulunduğu bilgisini size verecektir.
Bu bilgiyi edinen anne adaylarının aklına “doğuma kaç gün kala bebek döner?” sorusu gelmektedir.
Bebeğiniz, hangi şekilde duruyor olursa olsun, doğum kanalına inene kadar her an bir diğer pozisyona geçiş yapabilir.
Örneğin, posterior duruştaki bir bebek doğum başlamadan önce anterior duruşa dönebilir. Yavrunuzun, son ana kadar pozisyonunu değiştirme ihtimali olacaktır.
Büyük gün yaklaştıkça şu 2 önemli sorunun cevabı merakınızı uyandırmaya başlayacaktır; “Bebeğim ne zaman doğum kanalına girecek?” ve “doğum kanalına giren bebek ne zaman doğar?”. Bu soruların anne adayları tarafından sıkça sorulmasının nedeni, doğumun başladığının ilk belirtisinin, bebeğin doğum kanalına girişi olmasıdır.
Genellikle gebeliğin haftasından itibaren doğum kanalına iniş başlamaktadır.
Ancak bazı gebeliklerde bu durum, haftaya kadar uzayabilmektedir. Özellikle ilk hamileliği olan kadınlarda bebeğin doğum kanalına inmesi daha erken görülürken, ilk gebeliği olmayan kadınlarda doğum zamanı gelene kadar bebeğin kanala girmediği görülür.
Bunun sebebi ise, ilk gebelikte kasların gevşemesi ve doğuma hazır hale gelip doğumun kolay ilerlemesi için vücudun kendini hazırlamasıdır. Fakat ilk gebelik dışındaki diğer gebeliklerde, kaslar önceki gebelikte gevşemiş olduğu için bebek kanala hemen girmez.
Bebeğinizin doğum kanalına ne zaman ineceği sorusunun beraberinde kanala girdikten ne kadar süre sonra dünyaya geleceği sorusu geliyor.
Doğumun yaklaştığının 8 belirtisi: monash.pw
Uzmanlar, kesin bir süre belirtmenin uygun olmamasıyla beraber, kanala girdikten 2 ila 4 hafta sonrasında doğumun başlama olasılığının yüksek olduğunu belirtmektedir. Çünkü doğum süreci anneden anneye değişkenlik gösterecektir ve ilk gebelik dışındaki gebeliklerin, kanala giriş ile doğumun gerçekleşmesi arasındaki geçen süresi daha kısa olacaktır.
Haftada bebeğin aşağıya inmesi normal mi? konulu videomuzu izleyebilirsiniz.
Doğumun başlayabilmesi için öncelikle bebeğin rahimden çıkarak doğum kanalına doğru inmesi gerekmektedir. Bebek doğum kanalına girmeden doğum başlamaz.
Bebeğin başının doğum kanalına girmesine ‘angajman’ adı verilmektedir. ‘Bağlanma’ da denilen bu durum, doğumun başlangıç işareti olarak kabul edilmektedir. Angajmanda bebeğin baş kemikleri tam ortada birleşmiş durumdadır. Bu aşamadan sonra bebeğin doğum kanalında aşama aşama ilerlemesi, ‘-3, -2, -1, 0, +1, +2, +3’ şeklinde tanımlanır ve vajinal bölgeye yaklaştıkça değerler artar.
Dikkat! +2 durumuna ulaşmış bir bebeğin doğumuna çok az bir zaman kalmış demektir.
Gebeliğinizin yaklaşık haftasında bebeğiniz doğum kanalına inmeye başlayacaktır. Bazı anne adayları bu durumu fark edemeyebilir; ancak bazı adaylar ise belirtileri gözlemleyerek bebeğin aşağıya doğru indiğini anlayabilmektedir. Peki, ‘bebeğin doğum kanalına girdiğini nasıl anlarız?’
Annenin göbek deliği ile rahim arasındaki ölçü kısalır, yani göbek deliği aşağıya doğru iner.
Bazı gebeliklerde bebeğin doğum kanalına inmesinin gecikebildiği durumlar oluşmaktadır. Bu gibi durumlarda anne adayları, “bebeğin doğum kanalına girmesi için ne yapmalıyım?” sorusuna cevap arayışına girebilmektedir.
Normal doğum hakkında bilmek istedikleriniz: monash.pw
Dr. Kağan Kocatepe Youtube Kanalı >>
hafta hafta
hamilelik haftası
(35+0 - 35+6. GÜNLER)
Bu haftanın sonundan itibaren gebelik muayenelerine muhtemelen haftalık olarak çağırılacaksınız. Gebelik sürenizin tamamlanmasına hafta kaldı ve içinizi bir heyecan kaplamaya başladı bile. İlk gebeliğinizse sürekli olarak aklınızda "nasıl olacak acaba?" düşüncesi olabilir. Doğum yapacağınız yeri ve yatacağınız odayı görmek, rahatlamak açısından oldukça faydalı olabilir.
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gerek normal doğumda gerekse sezaryen ile doğumda epidural anestezi uygulaması yaygınlaşıyor. Almanya'da normal doğumların %60'ında, sezaryen ile doğumların ise %90'ından fazlasında epidural veya spinal gibi bölgesel anestezi yöntemleri kullanılmaktadır. Bu oranlar, Kanada ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde de yüksektir.
Epidural anestezi sanıldığının aksine yeni bir yöntem değildir, yıllardır rutin olarak kullanılan bir yöntemdir. Ülkemizde de artık hemen tüm sağlık kuruluşunda anestezi doktorları tarafından başarıyla uygulanabilmektedir.
Epidural %90 anne adayında ağrısız ve konforlu bir doğuma olanak verir.
Ağrı, bebekte fetal distres (bebeğin sıkıntıya girmesi) yaratabilen bir durum olduğundan doğumda ağrının giderilmesi fetal distres ve buna bağlı sezaryen riskini azaltır.
Öte yandan epidural, ıkınma için gerekli kas gücünü azaltabileceğinden çok sık olmasa da doğum eyleminin ikinci evresininin uzamasına ve dolayısıyla vakum uygulama gerekliliğinin doğmasına neden olabilir.
Kar/zarar oranı genellikle epidural lehine olduğundan doktorunuz size bunu önerdiğininde kabul etmeniz uygundur.
Bu haftadan itibaren "karnınızın birden aşağı indiğini" fark edebilirsiniz.
Bunun sizin açınızdan en önemli sonucu mide yanması, nefes darlığı, kaburga ağrısı gibi şikayetlerden büyük oranda kurtulmanızdır.
Bebeğin doğum kanalına girdiğini gösteren bu bulgu doğumun yaklaştığını göstermesi açısından da değerli olmakla birlikte kesin bir gösterge değildir.
Bazı anne adayları daha erken gebelik haftalarından itibaren bebeklerini "daha aşağıda taşıdıklarını" ifade ederler.
Özellikle 2 veya daha fazla sayıda doğum yapmış anne adaylarında daha sık olan bir durum da erken doğum riskini artırmaz.
Doğum eylemi tümüyle sağlıklı başladığında ve size "normal doğum yapabileceğiniz" söylendiğinde bile, çok çeşitli nedenlerle doğumun sezaryen ile tamamlanması gerekebilir. Bu gerçeği bilmeniz, hayalkırıklığı yaşamamanız açısından son derece önemlidir:
Doğum eyleminde rahim ağzı kasılmalarla birlikte açılmaya başlar ve bebeğin başının doğmasına izin verecek şekilde "tam açık" olur, yani yaklaşık 10 santimetre açılır. Bu noktada bebeğin ıkınmalarla doğum kanalında ilerlediği ve dünyaya geldiği ikinci evre başlar.
Doğum Eyleminin Evreleri >>
Herhangi bir zamanda doğum eylemi usulüne uygun olarak ilerlemez veya bebeğinizin kalp atışlarında bozulma meydana gelirse öncelikle durum çeşitli önlemlerle düzeltilmeye çalışılır:
Yeterli donanım ve tıbbi personeli bulunan bir hastanede doğum yapmanız bu nedenle son derece önemlidir.
Yukarıda sayılanlar dışında çok daha farklı nedenlerle de normal doğum şeklinde başlayan eylemin sezaryen ile tamamlanması gerekebilir.
Halk arasında erkek bebeklerin "daha erken geldiğine" dair bir inanç vardır ve hatta bazı kişiler tersine "kız bebeklerin daha erken geldiğine" inanırlar. Bu konuda bilimsel olarak yeterince veri olmadığından bu bilgiye şimdilik şüphe ile bakmanızda fayda vardır.
Bebeğinizin yağ dokusu giderek artıyor ve buna bağlı olarak kolları ve parmakları boğum boğum ortaya çıkmaya başladı.
Bu haftanın sonundan itibaren doğsa bile "erken doğuma" bağlı bir problem yaşama riski çok düşük.
Miyadında bir gebelik haftalar arasında olmasına karşın biz doktorlar haftadan itibaren doğan bebekleri preterm (prematüre) olarak tanımlamayız.
Bu haftanın sonunda bebeğinizin boyu yaklaşık 46 cm. ve ağırlığı () gram!
Doğum eyleminin birinci evresi tamamlandıktan, yani rahim ağzı "tam açık" olduktan sonra ikinci evre başlar.
İkinci evre rahim kasılmalarıyla birlikte sizin etkili ıkınmalarınız sayesinde bebeğinizin doğum kanalında ilerlediği ve dünyaya geldiği evredir.
Bu evrenin süresini temel olarak sizin etkili bir şekilde ıkınmanız ve bebeğinizi ittirmeniz belirler.
Siz bebeğinizi ne kadar iyi ittirirseniz bebeğiniz de o kadar kısa zamanda doğar.
Ikınmalarla bebeğin dünyaya gelmesi >>
İkinci evreyi başarılı bir şekilde tamamlayabilmek için:
hafta hafta
Hafta hafta hamilelik video ağırlıklı versiyon için tıklayın >>