Her yaşta görülebilen boğaz şişliği pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı durumlarda boğaz şişliğinin nedeni basit bir enfeksiyonken, bazı vakalarda bu durum ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir. Genel olarak yutkunma zorluğu ve ağrılarla kendini gösteren boğaz şişliği nasıl iner ve kaç gün sürer gibi soruların yanıtını bu yazıda bulabilirsiniz. Tümör kaynaklı olmayan şişliklerin medikal ya da doğal yöntemlerle kısa süre içinde tedavi edilebileceği söylenebilir.
Sindirim sistemi içinde yer alan ağız ve yemek borusunun da dahil olduğu, boynun ön kısmında yer alan ve tüp biçiminde olan boğaz kısmında bazı nedenlere bağlı olarak şişlik görülebilir.
Boğaz şişliklerinde ağrı ile birlikte en sık görülen belirtilerden biri de yutkunmada yaşanan zorluktur. Özellikle uzun süren boğaz şişliklerinde yutkunma zorluğu, konuşmayı ve beslenmeyi de etkilediği için bu durum, günlük hayatı da olumsuz etkiler. Bu nedenle, bu belirtiyi gösteren hastalar genellikle boğaz şişliğine bağlı olarak gelişen yutkunma zorluğuna nelerin iyi gelebileceğini araştırırlar.
Yutkunmanın kolaylaşması için öncelikle boğazın yumuşatılması gerekir. Boğaz kısmı, özellikle şişlikle birlikte kurur ve bu durum, yutkunmayı daha da zorlaştırır. Yutkunma zorluğunu gidermek için hastalar evde doğal tedavi yöntemlerinden yararlanabilirler. Ilık içecekler, yutkunmayı kolaylaştırmanın en basit ve etkili yollarından biridir. Örneğin, ılık su ve bal karışımı boğazın yumuşamasını sağlar. Bununla birlikte, yutkunmayı daha da zorlaştıracak asit oranı yüksek meyve ve içecekler, baharatlar, alkol, kahve ve atıştırmalık kuru gıdalardan uzak durulmalıdır.
Doktor kontrolünde kullanılacak bazı parasetamol grubu ağrı kesiciler de hem boğaz şişliğinin iyileşmesinde hem de yutkunmanın kolaylaşmasında etkin rol oynar.
Boğaz şişliği rahatsızlığının genel olarak sonbahar, kış ve ilkbahar aylarında görüldüğü söylenebilir. Dolayısıyla, boğaz şişliği nasıl geçer sorusu pek çok insanın merak ettiği bir konudur. Şişliğin görülme nedenine bağlı olarak farklı tedavi yöntemleri uygulanabilir. Grip, soğuk algınlığı, bronşit, kızamık, kızamıkçık, larenjit, farenjit gibi virüslere bağlı olarak gelişen hastalıklarda boğaz şişliği görülmesi durumunda genellikle evde tedavi yöntemleri tercih edilir. Bunun sebebi ise virüslerin metabolizma ve üreme yeteneğinin olmamasıdır.
Bununla birlikte, bakteriler de boğaz şişliğine neden olabilir. Özellikle bademcik iltihaplanmaları ve üst solunum yolu enfeksiyonu A grubu beta hemolitik streptokoklar nedeniyle görülen hastalıklar arasında yer alır. Beta olarak da bilinen bu bakteri grubu özellikle bademcik enfeksiyonuna ve dolayısıyla boğaz şişliğine neden olur. Bu durumda, boğaz şişliği için ilaç ve spesifik olarak antibiyotik ya da penisilin tedavisi uygulanması gerekir. Ancak, viral enfeksiyonlara bağlı olarak gelişen boğaz şişliği vakalarında antibiyotik kullanımının bağışıklık sistemini zayıflatacağı unutulmamalıdır.
Ancak, iltihaplı bademciklerin nadiren de olsa antibiyotikle tedavi edilemediği vakalar da vardır. Bu gibi vakalarda cerrahi tedavi yöntemlerinden yararlanılır. Kronik bademcik enfeksiyonları başta olmak üzere bu gibi durumlarda bademciklerin ameliyatla alınması gerekebilir.
Çene altı ve boyun bölgesinde yumru ve şiş oluşumu görülen hastalar boğaz şişliği neden olur ve belirtileri nelerdir gibi sorulara yanıt arar. Yukarıda da belirtildiği gibi, boğaz şişliği pek çok farklı nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenler arasında enfeksiyonlar, alerjik reaksiyonlar, diş apseleri, kızamık, guatr, kabakulak, farenjit, larenjit, reflü, romatizmal hastalıklar, panik atak, stres ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan diğer hastalıklar sayılabilir.
Boğaz şişliğinin en sık görülen nedeni enfeksiyonlardır. Virüslerin neden olduğu gribal enfeksiyonların yanı sıra, cilt enfeksiyonları, kulak enfeksiyonu ve bademcik iltihapları da boğaz şişliğine neden olan enfeksiyon çeşitleri arasında yer alır. Örnek vermek gerekirse, grip ve soğuk algınlığı özellikle kış mevsiminde sıklıkla görülen hastalıklardır. Hastaların çoğunda, bu gribal enfeksiyonlara bağlı olarak boğaz ağrısı ve şişliği görülür. Bu hastalıklar için antibiyotik tedavisine gerek duyulmasa da bakteri kaynaklı enfeksiyon hastalıklarında antibiyotik tedavisi uygulanması gerektiği unutulmamalıdır.
Alerjik reaksiyonlar da boğaz şişliğine neden olabilir. Polen, toz, böcek ısırması, hayvan tüyleri, bazı yiyecekler ve kullanılan ilaçlar ciltte dökülmelere neden olabileceği gibi nefes darlığı gibi sorunların ortaya çıkmasına da sebebiyet verebilir. Boğaz şişliği ise genellikle çok şiddetli alerjik reaksiyonlarda baş dönmesi, kalp çarpıntısı, solunum güçlüğü ve öksürük gibi belirtilerle birlikte kendini gösterir.
Boğaz şişliğinin en yaygın görülen belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Şişliklerin çoğu vakada enfeksiyon kaynaklı olduğu söylenebilir. Enfeksiyon kaynaklı boğaz şişliği vakalarında, yukarıda sıralanan belirtilere ek olarak aşağıdaki belirtiler de görülebilir:
Daha nadir olarak görülen bazı belirtiler ise daha ciddi hastalıkların habercisi olabilir. Bu durumda, boğaz şişliği; kulak ağrısı, tükürükte kan, deri dökülmeleri, yüksek ateş, boyun ve çene altında görülen büyük yumrular, boyunla birlikte yüzde de görülen şişlikler, konuşurken ya da yemek yerken ağrı hissi ve nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösterebilir.
Bu belirtilerin yanı sıra, genel anlamda belirtilerin çok şiddetli seyretmesi, boğaz ağrısının 7 günden uzun sürmesi ya da kronik hale gelmesi, ses kısıklığının 14 günden uzun sürmesi ve sık aralıklarla tekrar etmesi gibi geçmeyen boğaz şişliği vakalarında ise vakit kaybetmeden bir sağlık kurumuna başvurulması büyük önem taşır.
Bakteri kaynaklı olmayan, virüslerin neden olduğu boğaz şişliğinin tedavisinde genel olarak ilaç tedavisinden çok, evde tedavi yöntemleri tercih edilir. Ancak, gribal enfeksiyonlara bağlı gelişen boğaz şişliği vakalarında bazı antiviral ilaçlar, parasetamol grubu ilaçlar ve boğaz pastilleri kullanılabilir. Bazı durumlarda, belirtilerin hafifletilmesi için doktor kontrolünde öksürük şurubu da alınabilir.
Boğaz şişliği tedavisinde çoğunlukla evde uygulanabilecek yöntemler tercih edildiğinden, boğaz şişliğine ne iyi gelir hastaların en merak ettiği ve araştırdığı konular arasında yer alır. Hastaların alacağı bazı tedbirlerle kısa süre içerisinde iyileşmek mümkündür. Bu tedbirler aynı zamanda boğaz şişliğinin altında yatan hastalığın tedavisi edilmesinde de etkin rol oynar.
Boğaz şişliğinin etkilerini azaltmak için yapılması gerekenler şu şekilde sıralanabilir:
Bu yöntemlerin yanı sıra, evde yapılabilecek bazı içecekler ve bitki çayları da boğaz şişliğine iyi gelen doğal yöntemler arasında yer alır. Örnek vermek gerekirse, adaçayı, ekinezya, papatya, nane, hatmi kökü, zencefil, meyan kökü, çemen otu, ıhlamur, limon, kuşburnu, böğürtlen gibi bitkilerin çaylarının içilmesi boğaz şişliğine iyi gelir ve belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olur. Özellikle antiviral özelliğe sahip olan nane, hem mukusu azaltarak boğaz şişliğine iyi gelir hem de öksürük ve boğaz ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesini sağlar. Ilık suyla yapılan bitki çaylarına bal eklenmesi ise boğazın yumuşamasına yardımcı olur.
Tuzlu su ile gargara yapmak da evde uygulanabilecek doğal yöntemler arasında yer alır. Boğazda bulunan mukusu çeken tuzlu suyla gargara yönteminin günde birkaç kez uygulanmasının boğaz şişliğine iyi geleceği söylenebilir. Ayrıca, biraz suyla seyreltilen elma sirkesi gargarası da boğaz şişliğini hafifleten doğal yöntemler arasında sayılabilir.
Boğaz şişliğinin ciddi bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkmadığı veya üst solunum yollarıyla ilişkili olduğu durumlarda rahatsızlığın ortalama 7 gün içerisinde geçeceği söylenebilir. Bununla birlikte, 7-10 günden uzun süren boğaz şişliklerinde mutlaka bir sağlık kurumuna başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.
Boğaz şişliğinin hafif semptomlarla seyrettiği ve ağrı dışında hastalarda herhangi bir şiddetli belirtinin görülmediği durumlarda ise hastaların 7 günden daha hızlı iyileşeceği söylenebilir. Bu durumda, evde doğal tedavi yöntemlerinin uygulanması ve antiviral ilaçların kullanılması hem belirtilerin şiddetini azaltır hem de boğaz şişliğinin daha kısa sürede iyileşmesini sağlar.
Dikloron, ağrılarda ve iltihap probleminin tedavi edilmesinde uygulanan, steroid hormonu olmayan anti-inflamatuar ilaçlar kategorisinde yer alan bir ilaçtır. Etken maddesi diklofenak sodyum, bedende iltihap yapar ve ağrı oluşturan kimyasalların üretilmesini engelleyerek tedavi eder. Dikloron, romatizma rahatsızlıklarında, kasta ve eklemde oluşan ağrılarda, regl sancısında ağrısında etkili olmaktadır. Formları ise; tablet şeklinde, ampul, jel ve fitil biçimindedir. Eczanelerde satılmaktadır. Mide bulantısı, karında ağrı, sindirim sisteminde problemler, yeme problemleri en sık meydana gelen yat etkilerindendir.
Dikloron ağrı ve iltihaplanma gibi durumlarda kullanılmaktadır. Uzmana danışılmadan bilinçsiz bir şekilde kullanımı uygun değildir. Dikloronun kullanım alanlarını şu şekilde sıralayabiliriz;
Dikloron uzman tarafından hasta olan kişiye reçete edilirse kullanılır. Etken maddesi diklofenaktır. Bedende iltihaplanmaya ve ağrıya sebep olan prostaglandin olarak adlandırılan kimyasalların üretilmesini engeller ve ağrıyı hafifletir ve iltihaplanmayı azaltır. Dikloronu aşağıda belirtilen şekilde kullanabilirsiniz;
Dikloron kullanırken ağrıyı kontrol altında tutabilen en küçük doz ve en az zaman seçilmelidir. Doktorun önerdiği dozdan yüksek doz kullanılmamalıdır. Dikloronun kullanım dozları aşağıda belirtilen şekildedir;
Dikloron tablet dozu: Yetişkinler için önerilen ilk doz günde 2-3’e ayrılmış 100-150 mg olarak belirlenmiştir. Basit durumlarda 75-100 mg yeterlidir. En yüksek doz gün içinde 150 mg’dır. Regl sancısında ağrının başlangıcı ile birlikte tek doz 50-100 mg veya 3 doza bölünerek 150 mg kullanılabilir.
Çocuklar ve ergenler için ise rahatsızlığın yoğunluğuna göre önerilmekte olan gün içinde tüketilen doz miktarı 0.4-2 mg/kg’dır. En yüksek doz ise gün içinde 150 mg olarak belirlenmiştir.
Yaşlı hastalarda genellikle en hafif doz ve erken tedavi önerilir. İstenmeyen bir etki görüldüğünde mutlaka doktora başvurulması gerekir.
Dikloron ampul dozu: Yetişkin bireyler için önerilmekte olan doz genel olarak günde 1 ampul şeklindedir. Tedavi zamanı ise 2 gündür. Gerektiği zaman tablet şeklinde veya fitil şeklindeki formları da kullanılabilir. Çocuklar ve 18 yaş altı kişiler kullanamaz.
Dikloron jel dozu: Jeli gün içinde 3-4 kez uygulanabilir. Kullanılan miktar uygulanan kısmın büyüklüğüne göre belirlenir. İlacın 2-3 haftadan daha fazla kullanılmaması gerekir. Ancak 1 haftalık tedavinin ardından sağlık durumunda bir farklılık olmuyorsa bir uzmana danışın.
Dikloron bazı ilaçlarla etkileşim içine girdiği zaman ilaçların etkileri değişebilir. Aşağıda belirtilen ilaçları kullanıyorsanız doktorunuza danışabilirsiniz;
Dikloron rast gele kullanılan bir ilaç değildir. Doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Bu ilacın kullanım alanları vardır. Dikloron kullanması sakıncalı olan kişileri şu şekilde sıralayabiliriz;
Yukarıda belirtilen hastalıklara sahip olan kişilerin bu ilacı kullanmaması gerekmektedir. Ayrıca doktor kontrolünde kullanılması gereken bir ilaçtır.
Her ilaçta olduğu gibi dikloronun da yan etkileri bulunmaktadır. Eğer aşağıdaki semptomları yaşarsanız vücudunuz diklorona alerjik reaksiyon gösteriyor olabilir. Dikloronun yan etkileri şu şekildedir;
Yukarıda belirtilen semptomlardan birkaçını yaşıyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.
Kas iskelet ağrılarında iltihaplanma gibi durumlarda kullanılır. Regl ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Dikloron doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Etken maddesi diklofenaktır.
Dikloronun yan etkileri; ağız ve yüz bölgesinde şişlik, göğüste sıkışma, mide bulantısı, kas ve eklem ağrıları, iştahsızlık gibi yan etkileri olmaktadır.
Dikloron ampul, adet sancısı, yoğun baş ağrısı, idrar yollarında iltihaplanma sonucu oluşan ağrılar, diş çekiminden sonra oluşan ağrı veya ameliyat sonrası oluşan şişliklerin giderilmesi için kullanılır.
Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2022
Yayınlama Tarihi: 14 Eylül 2022
Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Üst solunum yolu enfeksiyonları ve alt solunum yolu enfeksiyonları ayrımı genellikle ses telinin altındaki kısımlar ve bu bölgenin altı alt solunum yolu olarak da adlandırılır. Ses telinin üzerinde olan kısımlar burun, boğaz ve gırtlak kısmı da üst solunum yolu olarak adlandırılır.
Üst solunum yolu enfeksiyonları içerisinde en sık görülen faranjittir, bunun dışında bademcik enfeksiyonu, sinüzit farenjit sayılabilir. Bu hastalığın yol açtığı semptomlar boğaz ağrısı, ses kısıklığı, yutma zorluğu, boğazda gıcıklanma hissi olur. Faranjite sebep olan etkenler arasında en sık görülen geniz akıntısı, burun alerjisi, sigara içmek, kirli hava, boğaz reflüsü, ağız hijyeninin bozuk olması sayılabilir. Tedavisinde en sık bol su içmeyi önerilmektedir. Sakız çiğnemek, ballı sprey ve içecekler, ballı yiyecekler boğazı rahatlatır ve faranjite iyi gelebilir. Faranjitten korunmak için sigara mutlaka bırakılmalı, geniz akıntısını azaltıcı tedaviye başlanmalı, sağlıklı bir yeme içme menüsü oluşturulmalı ve boğazda reflü varsa mutlaka tedavi edilmelidir.
Bademcik enfeksiyonu aniden başlayan boğaz ağrısı, yutma zorluğu, halsizlik, yorgunluk, kas ağrısı, yüksek ateşin yol açtığı belirtiler görülür. Hastalığın tanısı için bademciklerden sürüntü şeklinde örnek alınır, alınan örnekte bakteri oluşursa ona etkili antibiyotik tedavisi verilerek kişi tedavi edilir. Ama bazen çeşitli nedenlerle bakteri üremesi görülmeyebilir. Bu durumda semptomatik tedavi veririlir ve antibiyotik tedavisine ek olarak zaman zaman kortizon tedavisi, ağrı kesiciler ,boğaz spreyleri, boğaz pastilileri ve bol sıvı alımı önerilir. Bademcik enfeksiyonunda ilaç tedavisi kadar dinlenme de önem arz eder, hasta kişiler mutlaka yatak istirahati yapmalıdır. Bademcik enfeksiyonunda yaygın olan belirtilerden biri de kas eklem ağrısı olduğu için hastalar çok ciddi şekilde halsizlik yorgunluk hissedebilir. Tedavi süresince boğaz ağrısı olduğu için hasta kişiler bir şey yiyip içmek te zorlanabilirler. Sıvı kaybı hastalığın iyileşmesini geciktirebilir. Bu nedenle yutma zorluğuna da iyi gelen yaz dönemlerinde özellikle dondurma yenebilir.
Üst solunum yolu enfeksiyonları içerisinde görülen en sık enfeksiyonlardan biri de sinüzit hastalığıdır. Sinüzit enfeksiyonu akut ve kronik olarak ikiye ayrılabilir. Akut enfeksiyon ani başlayan baş ağrısı, yüzde dolgunluk, burundan yeşil renkli akıntı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve boğazda balgam öksürük ağız kokusu şikayetleri ile ortaya çıkar. Kronik sinüzit enfeksiyonunda ise sürekli burun tıkanıklığı, baş ağrısı, geniz akıntısı ve hayat kalitesinde bir azalma görülür. Sinüzit tanısını koymak günümüzde çok kolay hale gelmiştir. Endoskopik muayene ile burun içerisine bakılır ve burun içerisindeki akıntılar bize bu konuda bilgi verir. Endoskopik muayene yeterli olmazsa, bilgisayarlı tomografi incelemesi ile %100 hastalığın tanısı konulur. En sık görülen etken burun alerjisi, alerjik rinit, burunda tıkanıklık, kaşıntı, akıntı ve koku kaybıdır. Alerji ödeme bağlı olarak sürekli sekresyon yaptığı için alerjik akıntılar sinüslerin ağzını tıkayarak da iltihaplanmasına neden olur. Hafif bir tıkanıklık alerji ile birleştiği zaman hemen sinüzite dönebilir. Sinüzit enfeksiyonu her yaş grubunda görülebilir. Özellikle çocuklarda sinüsler tamamen gelişmediği için çocuklarda görülen sinüzit kısaca rinit diye adlandırılır. Alerjisi olan kişiler normal insanlara göre üç kat daha fazla burun enfeksiyonu geçirir. Sinüzit nedenleri arasında bir diğer önemli etken ise burun içerisindeki kemik eğriliği, burun eti büyümesi ve sonradan oluşan burun etleri sinüzite neden olabilir. Sinüzit öncelikle ilaç tedavisi ile tedavi edilmektedir. Yeterli süre ve dozda ilaç uygulanmasına rağmen cevap alınamayan kişilerde cerrahi tedavi seçenekleri de düşünülebilir. Günümüzde sinüzit cerrahisi çok güvenli ve sık yapılan bir ameliyat çeşidi hastalarda büyük bir rahatlama sağlamaktadır. Çünkü sinüslerin etrafı kemikler ile çevrili olduğu için ilaç tedavisi yeterli olmayabilir. Bu nedenle burun deliklerinden girilerek herhangi bir dışardan kesi izi olmadan kolay bir şekilde günübirlik cerrahi operasyon yapılabilir.
Grip(İnfluenza) virüsler tarafından oluşturulur, sıklıkla kış aylarında en yüksek seviyeye çıkmaktadır. Grip görülen kişilerde özellikle kas eklem ağrısı, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı, gözlerde yaşarma, öksürük ve terleme şikayetleri görülür. Ayrıca çocuklarda geçmeyen öksürük için detaylı yazımızı okuyabilirsiniz Grip hastalığının tedavisinde ilk İnfluenza virüslerine yönelik ilaç tedavisi verilir. Aynı zamanda yatak istirahati, bol sıvı ve burun açıcı ilaçlar, öksürük kesici ilaçlar, şuruplar, boğaz pastilleri uygulır. Bazı durumlarda bu tedaviler yeterli olmayıp hastalık üst solunum yollarından yani burun ve boğazdan akciğere inebilir ve akciğerde zatürree yapabilir. Grip virüsü genellikle başka hasta kişilerle yakın temas sonucu bulaşabilir, çocuklardan anneye babaya veya iş yerinden iş arkadaşlarından toplu taşıma araçlarından veya toplu ortamlardan damlacık yolu ile bulaşabilir.
Soğuk algınlığı grip hastalığından daha hafif bir tablo oluşturur. Belirtilerinde kas eklem ağrısı olmaz, fakat hafif ateş olabilir, burun tıkanıklığı, seste değişiklik, halsizlik, hafif boğaz ağrısı olabilir. Soğuk algınlığını daha çok Rino virüsler yapar. Bu virüsler tehlikeli virüsler değildir, kolay bulaşır ancak ağır bir tablo ile seyretmez vücuttaki immün sistem bu virüsleri kolaylıkla yok edebilir ve hastalık kendiliğinden iyileşir.
Boğaz ağrısı için Parol içilir mi diye soranlar, bu ilacın tam olarak ne için kullanıldığını merak eder. Boğaz ağrısı, genellikle kış aylarının yaklaşması ile birlikte gribal enfeksiyon oranının artması sonucu görülür. Parol bir ağrı kesici ve aynı zamanda ateş düşürücüdür. Grip ve soğuk algınlığı semptomlarından biri olan boğaz ağrısına etkisinin olup olmadığı araştırılır. Parol boğaz ağrısına iyi gelir mi sorusunun cevabı merak edilir. İşte Parol ve boğaz ağrısı ile ilgili detaylar…
Boğaz ağrısı, karıncalanma, ağrı, acı veya yanma hissi ile ifade edilir. Ağrıya neden olan hastalığa bağlı olarak diğer semptomların yanı sıra, yutma veya konuşma zorluğu da meydana gelir. Viral kökenli boğaz ağrısı en yaygın olandır. Farenjit veya viral rinofarenjitin başlangıcı olabilir. Grip, boğaz ağrısının en önemli nedenlerindendir. Ek olarak, öksürük, hapşırma ve burun tıkanıklığı da söz konusudur.
Parol, içeriğindeki "Parasetamol" maddesinden dolayı, grip semptomlarını (orta şiddetli ağrılar, yüksek ateş ve boğaz ağrısı) büyük ölçüde azaltmaya yardımcı olur. Fakat, burada önemli olan boğaz ağrısının neden kaynaklı olduğudur. Bunun için öncelikle bir doktora danışmak daha sağlıklı sonuç almayı sağlar.
Boğaz ağrısı, konsültasyon için sık görülen bir nedendir. Kendi başına bir hastalıktan ziyade bir semptomdur. Bademcikler, farinks veya larinkste diffüz veya lokalize olarak ortaya çıkabilir.
Boğaz ağrısının nedenlerinden bazıları şunlardır: