Bütün bebekler gelişim aşamalarına aynı anda ulaşmazlar. Bebeğinizin gelişimini takip ederken bu konuda çok hırslı davranmayın. Ancak bebeğiniz genel olarak çok geriden geliyorsa bir gecikme problemi yaşıyor olabilir. Bu durumda her hangi bir anormallik olup olmadığını öğrenmek için doktorunuza danışın. Prematüre bebekler yeterli olgunluğa daha geç ulaşırlar. Çoğu zaman düzeltilmiş yaşına göre gelişimini takip ederseniz daha doğru sonuçlara ulaşabilirsiniz.
Yenidoğan: Yenidoğmuş bebekler çoğu zaman beklentinizin tersine hiç de güzel görünmezler. Kafaları vücutlarına oranla daha büyüktür. Bacakları cılızdır ve hafif bir eğrilik olabilir. Gözleri şaşı bakabilir. Vajinal yoldan doğmuşsa burnu basık, çenesi yamuktur. Doğumda basınç kullanılmışsa baş yamuk olabilir. Anneden geçen hormonlar sebebiyle hem kız hem erkek bebeklerde memeler şiştir hatta bazan süt de gelebilir.
Bazan kız bebeklerde vajinal akıntı görrülebilir. Ancak bunlar bir kaç hafta içinde yok olur. Saçları seyrektir hatta bazan hiç yoktur. Başında bılgıldak bölgeleri vardır. Derisi açık pembe renktir.
Yenidoğmuş bebeğiniz karnının üstüne yatırdığınızda başını dik tutabilir, vücudunun iki tarafında kollarını eşit olarak hareket ettirebilir. Gözlerinden 16-30 cm uzaklıktaki cisimlere odaklanabilir.
1. Ayın Sonunda: Bebeğiniz karın üstü yatırıldığında kafasını dik tutabilmelidir. Yüzünüze odaklanabilmelidir. Bazı bebekler 15 cm uzaklıkta yay şeklinde hareket ettirilen bir cismi orta hatta kadar takip edebilirler. Ağlama dışında sesler çıkarabilirler. Karnının üzerindeyken kafasını 45 derece kaldırabilir. Sizin gülüşünüze gülerek yanıt verebilir.
2. Ayın Sonunda: Yüzünden 15 cm uzaklıktaki bir cismi sonuna kadar takip eder. Çıngırağa bir şekilde tepki verir. Gülümsemenize yanıt verir. Ağlama dışında sesler çıkarabilir. Bunlar bebeğinizin artık yapması gerekenlerdir. Bazı bebekler karın üstündeyken başlarını 45 derece dikebilir. Hatta kafalarını dik tutabilirler. Yuvarlanabilir (bir yana). Kollarıyla gövdesini hafif kaldırabilir.
3. Ayın Sonunda: Artık bebeğiniz karnı üzerindeyken başını 45 derece dik tutabilmelidir. Yüzüne 15 cm uzaklıktaki nesneyi her yönde takip edebilmelidir. Bebeğiniz yüksek sesle gülebilir, karnının üzerindeyken başını 90 derece dik tutabilir, kendiliğinden gülebilir, dik oturtulduğunda başını dik tutabilir.
4. Ayın Sonunda: Karnının üzerindeyken başını 90 derece kaldırabilmelidir. Yüzünün 15 cm uzağındaki cismi 180 derece takip edebilmelidir. Yüksek sesle gülebilmelidir. Eğer bebeğiniz bu gelişim aşamalarından bazılarını yapamıyorsa doktora kontrol ettirin. Kimi zaman bu bir soruna işaret ediyor olabilir. Ancak çoğu zaman bir problem yoktur. Bazı bebekler dik durumda iken başlarını tutabilirler, yuvarlanabilirler, eline bir oyuncak değdirdiğinizde onu kavrayabilirler, küçük nesnelere dikkat edebilirler, keyiften çığlık atabilirler. Annesinin sesine doğru dönebilirler. Kollarının üzerinde doğrulabilirler.
5. Ayın Sonunda: Bebeğiniz dik otutulduğunda başını dik tutabilmelidir. Karnının üzerindeyken kollarıyla doğrulabilir. Bir tarafa yuvarlanabilir. Bir nesneye uzanabilir. Neşeyle çığlık atabilir. Oyuncağını kavrayabilir. Küçük nesnelere dikkat edebilir. Kendiliğinden gülümseyebilir.
Bazı bebekler bacaklarının üzerine bir miktar ağırlık verebilirler. Ellerinden çekilerek oturtulduğunda başlarını gövdeleriyle aynı seviyede tıutabilirler. Agu gibi bir takım değişik sesler çıkarabilirler.
6. Ayın Sonunda: Artık bebeğiniz başını dik tutabilmelidir. Değişik sesler çıkarabilmelidir. Muhtemelen bacakları üzerine bir miktar ağırlık verebiliyor olmalıdır. Çoğu bebek bu ayın sonunda yardımsız oturabilir. Bazı bebekler oyuncağını aldığınızda kızabilir, bir eşyaya tutunabilir, tek başına bisküvi yiyebilir. Bir oyuncağı bir elinden diğerine geçirebilir. Sese doğru yönelebilir. Uzaktaki oyuncağını almaya gayret edebilir.Ga-ga, ba-ba, da-da gibi heceleri ard arda tekrarlayabilir.
7. Ayın Sonunda: Yardımsız olarak oturabilmelidir. Kendi kendine bisküvi yiyebilmelidir. Bebeğinizin şunları yapması da olasıdır; oyuncağını aldığınızda kızabilir, bir oyuncağı bir elinden diğerine geçirebilir, sese doğru yönelebilir, uzaktaki oyuncağını almaya gayret edebilir, ga-ga, ba-ba, da-da gibi heceleri ard arda tekrarlayabilir. Birisine ya da bir eşyaya tutunarak ayakta durabilir.
8. Ayın Sonunda: Bebeğiniz ayakta tutulduğunda bacaklarına bir miktar ağırlık verebiliyor olmalıdır. Oyuncağını bir elinden diğerine geçirebilmelidir. Oyuncağını arayıp bulmalıdır. Oyuncaklarını rahatlıkla kavrayabilmelidir. Tek başına bisküvi yiyebilmelidir. Duyduğu sese yönelebilmelidir. Hatta bebeğiniz sizinle ce-e oyunu oynayabilir. Oyuncağını aldığınızda buna itiraz edebilir. Tutunarak ayakta durabilir. Karın üstünden oturur duruma geçebilir. Bazı bebekler baş parmaklarıyla işaret parmaklarını kullanarak küçük cisimleri kavrayabilirler.
9. Ayın Sonunda: Oyuncağını arayabilmelidir. Uzanamayacağı bir yerdeki oyuncağını almaya gayret etmelidir. Bebeğiniz muhtemelen oturur pozisyondan ayağa kalkabilir. Yüzüstünden oturur pozisyona geçebilir. Tutunarak ayakta durabilir.Baş parmağı ile işaret parmağını kullanabilir. El sallayabilir. Ona bazı el oyunları öğretebilirsiniz. Top yuvarlayabilir.
10.Ayın Sonunda: Tutunarak ayakta durabilmelidir. Oturur durumdan ayağa kalkabilmelidir. Bilinçsiz olarak da olsa anne-baba diyebilmelidir. Ce oyunu oynayabilmelidir. Oyuncağını aldığınızda size itiraz edebilmelidir. Bazı bebekler 10 ayın sonunda el çırpabilirler ya da el sallayabilirler. Sıralamaya başlayabilirler. Artık hayır kelimesinin anlamını bilirler. Disipline bu aydan sonra başlanabilir. Bazı bebekler bilinçli olarak anne ya da baba diyebilirler. 10 aylıkken yürüyen bebekler vardır.
11. Ayın Sonunda: Yüz üstü durumdan oturur duruma geçebilmelidir. İşaret ve baş parmaklarını iyi kullanabilmelidir. Hayır kelimesini anlamalıdır. Bebeğiniz rahatlıkla sıralayabilir. Anlık olarak ayakta durabilir. Anne ya da baba dışında kelimeler söyleyebilir.
12. Ayın Sonunda: Bebeğiniz artık eşyalara tutunarak sıralayabilmelidir. Emekleyen bebekler daha geç yürür. Yürümenin gecikmesi endişe verici değildir. Çoğu bebek 14 aydan önce yürüyemez, 13 aydan önce el çırpamaz, 16 aydan önce top oynayamaz, 15 aydan önce kendince garip bir dilde konuşamaz. Ancak bazı bebekler bunları 12 aylıkken yapabilir.
Bebeklere bağırmanın bebeğin gelişimi üzerindeki etkisini anlayabilmek için öncelikle bebeğin duygusal gelişimini bilmek gerekmektedir. Duygusal gelişimin iki yönü bulunur, bunlardan ilki duyguları ifade edebilmek, bir diğeri de karşıdaki insanın duygularını anlayabilmektir.
Duyguları ifade edebilmenin kapsamında duyguları tanımak, yorumlayabilmek ve duyguların kabul görmesi de bulunmaktadır. Duygularını tanımaya başlayan bebek için bu duyguları önce ebeveynin bebeğe yansıtması, bu duyguları isimlendirmesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Doğumu takip eden aylarda duygusal gelişim bebeğin etrafındaki insanlar ile ilişkisine bağlıdır. Duygusal gelişim sürecinde bebek duygularını ifade etme yöntemlerini ebeveynlerinin bunu nasıl yaptığını gözlemleyerek öğrenmektedir.
İlk aylarda bebek,
Ücretsiz üye olarakeğitici oyunları gör!
Bebek ağladığında , duygusal olarak zorlandığında bebeği kucağa almak, onu sakinleştirmek ve onunla ilgilenmek güven duygusunu geliştirmek için önemlidir.
Bebek, hayatının ilk yılında her alanda ebeveynlerine ihtiyaç duyar, adeta onlara muhtaçtır. Karnının doyurulması, ihtiyaçlarının giderilmesi, dünyayı keşfetmesi ve kendini tanıması gibi tüm alanlar ebeveynlerine bağlıdır. Ebeveynlerinin bebekleri ile ilgilenme şekilleri bebeğin dünya ile ilgili görüşlerini şekillendirir. Bebek, dünyanın güvenilir bir yer olup olmadığına ebeveynleri ile ilişkisi üzerinden karar verdiği gibi öz değerini de ebeveynlerinin kendisine karşı davranışları üzerinden değerlendirir. Bu ışıkta bakıldığında ebeveynlerin bebeğe karşı olumlu ya da olumsuz tepkileri bebeği doğrudan etkilediği net bir şekilde görülmektedir. Şefkat ve anlayışla duyguları kabul edilen bir bebek dünyayı güvenilir bir yer olarak algılar, kendisi ile ilgili olumlu bir algı geliştirir ve ileride sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilir. Diğer taraftan sıklıkla öfke ile karşılaşan, duyguları kabul edilmeyen bir bebeğin dünyanın güvenliği ile ilgili algısı sorunlu, kendisi ile ilgili algısı olumsuz olur ve ileride insanlarla kuracağı ilişkilerde yüksek ihtimalle kendisi de öfke ile karşılık veren bir birey haline gelir.
Bebeğe sürekli bağırmak,
Bağırmanın sonucunda davranışın durduğu düşünülse de aslında bu anlık bir durgunluktur. Bebek veya çocuk kendisine bağırıldıktan hemen sonra davranışı durdursa da belli bir süre sonra aynı davranışı tekrar sergiler. Bir süre sonra bağırma tepkisine alıştığı için bağırmak davranışı o an bırakması için bile yeterli olmaz. Bu da içinden çıkılması zor bir döngü oluşturur. Ebeveynin her seferinde daha sert olmak zorunda kaldığı bir döngü.
Bebeğe bağırmak ebeveyn ve çocuk arasında sağlıklı bir iletişim kurulmasının da önüne geçmektedir. Ebeveyn bebeğin asıl duygusunu ve ihtiyacını anlayamadığı gibi bebek de ebeveyninin tepkisini anlamlandıramaz.
Bebeğe bağırmak her ne kadar fiziksel şiddet uygulamak gibi önemli bir sorun gibi görünmese de bir duygusal şiddet türüdür ve sürekli olduğunda bebeğin psikolojik sağlığına ciddi zararlar verebilir. Ebeveyn ve çocuk arasındaki güç dengesizliği fiziksel şiddet ve bağırma gibi davranışlarla pekiştirilir ve kötüye kullanılmış olur. Bu gibi tepkiler karşısında bebek kendini çaresiz ve korunmasız hissetmektedir.
Ebeveynlerin bebek ve çocuklarına bağırmasının arkasındaki nedenler genellikle şunlardır; bebeğin/çocuğun ebeveynin ciddi olduğunu anlamasını sağlamak, bebeğin/çocuğun dinlemesini sağlamak ve dikkatini çekmek, ebeveynin kendi duygu ve tepkilerini kontrol edemiyor olması ve bebeğin sergilediği davranışı ebeveynini sinirlendirmek için yaptığına dair inanç.
Bebeğe bağırmanın önüne geçmenin ilk adımı ebeveynin duygu farkındalığını geliştirmesidir. Ebeveyn kendi içsel süreçlerini izlemeli, duygularının vücudundaki sinyallerini anlamayı öğrenmeli ve öfkesini tetikleyen etkenleri belirlemesi gerekir. Bu şekilde ebeveyn bu duygu hissedildiğinde kontrolü eline alabilecektir. Duygularını ve duyguların etkisinde verdiği tepkilerini tanıyan birey bunları kontrol etme konusunda daha başarılı olur.
İkinci adım ise sakinleşme yöntemleri belirlemektir. Öfke duygusu oldukça doğaldır ve her ebeveyn bebeğine öfkelenebilir, önemli olan bu duyguyu nasıl yansıttığıdır. Öfke duygusunun sinyallerini aldığında kendisi için en uygun sakinleşme yöntemini uygulayan ebeveyn bebeğine vermesi gereken tepkiyi daha sağlıklı verecektir. Nefes egzersizleri, belli bir sayıya kadar saymak, kısa bir süre ortamdan uzaklaşmak gibi yöntemler sakinleşmeye yardımcı olabilir.
Ebeveynlerin kendilerine hatırlatmaları gereken şey bebeğin bu davranışı kendilerini kızdırmak için özellikle yapmadığıdır. Birkaç yaşındaki bebek henüz duygusal olarak olgunlaşmamış ve davranışlarını kontrol etme becerisini kazanamamıştır. Bu becerileri kazanması için ebeveynlerinin yönlendirmesine ve yardımına ihtiyaç duymaktadır.
Ebeveynin ciddiyetini bebeğe hissettirmesinin ve bebeğin dinlemesini sağlamasının bağırmaktan çok daha etkili bir yöntemi göz teması kurmaktır. Söylenmek istenen şey göz teması kurularak ve ciddi bir ses tonu ile söylendiğinde bağırmaktan daha etkili bir sonuç verecektir. Ebeveynin bebeğin davranışının sonucunu yaşatması, kararlı ve net bir şekilde kural ve sınırları belirlemesi de disiplin kurmanın en sağlıklı yöntemleri arasındadır. Örneğin; ebeveyn birkaç kere yapma dedikten sonra da oyuncağı ile sert bir şekilde oynayan bebeğine bağırmak yerine onunla göz teması kurarak “Oyuncak ile yere atmadan, böyle oynuyoruz” demesi daha etkili olacaktır. Eğer bebek aynı şekilde oynamaya devam ederse oyuncağın bir süre kaldırılması ve sert bir şekilde oynandığında zarar görmeyecek yumuşak bir oyuncağın önerilmesi daha öğretici ve kalıcı sonuçlar getiren bir yaklaşım olacaktır.
Ebeveynlerin sakin kalmayı her zaman başaramaması ve arada bir de olsa sesini yükseltmesi elbette ki olası bir durumdur. Ancak bu durumlarda da bir süre sonra bebeğin yanına gitmek özür dilemek ve bağırmanın yanlış olduğunu vurgulamak da ilişkiyi tamir edecek bir yöntemdir.
Yenidoğan bebeğinize baktığınızda aklınızdan en az bir kere de olsa şu sorular mutlaka geçer: Acaba şu an ne düşünüyor? Ağlıyor, acaba üzgün mü? Gülüyor, o zaman mutlu mu?
Bebeğimizin duygularını; nasıl ve neler hissettiğini merak ederiz. Çünkü her zaman en önemlisi bebeğimizin mutluluğudur. Üzülmesi, hayal kırıklığına uğraması bizi de üzer.
Bebeklerde duygusal gelişim erken bebeklik döneminde başlar. Ancak bebeğin duygularını ifade etmesi yetişkinlerden çok farklıdır.
Uzmanlar yetişkin ve bebek duyguları arasında devasa farklar olduğunu söylüyor. Bunun nedeni duyguların bilişsel ve fiziksel gelişimle doğru orantılı olması.
Bebekler deneyim yolculuğunun henüz çok başında. Bu nedenle hissettiklerini yetişkinler gibi dışarı vurmaları imkansız. Duyguların ifadesi için belli bir gelişim süreci gerekir.
Biz bu yazıda bebeklerde duygusal gelişimi ve 3 temel duyguyu (mutluluk, öfke ve korku) ele aldık. Bazı sorulara yanıt aradık. İyi okumalar…
Bebek bazı reflekslerle dünyaya gelir. Bu, bir bebeğin daha doğmadan belli bir donanıma sahip olduğunun göstergesidir.
Doğumun ardından başlayan süreçte bebek, çevreyi gözlemleyerek ve hissettiklerini nasıl dışarı vuracağını anlayarak pek çok alışkanlık geliştirir. Bu, duygusal gelişimin temelidir.
Duygular, etrafımızdaki dünyadan anlam çıkarmamıza yardım eder.
Duygusal gelişim sağlıklı bir yaşam
sürmenin anahtarıdır.
Yaşam yolculuğunda insanoğlu hep yeni şeyler öğrenir, gelişir ve değişir. Ancak çok temel şeyler bebeklik ve çocukluk döneminde oluşur. Fark etmeden bazı kararlar alınır.
Bu durum sadece zihinsel ve ruhsal sağlığı etkilemez. Küçüklükte yaşanan deneyimler sonrası alınan kararlar, öğrenme ve yeni şeyler keşfetmeye dair bakış açılarını da şekillendirir.
Uzmanlar güçlü duygusal gelişimin, beş önemli beceriye yol açtığını söylüyor: Öz-farkındalık, sosyal farkındalık, duygusal düzenleme, sağlıklı karar alma ve ilişki kurma.
Tüm bu beceriler okulda, aile içinde, farklı gruplarda ve toplumdaki “başarıyı” etkiler.
Bir bebeğin duygusal gelişimini aşamalar halinde aşağıda bulabilirsiniz.
Bu ilk aylarda bebek kendisini çevreleyen dünyanın varlığını algılamaya başlar.
Her şey bebek için yenidir ve bebek adeta tüm bilgiyi emmeye başlar.
Bu aşamada bebeğiniz,
18-24. haftalar arasında bir birey olduğunun farkına varmaya başlar.
Bebek çevresindeki dünyayı ve farklı insanların varlığını keşfederken kendi ellerini de keşfeder. Ve tanıdık insanların yanında rahat eder.
Bu aşamada bebeğiniz,
Bebeğiniz artık daha büyük keşifler peşinde ve iletişimdeki ince ayrıntıların farkında.
Farklı duyguları daha iyi ifade edebilecek ve aynı zamanda sizin gösterdiğiniz aynı duyguları da anlayacak durumda.
Bu aşamada bebeğiniz,
Bebeğiniz 1 yaşına yaklaşırken ev ve aile kavramlarını kavramaya başlar. Duygularını daha geniş bir yelpazede ifade eder. Kendi başına faaliyetlerde bulunur ve çevresindekilerden onay bekler.
Bu aşamada bebeğiniz,
Çocuk ve bebeklerde duygusal gelişimi desteklemek için yapılabilecek en temel şey daima iletişim içinde olmak.
Konuşurken daha yalın jestler seçin. Bebeğiniz henüz çok küçük olduğu için alay ya da karmaşık duygulardan kaçının. Yüzdeki mutuluk, üzüntü, öfke ve sakinlik ifadeleri rahat okunur.
Çocuğunuz sık sık öfke nöbeti geçiriyorsa, nöbetin ayak seslerini hissettiğiniz anda önlem alın. Örneğin öfkeye yol açabilecek nedeni fark etmeye çalışın. Sakin olun. Bebeği sakin bir ortama alın.
Evinizdeki ortamın çocuğunuz için destekleyici olmasına önem verin.
Mutlu bebeği genel olarak ihtiyaçları zamanında karşılanan ve ebeveynlerinin koşulsuz sevgisiyle şefkatini alan bebek olarak tanımlayabiliriz.
Bir bebeğin içinde bulunduğu koşullarda rahat ettiğini, gereken ilgiyi gördüğünü beden dilinden rahatlıkla anlamak mümkün.
Mutlu bebeğe dair işaretlerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Herkes bebeğine her an kendisi bakım veremeyebiliyor. İş hayatı ya da kişinin sahip olduğu diğer koşullar bebeği başka bir yetişkine emanet etme zorunluluğu doğurabiliyor.
Aşağıda hayatı yolunda giden mutlu bir bebeğe dair işaretleri okuyacaksınız:
Dikkatli ve ilgili gözler bebeğin yeterli uyaran aldığını,
sevildiğini ve ilgi gördüğünü gösterir.
İyi bakım alan ve sevgi ile şefkat gören bebekler kendisine bakım verenleri görünce sevinir, güler ve gülümser.
Bebek rahat ve huzurlu ise, aktif biçimde oyun oynuyorsa, zevkle beslenir.
Mutlu bir bebek çok ses çıkarır. Haykırır. Sesli ve sessiz harf kombinasyonlarını kullanarak gevezelik eder.
Bir bebek kendisine bakım verenin yanında rahat ve güvende hissederse kendini oyuncaklarıyla oyun oynamaya tamamen kaptırır.
Sakin ve mutlu bir bebeğin kas tonu sağlıklıdır.
Bebeğin kaka ve çiş durumunun bir düzende olması rahat ve güvende hissettiğini gösterir.
Bebek kendini rahat, mutlu ve güvende hissediyorsa derin uyku uyur.
Ağlamaklı, kırmızı bir yüz bebeğin sinirli/öfkeli olduğu anlamına gelebilir. Ancak aslında bu işaretler çok da kesin bir duygu durumuna işaret etmeyebilir.
Yetişkinlerin öfke olarak gördüğü hal, 6 aydan küçük bir bebek için hoş olmayan bir durumun göstergesi olabilir: Açlık, yorgunluk ya da bezinin ıslak olması gibi.
Yaşamın ilk 6 ayında bebek bu duyumlara sahip olduğunda (bunlar daha sonra duyguları olacak) ihtiyaçlarının karşılanması çok önemli.
3 ve 6. ay arasında bir bebek ilişkiler ve nesneler yoluyla deneyim elde eder. Bu deneyimler arttıkça ve bebeğin hafızası geliştikçe beklentiler oluşmaya başlar.
Örneğin, deneyim bebeğe şöyle söyleyebilir: “Topa ulaşamazsam annem bana topu verir.”
Herhangi bir sebeple anne topu bebeğe vermekte gecikirse, bebek öfkelenebilir.
Uzmanlar bebeklerin oluşturdukları beklenti gerçekleşmeyince üzüntü, endişe hissettiklerini söylüyor.
Diğer yandan bir bebek için oto koltuğunda seyahat etmek ya da istediği oyuncağa o an ulaşamamak sorun olmazken başka bir bebek için çok büyük bir bozgun hissi yaratabilir.
Yani, bir bakıma bebeğin verdiği tepki biraz da kendi kişiliği ile ilgili olabilir.
Elbette ki her bebek işler istediği gibi gitmediğinde öfkelenebilir, bozguna uğrayıp tepki verebilir. Bu çok normal. Aynı zamanda bu, bebeğinizin genel olarak öfkeli ve tepkisel bir bebek olduğunu da göstermez. Lütfen bebeği öfkeli, tepkili vs gibi sıfatlarla etiketlemeyin.
Öfke duygusuyla baş etmeye çalışan bebeğiniz için tek yapmanız gereken sakinliğinizi koruyarak ona öfke nöbetini atlatmasında yardımcı olmak. Aşağıda bu konuda bazı ipuçlarını bulacaksınız:
6 aylık bebeğiniz henüz konuşmasa da siz onunla konuşarak onu rahatlatabilirsiniz. “Topun uzakta kaldığı için üzüldün mü” ya da “Evet, oto koltuğuna oturmak seni gerçekten çok sinirlendirmiş olmalı” gibi cümleler o an bebeğin duygusunu anladığınızı gösterir. Bu çok önemli.
Herkes anlaşılmak ister. Bebek ve çocuklar için bu eşsiz bir yaklaşımdır. Anlaşıldığını hisseden bebek doğal olarak sakinleşir. Diğer yandan bebeğin duygu durumunu anlatmak için kullandığınız ifadeler ona, daha sonra kendi duygularını anlatmak için kullanabileceği kelimeleri öğretir.
Bebekte öfkenin ilk işaretlerini gördüğünüzde sakin bir şekilde ortamı farklılaştırmaya çalışın. Diyelim ki bebek oto koltuğuna oturmak istemiyor. O zaman bebeğe bir oyuncak ya da eğlenceli bir kitap sunun.
Anneniz ya da kayınvalideniz ne derse desin bebeğinizi asla şımartmazsınız. Bebek aşırı uyaran, yorgunluk ya da herhangi bir sebeple huzursuz olduysa onu kucağınıza alın, sakin bir ses tonuyla onunla konuşun.
Zaman geçtikçe bebeğinizi daha iyi tanırsınız. Ne zaman acıktığını, hangi ortamlarda huzursuz olduğunu, yüksek sesten rahatsız olup olmadığını ve daha pek çok durumu bilirsiniz. Ve önlem alırsınız.
Örneğin açlıktan huzursuz olmaya başlamadan önce bebeğin karnını doyurursunuz. Eline verilmesi sakıncalı nesneleri her gördüğünde öfkeleniyorsa, o nesneleri ortamdan kaldırırsınız.
Bağırmak, stres yüklenmek zaten zor durumdaki öfkeli bebeğe hiç iyi gelmez. Bunlar yerine bebeğinizle ilgili olumlu noktalara odaklanın. Bebeğin duygularını ifade etmesinin önemini hissedin. Daima sakin olmaya gayret edin. Sakinliğinizi koruyamadığınız durumlarda imkanınız varsa yakınlarınızdan destek alın.
Bebekler korkabilir, bu gayet normal.
Bazı uzmanlar korkunun ilk ne zaman ortaya çıktığının kesin olarak bilinmediğini ve korkunun erken bebeklik döneminde görülmediğini söylüyor.
Çünkü bu uzmanlara göre korku; bir his, bir içgüdü değil, bebeğin hafızası geliştikçe öğrenilen birşey.
Diyorlar ki hafıza geliştikçe, deneyim arttıkça korku da bir tepki olarak ortaya çıkar. Yani deneyimler sayesinde bebek korkması gerektiğini öğreniyor.
Durumlar ve insanları hatırlama yetisi olmayan bebek, norm dışı olan ve tepki göstermesi gereken durumlara karar veremiyor.
Örneğin bebek, yabancı kaygısını o “yabancı” yüzü daha önce görmediğini fark edince geliştiriyor. Yabancıların farkına varan bebek, ayrılık kaygısı geliştiriyor çünkü artık yakınlarından ayrılmak istemiyor.
Diğer yandan doğal ebeveynlik uzmanı Aletha Solter, Bilinçli Bebek kitabında bebeğin düşünme ve hissetme yeteneğine sahip “tam” bir insan olduğunu anlatıyor. Ve bebeklerin başlangıçtan itibaren korku geliştirebildiklerine değiniyor. Olumsuz doğum deneyimi, ana babanın hastalığı, ölümü, aile içi şiddet gibi durumlar bebekte korkuya neden olabiliyor. Yani korku hep var.
Vietnamlı bir Budist kesiş, barış aktivisti, yazar, şair ve öğretmen olan Thich Nhat Hanh “Korku” isimli kitabında şöyle diyor: “Ana rahminde geçirdiğin 9 ay hayatının en keyifli zamanlarındandı. Sonra doğduğun gün gelip çattı. Etrafındaki her şey farklıydı, yepyeni bir yere fırlatılmıştın. İlk kez soğuğu ve açlığı hissettin. Sesler fazla yüksek, ışıklar fazla parlaktı. İlk kez korktun. İlk korkun buydu.”
Korku çocuk gelişiminin önemli bir parçası.
Bundan daha önemli olan ise bebek ve çocuğa bakım verenlerin tepkileri, her yeni deneyimde bebeğe verdikleri destek, gösterdikleri koşulsuz sevgi ve şefkat. Çünkü korkmak kaçınılmaz görünüyor.
İyi tarafından bakmak gerekirse korku, zaman zaman insanı koruyabiliyor. Ancak korku aynı zamanda tüm yaşamı çekilmez, tatsız ve zor hale de getirebiliyor.
Yetişkin yaşamının tohumlarının bebeklik ve erken çocukluk döneminde atıldığını düşünürsek bebeği ve çocuğu dinlemenin, ihtiyaçlarını fark etmenin ve bunlara göre hareket etmenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Küçük bir bebeğin dünyasını ebeveynlerinin verdiği güven ve sakinlik hisssi yaratıyor.
Gelin şimdi bebeklik dönemindeki genel korkuların neler olabileceğine bakalım:
0-6 ay
7-12 ay
1 yaş
Aşağıda parents.com’da yayımlanan aylara göre bir bebeğin duygusal gelişim aşamalarını bulacaksınız.
Bebekler yaklaşık 12-15. aylarında sarılmaya başlar.
Etrafındaki insanların sarılmasına da tanıklık ederek, oyuncağına, ebeveynlerine ve hatta kendisine sarılır.
Bu dönem bebeğin hareket açısından daha aktif olduğu dönemdir.
Ayakta durmak, yürüme ve koşma gibi daha karmaşık hareketleri yapmasını sağlayacak kas gücü gelişmiştir. Aktif bir bebek olması da bunu destekler.
Bebek yardım almadan ayakta durabilir. Kendi başına yürüyebilir.
Bebek ayrıca,
Bu dönemde bebeğe nasıl yardım edebilirsiniz?
Yapabileceğiniz en güzel şey, bebeğinize bol bol sarılmak, onu öpmek, kucaklamak.
Empati, olumlu ilgi bebeğin duygusal anlamda gelişimine büyük katkılar sağlar.
Ama şunu da aklınızda hep tutun: Bebeğinizi duyguları ve etkilerinin nasıl olduğunu hala öğreniyor. Bu yolla diğerleriyle ilişki kurmayı da keşfediyor.
Bazı uzmanlar bir bebeğin 4 ay gibi çok erken bir dönemde farklı duyguları ayırabileceğini söylüyor.
www.psychologyinaction.org sitesinde yayımlanan makaleye göre bebeklere farklı ifadelerdeki yüzlere ait fotoğraflar gösterilmiş. Bebekler eğlence ve öfke ya da eğlence ve nötr ifadelerdeki yüzlere farklı sürelerde bakmış.
Bu şu anlama geliyor: Henüz konuşamadıkları için ve kas hareketleri de sınırlı olduğundan herhangi bir şeye nispeten uzun bire bakmaları bebekler açısından bir ilgi ya da tercih göstergesi.
Yukarıda sözünü ettiğimiz araştırmanın sonuçlarına göre bebekler gösterilen görüntülerde farklılık olduğunu anlamış ve neşeli, eğlenceli olan görüntüyü tercih etmiş. Ancak bu sonuç bize bebeklerin farklı duygusal ifadeleri gösteren görüntülerden belli bir bilgi çıkarımında bulunabileceğini göstermiyor.
Makale şöyle devam ediyor:
İnsanlar olarak diğerlerinin duygularını fark etmek konusunda oldukça ustayız. Öfkeli patron, üzgün bir aile üyesi ya da mutlu arkadaşlar olsun diğerlerinin duygusal ifadelerinin genellikle başarıyla tanımlarız.
Bu anlayış bizim davranışlarımızı, karmaşık sosyal durumlara adapte etmemizi sağlar.
Genel olarak çevremizdeki insanların duygularını okumak oldukça avantajlıdır. Ve bu önemli sosyal beceri, çok erken bir yaşta gelişmeye başlar. Aslında bebekler yaşamlarının ilk 1 yılında farklı duyguları fark ettiklerine dair işaretler vermeye başlar.
Peki çocuklar farklı duyguları tam olarak ne zaman anlamaya başlar? Farklı yaşlarda duygusal tepkiler ve yüzlerdeki ifadelerden hangi bilgileri anlayabilirler?
Bu konulardaki soruların pek çoğu gizemini korusa da, gelişimsel psikologlar duygu anlama yetisinin yaşamın ilk birkaç yılında nasıl geliştiğine dair birtakım ilginç bilgilere ulaşmayı başardılar.
Bazı çalışmalarda bebeklere tek bir yüz gösterilmiş. Ancak bu görüntülerde yüzü görülen kişinin ses tonu, duygu durumuna göre değişmiş. Bebekler ses tonu her değiştiğinde görüntüye tekrar tekrar bakmaya başlamış.
Örneğin mutlu bir ses duydukları görüntüye uzun süre bakan bebekler daha sonra sıkılıp bakışlarını başka yere çevirmiş. Ardından sesin farklılaşmasıyla (üzüntü ifade eden ses gibi) bebekler tekrar o görüntüye bakmaya başlamış.
5 aylık bebekler bu tepkiyi mutlu, üzgün ve öfkeli duygusal tonlar için de göstermiş. Bu da bize 5 aylık bebeklerin sesin duygusal tonundaki değişimlere karşı hassas olduklarını gösteriyor.
Bu bilgiden yola çıkarak bebeklerin farklı yüz ifadeleri ve farklı duyguları içeren ses tonlarını erken bir döndemde fark etmeye başladıklarını söylemek mümkün.
İngilizce makalenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bebekler yaşadıklarının duyusal kayıtlarını tutar.
Şimdi bu ne demek diyeceksiniz?
Bebekler yaşadıkları deneyimin üzerlerindeki etkisini kayıt eder. Olayı hatırlamazlar ancak deneyimin duyusal kaydını tutarlar.
En baştan başlayalım: Doğal Ebeveynlik Uzmanı Aletha Solter Bilinçli Bebek kitabında insan doğasına ilişkin dört temel varsayımdan yola çıkarak oluşturduğu fikirleri yazar.
Bu varsayımlar:
Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki bebekler erken dönemde yaşadıkları deneyimi sözel olarak ifade edemeseler de duyusal olarak kayıt ederler. İleriki yıllarda (çocukluk ya da yetişkinlikte) bir koku, bir ses, bir dokunuş, bir görüntü ile tetiklenebilirler.
“Bebektir anlamaz” görüşü tamamen bir mitten ibarettir. Yanlıştır.
Bebek yaşadığı olayı hatırlamasa da bu deneyimin duygusu bedeninde saklıdır.
İhtiyaçları karşılanmayan bebek bunu unutmaz.
Bu nedenle bebek büyütürken Solter’in aşağıdaki varsayımlarını göz önünde bulundurmak önemlidir.
1) Bebekler neye ihtiyaçları olduğunu bilirler.
2) İhtiyaçları karşılanır ve incitilmezlerse bebekler zeki ve sevecen olurlar. İleride şiddet kullanmazlar.
3)Bebekler aşırı kırılgandır. Erken dönemde yaşadıkları travmaların ve karşılanmaya ihtiyaçlarının olumsuz etkileri olabilir.
4)Bebeklerin stres ve travmanın birçok etkisinden kurtulma yetenekleri vardır.
Katıldığım bir ebeveynlik eğitiminde, eğitmen psikolog şöyle bir iyi haber vermişti: “Travma varsa iyileşme de var. Ve hiçbir zaman geç kalmak diye birşey yok.”
Bu beni çok rahatlatan bir ifade olmuştu.
Ebeveyn olarak hatalar yapabiliriz. Önemli olan sakıncalı ebeveynlik tutumumuzu fark etmek, bunu durdurmak ve gerektiğinde destek almak.
İnsanoğlunun stres ve travmayla başa çıkabilme becerisi var. Zorlu bir deneyimin içinden geçen bir bebek de ebeveynlerinin ya da kendisine bakım veren yetişkinlerin
Bir bebek doğumdan itibaren kendisine bakım veren kişinin kim olduğunu anlamak üzere annenin sesini, yüzünü ve kokusunu ayırt etmeye başlar.
Bebek daha doğmadan önce, yani anne rahmindeyken annesinin sesini duyar.
3. trimester itibariyle de annesinin sesini diğer seslerden ayırt etmeye başlar. Anne sesi ile sakinleşir.
Elbette bebeğin anne karnında duyduğu ses boğuk ve kısık bir sestir. Bebek aynı zamanda annesinin kalp atışını da duyabilir.
Yale Üniversitesi girişimi olan Yale Bebek Okulu’nun web sitesinde yayımlanan makalede
bir bebeğin doğumdan hemen sonra,
Bu muazzam birşey.
Yani doğum öncesi deneyimler bebeğin annesinin sesini ayırt etme becerisini etkiliyor.
Bebek daha fazla deneyime maruz kaldıkça diğer seslere de aşina olacak. Babasının sesini tanımaya ve onu tercih etmeye başlayacak, tıpkı diğer aile fertleri ve sık görüşülen arkadaşlar gibi.
Bebeğin görmesine gelince…
Yenidoğan bebeğin görüşü oldukça fludur. Sadece kucağa alındığında yakınlaşan yüzleri görür ve tanımaya başlar. Ve bir bebek ilk aylarında kendisine en çok bakım veren kişinin yüzünü görür. Bakım veren kişi anne ise, bebek annesinin yüzünü diğerlerinden ayırt etmeye başlar.
Araştırmalara göre bebek yaklaşık 3. ayında annesinin yüzünü yabancılarından yüzünden ayırır.
Annesinin sesini doğum öncesi, yüzünü ise doğumdan sonra yaklaşık 3. ayında ayırt etmeye başlayan bebeğin, deneyim yaşadıkça tercih yapmaya başladığına tanık olursunuz. Bebeğin yüzünde sizi gördüğü zaman oluşan belli bir mutluluk duygusunu fark etmeye başlayabilirsiniz.
Bebek annesinin kokusunu da ayırt eder.
Beslerken ya da yakın temas içinde olduğuğunuz her an, bebeğe, sizin benzersiz kokunuzu tanıması için fırsat verirsiniz.
Araştırmacılara göre bebekler, annelerinin kokusunu, tanımadıkları ve emziren diğer kadınlar ile hiç doğum yapmamış kadınlar tarafından üretilen kokulardan ayırır.
Yenidoğan bebekler annelerinin kokusunu tercih etmeye başlar; annenin kokusuyla sakinleşip uykuya geçiş yapar.
Önemli Not: Yeni ebeveynler bebeklerinin kendilerini tanımadığı ya da ne zaman tanıyacağı konusunda endişe hissedebilir.
Her bebeğin eşsiz olduğunu hep hatırlayın. Her bebek kendi hızında gelişim gösterir ve tercih geliştirir.
Sizin de bebeğin işaretlerini ve eğilimlerini öğrenmek için zaman ihtiyacınız var.
İlk aylarda bebek yüzünüzü sık sık görecek, en çok sizin sesinizi duyacak ve kokunuzu alacak. Bu değerli zamanları bebeğinizle bağ kurmak için kullanmanız harika olur.
Bebekler erken sayılabilecek bir dönemde kendilerine kızıldığını anlar.
Araştırmalar bebeklerin 6 aylık olduklarında annelerindeki öfkenin farkına vardığını söylüyor.
Manchester Üniversitesi’nden araştırmacılar MR makineleri kullanarak annenin öfkeli ses tonunun bebeğin beyninde belli bölgeleri faaliyete geçirdiğini bulmuş. Ve bu durum herkesin düşündüğünden çok daha erken bir dönemde gerçekleşiyormuş.
Ayrıca annenin ses tonu daha müdahaleci ve talepkar oldukça, bebeğin öfkeli sesleri duymaya tepkisi de zamanla daha güçlü hale geliyormuş.
Buradan yola çıkarak araştırmacılar şu sonuçlara varmış:
Aşağıda bir bebeğin annesini sevdiğine dair verdiği işaretleri bulacaksınız.
Sevgiyi ayırt etmek bebeğin gelişimsel kilometretaşlarını takip etmekten daha zor olabilir. Ancak bebeklerin genel sevgi ifadelerini öğrendikçe annesine gösterdiği sevgi de rahat anlaşılır hale gelecek.
Bebeğin doğumdan sonraki ilk haftalarda kendini sıktığına tanık olabilirsiniz.
Bebek,
Bunlar bebeğin anne rahmindeki doğal cenin pozisyonudur. Ve yenidoğan bebeğin bu pozisyonu alması genellikle normal kabul edilir.
webmd sitesinde yenidoğan bebeği anlamanın önemine değinilmiş.
Yeni görüntüler, sesler, kokular ve hislerden oluşan bir dünya yenidoğan bebeğiniz için büyük ve korkutucu bir deneyim.
Bebek annenin rahmi dışındaki dünyaya uyum sağlarken bedeni de yavaş yavaş rahatlar. Bu nedenle bebeğe biraz zaman tanımak gerekir.
Ve bazı yenidoğan davranışlarının daha uzun süreli görülebileceğini unutmayın.
Şimdi bunlara bir göz atalım:
Yenidoğan refleksleri ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Başlangıçta bebek bu refleksleri kontrol edemez, tamamen içgüdüsel davranır. ancak zamanla bu davranışların giderek azaldığını fark edersiniz.
Bebekler yaşamlarının ilk günlerinden itibaren korku geliştirebilirler. Büyüdükçe çevrelerini algılama yetenekleri ve gelişimlerine göre korkular şekil değiştirir.
Bebekler anne karnında annelerinin bedensel seslerine (kalp atışı, sindirim sistemi sesleri ve annelerinin sesi), diğer bazı boğuk seslere, sabit bir ısıya, harekete ve loş ışığa alışıktır.
Doğumdan sonra işler değişir, ortam farklılaşır ve bebekte başa çıkılması zor bazı duygular gelişebilir. Çünkü,
Peki ne yapmak gerekir?
Doğal Ebeveynlik Uzmanı Aletha Solter “Bilinçli Bebek” kitabında yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor: “İlk andan itibaren bebeğinizi yakından gözleyip ipuçlarına yanıt vererek onun için en iyisinin ne olduğunu anlamak önemlidir. Gözlerini kısıyorsa ışık çok parlaktır. Emme hareketleri yapıyorsa ilk emzirilmesine hazırdır. Uykulu görünüyorsa uyuyacak ve karnı acıktığında otomatik olarak uyanacaktır. Doğum sonrası tek bir prosedür yoktur. Her yenidoğan için farklı bir prosedür uygulanmalıdır çünkü hepsi farklıdır. Önemli olan mümkün olduğunda sevgi dolu ve yumuşak olmak ve bebeğinizi aşırı uyarmaktan kaçınmaktır. ”
Bebekler hisseder. Tartışmaların kaynağını ya da konusunu elbette anlamaz. Ancak bebekler bulundukları ortamdaki enerjileri; özellikle stres, gerginlik gibi durumları yoğun biçimde hisseder.
Bebek huzursuz olur. Gerilir.
Hissettiği olumsuzlukların bebekteki yansımaları da
Bebekler yüzünü buruşturur çünkü bir sıkıntısı, anlatmak istediği bir sorunu vardır.
Bebek yüzünü buruşturuyorsa,
Umarım size fayda sağlayan bir içerik okuduğunuzu düşünüyorsunuzdur ve yorumlarınızla katkıda bulunursunuz. Deneyimlerinizden faydalanmak bizi mutlu edecek ve kendimizi geliştirmemizi sağlayacaktır. Teşekkürler.
Kaynaklar: scholastic.com, verywellmind.com, rasmussen.edu.com, raisingchildren.net.au, parents.com, mother.ly.com, webmd.com, whattoexpect.com, healthychildren.org, psychologyinaction.org, babylogy.com.au, scimex.org, todaysparent.com