ben neden yalnızım / Sana neden yalnız olduğunu açıklıyorum - Adil Yıldırım

Ben Neden Yalnızım

ben neden yalnızım

Neden Yalnızım?

Mutlu son yakında mı yoksa kendinizle baş başa kalmaya devam mı edeceksiniz? ‘Yalnızlık kolay kabullendiğimiz bir süreç’ diyor. İnsanı yalnızlaştıran özellikleri otuzlu yaşlarda sağlıklı ilişkiler kurmak için öneriler...

-Yalnızlık, insanın kendisini dinlemesi için önemli bir süreç. Ancak uzadığında mutsuz ediyor. Yalnızlık hakkında neler düşünüyorsunuz?

-Yalnızlık her zaman altı çok dolu bir kavramdır. Ego ve bilinçaltı tarafından çok kullanılan duygudur. Yalnızlık, aileden, atalardan ya da hayatın içinde başka alanlardan alınan dışsal etkilerden önce içsel bir konudur. Kişi kendisini yalnız hisseder ya da hissetmez. Dışarının bu konudaki önemi ikincildir. İçsel yalnızlık hayatında çok iyi bir partner olsa da devam edecek ve zamanla ilişkiyi tüketecektir. Kalabalıklar içinde yalnızlık, ilişki içinde yalnızlık, evlilik içinde yalnızlık derin bir hüzün verir insana. Yalnızlığın temeli, ruh ve beden arasındaki ilişki boşluğudur. Kendi ile bir olan kişi, en uygun partnerle eşleşecektir. İlginç olan ise yalnızlığın, diğerlerine göre çabuk alıştığımız bir duygu olması… Çoğu insan, yalnızlığı sahiplenmeyi sever.

Seçilmiş, kendini dinlemek için ayrılmış yalnızlıklar, hayatı uzatan zamanlardır. Süreci iyi ayarlanması gereken molalardır. Hele ki alışılmış yalnızlık ‘Ne uğraşacağım şimdi başkalarıyla, keyfim yerinde, canım ne isterse onu yapıyorum’ gibi cümlelerle birleşiyorsa yalnızlık mühürleniyor olabilir. Sözler önemlidir. Yalnızlığın keyfi, kaynağına göre değişir. ‘Biraz kendimi dinleyeyim’ diyerek enerjisini kapatan kişi, bir süre yalnız kaldıktan sonra hayatla uyumuna devam edebiliyorsa yalnızlık keyiflidir. Karardan sonra bir türlü ilişki kuramıyorsa o ana dönüp detayları incelemek gerekir.

ÖZDEŞLEŞTİĞİNİZ KİŞİLERİN KADERİNE DE ORTAK OLURSUNUZ!


- Herkesin yalnızlığının da bir öyküsü vardır. Kişiyi yalnızlaştıran faktörler nelerdir?

-Eski ilişkilerden kurtulamamak, acılarından arınamamak en önemli etkenler biri… Eski ilişkideki eksik noktalara takılmak ve o insan için kurulmuş hayallerden vazgeçememek oldukça negatif sonuçlar doğuruyor. Duygularını korumak için duygusal bağ kurmaktan kaçınan birçok insanla karşılaşıyoruz. Yalnızlığı doğuran etkenlerden birisi, hayal kırıklıklarının tekrarlanma endişesi ile korunaklı kalmaktır. Aile hikayeleri de oldukça belirleyici olabiliyor. Ailede yaşanan ilişki başarısızlıkları ‘At nereye giderse araba oraya gider’ şeklindeki deyişlerle bilinçaltına kazınabiliyor. Nadir de olsa kişinin kendini özdeşleştirdiği kişilerin aşk hayatı da etkileyici olabiliyor. Farkında olmadan kurduğumuz bağlar vardır. Bazı kişileri kendimize benzetir ve farkında olmadan kader bağı kurarız. Özdeşleştiğimiz kişi, ilişkileri dengesiz ve kötü giden biriyse biz de bu kadere ortak olabiliyoruz. Aldatılmak ve yeniden aldatılacağım korkusu da yalnız geçen sürecin başlangıcı olabilir. Güven faktörü de yalnızlığın sebeplerinden biri olabiliyor. Oldukça geniş bir kavram olan güven, insanın kendine güveni, çevresindekilere güveni ya da koşullara güvenini ifade edebilir.

NASIL BİR İLİŞKİ İSTEDİĞİNİZİ BİLMEK, SİZİ SINIRLAYABİLİR…

-İlişkilerde, ne istediğini bilmek iyi bir özellik midir yoksa kişinin kendisini sınırlaması anlamına mı gelir?

-İlişkiler için yapılan planların altında, hep beklentiler ve bu beklentilerin karşılanması gerekliliği vardır. Kişilerin buna hakkı da vardır. Fazla sınırlayıcı olmak Çekim Yasası’ndan çok İtim Yasası’nı çalıştırmaktadır. Şartlı talepler, evrensel sistem tarafından fark edilmez. ‘İlişkim olursa mutlu olurum’, ‘İşlerimi halledersem bir ilişki için vaktim olacak’, ‘Annemin/babamın onaylayacağı bir partnerim olmalı’ gibi şartlı cümleler, sizi beklemede bırakır. İş- meslek sınırlamaları, gelir durumu sınırlaması katılık yaratabilir. Böyle insanları elediğinizde de bir ilişkiniz olmaz mı olur ancak seçenekleri azaltmak, olacak olanı sınırlayabilir. Zira ilişkiler, karşınıza çıkan partnerler, hayat amacınızla bağlantılıdır. Hayat amacı ‘Sevgiyi görmeyerek sevmeyi öğrenmek’ olan bir kişinin sürekli sevgisizlikten şikayet edip kendini yalnız hissetmesi olağandır. Sağlıklı ilişkiye giden yol, peşine düşülmüş hayat amacından geçer. Bu nedenle de ilişkilerde negatif tekrarlar yaşanmaktadır. Hayat amacınızın kendine çektiği unsur, belirli bir kişi değil, kişiliktir. Bunu fark edip, ilişkilerin size ne öğretmeye çalıştığı konusunda kafa yormazsanız benzer insanlar hayatınıza yeniden gelecektir.

-Aşkta kader, kısmet ne kadar etkilidir? Aşkta talihi açmak mümkün mü?

-Hayat amacı gibi talih de söz konusudur. Hayat amacının sesini duyan kişi, elbette talihini, kısmetini de artıracaktır. Bununla birlikte kısmeti bağlı tutan bilinçaltı etkenleri olabilir. Özgürleşmek gereken atalar, aile inançları, korkular ve inançsızlıklar varsa hemen çaresine bakılmalıdır. ‘Benim için en uygun ilişki ile ilgili varsa tüm engelleri iptal ediyorum. Sebep olan her şeyi ve herkesi affediyor, af diliyorum’ cümlesiyle olumsuz etkenler hafifletilebilir.

OTUZLU YAŞLARIN İLİŞKİLERİNDE, REKABET BİLİNCİNDEN UZAKLAŞMAK GEREKİR

-Günümüzde evlilik yaşı oldukça ilerledi. Yalnız başımıza karar almaya ve hareket etmeye çok alışıyor, hatta bencilleşiyoruz. Otuzdan sonra mutlu ilişki kurmak isteyenlere neler önerirsiniz?

-Mutlu ilişki her yaşta olabilir. Evlilik yaşı tüm toplumlar için ilerliyorsa ilahi bir planın parçası olduğu içindir. Artık tek yüksek lisansın yetmediği hep daha fazlasının talep edildiği bir zamandayız. Kazanmak, yaşamda yerini bulabilmek için çalışan kişiler elbette önceliğini buna veriyor. Bencilleşmek de bu açıdan bakıldığında olağan görülebilir. Bir şeyler yerini bulmaya başladığında, ilişki gerekliliği geliyor kişilerin aklına. Yaş kaç olursa olsun “ben” yerine “biz” bilinci ilişkinin mutluluk anahtarıdır. Otuzlu yaşlarda başlayan ilişkiler için önerim, rekabet bilincinden uzaklaşmaktır. Okul ve iş hayatında yaşanan rekabet, kişiye bir takım alışkanlıklar bırakıyor. Bu rekabet alışkanlığı, ilişkiler için tehlikelidir. Elbette kendini tanıyan hayatı ve diğerlerini daha iyi tanır. Aslında ilişki içinde tanıdığımız kişilerle rekabete ihtiyaç duymamamız gerekir.

YALNIZ OLMAYI KENDİNİZ SEÇTİNİZ…

-Otuzlu yaşlarda olan ve erkeklerle hiç ilişki kuramamış ya da çok az deneyimi olmuş kadınlara neler önerirsiniz?


-Hayatı esnetmeliyiz. Kadın olmak keyiflidir. Yalnızlar, hayattan ve kadın olmaktan haz almaya kendilerini açmayı denemeli. Sorunun ne olduğu tam tespit edildikten sonrası kolaylaşacaktır. ‘Neden yalnız olmayı seçtim’ güzel bir sorudur. Birçok ses ‘Ben seçmedim, öyle oldu diyecek’ ama ruh bu konuda bir seçim yapmadan bu sonuç alınmaz. Durumu sorun olarak görenler öncelikle kabul etmelidir. ‘Bir sebeple yalnız kalmayı seçtim. Şimdi bu seçimimi iptal ederek hayatı bir partnerle paylaşmaya niyet ediyorum’ diyebilirler. Dünyada olan tüm varlıkların eşi vardır. Evrensel sistem kimseyi yalnız kalmak üzere göndermemiştir. ‘Hemen en uygun partnerle eşleşmeye niyet ediyorum, ilişkiye izin veriyorum’ gibi cümleler kullanabilirler.

AŞK, AURANIZDAN YAYILAN ENERJİYLE İLGİLİDİR


-Daha bir ilişkiyi bitirmeden ya da boşanmadan yeni partnere geçen kişiler de var. Aşk bir yetenek işi midir?

-Aşk auramızdan yayılan frekansların gücü ile doğrudan ilgilidir. Bazı kişiler bu frekansı bilerek ya da bilmeyerek oldukça iyi kullanabilmektedir. Yetenekten ziyade enerji ile ilgilidir. Bu enerji herkes tarafından rahatça kullanılabilir. Kimseye özel değildir. Kimi insanın enerjisi dışa açıktır kimi insanın ise içe dönüktür. Enerji akımı karşı cins tarafından görülmeyi ve fark edilmeyi çok etkiler. Bazı insanlar birisinin partner olarak elini tutmadan yapamazlar. Bu nedenle geçici ya da kalıcı olarak sürekli sevgilileri olur. Yalnızlık korkusu, kaybetme korkusu gibi duygularla da çok ilgisi olabilir.

 

Etiketler: Aşk, İlişki, Sağlık, kadın, Yalnızlık, Erkek

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın


etiket Neden Yalnızsın?

Haberler

Test

Kişilik Testleri

Neden Yalnızsın?

Yalnızlık bir kaybediş değil tercihtir...

1. Peki sence gerçekten bir tercih midir bu?

2. İnsanların en kötü yanı ..... olmaları?

3. Sırf seni çok seviyor diye aşık olmadığın biriyle ilişki yaşar mısın?

4. Hayatın uğruna bir şarkı yazılsa kimin yazmasını isterdin?

5. Yalnızlıkla ilgili söylenen sözlerden hangisine katılıyorsun?

6. Çoğu insan yalnızlığın renginin siyah olduğunu söyler, bir siyah seç bakalım.

7. Geceleri uyuma problemi yaşıyor musun?

8. Bu görsellerden birini seç şimdi de.

9. Hiç terk edildin mi?

10. Peki yalnızlık sana ne ifade ediyor?

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

İnsanlara güvenin kalmamış!

Sahte kalabalıklardan nefret ediyorsun!

Kalbin çok kırılmış!

Mutluluğun yalnızlıkta saklıymış!

NEDEN YALNIZIM?

30lu yaşlarında iş hayatında başarıyı yakalamış bir danışanım bana soruyor:  “Biz neden yalnızız?” Danışanımın biz dediği insanlar 30lu yaşlarında, iş hayatlarında kendilerini kabullendirmiş, uzun süreli kariyer hedeflerinin ve yoğun çalışmalarının karşılığını alıp mevkii ve saygınlık kazanmış; ancak kültürel normlar içerisinde özel hayatlarında başarısız olmuş kadınlar… Toplumumuzda,  özel hayatında başarılı kadın demek uzun süreli romantik ilişki yaşayabilmiş, zamanı gelince bunu evliliğe dönüştürebilmiş, hem evliliğini sağlıklı bir şekilde yürütmüş hem de ilişkinin meyvelerini almış, yani çocuk sahibi olmuş kadınlardır. Bu tanımlama toplumumuzun gereksinimlerine paralel olarak yüzyıllarla ifade edilen bir sürede şekillenmiş genel bir kabul. Diğer bir deyişle toplumun dişi bireylerine biçtiği rol… İşte danışanımın sorduğu sorunun cevaplarının birisi bu…

Kadına şematik olarak bir rol biçilmiş halde ve bu rolün daha çok erkeğe layık görülen başarılı olmak, takdir kazanmak ve lider olmak rolleriyle birlikte tanımlanması eril ve dişi rolleri birbirine karıştırıyor. Bu da başarılı kadının içsel dünyasında çoğu zaman bir karmaşaya sebep oluyor. Kendi kendine yeten kadın, kadınsı rolleri geride bırakmayı tercih edebiliyor. Yani yalnız olmaktan yakınan kadın aslında kendi tercihinin bir sonucunu yaşıyor. Aynı konuya ilişkinin diğer tarafından bakmakta da fayda var. Yaptığı tercihle birlikte toplumdaki ve aile içindeki rolü hızla değişen kadın klasik erkek için çekici olmaktan uzaklaşıyor. Klasik erkeğin romantik ilişkiye gireceği kadında aradığı şeyler çekicilik, şefkat, bakımlılık ve evde dinamizm. Kadının hem işinde başarılı olup hem de bu özelliklere sahip olması zor. Hayat enerjisinin büyük kısmını başarılı olmak adına kariyeri için harcayan kadının romantik ilişkiyi yaşadığı adama sunacak sabrı ve dinamizmi kalmıyor. Öte yandan erkek kadını kapsayabilmek ve koruyabilmek istiyor. Ancak yine başarılı kadın -güçlü olmasa bile- öylesine güçlü duruyor ki erkek onu kapsayıp korumayı “haddini aşmak” gibi görüyor ve romantik ilişki eşiğini geçmekten çekiniyor.

Tabii ki bir de tercihi dışında yalnızlığa mecbur kalan başarılı kadınlar var. Onlar için durum biraz daha karmaşık. Hepimizin çocukluğumuzda ebeveynlerimizle yaşadığımız duygusal ilişkiler daha sonraki hayatımızdaki ilişkilerimize temel oluşturur. Teknik olarak konuşmak gerekirse sağlıklı bir romantik ilişki yaşayabilmek için çocukluğumuzda annemizle güvenli bağlanma ve ayrışma-bireyleşme süreçlerini olumlu bir şekilde tamamlamamız gerekir. Maalesef toplumumuzda bunu başarabilen az sayıda şanslı insan var. Kültürel dinamiklerimiz (korumacı veya yapışmacı ebeveynler, mağduriyetiyle çocuğu kendine bağlayan ebeveynler vb.) çoğu zaman buna müsaade etmez. Ve enteresandır ki bazen bu durum bireyin iş hayatındaki başarısını körükleyebilir. Ancak çocuklukta anneyle güvenli bağlanma kuramayan kişiler reddedilme korkusu yaşadıkları için -bir tedbir olarak- düzenli romantik ilişkilerden kaçınırlar ve “Karşıma hiç düzgün biri çıkmıyor ki!” “Kimse beni anlamıyor!” gibi yoğun savunma mekanizmaları kullanırlar. Bu durum onları romantik ilişki bakımından çaresizlik duygusuyla kuşatır ve kendi kendini gerçekleştiren kehanet kişiyi yalnız kılar.

Buna benzer bir istemsiz yalnızlık mükemmeliyetçi kişilerde de ortaya çıkabilir. Deneyimlerime göre 30lu yaşlarında başarılı kadınların çoğu idealist ve mükemmeliyetçi bir yapıya sahip. Böyle kadınların çocukluğunda çoğunlukla kuralcı ve çocuklarını oldukları gibi kabullenmeyen ebeveynler olur. Böyle yetiştirilen bireylerde ideal olanı yaparsa değerli olacakları ön kabulü vardır. Başarılı ve yalnız olan mükemmeliyetçi kadınlardan “Doğru kişiyi (mükemmel) beklemeliyim.” “Tam olmayacaksa hiç olmasın daha iyi.” gibi cümleler duyabilirsiniz. Tüm bunlardan sonra şunu da bilmekte fayda var; istemli ya da istemsiz bir yalnızlık kader değildir. Gerçekten istenildiği zaman tercihler de değiştirilebilir, çocukluktan gelen çekinceler de giderilebilir. Yalnızlık bir mecburiyet değildir.

 

‘2015’te ödenmeyen nafakalar için açtığım dava hâlâ devam ediyor. Çocuğun ihtiyaçlarına bekle mi diyeceğim?’

Bu yazıyı uçakta kızlarımın yanına giderken yazıyorum. Ben de yıllar önce gördüğüm şiddet sarmalından boşanarak kurtulan şanslı kadınlardanım. Boşanmak zor olsa da başarmanın ve de güçlü bir şekilde ayakta kalmanın gururunu yaşıyorum.

Yıllarca yılan hikayesine dönen bir boşanma süreci sonrası çocuklarımla yaşam savaşına başladım. Belki de ben boşanan kadınlar içinde iyi durumda olanlardandım çünkü düzenli bir gelirim ve her koşulda yanımda olan ailem vardı. Yine de çıktığımız yol çok zorlu ve yorucuydu. Karşı taraf boşanmamak için çocukların velayetini almak istedi, velayet bana verilince de beni cezalandırmak adına çocuklarını cezalandırdı. Asıl mesele de tam burada başlıyor…

Özellikle velayet kendinde olmayan ebeveyn her türlü yola başvuruyor nafaka ödememek için. Kendi yaşadıklarım ve şahit olduğum olaylar genellikle babalar çocuklarının annesinden boşandıktan sonra çocuklarından da boşanıyor, babalıktan feragat ediyorlar. Çocuğun bakımı, her türlü ihtiyacı anne tarafından karşılanıyor. Pek çok kadın düzenli bir işi, bir geliri olmadığı için boşanamayıp şiddet sarmalında yaşamak zorunda kalıyor. Ben iştirak nafakası yani çocuğun nafakası ile ilgili yaşadıklarımı yazmak istiyorum. Belki sizlere yazınca biraz rahatlayacağım, belki yazımı okuyan bir arkadaşıma destek olmuş olacağım.

‘BABA’ KELİMESİ KİMLİĞİNDE BİR KELİME Mİ SADECE?

Nafaka miktarı için yapılan sosyal araştırmalar ne kadar sağlıklı yapılıyor? Velayet kendinde olmayan ebeveyn daha az miktarda nafaka ödemek için maaşına icra ya da mal varlığına tedbir koyduruyor, anlaşmalı olarak mal varlığını başkalarına devrediyor.

Nafakanın her ay düzenli ödenmesi gerekiyor, üç ay üst üste ödenmediği zaman hapis cezası var kanunlarda. Ve ödenmeyen nafakalar için icra açılabiliyor ancak ne zaman sonuçlanır bilinmez. Ben neden çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken yalnızım? Baba kelimesi kimliğinde bir kelime mi olmalı? Boşanarak hata mı yaptım? Her şey yasada var ama uygulaması, takibi çok uzun sürüyor. 27 Kasım 2021’de nafaka artırım davası açtım, 15 Mayıs’ta sonuçlandı. Bu sefer de karşı taraf nafakaya itiraz davası açmış, adli tatil araya girdi, ne zaman sonuçlanır bilmiyorum. Dava açtığım tarihten itibaren ödenecek ama nasıl? Çocuğuna her ay nafakasını düzenli yatırmayan adam hepsini toplu mu ödeyecek? İcraya versem ne zaman alacağım? 2015’te ödenmeyen nafakalar için açtığım dava hâlâ devam ediyor. Çocuğun ihtiyaçlarına bekle mi diyeceğim? Bu süre içinde çocuğun ihtiyaçları ne olacak?

Benim hikayemde nafaka davaları, ödenmeyen tazminatlar için icra davaları büyük yer kaplıyor. Bazen usanıp “Yeter, ondan gelecek olan gelmesin” diyorum ama sonra tüm yaşadıklarıma, çektiğim her türlü zorluğa bakınca neden bir tek benim sorumluluğumda diyorum. Çünkü çocuğun maddi ihtiyaçları kadar manevi ihtiyaçları da var. Bu konularda da hiçbir şekilde katkısı olmuyor, olmadığı gibi çocukların psikolojilerini bozuyor. Babalığı mahkeme yolu ile de olsa o kişiye hatırlatacağım. Umarım bir gün adalet ve hukukun doğru ve zamanında işlediğini görürüz.

Tüm güçlü kadın arkadaşlarımı dayanışma gücüyle selamlıyorum.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

#Ekmek ve Gül dergisi eylül 2022 sayısı

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır