Primer hiperaldosteronizm aşırı aldosteronun sürrenal korteksten salgılanması ve plazma renin aktivitesinin (PRA) baskılanması ve de bunun sonucunda da hipertansiyon – hipopotasemi ortaya çıkmasıdır.
Primer Hiperaldosteronizm’in 2 sub-tipi vardır:
Bunlar tüm olguların %95’ini oluşturur. Birincisinin tedavisi cerrahi olmasına karşın ikincisinin tedavisi ise medikaldir; cerrahiye cevap vermez.
Tüm adenomlar daima unilateraldir ve çoğu ortalama 1,8 cm çapındadır. Klinik özellik olarak yaş arası en sık görüldükleri zaman aralığıdır. Erkek/kadın oranı 2/3’tür.
Alışıla gelen klinik semptomlar adale zafiyeti, polidipsi ( çok su içme ), noktüri ( gece idrara sık çıkma ) ve başağrısıdır. Kesin tanı için plazma renin aktivitesi (PRA) ve plazma aldosteron konsantrasyon (PAC) değerleri izlenmelidir. Hormonal ölçümlerin sonuçları tanıya yardımcı olamazlar ise ek testler yapılabilir. Eğer yüksek Na+ içeren diyet ile aldosteron yapımı suprese edilemez veya düşük Na+ içeren diyet ile de PRA stimule edilemez ise primer aldosteronizm tanısına yaklaşılabilir. Aldosteron yapan bir adenomun ve tutulmuş sürrenalin eksizyonu şifa sağlayıcıdır. Bununla beraber ameliyat çok acil değildir. Hastalık spironolactone veya amiloride ile hafif olgularda sıklıkla zaman sınırlaması olmaksızın tedavi edilebilir fakat spironolactone’un yüksek dozlardaki yan etkileri ( impotans, jinekomasti ve postüral hipotansiyon) iyi tolere edilmez. Hipopotasemi sonucu halsizlik, iyileşmek için ameliyat tercihini haklı kılar. İyi lokalize edilmiş adenomlar için Laparoskopik unilateral total sürrenalektomi standart girişim seçeneğidir. Ameliyatta Adenom çıkarıldığında kan basıncı cevabı olguların yaklaşık %70’inde mükemmeldir. Diğer % 30 ise uygun bir anti-hipertansif tedaviyi gerektirir.
Feokromositoma vücutta sürrenal medulla veya herhangi bir yerde ki ilgili kromaffin dokusunun; dopamin, epinefrin veya norepinefrin (veya 3’ü birden) –bazen vazoaktif peptidler de dahil olmak- üzere salgıladığı tümörleridir. Bunların sonucunda sürekli veya episodik hipertansiyon veya aşırı katekolamin sekresyonunun diğer semptomları görülür.
Klasik semptomları episodik hipertansiyon ile birlikte palör ve bunun arkasından da kızarıklık (flushing) palpitasyon, başağrısı, aşırı terleme (perspirasyon), sinirlilik ve anksiyetedir. Önemli bir özellikte aynı zamanda ortaya çıkan palpitasyon, başağrısı ve terleme’nin oluşturduğu triadtır. Semptomlar
Erişkinlerde feokromositoma sıklıkla benign’dir. Olguların % 10’unda multipl tümörler vardır. Malign tümörler çocuklarda daha sıktır. Tarama için idrarda vanilmandelik asid (VMA) ve metanefrin tayinleri amaca yönelik olarak faydalıdır.
Tüm Feokromositoma olgularının % 10’u
Feokromositomanın komplikasyonları çoğunlukla hipertansiyon sekelleridir. Biokimyasal olarak tanı konulursa hemen alfa adrenerjik blokaj yapan ajanlarla tedaviye başlanmalıdır. Feokromositomanın kesin tedavisi eksizyondur. yüzyılda favori cerrahi girişim laparoskopik sürrenalektomidir.
(Cushing Hastalığı ve Cushing Sendromu)
Cushing sendromu aşırı kortizol ve kortikosteron salgılanması sonucudur.
% 70 olgu hipofize bağımlı Cushing hastalığı (=hipofizerCushing Sendromu) şeklindedir. olgu ektopik Cushing sendromudur. ACTH-independent Cushing sendromu olgular.
arasında %20’yi oluşturur; bunların da ’u unilateral kortizol salgılayan sürrenal adenomu veya ’u karsinom’dur.
Kadınlar oranı ile predominanttır. Her ne kadar görülme yaşı aralığı çocukluk ile 8. dekat arasında ise de en sık görülme insidansı 3. ve 4. dekadlardır.
Cushing sendromu’nun klasik tanımlamasında trunkal obezite, hirsutizm, aydede yüz, akne, buffalo sırtı, kırmızı sitrialar, hipertansiyon ve diyabet vardır. En dikkat çekici belirtiler halsizlik ve depresyondur.
Tanı zordur. Bu nedenle 24 saatlik idrardaki serbest kortizol eldeki en çok ayırd edici ve sonuca ulaşatırıcı testlerden birisidir.
Sürrenalektomi sonrasında olguların yaklaşık % 20‘sinde Nelson Sendromu ortaya çıkar. Bu hipofizin aşırı sekresyonu sonucudur.
Cushing sendrom’u cerrahi veya hipofiz, sürrenaller veya bunların her ikisinin de ışınlanması, yada sürrenal hormon sentezinin modifiye edilmesini deneme gibi yöntemlerle tedavi edilebilir.
Medikal tedavi: Cushing hastalığının geçici kontrolu metyrapone ve aminoglutethimide ile mümkündür.
Hipofiz adenomlarının ışınlanması etkilidir; mamafih belirli bir etki elde etmek için ay beklemek gerekir ki bu da hızlı bir ilerleme gösteren hastalık için çok uzundur. Radyoterapiden sonra nüksler sıktır.
Sürrenalektomi: Ağır Cushing sendromlu hastalar ameliyat için iyi aday değildirler. Post-operatif komplikasyonlar sıktır; yara enfeksiyonu, hemoraji, peptik ülserasyon ve pulmoner embolizm listenin başındadır.
Bilateral hiperplazi nedeniyle oluşan Cushing sendrom’unda en emin tedavi total bilateral sürrenalektomi’dir.
Sürrenal adenomlu hastalar için unilateral laparoskopik sürrenalektomi favori cerrahi tedavi yöntemidir.
Malign tümörler için rezeksiyon tercih edilen tedavidir. Benign adenomlar için tedavi unilateral sürrenalektomi olup, bunlar ender olarak bilateraldir.
Total sürrenalektomiden sonra hayat boyu kortikosteroid idame tedavisi gerekli olmaktadır.
Primer ( birincil ) Adrenal ( Böbreküstü bezi ) yetmezliğinin en sık nedeni böbreküstü bezi korteks tabakasının bozulmasıdır.
Sekonder adrenal yetmezlik: Hipotalamus ve hipofizdeki anomalilere bağlı ikincil olarak ortaya çıkan tablodur.
En sık nedeni uzun süreli glukokortikoid verilmesidir. ( iatrojenik )
Schmidt sendromu : Otoimmun adrenal yetmezliği diğer endokrin otoimmün hastalıklarla birarada monash.pw sık otoimmün tiroidite bağlı hipotiroidi ile beraberdir.
TANI: Hiperpigmentasyon vardır.
Üst karın ve böğürlerde ağrı, karında rijidite ( sertlik ) , kusma, konfüzyon ve hipotansiyon gibi bulgular saptanabilir, bu durumda adrenal kanama veya adrenal ven trombozuna bağlı sekonder spontan adrenal yetmezliği düşünülmelidir.
Sepsis,antikoagülan tedavi veya koagülopatiye bağlı intraadrenal hemoraji gelişebilir.
Waterhouse-Friedrichsen sendromu :Şiddetli sepsise ikincil gelişen akut adrenal hemorajidir. En çok meningokok sepsisi sonucunda oluşur.
Tanıyı doğrulamak için kan kortizol,glukoz,sodyum,potasyum, kan üre azotu ve kreatinin düzeylerine bakılmalı ve tam kan sayımı yapılmalıdır.
Adrenal krizdeki hastanın kan tablosu;
TEDAVİ: Akut adrenal krizinden şüphelenilirse iv. Hidrokortizon monash.pwoz ve dengeli tuz solüsyonları ile damar yolu açılır, 2 gün süre ile 3 * mg. Hidrokortizon devam monash.pwi birkaç gün doz giderek azaltılır, mg/m2/gün idame dozuna düşülür ve bu dozdan devam edilir.
Primer adrenla yetmezlik söz konusu ise hidrokortizon idame dozuna ulaştığında mineralokortikoid de başlanmalıdır. ( fluorokortizon mg/gün )
Virilizasyonun en sık nedeni konjenital sürrenal monash.pw sürrenal hastalık sonucunda olan Feminizasyon hemen her zaman daima çoğunluğu malign olan sürrenal tümörlere bağlıdır. Bilinen tek tedavisi eksizyondur.
Klinik bulgular virilizasyonun bilinenlerden herhangi bir tanesidir: Erken seksüel olgunluk, akne, artmış hirsutizm, erkek görünüşü, erkek saç şekli ve saç dökülmesi ve de erkeklerde artmış veya azalmış libidodur. Kadınlarda temel belirtiler sekonder seks karakterlerindeki atrofi, azalmış libido, hirsutizm ve aknedir. Prepubertel kadınlarda hızlı büyüme olur. Tümörün neden olduğu virilizasyona hipertansiyon eşlik eder.
Feminizan ve maskülinizan tümörler büyüktür ve CT veya MRI-scan’lerde kolayca görülürler.
Tedavi, tümörün eksizyonundan ibarettir. Ameliyatın komplikasyonu relatif olarak seyrektir. Tümörler ender olarak bilateral veya ektopiktir.
Bunlar büyük boyutlara ulaşabilirler, fakat ender olarak maligndirler. Çoğunlukla abdominal yoldan dekomprese edilip, çıkarılabilirler.
Sürrenal kitlelerden, başka amaçlı bir tanı girişimi esnasında saptanan bu lezyonlar tesadüfen CAT veya MRI-scan’de bulunmakta olup cerrahlar için seyrek olarak klinik anlam taşırlar. Eksizyon; 6 cm’den büyük veya observasyon periyodunda büyüyen tümörler için saklanmalıdır.
Böbreküstü bezi: Böbreküstü bezleri, karın içinde böbreklerin üzerinde yer alan ve bir takım hormonal salgılar yapan organlardır. Bu hormonların üretilmesi beyin tarafından kontrol edilir. Böbreküstü bezi 2 kısımdan oluşur. İç kısımdan salgılanan hormonlar (adrenalin ve noradrenalin) kan akışına salgılandığı zaman, kalp atışı hızını ve kan basıncını (tansiyonu) artırır ve diğer vücut fonksiyonlarını etkiler. Genellikle fiziksel ve duygusal stresler bu hormonların salgılanma işlerini başlatır. Dış kısımdan ise kortikosteroidler denilen bir hormon grubu üretilir. Bunların üç çeşidi vardır. Bunlardan biri cinsiyet hormonları olup erkek hormonları (androjenler) ve dişi hormonları (östrojenler) içerir. Bu hormonlar da cinsel gelişim ve üremeyi etkiler. Cinsiyet hormonlarının aynı zamanda vücudun başka kısımlarında, testisler ve yumurtalıklarda üretildiğini, erkek ve dişi hormonların hem kadınlarda hem de erkeklerde bulunduğunu da unutmayın. Bir başka çeşit hormon da hidrokortizon grubudur (glukokortikoidler). Bunlar karaciğerde nişastalı gıda maddelerinin glikojene dönüşümünü (şeker deposu şeklinde) etkilerler. Üçüncü çeşit olan hormonlar ise minerallerin vücut tarafından kullanımını kontrol eder. Aldosteron adlı hormon bu grubun temel öğesidir. Sonuç olarak böbreküstü bezlerinden salgılanan hormonlar vücudun tüm sistemlerini etkiler. Etkileri oldukça karmaşıktır.
Bu karmaşık sistemde bazı rahatsızlıklar ve yetmezlikler ortaya çıkabilir. Vücudun her organında olabileceği gibi bu yapılarda da kitle oluşabilir. Bunların büyük bölümü iyi huylu kitlelerdir ancak ayrıntılı inceleme ve yakın takip gerektirir. Bir kısım böbreküstü bezi kitleleri ise fazla hormon salgılamasına bağlı olarak vücutta düzeltilemeyen hasarların oluşumuna neden olabilir.
Böbreküstü bezi kaynaklı kitleler fazla hormon üretiyorsa, hormon seviyesi normal olmasına rağmen kitle büyüme gösteriyorsa, kitle belli bir boyuta ulaşmışsa ya da kötü huylu olma olasılığı mevcutsa ameliyat gündeme gelmektedir.
Cushing Sendromu: Cushing sendromu, böbrek üstü bezinin dış bölgesinin salgıladığı glukokortikoid hormonların aşırı miktarda kana karışmaya başlamasıyla ortaya çıkar. Bu türden bir aşırılığın ortaya çıkması, böbreküstü bezinde fazla hormon üretiminin olması veya bir başka rahatsızlığı tedavi etmek için steroid ilaçların (kortizon) uzun süreyle kullanılmasının sonucu olabilir.
Cushing sendromu belirtileri:
Birkaç ay ile yıllar arasında değişen bir sürede yüzde yuvarlaklaşma ve daha kırmızı bir görünüm alma
Omuzlar arasında ve üstünde kambura benzer yağ birikimi
Gövdenin alt kısmında cilt üzerinde çatlaklar
Bitkinlik ve kaslarda zayıflık (özellikle baldır kaslarında)
Su toplanması (ödem)
Yüksek tansiyon
Vücutta aşırı kıllanma
Ruhsal sarsıntı
İktidarsızlık veya adetten kesilme
Özellikle omurga ve leğen kemiklerinde erime
Şeker hastalığının başlaması
Çürüklerin çok kolay bir şekilde ortaya çıkması
Yaraların zor iyileşmesi
Eğer belirtiler bir ilaç tedavisi nedeniyle ortaya çıkıyorsa tedavi, bunların kullanımını durdurmayı veya dozajı azaltmayı içerir.
Feokromositoma: Böbreküstü bezinin iç kısmındaki hücrelerinden gelişen nadir görülen bir tümördür. Yüksek tansiyon ile ilişkilidir, ancak hipertansiyon hastası içerisinden yalnızca 1′inde görülür. Çoğu iyi huylu olmakla birlikte, aşırı salınan hormon sonucunda hastada tehlikeli yüksek tansiyon atakları, ciltte solukluk, baş ağrıları, yüzde kızarma, terleme ve sinirliliğin yanı sıra yüksek şeker düzeyleri görülür. Tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıyla hipertansiyon ve diğer etkiler ortadan kalkar.
Hiperaldosteronizm: Hiperaldosteronizm, böbrek üstü bezinin dış bölgesinin salgıladığı aldosteron adlı hormonun aşırı miktarda kana karışmaya başlamasıyla ortaya çıkar.
Hiperaldosteronizm belirtileri:
Yüksek tansiyon
Kanda potasyum düşüklüğü
Baş ağrısı
Çok su içmek ve sık idrara çıkmak
Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk
Kas krampları ve kasılmaları
Kabızlık
Kalpte ritim bozukluğu
Ruhsal gerginlik
Peki, böbreküstü bezi hastaları hangi durumda ameliyat edilmelidir? Büyük, takipte büyüyen, kanser kuşkusu taşıyan veya hormon üreten böbreküstü bezi kaynaklı her kitle ameliyat edilmelidir.
Böbreküstü bezi cerrahisi: Böbreküstü bezi kaynaklı kitleler, yapısına ve hastanın durumuna bağlı olarak karnın açıldığı açık ameliyat yöntemi ya da karın açılmadan laparoskopik yöntem ile ameliyat edilebilir. Robotik cerrahi, laparoskopik yöntemlerden biridir. Hem açık cerrahide hem laparoskopik cerrahide yapılan müdahale, kitleye neden olan böbreküstü bezinin kitle ile birlikte temiz sınırlar ile tamamıyla alınmasını içerir.
Ameliyata ilişkin bilgiler:
Ameliyat, genel anestezi altında (uyutularak) yapılır.
Ameliyat ile hedeflenen, hasta olan böbreküstü bezinin tamamının çıkarılmasıdır. Diğer böbreküstü bezi, çıkarılan bezin tüm fonksiyonlarını üstlenecektir. Böbreküstü bezi, böbreğe ileri derecede yapışıksa o taraf böbreğin bir kısmı veya tamamı da çıkarılabilmektedir. Laparoskopik ve robotik yöntemde gövdenin yan bölümünde kitlenin boyutuna ve hastanın özelliklerine göre 3, 4 ya da 5 adet 1 cm’lik delikten uygun ekipmanlar kullanılarak ameliyat gerçekleştirilir. Laparoskopik yönteme alternatif olarak aynı işlem açık cerrahi yöntemi ile de yapılabilir. Gövdenin ön bölümünde kaburgaların cm altından kaburgalara paralel cm’lik bir kesi ile veya kaburgaların altından kasığa uzanan bir kesi ile operasyon gerçekleştirilir. Başarı şansı benzer olup cerrahiye bağlı komplikasyonlar da benzerdir. Ancak laparoskopik yöntemle kozmetik sonuçlar daha iyi olmakta, hasta daha az ağrı duymakta, iyileşme daha hızlı olmakta ve hasta hastanede daha az yatmaktadır. Ayrıca laparoskopik cerrahi hastası, aktif yaşamına daha erken dönebilmektedir. Robotik cerrahi ise, laparoskopik cerrahinin avantajlarına ek olarak, ameliyatı kolaylaştırmaktadır.
Laparoskopik yöntem ile başlanan ameliyatların bir kısmında (%10’dan az) ameliyat sırasında açık yönteme geçilmek zorunda kalınabilir.
Her ameliyatta olduğu gibi, böbreküstü bezi ameliyatlarında da anesteziye ait komplikasyonlar gelişebilir.
Ameliyat sırasında dalak veya karaciğerde yaralanmalar oluşabilir. Bu durumun görülme sıklığı %1’den azdır. Dalak yaralanmalarında dalağın alınması gerekebilir. Bu durumun sıklığı % 0,1’den azdır.
Büyük damarların yaralanmasına bağlı olarak damar onarımları gerekebilir. Bu oran %1’den azdır.
Böbrek ya da böbreküstü bezin damarlarındaki yırtılmalar oluşabilir. Bu durumlarda kan nakli gerekli olabilir. Bu durumun görülme oranı %1’den azdır. Bu durum meydana geldiğinde hastanın hastanede yatışı uzatır.
Sol böbreküstü bezi kitlelerinde ameliyat sonrası pankreas bezi salgısı kaçağı oluşma oranı %1- 2’dir. Ameliyata bağlı barsak yaralanma oranı ise %1’den azdır. Bu durum oluştuğunda barsak onarımı gerekir ve duruma göre barsak geçici olarak karın bölgesine ağızlaştırılabilir.
Ameliyat sahasının veya kesi yapılan cildin iltihabı (infeksiyon) oranı %5’in altındadır. Bu oran yaşlı, kilolu, şeker hastalığı veya Cushing sendromu olan insanlarda biraz daha fazladır.
Böbreküstü bezinden salgılanan hormonların tansiyon ve nabız gibi hayati parametreleri düzenlemesi nedeniyle böbreküstü bezinden kaynaklanan tümörün bu hormonları salgılama olasılığı da yüksektir. Bu yüzden ameliyat öncesi yapılan tetkiklerde böyle bir durum saptanırsa endokrinoloji bölümünün de önerileriyle bu yönde ameliyattan önce tedavi alınması, ameliyat öncesi ve ameliyat sırasında bu yönde gerekli ilaçların hazır bulundurularak ameliyata girilmesi gerekmektedir. Ameliyat sırasında tüm önlemler alınsa bile ani gelişen yüksek tansiyon veya düşük tansiyon ile nabız sayısında ani artışlar ve azalmalar olabilmektedir.
Hastalığın türüne bağlı olarak iki taraflı böbreküstü bezinin alınması gerekebilir. Bu durumda ömür boyu kalıcı ilaç tedavileri almak gerekebilir.
Bazı hastaların bünyesine bağlı olarak yara iyileşme kusurları ya da estetik açıdan kötü yara iyileşmesi görülebilir.
Tümörlü böbreküstü bezinin vücudunuzda kalmaya devam etmesi durumunda, zaman içinde etkilenen böbreküstü bezinin fonksiyonlarında kayıp, aşırı miktarda hormon salgılanması veya hormon yetersizliği (bu hormonların vücudun çeşitli organlarında gösterdiği etkiye bağlı yaygın yan etkiler) olabilir. Bunun dışında büyüyen kitlenin komşu organlara (barsaklar, pankreas, dalak, karaciğer ve akciğere ) basısına bağlı bulgular (bulantı-kusma, barsak tıkanıklığı, karaciğer ve pankreas yetmezligi, solunum sıkıntısı ve ağrı gibi), hastalığın vücudunuzdaki diğer organlara yayılması, genel vücut bitkinliği, kemik ağrıları yaşam sürenizin kısalması gibi durumlar gelişebilir.
Ameliyat sonrasında 2 aylık bir sürede ağır egzersiz ve yük taşımaktan kaçınmalısınız. Size önerilen diyet ve ilaç tedavilerine uymalısınız.
Böbrek üstü bezi tıp literatüründe adrenal olarak da adlandırılır. Üçgen biçiminde olan bu iç salgı bezleri, karın zarı arkasında ve böbreklerin üst kısmında bulunur. Vücutta her bir böbreğin üzerine yerleşmiş olan adrenaller, vücudun en önemli hormonları olarak kortizol, adrenalin, aldosteron ve noradrenalini salgılar. Bu hormonların başlıca işlevi de vücudun tuz ve sıvı seviyelerine etki ederek tansiyonu, kan düzeyini ve kan basıncını düzenlemesidir.
“Sürrenal nedir?” sorusu konuyla ilgi merak edilenler arasındadır. Sürrenal olarak adlandırılan bu durum, böbrek üstü bezinde kontrolsüz bir şekilde çoğalan hücrelerin kitle oluşturması ile görülür. Sürrenal tümörler, iyi ya da kötü huylu olarak oluşum gösterebilir ve başka organların metastazı ile de oluşabilir.
Adrenal kanser olarak da adlandırılan böbrek üstü bezi kanseri, nöroendokrin tümörler olarak adlandırılan tümör grubunun bir parçasıdır. Bu tümörler vücudun her bölgesinde hormon üreten bezlerde oluşum gösterebilir ve adrenal kanser de küçük bezlerde görülür. Bu kanser türü çok nadir görülen kanserlerdendir. Kanserden etkilenen adrenal bezler vücut için önemli olan kimyasal ve hormonları üreterek saç büyümesinden cinsel dürtüye, tansiyondan stresle nasıl başa çıkılacağına kadar pek çok şeyi etkiler.
Bu kanser türü iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere çeşitlilik gösterir. Kötü huylu tümörler aşağıdaki gibidir:
İyi huylu tümörler ise şöyledir:
Her kanser türünde görüldüğü gibi böbrek üstü bezi kanseri evreleri de bulunur. Bu evreler şöyledir:
Böbrek üstü bezi kanseri belirtileri yaygın görülen ve daha az görülen belirtiler olarak sınıflandırılabilir. Yaygın görülen belirtiler aşağıdaki gibidir:
Daha az görülen belirtiler ise şöyledir:
Kortizol üretiminin fazla olması durumunda yaşanan belirtiler:
Aldesteron üretiminin fazla olduğu durumlarda gözlemlenen belirtiler:
Testosteron üretiminin fazla olduğu durumlarda yaşanan belirtiler ise erkeklerde genellikle şikayete neden olmazken kadınlarda aşağıdaki belirtilerin görülmesine neden olur:
Östrojen üretiminin fazla olduğu durumlarda görülen belirtiler:
Böbrek üstü bezinde kitle genellikle farklı nedenler doğrultusunda yapılan görüntülemeler sırasında tesadüfen teşhis edilir. Bunun en büyük nedeni de böbrek nedenli kanser olgularının %’lik kısmında gözle görülebilen belirtilerin olmasıdır. Teşhis için BT, MRG, ultrason ve diğer görüntüleme teknikleri kullanılır. Bunun yanında fiziki muayene, idrar ve kan testleri de teşhiste yardımcıdır. Görüntüleme teknikleri sonucu şüpheli lezyon tespit edildiğinde genellikle biyopsi uygulanır ve hastadan alınan örnek patoloji laboratuvarına gönderilerek kanserin türü teşhis edilir.
Böbrek üstü bezi kanseri tedavisinde cerrahi operasyon en sık kullanılan yöntemdir. Erken evrede teşhis edilmiş ve yayılım göstermemiş adrenal kanser durumunda tümör cerrahi işlemle çıkarılır. Ancak böbrek üstü bezi kanseri tedavisi için operasyon öncesinde hastalara belirli bir süre ilaç tedavisi uygulanır. Bunun yanında yayılım göstermiş böbrek üstü bezi kanseri kemoterapi ile tedavi edilir. Kemoterapi dışında ışın tedavisi ya da radyasyon ışınları ile de kanserli hücrelerin öldürülmesi amaçlanır.
“Böbrek üstü bezi kanseri nasıl anlaşılır?” sorusu kadar bu kanser türünün kimlerde daha sık yaşandığı da merak edilir. Birçok kanser türünde olduğu gibi adrenal kanserde de görülme riski artıran bazı durumlar söz konusudur. Çevresel faktörler, yaşam tarzı, sigara kullanımı, kanserojene maruziyet, yaş ve genetik bu durumlar arasındadır.
“Böbrek üstü bezi kanseri öldürür mü?” bu kanser hakkında en çok sorulan sorular arasındadır ve bu soru adrenal kanser olarak da adlandırılan böbrek ve böbrek üstü bezi kanseri hem böbreğin yerine getirdiği fonksiyonlara engel olması hem de önemli görevleri yerine getiren adrenal bezlerin işlevini bozması sebebiyle ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olur şeklinde yanıtlanabilir. Bunun yanında böbrek üstü bezi kanseri yaşam süresi de hastadan hastaya göre ciddi farklılıklar gösterir.
Bilgi talep formunu doldurarak Büyük Anadolu Hastaneleri tarafından uygulanan adrenal kanser tedavisi ile ilgili merak ettiklerinizi öğrenebilirsiniz.