belirli süreli iş sözleşmesinin belirsiz süreliye dönüşmesi / Zincirleme Yapılan Belirli Süreli İş Sözleşmelerinin Sonuçları

Belirli Süreli Iş Sözleşmesinin Belirsiz Süreliye Dönüşmesi

belirli süreli iş sözleşmesinin belirsiz süreliye dönüşmesi

I. GİRİŞ:

tarihinde yürürlüğe giren sayılı İş Yasası’nın İKİNCİ BÖLÜM başlığında, İş Sözleşmesi, Feshi ve Türleri düzenlenmiştir. sayılı yasanın 8–16 maddeleri iş sözleşmesi türlerini genel anlamda hüküm altına almıştır. sayılı İş Yasası’ nın maddesinde ise Belirli Süreli İş Sözleşmesinin usul ve esasları düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre; iş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste ( zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıcından itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri belirli süreli olma özelliğini korurlar. Yasanın maddesine göre ise, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi ayrımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz.

Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatler, işçinin çalıştığı süreye orantılı olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri ve işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre çalışan işçi için farklı kıdem uygulamasını haklı gösteren bir neden olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem uygulanır.

Makalemizde belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ilgili yasal hükümler bağlamında, işçilerin belirsiz süreliden belirli süreli iş sözleşmesine geçirilmesi durumunda tarafları hak ve yükümlülüklerinde nasıl değişikliklerin olacağını irdelemeye çalışacağız.

II.İŞ SÖZLEŞMELERİ İLE İLGİLİHUKUKİ DÜZENLEME:

/8. Maddesine göre, “ iş sözleşmesi bir tarafın ( işçi ) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın ( işveren ) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesi kanunda aksi belirtilmedikçe herhangi bir şekle tabi değildir. Süresi bir yıl veya daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı yapılması zorunludur. Bu belgeler damga vergisi ve her çeşit resim ve harçtan muaftır. Yazılı sözleşme yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti varsa ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini, fesih halinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlüdür. Süresi bir ayı geçmeyen belirli süreli iş sözleşmelerinde bu hüküm uygulanmaz. İş sözleşmesi iki aylık süre dolmadan sona ermişse, bu bilgilerin en geç sona erme tarihinde işçiye verilmesi zorunludur ”.

sayılı İş Yasası’nın 9. Maddesine göre, ” taraflar iş sözleşmesini kanun hükümleriyle getirilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla ihtiyaçlarına uygun şekilde düzenleyebilir. İş sözleşmeleri belirli-belirsiz süreli, çalışma biçimleri bakımından tam-kısmı süreli veyahut deneme süreli ya da diğer türde oluşturulabilir ”.

sayılı İş Yasası’nın 11 ve Maddeleri ise belirli-belirsiz süreli iş sözleşmeleri ile belirli-belirsiz iş sözleşmesi ayrımının sınırlarını düzenlemiştir. / Maddesine göre, “ iş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korur.

Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayrımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatler, işçinin çalıştığı süreye orantılı olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri veya işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre çalışan işçi için farklı kıdem uygulamasını haklı gösteren bir neden olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem uygulanır. Emsal işçi, işyerinde aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir işyerinde aynı veya benzeri işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi dikkate alınır ” .

Sözleşmede belirtilen sürenin dolmasına karşın işçi çalışmaya devam eder, işveren de buna ses çıkarmazsa sözleşme aynı süre fakat en çok bir yıl için yenilenmiş sayılır (Borçlar Yasası Md. ). Örneğin sekiz ay süreli bir iş sözleşmesinin süresi bitmekle birlikte, işçinin çalışmaya işverenin de çalıştırmaya devam etmesi halinde sözleşme tekrar sekiz ay için, buna karşılık sözleşme üç yıl için yapılmış ise sadece bir yıl için yenilenmiş sayılır. Bu hüküm, sayılı İş Yasası’ nın belirli süreli iş sözleşmesine ilişkin maddesi karşısında, gün, ay, yıl olarak yapılan esaslı nedene dayalı belirli süreli iş sözleşmeleri için uygulanmaya devam edecektir.

Sürenin bitimi ile sözleşmenin sona ereceği hükmü (Borçlar Yasası Md. ) aksinin kararlaştırılabileceği ibaresini taşımakta ve emredici bir kural niteliğinde bulunmamaktadır. Şu halde, iş sözleşmesinde bir süre gösterilmekle beraber sözleşmenin sona ermesi, bunun belli bir süre önceden bildirilmesine ( ihbarına) bağlı tutulabilir. Böyle bir bildirim olmazsa sözleşme yenilenmiş sayılır (Borçlar Yasası Md. ). Ancak bunun, yukarıda da belirtildiği gibi esaslı nedene dayalı olarak yapılan belirli süreli iş sözleşmelerinde geçerli olacağı unutulmamalıdır.

İş Yasasında yer verilen düzenlemede, belirli süreli iş sözleşmesinin esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı, aksi halde iş sözleşmesinin başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edileceği belirtilmiştir. Yargıtay, işverenin bazı yükümlülüklerinden kurtulmak amacıyla zincirleme iş sözleşmeleri yapmasını Medeni Kanununun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kurallarına aykırı ve sözleşme hakkının kötüye kullanılması niteliğinde bulmuş ve belirli süreli sözleşmenin belirsiz süreliye dönüşeceği görüşünü kabul etmiştir. Yasadaki, zincirleme olarak yapılan belirli süreli iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren belirsiz süreli kabul edilmesi esası da Yargıtay’ca kabul edilen “ dönüşme “ görüşüne uygunluk göstermektedir. Yasal düzenleme ile amaçlanan önemli husus, sözleşmenin zincirleme sayılması için ikinci defa yapılması yeterli olmalıdır. Ancak, hakkın kötüye kullanılmasına ilişkin Yargıtay görüşü sadece zincirleme iş sözleşmeleri için değil, bir defaya mahsus olmak üzere yapılan belirli süreli iş sözleşmeleri için de geçerli olacaktır.

Yasada, esaslı nedene dayalı iş sözleşmelerinin belirli süreli olma özelliğini koruyacağı hükmüne yer verilmiştir (/ Md. ). Bu hüküm de bugüne kadar İş Hukukumuzda kabul edilen esası pekiştirmektedir. Buradaki esaslı neden, objektif neden ve Yargıtay kararlarında “ haklı neden “ olarak ifade edilen nedendir. Yargıtay kararlarında ortaya konulduğu gibi, belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını haklı kılan durumlarda zincirleme iş sözleşmeleri belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüşmez.

III. BELİRSİZ SÜRELİDEN BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİNE GEÇİŞ VE SONUÇLARI:

sayılı yeni İş Yasası, mülga sayılı İş Yasasında öngörülmeyen ve çalışma koşullarındaki değişikliğin hangi esaslar içinde yapılabileceği yasanın Maddesi ile düzenlemiştir. Söz konusu Maddeye göre; İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir. Taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değiştirebilir. Çalışma koşullarında değişiklik geçmişe etkili olarak yürürlüğe konulamaz.

Çalışma koşullarındaki değişikliğin nasıl yapılabileceğini belirten sayılı İş Yasası’nın Maddesinde öngörülen hükümler aynı zamanda ispat açısından da önem arz etmektedir. Çalışma koşullarındaki değişikliğin yazılı olarak yapılması, işçiye tebliğ edilmesi, belirtilen sürenin beklenmesi çalışma koşullarda istenen değişikliklerin yürürlüğe girmesi açısından zorunludur. Aksi takdirde çalışma koşullarında değişiklik yapılması yasa dışı olacak, işçinin iş güvencesi kapsamında yasal haklarını kullanmasını ortaya çıkarabilecektir.

İşçinin mevcut belirsiz süreli iş sözleşmesi işçinin onayı ile belirli süreli iş sözleşmesine dönüştürülebilir. Böyle bir durumda yeni bir iş sözleşmesi yapılır. Söz konusu iş sözleşmesine işçinin ve işveren veya yetkilisinin imzaları alınır. İş sözleşmesinin belirli süreli iş sözleşmesi özelliği taşıması için İş Yasası’ nın maddesindeki hükümlerine de uygun olması gerekecektir. Aksi takdirde belirli süreli iş sözleşmesinin sonuçlarını gösteremeyecek ve iş sözleşmesi belirsiz süreli olarak kabul edilecektir.

Belirsiz süreli iş sözleşmesinden belirli süreli iş sözleşmesine geçilmesi ve yapılan yeni iş sözleşmesinin sayılı İş Yasası’ nın maddesinde öngörülen yasal düzenlemeye uygun olması durumunda işçi ve işverenin yasal hak ve yükümlülüklerine değişiklikler olacaktır. Buna göre;

1-Belirli süreli bir iş sözleşmesinin süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedilecek olursa ne olacaktır? Fesih tarihi ile sözleşmenin sona erme tarihi arasındaki ücret ve ekleri Borçlar Yasası’ nın maddesi çerçevesinde işçi tarafından istenebilecektir. Ancak, işçi ihbar tazminatı isteyemez. Süresi bir yılı aşan iş sözleşmesinin işveren tarafından geçerli veya haklı bir sebep olmaksızın veya işçi tarafından haklı bir sebebe dayanarak feshedilmesi halinde ise işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gereklidir.

2-Belirli süreli iş sözleşmelerinin süre veya işi bitiminde sona ermesi halinde işçinin yasal ihbar ve kıdem tazminatı hakkı olacak mıdır ? 

BORÇLAR KANUNU’NUN KİRA SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN GENEL HÜKÜMLERİNE GÖRE KİRA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

Türk Borçlar Kanununda, genel anlamda kira sözleşmesinin sona erme nedenleri ile konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin sona erme halleriyle ürün kirası ve hayvan kirasının sona erme sebepleri ayrı başlıklar altında açıklanmıştır. Hukukumuzda kira sözleşmesinin genel hükümlere göre sona ermesine yönelik olarak fesih 1 ve fesih bildirimi (ihbar) 2 hakları düzenlenmiştir. Fesih yolu ile sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirme hakkı, hem kiraya verene hem de kiracıya tanınmıştır. Eğer kiraya verenler ya da kiracılar birden fazla ise, kira sözleşmesinin feshedilmesinde hepsi birden fesih bildiriminde bulunmalıdır .

Kira ilişkisinin sonlandırılmasını değişik ana başlıklar ile bunları da kendi içeriğinde alt başlıklar altında incelemeye çalıştım. Uygulama açısından karşımıza çok çıkan konut ve çatılı iş yeri kiraları konusunu daha ayrıntılı olarak ele aldım. Genel olarak hukukumuzda düzenlenen sona erme sebepleri uygun düştüğü ölçüde konut ve çatılı işyeri kiralarına da uygulanmaktadır.

Belirli Süreli Kira Sözleşmesinin Sona Ermesi

Sözleşmenin sona ereceği anın, tarafların açık veya zımni irade beyanıyla öngörüldüğü hallerde belirli süreli kira sözleşmesi söz konusu olur . 4 Bir başka deyişle, tarafların kira süresini, gün, hafta, ay ya da yıl olarak belirledikleri kira sözleşmeleri belirli süreli kira sözleşmeleridir. Kira sözleşmelerinde kararlaştırılan bu belirli süre, bir takvim günü olabileceği gibi hal ve duruma göre örtülü olarak da belirlenmiş olabilir . Kira sözleşmesi, belirli bir süre için yapılmış olduğu ve susma (sükut) ile yenilenmediği takdirde, bu sürenin geçmiş olmasıyla birlikte kendiliğinden sona erer . Ancak, süre geçmiş olduğu halde kiraya veren, kiracının kullanmaya devam etmesine karşı çıkmamışsa ya da kullanmasına izin vermişse, kira sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.

TBK. m. de düzenlenen bu hal, Sayılı Borçlar Kanunu’nun nci maddesine karşılık gelmekte olup, iki fıkradan ibarettir. Maddenin birinci fıkrasında, belirli süreli kira sözleşmesinin, sürenin sonunda kendiliğinden sona ereceği ve sürenin belirlenmesinin de açık ya da örtülü biçimde olabileceği belirtilmiştir .

Kira sözleşmesinde kira süresi açık veya örtülü şekilde belirlenmişse, anılan sürenin dolmasıyla kira sözleşmesi de kendiliğinden sona erer. Ancak sürenin sona ermesi, her hal ve koşulda kira ilişkisinin ortadan kalktığını göstermez Tarafların bu konuda hareketleri önemlidir. Zira ortada açık bir anlaşma bulunmadığı halde taraflar kira ilişkisini devam ettiriyorlarsa, sözleşme kendiliğinden sona ermeyip, belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür. Diğer bir deyişle belirsiz bir süre için yenilenmiş sayılır. Yenilemenin hukuki sonucu olarak, belirli süreli kira sözleşmesinin yerine tarafları ve içeriği, sona eren sözleşme ile aynı olan yeni bir belirsiz süreli kira sözleşmesi meydana gelmektedir.

Bu dönüşümle birlikte artık taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda Hakim belirli olmayan süreli kira hükümlerini uygulayacaktır. Belirli süreli kira sözleşmesinde, kiraya veren, sözleşmenin yenilenmeyeceğini süresinde kiracıya bildirmişse eğer, yapılan bu bildirimle sözleşme süresiz hale dönüşemez.

Bu hususta verilen bir karara göre 6. Hukuk Dairesi şöyle söylemiştir. “…Fesih ihbarı yapılmışsa akit süresiz hale gelmez….” 

Ürün (Hasılat) Kirasında
Bu tür kirada, belirli sürenin bitiminde, kira sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Ancak tarafların örtülü olarak sözleşmeyi sürdürmesinde, akside kararlaştırılmamışsa, sözleşme kendiliğinden bir yıl yenilenmiş sayılır. Dikkat edilmesi gereken husus sözleşmenin böyle bir durumda uzamadığı, ancak yenilendiğidir. Bu duruma göre yenilenen ürün kirasında, taraflar, yasal bildirim süresine ( 6 ay ) uymak koşuluyla her kira yılının sonu için sözleşmeyi feshedebileceklerdir.
Diğer bir deyişle, ürün kirasında bir kere yenileme oldu mu, artık taraflardan biri altı ay önce feshi ihbar etmedikçe, akit seneden seneye yenilenecektir. Kira başlangıç tarihi bilinmiyorsa eğer, aylık sürelik bildirimde bu tarih esas alınırken başlangıç tarihinin bilinmemesi halinde ise, kiraya verenin kira başlangıç tarihini tanık ve yemin deliline başvurarak kanıtlayabilme olanağı olmalıdır. Nitekim uygulamada bu yöndedir.

Konut ve Çatılı İşyeri Kirasında
Belirli Süreli Kira Bakımından
Ürün kirasına benzemekle birlikte, ondan farklı olarak bu tür kiralarda kiracı, belirli sürenin bitiminden en az on beş gün önce fesih bildiriminde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl daha uzamış sayılır ( TBK. m. ). Görüldüğü gibi burada sözleşmenin yenilenmesi değil uzamış sayılacağı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra fesih bildirimi hakkı öncelikle kiracıya tanınmış bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanun’ un 11’ inci maddesi uyarınca belirli süreli kira sözleşmelerinde, kiracının, kira süresinin bitiminden en az on beş gün önce yazılı bildirimde bulunmaması halinde, kira sözleşmesi aynı koşullarla bir yıl uzayacaktır. Kiracının yapacağı yazılı bildirimin yalnızca gönderilmiş olması yetmez, bu bildirimin kiraya verene kira süresinin bitiminden en az on beş gün önce ulaşmış olması gerekmektedir. GKHK.’unun maddesi aynen korunarak TBK. m. /1’ de emredici nitelikte düzenlenmiştir.

TBK. m. /1’ den anlaşılacağı üzere, konut ve çatılı işyeri kiraları bakımından sürenin bitimi üzerine belirli süreli kira sözleşmesini sona erdirme hakkı kural olarak yalnızca kiracıya tanınmıştır. Kiraya veren, sözleşmenin bitimine dayanarak sözleşmeyi feshedemez Uzayan her yeni yıl içinde kiraya veren bildirimde bulunmadıkça, kira sözleşmesi uzamış olur. Bu durumun tekerrür etmesi hakkaniyetle bağdaşmadığından, TBK. m. ile “monash.pw on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir…” yasada bir sınırlama öngörülmüştür. Tasarının ’ ncı madde metninde yer alan “on beş yıllık” ve “on beş yıl” ibareleri maddede geçen sürenin, mülkiyet hakkının ölçüsüz şekilde sınırlandırılamayacağı temelinde makul bir seviyeye indirilmesi amacıyla “on yıllık” ve “on yıl” şeklinde değiştirilmiştir. Bu düzenleme kiracı lehinedir. Kiraya veren ancak 10 yıllık uzama süresi sonunda, bu süreye izleyen her uzama yılının bitiminden en az 3 ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla hiçbir sebep ileri sürmeden sözleşmeye son verebilir. Yani kiracı 10 yıl boyunca kira akdi bitiminden 15 gün önce bildirimde bulunmazsa kiraladığı mecurda oturabilecektir17
Sözleşmenin uzamış sayılacağı ve bunun yenilemeden farkı konusunda Doktrinde ve BK’ da farklılıklar vardır. BK. m. uyarınca belirli süreli kira sözleşmelerinde, sürenin sona ermesine rağmen kira ilişkisi devam ediyorsa, sürenin bitimi tarihi itibariyle sözleşme süresiz yenilenmiş sayılırdı. BK. m. , belirsiz bir süre için “yenilemeden (tecditten)” bahsetmekteydi. Oysa TBK. m. /2 ise “ Taraflar, bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.” hükmünü getirmiştir.

BK. m. ’ deki yenilemenin hukuki sonucu kararlaştırılan sürenin dolmasından sonra kiralananın kiracı tarafından kullanımını bilmesine rağmen kiralayanın derhal itiraz etmesine bağlı olarak sona eren belirli süreli kira sözleşmesinin yerine, tarafları ve içeriği sona eren sözleşme ile “aynı” olan yeni bir süresiz kira sözleşmesinin meydana gelmesi idi Hal böyle olunca, belirli süreli kira için verilen teminatlar ve kira sözleşmesine bağlı önalım hakkı, sürenin sona ermesiyle ortadan kalkardı. TBK. m. /2 için bu görüşün uygulama alanının olup olmadığı tartışmaya açık olmakla beraber, İBK. m. /2 ye karşılık olan TBK. m/2 de uygulamada, belirli süreli kira için verilen teminatların ve önalım hakkının sürenin ortadan kalkmasıyla varlıklarını koruyacağı olacağı yönündedir. Oysa BK ve GKHK yürürlüğü dönemindeki öğreti BK. m. hükmü ile GKHK. m. 11 hükmünü paralel bir biçimde ele alıyor ve her iki durumda da, “yeni bir kira ilişkisinin kurulduğunu” kabul ediyordu TBK. m. /1’e göre uzayan sözleşme, aslında yeni bir kira sözleşmesi niteliğindedir.

O halde TBK. m. nin 1. ve 2. hükmünün paralel okunması uygun olacağından, sonuç olarak sona erecek ve yeni başlayacak sözleşme “aynı” olan yeni sözleşme için, eski sözleşme gereğince verilmiş teminatlar ve önalım hakkı, sürenin sona ermesiyle ortadan kalkacaktır.

Tarafların tam ehliyetli olup olmadığı ve bu hususun yenilemeyi nasıl etkileyeceği konusunda Doktrinde farklı görüşler mevcuttur. Benimde katıldığım Gümüş’ ün görüşüne göre, TBK. m. /2’ deki dönüşüm bir kanun hükmüne dayandığına göre, taraflar tam ehliyetli olmasalar bile, en azından ayırt etme gücüne sahip olmaları yeterlidir. Aksine bir görüş olan Aral’ ın görüşüne göre ise tam ehliyet yenileme için şarttır.
Bir başka değinilmesi gereken hususta, kiracı tarafından ifa edilmemiş kira bedellerinin uzayan dönemde ne olacağıdır. TBK. m. /2’ ye göre ileriye etkili sona ereceği için, eski dönemden kalan kira bedelleri varlıklarını sürdüreceklerdir. Ancak bu borçlar TBK. m. ’ de düzenlenen kiracının temerrüdü ile fesih hallerine konu olamazlar.

Hem sayılı yasada hem de TBK. m. ’ de belirli süreli sözleşmenin sona erdirilmesi için yapılacak olan bildirimin yazılı olması gerekmektedir Konut ve çatılı işyeri kiraları bakımından yazılı şekil bir geçerlilik şartı olarak öngörülmüştür. Yazılı şeklin geçerlilik şartı olduğu TBK. m. ’ de ayrıca düzenlenmişse de hükmün “bildirim geçerliliği” başlığını taşıması sadece TBK. m. /1’de yer alan bildirimlerin şekli bakımından getirildiği izlenimi vermektedir. Ancak hükmün gerekçesine bakıldığında 21 bu düzenlemenin yalnız TBK. m. /1’de yer alan bildirimler bakımından değil, konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin kanuni düzenlemelerde yer alan tüm bildirimler için geçerli olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak TBK.’da kiraya verene tanınan bu bildirim hakkının kullanımı Tarih ve sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 2. Maddesi ile ertelenmiş, TBK.’nın yürürlüğü tarihinden önce kurulmuş kira sözleşmelerinden on yıllık uzama süresi dolmamış olmakla beraber, geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında sayılı Türk Borçlar Kanun’un Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. Maddesinin son cümlesinde yer alan hüküm TBK. m. /1. c. 3’e ilişkin olarak, bir defaya mahsus olmak üzere yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl sonra, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl sonra uygulanacaktır.
Yani bu sürelerin sonuna kadar kiraya verenin TBK. m. /1 c. 3’teki bildirim hakkını kullanabilmesi mümkün olmayacaktır
sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunu, m.1; Geçmişe Etkili Olmama Kuralı: TBK.’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, TBK.’ nın yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir

Belirsiz Süreli Kira Bakımından
Kira sözleşmelerinde taraflar, sözleşmenin süresini ne sarih ne de zımni bir şekilde belirlememişler, yalnızca malın kiraya verileceği konusunda anlaşmışlar ve kiralanan teslim edilmiş ise bu sözleşme türüne belirsiz süreli kira sözleşmesi denilmektedir Yani, belirsiz süreli kira, başlangıç tarihinin belli olmadığı bunun yanı sıra zaman bakımından süresi belli olmayan kira ilişkisidir. Kanun koyucu belirsiz süreli kira sözleşmelerinin sonsuz olarak tarafları bağlamaması için 25, kira sözleşmesinin sürekli bir borç ilişkisi olması nedeniyle, sözleşmenin taraflarına (kiraya veren ve kiracı) haklı bir sebep olmasa bile, olağan fesih ile sözleşmeyi sona erdirebilme imkanı tanımıştır TBK. m. /1’de sözleşmenin olağan feshi düzenlenmiştir.

Olağan fesih, ifa edilmekte olan ifa süresi belirsiz bir sürekli borç ilişkisinin, haklı bir sebebe dayanmaksızın tek taraflı yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile ileriye etkili olarak sona erdirilmesidir. Kira süresinin belli olmamasından ötürü bu ilişkinin sona ermesi için karşı tarafın önceden uyarılması gerekmektedir ki öğretide buna “fesih bildirimi” demekteyiz. Fesih bildirimi taraflara kesin olarak neyin söz konusu olacağını anlatacak nitelikte olmalıdır Fesih bildirimi için belirli süreler öngörülmüş, kiralanan şeyin cinsine göre bir ayırıma tabi tutulmuştur.

Taşınmaz mallar veya taşınır yapılara ilişkin bir kira sözleşmesi var ise, sözleşme, üç ay önce fesih bildirimi yapılmış olmak koşuluyla, altı aylık kira dönemi sonunda feshedilecektir. Taşınmaz mallarla taşınır yapılara ilişkin kira sözleşmesi belirsiz süreli ise; TBK. m. gereği, önce yerel adete göre ve yerel adet yoksa altı aylık kira döneminin sonu için üç aylık fesih bildirim süresine uyularak taraflardan herhangi birisince kira sözleşmesi feshedilebilir. Buna göre, -yerel adete göre belirlenmemişse- altı aylık fesih dönemleri için üç aylık fesih bildirim süreleri içinde yapılacak fesih bildirimi ile belirsiz süreli kira sözleşmesini sona erdirme imkanı her hangi bir ayırım yapılmaksızın, taşınmaz kiraları ve aynı zamanda TMK. m. anlamında taşınır yapı kiraları için mevcuttur.

Bildirim ve fesih sürelerinin hesaplanmasında, kira başlangıç tarihinin esas alınması gerekir. Bu maddeyi daha iyi anlamak için bir örnekle açıklamak istiyorum. Kira başlangıç tarihi olan belirsiz süreli bir kira sözleşmesi yılında feshedilmek istendiğinde, anılan yıla göre kira dönemi sonu olacağından, üç ay öncelikli fesih bildiriminin tarihinde yapılması ve davanın da tarihinden sonra açılması gerekecektir.

Taşınır mal kiralarında ise, üç gün önce bildirim yapılarak kira sözleşmesi her zaman feshedilebilecektir (TBK. m. /1). Gümüş32, kanun koyucunun bu madde ile istenilen her zaman için üç gün önceden yapılacak fesih bildirimi ile kira sözleşmesinin sona ereceğini düzenlediği için bu maddenin herhangi bir bildirim süresine yer vermediğini düşünmüş ve “fesih bildirim süresi” ibaresinin kullanılmasını eleştirmiştir.

Ayrıca bu kuralın kanunda bir istisnası vardır. Şöyle ki, eğer taşınır mal, kiraya verenin mesleki faaliyeti gereği kiraya verilmişse ve kiracı da bu malı özel kullanımı için kiralamışsa, bu halde üç gün olan fesih bildirimi yerine, kiracı, üç aylık kira dönemi için en az bir ay önceden yapacağı bir bildirimle sözleşmeyi feshedebilecektir. Dikkat edilecek husus, diğer taşınır kira fesihlerinde her iki tarafa üç günlük bildirim süresi öngörüldüğü halde, mesleki faaliyet nedeniyle kiralanan taşınırlar için kanun sadece kiracıya daha uzun bir süre yükümlülüğü öngörmüştür.

Kısaca özetlemek gerekirse, bu fesih hakkının kullanılması aşağıdaki şartlarla mümkündür;

• Kiraya verenin, taşınır eşyalarına ilişkin kira sözleşmelerini mesleki faaliyeti gereği akdetmesi gerekir (örneğin otomobil kiralama şirketleri).
• Kiracının da, müteşebbis kiraya veren tarafından kiralanan taşınır eşyaya ilişkin kira sözleşmesini özel kullanıma yönelik akdetmesi gerekmektedir.
• Bu durumda, kiraya verenin kiracıdan zararını isteme hakkı bulunmamaktadır.

Ayrıca kısaca değinmek gerekirse, fesih bildirimi, birden fazla kiracı veya kiralayan varsa, tamamı tarafından, tamamına karşı yapılmalıdır. Yani kiralanan şeyin sadece bir kısmı için fesih hakkını kullanmak mümkün değildir. Örneğin bir bağımsız bölümü düşünecek olursak, tek bir odası için geçerli olacak bir fesih kabul edilemez. Fesih bildirimi süresinin hesaplanması hususu da önemlidir. Yukarıda daha önce belirtildiği gibi, yöneltilmesi gereken bir irade beyanı olduğundan süre, fesih bildirimin gönderildiği andan değil karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hesaplanmalıdır. Fesih bildirim süreleri, fesih bildirimine muhatap olan karşı yanın yararını korumak amacıyla kanuna konmuştur. Bu nedenle vaktinden önce yapılmış bir fesih bildirimi de geçerli olacaktır Buna karşın, fesih bildirim süresi geçirildikten sonra yapılan fesih, yapılmak istendiği fesih dönemi için geçerli olmayacak ancak bir sonraki fesih dönemi için geçerli olacaktır (TBK. m. /2, c. 2).

Belirsiz Süreli Kira Sözleşmesinin Sona Ermesi
Ürün (Hasılat) Kirasında
Ürün kirasına baktığımızda, yerel adet olmadığı zaman, öncelikli bildirim yapıldığı takdirde sözleşmenin feshedilebileceğini TBK. m. ’ den görüyoruz. Fesih hakkı, bu tür kiralarda hem kiraya verene hem de kiracıya verilmiş olmakla birlikte, bildirim süresi en az altı ay olarak öngörülmüştür. Burada, fesih bildirim tarihi esas alınmıştır. Bu durum itibariyle altı aylık bildirim süresi her zaman için süresiz ürün kirasına ait sözleşme feshedilebilir.
Ancak, tarımsal taşınmazlar ile ilgili olarak bu kuralın uygulanmayacağı da yasa hükmüdür. Tarla, bahçe ve benzeri tarımsal nitelikli ürün kirası sözleşmesine ilişkin feshin, ya ilk bahar veya ürünlerin olgunlaşması sonunda yani güz mevsimi sonunda yapılması gerekir (TBK. m. /2). Bunun belirlenmesinde ise göz önüne alınacak önemli ölçüt, bölgesel töredir.

Konut ve Çatılı İşyeri Kirasında
TBK. /2’nci fıkrası yeni ve önemli bir düzenleme getirerek, konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin belirsiz süreli sözleşmelerde, belirli bir sürenin geçmesi üzerine kiraya verene de herhangi bir sebep göstermeksizin bildirim yolu ile sözleşmeyi feshetme imkanı tanınmıştır. EBK.’daki düzenleme, kira sözleşmesi ne kadar sürerse sürsün, kiracının borçlarını yerine getirmesi ve kiraya verenin tahliye davasını dayandıracağı sebeplerden birinin bulunmaması halinde, kiraya verene sözleşmeyi feshetme imkanı tanınmaktaydı.
Belirsiz süreli konut ve çatılı iş yeri kirasında, kiraya verenin fesih hakkı zaman bakımından daha sınırlıdır. Kiracı, yasal fesih sürelerine uyduğu takdirde belirsiz kira sözleşmesini her zaman için feshedebilecektir. Bunun yanı sıra kiraya veren ise, kira başlangıç tarihinden on yıl geçtikten sonra yine genel hükümlere göre fesih bildiriminde bulunarak bu fesih hakkını kullanabilecektir (TBK. m. /2). Ayrıca belirtmek gerekirse, ister belirli süreli olsun ister belirsiz süreli olsun, konut ve çatılı işyeri kirasıyla ilgili yapılacak fesih bildiriminin mutlaka yazılı olması şartı vardır. Bu şart TBK. m. ’ de feshin geçerlilik koşuludur.
Diğer taraftan TBK. m. ’ ye üçüncü bir fıkra eklenerek, genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, hem kiracının hem de kiraya verenin sözleşmeyi sona erdirebileceği düzenlenmiştir.
Şu husus da vurgulanmalıdır ki, konut ve çatılı işyeri kirasının bildirim yoluyla sonlandırılmasına bir sebep ve gerekçe gösterme zorunluluğu da yoktur.

KİRA SÖZLEŞMELERİNİN HAKLI NEDENLERLE (OLAĞANÜSTÜ FESİH İLE) SONA ERMESİ

Genel Olarak Kira sözleşmesinin bazen sona erme nedeni süre ile ilgili olmayabilir. Böyle nedenler, sözleşme ilişkisinin devam ettiği dönemde ortaya çıkan nedenler olup, gerektiğinde kira sözleşmesinin feshedilmesine sebep sayılmıştır.
Olağanüstü fesih, belirli ve belirsiz süreli sürekli borç ilişkilerini haklı sebeple, vaktinden önce ve ileriye yönelik olarak sona erdiren bir imkandır. Olağanüstü feshin, olağan fesih karşısındaki özelliği geçerliliğinin akdi veya kanuni bir fesih sebebine (haklı sebebe) dayanmasıdır. Olağanüstü nedenler yasada sayılmış olup bunların mahiyeti aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Önemli Sebeplerle Kira Sözleşmesinin Feshi
Herhangi bir nedenle, sürekli edimli sözleşmeler kapsamında olan kira sözleşmesinde eğer taraflardan herhangi birisi için çekilmezlik hali durumu ortaya çıkmışsa, o tarafın sözleşme ile bağlı kalması kendisinden beklenemez. Önemli sebep kapsamında çekilmezlik, tarafın sözleşmeye katlanamayacağı haldir Bu duruma örnek, kiracı memurun başka bir şehre atanması hali verilebilir. Böyle bir durumda, kiracı memur için kira sözleşmesinin devamı, çekilmez bir hal sayılır. Çekilmezlik halinin varlığında, taraflardan her biri, fesih süresine uymak şartıyla sözleşmeyi her zaman için feshetme hakkını kullanabilir Genel kural niteliğinde olan bu tür fesih hakkı, sözleşme belirli veya belirsiz olsun, konut ve çatılı işyeri kirası dahil her tür kira ilişkisinde kullanılabilir.

TBK. m. ’ de düzenlenen bu fesih türünün uygulama alanı bulabilmesi için, taraflar arasında akdedilen geçerli bir kira sözleşmesinin varlığı, kira sözleşmesinin devamını tarafları için beklenemez kılan haklı sebeplerin var olması ve haklı sebebe dayanan kiralayan ve kiracının, TBK. m. (üç ay) ve ’ da ki (üç gün) yasal fesih bildirimi süresine uyarak fesih bildiriminde bulunması gerekmektedir.
TBK. m. /2, EBK. m. ’teki gibi kira sözleşmesini fesih bildirimi ile sona erdiren kimseye parasal yükümlülük getirmiş ancak EBK.’dan farklı olarak durum ve koşullar değerlendirilerek hakim tarafından takdir edileceği belirtilmiştir.
Taraflar aralarındaki anlaşmayla, hakimin takdir yetkisini sınırlayamaz ancak TBK. m. /2 hükmü emredici olmadığı için haklı sebeple fesih durumunda giderimde bulunulmayacağı konusunda anlaşabilirler. Giderimi istenecek parasal kayıplar, müspet zarar kavramı içerisinde yer alan kayıplardır. Hakim giderim tutarını belirlerken kiraya verenin kira bedeli kayıplarını, kiracının ticari faaliyetine ilişkin uğradığı kayıpları, taşınma ve ilan masraflarını, kiracının daha yüksek kira bedeli ile yeni bir yer kiralamak zorunda kalmasını göz önünde bulundurur. TBK.’da da EBK. m. ’te olduğu gibi tazminat her olay için ayrı değerlendirme yapılarak uygulanacaktır.

Kiracının İflas Etmesi İle Tanınan Olağanüstü Fesih Hakkı

Kiracının iflası halinde sözleşmenin feshi, TBK. m. ’ de EBK. m. ’ten farklı iki fıkra halinde daha açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmiştir. Kiracının iflası, tüm kira türleri bakımından, yasada öngörülen koşulların varlığı halinde fesih nedeni olarak karşımıza çıkmakta ise de mutlak bir fesih nedeni değildir. Kira sözleşmesi kiracının iflasından sonra kurulmuş olabilir. Böyle bir durumda zaten kiraya veren kiracının halini bilerek sözleşmeyi akdettiğinden bedel yönünden artık sadece kiracının direnimine dayanarak sözleşmeyi feshedebilecektir. Yasa da düzenlenen hal, kiracının, sözleşmeden sonra ki iflas halidir. Kiralayanın fesih hakkını kullanabilmesi için ilk şart, her şeyden önce kiracının iflas etmiş olması gerekmektedir. EBK.’da olduğu gibi bu kanun maddesinin uygulanması, kiraya konu şeyin kiracıya teslim edilmiş olması şartını aramakta ve bu ibare kanun maddesinde “kiracı, kiralananın tesliminden sonra iflas ederse” şeklindeki ibare ile açıkça belirtilmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, iflas kararının yeterli olup, kararın ilanı gerekli değildir.

Böyle bir durumda, yani kiralananın tesliminden sonra kiracının iflas etmesi halinde, kiraya verene, EBK. m. ’ te işlemiş kira bedeli için de talep etme imkanı tanınırken, TBK. m. ’ ye göre, yalnız işleyecek kira bedelleri için güvence isteyebilir. Zira kiraya veren,ödenmemiş kira alacakları var ise bunun için fesih hakkını TBK. m. ’ e dayanarak kullanabilir Kiracı da güvence verdiği takdirde sözleşme devam edecektir. Kiraya veren, işleyecek kira bedelleri yönünden gereken güvencenin verilmesi için iflas masasına yazılı başvuruda bulunarak uygun bir süre tanımak zorundadır. Kiralayan iflasın açılmasından sonra derhal teminat istemek zorunda değildir. Kiraya veren, iflas eden kiracıya uygun bir sürede teminat vermesi için başvurmasının akabinde, teminat gösterilmediği takdirde, sözleşmeyi derhal feshetmelidir.

Verilen süre içerisinde teminat gösterilirse fesih hakkı kullanılamaz, sözleşme devam eder Teminat gösterilmesi için verilen süre uygun bir süre olmalıdır. Bu hüküm de görüldüğü üzere kiracıyı korumaya yöneliktir. İflas masasının, başvuru ve tanınan süreye karşın herhangi bir güvence vermemesi halinde, kiraya veren artık bir fesih bildirim süresine uymaksızın sözleşmeyi hemen feshedebilir ki bu hüküm de kiraya vereni korumaktadır. Hem kiracıyı, hem de kiraya vereni koruyan bu hüküm EBK ‘ya göre daha özel bir uygulama alanı olarak, sadece iflası kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Kanunun uygun bir süre olarak öngördüğü süre her somut olayın şartlarına göre değişecektir. Benim görüşüme göre, uygun bir süre kavramı yerine belirli bir süre tayin edilmesi uygulama yönünden daha kolaylık getirebilirdi. Zira, kötü niyetli kiracılar iflas olayının vuku bulmasından sonra bir hafta içinde teminat gösterilmesini talep edip uygun sürenin bir hafta için yeterli olduğunu ileri sürebilirler. Bu hususta Hakimin işini zorlaştırıp iş yükünü arttırmaktan öteye gitmeyecektir. Belli bir sürenin tayin edilmesi benim görüşüme göre daha yerinde olacaktır. Ayrıca uygun süre yazılı olarak verilmek zorundadımonash.pw m. ’ den farklı olarak TBK. m. ’ ye göre teminat, sadece işleyecek kira bedelleri için talep edilebilir. Madde gerekçesinde, birikmiş kiraların genel hükümlere tabi olduğunu bu yüzden kapsam dışı tutulduğu belirtilmiştir. Bunun dışında EBK. m. ’ in yürürlük dönemindeki genel kabule göre, kanun kiralayana sözleşmeyi feshederken ayrıca kiracıya tazminat ödeme yükümü getirmemiş olup, taraflar sadece sözleşme ile kiralayan için tazminat ödeme yükümü getirebilirlerdi.

Bu husus EBK. m. ’ in emredici nitelikte olmamasından kaynaklanıyordu. Oysa TBK. m. hükmü emredici nitelikte olup, bu tür anlaşmaların geçersiz sayılacağını söylemek mümkündür. Söz konusu madde genel kural niteliğinde olduğu için konut ve çatılı işyeri kirasını da kapsayarak tüm kira türlerinde uygulanmaktadır. Ancak, ürün kirası yönünden durum farklıdır. Şöyle ki, ürün kirası ile ilgili yasada iflasın açılmasıyla sözleşmenin kendiliğinden sona ereceği esası benimsenmiştir (TBK. m. ). Hükmün devamında da, kiraya verenin, işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için yeterli güvence verildiği takdirde, sözleşmenin kira yılının sonuna kadar sürdürmekle yükümlü olduğunu düzenlenmiştir.

Kiracının Ölümü İle Kiracının Mirasçılarına Tanınan Olağanüstü Fesih Hakkı
Hukukumuzda kiracının ölümü halinde sözleşme belirli veya belirsiz süreli olması fark etmeksizin, mirasçılarına fesih hakkı tanınmıştır. Çünkü, çekilmezlik ve iflas gibi ölüm hali de olağanüstü fesih nedenidir. Ancak, mirasçıların fesih zorunlulukları yoktur. Bu hususun madde metninde feshedebilirler ibaresi ile ihtiyari bir durum olduğunu görmekteyiz. EBK. m. ’ den farklı olarak TBK. m. ’ de kiraya verenin, kiracının ölümüne bağlı olarak sözleşmeyi feshetmesi hakkı kabul edilmemiş; ayrıca, sözleşmenin bir yıl ve daha uzun süreli olması da aranmamıştır Bu konuda da düzenleme yapılmamakla birlikte, kiraya verenin ölümünün sözleşmeyi etkilemeyeceği esası benimsenerek, kiracının korunması esas alınmıştır. Madde gerekçesinde açıklandığı üzere, bu madde metninde yer alan fesih bildirim süresinin ve fesih döneminin yasal süre ve dönem olduğu açıkça vurgulanmakla, sözleşmedeki ve yerel adetteki aksine olan süre belirlemelerinin dikkate alınmayacağı açıklanmıştır.
TBK. m. lafzından da anlaşılacağı üzere sadece gerçek kişiler için uygulama alanı bulur; kiracı sıfatına sahip ortaklıkların veya tüzel kişilerin tasfiyeye girmesi veya sona ermesi, birleşmesi veya bölünmesi durumunda uygulama bulmaz; 53 bu durumda şartları gerçekleşirse haklı sebeple fesih (TBK. m. ) mümkün olabilir. Ancak belirtmek gerekir ki, TBK. m. hükmü belirsiz süreli kira sözleşmelerinde uygulama alanı bulmaz.

Kiracının birden fazla mirasçısı varsa, feshi bildirme bunların hepsi tarafından veya ortak temsilcileri tarafından yapılmalıdır . Doktrinde çok az bir kısım vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde tek bir mirasçının dahi fesih bildiriminde bulunabilmesinin mümkün olduğu görüşünde ise de, benimde katıldığım GÜMÜŞ’ ün görüşüne göre, TMK. m. /4 uyarınca dahi mirasçılar tek başlarına fesih haklarını kullanamazlar. Ayrıca, aynı yerde birlikte oturan birden fazla kiracılar varsa ve biri ölürse, TBK. m. hükmü uygulanmaz, koşulları bulunduğu takdirde, TBK. m. ’ de düzenlenen önemli sebepler dolayısıyla fesih yoluna gidilebilir
Ürün kirasına baktığımızda, kiracının ölümü halinde, TBK. m. EBK. m. ’ i karşılamakta olup, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı aylık yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler demektedir.
Konut ve çatılı iş yeri kirasında ise, kiracının ölümü doğrudan fesih sebebi olarak kabul edilmemiştir. Ölen kiracı ile aynı konutta oturanlar ile ölen kiracının aynı işyerindeki ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten mirasçıları, sözleşme ve yasa hükmüne uydukları takdirde taraf sıfatıyla kira ilişkisini sürdürebilirler
TBK. m. belirsiz süreli kira sözleşmelerinde ve konut ve çatılı işyeri kiraları hükümlerine tabi kira sözleşmeleri bakımından uygulanmaz. Zira konut ve çatılı işyeri kiraları hükümlerine tabi kira sözleşmelerinde kiracının ölümü üzerine TBK. m. uygulanacaktır.

Uygulamada bazen kiracının ölümü üzerine mirasçılar hakkında haksız işgalci diye dava açılmaktadır. Oysa mirasçılar, kiralananda daha önceden de ölen kiracıyla birlikte oturuyorlarsa, kirayı devam ettirme hakları vardır. Bu onları haksız işgalci yapmaz. Ayrıca belirtmek gerekirse, uygulama da ve Yargıtay’ ın yerleşik görüşüne göre, eğer ihtiyaca dayalı olarak ölümden sonra dava açılacaksa, davanın tüm mirasçılara karşı açılması gerekir

KİRA SÖZLEŞMESİNİN HAKLI NEDENLE FESİH BİLDİRİMİ İLE SONA ERMESİNİN SONUÇLARI

Kiralananın Geri Verilmesi

Kira sözleşmesinin sona ermesi ile kiracının kiralananı iade borcu doğar. EBK.’nın TBK. m. ’ü karşılayan m. /son fıkrasında “kiracının kiralananı iyi halde aldığı esastır” ibaresine yer verilmiştir. EBK. m. ’da kiracı aleyhine yer alan bu düzenlemeye TBK.’da yer verilmemiştir. Bu nedenle artık kira sözleşmelerinde konulacak kiralananın iyi halde teslim alındığına dair kayıtlar önemli hale gelmiştir. Bunun yanı sıra, TBK. m. /2 kiracıyı koruma amacıyla, kiracının kusuruyla sebep olduğu zararlar dışında başka bir ödemede bulunacağını öngören anlaşmaların batıl olduğunu düzenlemiştir.

Kiraya Verenin İade Sırasındaki Muayene ve Bildirim Yükümlülüğü
TBK. m. kiracının kiralananın sözleşmeye aykırı kullanımından kaynaklanan sorumluluğunun işletilebilmesi için EBK.’ da yer almayan yeni bir düzenleme ile kiraya verene kiralananın iadesi sırasında kiralananı muayene etme ve bu muayene sırasında tespit edeceği eksiklikleri derhal kiracıya bildirme yükümlülüğü getirmektedir. Buna göre, kiraya veren geri verme sırasında kiralananın durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa kiracı her türlü sorumluluktan kurtulur. Olağan muayeneyle belirlenemeyen, yani gizli ayıplar ancak tespit edildikten sonra bildirilebilirler. Buradaki yazılı şekil şartının geçerlilik şartı değil, ispat şartı olduğu düşünülmektedirTBK. m. anlamında “ayıp” kiralananın teslim anındaki durumu ile iadesi anındaki durumu arasında, sözleşmeye uygun kullanıma dayalı eskime ve bozulmalar dışında meydana gelen olumsuz yöndeki değişikliklerdir Bildirim kadar muayenenin de “derhal” yapılması gerekmektedir . Öğretide, iadeden sonra bir hafta içerisinde yapılan muayene zamanında, kanunun deyimiyle “derhal” yapılmış kabul eden görüşler olduğu gibi, muayenenin kural olarak iki üç gün içerisinde yapılması gerektiğini belirten görüşler de bulunmaktadır. Teslim alma sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek (gizli) ayıpların varlığı halinde kiracının sorumluluğu devam edecektir.

SÖZLEŞMEYE AYKIRI DAVRANILMASI NEDENİYLE FESİH
Kira ilişkisine aykırı davranılması nedeniyle sözleşmenin feshedilebilmesi için, o konudan dolayı ilgili tarafın direngen olması gerekir. Daha önce de değindiğim üzere, kira ilişkisi ya fesih ya da boşaltma yolu ile sona erdirilebilmektedir. Fesih istemi, sözleşmeye aykırı davranışın; boşaltma istemi ise kiralananın boşaltılması davalarında önemlidir. Çünkü bazen sözleşmeye aykırılıktan dolayı sadece fesih, bazen de fesih ve boşaltma ve bazen de sadece boşaltma istenilmektedir. Oysa uygulamada da benimsendiği gibi, sözleşmeye aykırılıktan dolayı boşaltma kararının verilebilmesi için ileri sürülen aykırılığın kiralananın kullanımına, feshin istenebilmesi için de aykırılığın sözleşme koşullarına ilişkin olması gerekir.
Sözleşmeye aykırı davranış, aynı zamanda direnimi doğurur Sözleşmeye aykırı davranış TBK.’ da kira ile ilgili değişik maddelerde açıklanmıştır. Bazıları kiraya veren, bazıları da kiracı ile ilgilidir. Genel anlamda sözleşme taraflarının, sözleşmede öngörülen koşullara uymamasıdır. Kiracı ve kiraya verenin değişik aykırı davranışlarını aşağıda ayrıntılı olarak inceleyerek ele aldım.

Kiralananın Tesliminden Kaynaklanan Feshi
Teslim ve ayıplardan sorumluluk kiraya verene aittir. Kiraya verenin asli yükümlülüğü, kiralananı kararlaştırılan tarihte kiracıya teslim etme ve teslimden sonra da onu amaçlanan kullanıma uygun şekilde bulundurmaktır. Kira sözleşmesinin imzalanmasından sonra eğer kiralanan belirlenen sürede teslim edilmezse, kiracı tarafından kiraya verene göndereceği bir bildirimle uygun bir süre tanır ve bu sürede kiralananın teslim edilmemesi durumunda kiracı yasanın borçlunun direnimi ile ilgili maddesinde öngörülen seçimlik haklardan birini kullanabilir. Kiraya veren teslim edilmeme olgusunda kusurlu olmadığını kanıtlayamaz ise kiracı seçimlik haklardan olan sözleşmeden dönme hakkını kullanabilecektir ve sözleşmenin geçersiz kalmasından dolayı uğradığı zararını isteyebilecektir.

Özensiz Kullanma ve Kiralanana Zarar Verme Nedeniyle Fesih
TBK.’da kiracının kiralananı özenle kullanma ve kiralananda oturan kişiler ile komşulara saygısızca davranmama zorunluluğu vurgulanmıştır. Bunun fesih nedeni olabilmesi için, kiralanandaki zararın kiracı tarafından bilerek ve isteyerek yani kasten meydana getirilmiş olması lazımdır Eğer kasıt yok ama zarar var olsa bile, kiraya veren buna dayanarak sözleşmeyi feshedemez. Kiralananın özensiz kullanımına bakacak olursak, kanunumuzda bu halde kiraya verenin sahip olduğu haklar ayrı ayrı düzenlenmiştir. Yargıtay’ ın yerleşik uygulamalarına göre de, tarafların birbirleriyle güven veya normal ilişkiyi ortadan kaldırıcı davranışları, olayda kışkırtmalar bulunsa dahi, bu tarz hareketler aradaki güven ortamını yok ettiğinden sözleşmenin devamında yarar olmayacağı için taraflardan biri sözleşmeyi bu yüzden feshedebilir.

TBK.’ nın ncı maddesinin son fıkrasında yer alan çekilmezlik hali, kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara karşı kiracının saygısızca davranmasının boyutu, daha doğrusu saygısızca davranmanın çekilmez oluşudur. Örneğin, kiracının konut olarak kiraladığı yeri randevuevi olarak kullanması hem kiralananın bulunduğu taşınmazda bulunan kişiler hem de komşular yönünden veya alkolik olan kiracının her akşam binada taşkınlık yapıp çekişme veya kavga çıkarması yahut onları tehdit etmesi, yasanın sözü edilen maddesi kapsamında kalan bir çekilmezlik halidir

Kiralananın Amaç Dışında Kullanılması Nedeniyle Fesih
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, kiralanan, hangi amaca özgülenmişse ona göre kullanılması zorunludur. Amaç dışı kullanım, sözleşmenin fesih nedenidir. Ayrıca bu konuyla ilişkili olarak Kat Mülkiyeti Kanunun’ da 70 da düzenlendiği üzere, ana taşınmazın kütükte konut, işyeri veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bölümlerde hangi faaliyet türlerinin yapılamayacağı ve kütükte konut olarak kayıtlı bulunan yerlerin de hangi tür işyeri olarak kullanılamayacak açıklanmıştır. Kat maliki yönünden özel olarak KMK.’ da düzenlenen bu hükümdeki sınırlamanın kiracı yönünden de geçerli olacağı açıktır. Ayrıca KMK.’ nın devamı hükümlerinde, aynı binadaki bağımsız bölümlerde birlikte yaşamanın kuralları yeterince belirlenmiş olup, orada da ister kat maliki ister kiracı konumunda olsun, komşuların birbirlerini rahatsız edici davranışlardan kaçınma esası benimsenmiştir. Yani hem TBK.’ da hem KMK.’ da başkalarını rahatsız edici davranışlardan kaçınılması öngörülmüş, kira bağlamında ise bu tür davranışlar akdin feshi nedeni bile sayılmıştır.
Konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiralananın özenle kullanılmaması ve saygısızca davranışlarda bulunulması halinde, en az otuz günlük süre verilerek aykırılığın giderilmesi

Birlikte Kullanımda ve Ortak Alınmasında Fesih
Ortak kullanım hali veya birlikte kiracılıkta, eğer sözleşmede kiracılardan birinin akdi sona erdirmesi halinde diğer birlikte kullananlar için de sona ereceği öngörülmüşse, kiracılardan birinin aykırı davranışı diğerleri için de fesih nedeni sayılacaktır. Kira sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde kiralananın başkasına kullandırılması veya genel kira dışındaki kiranın başkasına devri hali de aykırılık kapsamında değerlendirilerek fesih nedeni sayılır. Yine de belirtmek gerekir ki, konut ve çatılı iş yeri kiralamalarında, kiralananı başkasına kullandırma veya devir, kiraya verenin rızasına bağlı olup, diğer kira türlerinde bunun için bir yasaklama koşulu olarak benimsenmiştir. Bu koşulda, kullandırma veya devrin, kiraya verene zarar verecek şekilde bir değişiklik gerektirmemesidir.

Bu durum itibariyle kirada, kiraya vereni zarara uğratacak şekilde başkasına kiralanması veya devir edilmesi; konut ve çatılı işyeri kirasında ise kiraya verenin yazılı izni olmaksızın kiralananın başkasına kullandırılması, ortak alınması veya devir edilmesi sözleşmeye aykırılık oluşturur. TBK. m. ’ de kiralananın kullanılmaması hali düzenlenmiştir. Buna göre; kiralananın kullanıma elverişli şekilde bulundurulduğu sürece, kiracı ister hiç kullanmasın isterse sınırlı olarak kullansın, kira bedelini tam olarak ödemek zorundadır. Ancak her iki halde kiralananın elverişli şekilde bulundurulmamasından dolayı meydana gelmişse, kiraya veren kusurlu sayılacağından kiracı kendisine tanınan hakkı kullanabilecektir. Kiracı TBK. m ’e göre çekilmelik nedenine dayanarak, bildirim sürelerine de uymak kaydıyla her zaman sözleşmeyi feshedebilecektir.

Ayrıca kiracının, kiralananı hiç kullanmaması ya da sınırlı kullanması durumunda kiraya veren yapmak zorunda kaldığı giderlerden kurtulmuş olabilir. Böyle bir durumda, bu giderler kira bedelinden düşülmesi gerekecektir.
Önemle belirtmek gerekir ki, kullanılmayan ya da sınırlı kullanılan kiralanan, kira bedeli ödendiği süreçte sözleşmenin feshine neden olmaz. Ancak, kiralananın kullanılmaması nedeniyle işlevini ve önemini yitirdiği durumlarda söz konusu olabileceğinden, bu gibi durumlarda kira bedeli ödense dahi kullanmama, sözleşmeye aykırılık teşkil eder ve feshe dayanak oluşturabilir. Örneğin bir barı işletmek için kiralayıp, onu işletmeyip kapalı tutarak varlığını ve bilinebilirliğini ortadan kaldırmak buna örnek verilebilir.

KİRA BEDELİNİN ÖDENMEMESİ NEDENİYLE FESİH
Kirada genel kural, kira bedelinin kararlaştırılan tarihte ödenmemesi kiracıyı direngen olarak kılar. Kiranın niteliğine göre, bedelin ödenmemesi ve kiracının direnimi, fesih nedenidir. Bu nedene dayanarak sözleşmenin feshedilmesi için öncelikle kira bedellerinin muaccel hale gelmiş olması ve bu konuda kiracının yazılı olarak uyarılmış olması zorunludur. Ödememe halinde sözleşmenin feshedileceği açıkça belirtilmek zorundadır. Kiracıya verilecek süre genel kurala göre on günden az, konut ve çatılı işyeri kiralarında otuz günden az olamaz. Söz konusu süreler, bildirim yazısının kiracıya tebliğini izleyen tarihten itibaren hesaplanır Yani tebliğ tarihi süreye katılmaz. Kira bedeli, bildirimde belirlenen süre içinde ödenirse direnimi oluşturmadığı gibi, sürenin dolmasından sonra yapılan ödemenin feshi ortadan kaldırmayacağını belirtmek gerekir. Öte yandan, aradan uzun süre geçtikten sonra direnimden dolayı dava açmak hakkın kötüye kullanılmasına neden olur. Ürün kirasında, sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bedel ile yan giderlerin en geç kira yılı sonunda ödenmesi gerekeceğinden, bu halde kiracının direngen olması halinde kendisine en az altmış günlük bir önel verilmelidir. Ancak bu sürenin geçmesinden sonra kira bedeli ödenmediği takdirde fesih istenebilir.

KİRADA HAPİS HAKKI
TBK. m. ’ da düzenlenen hapis hakkı 74 EBK. m. ’ ye karşılık gelmekte olup hüküm değişikliği içermemektedir. Hapis hakkı, yalnızca taşınmaz mal kiralarına özgüdür ancak gayrimenkul kiralarında uygulanma olanağına sahiptir. Genel kural dışında kalan konut ve çatılı işyeri kirası ile ürün kirasında bile, taşınmaz mal kirası ödenmemişse, kiraya verenin, kira alacağının güvencesini oluşturmak üzere o kiralananda bulunan kiracıya ait taşınır mallara el koyma yetkisi tanınmıştır. Hapis hakkı TMK.’nun maddesinde de düzenlenmiş bir hak olup, kirada kullanılan hapis hakkından farklıdır. Karıştırılmaması için farklılıkları belirtmek yararlı olacaktır;

• Kiralayanın hapis hakkı sadece muaccel alacaklar için değil, muayyen bir zaman için işleyecek alacaklar için de söz konusudur. Genel anlamda hapis hakkı ise, ancak muaccel hale gelmiş alacakları güvence altına almak için söz konusu olabilir
• Kiralayanın hapis hakkını kullanacağıeşyanın kendi zilyetliğinde bulunması şartı yoktur. Oysa genel anlamda hapis hakkında, alacaklı borçlunun rızası ile taşınıra veya kıymetli evraka zilyet olmalıdır.
• Eşyanın kiralanandan mücerret çıkartılmış olması, her vakit hapis hakkının düşmesine neden olmamaktadır.
• Buradaki hapis hakkı, ancak menkul eşya üzerinde kullanılabilir. Para ve alacak senetleri ile diğer kıymetli evrak, konut kirasında hapis hakkı kavramı dışında kalır. Oysa genel anlamda hapis hakkı, TTK. m. anlamında kıymetli evraka bağlanmış olan ve onsuz ileri sürülmeleri ve devirleri mümkün olmayanlar hapis hakkına konu olabileceklerdir .
• Genel hapis hakkı, ancak borçlunun eşyası üzerinde kullanılabilir. Kiralayanın hapis hakkı ise, muayyen şartlar dairesinde, üçüncü kişilere veya ikinci kiracıya ait olup da kiralananda bulunan eşya üzerine de konulabilir.

Üzerinde hapis hakkı kurulacak malın taşınır niteliğinde olması gerekir. Ancak her türlü taşınır malda hapis hakkının kullanılması mümkün değildir. Zaten kanunda da vurgulandığı üzere, “kiralananın döşenmesine” ve “kullanılmasına” yarayan mallar üzerinde hapis hakkı kurulur. Bunlara örnek, kiralananın döşenmesine yarayan halı, oturma takımları, avize, tablo, lokantadaki masalar, işyerindeki makineler verilebilir. Otomobil, kişisel eşya gibi taşınırlar ise bu kapsam dışında kalmaktadır. İlgili hükmün son fıkrasında ise hapis hakkı kiracının haczi caiz olmayan malları üzerinde kullanılması mümkün değildir.

Üzerinde hapis hakkı kurulacak taşınır eşyanın mülkiyetinin kiracıya ait olması gerekmez. Yani, taşınır mal, kiralananın döşenmesinde ve kullanılmasında yer alıyorsa, bunlar alt kiracıya ait olsa bile hapis hakkı kullanılabilecektir (TBK. m. /2). Şu farkla ki, alt kiracının asıl kiracıya borcu ne kadarsa, o borç miktarında hapis hakkının kullanılması mümkündür. Görülüyor ki, buradaki hapis hakkı, ikinci kiracının birinci kiracıya olan borcu miktarıyla sınırlıdır . Örneğin kullanılacak hapis hakkı tutarı TL.- ve alt kiracının asıl kiracıya borcu TL.- ise, alt kiracının malı üzerinde TL.-lik hapis hakkı kullanılabilecektir.

Ödenememiş kira bedeli alacağının güvencesi olan bu hak, yasadaki düzenlemeye göre, bir alacağın tahsili niteliğinde değildir. Bu nedenle hapis hakkı bir bakıma da kira bedelinin ödenmesini zorlama amacına yönelik bir yaptırım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hapis hakkını düzenleyen hükümde açıkça, hapis hakkının, ödenmemiş kira bedelleri üzerinde kullanılabileceği düzenlendiğinden, kiralananda meydana gelen zararlar, kira bedeli dışında kaldığı için, bu zararlara karşılık hapis hakkı kullanılamaz.
Hapis hakkının kullanılmasında yasada belli bir limit öngörülmüştür. İşlemiş bir yıllık kira ile işlemekte olan altı aylık kira bedelini karşılayacak şekilde kullanılacağı vurgulanmıştır. Geçmiş bir sene ve işleyecek altı aylık müddetin başlangıcını yasa koyucu göstermemiştir. Bu süreye başlangıç olarak, takip talebini esas almak gerekir. Diğer bir deyişle, takip talebinden geriye doğru bir yıllık ve ileriye doğru da altı aylık bir müddetin kira bedeli için hapis hakkının mevcudiyeti kabul edilmelidir

SONUÇ
Kira ilişkisi sona erdiren nedenler hukukumuzda ayrıntılı olarak ele alınmış, çeşitli kira türleri bakımından ayrı ayrı hükme bağlanmıştır. Çalışmamda, genel hükümlere göre değindiğim sona erme sebeplerinin yanı sıra, başka sunum konusunu oluşturan, kanunda ayrıca özel olarak konut ve çatılı işyeri kiraları için farklı sona erme nedenleri yer almamıştır. Bunlar TBK. m. vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, bunlar sırasıyla bildirim yoluyla fesih, gereksinim nedeniyle fesih, imar ve inşa nedeniyle sona erme, edinim nedeniyle fesih, yazılı üstlenme nedeniyle fesih, iki haklı uyarı nedeniyle fesih ve kiracının konut sahibi olması nedeniyle fesihtir. Türk Borçlar Kanunu, kira sözleşmelerine ilişkin hükümlerde hem dil açısından hem de içerik açısından farklılıklar getirmiş olması sebebiyle bu kanunun yürürlüğe girmesiyle hem Doktrindeki görüşlerin hem de Yargıtay içtihatlarında farklılıklar olacağı kanaatindeyim.

Kira sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin hükümlerde, kanun koyucu, bazı açıklayıcı ibareler getirerek doktrinde sre gelen tartışmaları da ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Bu hususta ne kadar başarılı olunacağı, uyuşmazlıkların hakkaniyet kuralları çerçevesinde çözülüp çözülmeyeceği ilerleyen zamanlarda görülecektir. Ancak, incelemelerime göre EBK.’ daki eksiklikleri gidermesi ve bazı yeni hükümler koyması nedeniyle TBK., EBK.’yı bir adım öne götürmüştür.

Belirli Süreli İş Sözleşmeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Tahmini okuma süresi: 5 dk.

 

Günümüzde iş sözleşmelerinin “Belirsiz Süreli” olmaları esastır. Ancak İş Kanunu işçi ve işverene belli şartlar ve kısıtlamalar doğrultusunda “belirli süreli” sözleşme yapma imkânı da tanımaktadır.

Belirli süreli sözleşmeler sayılı İş Kanunu Madde 11’de;

Belirli süreli işlerde
• Belli bir işin tamamlanması
• Belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir”

şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere tarafların belirli süreli sözleşme yapma serbestisi kanun ile sınırlandırılmıştır. İstisnai durumlarda yapılabilen bir sözleşmedir.

Belirli süreli olarak düzenlenen bir sözleşmenin kanunen geçerliliğinin olması için bazı şartlar söz konusudur. Bunlar; Belirli bir görev tanımı, objektif neden ve süresi belirli bir sözleşmenin yazılı olarak yapılmasıdır.

Bahsedilenin aksine,objektif bir neden varlığı söz konusu değilse, süre öngörülebilir değil ve açık olarak belirtilmemiş veya yuvarlak ifadelere yer verilmişse, yazılı olarak düzenlenmemişse, işçi sözleşmesinin “belirli süreli sözleşme” olduğu konusunda bilgilendirilmemişse ve sözleşmede işçinin görev tanımına yer verilmemişse sözleşme geçerliliğini kaybeder ve belirsiz süreli sözleşme olarak dikkate alınır.

Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Yenilenmesi

Belirli süreli iş sözleşmesinin yenilenmesi durumunda bazı özellikli durumlar aranmaktadır.Süre bitiminde taraflardan herhangi birinin yenilemek istediğinin beyanı ile sözleşmenin yenilenmesi söz konusu olabilir. Belirli süreli sözleşmeler en fazla 1 kez yenilenebilir. Sözleşme ilk kez yapılırken onu geçerli kılan şartlar ne ise yenilenirken de aynı şartların varlığına dikkat edilmelidir. Aksi durumda belirsiz süreli olarak dikkate alınır. Birden fazla yenilenme durumunda ise “esaslı neden” aranmaktadır. Esaslı nedene dayandırılarak üst üste yenilenen sözleşmeler belirli olma özelliğini korurlar. Bu kural İş Kanunu md’de şu şekilde belirtilmiştir: “Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.”

Belirli Süreli İş Sözleşmeleri Daha Çok Nerelerde Karşımıza Çıkmaktadır?

Belirli süreli sözleşme yapılabilen durumlara örnek olarak firmaların kampanya dönemleri, mevsimlik işler, sergi-fuar-sportif faaliyetler, işten kısa süreli ayrılan personelin telafisi, sahne işleri, proje-ihale dâhilinde başlanan işler, öngörülmedik şekilde artan siparişler, fabrikaya bir makinenin montajı ve bu gibi durumlar gösterilebilir. Ayrıca özel kanunlarda düzenlenmiş istisna durumlar da vardır. Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre özel eğitim kurumlarında çalışacak yönetici, öğretmen, usta öğretici gibi unvanlarla işe alınacak personellerin en az 1 yıllık sözleşme ile işe alınmaları gerekmektedir. Bu sözleşmeler her yıl en az bir yıl olarak yenilense bile zincirleme sayılamayacaktır.

Belirli Süreli İş Sözleşmelerinde İhbar ve Kıdem Tazminatı

İhbar Tazminatı: Belirli süreli sözleşmeler bitiş süresi önceden belirlenmiş sözleşmeler olduğu için “ihbar süreleri/ihbar tazminatı” söz konusu değildir. Sözleşmeye aksi bir durum konulsa dahi geçersizdir. İş Kanununda ihbar tazminatından bahsedilirken belirsiz süreli sözleşmeler için olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle bir ihbar süresinden söz edemeyiz. Ancak sözleşmenin belirli olma özelliği kanunen geçersiz sayıldığında sözleşme belirsiz olduğu için ihbar tazminatı da söz konusu olacaktır.Borçlar Kanunu maddesi uyarınca; Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih, ancak bu süreyi izleyen aybaşında hüküm ifade etmektedir.

Kıdem Tazminatı:1 yıl şartını dolduran ve kıdem alma şartlarını sağlayan bir işçiye sözleşmesinin belirli ya da belirsiz olmasına bakılmaksızın kıdem tazminatı ödenmelidir. İş Kanununda kıdem tazminatına belirli süreli sözleşmeyle çalışan personellerin hak kazanamayacağına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Genel olarak Yargıtay kararlarında işverenin sözleşmeyi yenilemeyeceğinin beyanının sözleşmenin işveren tarafından feshi olarak kabul edildiği görülmekte ve işçi kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Ayrıca ayrım gözetmeme ilkesine dayanarak emsal işçiyle aynı şartların kıdem tazminatında da geçerli olması gerekmektedir.

Belirli Süreli İş Sözleşmesinde İş Güvencesi

İşe İade/İş Güvencesi: Belirli süreli sözleşmelerin en ayırt edici özelliği, işçiye işe iade hakkı tanımamasıdır. Bu sözleşmelerde işverenin işçiye sözleşme süresi boyunca iş güvencesi sağladığı düşünülerek iş güvencesi fesihten sonra söz konusu olmamaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki işçiye işe iade hakkı tanımamak amaçlı yapılmış olduğu ya da belirli süreli iş sözleşmesi şartlarını taşımadığı tespit edilen iş ilişkileri belirsiz olarak değerlendirilir. Bu durumda da işçinin işe iade hakkı vardır.

Datassist Mevzuat Kulübü

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır