bi insanın yalan söylediğini nasıl anlarız / Kandırılmaya Son! Birinin Yalan Söylediğini Nasıl Anlarız?

Bi Insanın Yalan Söylediğini Nasıl Anlarız

bi insanın yalan söylediğini nasıl anlarız

Labmedya - Laboratuvar ve Sağlık Gazetesi

Karşımızdaki insanın fiziksel hareketlerinden, yüzündeki ifadeden veya söylediği bir sözden onun yalan söylediğini anlamak mümkün. Önemli olan sizin ona bu tespiti yapabilecek sağlıklı yaklaşımda bulunabilmeniz. Siz karşınızdaki insanı okumasını bilirseniz onun yalan söyleyip söylemediğini çok kolay anlayabilirsiniz. Bu hayatınızdaki insanı iyi tanımaktan geçer. Eğer beden dilini ve ağzından çıkan sözleri sarf ederken gerçekleştirdiği tonlamaları okuyabilecek kadar karşımızdaki insanın ruh halinde hakim isek, onun yalan söylediğini anlamak çok daha kolay olacaktır ama yine de bize yol gösterecek ipuçları elbette daima vardır. Bir insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak için iki farklı gözleme ihtiyaç var.

Ruh Hali ve Tavırlar

Yalan söylemek, çoğu zaman doğruyu söylemekten daha büyük bir sorumluluk yükler insana. Çünkü doğru bir tanedir ve sen ne yaparsan yap doğru asla değişmez. Oysa yalan bir tane olabileceği gibi onlarca ve hatta yüzlerce de olabilir. Bir insanın yalan söylemekten ötürü strese girmesinin en önemli sebebi söylediği yalanı adeta bir doğruymuş gibi kabul ederek hayatını yaşaması gerekliliğidir. Doğruyu daima aklınızda tutmanız ve kendinize hatırlatmanız gerekmez. Yalan söylemek çok büyük bir yüktür ve bu yüküm ağırlığı altında ezilmemek mümkün değildir. Bu sebeple mutlaka yalan söyleyen insan bir yerde bir şekilde patlayan ruh haline hâkim olamayacak ve kendini ele verecektir.

Yalan söyleyen ve bunu alışkanlık haline getiren insanların çoğunda en göze batan özellik daima gergin olmalarıdır. Bu gerginlik dolayısıyla daima bir kendilerini savunma hali içerisine girerler. Sürekli sorgulandıklarını ve karşılarındaki insanların onun yalanını veya açığını ortaya çıkarmak için çabaladığı inancındadırlar. Bu durum da onları, aslında etrafta hiçbir tehdit olmamasına karşın, daima gergin ve diken üstünde tutar. Kendilerini kapana kısılmış hissettikleri için de hep saldırmaya hazır bir ruh halleri vardır. Anlamsız ve gereksiz bir gerginlikleri vardır ama buna rağmen sanki dünyanın en rahat insanıymış gibi davranırlar. Ama bu davranış o kadar yapmacıktır ki bin metre öteden bunun altında yatan gerginliği seçebilirsiniz.

Beden Dili ve Fiziksel Göstergeler

Yalan söylemek daima gerginlik doğurur. Dünyanın en rahat ve dertsiz insanı bile yalan söyledikten sonra fizyolojik olarak aynı kalamaz. Bir yalanın ortaya çıkma ihtimali, yalanı söyleyen kişi açısından pek çok yönden oldukça risklidir. En önemlisi rezil olacaktır. Bu durum, rezil olma fikri bile insanı fizyolojik olarak ciddi bir değişime sürükler. Biz ne kadar gizlemeye çalışırsak çalışalım, başarılı bir göz bu değişimleri an ve an okuyacaktır.

İncelenmesi gereken ilk fiziksel özellik kişinin beden dilini nasıl kullandığıdır. Karşınızdaki insan size bir şeyler anlatmaya çalışırken çok abartılı bir beden dili kullanıyorsa, olması gerekenden sakin veya fazlasıyla hararetli bir şekilde derdini anlatmaya çalışıyorsa çok büyük bir ihtimalle söylediği sözler ile ilgili şüphe duyuyor veya bilinçli olarak size yalan söylüyordur. Bunun yanı sıra gözler ve eller karşımızdaki insanın bize yalan söyleyip söylemediğini anlamak için en önemli aynadırlar. Gözler yalan söylemez diye boşuna demiyorlar. Karşınızdaki insan sizinle konuşurken gözlerini kaçırıyor veya abartılı bir göz teması kuruyorsa yalan söylemenin gerginliğini yaşıyor olabilir. Aynı şekilde, ellerini sık sık ovuşturuyor veya sabit tutmakta zorlanıyorsa bu da psikolojik baskının en belirgin özelliklerinden birisidir. Aynı zamanda cildin kızarması ve ani terlemeler de yalan söyleyen insanları tespit etmekte size büyük yardımcıdır. Yalan söyleyen insanın yaşadığı gerginlik vücudunda salgılanan hormonlarda ani değişimlere sebep olur. Bu değişimler de mutlaka fizyolojik olarak dışa vuracaktır. Terleme, mide bulantısı, iştahsızlık veya açılan iştah da yalan söyleyen bir insanın tespitini kolaylaştırır.

Kaynak: Kooplog / İdil Ceren Yılmaz - monash.pw

Birinin yalan söylediğini anlamak mümkün mü?

Pinokyo

Kaynak, Getty Images

Sadece birisine bakarak yalan söyleyip söylemediği anlaşılamaz elbette. Psikologlar işe yarayan bazı teknikleri devreye sokarken, hala kulanılmakta olan bazı göstergelerin ise bilimsel olarak çoktan çürütüldüğünü söylüyor.

17 yaşındaki Marty Tankleff, New York'un Long Island bölgesindeki evinde annesi bıçaklanmış, babası da sopayla dövülerek öldürülmüş halde bulunduğunda polis tarafından çok sakin görülmüş, yetkililer onun suçsuz olduğuna inanmadığından 17 yılını cezaevinde geçirmişti.

Başka bir davada ise 16 yaşındaki Jeffrey Deskovic, sınıf arkadaşı boğulmuş halde bulunduğunda çılgına dönmüş ve dedektiflere yardım etmek için can atmıştı. Bu tavırları şüpheli bulunduğundan o da 16 yıl cezaya çarptırılmıştı.

Peki nasıl olmuş da biri yeterince üzgün olmadığından, diğeri ise fazla üzgün bulunduğundan gizli suçluluk duyguları sergilediklerine karar verilmişti?

New York City Üniversitesi'nde John Jay Ceza Yargılamaları Fakültesi'nde yalan ve aldatma üzerine araştırma yapan Maria Hartwig, daha sonra temize çıkarılan bu iki erkeğin, davranışlara bakarak kişinin yalan söyleyip söylemediğine karar verme konusundaki yanlış algıya kurban gittiklerini vurguluyor.

Birçok kültürde gözleri kaçırma, parmaklarla oynama, kekeleme gibi davranışların yalan belirtisi olduğu ve kişiyi ele verdiğine dair bir kanı var.

Oysa on yıllar boyunca yapılan araştırmalarda buna dair kesin bulgular elde edilmiş değil. Tıpkı yukarıdaki iki örnekte olduğu gibi, "Yalan tespitiyle ilgili hataların topluma bedeli ağır oluyor ve insanlar yanlış yargıların kurbanı oluyor" diyor Hartwig.

Psikologlar yalanı tespit etmenin çok zor olduğunun farkında. 'te Bella DePaulo ve ekibi daha önce yapılmış deneyi inceleyip kişilerin doğru ve yalan söylerken ne şekilde davrandığını anlamaya çalışmış, gözleri kaçırma, göz kırpma, daha yüksek sesle konuşma, omuz silkme, farklı şekilde oturma, baş hareketleri, el, kol ve bacak hareketleri gibi davranışsal belirtileri değerlendirmişti.

Ancak bunların hiç biri yalan söylemekle kesin bağlantılı bulunamadı; sadece insan kulağının tespit edemeyeceği şekilde ses tonunda değişim ve gözbebeklerinin büyüklüğü, yalan söylemeyle çok zayıf bağlantılı olarak görüldü.

Daha sonra yapılan araştırmalarda da hangi davranışın yalan söylemekle bağlantılı olduğuna yönelik tahminlerin hemen hemen tesadüf eseri doğru sonuca varmakla aynı düzeyde olduğu görüldü.

Yani çok sınırlı bazı davranışların yalan veya doğru söylemekle bağlantılı olabileceği, ama bunların da güvenilir göstergeler olabilecek düzeyde güçlü veriler oluşturmadığı sonucuna varıldı.

Ancak polis yetkilileri, laboratuvar ortamında gönüllü olarak kullanılan deneklerle gerçek soruşturmalarda karşılaşılan zanlıların tavrının aynı olmayacağı görüşünde.

İngiltere'deki Portsmouth Üniversitesi'nde psikolog Samantha Mann de bu eleştiride haklılık payı olduğunu söylüyor. Gerçek bir cinayet mahkumunun polis mülakatından görüntüler, o dili anlamayan polislere izletilip, katilin davranışlarını gözleyerek hangi konularda yalan söylediğini tahmin etmeleri istendiğinde yüzde 64 oranında doğru sonuca varılmıştı. Bu, tesadüf sonucuna işaret edecek yüzde 50 oranından çok daha yüksek olsa da, hala güven duyulacak seviyede değildi.

Kalıplara dayalı yargılar

En fazla yanlış sonuca varan polisler ise katilin davranışları ile ilgili "yalancılar gözlerini kaçırır" veya "elleriyle oynar" gibi belli kalıplara dayananlar olmuştu.

Mann ise katilin stres altında olsa da bu tür kalıplara karşı davranışlarını kontrol altında tuttuğunu söylüyor.

Mann ve ekibinin farklı polis memurlarıyla yaptığı başka bir araştırmada ise bir akrabalarını öldürdükleri halde televizyona çıkıp üzüntülerini sergileyen aile fertlerinin ifadelerindeki doğru ve yanlış unsurlara dair tahminlerin tesadüf eseri doğru sonuca varma durumundan öteye gidilemediği görüldü.

Hartwig ve Charles Bond daha sonra benzer araştırmaları incelediğinde, gerçek polis mülakatlarında söylenen yalanların, laboratuvar koşullarında söylenen yalanlardan daha kolay tespit edildiğine dair herhangi bir veriye ulaşamadı.

ABD'de Florida Uluslararası Üniversitesi'nde psikolog olan ve Federal Araştırma Bürosu (FBI) ajanlarını eğiten Ronald Fisher, hilekarların tedirginliklerini saklamayı bildiklerini vurguluyor. "İnsanların iç duyguları ile dışarıdan hissedilenleri kıyaslayan araştırma pek yok. Yalancılar daha tedirgin ama bu içsel bir duygu ve dışarıdan gözlenen davranıştan farklı olabiliyor" diyor.

Yalanın sözel göstergeleri

Bu nedenle araştırmacılar, davranışlardan yola çıkarak yalan tespiti çalışmalarına hemen hemen son vermiş durumda. Peki, yalanı ve yalancıyı tespitin başka yolları var mı?

Psikologlar artık yalanın sözel göstergeleri üzerinde duruyor; yalan söyleyenler ile doğru söyleyenlerin kullandıkları ifadeler arasındaki farklılıklar tespit edilmeye çalışılıyor.

Bunun yöntemlerinden biri, polis mülakatlarında eldeki delillerin hemen ifşa edilmemesi, zanlının daha uzun süre boyunca serbest konuşmasının sağlanması ve böylece ifadedeki çelişkiler üzerinde yoğunlaşmak.

Hartwig bu tekniği eğitim sırasında 41 polise öğretmiş ve yalan tespitinde yüzde 85 başarı sağlanmıştı. Bu eğitimi almayan 41 poliste ise bu oran yüzde 55 düzeyinde kalmıştı.

Bir diğer mülakat tekniği olarak da zanlılardan ve tanıklardan, herhangi bir suç mahallini tarif etmeleri veya zanlı ile ilgili sahte tanıklıklara dair ayrıntıları paylaşmaları isteniyor. Doğru ifade verenler çok daha fazla ayrıntı paylaşabiliyor.

Davranışsal göstergeler hala uygulanyor

Ancak ABD'de polis ve diğer güvenlik güçlerinin bu tür bilime dayalı reformları henüz uygulamadığı görülüyor. Örneğin ulusal güvenlik departmanının ulaşım biriminde, uçak yolcularının inceleme ve soruşturmalarında davranışa dayalı göstergelere ağırlık veriliyor.

Yetkililere, yalan söylediğinden şüphelenilen kişileri gözlemlemeleri sırasında şu davarnışlar üzerinde durmaları isteniyor: gözleri kaçırmak -ki bu bazı kültürlerde saygı göstergesi olarak kullanılır- gözlerini dikerek bakmak, hızlı göz kırpmak, şikayet etmek, ıslık çalmak, abartılı esneme, konuşurken ağzını elle kapatmak, aşırı el kol hareketleri, bir yerlerini düzeltiyor veya temizliyor görünmek. Oysa bu davranışların yalan söyleme belirtisi olduğuna dair yanlış kanı çoktan çürütülmüş durumda.

Böylesi yüzeysel ve belirsiz göstergelere dayalı soruşturmalar nedeniyle olsa gerek yılları arasında yolcuların, milliyet, ırk, etnik kökeni gibi nedenlerle ayrımcı muameleye maruz kaldıklarını bildirdikleri resmi şikayet başvurusu olmuş.

Daha önce ABD'de havalimanlarında yolcu taramada kullanılan 94 göstergenin sayısı 'te 36'ya düşürülse de liste hala "aşırı terleme" gibi bilimsel olarak çürütülmüş birçok unsur içeriyor.

Ancak yetkililer, davranış gözetimi sayesinde son 11 yılda üç yolcunun patlayıcı ve yanıcı aletlerle uçağa binmesinin engellendiği iki başarı öyküsünden söz ediyor.

Mann ise tespit edilmeksizin bu sistemi aşmış kaç teröristin olduğunu bilmeden bu başarının ölçülemeyeceği kanısında. 'te yapılan denemelerde havalimanı güvenliğini aşarak sahte patlayıcı ve silahlarla uçağa binme konusunda yüzde 95 başarı kaydedilmişti.

Mann, Hartwig ve 49 diğer araştırmacı, 'da yayımladıkları bir yazıda, güvenlik güçlerinin davranışa dayalı gözetimden vazgeçmesi tavsiyesinde bulunmuş, bunun bilim dışı olduğunu ve "bireylerin yaşam ve özgürlüğünü tehlikeye attığını" vurgulamıştı.

Sakin göründüğü için anne ve babasını öldürmekle suçlanıp 17 yaşında 17 yıl mahkumiyet alan Tankleff ise yıllarca ismini temize çıkarmaya çalışmış ve avukatlık için baroya kayıt yaptırma mücadelesi vermişti. Nihayet 'de New York barosuna kaydolan Tankleff'in içine kapalı yapısını aşıp duygularını göstermeyi öğrenmesi gerekmişti. Bu yolda ona yardımcı olan Lonnie Soury, duyguları göstermenin neden önemli olduğunu şöyle açıklıyor:

"İnsanlar çok önyargılı."

(Knowable Magazine'den alınmıştır)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır