beled suresi diyanet / Beled Suresi Anlamı, Meali ve Diyanet Tefsiri (Beled Suresinin Türkçe ve Arapça Okunuşu)

Beled Suresi Diyanet

beled suresi diyanet

BELED SURESİ OKU - Beled Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Mart 31, 2023 11:02

LinkedinFlipboardE-postaLinki KopyalaYazı Tipi

Mekke döneminde inen Beled Suresi, mushaftaki sıralamada doksanıncı, iniş sırasına göre otuz beşinci sûredir. Kaf sûresinden sonra, Târık sûresinden önce inmiştir. Beled suresi oku içeriğimizde Beledsuresi Türkçe ve Arapça okunuşu, anlamı, faziletleri, tefsiri ve Diyanet meali yer almaktadır. Sureyi ezberlemek isteyen kişiler Türkçe okunuşundan faydalanabilirler. İşte Beled Suresi'nin Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu...

Haberin Devamı

Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Beled, şehir, belde demektir

BELED SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU

1.La uksimü bilhazelbeledi.
2.Ve ente hıllün bihazelbeledi.
3.Ve validin ve ma velede.
4.Lekad halaknel'insane fiy kebedin.
5.Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün.
6.Yekulü ehlektü malen lübeden.
7.Eyahsebü en lem yerehu ehadün.
8.Elem nec'al lehu 'ayneyni.
9.Ve lisanen ve şefeteyni.
10.Ve hedeynahünnecdeyni.
11.Felaktehamel'akabete.
12.Ve ma edrake mel'akabetü.
13.Fekkü rekabetin.
14.Ev ıt'amün fiy yevmin ziy mesğabetin.
15.Yetiymen za makrebetin.
16.Ev miskiynen za metrebetin.
17.Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti.
18.Ol,eke ashabülmeymene
19.Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş'emeti.
20.'Aleyhim narün mü'sadetün.

BELED SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

BELED SURESİ OKU - Beled Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

BELED SURESİ OKU - Beled Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve Arapça Okunuşu (Diyanet Meali)

BELED SURESİ DİYANET MEALİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke'ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık. ﴾1-4﴿ İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? ﴾5﴿ "Yığınla mal harcadım" diyor. ﴾6﴿ Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor? ﴾7﴿Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi? ﴾8-10﴿ Fakat o, sarp yokuşa atılmadı. ﴾11﴿ Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? ﴾12﴿ O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir. ﴾13﴿ Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır. ﴾14-16﴿ Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir. ﴾17-18﴿ Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir. ﴾19﴿ Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır. ﴾20﴿

Haberin Devamı

BELED SURESİ KONUSU 

Sûrede bazı önemli varlıklara yemin edilerek insanın yaratılıp hayat mücadelesi içine sokulduğu, gücüne ve servetine güvenerek Allah’a karşı gelenlerin aldandığı, insana maddî ve mânevî birtakım nimetlerin verildiği, hayır ve şer yollarının gösterildiği anlatılmaktadır. Ayrıca yardımlaşma, iman ve sabır konuları ele alınarak bu konularda müminlerle inkârcılar arasında kısa bir karşılaştırma yapılmıştır.Bu terim çoğunlukla askeri durumlara atıfla kullanılır, ancak felaket zamanlarında da kullanılabilir.

Haberin Devamı

BELED SURESİ TEFSİRİ

“Belde” veya “şehir”den maksat Mekke’dir. “Ana baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar”ın kimler olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar, “Âdem ve zürriyeti, Nûh ve soyu, İbrâhim ve soyu, Hz. Muhammed ve soyu, genel anlamıyla anne baba ve çocuklar” şeklinde özetlenebilir. Taberî, gerekçelerini açıklayarak bizim de katıldığımız son mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 125).

Müfessirler 2. âyetteki hill kelimesinin farklı anlamlarından hareketle âyete şu mânaları da vermişlerdir: a) “Bu şehirde hayvan ve bitkilerin bile dokunulmazlığı olduğu halde müşrikler sana eziyet etmeyi helâl sayıyorlar.” Bu takdirde âyette müşriklerin kutsal kentin hürmetini çiğneyerek Hz. Peygamber’e eziyet etmeleri kınanmaktadır. b) “Bir gün gelecek Mekke’yi zalim putperestlerin elinden kurtarman gerekecek ve o zaman kentin dokunulmazlığı senin için geçici olarak kaldırılacaktır.” Bu takdirde ise Hz. Peygamber’in ileride bu kenti fethedeceği ve fetih sırasında şehirde çatışmaya girmesine geçici olarak izin verileceği bildirilmiş demektir. Nitekim öyle de olmuştur (Şevkânî, V, 517-518; Elmalılı, VIII, 5825).

Haberin Devamı

4. âyette geçen kebed kelimesi “acı, sıkıntı, baskı, imtihan, dayanma gücü vb.” anlamlara gelmektedir. Bu da insanın, doğduğu günden öleceği güne kadar az veya çok sıkıntılar, ihtiyaçlar, acılarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu gösterir. “Hayat mücadelesi” ifadesinin genel kabul görerek kullanılması da insanın dünya hayatının “mücadele” şeklinde özetlenebileceğini göstermektedir. Bu durum aynı zamanda insana mücadele gücü ve iradesi de kazandırmaktadır. Âyetlerde ayrıca Hz. Peygamber’in karşılaşacağı güç şartlara, müşriklerin ona uygulayacağı baskılara da işaret edilmektedir.

Tefsirlerde verilen bilgilere göre bu âyetler, malına mülküne güvenerek kendilerini yenilmez zanneden Mekke’nin şımarık ileri gelenleri hakkında inmiştir. Onlar, Hz. Peygamber’i de mutlaka yeneceklerini düşünüyorlardı. Bir yoruma göre 6. âyette bu uğurda yaptıkları harcamalar kendi ağızlarından aktarılmaktadır. Bu âyetle ilgili başka bir rivayet de şöyledir: Hâris b. Âmir isimli önde gelen bir Mekkeli, sözde müslüman olmakla birlikte sürekli günah işliyor, ardından durumu Resûlullah’a anlatıyor, o da günahlarının kefâreti için sadaka vermesini emrediyordu. Sonunda bu sözde müslüman “Muhammed’in dinine girdikten sonra kefâret ve sadaka vere vere elimde avucumda bir şey kalmadı” demişti. 7. âyette malını kötülük yolunda harcayanlara, Allah tarafından neyi nereye harcayacaklarının hesabının sorulacağı hatırlatılmaktadır.

Haberin Devamı

İnsana lutfedilen duyu organlarından söz edildikten sonra ona, “iki yol”un da gösterildiği belirtilmektedir. Duyu organları dış dünyadan bilgi edinme araçlarıdır; “iki yol” ise genellikle “iyilik ve kötülük yolları” olarak açıklanmış olup bu ifade insanın, olgular ve eylemler üzerine “doğru-yanlış, iyi-kötü” şeklinde hüküm verme ve tercihte bulunma yetenekleriyle donatıldığı anlamına gelir. Böylece bu iki kısa âyette veciz bir üslûpla Allah Teâlâ’nın insana bilgi edinme, düşünüp yargıda bulunma ve seçim yapma yetenekleri lutfederek bu yetenekleriyle onu yeryüzünün en seçkin varlığı halinde yarattığı anlatılmaktadır. Bu yetenekler aynı zamanda insanın bir ödev ve sorumluluk varlığı olmasını da gerektirmiştir. İşte 11. âyette bu sorumluluğu yerine getirmeyenler kınanmakta; ardından da o dönem toplumunun en ağır sorunlarıyla ilgili başlıca ödevler sıralanmaktadır. Bunlar, köleleri özgürlüklerine kavuşturmak, yetimi ve yoksulu doyurmak, birbirine sabırlı ve merhametli olmayı tavsiye etmektir. İslâm’ın sosyal ahlâkının kapsamlı bir özeti olan bu ifadeler, eski deyimiyle tahdîdî değil tâdâdîdir; yani sınırlayıcı değil, örnek göstericidir. Kuşkusuz iyilikler imanla birlikte değer kazanacağı için 17. âyette inananlardan olma şartı da getirilmiştir. Buradaki “inanma”, “yapılan iyiliğin faydasına ve gerekliliğine inanma” olarak da yorumlanmıştır (bk. Şevkânî, V, 521). Rivayete göre Hakîm b. Hizâm adlı bir sahâbî, Hz. Peygamber’e, “Yâ Resûlellah! Vaktiyle ben Câhiliye döneminde sadaka verir, köleleri özgürlüklerine kavuşturur, akrabalarımla yakından ilgilenir, buna benzer iyilikler yapardım. Bunlardan sevap kazandım mı, ne dersiniz?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Müslüman oldun ve artık bütün o iyiliklerinin sevabını alacaksın” buyurmuşlardır (Müsned, III, 402). 18. âyet iyilik ve doğruluğun, iyi müslüman olmanın sözde değil, yukarıdaki âyetlerde çerçevesi çizilen bir inanç, zihniyet ve yaşayışta olduğunu göstermektedir. Allah’ın âyetlerinin gösterdiği yol budur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler ise bu yoldan da sapmış olacakları için 19. âyette onlar, “bâtılın ve erdemsizliğin yanında olanlar” diye anılmıştır; son âyette de bunların nihaî âkıbeti hatırlatılmıştır.

Haberin Devamı

Beled Suresi Ayet Sayısı

Beled suresi 20 ayettir

Beled Suresi Anlamı, Meali ve Diyanet Tefsiri (Beled Suresinin Türkçe ve Arapça Okunuşu)

Beled Suresi, Meke döneminde inmiş bir suredir. Beled Suresi 20 ayetten oluşmaktadır.

BELED SURESİ OKUNUŞU NASILDIR? (TÜRKÇE VE ARAPÇA)

Beled suresi Arapça okunuşu şu şekildedir: La üksimü bil hazelbeledi. Veente hıllün bihazel beledi. Vevalidin vema velede. Leked halaknel insane fiy kebediyn. Eyah sebü enlen yakdire aleyhi ehadun. Yekulü ehlektu malen lubeden. Eyah sebü en lem yerehü ehadun. Elem nec al lehu ay neyni. Ve lisanen ve şefeteyni. Ve hedey nahünnec deyni. Felakte hamel akabete. Vema edrake mel akabetu. Fekkü rekabetin. Ev ıt amun fiy yevmin ziy mesğabet in. Yetiymen za makrebet in. Ev miskıynen za metrebet in. Sümme kane mınelleziyne amenü ve tevasav bis sabri ve tevasav bil merhameti. Ol eke ashabül meymene. Velleziyne keferu bia yatina hüm ashabül meş emeti. Aleyhim narun mü sadetün.

Beled suresi Türkçe okunuşu şu şekildedir: Sen bu beldedeyken Mekke'ye, babaya ve ondan meydana gelmiş çocuğa da yemin ederim ki insanı bir sıkıntı ve zorluk için göğüs gerecek güçte yarattık. İnsanoğlu kendine kimsenin güç yetirmeyeceğini mi sandı? Yığınla mal harcadım diyor ve kendisini de kimsenin görmediğini mi sandı? Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Hayır ve şer yollarını da tek tek göstermedik mi? Fakat o sarp yokuşlara atılmadı. O tutsak bir köleyi azat etmektedir. Ya da şiddetli bir açlık gününde kendine yakında olan bir yetimi ve yoksulu doyurmaktır. Sonra da iman edenlerden olmak ve sabrı da tavsiye edenlerden, birbirine de merhamet tavsiye edenlerden olanlar vardır ya, işte onlar da ahirette mutluluğa eren kimselerdir. Ayetlerimizi inkar edenlerse kötülüğe bulaşmış kimselerdir. Üzerlerinde de etrafı sıkı sıkı kapatılmış bir ateş mevcuttur.

BELED SURESİ TEFSİRİ, MEALİ, FAZİLETİ VE ANLAMI

Beled suresinde bazı önemli varlıklara yemin edilmiş ve insanın da yaratıldığı ve hayat mücadelesine yollandığı anlatılmıştır. İnsanlardan gücüne ve servetine güvenerek Allah'a karşı gelenlerin aldandıkları ve maddi manevi tüm nimetlerin geçici olduğu konu edilmiştir. Bazı nimetlerin hayır ve şer yollarını insanlara gösterdikleri de Beled suresinde anlatılmıştır.

Aynı zamanda yardımlaşma, sabır ve iman konuları da Beled suresinde anlartılmış ve müminler ile inkarcılar arasında da bazı karşılaştırmalar gerçekleştirilmiştir. Beled suresini okuyan kişilerin birçok sevap kazandıkları ve günahlarının da affedildiği rivayet edilmektedir. Beled suresini okumayı alışkanlık haline getirmiş olan kimselerin kıyamet gününde kabir azaplarının hafifleyeceği ve Allah'a daha yakın olacakları belirtilmiştir. İyi insanlar ve kötü insanlar arasında büyük farklar olduğu ve bu kişilerin ahiretteki sonlarının da farklı olacağı rivayet edilir. Belde ya da şehir olarak tabir edilen yer Mekke olarak karşımıza çıkar.

Anne baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar da Adem ve Havva soyundan gelen insanlık olarak tabir edilir. İnkarcılar ve müminler arasında Allah tarafından büyük bir fark olduğu ve malına güvenerek Allah'a iman etmeyenlerin de büyük sonları rivayet edilir. İnkarcıları ahirette mutlak bir ateşin beklediği ve müminlerin de işledikleri sevaplar ve güzellikler ile iyi bir sona hazır olacakları rivayet edilerek son olarak da kıyamet günü sonrası rivayet edilmiştir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır