Vanda Palma
Y., arguing that his wife went to the police request to drown himself.
Kaynak:focushaber.comAlso in the area wanted to strangle the growing national resistance.
Kaynak:hurriyet.com.trShould not be given the opportunity to those who want to strangle the peace process.
Kaynak:batmancagdas.comMoses, "You broke it to drown out the contents of it?
Kaynak:risalehaber.comYerinde infaz genellikle kurbanı silahla vurmak, asmak, bıçaklamak, taşlamak, boğmak gibi pratik yöntemlerle ulu orta yapılır. Zehir lemek
Kaynak:Yerinde infaz
30 Eylül 1919 tarihinde Washington'a bildirdiği telgrafta İngilizlerin Kürtleri kullanarak milliyetçi akımı boğmak istediğini bildirmişti.
Kaynak:Ali Galip olayı
Ab Urbe Condita da Tiber nehri taşar ve çamurlu zeminin ikizleri boğmak için yeterli olacağı düşünülerek askerlere bebekleri Tiber'e
Kaynak:Rhea Silvia
Etimoloji: Boğaz, boğmak fiilleriyle bağlantılı olabilir. Ayrıca Man kökü heybetlilik ve büyüklük ifade eder. Türkçede Yağan/Yağna, Moğolca
Kaynak:Mangus
RSI seçimi: 1
(I) a. Boğum yeri.
(II) (-i) 1. Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek: Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı. -Y. K. Karaosmanoğlu. 2. El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak. 3. Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek. 4. Renkler uygun düşmemek: Koyu yeşil renk odayı boğdu. Bu renk seni boğmuş. 5. mec. Silik bir duruma getirmek, bastırmak: Galiba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum. -R. H. Karay. 6. (-e) mec. Tamamıyla kaplamak, sarmak: Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu. -M. Yesari. 7. (-i, -e) mec. Peş peşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak: Güllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu. -O. Kemal. 8. (-i, -e) mec. Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak: Zaten durumun vahametini sezen müdürle hoca, işi gürültüye boğmak için Atatürk'e müfredat programına dair bir şeyler anlatmaya başladılar. -H. Taner. 9. mec. Gelişmesine engel olmak. 10. (nsz) mec. Bunaltmak: Daha sıcak basmamıştı; güneş henüz yakmıyor, hava daha boğmuyordu. -R. H. Karay.
Sağnak, şiddetli yağmur.
Torba, kese, çuval gibi şeylerin ağzını bağlamak.
1. Düğüm, boğum. 2. Hayvanların boyunlarına takılan halka. 3. Gerdanlık. 4. Boğum, kas, iki tarafı boğulmuş küçük bir parça. 5. Parmak boğumu.
Ağaç kütüklerini enine parçalamak.
Boğum
Boğmak, boğarak öldürmek
Gerdanlık, kolye.
boğmak, 6 karakter ile yazılır. Ayrıca, b harfi ile başlar, k harfi ile biter. Tüm karakter dağılımı ise, 'b', 'o', 'ğ', 'm', 'a', 'k', şeklindedir.
boğmak kelimesinin tersten yazılışı kamğob diziliminde gösterilir.