Telif durumu:
Bu eser, kültürel öneminden ötürü Türkiye Cumhuriyeti'nde kamuya maledilmiştir ya da sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre eserin koruma süresi dolmuştur. Kanun'un maddesine göre:
Public domainPublic domainfalsefalse
Atatürk’ün sevdiği ve Safiye Ayla’ya öğrettiği Tatyos Efendi’nin şarkısı “mani oluyor halimi takrire hicabım,” diye başlıyordu. Yani “utancım halimi anlatmaya engel oluyor," demek istiyordu. Çoğunuz bu duyguları yaşamışsınızdır. Yaklaşırsınız, yaklaşırsınız, başınız öne eğilir, diliniz lal olur, anlatamazsınız Orhan Veli gibi: Anlatamıyorum
“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda; Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”
Ölünce biz de iyi adam oluruz." Bunu ben söylemiyorum. Orhan Veli bir şiirinde demişti. Okuyalım mı?
“ÖLÜME YAKIN
Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acayip, kuşların hâli.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -
Akşam üstüne doğru, kış vakti -
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.”
Türk şiirinde Garip akımının kurucusu şair Orhan Veli Kanık, 14 Kasım 'de hayata veda etti. 13 Nisan 'te İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nde başladığı öğrenimini Ankara'da sürdürdü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etti (). Ankara PTT Genel Müdürlüğü'nde memur olarak görev yaptı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra MEB Tercüme Bürosu'nda çalışmaya başladı. Daha sonra 'kurumda anti-demokratik bir hava esmeye başladığını' söyleyerek görevinden istifa etti. İlk yazıları lise yıllarında çıkardığı 'Sesimiz' adlı okul dergisinde, daha sonraki şiir ve şiir yazıları 'İnsan', 'Ses', 'Gençlik', 'Küllük', 'İnkılapçı Gençlik' dergilerinde yayımlandı.
yılından itibaren çeviriye ağırlık veren Orhan Veli, Mehmet Ali Aybar'ın çıkardığı 'Hür' ve 'Zincirli Hürriyet' adlı gazetelerde eleştiriler, 'Ulus'ta 'Yolcu Notları' başlıklı yazılar yayımladı. 'de liseden arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile birlikte 'Garip' adlı şiir kitabını çıkararak Türk şiirinde yenileşme hareketini başlattı. İşte Cımbızlı şiiri: “Ne atom bombası / Ne Londra Konferansı / Bir elinde cımbız, / Bir elinde ayna; / Umurunda mı dünya!” Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat'ın Türk şiirine getirdiği yeni soluk, ilk etapta eski usulü savunan şairler tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştı. Bu şairlerden biri de Yusuf Ziya Ortaç'tı. Ortaç'ın 'Akbaba' dergisinde Garip akımına yönelik yazdığı yazıya Orhan Veli'nin verdiği 'El Cevap' unutulmazdır
"Vezin gitti, kafiye gitti, mana gitti. Türk şiirinin berceste mısraı diye 'Yazık Oldu Süleyman Efendi’ye' rezaletini alkışladılar. Sanatın darülacezesiyle tımarhanesi el ele verdi, birkaç mecmuanın sahifesinde saltanat kurdular. Ey Türk gençliği! Sizi bu hayasızların suratına tükürmeye davet ediyorum" Yusuf Ziya Ortaç,
28 Mart , Akbaba El Cevap "Edebiyat tarihinde her yeni cereyan şiire yeni bir hudut getirdi. Bu hududu azami derecede genişletmek, daha doğrusu, şiiri huduttan kurtarmak bize nasip oldu Oktay Rifat, bir mektubunda bu fikri mektep mefhumu üzerinde izaha çalışıyor. Diyor ki: "Mektep fikri; zaman içinde bir fasılayı, bir duruşu temsil ediyor. Sürat ve harekete mugayir. Hayatın akışına uyan, dialectique zihniyete aykırı düşmeyen cereyan sadece mektepsizlik cereyanı. Fakat hudutsuzluk yahut mektepsizlik vasfı şiirde tek başına, ayrı bir şekilde bulunabilir mi? Şüphesiz hayır. Bu vasfın insana birçok yeni sahalar keşfettireceğini, şiiri birçok ganimetlerle zenginleştireceğini tabii addetmeli. Bizim, kendi hesabımıza, bu hudut genişletme işinde ele geçirdiğimiz ganimetlerin başlıcaları arasında saflıkla basitlik var. Şiirlik güzeli bunlardan çıkarma arzusu, bizi şiirin en büyük hazinesi olan, insan hayatının bütün safhalarında kurcalayan bir alemle yakından temasa sevk ediyor"
Orhan Veli 1 Ocak tarihinden itibaren 15 günde bir yayımlanan 'Yaprak' dergisini çıkarmaya başladı. 15 Haziran 'ye kadar yayımlanan bu dergiyi parasal güçlükler nedeniyle yayımlayamaz olunca Ankara'dan ayrılıp, İstanbul'a döndü. Aynı yıl Nazım Hikmet'in yazılarından dolayı mahkûm edilmesini protesto etti yakın dostları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte, şairin serbest bırakılması için 3 gün boyunca açlık grevi yaptı. Bu eylemiyle, siyaset ve edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.
Yine yılının Kasım ayında, bir haftalığına Ankara'ya gelmişti. 10 Kasım gecesinde, onarım için kazılmış, üzeri kapatılmamış bir çukura düştü. Ayağını incitti. Daha sonra İstanbul'a döndü. Bir arkadaş ziyareti sırasında aniden fenalaştı. Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. Orhan Veli Kanık, 14 Kasım tarihinde, beyin kanaması sonucu girdiği komada yaşamını yitirdi. Cenazesi, Rumelihisarı'nda bulunan Aşiyan Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Yakın arkadaşları tarafından 1 Şubat tarihinde anısına ''Son Yaprak'' adlı tek baskılık bir dergi yayımlandı. Şiirlerinden yapılan seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi.
Orhan Veli’nin çok sevilen şiirlerinden birini eklemeden edemedim:
“İstanbul'u Dinliyorum İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum.”
Orhan Veli gerçekte yalnzca kadnlar için mi yazmtr, yoksa dünyay umursamayanlar m kastetmitir, bilemeyiz tabii ki. Kadnlarsa da kastedilen, onlarn ne çevrelerine bir zararlar var böyle yaptklar için, ne de kendilerine.
Ne atom bombas,
Ne Londra Konferans;
Bir elinde cmbz,
Bir elinde ayna;
Umurunda m dünya!
Ama beyninin bir yars hep siyasi gelecei için çalan, dier yars içinde bulunduu günü kurtarmaya odaklanm, bir baka ifadeyle sürekli olarak bir gözü seçim takviminde, bir gözü liderinin verecei iarette olanlardan "çevrelerine" epeyce zarar geliyor.
Havasndan suyundan, olmaz olasca doasndan mdr bilinmez, siyasetçilerin büyük bir ksm neden hep böyle büyülenmiçesine bir tek kiinin azna bakar; bu kadar m önemlidir bu siyasi çkar
Siyah-beyaz Beikta'n rengidir yalnzca. Siyasette ve ekonomide siyah ve beyaz kadar ayr deildir renkler, olamaz, olmamaldr da. Gri alanlar da mutlaka vardr, görmek isteyene.
En küçük bir eletiri karsnda hemen gardn almaya hazr olanlar var. Eletiriye tahammül, neredeyse sfr. lla beyaz denilecek, griye bile tahammül yok. Ekonomideki olumsuz gidii bir kriz iareti olarak yorumlayanlara, "Krizlerde kalasn e mi, krizlerde kalasn da kefen paras bulamayasn" diye beddua ederek yaklamak, nasl bir yönetim anlay olabilir. Birileri, kefen paras bulamayacak ölçüde krizde kalrsa, bu kriz bireysel mi olacaktr yani.
Üzmemek-üzülmemek ikilemi
'in ekonomide çok zor geçecei çok önceden belliydi. FED faiz artracakt ve bu da bizi ve bizim gibi ülkeleri etkileyecekti. Klasik hale gelen "Bize bir ey olmaz" tavrmz burada da sürdürdük adeta. Hatta daha kötüsünü de yaptk. Siyasiler, önlem almaya niyetlenen bürokrasiyi öyle bir suçladlar, açktan aça öyle bir sopa gösterdiler ki, herkes siniverdi.
Ama, askerlikteki gibi bir emir-komuta zinciri söz konusu deildi ki. Hele hele konu Merkez Bankas ise.
Merkez Bankas, doru bildiini srf siyasileri "üzmemek" adna yapmyorsa çok yumuak kalpli demektir.
Ya da, Merkez Bankas doru bildiini kendisi "üzülmemek" için yapmyorsa, bunu tanmlamay bakalarna brakmay tercih ediyoruz.
Bir olaslk daha var tabii ki, bugüne kadar yaplanlar ya da yaplmayanlar yerinde admlar olarak görülüyorsa, ama doru dürüst bir sonuç da alnmamsa, o zaman da bir yetersizlik durumu söz konusu demektir.
Adm adm skntl bir sürecin içine giriyoruz, bu konuda uyarlardan geçilmiyor. Siyasiler, "Acaba bu uyarlarda hiç doruluk pay var m" diye düüneceklerine, kalarn çatarak "H" diye parmak sallamay tercih ediyorlar. Son aamada da beddualar geliyor
Bir elde cmbz
Kyamet FED kararyla kopacak, diye beklerken ve buna bir ölçüde kendimizi hazrlamken, Çin'den gelen kasrga önüne katp sürüklemeye balyor tüm dünyay. Ama biz, mezarlktan geçerken slk çalmaya devam ediyoruz, hala
Çok eskiden de duyardk, dolarla oynayann eli yanar, gibi sözleri. Duyardk ve dolarla oynamaya asl o zaman balardk, bir gizli mesaj veriliyor galiba, diye. Türk halk öyle alglyor artk. Ne zaman, "Dolar art spekülatif, her ey kontrol altnda" denilse, üç be gün geçiyor ve dolar trmanmaya balyor.
Bunu Türk halk örendi de, siyasetçi hala örenemedi mi? Hayret ki ne hayret!
Aslnda siyasetçi bunu gerçekten de örenemedi mi, yoksa vatanda çou konuda olduu gibi bu konuda da hala etkileyeceini mi düünüyor, tartlr. Yoksa akl baka yerde, yani "bir elinde cmbz, bir elinde ayna" durumu mu?
Bir buçuk ylda dördüncü kez sanda gideceiz. 30 Mart normaldi, yerel yöneticileri seçmek gerekiyordu. 10 Austos seçimine, bakanln yolunu açabilmek için gidildi. Anayasa yerli yerinde dururken, cumhurbakann ha halk seçmi, ha Meclis seçmi, deien bir ey yok oysa. Ama sandk konulmutu ortaya, gitmemek olmazd. 7 Haziran'da da sandktan kaçmak olacak ey deildi, vekiller seçilecekti ve seçildi.
Ya imdi; hükümet "kurulmamasn" salamak adna youn çaba gösterenler baarl oldular. Aksi yönde uraanlar da yok deil tabii ki.
Ekonomi ve siyasette böylesine karmak bir süreçteyiz. Güvenliin konuulacak bir yan ise hiç yok. Temmuz ortasnda bir ta atld. Mitolojideki gibi, "lk ta günah olmayan biri atsn" denilebilseydi, bu ta saana yine de yaanr myd, bilemeyiz. Ama o ta atld sonuçta. Ve yaadklarmza bakyoruz da, sanki bir kabus görüyor gibi oluyoruz.
Terör trmanm, nereye varaca belli deil. Ekonomide skntlar her geçen gün artyor. Üstelik bu kez kendi ayamz kurunlamann ötesinde yurtd kaynakl gelimeler var. Ama biz tüm enerjimizi seçime harcyoruz.
imdi gelin de u durumda Orhan Veli'nin o muhteem iirini anmsamayn
Kendi tabiriyle bir Garip Orhan Veli Kanık olarak tanıtan Türk şair. Daha çok Orhan Veli olarak bilinmektedir. Türk Edebiyatına en güzel şiirlerini daha ilkokulun son sınıfındayken başlamıştı. Ayrıca her şeyin şiire konu olabileceğini savunmuştur. Hayatı boyunca bir çok eser ve kitap yazmıştır. Orhan Veli Kanık (13 Nisan – 14 Kasım ), Türk şair. Melih Cevdet ve Oktay Rifatla birlikte Garip Akımının kurucularındandır. Şiirde ölçü, uyak ve sanatlı söyleyişlere karşıydı. Orhan Veli, her şeyin şiire konu olabileceğini savunmuştur.
İşte İşte Orhan Velinin yazdığı bir elinde cımbız bir elinde ayna isimli şiir sözleri..
Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bîr elînde cımbız,
Bîr elînde ayna;
Umurunda mı dünya