beşir fuad kimdir / Kendi intiharını satır satır kaleme alan Türk aydını: Beşir Fuat | Independent Türkçe

Beşir Fuad Kimdir

beşir fuad kimdir

etiket Ürkütücü Ölümüyle İstanbul’da İntihar Salgını Başlatan Bir Osmanlı Aydını: Beşir Fuad

Haberler

Genel Kültür

Bilim, Tarih , Sanat

Ürkütücü Ölümüyle İstanbul’da İntihar Salgını Başlatan Bir Osmanlı Aydını: Beşir Fuad

Dönemi için pek alışık olmadığımız tarzda bir hayata ve her dönem için son derece sıradışı sayılacak bir ölüme sahip gazeteci, düşünür ve daha bir çok sıfatın sahibi, halk üzerinde oldukça değişik tarzda bir etki bırakmış olan Beşir Fuad'ın ilginç öyküsüne bir göz atalım.

1. Beşir Fuad kimdir sorusunun cevabı oldukça kapsamlı.

1. Beşir Fuad kimdir sorusunun cevabı oldukça kapsamlı.

2. yılında İstanbul'da dünyaya gelen Beşir Fuad, bir süre Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz'in yaverliğini de yapmış.

2. yılında İstanbul'da dünyaya gelen Beşir Fuad, bir süre Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz'in yaverliğini de yapmış.

3. Mutsuz bir evliliği olan, bir çocuğunu ufak yaşta kaybeden ve annesi bir akıl hastalığı yüzünden öldüğü için bir gün delirmekten korkarak yaşayan Beşir Fuad'ın ölümü oldukça ilginç bir vaka.

3. Mutsuz bir evliliği olan, bir çocuğunu ufak yaşta kaybeden ve annesi bir akıl hastalığı yüzünden öldüğü için bir gün delirmekten korkarak yaşayan Beşir Fuad'ın ölümü oldukça ilginç bir vaka.

4. Beşir Fuad dostu Ahmet Mithad Efendi'ye yazdığı bir mektupta iki yıl sonra gerçekleştireceği intiharını haber verir.

4. Beşir Fuad dostu Ahmet Mithad Efendi'ye yazdığı bir mektupta iki yıl sonra gerçekleştireceği intiharını haber verir.

5. Yazdığı mektupta nasıl intihar edeceğini, ölürken neler hissettiğini kaleme alacağını ve kadavra sıkıntısı çeken Tıbbiye'ye cesedini bağışlayarak ölümüyle de bilime hizmet edeceğini belirtir.

5. Yazdığı mektupta nasıl intihar edeceğini, ölürken neler hissettiğini kaleme alacağını ve kadavra sıkıntısı çeken Tıbbiye'ye cesedini bağışlayarak ölümüyle de bilime hizmet edeceğini belirtir.

6. Dostuna yazdığı mektupta şunları söyler:

6. Dostuna yazdığı mektupta şunları söyler:

7. Beşir Fuad seçtiği metodun özel olduğunu çünkü isterse ölümüne engel olma şansı olduğu halde eylemine devam ederek bunu gerçekten istediğini gösterebileceğini de şu şekilde anlatır mektubunda:

7. Beşir Fuad seçtiği metodun özel olduğunu çünkü isterse ölümüne engel olma şansı olduğu halde eylemine devam ederek bunu gerçekten istediğini gösterebileceğini de şu şekilde anlatır mektubunda:

8. Fuad dediğini yapar. yılının Şubat ayında, henüz 35 yaşındayken intihar eder. Hem de tam olarak iki yıl önceki mektubunda anlattığı şekilde.

8. Fuad dediğini yapar. yılının Şubat ayında, henüz 35 yaşındayken intihar eder. Hem de tam olarak iki yıl önceki mektubunda anlattığı şekilde.

9. Kendine klorit kokain enjekte edip bileklerini usturayla keserek ölümü beklerken hissettiklerini kaleme alır. İnsan ölürken neler hisseder bunları bildirerek insanlığa bir faydam olsun istedim der.

9. Kendine klorit kokain enjekte edip bileklerini usturayla keserek ölümü beklerken hissettiklerini kaleme alır. İnsan ölürken neler hisseder bunları bildirerek insanlığa bir faydam olsun istedim der.

Ölmeden hemen evvel bir kan gölünün ortasında ölümü beklerken şunları yazmıştır:

 Ölmeden hemen evvel bir kan gölünün ortasında ölümü beklerken şunları yazmıştır:

İntiharını bir tecrübeye dönüştürmüştür Fuad. Kendini parça parça keserek akan kanın dalga dalga yayılışını seyretmiş, o an hissettiklerini yazıya dökerek belki de bir ilki gerçekleştirmiştir.

 İntiharını bir tecrübeye dönüştürmüştür Fuad. Kendini parça parça keserek akan kanın dalga dalga yayılışını seyretmiş, o an hissettiklerini yazıya dökerek belki de bir ilki gerçekleştirmiştir.

Son anlarını istediği şekilde uzun uzadıya yazıya dökememesinin sebebi muhtemelen yaşadığı kan kaybı sonucu bilincinin bulanıklaşmasıdır.

 Son anlarını istediği şekilde uzun uzadıya yazıya dökememesinin sebebi muhtemelen yaşadığı kan kaybı sonucu bilincinin bulanıklaşmasıdır.

Fuad’ın intiharı herkesi çok şaşırtır. Bu fikrinden iki sene önce haberdar ettiği Ahmet Mithad Efendi bile olanlara inanamaz.

 Fuad’ın intiharı herkesi çok şaşırtır. Bu fikrinden iki sene önce haberdar ettiği Ahmet Mithad Efendi bile olanlara inanamaz.

Başta Ahmet Mithad Efendi olmak üzere arkadaşları cenazesinin kadavra olmasına dini gerekçelerle izin vermez.

 Başta Ahmet Mithad Efendi olmak üzere arkadaşları cenazesinin kadavra olmasına dini gerekçelerle izin vermez.

İntihar kavramına oldukça yabancı olan halk bu haberden çok etkilenir. Fuad’ın ölümü hem işlediği bu büyük günah yüzünden hem de bunu uygulayışı bakımından tepki çeker ama o dönem için bir efsane haline gelir.

 İntihar kavramına oldukça yabancı olan halk bu haberden çok etkilenir. Fuad’ın ölümü hem işlediği bu büyük günah yüzünden hem de bunu uygulayışı bakımından tepki çeker ama o dönem için bir efsane haline gelir.

Gazetelerde olayın detayları yayınlandıktan sonra İstanbul’da bir intihar salgını başlar adeta.

 Gazetelerde olayın detayları yayınlandıktan sonra İstanbul’da bir intihar salgını başlar adeta.

Arka arkaya gelen intihar haberleri üzerine dönemin padişahı 2. Abdulhamid intihar haberlerine yayın yasağı getirir ve bu yasak intihar vakaları durulana kadar yaklaşık 6 ay devam eder.

 Arka arkaya gelen intihar haberleri üzerine dönemin padişahı 2. Abdulhamid intihar haberlerine yayın yasağı getirir ve bu yasak intihar vakaları durulana kadar yaklaşık 6 ay devam eder.

Beşir Fuad ülkenin entelektüel gelişimine katkıları, ürettikleri ve çok yönlü kişiliğiyle hem de bir pozitivist olarak son anında bile kendini bilime adayan ölüm şekliyle tarihimizin en sıradışı karakterlerinden birisi olarak hatırlanmayı hak ediyor.

 Beşir Fuad ülkenin entelektüel gelişimine katkıları, ürettikleri ve çok yönlü kişiliğiyle hem de bir pozitivist olarak son anında bile kendini bilime adayan ölüm şekliyle tarihimizin en sıradışı karakterlerinden birisi olarak hatırlanmayı hak ediyor.

Beşir Fuat ilk Türk pozitivisti ve natüralistidir. Sonu da tam mistik bir vecd ile bağlandığı materyalist cereyana göre oldu. Yani batılılaşmanın hakkını verdi.

yılında İstanbul'da doğdu. Babası Maraş ve Adana mutasarrıflıklarında bulunmuş olan Hurşid Paşa'dır. Annesi ise Giresunlu Memiş Paşa'nın kızı Habibe Hanımdır. Annesi çevresine karşı düşmanlık hezeyanları olan paranoyak bir kadındır. Beşir Fuat, varlıklı bir ailenin çocuğudur. İlköğrenimini Fatih rüştiyesinde yaptı. Babasının Suriye'ye tayini üzerine, HalepCizvit Mektebi'ne devam etti. Ailesinin İstanbul'a dönmesi ile Mekteb-i Harbiye'ye girdi ve okulu 'de bitirerek Sultan Abdülaziz'in yaverlerinden oldu. Bu görevi 3 yıl devam etti.

Cizvit Okulu, Fransız din ve medeniyet misyonu ile vazifeliydi. Beşir Fuad'a burada pozitivizm aşılandı. İslam kültürü ve din duygusu zayıfladı. O, artık ateşli bir batılılaşma yanlısı idi. H. Spencer, S. Mill, Diderot, De La Mettrie gibi materyalist filozofları takdir ediyordu. Kendini pozitivizmin kurucusu olan A. Comte'un müridi görüyordu. İngilizce, Almanca ve Fransızcayı çok iyi biliyordu.


Beşir Fuad'ın çok beğendiği ve öve öve bitiremediği filozof De La Mettrie, Allah inancı hakkında şunları savunuyordu (1):

"Ancak tabiî kanunları kâfi derecede bilmemektir ki, bizi Allah fikrine sevk eder. Tesadüf fikrini yıkmak Allah'ın vücudunu isbat etmiş olmak değildir. Çünkü olabilir ki, Allah'tan ve tesadüften başka bir şey, meselâ tabiat bütün eşyayı olduğu gibi meydana getirmiştir."

(2)"Eğer Allah münkirliği bütün dünyaya yayılırsa o vakit din ağacı kökünden kesilmiş olur. Din harpleri ve korkunç din asker ve orduları kalmaz. O vakte kadar kutsiyet zehiri ile zehirlenen tabiat, haklarını ve safiyetini tekrar kazanır. Türlü türlü zevklere karşı kulaklarını tıkayan insan kendisini faziletin cazip yollarından saadete sevk edecek olan şahsî temayüllerini serbestçe takip edebilir."

Beşir Fuad, bir yandan makale ve kitaplar yazıyor, bir yandan da sefahat ve zevk âlemine dalıyordu. Batılı yaşayışa uygun olarak hanımının yanına bir de Fransız metres tutmuştu.

Bol paraya, rahat geçime rağmen bu hayat da onu mutlu etmedi. Diyordu ki (3)"Eve geldiğim vakit zevcem, niçin her akşam gelmiyorsun, diye serzenişler eder, ağlar. Evde birkaç gün kalıp da Kuzguncuğa gittiğim vakit, artık sen benden bıktın diyerek metresim ağlar. Ben iki cami arasında binamaz gibi kaldım. Hiç birine dert anlatmak mümkün değil."

Bu arada annesinin rahatsızlığı da şiddetlenmiştir. Götürdüğü Dr. Mongeri, annesini darüşşifaya yatırmayı teklif eder. Çünkü yangın çıkarma, intihar ve başkasına zarar verme gibi tehlikeli durumlar söz konusudur. Bütün hayatı altüst olur. Annesinin tek çocuğudur. Sonunda annesini tımarhaneye kapatır. Kadının bu hali onun moralini çok bozmuştur, kendisini de her an delirme korkusu sarar. 'da annesi vefat eder.

Beşir Fuad'ı etkileyen bir ölüm olayı da oğlu Namık Kemal'in 2,5 yaşında hayatı terk etmesidir.

Bu olaylar karşısında sarsılır. (4)"İntihar niyeti bende iki seneyi mütecaviz oluyor ki mevcuttur" der. Karşılaştığı bu müşküller karşısında "Bundan kurtulmağa çare olarak intihardan evlâ bir şey görmedim." diye ekler.

Beşir Fuad, çok önemsediği dostu Ahmet Mithat Efendi'ye, intiharından iki sene evvel, 'te şu mektubu yazar(5):

"İntiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini iptal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle terk-i hayat edeceğim. Kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak ve sair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükûl etmeyeceğim!

Şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. Çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. Onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."

Ahmet Mithat Efendi bu mektubu "ihbar" kabul etti mi, ona engel olmak için bir şeyler yaptı mı bilinmiyor, ama vakti geldiğinde tıpkı mektubunda yazdığı gibi Beşir Fuad 5 Şubat tarihinde canına kıymıştır.

A. H. Tanpınar'ın deyimiyle (6)"İntihar ederken, can çekişme esnasında duyduklarını kaydetmekten çekinmeyen ve cesedini Tıbbiyeye hediye eden bir ilim mistiği"dir o

Beşir Fuad'ın intiharı düşünmesinde yaşadığı düzensiz ve karmaşık hayatın yanında inançsız oluşunun da büyük tesiri vardı. Meselâ dünyanın tesadüfî, yani bir rastlantı eseri meydana geldiğini düşünüyordu. Her şey bu şekilde devam edecek ve dünyanın sonu gelmeyecekti. Bu yüzden, başka bir dünya hayatından bahsetmek ona göre mümkün değildi.

Kokain ile kolunu uyuşturarak damarını keser. Kesilen yerden oluk gibi kan boşanması onu ürkütmez. Daha sonra usturayı boğazına çalar. Bir yandan da yanına kâğıt kalem koyar.

Kolundan ve boğazından kan boşanırken yine ilime hizmet peşinde, hissettiklerini yazar(7):

"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum kapıyı kapadım, diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."

Baygınlık anında yüksek sesle evin hizmetçisine seslenir. Hizmetçiyi, kan daha çabuk aksın diye kolunu havada tutması için çağırmıştır. Adam içeri girer, her yer kan… Bağırır, bağırmasına evin ahalisi gelir.

Kadınlar tez elden, komşuları Doktor Miralay İzzetlu Nazif Bey'e haber verirler. Doktor çabucak yetişir, Beşir Fuat'ın ağzından en son şu cümle çıkar(8):

"Doktor uğraşma, beş dakikalık ömrüm kaldı."

Onun ölümünü yazması ilme katkı olmadığı gibi, ailesi de cesedini tıbbiyeye öğrencilere kadavra olması için vermemiştir. Eyüp Sultan kabristanına defnedildiyse de mezarı daha sonra kaybolmuştur.

Türkiye'ye felsefi cereyan olarak pozitivizmi ilk defa getiren, Türk aydınına tanıtan ve müdafaa eden bu şahıs; böylelikle kendisini hayata bağlayan bağlardan önce manevî olanını kesip attı. Sonra maddi bağları da kopardı.

Muhsin Kızılkaya şunları söyler(9):

"Beşir Fuad bir edebiyatçı olarak kabul edilmiyor ama memleketimizde edebiyat eleştirisinin öncüsü sayılıyor. Kendi nesli içinde tek örnektir; üç dili, Fransızcayı, İngilizceyi ve Almancayı anadili gibi biliyor. Edebiyatta hayalciliğe karşıdır, memleketin ilk realistidir. Batı'yı yüzeysel ve subjektif olarak değil, kaynaklardan okuyarak, bilinçle kavramaya çalışmıştır.

Oldukça kısa süren hayatında çeşitli konularda 'den fazla eser vermiş, müspet ilimlere, dil konularına, askerliğe, felsefeye ve edebiyata dair kitap ve makalelerinde hissilikten, hayalcilikten kaçınmış, buna karşın akılcı, materyalist ve pozitivist bir dünya görüşüne yaslanmıştır. Osmanlı aydınlarına Zola, Daudet, Dickens, Flaubert, Comte, Büchner, Spencer, D'Alembert, De la Mettrie, Chambers, Diderot, Claude Bernard, Ribaut, Tarde gibi Batılı düşünür ve edipleri ilk defa tanıtan odur. Bu listenin edebiyatçıları realist, yani gerçekçi; filozof ve mütefekkirleri de pozitivist, materyalist ve ansiklopedisttir. Bu bakımdan Beşir Fuad, yine memleketimizde realizm, pozitivizm ve materyalizmin öncüsü olarak kabul ediliyor; Dr. Abdullah Cevdet ve Baha Tevfik onun gerçek izleyicileridir.

Hiçbir tartışmada sinirlenmez, müthiş bir münazaracıdır. Hep belgeyle konuşur. Afra tafra, boş böbürlenme ondan uzaktır.

El atmadığı alan yoktur. Fizikten gökbilimine, tıptan fizyolojiye kadar her alanda eserleri var. Öğrendiği her şeyi derinlemesine öğrenmiş. Zaman zaman edebiyat tarlasına da dalar ama orada fazla oyalanmaz. Sadece şiir üzerine birazcık fazla konuşur. Şiirde yapay imgelere karşıdır. "Bunlar Batılı şairlerin uydurmasıdır" der, ona göre imge anlamsız olabilir ama "gerçek dışı" olamaz. Romanda da aynı fikirdedir. Natüralizmin şahı Balzac'ı Osmanlı aydınlarına ilk tanıtan odur.

Türk edebiyatının ilk denemecisidir, ilk materyalisttir, ilk biyograficidir, ilk eleştirmendir.

("Victor Hugo" kitabı Türk edebiyatının ilk eleştirel biyografisidir),

'de İstanbul'da doğmuş, Fatih Rüştiyesini bitirmiş, Suriye'de görev yapan babasının yanında kalmış, Halep'te Cizvit mektebine devam etmiş, burada çok iyi Fransızca öğrenmiş, 'te Harbiye'den mezun olmuş, kolağası (binbaşı) rütbesindeyken, bütün vaktini ilmi çalışmalara vermek için askerlikten ayrılmış, üç yıla hiçbir insanın sığdıramayacağı kadar eser sığdırarak 'de canına kıymıştır."

Üstad Cemil Meriç, Kırk Ambar adlı kitabında Beşir Fuad'dan şöyle söz eder:

"Alışkanlıklarıyla Osmanlı, kafasıyla Fransız Beşir Fuad'ı Cizvitler zehirledi. İmanını kaybeden o coşkun zekâ, yeni bir din buldu kendine: Maddecilik. Batının müsbet ilimlerini nasslaştırdı.

Kılıç bir fetih aracı değildi artık. Zafer rüyaları ancak kalemle gerçekleşebilirdi. Abdülaziz Han'ın yaveri bu çetin kavgaya kahramanca atıldı. Ama çağdaşlarının dilini konuşmuyordu Beşir. Her makaleyle biraz daha yalnızlaşıyor, uçurum biraz daha derinleşiyor, anlayışsızlık kine inkılâb ediyordu. Burkulan şuurunu uyuşturmak için içkiye ve kadına koştu. Nafile Dudaklarında günahların buruk tadı, bezgin ve yorgun, kavgaya devam etti. Gönülle aklın, şiirle nesrin, imanla inkârın, Doğu ile Batının kavgası. O yalçın irade, bu çılgın savaşa üç yıl dayanabildi. Hayalle gerçek arasındaki uçurum, maddecilikle doldurulamazdı. Na'şını fırlattı uçuruma. Don Kişot'u kitaplar çıldırtmıştı, Beşir'i kitaplar öldürdü.

Her aydın bir cemiyetin veya cemaatin sözcüsüdür. Beşir yalnızdı, yapayalnız: Karanlıklarda yanıp sönen bir şimşek Çorak toprağı yalayan, fakat serinletmeyen bir sağnak. Kendi kendini yiyen bir ızdırab. Yabancılaşmış Türk aydını, o metrûk ve meçhul mezarın başında haşyetle ürperse, yeri."

***
Beşir Fuad geriye çok sayıda eser bırakmıştır. Ondan fazla kitabı ve yüzlerce makalesi vardı. 'te hemen tamamıyla fennî konulara dair yazıların neşredildiği Güneş dergisini 12 sayı çıkarmıştır. Derginin mukaddimesine göre, Osmanlı gençlerinin çağdaş, müsbet ilimlere ve fennî gelişmelere yabancı kalmaması sağlanacaktı. Bu derginin tüm sayıları yeni harflerle yayınlanmıştır(10).


Sefa Saygılı






(x) KAYNAKLAR

1- Kırk Ambar. Cemil Meriç. Ötüken Y.

2- Beşir Fuad. M. Orhan Okay. Dergâh Y.

3- Meşhurların Son Anları. Burhan Bozgeyik, Türdav Y.

4- Meydan Larousse Ansiklopedisi. Sabah Y.

5- Yeni Rehber Ansiklopedisi. Türkiye G. Y.

6- Beşir Fuad'ın Mektupları. Arba Y.

7- Beşir Fuad ya da bileklerini kesip kanıyla intihar mektubu yazan kardeşimiz.

Kerem Çalışkan. Vatan Kitap,

8- İntiharın her çeşidi görüldü ama böyle "yazarak can verme"nin örneğine pek rastlanmadı.

Göker inan. Habertürk Tarih Dergisi.

9- Beşir Fuat kendini niçin öldürdü? Muhsin Kızılkaya. Habertürk Sitesi, Yüklenme tarihi:

Beşir Fuad'ın Güneş Mecmuası. Hazırlayan: Dinçer Öztürk. Kriter Yayınları,

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

Fuad, sırası ile Fatih Rüştiyesi, Halep Cizvit Mektebi, İstanbul Askerî İdadisi (), Mekteb-i Harbiye ()’yi bitirdi. Sultan Abdülaziz’e yaver oldu. Sırp savaşına, Rus savaşlarına, Girit isyanını bastırma harekâtına katıldı. Önyüzbaşı iken askerlikten ayrıldı. Kendini yayın hayatına verdi (). Dört yıl içinde, çeşitli konularda yayınlanmış 16 kitap ve ’den fazla makale yazdı.
Fransızca, İngilizce ve Almanca bilen Beşir Fuad; yaşadığı dönemin aydınlarının aksine edebiyatta natüralizm, felsefede pozitivizmi benimsedi. Yazı hayatı içinde ilgi de tepki de gören Beşir Fuad intiharının ardından kısa bir süre sonra unutuldu.
M. Orhan Okay’ın yılında hazırladığı Beşir Fuad’la ilgili doktora çalışması ancak yılında yayınlanabilmişti. Kitap Türk fikir hayatında ilgi ile karşılandı, iki yüzden fazla kitap ve makalede referans olarak zikredildi. Uzun zamandır mevcudu kalmayan eseri yazar; yeniden ele alarak, genişleterek, ekler ve belgeler-fotoğraflar ilave ederek hazırladı. Yayınevimiz de M. Orhan Okay’ın bütün eserleri serisinin dördüncü kitabı olarak yayınlıyor.

HAYATI

Yazar ve düşünür. ’de İstanbul’da dünyaya geldi. 6 Şubat ’de İstanbul’da 6 Şubat ’de, bilek damarlarını kesip, ölüme gidişi sırasında vücudunun verdiği tepki ve geçirdiği değişimleri bir kâğıda not ederek yaşamına son verdi. Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ailesi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Bilinen en eski aile üyesi, baba tarafından akrabası olan Gürcü asıllı Hamdi Mehmet Paşa, Abdülhamit’in başmabeyincisidir. Babası Hurşit Paşa Adana’da mutasarrıflık yapmıştır; annesi hakkındaki tek bilgi Martında öldüğüdür.

Maddi açıdan varlıklı bir ailede doğan Beşir Fuat, Fatih Rüştiyesi’nde başladığı öğrenimini babasının görevi nedeniyle gittiği Suriye’de Cizvit Mektebi’nde sürdürdü. Beş yıl kaldığı Girit’te Almanca ve İngilizce öğrendi. ’da Harbiye Mektebi’ni bitirince Abdülaziz’in yaverliğine getirildi. Sırp ve Rus savaşlarına katıldı. Askerlikteki son görev Lanzımat-ı Umumiye Dairesi Teftiş Heyeti azalığı oldu.

Beşir Fuad, Envar-ı Zeka, kendi yayımları Haver, Güneş dergi ve Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde çıkan yazı ve çevirileri ile tanındı. Kısa yaşamı içinde iki yüzden fazla makale, on beşten fazla kitap yayımlayarak askerlik, dil, fizyoloji, edebiyat, felsefe alanlarındaki çalışmaları ile etkili oldu. Felsefede Alman düşünürü Ludwig Büchner’den esinlenerek metafiziğin yeri olmadığını savundu, materyalist görüşlere yakın durdu. Victor Hugo üzerine hazırladığı kitapta Osmanlı edebiyat adamlarının romantizmini yıkmaya çalıştı. Voltaire kitabi ile de pozitif bilimlerin üstünlüğünü göstermeye çalışarak yaşadığı dönemin çok ilerisinde bir düşün adamı kimliği gösterdi. Bu yönleri ile de Beşir Fuad, Ahmet Mithat Efendi ve Nabizade Nazım üzerinde etkili oldu. Batı’nın önemli sanatçı ve düşünürlerinin yanı sıra ülkesinde bilinmeyen kimi düşünce ve sanat akımlarını da çağdaşlarına tanıtma gibi bir işlev üstlenmiş olan Beşir Fuat, Türk düşünce hayatına gerçekçilik ve nesnelliğin yerleşmesinde öncülük etmiştir. İslam dinine saygısızlık etmemekle birlikte materyalist felsefeyi benimsemiş bir ateist olan Beşir Fuat, yaşamın maddede kendi kendine oluştuğunu, herhangi bir varlıkta her şeyden önce madde ve kuvvet bulunduğunu savunan “ilk Türk materyalist”tir.

İleri derecede Fransızca, Almanca ve İngilizce bilmesi, Beşir Fuad’a, Batı’da gelişen düşünce ve sanat akımlarını günü gününe izleyebilme imkânı sağlamıştır. arasında daha çok çeviriler biçiminde yansıyan bu yakın izleme, özellikle tarihinden sonra telif yazıların kaleme alındığı bir verime dönüşür ve Beşir Fuat bu dönemde felsefe, fen ve fizyolojiden askerliğe varıncaya kadar bir dizi konuda düşünce yazıları yazar; aynı dönemin bir başka verimi dil, özellikle de yabancı dillerin öğretimi konusundaki çeviri kitap ve makaleleridir. Ancak Beşir Fuat’ın bu dönemdeki asıl etkinliği Namık Kemal, Recaizade Mahmud Ekrem ve Muallim Naci gibi romantizm etkisindeki şair ve yazarlara karşı E. Zola’nın natüralizmini savunması ve bu doğrultuda yürüttüğü tartışmalardır.

ESERLERİ

Dil:

  • Miftah-ı Bedreka-i Lisan-i Fransevî,

Eleştirel Biyografi:

  • Viktor Hügo,
  • Voltaire,

Makaleler:

  • Beşer (I. Kısım), Mektup: İntikad (Muallim Naci ile),
  • Mektûbât (Fazlı Necib ile),

Çeviri:

  • Cinayetin Tesiri (E. Zola, roman)
  • İki Bebek (Victor Bernard &#; Eugene Granger’den – tek perdelik komedi),
  • Binbaşıyı Davet (K. F. Mor – tek perdelik komedi),
  • Birinci Kat (James Cobb – iki perdelik komedi)
  • Bedreka-i Fransevî (sarf-gramer kısmı – Emile Otto),
  • Bedreka-i Fransevî (nahiv-dilbilgisi kısmı – Emile Otto),
  • Almanca Muallimi (E. Otto)
  • İngilizce Muallimi (E. Otto),
  • Miftah-ı Usûl-i Talim (E. Otto),
ESER ÖRNEKLERİ

MÜTERCİMİN İFADESİ 

Eski vakitlerde elsine-i ecnebiyyenin tahsiline şimdiki kadar rağbet olunmadığı cihetle bir lisan hakkında tertib ve tasnif olunan sarf ve nahvler, zaten o lisanı çocukluktan beri ebeveyninden öğrenmiş olanlara münhasır gibi olduğundan, yalnız nazariyattan ibaret idi.

Bu usul ile ecnebi lisanının tahsilinde çekilecek müşkilat cüz’i bir mülahaza ile anlaşılıyor; çünkü talibin, birçok zahmetle bellediği kavaidi tatbik edebilmek için sermayesi olmadığından, zaten zihninde hıfzı müşkil olan kavaidi tedricen unutarak, sa’yi ekseriya semeresiz kalmakta idi. Muahharan doktor “Ana” “Alendorf” vesair bazı zevat “Bir insan ana lisanını nasıl öğrenir ise sair lisanları da öyle öğrenmelidir” usulünü vaz ederek elsine-i hazıranın ta’limi için o yolda birtakım eserler neşreylemişlerdir. Gerçi bu usulün ittihazı pek çok fevaidi mucib olmuş ise de yine mahzurdan salim değil idi; zira evvelki usul yalnız nazariyattan ibaret olduğu halde “An” ve “Alendrof” usullerinde bilakis yalnız tatbikata ehemmiyet verildiğinden nazariyat kısmı gayr-i muntazam bir surette bırakıldıktan başka şamil olduğu kavaid dahi dekayık-ı lisana ıttıla’a kafi değil idi.

İşte bu iki usulün sabit olan mahzuratından salim ve fevaidini cami olmak üzere Heydelgberg Darülfünun elsine muallimi doktor “Emil Otto” bir usul ittihaz etmiştir ki bu usul kendisinin şöhretini badi olmuş ve en meşhur elsine muallimlerini eserine tabiyyete mecbur etmiştir.

Bizim “Bedreka-i Lisan-ı Fransevi” namıyla neşrine mübaşeret eylediğimiz eser muallim-i mumaileyhin büyük sarfının şive-i Türkiyyeye tatbikan, tercümesidir.

KAYNAKÇA: O. Okay, İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuad, İst., ; H. İnci, Şiir ve Hakikat (Yazılar ve Tartışmalar), İst.,

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır