bebekler uykuda neden sıçrar kadınlar kulübü / Bebeklerde Ani Sıçramalar | Melek Kadınlar Kulübü

Bebekler Uykuda Neden Sıçrar Kadınlar Kulübü

bebekler uykuda neden sıçrar kadınlar kulübü

Bebekler ve çocuklarda ateşlenme çok normal bir olgu olmakla birlikte özellikle ilk deneyimlerinde ebeveynleri çok telaşlandırır. Ateş çocuğun hasta olduğunun bir göstergesidir ve genellikle viral bir enfeksiyon sonucu yükselir. Ancak tek başına ateş çocuğun hastalığının ne denli ciddi olduğunun bir göstergesi değildir. Şöyle ki, hafif bir enfeksiyon geçiren bir çocuğun ateşi çok yükselebilirken, çok daha ağır bir enfeksiyonda hiç ateşle karşılaşmayabiliriz ki, bu da tedaviyi geciktiren bir olgudur. Bu açıdan bakıldığında ateşin ebeveynleri harekete geçirmek üzere uyarması açısından aslında faydalı bir mekanizma olduğunu söyleyebiliriz.

Çocuğunuzun ateşlendiğini nasıl anlarsınız?
Bebeğinizin veya çocuğunuzun ateşlendiğini anlamanın en pratik yolu dudaklarınızı onun alnına dayamaktır. Eğer size sıcak geliyorsa çocuğunuzun ateşinin ne kadar yükseldiğini anlamak için çeşitli termometrelerden yararlanabilirsiniz. Cam termometrelerde bulunan civa vücut ısısı ile beraber yükselirken, dijital termometreler ateşin ne kadar olduğunu küçük bir ekrana yazarak gösterir. Çocuğunuzun ateşini ağızdan, koltuk altından, rektumdan veya kulaktan ölçebilirsiniz. Hangi yolu seçeceğiniz aslında çocuğunuzun yaşı ile de bağlantılıdır.

Ağızdan ölçme daha çok yaşlarındaki çocuklar için uygundur. Cam termometreyi çocuğun dilinin altında 3 dakika tutmak yeterlidir. Dijital termometre ise yine aynı şekilde, ama bip sesi gelene kadar tutulmalıdır.
Koltuk altından ölçme ile en doğru sonuç alınmamakla birlikte küçük çocuklarda bu yöntemi kullanmak kolaylık sağlar.
Rektal ölçme bebek ve küçük çocuklarda en doğru sonucu verir.
Kulak termometreleri 2 yaşından büyük çocuklarda daha doğru sonuç vermektedir.

Bebek ve çocuklarda normal vücut ısısının  0C olduğu kabul edilir. Eğer rektal ölçümde ateş  0C’nin üzerindeyse, ağız veya koltuk altından yapılan ölçümlerde ise ateş 38 0C’nin üzerinde çıkmışsa çocuğun ateşi var demektir. Ancak ay arası bebeklerde rektumdan yapılan ölçüm 38 0C çıkmışsa bebeğin ateşi yükselmiştir ve derhal doktorunun aranması gerekir.

Ateş neden yükselir?
Ateşin yükselmesinin nedeni bağışıklık sisteminin harekete geçerek vücuda giren mikroplarla veya enfeksiyon yapan ajanlarla mücadelenin başlamasıdır. Bağışıklık sistemi mikroplarla mücadele ede ede kuvvetlenir ancak bebeklerde koruyucu önlemlerin büyük çocuklara göre daha hızlı alınması gerekir.

  • Yenidoğanın ateşi yükseldiğinde doktorun en kısa zamanda müdahale etmesi gerekir.  Zira ateş çok ciddi bir enfeksiyon nedeniyle yükselmiş olabilir.
  •   aylık bir bebekte ateş yükselmesi de en kısa zamanda doktor müdahalesini gerektirir. Bu yaşta ateş genellikle viral bir hastalık nedeniyle yükselir. Özellikle bebek canlılığını yitirmişse veya alıştığınız gibi davranmıyorsa rahatsızlığı ciddi olabilir.
  • 3ay – 1 yaş arası bebeklerde ateş genellikle soğuk algınlığı veya viral bir hastalık nedeniyle yükselir. Bebeklerde ateş ayrıca dişleri çıkarken veya aşı olduktan sonra da yükselebilir.
  • yaş arası çocuklarda viral hastalıkların yanı sıra, boğazlarda iltihaplanma, zatürre veya orta kulak iltihapları da ateş yükselmesine neden olur.
  • Okul çağındaki çocuklarda genellikle solunum yollarındaki viral enfeksiyonlar nedeniyle vücut ateşi yükselir. Özellikle yaz aylarında dikkat edilmesi gereken bir nokta da çocuğun ateşinin güneş çarpması nedeniyle de yükselmiş olabileceğidir. Çocuk sıcak bir günde güneşli bir ortamda veya camları kapalı bir arabanın içinde kaldıysa ateşi yükselebilir, ancak tedavi yollarının farklı olması nedeniyle bu ateşin viral enfeksiyona dayalı ateşten ayırt edilmesi çok önemlidir.

Ateş nasıl düşürülmelidir?
Ateşin düşürülmesinin en önemli nedeni çocuğu rahatlatmak ve yeniden yiyip içebilmesini sağlamaktır. Yoksa enfeksiyonlara karşı yapılan savaşın bir parçası olan ateşin tek başına çocuğa bir zararı yoktur.

  • aylık bir bebeğin ateşi yükseldiğinde doktor müdahale edene kadar en iyi çözüm ona ılık bir banyo yaptırarak veya vücudunu ıslak bir süngerle silerek rahatlatmaktır. Bu yaşta bir bebeğe doktor görmeden hiçbir ilaç verilmemelidir.
  • Bebeğin ateşi kesinlikle vücudu alkolle silinerek düşürülmemelidir.
  • 3 aydan büyük bebek ve çocuklarda ateşi düşürmek için doktora danışarak asetaminofen veya ibuprofen verilebilir. Her ikisi de vücudun enfeksiyonlarla mücadelesine karışmadan, sadece ateşi düşürmeye yarar. Asetaminofen ve ibuprofenin bir arada verilmemesine dikkat etmek ve her iki ilacı da çocuğun yaşına göre doğru dozda vermek gerekir.
  • Verilen ilacın içeriği kontrol edilmelidir. Bazı soğuk algınlığı ve öksürük ilaçlarında ateş düşürücü maddeler de bulunmaktadır. Böyle durumlarda ayrıca asetaminofen veya ibuprofen verilmemesi gerekir.
  • Bebeğe ve çocuğa hiçbir zaman aspirin verilmemelidir. Asetilsalisilik asit çocuklarda Reye sendromunun görülme riskini artırır. Bu hastalık çocuğun karaciğer ve beynine zarar verir.

İlaca rağmen ateş düşmezse&#;
İlacı aldıktan 45 dakika sonra ateş hâlâ düşmemişse ya verilen dozda veya kullanılan ölçekte bir yanlışlık vardır ya da çocuğun vücudu bu ilaca cevap vermiyordur. Bu durumda başka bir ilaç önermesi için doktoru tekrar arayıp durumu bildirmek gerekir.

Ateş sürekli olarak yeniden yükseliyorsa&#;
Vücut enfeksiyondan tamamen arınana kadar ateşli olma durumu devam edecektir. Bu durum gün sürebilir. Grip vakalarında ateşin 7 gün bile sürdüğü görülür. Eğer bakteriyel bir enfeksiyon nedeniyle antibiyotik tedavisi yapılıyorsa ateşin 48 saat içinde düşmesi beklenir.

Ateşle gelen havale (Febril Konvülsiyon)
Febril konvülsiyon, “ateşle gelen havale” olarak bilinir. Çocukluk yaş grubunda en sık karşılaşılan havale geçirme durumudur. Ateşi yükselen bir çocuğun havale geçirmesi, ailede veya havale geçiren çocuğu görenlerde belirgin bir paniğe yol açmasına rağmen genel olarak çocuğun geleceğini tehdit etmeyen, “gelip-geçici” bir olaydır. Genellikle 3 ay ile 5 yaş arasında görülür. Ateşli havalelerde herhangi bir kafa içi, beyinle ilgili bir enfeksiyon yoktur ve havale beyin enfeksiyonundan bağımsız olarak, ateşle ilişkili olarak ortaya çıkar. Ateşli havaleler 5 yaşından küçük çocukların %’inde görülür. Ateşli havalelerin gerçek epileptik (sara hastalığı) nöbetlerden ayrılması gerekir. Epileptik nöbetler “ateşsiz” nöbetlerdir ve tekrarlama eğilimleri vardır. Ateşli havalelerde, ateş kolaylaştırıcı bir faktördür ve bu çocuklar da ateşin yükselmesine özel olarak hassas olan çocuklardır. Ateşli havaleler genelde 9 ay altında ve 5 yaşından sonra görülmezler. En sık olarak yaşamın ayları arasında ve erkek çocuklarda daha yüksek oranda görülürler.
Ateşli havale geçirmenin nedeni tam olarak kesinleşmiş değildir. Halen bazı teoriler, öngörüler mevcuttur. Ateşli havale geçiren çocukların ateşe karşı havale geçirme eşiklerinin düşük olduğu düşünülmektedir. Bu eşiği düşüren nedenler araştırılmaktadır. Kan ve beyin omurilik sıvısında çinko düzeyindeki değişiklikler; enfeksiyon vakalarında bu değişikliklerin belirginleşmesi sorumlu tutulan nedenlerden biridir. Ayrıca beyindeki sıvı elektrolit dengesinin tam olarak olgunlaşmamış olması; ateşin yükselmesi sırasında beynin hassasiyetini artıran bazı maddelerin salınımı; beyinden epifiz bezinden salgılanan melatonin hormonundaki değişiklikler; havale öncesinde “glutamat” denilen maddenin artışı ateşli havalenin başlamasını kolaylaştıran faktörler olarak tartışılmaktadır.
Yüksek ateş, vücuttaki sıvı elektrolit dengesini bozabilmektedir. Uzun süren, ağır ateşli havalelerde serum sodyum düzeyinin daha düşük olduğunu gösteren çalışmalar vardır.

Ateşli havalelerde bulgular
Ateşli havale yapan hastalıklar arasında orta kulak iltihapları ve bademcik iltihapları ilk sıraları alır. Çocuğun ailesinde veya birinci dereceden akrabalarında (hala, dayı, amca gibi) ateşli havale geçirme durumu varsa bu durum önemli bir risk faktörü olarak kabul edilir. Çocukluk çağı hastalıklarından “6. hastalık”ta da tekrarlayan ateşli havalenin görülebildiği bildirilmektedir.
Bilindiği gibi bazı çocukluk çağı aşıları yapıldıktan sonra ateşte yükselme ve ateşli havale geçirme riski tanımlanmıştır. Bu aşılardan DBT (difteri-boğmaca-tetanoz) özel yer tutar. Özellikle “whole cell” boğmaca bileşeninin bulunduğu bu tip karma aşılar, aşılamadan sonra gün içinde havale riski taşıyabilir. Eğer difteri – boğmaca – tetanoz aşısı 4 aya kadar tamamlanırsa ateşli havale riskinin 4 kat azaldığı bildirilmektedir. Havale görülebilen diğer bir aşı da MMR (kızamık – kızamıkçık – kabakulak) aşısıdır. Bu aşıdan sonra nadiren de olsa gün sonra, aşının “kızamık” bileşenine bağlı havale tanımlanmıştır.
Ateşli havalelerde, ateşin yükselme hızı, sıvı – elektrolit dengesizliği, mikropların salgıladığı toksinler (zehirli maddeler), antialerjik bazı ajanlar ve özellikle böbrek yetmezliği olan hastalarda yüksek doz penisilin kullanılması hazırlayıcı faktörler olabilir. Ateşli havaleler, genellikle ateşin yükselme hızıyla ilgilidir ve vücut ısısı 39 0C veya daha yüksekse görülür. Bununla beraber, havale eşiği düşük çocuklarda daha düşük ateş derecelerinde de havale görülebilir. Ateşli havaleler, ateşin yükselmeye başladığı dönemde de ortaya çıkabilir.

Ateşli havaleler 2 grupta değerlendirilebilir:

1) BASİT Ateşli Havaleler: Nöbetler 15 dakikadan kısa sürer. Ailede ateşli havale hikayesi vardır. Ateş 38 0C üzerindedir. Aynı gün içinde tekrarlamaz. Havale “jeneralize” nöbet şeklindedir; yani tüm vücutta kasılma, titreme, ağızda köpürme, şuur kaybı, idrar kaçırma gibi belirtiler görülebilir.

2) KOMPLİKE Ateşli Havaleler: Ateş hafif yüksekken havale görülür. Havale 15 dakikadan uzun sürer. Aynı gün içinde tekrarlayabilir. 6 aydan küçük, 6 yaştan büyük çocuklarda görülebilir. Vücudun sadece belli bir bölgesinde kasılma – titreme görülebilir. Havaleden sonra, vücudun bir bölgesinde, örneğin kol ve bacakta geçici kuvvet kaybı, denge bozukluğu gibi nörolojik bozukluklar görülebilir. Eğer ilk “komplike” febril konvülsiyon uzun sürmüşse, tekrarlama eğilimi daha fazladır. Eğer bebek aylık yaşlarda ise ateşli havalenin 15 dakikadan uzun sürme eğilimi iki kat daha fazladır ve çocuk başka bir ateşli enfeksiyon geçirirse ateşli havalenin tekrarlama riski vardır. 1 yaşından küçük çocuklarda komplike ateşli havale görülürse bu çocuklarda ileri yaşlarda ateşsiz nöbet geçirme olasılığı da mevcuttur.

Ateşli havale geçiren bir çocuğa hemen beyin dalgaları (elektro ensefalogram=EEG) çekimi önerilmez. Çünkü ateşli havale geçiren bir çocukta en az gün süren bir dönemde EEG sağlıklı bilgi vermez. Eğer çocuğun nöbeti 15 dakikadan uzun süren “komplike” febril konvülsiyon grubunda ise veya çocukta epilepsi riski varsa EEG mutlaka çekilmeli; fakat bu çekim en erken 2 hafta sonra yapılmalıdır.
“Ateşli havalede gelecekte ne olur?” sorusu aileleri en çok endişelendiren ve merak ettiren sorudur. Ateşli havale geçiren bir çocukta tekrarlama riski ortalama %33 kadardır. İkinci tekrar %50 oranında ilk 6 ay içinde, %75 oranında ilk 1 yıl, %90 oranında ilk 2 yıl içinde olmaktadır. İlk nöbet 1 yaştan küçükken geçirilmişse tekrarlama riski %50 üzerindedir. İlk nöbet 3 yaşından sonra geçirilmişse tekrarlama riski %20’ye düşmektedir. 4 yaşında tekrarlama riski civarındadır. Ateşli havale geçiren çocukların %60’ı havaleyi sadece bir kez geçirir. Komplike ateşli havale, ateşli havale geçiren çocukların %20’sini teşkil eder.

Ailede bir çocuk ateşli havale geçirmişse, kardeşinde ateşli havale görülme riski 1/5’tir. Ailede babada ve bir çocukta ateşli havale varsa, diğer kardeşte görülme riski 1/3’tür. Ailede sara hastalığı olan birinin varlığı, ateşli havalenin tekrarlayacağı anlamına gelmez. Eğer ilk geçirilen ateşli havale sırasında, ateşin süresi kısaysa ve ateş derecesi düşükse tekrarlama şansı yükselir. Havale geçiren çocuk, ailenin ilk çocuğu ise, diğer çocuklara göre tekrarlama eğilimi 5 kat yüksek bulunmuştur. Erkek çocuk oluşu da tekrar riskini artırmaktadır.

Ateşli havale – Epilepsi (sara) ilişkisi
Ateşli havalelerin epilepsiye dönüşme riski en çok tartışılan ve aileyi en çok tedirgin eden konudur. Ateşli havale geçiren çocuğun ailesinde epileptik şahıs varsa, nöbetler komplike tipte ise ve havaleden sonra nörolojik sorun çıkmışsa epilepsi riski artar. Normal popülasyonda epilepsi riski %0,5 iken ateşli havale geçirenlerde epilepsi gelişme riski %4 kadardır. Yani topluma göre 8 kat yüksektir. Aileyle ilgili risk faktörlerinin yanı sıra, ateşli havalenin tekrarlaması, ateş süresinin kısalığı da ateşsiz havale riskini artırmaktadır. Vücudun belli bir yerinde “fokal” nöbet varsa, nöbet uzun sürmüşse ve çocukta mental-motor gerilik mevcutsa ileride epilepsi gelişmesinde önemli risk oluşturur.
Ateşli havale geçiren bir çocukta, ilaç intoksikasyonu (zehirlenme), senkop atakları (ani bayılma), refleks anoksik (ani oksijensizlik) nöbetler ve çocukluk çağı epilepsisi de düşünülmelidir.

Ateşli havalede takip
Basit ateşli havale bir kez geçirilmişse, ailede ateşli havale geçiren yoksa, havale kısa sürmüşse, belirgin EEG bozukluğu yoksa koruyucu ilaç halen önerilmemektedir. Ancak ilk ateşli havale 1 yaş altında geçirilmişse, 24 saat içinde tekrarlayan nöbetler geçirilmişse, nöbet fokal ve 15 dakikadan uzunsa, nörolojik defisit varsa ve birinci dereceden akrabalarda epilepsi öyküsü varsa, EEG bozuksa koruyucu tedavi uzman doktor tarafından önerilebilir. Ailenin panik derecesinde endişeli oluşu, çocuğa ilk tıbbi müdahale yapılacak merkezin evden uzak olması da koruyucu tedavi başlamasında kriter olabilir. Koruyucu amaçla başlıca iki ilaç önerilmekte, bu doktor tarafından seçilmektedir. Bazı yeni yayınlarda ateşli havaleli çocukların tedavisinin gerekli olmadığına dair kayıtlar da mevcuttur.
Bir diğer tedavi metodu da çocuğa sadece ateşi yüksekken ateş düşürücü önlemlerin yanı sıra rektal diazepam (fitil gibi uygulama) uygulanmasıdır. Rektal diazepam 20 dakikada kanda yeterli düzeyi bulur. Daha önceden ateşli havale geçiren çocukta, ateşli dönemde rektal ateş 38,5 0C üzerinde iken uygulamaya geçilmesi önerilmektedir. 3 yaşından küçük çocuklarda günde ikiden fazla uygulama önerilmemektedir. Aile, bu uygulama sırasında uykuya meyil ve solunumda yavaşlama veya durma olabileceği şeklinde uyarılmalıdır. Ayrıca yan etki olarak uykuya eğilim veya “ataksi” (denge kusuru) de görülebilir.
Ateşli havale geçiren bir çocukta ileride zihinsel gerilik olmaz. Ancak ateş sırasında, nöbetler aralıksız, uzun süre sürerse, yani febril “status epileptikus” durumu oluşmuşsa durum değişir. Bu çocuklarda konuşma bozukluğu, nörolojik sekeller ve epilepsi ortaya çıkabilir.

Reklam

Diş Çıkarma Döneminde Uyku

Bebeklerimiz doğdukları günden bir yaşına kadar o kadar hızlı değişir ve gelişirler ki, her seferinde hayret ve mutluluk duygularıyla izleriz kanımızdan canımızdan bir bireyin gelişimini. Tabi her şey sevgili @blogcuanne Elif’in dediği ‘tozpembe’ değil. Gazın sıkıştırması, emmeyi istememesi, uykuya direnmesi ve tabi bir de diş çıkarma dönemi. Üstten iki diş uç vermeye başlayınca bütün aileye hemen fotoğrafları çekilip gönderilir büyük bir mutlulukla. Ve kafalarda bu mutluluğa eşlik eden bir soru: &#;Acaba dünkü huzursuzluğu bundan mıydı?”, “Demek o kadar ağlamasının sebebi dişmiş.” &#;Hepsi böyle sancılı mı geçecek? Ona da bize de uyku haram oldu!&#;

Öncelikle sakin olun. Şimdi kendinize bu sıcak havalarda içinizi serinletecek bir içecek hazırlayın ve dişlerin uykuya olan etkileriyle ilgili içinizi serinletecek ipuçlarımı okuyun. Hazırsak başlayalım.

Dişler, beslenmemizi kolaylaştıran, seslerin doğru bir şekilde çıkmasını, dolayısıyla da konuşmamızı sağlayan ve yüzümüzle estetik bir bütünlük içerisinde olan olmazsa olmazımız. Diş çıkarma süreci ise, birçok şeyde olduğu gibi, bebekten bebeğe farklılık gösterir. Bazı bebeklerde 4. ay gibi erken bir dönemde dişler çıkar, bazı bebeklerde de 7. ayda hatta ayda ilk dişleri görürüz. Dişlerin çıkışı genelde genetik düzene uyar. Yani anne babanın dişleri erken çıktıysa bebekleri de erken diş çıkarır; geç çıktıysa bebeğin de büyük ihtimal geç çıkacak demektir.

Bebeklerde diş çıkarma döneminin başlamasıyla birlikte salya akıtmak, hafif öksürük, ısırmak, kulak ve yanak çekiştirmek, ağrı, ishal, ateş, huzursuzluk, beslenmeyi reddetme ve uykusuzluk gibi belirtileri bebeğinizde sıkça görmeye başlarsınız. Tabi ki bu semptomlar da bebekten bebeğe farklılık gösterir. Her bebek aynı derecede ağrıyı yaşamaz ya da her bebeğin acı eşiği başkadır. Ama genel olarak bebeklerimizin bu süreci ağrılı geçireceğini düşünüp ona göre hazırlıklı olmakta fayda var. Bu dönemde onları rahatlatacak şeyler sunmak önemli. Doktorunuzun önerisiyle alabileceğiniz ağrı kesiciler, rahatlatıcı jeller ve diş kaşıyıcılar bebeğinizin rahatlaması için faydalı olacaktır.

Gelelim diş çıkarma sürecinin uyku ile olan ilişkisine. Dolayısıyla da doğru bilinen yanlışlara.

Diş çıkarma sürecinde ebeveynlerin en fazla şikayet ettiği durum sizce ne olabilir? Tabi ki uykusuzluk. 🙂 Evet, diş çıkarma dönemi bebekler için zorlayıcı olabilir ve bu da uykularını bölebilir. Ancak aylarca süren uyku problemlerini dişlere bağlamak hatalı bir yaklaşımdır. Çünkü bir dişin çıkması ve bebeği rahatsız etmesi en fazla 2 ila 4 gün süren bir süreçtir. Her bebekte diş çıkarma sürecindeki ağrılar gün içinde huzursuzluk yaratmaz. Biz yetişkinlerde de diş ağrısı genelde geceleri kendini hissettirmez mi? Zira dolaşım ve sindirim sistemi uykuda yavaşlayınca vücut sorun ve gelişim olan bölgelerle uğraşmaya başlar. Bu nedenle eğer bebeğiniz diş çıkarma sürecindeyken gün içinde mutlu ve canlıysa, sadece uyku zamanında mızmızlanıyor ve uykuya direniyorsa ya da uyumak için sizin onu sallamanızı ya da emzirmenizi bekliyorsa, kendi başına uyumayı öğretme sürecinde bile olsanız, bu ihtiyacını karşılamanızı öneririm. Zaten 2 ila 4 gün sürüyor sadece. Ama bu süreç 4 günden fazla sürüyorsa o zaman diş ile ilgisi yoktur. Geceleri çok sık uyanan bir bebek güne yorgun olarak başlayacağından gündüz uykuları da kısalabilir. Bu süreçte eğer Felaket Uykusu ile uğraşıyorsanız, gelişmelerin durması veya geri gitmesi normaldir.

Sonuç olarak bebeğinizin uyku problemlerini çözmek için sorunu doğru teşhis etmeniz gerekli. Bebeğinizin uyku problemlerini diş çıkarmaya bağlamak demek, diş çıkarma sürecinin sonuna kadar, yani neredeyse yaşına kadar uykusuzluk problemiyle boğuşacaksınız demektir. Hem bebeğinizin sağlıklı gelişimi hem de sizin ve ailenizin huzuru için bebeğinizin düzenli ve kendi kendine uyumayı öğrenmesi gerekiyor. Bunun için de gerek Kim West metodunun anlatıldığı İyi Uykular Tatlı Rüyalar kitabını okuyarak gerekse de merkezimizdeki uyku meleklerimizden danışmanlık hizmeti alarak bu sorunu çözümleyebilirsiniz. Diş çıkarma süreci bu hizmete engel değildir. Elbette bebeğinizin ateşlendiği ve ağrılarının olduğu günlük süreçte bizler de kısa bir ara veriyor ve bu arayı uzatmadan bebeklerimizin uyku problemlerini çözmek için tekrar yola koyuluyoruz. Rutinlerimizi bozmazsak bu sürecin de kolaylıkla atlanabileceğini göreceksiniz. Unutmayın, kısa dönem sürecek kimi sıkıntıları, yanlış kanılarla, uzun döneme yayılacak uyku problemlerine dönüştürmeyin.

Felaket Uykusu ile ilgili videomuzu buradan izleyebilirsiniz.
İyi Uykular Tatlı Rüyalar El Kitabını almak için buraya tıklayın.
Uyku meleklerimizden danışmanlık almak için buraya tıklayın.

Bebekler Neden Sıçrar?

Bebekler ilk yaşını doldurana kadar uykuda sıçrama refleksi sıklıkla görülebilir. Bu durumu gören anne babalar bebekler neden sıçrar diye merak ediyor olabilirler. Öncelikle uykuda sıçramanın çoğunlukla normal olduğunu söyleyelim.

Bebek sadece sıçrıyor, günlük hayatında ve uykuda başka bir semptom göstermiyorsa uykuda sıçrama büyük bir ihtimalle masum sebeplerden kaynaklanıyordur. Bebeklerde sıçramayla beraber uykuda gülme gibi durumlar da yaşanabilir.

Bebekler Uykuda Neden Sıçrar?

Rahatsızlık hissini tetikleyecek hallerde bebek uykusunda sıçrayabilir, ağlayarak uyanabilir. Bebekler uykuda neden sıçrar sorusunun cevabı genellikle sindirim sistemiyle alakalıdır. Özellikle hala annesini emen bebeklerde sindirim güçlüğü ve buna bağlı olarakgaz sorunugörülebilir.

Gaz sıkışması yaşayan bebek uykuda sıçrama gibi tepkiler verebilir. Bebeğiniz uykusundan ağlayarakve sıçrayarak uyanıyorsa gazını çıkarmanız uykuya geri dönmesine yardımcı olacaktır.

Bebekler neden sıçrar sorusunun cevabı bebeğin uyuduğu ortamda yatıyor olabilir. Uyku kalitesini olumsuz etkileyen koşulların varlığı da bebeğin huzursuzlanmasına sebep olacaktır. Örneğin oda çok aydınlık veya gürültülü olabilir. Bebeğin uykuda rahatsız hissederek sıçramasının sebebi altını kirletmesi gibi hızlıca çözülebilecek nedenlere de dayanabilir. 

Sıçramaya öksürük, hapşırık, ateş, terleme gibi semptomlar eşlik ediyorsa bebeğiniz hastalanmış olabilir. Bu semptomları fark ederseniz bir pediatriste danışmalı ve belirtilere neyin sebep olduğunu öğrenerek doktorunuzun vereceği tedaviye başlamalısınız.

Bebekler Uykuda Neden Güler?

Bebekler neden sıçrar sorusu haricinde anne babalar bebekler uykuda neden güler konusunda da bir cevap arayabilirler. Gülme ve sıçrama özellikle yenidoğan bebeklerde görüldüğünden ebeveynlerin iki konuyu da aynı anda merak etmesi oldukça doğaldır.

Yenidoğan bebeklerde gülme bir refleks olarak ortaya çıkar ve genellikle REM, ya da diğer ismiyle aktif uyku fazında görülür. Yani bebeğiniz rüyasında komik bir durumla karşı karşıya olduğu için değil, istemsiz bir şekilde refleks olarak güler. Bebekler uykuda neden güler sorusunun cevabı uykuda gaz çıkararak rahatlama gibi sebeplerle de açıklanabilir.

Bebekler büyüdükçe refleks olarak gülmeyi bırakarak yetişkinler gibi sosyal gülme aşamasına geçerler. Bebeğinizin etrafındaki komik veya hoşuna giden şeylere sizinle beraber gülmeye başladığında sosyal gülme evresine geldiğini anlayabilirsiniz. Bu evrede bebek uykusunda gördüğü rüyaları komik bulduğu için veya rüyada hoşuna giden bir olay yaşandığı için gülebilir. 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır