bugün çukur varmı 17 mayıs / Çukur neden yok, bitti mi? 17 Mayıs Show Tv yayın akışı - Finans Ajans

Bugün Çukur Varmı 17 Mayıs

bugün çukur varmı 17 mayıs

PKK

PKK (Türkçe telaffuz:&#;/pekaka/ veya /pekeke/)[40] veya tam adı ile Partiya Karkerên Kurdistanê (Türkçe:&#;Kürdistan İşçi Partisi), Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi, Suriye'nin kuzeydoğusu ve İran'ın kuzeybatısını kapsayan bölgede öz yönetim kurmayı amaçlayan ve bu amaçla söz konusu topraklara sahip olabilmek için[41] askerî hedeflere, köy korucularına ve sivillere[42][43][44][45] karşı saldırılar düzenleyen yasa dışı ayrılıkçı silahlı örgüt.[46][47][48][49][50][51]Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra; KADEK (Kürtçe: Kongreya Azadî û Demokrasiya Kurdistanê, Türkçe: Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi) ve Kongra-Gel (Halk Kongresi) isimlerini de kullanmıştır.[52][53] yılında, Lice'nin Fis köyünde Abdullah Öcalan ve kendisini destekleyen 21 kişi tarafından kurulan[54][55] PKK'nın ideolojisi, yılına kadar Marksizm-Leninizm, ardından demokratik konfederalizm[56] üzerine kurulu olmuştur.

PKK örgütünün gerçekleştirdiği ilk silahlı eylemler yılında radikal sol örgütlere karşı gerçekleşmiştir.[57] Özellikle Maocu çizgide olan Türkiye İşçi Köylü Partisi'ne (TİKP) karşı Güneydoğu illerinde yılları arasında çeşitli saldırılar düzenlemiş, önde gelen TİKP mensupları öldürülmüştür.[57][58] yılları arasında ise, PKK tarafından Siverek'te bulunan Bucak aşiretine ve yöredeki sivillere karşı silahlı eylemler gerçekleştirmiştir.[59][60][61] 7 Eylül 'de asteğmen İlyas Bayraktutar çeşitli işkencelerle öldürüldü. Maddi olarak yeterli desteği aldığını ve yeterli kapasitede militanı olduğunu düşünen örgüt; 'te gerçekleştirdiği Eruh ve Şemdinli baskınları ile, o tarihten bu yana Türk güvenlik güçlerine ve sivillere karşı saldırılarını sürdürmektedir.[57][60]

Bazı politikacı ve yazarlara göre, PKK gerek geçmiş dönemde gerekse günümüzde eylemleri için çeşitli Marksist-Leninist örgütler veya partiler ile iş birliği yapmıştır. Örgüt, 12 Mart tarihinde Halkların Birleşik Devrim Hareketi bileşenleri ile birleşerek Türkiye'de faaliyet yürüten bazı komünist ve Marksist-Leninist silahlı örgütlerle ortak bir cephe oluşturmuştur.[62] Bununla birlikte PKK'nın Batılı ülkelerden maddi, manevi ve politik destek gördüğü; hatta örgüte silah ve teçhizat tedarik edildiği öne sürülmektedir.[63] Türkiye'deki eylemlerinin finansmanının büyük bir kısmı Türkiye dışından sağlanmaktadır.[64] Örgütün, kendine yeterli maddi desteği sağlayabilmek için uyuşturucu ticareti, eroinüretimi, insan ticareti, kara para aklama ve kaçakçılık gibi yasadışı suç faaliyetleri yürüttüğü iddia edilmektedir.[65][66][67] yılında, Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan "Organize Suç Tehdidi Değerlendirmesi" raporunda, örgütün sadece eroin kaçakçılığından yılda 50 milyon dolar ile milyon dolar arasında para kazandığı belirtilmektedir.[68]

PKK; Avrupa Birliği ülkeleri, NATO, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Japonya, Kanada, Kazakistan ve bölgedeki Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ın da aralarında bulunduğu çeşitli ülke ve uluslararası kuruluşlar tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır.[69]Rusya, Çin, Hindistan, İsviçre, Mısır, İsrail, Tunus, Suudi Arabistan, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri ise PKK'yı terör örgütü olarak kabul etmeyen ülkelerden bazılarıdır.[70][71][72] Örgüt, Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü'nün (IEP) " Küresel Terörizm Endeksi" raporunda "Avrupa'nın en kanlı terör örgütü" olarak listelendi. yılında kişinin, yılında ise 71 kişinin ölümünden sorumlu oldu.[73] itibarıyla Türkiye sınırları içerisinde civarı, toplamda civarı silahlı PKK mensubu olduğu düşünülmektedir.[74][75]

İdeolojisi ve amacı

PKK'nın ideolojik yapısı Marksizm-Leninizm,Maoculuk,Apoculuk[78], Kürt milliyetçiliği[79] ve demokratik konfederalizm'dir. Abdullah Öcalan, PKK'yı "Kürtproleterdevrimci hareketi" ve "ulusal kurtuluş mücadelesi" olarak tanımlamıştır.[80]

PKK ilk yıllarında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı jeokültürel bölge olan Kürdistan'da sosyalist bir Kürt devleti kurma amacı olduğu halde 90'lı yıllarda gerek SSCB'nin dağılması gerek ise Abdullah Öcalan'ın ideolojik değişimleri PKK'yı devlet kurmak fikrinden vazgeçirmiştir.[81] PKK, Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi, Suriye'nin kuzeydoğusu ve İran'ın kuzeybatısını kapsayan bölgede öz yönetim kurmayı amaçlamaktadır.[82]Mehmet Ali Birand ile yaptığı ve 16 Haziran tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajında Öcalan "Amacımız Türkiye'den toprak koparmak değil, aşamalı şekilde bir gerçeğin kabul edilmesini sağlamaktır. Her şey size bağlıdır." ifadelerini kullanmıştı.[83]

Faaliyet alanı büyük ölçüde Türkiye toprakları olmakla birlikte, Batı Avrupa'da,[84] Suriye, Irak ve İran[85] topraklarında da etkinlik göstermektedir.

Tarihi

Arka plan

Kürt isyanları

Osmanlı döneminden itibaren Anadolu'daki Kürtler, merkezi yönetime karşı çeşitli sebeplerle birçok isyanda bulunmuşlardır. 'da Mir Muhammed İsyanı, 'de Koçgiri İsyanı, 'de Milli Aşireti Ayaklanması, 'te Şeyh Said İsyanı gibi birçok isyan gerçekleşmiştir. Şeyh Said İsyanı sonrası çıkarılan Şark Islahat Planı[86][87] çerçevesinde Kürt illerinde olağanüstü hâl ilan edilmiş, halka açık yerlerde Türkçe dışında bir dil konuşulması yasaklanmış, Türkçe olmayan köy, ilçe ve il isimleri Türkçeleştirilmiştir. yıllarında Ağrı ayaklanmaları ve 'de Dersim İsyanı gerçekleşmiştir. Özellikle Dersim İsyanı sertlikle bastırılmış, 13 bin kişi ölmüş, 11 bin kişi sürgün edilmiştir.[88] Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki bu isyan ve ayaklanmalar çoğunlukla aşiret bazlı olup ayrılıkçı veya bağımsızlıkçı bir kimlik içermemekteydi.

Doğu mitingleri

Türkiye İşçi Partisi 16 Eylül 'de Diyarbakır, 24 Eylül'de Silvan, 1 Ekim'de Siverek, 8 Ekim'de Batman, 15 Ekim'de Tunceli, 22 Ekim'de "Doğu Mitingleri" düzenlemiştir. 23 Mayıs 'de Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) kurulmuştur.

Apocular dönemi ()

Abdullah Öcalan'ın örgütsel geçmişi 'te Marksist bir yapı olan Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği (ADYÖD) ile başlamaktadır.[89][90] Solcu Türk ve Kürt öğrencilerden oluşan dernek, yılında kapatıldı.

27 Kasım tarihli kuruluş bildirgesine kadar olan dönem Apocular olarak adlandırılmaktadır. Apocular ismi özellikle Dikmen toplantısından sonra yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Öcalan'ın politik fikirlerinin geliştiği ve ülke içinde 'lerin ortasına kadar gelişen yapılarla bağlantılarını kurmuş ve tanıtmıştır. Bu dönemin sonlarında fikirlerini harekete koymak için Güneydoğu Anadolu'da var olan feodal yapıda yer bulması ve bu yapıyı kendi amaçları için şekillendirmesi ve kendi amaçlarının da bölgenin yapısı altında şekillenmesi fikrini benimsediler.[93]

Apocuların çekirdek grubu 16 kişiden oluşmaktaydı. 'te grubun Dikmen'de yaptığı bir toplantıda üniversiteyi bırakarak Marksist-Leninist bir grup oluşturma ve bağımsız bir Kürt devleti için savaşma kararı alındı. Alınan kararlar arasında Türk milliyetçilerine saldırılar düzenleme, militan solcularla münazaralar ile Kürt milliyetçiliğini tanıtma ve gösteriler ile dikkat çekme yer alıyordu. Yıllar içinde bu on altı kişiden sadece Öcalan grupta kalmış, bazıları kendi kuruluşunda rol oynadıkları yapı tarafından öldürülmüştür.[93]

Tunceli Raporu

yılının Haziran tarihlerinde Doğu'da denetlemeye çıkan bir mühendis albay, Tunceli'de denetim yaparken oradaki Harita Birliği personeli ve Ziraat Okulu öğretmenlerinden edindiği bilgilerden çok etkilendiğini ve bunları bildirmenin bir vatan borcu olduğunu ifade ederek gördüklerini ve duyduklarını bir rapor hâlinde Genelkurmay Başkanlığına sundu:

— Türkçe bilindiği hâlde askerlere ve emniyet mensuplarına Türkçe cevap verilmiyor.

— Subay, astsubay ve emniyet mensuplarına "faşist köpekler" diyorlar.

— Tunceli Valisi'nin arkasından "Eco'nun (Ecevit) faşist köpeği" diye bağırılmış.

— On beş kadar okulda bayrak merasimi yapılmamakta, İstiklal Marşı söylenmemekte.

— Emniyet müdürü dövülmüş.

— Resmî kişilere bakkallar, "Size satılacak bir şeyimiz yok." diyerek mal satmaktan imtina etmekte, bu yüzden harita personeli jandarma tavassutu ile alışveriş yapabilmekte.

— İstiklal mücadelesinde kullanılacak haritalar yapılıyor diye araziye dikilen harita işaretleri tahrip edilmekte.

— 19 Mayıs gösterilerine 15 okuldan ancak 17 öğrenci çıkarılabilmiş, o da Ziraat Okulundan öğrenciler.

— Tunceli'deki gizli bir komitenin emri ile sosyal ve ekonomik faaliyetler derhâl durdurulabilmekte.

— Duvarlara sarı yıldızlı Kürt millî bayrağı yapıştırılmakta.

— Kürt millî marşı diye bir marş toplu olarak okunabilmekte.

— Toplu olarak komünist enternasyonal marşı okunmakta.

— Kürt istiklal mücadelesinin patlaması ile birlikte bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun tümden mücadeleye katılacağı anlatılmakta.

Kuruluşu, şehir çatışmaları ()

27 Kasım 'de Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis mahallesinde yapılan bir toplantıyla (1. Kongre) "Kuruluş Bildirgesi"ni düzenledi ve adını Kürdistan İşçi Partisi olarak değiştirdi.[95] PKK, bu bildirgeyle hareket alanını genişlettiğini de ilan eder ve yeni bir safha olan şehir eylemleri metotlarını uygulamaya başlar.[kaynak belirtilmeli] Marksist, Leninist temelli ayrılıkçı bir organizasyon olması sebebiyle sağ organizasyonlarla da çatışmaya girmiştir. Bu dönemde Başkan olarak Abdullah Öcalan, Başkan yardımcısı olarak Cemil Bayık, Yürütme kurulu başkanı olarak Şahin Dönmez, Asker sorumlusu olarak Mehmet Karasungur, İstihbarat sorumlusu olarak Mazlum Doğan, Yürütme kurulu üyesi olarak Mehmet Hayri Durmuş, Yürütme kurulu üyesi olarak Öcalan'ın eşi olan Kesire Yıldırım yer aldı.[93]

Mayıs 'de birçok örgüt mensubunun devlet güçleri tarafından yakalanması üzerine Öcalan, Haziran tarihinde Türkiye'den Suriye'ye geçmiştir. Ardından Türkiye’de bulunan üst düzey örgüt mensuplarına “etkili bir eylemle PKK’nın kamuoyuna ilan edilmesi” talimatını vermiştir. Bunun üzerine bir grup PKK mensubu, 30 Temmuz tarihinde Hilvan-Kurt başı Köyünde bombalı ve silahlı saldırı gerçekleştirmiş ve PKK’nın kuruluş bildirisinin sonuç bölümü olay yerine bırakılmıştır.

Kuruluş bildirgesiyle bölgede varlığını geliştirme ve sosyal yapıya bürünme devresine girmiştir. olayın yaşandığı dönemde, PKK Şehir Çatışmaları döneminde aktif bir yapıdadır. 12 Eylül büyük oranda şehir çatışmaları dönemini sona erdirse de organizasyonun eylem kabiliyetini ortadan kaldırmamıştır.[93]

PKK'nın çatışmaları sadece karşıt görüşlerin çatışması olmakla kalmayıp 30 Temmuz 'da Cuma Tak önderliğindeki grup tarafından Urfa Milletvekili Mehmet Celal Bucak'a düzenlenen suikastla, devletle iş birliği içinde olmakla ve Kürtleri sömürmekle suçladığı aşiretlere de yönlendirmiştir.[97]

darbesi öncesi diğer komünist ve Marksist-Leninist gruplar gibi yapılanmış ve propagandasını silahlı eylemlerle duyurmuştur. 12 Eylül Darbesi ülke içinde yaşamın sekteye vurulmasını amaçlayan faaliyetlere karşı bu faaliyetleri yürüten bireylerin etkisiz kılınması amacı ile yürütülmüştür. Öcalan, ülkeyi terk etmiş ama onunla ülke dışına çıkmayan PKK militanları darbe grubunca yakalanıp hapsedilmişlerdir. Bu grup daha sonra cezaevi direniş hareketinin çekirdeğini oluşturacaktır.[93]Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkence ve kötü muamelelere tabii tutulan tutukluların büyük çoğunluğu PKK'ya katılmış ve onun ana omurgasını oluşturmuştur.[98] yılında bu cezaevinden tahliyelerin başlamasıyla beraber PKK hızla güç kazanmaya başlamıştır.

Diyarbakır Raporu

Bu dönemde Diyarbakır'da dört lisede millî güvenlik bilgisi dersi öğretmenliği yapan subaylar, 'da Genelkurmay Başkanlığına bir rapor sundu:

1. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu, öğretmenlerine olan saygınlıklarını yitirmişlerdir.

2. Öğrenciler dersleri ile uğraşacaklarına siyasetle uğraşmakta ve kendilerinin ayrı bir millet olduklarını söylemekteler.

3. Bir kısım öğrenciler; millî güvenlik bilgisi derslerinin, egemen güçlerin devrimci güçleri uyutmak için konulduğu görüşündeler.

4. Okulun duvarlarında, sıraların üstlerinde Kürtçülük sloganları yazılı. Hiçbir dershanede Atatürk'ün resmi yok.

5. Öğrenciler, millî güvenlik bilgisi öğretmenlerinin şahsında bütün subaylara antipati duymakta ve onları Kürtçülüğe engelleyen bir güç olarak görmekteler.

6. Öğretmen dershaneye girdiğinde hiçbir öğrenci ayağa kalkmıyor. İkaz edilmesine rağmen kalkmamakta direniliyor. Nasıl hareket edilmesi gerektiği kendilerine izah edildiğinde bir öğrenci, "Biz Pavlov'un köpekleri değiliz." diye cevap verebiliyor.

7. Bazı okullarda öğretmene devamlı olarak aşağıdaki sorular sorulmakta:

— Pasaportunuz var mı? Diyarbakır'a nasıl girdiniz?

— Kürdistan Devleti hakkında bilgi verir misiniz?

— Kürtler, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan önce de vardı, ne dersiniz?

— Atatürk'ün kaç babası vardı, Atatürk bir önder midir?

8. Öğrencilere, "Bir savaş olsa katılmaz mısınız?" diye sorulduğunda, "Kendi savaşımız olursa katılırız." şeklinde cevap alınıyor.

Bölücülük Raporu

Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanı'nın başkanlığında oluşturulan ve görevlendirilen teftiş kurulunun 22 gün süren Doğu teftişi sonucunda hazırlanan rapor, 6 Nisan günü Başbakan Bülent Ecevit başkanlığında yapılan Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı'nda okundu. Rapordan bazı ifadeler şöyleydi:

Bugün Suruç'tan Uludere'ye, daha ötelere kadar, Güney hudut bölgelerimiz adım adım yoğun bir bölücülük humması içindedir.

Oralarda artık Devriye Talimatı'ndaki klasik 2 kişilik devriyelerle göreve çıkmak hayal olmuştur. Bir köye 20 kişiden az müfreze ile girmek, arama yapmak, oradan bir kanun kaçağını çıkarmak artık cesaret isteyen bir iş hâline gelmiştir.

Dağlar, taşlar anlamları korkunç Kürtçe sloganlarla doludur. Şehirler, köy ve kasabalar için için kaynamaktadır. Arkadaşlarımız kendilerini bir müstemlekeci asker gibi hissettiklerini, bölge halkının, kendilerine bir işgal ordusunun subayı nazarı ile baktığını söylemektedirler.

Hudut bölgelerimiz, sessiz ve derinden bir kaosa sürüklenmektedir.

Ne yazık, o yörelerde Silahlı Kuvvetler dışında ayakta duran sağlıklı bir devlet organı daha kalmamıştır. Devlet müesseseleri, yaygın bir güvensizlik ve ürkeklik havası içinde otorite ve saygınlığını yitirmeye başlamıştır.

Biz Mardin'de iken Derik'te bir polis güpegündüz sokak ortasında kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Davaya bakacak olan Derik Hâkimi istirahat almış, bir diğeri kendi kendini reddetmiş, Mazıdağı Hâkimi yetkisizlik kararı vermiş. Yüksek Hâkimler Kurulunca görevli kılınan Mardin Hâkimi ise sanık bir öğretmenle üç eğitim enstitüsü öğrencisini tutuklayacak yürekliliği gösterememiştir. İşin dramatik yanı, savcı, bu sanıkların sorguları yapılırken pencerelere kum torbaları yığılmak suretiyle can güvenliklerinin sağlanması talebinde bulunmuştur.

Biz Mardin'de iken Öğretmen Okulu öğrencileri, derslerin Kürtçe verilmesini sağlamak için dersleri boykot etmişlerdir.

24 Eylül 'de Mardin Eğitim Enstitüsü kapısına asılan pano ve pankartlarda şu sloganlar göze çarpıyordu:

"Yaşasın Kürdistan'ın Kurtuluş Savaşı!"

"Yaşasın Kürdistan Devleti!"

"Silahlı Mücadelemiz Sürecektir!"

"Yaşasın Bağımsız Kürdistan!"

"Kürtlere Özgürlük, Sonuna Kadar Savaş!"

Suruç Ortaokulunda bir öğrenci, defterinin yapraklarını niçin "kan, kan, kan" kelimeleri ile doldurmuştur? Körpe çocuklara sınıf geçme notunu ihtilal yapma metodu öğretisine göre veren öğretmenleri denetleyen bir merci kalmadı mı?

Mardin'de polis karakolu otomatik silahlarla taranmış, Cizre'de Kaymakamın evi ve polis karakolu taşlanmıştır. Tekmil devlet memurları açık açık tehdit edilerek günbegün artan baskı ve terör havası içinde pasivize edilmiş ve susturulmuştur.

Bölücülük tehlikesi, amansız bir ahtapot gibi gezdiğimiz hudut kesimlerini sarmış durumdadır. KAWA'lar, SİVANCI'lar, KOMAL, RIZGARI grupları, DDKD'ciler, KUK'çular, DAĞCI'lar, APOCU'lar, yeraltında ve yer üstünde faaliyette bulunan legal, illegal teşekküller kasabalardan köylere doğru korkunç bir doğurganlıkla yayılmakta ve çoğalmaktadırlar.

23 Nisan tarihli Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı

Doğu bölgesinde yaptığı geziden sonra 23 Nisan günü yapılan Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı'nda konuşan Adalet Bakanı Mehmet Can, "Bingöl'de okullarda İstiklal Marşı'nın söylenmediğini, Atatürk'ün resminin sınıflardan alınıp çamura atıldığını, buna engel olmaya çalışan öğretmenin öldürüldüğünü" söyledi. Can; hâkim, savcı ve valilerin durumuna dair de şöyle dedi:

"Pertek Savcısı, evinin iki defa bombalandığını söyledi. Hâkimin evini de bombalamışlar. 'Yatak odasının ışığını yakıyor, kendim karanlıkta çatı katında yatıyorum. Ne olur beni buradan alın.' diye yalvardı. Tunceli Valisi de kendisinin alınması için yalvarıyor. Diyarbakır Valisi, Kars Valisi de, 'Ne olur beni buradan alın.' diyorlar."

Temmuz 'da Abdullah Öcalan Suriye'ye geçti Eylül askeri darbesinin öncesinde sayıca az PKK militanı Suriye'ye eğitim almak için geçerken, darbenin ardından büyük sayılarda geçiş başladı. arasında kadar PKK'lı Suriye kontrolü altında olan Lübnan'ın Bekaa Vadisi'ne yerleşmiş ve burada Filistinlilerden eğitim, Suriye'den çoğunlukla örtülü şekilde destek almıştır. Temmuz 'de PKK ilk konferansını Helvi kampında yaptı. Bu toplantıya 80 kişi katıldı. Kongrede Avrupa'da yapılanmanın güçlendirilmesi ve Türkiye içinde saldırılar için planlar yapılması kararlaştırıldı. Ertesi yıl Dev-Yol ve diğer aşırı sol gruplarla işbirliğine girildi.

'de İsrail'in Lübnan'ı işgalinin ardından PKK bölgede kalmaya devam etmiş, Bekaa'daki kamp PKK'nın ideolojik eğitim merkezi olmuştur. 'de Öcalan, Mesud Barzani ile Kuzey Irak'ta kamp inşa etme ve Barzani kontrolündeki sınır bölgesinden Türkiye geçme üzerine bir anlaşmaya vardı. sonunda Suriye ile anlaşamayan Dev-Yol, militanlarını kamplardan çekmeye başladı.Cem Ersever; PKK'nın bu süreçte Bulgar ve Suriye istihbarat birimlerinden yoğun olarak yardım aldığını ileri sürmektedir.[]

'te üç PKK'lı altı ay boyunca Tunceli-Hakkâri arasındaki bölgeyi inceledi, haritaladı ve köylülerle görüştü. Başka bir grup Diyarbakır-Şırnak arasında keşif yaptı. Bu sayede hem yerlilerin görüşleri öğrenildi hem de daha sonraki saldırılar için güzergahlar, toplanma ve saklanma alanları, coğrafi yapı gibi konularda bilgi toplandı. 'te PKK saldırılar için hazırdı.

senesiyle PKK yeni bir yapıya bürünmüştür. Dönemin Suriye hükûmetinin desteği ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde gerilla savaşı yöntemlerini uygulamaya başlamıştır.[55][]

Bununla birlikte Öcalan 'Uzun süreli halk savaşı' ilan etti. 'Uzun süreli halk savaşı' 1:'stratejik savunma', 2:'stratejik dengeleme' ve 3:'stratejik saldırı' başta olmak üzere üç aşamadan ibaretti.[kaynak belirtilmeli] Bunun ilk aşamasının yöntemini 'Silahlı Propaganda' olarak nitelendirerek Kürdistan Kurtuluş Güçleri (Kürtçe: Hêzên Rizgarîya Kurdistanê, HRK) kuruldu ve üç birlik oluşturdu:[55] 'Agit' kod adılı Mahsun Korkmaz komutasındaki '14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliği' Eruh-Şırnak-Pervari bölgesine, Abdullah Ekinci komutasındaki '21 Mart Silahlı Propaganda Birliği' Hakkâri-Çukurca-Şemdinli ve Ali Ömürcan komutasındaki '18 Mayıs Silahlı Propaganda Birliği' ise Van-Çatak bölgelerine saldıracaktı. Ancak Ali Ömürcan'ın birliği hücuma geçemedi. 15 Ağustos akşam 'da Eruh ve Şemdinli'de PKK ilk büyük ölçekli silahlı eylemini gerçekleştirdi.

25 Ekim 'da Lübnan'da yapılan monash.pwsinde HRK lağvedilerek yerine Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu (Kürtçe: Artêşa Rizgarîya Gelê Kurdistan, ARGK) kuruldu. yılında örgütün artan eylemleri 'te doruk noktasına ulaştı. 24 Mayıs 'te Bingöl-Elazığ karayolunu kesen PKK militanları, eğitimlerini tamamlayarak görev yerlerine sevk edilen silahsız 33 eri otobüslerden indirerek kurşuna dizdi. PKK'lılar, 13 er, bir polis ve 8 vatandaşı da kaçırdılar. Olayın ardından düzenlenen operasyonda, 10 PKK'lı öldürüldü ve kaçırılanlar kurtarıldı.[][]

Bu dönem örgütün hayatta ve ülkeler arası yapıda kalabilmek için ideolojisini büyük ölçüde yeniden gözden geçirdiği dönemdir.[kaynak belirtilmeli] Komünizm (Marksist-Leninist) yerine sosyalizm benimsenmekte ve kadın erkek eşitliğini savunduğunu göstermek üzere de kadınlar da erkek davranışlarını öne çıkarmaya ve cinsel öğeleri göz ardı etme politikası uygulanmaktadır.[kaynak belirtilmeli] Parti içinde dine karşı tolerans gösterilmesi bu yapının uzantısıdır.[kaynak belirtilmeli]

Bu değişimlerle PKK, Kürt devleti söyleminden vazgeçmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devleti altında otonom bir yapı amaçladığını söylemeye başlamıştır.[kaynak belirtilmeli]

Örgüt bu dönemde sivillere yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştır.[][] Hem İnsan Hakları İzleme Örgütü hem de Uluslararası Af Örgütü; PKK'nın “devlet yanlısı” olduğunu iddia ettiği sivillere ve köylere karşı çok sayıda planlı sivil katliam gerçekleştirdiğini ve bunun örgütün resmi politikası olduğunu; yılları arasında yapılan bu tür katliamlarda 39'u kadın, 76'sı çocuk olmak üzere ​​kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştır.[][]

'da Türkiye Cumhuriyeti'nin savunma harcamalarına ayırdığı miktar bütün harcamalarının %4,2'sine kadar yükselmiştir.[]

Başbağlar Katliamı ()

Ana madde: Başbağlar Katliamı

5 Temmuz tarihinde 'e yakın PKK mensubu, Kemaliye'nin Başbağlar Köyü'nde sivilleri kurşuna dizip evleri ateşe verdi. 31 kişi öldü, 3 kişi yaralandı.[][][] Katliamı PKK üstlendi ve Öcalan Davası'nda PKK'nın eylemlerine örnek olarak gösterildi.[] PKK lideri Abdullah Öcalan olaydan habersiz olduğunu ve olayın sorumlusunun Dr. Baran kod adlı bir PKK sorumlusu olduğunu ifade ederek, katliamı PKK'nın düzenlediğini kabul etmiştir.[]

İntihar saldırıları ()

PKK 'ların ikinci yarısından itibaren birçok intihar saldırısı düzenlemiştir Haziran 'da "Zilan" kod adlı PKK'lı kadın militan Zeynep Kınacı, Tunceli'de vücuduna sardığı bombaları İstiklal Marşı'nın okunduğu sırada tören alanında patlattığı olay, Türkiye'de düzenlenen ilk intihar saldırısı oldu. Olayda ikisi astsubay, toplam 6 asker öldü.[]25 Ekim 'da ikinci bir canlı bomba olayı daha gerçekleşti. Adana'da Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü bahçesindeki polislerin arasına dalan PKK'lı Leyla Kaplan üzerindeki bombayı patlattı. Olayda 3 polis öldü.[]29 Ekim 'da, Sivas'ta Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı sırada Güler Otaş üzerindeki bombayı patlattı. Saldırıda üçü polis, biri sivil 4 kişi öldü. Sivas polisi hamile kadın giysili bir intihar bombacısı ihbarı almıştı. Alanda şüphelendikleri siyah çarşaflı genç kadını, bir kadın polis tarafından aranması için polis aracına götürürlerken bomba patladı.

Öcalan'ın yakalanmasının ardından intihar saldırıları artış gösterdi. Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan, Alman Der Stern dergisine verdiği bir röportajda "(eğer ağabeyine zarar gelirse) Kürtler kendilerini patlayıcı kemerlerle saracak ve Türk askeriyle beraber havaya uçacaklar" sözlerini kullandı. Örgüt, intihar eylemleriyle Öcalan'ın idam edilmesini engellemeyi ve Türk hükûmetinin sert bir tepki göstererek sivilleri etkileyecek terör karşıtı operasyonlar yapmasını, bu sayede azalan popülaritesini yeniden kazanmayı hedefliyordu. 17 Kasım 'de Yüksekova,[][] 1 Aralık'ta Lice,[]24 Aralık'ta Van,[][] 4 Mart 'da İstanbul,[][] 20 Mart'ta Başkale,[] 27 Mart'ta Taksim Meydanı,[] 5 Nisan'da Bingöl,[][] 8 Nisan'da Yüksekova,[][] 5 Temmuz'da Seyhan[] saldırıları gerçekleşti. Ayrıca birçok saldırı da emniyet birimleri tarafından engellendi.[] PKK'nın bu stratejisi örgüte marjinal bir fayda sağladı.

PKK ve sonrasında birçok intihar saldırısı daha düzenleyecekti.

Şemdin Sakık'ın yakalanması

13 Nisan 'de PKK'nın eski ikinci adamı olup örgütten iltica ederek Mesut Barzani'nin yanına sığınmış Şemdin Sakık (Kod adı: Parmaksız Zeki) ve kardeşi Arif Sakık, Özel Harekât birimleri tarafından ele geçirilerek Türkiye'ye getirilmişlerdir.

Öcalan'ın Suriye'den çıkışı

29 Ağustos 'de Abdullah Öcalan MED TV'de yayınlanan basın toplantısına telefon bağlantısıyla katılarak tek taraflı ateşkes ilan etmiştir.[] Buna Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı Mesut Yılmaz şöyle yanıtlamıştır:

"Eğer Türk devleti ile savaşmakta çaresizliğini anlayıp da teslim olmak için bir adım atıyorsa, ben bunu olumlu görürüm. Devamının gelmesini bekleriz. Ama eğer kendine Avrupa'da siyasi platformda yer kazanmak için bir oyun peşindeyse boşunadır. Hiçbir zaman muhatap alamayız."

16 Eylül'de Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde Suriye'ye hitaben şöyle konuşmuştur:

"Bazı komşularımız bizim iyi niyetimizi, gösterdiğimiz yakınlığı yanlış değerlendirmişlerdir. Uzun zamandan beri Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp, onu destekleyerek Türkiye'yi terör belasına bulaştırmışlardır. Şunu açıkça söylemek istiyorum: Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir. Sabrımız tükenmek üzeredir. Sabrımızı taşırmasınlar."

1 Ekim'de TBMM'nin açış konuşmasında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel:

"Tüm uyarılarımıza ve barışçı açılımlarımıza rağmen hasmane tutumdan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum."

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, 6 Ekim'de Türkiye'yi ziyaret ederek arabuluculuk girişiminde bulunmuş ve Türkiye bunu kabul etmiştir.

9 Ekim'de Abdullah Öcalan PKK Yunanistan temsilcisi Ayfer Kaya (kod adı: Rozerin) ve bazı arkadaşları ile birlikte Suriye'yi terk etmiştir. (Bu olay PKK'nın literatürüne "9 Ekim Komplosu" olarak geçmiştir.)

Mısır Dışişleri Bakan Amr Musa 12 Ekim'de Ankara'ya gelerek Süleyman Demirel'e Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'ın mesajını iletmiştir. 19 Ekim'de Adana'da yapılan Türkiye-Suriye görüşmesinin sonucu "Öcalan şu andan itibaren Suriye'de değildir ve kesinlikle Suriye'ye girmesine izin verilmeyecektir" hükmünü de içeren mutabakat metni imzalanmış ve 20 Ekim'de açıklanmıştır.[]

Nairobi operasyonu

Lazarus Mavros adına düzenlenmiş Kıbrıs Cumhuriyeti sahte pasaportunu taşıyan Abdullah Öcalan, 2 Şubat 'da saat 'te Yunan Ulusal İstihbarat Teşkilatı (EYP) mensubu Savvas Kalenteridis ile birlikte Kenya'nın başkenti Nairobi'ye gelmiş ve Yunanistan Büyükelçiliğine ait binaya yerleşmiştir.[] Dönemim EYP başkanı ve üst düzey Yunan devlet yetkilileri Kalenteridis'ten Öcalan'ı derhal büyükelçilikten çıkarması istemesine rağmen, Kalenteridis kendine verilen talimatlara uymamış ve Öcalan'ı büyükelçilikte tutmaya devam etmiştir.[][]

Öcalan'ın büyükelçilikte kaldığını öğrenen Kenya hükûmeti 15 Şubat'ta Öcalan'ın derhal sınır dışı edilmesini talep etmiş ve Öcalan da Hollanda'ya gitmek koşuluyla binayı terk etmeyi kabul etmiştir. Kenyalı yetkililerin gözetiminde büyükelçilikten ayrılan Öcalan, Nairobi Havalimanı'na götürülmüştür; Kalenteridis de gelmek istemiş fakat buna Kenyalılar izin vermemiştir.[] Öcalan'ın Kenya'da olduğu bilgisine sahip olan Türk güvenlik güçleri bir operasyon hazırlamıştır. Cavit Çağlar'a ait TC-CAG kuyruk numaralı Falcon B tipi uçağı ile, Özel Kuvvetler Komutanı TümgeneralEngin Alan'ın komuta ettiği operasyon timi Kenya'ya gönderilmiştir. Havalimanına varan Öcalan; bu özel kuvvetler timi tarafından derdest edilerek[] yakalanmış ve Türkiye'ye getirilmiştir.[][][][][] Öcalan 16 Şubat 'da saat sabah 'da Türkiye'ye getirilmiş ve dönemin Başbakanı Bülent Ecevit yaptığı açıklamada "Dünyanın neresinde olursa olsun devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözünü yerine getirdi, şehit analarına verilen sözü yerine getirdi." ifadelerini kullanmıştır.

Öcalan'ın yakalanmasında Mossad'la iş birliği yapıldığına dair söylentiler ortaya atılmış fakat bunlar Mossad tarafından yalanlanmıştır.[] Benzer şekilde Kenyalı yetkililerin de Türk yetkilerlerle irtibat halinde olduğu iddia edilmiş fakat bunlar da Kenyalı makamlar tarafından reddedilmiş, Kenya'nın hiçbir şekilde bu operasyonda yer almadığı Kenya hükûmeti tarafından belirtilmiştir.[]

Öcalan'ın Yargılanması ()

Ana madde: Öcalan Davası

Abdullah Öcalan 29 Haziran tarihinde Türk Ceza Kanunu'nun muhtelif maddelerinde geçen ve maddesinde müeyyidesi tespit edilen "devletin birliğini bozmaya veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklarda bir kısmının devlet iradesinden ayırmaya kalkışmak" suçundan yargılandı. Yargılanmasına 31 Mayıs 'da İmralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde başlanan davada Öcalan, PKK örgütünü kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü itiraf etti.[]

29 Haziran tarihinde Abdullah Öcalan, oybirliği ile idama mahkûm edildi.[] Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da onandı.[][] Mahkemenin gerekçeli kararında Öcalan'ın, eylemlerinin şiddeti, yoğunluğu ve sürekliliği ile içinde bebek, çocuk, ihtiyar ve kadınların da bulunduğu binlerce insanın öldürülmüş olması ve ülke genelinde ciddi tehlike oluşturması nedeniyle Türk Ceza Kanunu'nun maddesinde düzenlenen cezai sorumluluğu kaldıran veya azaltan nedenlerden yararlandırılmamasına karar verildi. Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından ölüm cezası kararı verildi ancak karar uygulanmadı.[]

İlk ifadesinde, yakalandıktan sonra kötü muameleye maruz kalmadığını söyledi ve PKK'nın ölümüne neden olduğu insanlardan özür diledi. Daha sonra ifadesinde PKK'nın ayrı ülkeden destek gördüğünü ve eğer idam edilirse pek çok kan döküleceğini, canı bağışlanırsa çatışmaları bitirmeye çalışacağını söyledi.

Bu davada Öcalan, Türk vatandaşı olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onun ceza kanununu tanıdığını ve savunmasının hukuki değil siyasi olacağını belirtmiştir.

Öcalan'ın destekçileri (Nisan , Londra)

PKK'nın feshi ()

Öcalan, 1 Ağustos 'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin Türkiye sınırlarının dışına çekilerek, sembolik barış gruplarının iyi niyetin bir göstergesi olarak Türkiye'ye gelmelerini ister. Ardından, örgüt tarafından PKK'nın silahlı güçleri sınırların dışına çekilerek, biri dağdan biri de Avrupa'dan olmak üzere iki barış grubu gönderilir.[kaynak belirtilmeli]

PKK, 'de kendisini feshetti ve yerine Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Kongresi (KADEK) kuruldu. KADEK, Avrupa Birliğinin terör örgütleri listesinde yer almaktadır.

Çözüm süreci ()

Nevruz'unda bir PKK militanı. Kandil.

Ana madde: Çözüm süreci

Çözüm süreci, yılında Oslo görüşmeleri ile başlamış ve Öcalan tarafından yazılan, yılında Diyarbakır'da yapılan Sırrı Süreyya Önder tarafından okunan deklarasyonla halka açıklanmıştır.[]

Örgüt yetkilileri Mart 'te silahlı mücadeleden vazgeçip, siyasi mücadeleye devam edeceklerini belirtmiştir. Fakat 20 Temmuz 'te Irak ve Şam İslam Devleti tarafından gerçekleştirilen Suruç saldırısı akabinde 22 Temmuz 'te iki polisin PKK tarafından öldürülmesi ile yılından beri sürmekte olan çatışmasızlık hali ve çözüm süreci askıya alınmıştır.[][][]

günümüz

Hendek çatışmaları ()

Ayrıca bakınız: Hendek operasyonları ve Şırnak çatışmaları

Ağustos 'ten bu yana Şırnak'ın Silopi ve Cizre ilçelerinde özyönetim talebi ve birçok noktada hendek kazılması ve belediye başkanlarının tutuklanmasının ardından ildeki birçok mahallede sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş ve pek çok mahallede sokak çatışmaları çıkmıştır. Meydana gelen bu olaylarda birçok güvenlik görevlisi ve sivil ölmüştür.[][][][][] Çok sayıda okul, hastane, cami, kütüphane gibi devlet kuruluşları PKK tarafından saldırıya uğramıştır.[][][][]

Türkiye yangınları

Hatay'da çıkan yangını PKK'nın bir kolu olan "Ateşin Çocukları İnisiyatifi" üstlendi.[] Aynı gün Kahramanmaraş[] ve Osmaniye'de de yangınlar çıktı.[]

Gara Katliamı ()

Ayrıca bakınız: Gara Katliamı

13 Şubat günü Kuzey Irak'taki Gara bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Pençe-Kartal 2 Operasyonu'na başlaması üzerine PKK Gara bölgesinde mağarada tutulan on üç silahsız sivili öldürdü.

Türkiye yangınları

Ana madde: Türkiye yangınları

Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bursa, Çanakkale, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Karaman, Kastamonu, Kayseri, Kahramanmaraş, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Mersin, Muğla, Osmaniye, Sakarya ve Şanlıurfa'da çıkan yangınların PKK tarafından yakıldığı iddia edilmektedir.[]

PKK kongreleri

PKK, Abdullah Öcalan ve 21 kurucu üyenin katılımı ile 27 Kasım 'de Diyarbakır'ın Lice İlçesi Fis (Ziyaret) Köyü'nde "kuruluş kongresini" gerçekleştirerek kurulmuştur. Toplantıya katılanlar, çeşitli bölgelerin ve illerin ''delegeleri'' olarak katılım gerçekleştirmiştir.[55] Bu ilk toplantı PKK tarafından "1. Kongre" olarak da kabul edilir. Kongrede Öcalan tarafından hazırlanan "Tüzük ve Parti Programı" aynen kabul edilmiştir. Kabul edilen programda PKK'nın amaçlarından birinin de Türkiye'deki toprakların bir kısmını ele geçirme hedefi ortaya konulmuştur. Kongrede ayrıca "devletin güvenlik güçleri ve istihbarat kaynakları, Türk milliyetçi örgütleri ve bunların önde gelen liderleri, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri’ndeki nüfuzlu ve popüler kişiler, güneydoğulu milletvekilleri, belediye başkanları, aşiretlerin ileri gelenleri ile sosyal şoven tüm sol örgütlerin" PKK'nın hedefleri arasında olduğu belirtilmiştir.[] Kongre sonrası Öcalan, partinin genel sekreteri seçilmiştir.

2. kongre Ağustos tarihleri arasında Abdullah Öcalan başkanlığında, Suriye-Ürdün sınırına yakın bir Filistin kampında örgütün gerilla stratejisini oluşturmak için yapılmıştır.[55] 2. kongrede silahlı eğitimin istenen seviyeye ulaştığı, militan sayısının artırıldığı ve İsrail'in Güney Lübnan'ı işgal etmesi sebebiyle Lübnan'da daha fazla kalınamayacağı gerekçe gösterilerek, Türkiye'ye girerek saldırılar gerçekleştirmek için Irak'ın kuzey bölgelerine gitmenin gerektiği ve ilk giriş yapılacak bölgenin Şırnak olması karar altına alınmıştır. 2’nci kongrenin ardından "büyük bir eylemle silahlı propagandadan gerillaya geçişin yapılması" ve günümüzde faaliyet gösteren Halk Savunma Güçleri'nin ilk yapılanması olan Kürdistan Kurtuluş Güçleri'nin (HRK) ilan edilmesi" talimatı verilmiştir. Bu durum, 15 Ağustos tarihinde Şemdinli ve Eruh’ta yapılan saldırılar ile gerçekleştirilmiştir.

3. kongre Ekim tarihleri arasında Öcalan liderliğinde Lübnan'da, Bekaa Vadisi'nde bulunan Helvi Kampı'nda (Mahsun Korkmaz Akademisi) yapılmıştır.[55] Bu kongrede silahlı grupların bölgede varlıklarını sürdürebildiği, önemli ölçüde kitle ve bazı uluslararası çevrelerin açık desteğinin sağlandığı, örgütünün kendisini dünya kamuoyuna tanıttığı değerlendirmeleri yapılmıştır. HRK'nin lağvedilerek yerine Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu'nun (ARGK) kurulması kararlaştırılmıştır. Buna bağlı olarak ARGK'ye bağlı bir yazılı tüzük oluşturulmuştur. Bunlarla birlikte örgüt içi ve dışı istihbarat birimleri oluşturulmuştur.

4. kongre Aralık tarihleri arasında Irak'ın kuzeyinde bulunan Haftanin bölgesinde yapılmıştır. Bu kongreye Öcalan katılmamış, ancak talimat ve değerlendirmelerini kongreye ulaştırmıştır. Bu kongrede; örgütlenme ile ilgili olarak faaliyetlerin en üst seviyede siyasi büro ve askerî komite şeklinde birbirinden ayrılması, halk ayaklanmaları sürecine gelinmesinden dolayı örgütlenmelerin bu ihtiyaca göre şekillendirilmesi, basın yayın faaliyetlerinin geliştirilmesi gibi kararlar alınmış ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasına bağlı olarak klasik Marksist-Leninist yorumlamalarda değişime gidilmiştir.

5. kongre Ocak tarihleri arasında Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilmiştir. Kongrede PKK programında ve tüzüğünde değişiklikler yapılmıştır. Örgütün dış destek sağlaması için örgüte yardım etmeleri kaydıyla her devlet, grup veya kişi ile ittifaka girilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca Sürgünde Kürdistan Parlamentosu'nun (PKDW) oluşturulması gerektiği belirtilmiştir. PKDW'nin kurulmasına yönelik çalışmalar, bu amaçla oluşturulan komisyon tarafından 12 Ocak tarihinde resmen başlatılmıştır. Sonuç olarak 65 kişilik Sürgünde Kürdistan Parlamentosu'nun kuruluşu 12 Nisan tarihinde Lahey, Hollanda'da ilan edilmiştir.

6. kongre Ocak-Şubat döneminde Irak'ın kuzeyinde bulunan Kandil Dağı'nda yapılmıştır. Öcalan’ın hazırlayıp gönderdiği rapor 6’ncı kongreyi yönlendirmiştir. Bu raporda örgüt yapısının yeniden şekillendirilmesinde yaşanan sorunlar belirtilmiştir.[kaynak belirtilmeli]

Olağanüstü olarak toplanan 7. kongre Ocak tarihleri arasında Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirilmiştir. Kongreye İmralı Adası'nda tutuklu bulunan Öcalan, 4 Aralık tarihli bir rapor göndermiştir.[] Kongrede, parti programı kökten değiştirilmiştir; yeni programda "ayrı devlet kurmanın yüzyıl dünyasında fazla gerekli ve gerçekçi olmadığı" söylemi kabul edilmiştir.[] Silahlı yapılanma Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusu'nun adının Halk Savunma Güçleri (HPG) olarak değiştirilmesi ve buna göre teşkilatlanması kabul edilmiştir.[] Bu kongreyle birlikte serhildan mücadelesinin başladığı da ilan edilmiştir.[]

8. kongre Nisan tarihleri arasında yapılmıştır. Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) sunduğu savunmalar benimsenmiştir.[] Savunmada yüzyılı büyük ölçüde etkileyecek yeni bir küresel sistemin şekilleneceği ve bunun "daha barışçıl, daha demokratik, daha özgürlükçü ve adil bir sistem"[] olacağı ifade edilmiş, bu bağlamda yeni stratejiler oluşturularak örgüt yapısının yenilenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kongrenin ilk günü olan 4 Nisan tarihi itibarıyla "her alanda PKK adıyla yürütülen faaliyetlerin durdurulduğu" açıklanmış[] ve en üst örgütlenme olarak "Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi" (KADEK) adıyla yeni bir yapı oluşturulmuştur.[]

9. kongre (KONGRA-GEL 1’inci Genel Kurul Toplantısı) 27 Ekim-6 Kasım tarihleri arasında çeşitli ülkelerden gelen üyenin katılımıyla Kandil Dağı’nda yapılmıştır. Öcalan’ın yazdığı rapor kongrenin ana hattını belirlenmiştir.[] Öcalan’ın ileri sürdüğü "demokratik ekolojik toplum" ifadesinin belirleyici rol oynadığı kongrenin açılış konuşmasında dile getirilmiştir.[] Bu kongrede KADEK feshedilerek "Kürdistan Halk Kongresi" (KONGRA-GEL) adıyla yeni bir yapı oluşturulmuştur. Bu değişimin nedenleri arasında "demokratik ekolojik sisteme uyumlu yapılanma", "Marksist-Leninist etkileri değiştiren yeni bir yapılanma" ve "egemen devletlerle barışçıl demokratik çözüm"[] olarak deklare edilmiştir. Kongrede KONGRA-GEL tarafından Kürtlere ait anayasanın olması konusuna vurgu yapılarak buna zemin oluşturacak "Demokratik Haklar Bildirgesi" hazırlanmıştır.[][][]

kongre (KONGRA-GEL 2. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı) Mayıs tarihleri arasında, üyenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir.[] Öcalan’ın Bir Halkı Savunmak isimli eseri, kongreye rapor olarak sunulmuştur.[] Kongrede tüzük değiştirilmiş, örgütün yapılanması ile ilgili yeni komitelerin kurulması kararlaştırılmıştır.[]

kongre (Yeniden Yapılanma Kongresi) 28 Mart-4 Nisan tarihleri arasında, Irak’ın kuzeyinde, üyenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kongrenin açılış konuşmasında öncekilere benzer olarak Ortadoğu’daki ve dünyadaki sorunların çözümü için PKK'nın yeniden yapılanması ve kurulması gerektiği vurgulanmıştır. Öcalan bu yapılanmayı demokratik konfederalizm şeklinde ifade etmiştir.[]

kongre (KONGRA-GEL 3. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı) Mayıs tarihleri arasında, Irak'ın kuzeyinde, üyenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Kongrede içinde bulunulan dönem değerlendirilmiş, Öcalan’ın 21 Mart tarihinde ilan ettiği demokratik konfederalizm ilkeleri kabul edilmiştir. Bahsedilen bu modele göre İran'da, Türkiye'de, Suriye'de ve Irak'ta oluşacak bir Kürt yapılanmasında tüm Kürtler bir araya gelerek kendi federasyonlarını, birleşerek de üst konfederalizmi oluşturacaklardır.[]

kongre (KONGRA-GEL 4. Genel Kurul Toplantısı) Nisan tarihleri arasında yapılmıştır. Kongre'de "Kürdistan’daki tüm toplumsal, siyasal, demokratik kurum ve kuruluşları demokratik ulusal birlik çizgisinde dayanışma ve birliği güçlendirmek için bir ulusal konferans" çağrısı deklare edilmiştir. Kongrede ayrıca Öcalan'ın serbest bırakılmasının temel bir ilke olduğu vurgulanmıştır.[]

kongre (KONGRA-GEL 5. Genel Kurul Toplantısı) Mayıs tarihleri arasında, Irak’ın kuzeyinde üyenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Kongrede birçok kararın yanı sıra sistemin adında da bir değişiklik yapmıştır. Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)” ismi kabul edilmiş ve izleyeceği politikalar belirlenmiştir. Bu kongrede; bütün “Kürdistanlı güçlere ulusal konferans” çağrısı tekrar edilmiştir. Ayrıca birinci derecede ele alınması gereken konunun Öcalan’ın sağlığı olduğu belirtilmiş ve örgüt ile ilgili tek muhatap Abdullah Öcalan'dır.” açıklaması yapılmıştır.[]

kongre 10 Temmuz günü Kandil Dağı'nda yapılmıştır. Kongre'de YDG-H'nın oluşturulması benimsenmiştir. Yürütme Konseyi'ne Cemil Bayık getirilmiş, eski Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ise HPG'nin başına geçmiştir. Ayrıca özerk yapılanmaların her alanda yapılması fikri benimsenmiştir.[]

Örgüt

Yıllara göre ölümler

Örgütün devlete, sivillere, köy korucularına ve karşıt gruplara karşı silahlı propaganda ve şiddet eylemlerine ağırlık verdiği yılından beri meydana gelen ölümlerde ciddi artışlar gözlenmiştir.[43]

Yıllar1PKK üyesi Sivil Asker Polis Köy korucusu
11 20 24 - -
82 67 - -
64 74 40 3 -
49 3 10
81 36 6 7
8 34
92 11 56
20 41
28
43
Altı aylık 47 87

1Amerikan Bilim Adamları Federasyonu (FAS)'ın PKK ve terörizm raporu[43]

Kuzey Irak kampları

PKK Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeterli halk desteğini alamadığından[kime göre?] ve güvenlik güçleri karşısında 'den fazla kayıp verdiğinden sınır ötesine yerleşmeye çalışmıştır. Uzun süre Suriye'de kaldıysa da, bu hem yeterli olmamış, hem de 'den sonra burada da barınma imkânı kalmamıştır. Körfez Savaşı'ndan sonra oluşan güç boşluğundan yararlanan PKK 'ların başında Kuzey Irak'a yerleşmiştir. Irak Savaşı () ise PKK'ya daha geniş bir güç boşluğu sağlamış ve Kandil Dağı ve çevresine yerleşmiştir. Bu bölgede 10'dan fazla PKK kampı vardır. ABD, Irak'ı işgal ederken bu kampları ortadan kaldırma sözü vermiş, Bağdat Yönetimi ve yerel Kürt yönetimi de PKK faaliyetlerine izin vermeyeceklerini açıklamışlardır. Ne var ki zaman içinde Her üçü de PKK'yı bu bölgeden sökmeye güçlerinin yetmediğini ima etmişlerdir. Özellikle Mesud Barzani ve Kürdistan Demokrat Partisi ise PKK faaliyetlerine göz yummanın ötesinde silah da sağlamışlardır.[] Irak ordusunun silahları PKK'lıların eline geçerken, bu silahlar sayesinde Türkiye'deki eylemleri artmıştır.[]

yılının Temmuz ayında PKK Türk Büyükelçiliği'nin sadece metre ilerisine Öcalan Kültür Merkezi adı altında bir propaganda ofisi açmıştır. Türkiye buranın kapatılması için nota verirken, Amerikalıların ilk açıklaması "Biz böyle bir merkez görmedik" şeklinde olmuştur.

Temmuz 'da Türkiye'nin ABD'ye PKK kampları konusundaki tepkileri zirveye çıkmıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekirse sınır ötesi operasyonun tek taraflı olarak yapılacağını ilan etmiştir. Bu tepki bir haftada PKK terörüne verilen ölü sayısının 15'e ulaşması ile oluşmuştur. Bu uyarı Dışişleri ve diğer kanallardan da tekrarlanmıştır.[]

Bu sert tepkiler üzerine ABD Başkanı George W. Bush ve Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'dan PKK'ya karşı gerekenin yapılacağını söylemiştir.[kaynak belirtilmeli]

30 Haziran tarihinde örgütün kamplarından kaçan biri kadın 4 kişi, Şırnak ilinin Silopi ilçesinde güvenlik güçlerine sığınarak pek çok itirafta bulundu. İtirafçılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin düzenleyeceği sınır ötesi operasyon söylentilerinin PKK mensupları arasında korku yarattığını belirtti.[] Basın mensuplarına da açıklama yapmalarına izin verilen itirafçılar şu açıklamalarda bulundular:

"Biz terör örgütüne kandırılarak katıldık. Örgütte yaşananlar karşısında gerçekleri gördük. Bize, teslim olursanız Türkiye'de kötü muameleyle karşılaşırsınız denildi. Ancak biz buna rağmen gelip güvenlik güçlerine teslim olduk. Bize söylenenlerin hiçbirinin doğru olmadığını gördük. Burada hiçbir kötü muameleye maruz kalmadık. Bizim gibi yüzlerce örgüt üyesi var. Eğer onlara bir güvence verilirse inanıyoruz ki hepsi gelip teslim olur. Son günlerde sınır ötesi operasyon söylentileri örgüt içinde korkuya neden oldu. Bütün kamplar boşaltıldı.[]

Teslim olmak için Habur Sınır Kapısı'nı kullanan itirafçılar, örgütün uzaktan kumandalı mayınlarla gerçekleştirdiği eylemler için gerekli teçhizatı Kuzey Irak'tan temin ettiğini söylediler.[] Kandil Dağı'ndaki kamplara 2 ABD zırhlısının silah getirdiğini öne sürerek ajan olmakla suçlandıklarına ilişkin baskılara dayanamadıklarını ve bu nedenle de teslim olduklarını, bazı arkadaşlarının ise intihar ettiğini söylediler.[]

Çocuk militanlar

PKK bünyesinde silahlı çocuklar olduğu için Avrupa'da en çok çocuk askerin bulunduğu ülke Türkiye'dir.[] yılında PKK, çocukları sistematik olarak silahlandırma başlamış, hatta çocuklardan oluşan birlikler kurmuştur.[] yılında, örgütün bünyesinde reşit olmayan çocuk vardır.[] Bunların %10'unun kız olduğu bilinmektedir.[] Birleşmiş Milletlerin bir raporuna göre tanık olunan en küçük yaş 7'dir.[] Batı Avrupa ülkeleri, Kuzey Avrupa ülkeleri ve Ermenistan'da yaşayan çocukların, zorla örgüte asker olarak alındığına dair raporlar ve ihbarlar vardır.[][] Benzer şekilde Türkiye'de de, bazı aileler çocuklarının örgüt tarafından zorla kaçırıldığı ve örgüte katıldığını belirtmektedir.[][] yılları arasında en az çocuk PKK'dan kaçıp, Türk güvenlik güçlerine teslim olmuştur.[] 3 Eylül tarihinde, çocuklarının dağa kaçırılıp, PKK'ya katıldığına dile getiren aileler, Diyarbakır HDP İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemine başlamıştır.[][] 8 Mart tarihi itibarıyla 13 aile çocuğuna kavuşmuştur.[] yılında, İnsan Hakları İzleme Örgütü, PKK'nın Kuzey Irak'ta çocukları silahlandırdığını belgelemiş ve örgütün derhal 15 yaş altındaki çocukları silahsızlandırmasını istemiştir.[] Ayrıca, 15 yaş altındaki çocukların silahlandırılmasının bir savaş suçu olduğunu belirtmiştir.[]Amerika Birleşik Devletleri'nin yılında yayınladığı "İnsan Ticareti Raporu"nda örgütün, 11 yaşından küçük çocukların parasal vaatlerle kandırılarak, Irak'taki eğitim kamplarına götürüldüğü belirtilmiştir.[] Ağustos ayında ise PKK'nın propaganda amaçlı kullandığı sosyal medya ve web siteleri vasıtasıyla, örgüte katılan yaşında 14 kız çocuğunun silah altına alındığı örgüt tarafından kamuoyuna servis edilmiştir.[][] Çocuklar örgüt tarafından uyuşturucu ticaretinde de kullanılmaktadır.[] Örgüt; kendi safında savaşmaları için çocukları kaçırıp, zorla silah altına almaya devam etmektedir.[][]

Irak Türkmen Cephesine

&#;ukur bu akşam var mı, yok mu? 17 Mayıs &#;ukur neden yok, yeni b&#;l&#;m ne zaman? Show TV yayın akışı !

Show TV'nin her pazartesi günü ekrana gelen dizisi Çukur bu akşam ekranlara gelecek mi merak ediliyor. . Dizinin takipçileri diziyi Show TV yayın akışında göremeyince "Çukur bu akşam var mı, yeni bölüm neden yok?” sorgulamalarına başladı. İşte Çukur dizisiyle ilgili ayrıntılar

ÇUKUR BU AKŞAM VAR MI, YOK MU?

Çukur dizisi bu akşam izleyicisiyle buluşmayacak. Dizinin yeni bölümü yerine 'Öldürme Arzusu' adlı yabancı sinema ekrana gelecek. Çukur dizisinin neden yayınlanmadığına dair resmi bir açıklama henüz yok. Dizi çekimine geçen haftaki Ramazan Bayramı nedeniyle ara verdiği düşünülüyor.

ÇUKUR YENİ BÖLÜM NE ZAMAN?

Reyting rekortmeni diziler arasında yer alan Çukur'un yeni bölümü 24 Mayıs'ta yayınlanacak. Çukur son bölümde Koçovalılar, bir kez daha ölüm acısıyla sınanırken; yaşananlardan kendini sorumlu tutan Vartolu büyük bir yıkım yaşayacak. Geçmişin hesapları tek tek kapanmaya başlarken, herkes hatalarının bedeliyle yüzleşmek zorunda kalacak.

Koçovalılar ve Çukur yeniden aile olmanın sınavını verirken; Amca kendini kurtarmak için planını devreye sokacak. Kenetlenen Koçovalı kardeşler, Amca'dan intikamlarını almak için harekete geçecek. Yaşanan aksiyon dolu anlar nefesleri keserken, Amca ile Koçovalılar arasındaki büyük hesaplaşmanın sonucu merakla beklenecek.

Çukur bu akşam var mı, yok mu 17 Mayıs Çukur neden yok, yeni bölüm ne zaman Show TV yayın akışı

17 MAYIS SHOW TV YAYIN AKIŞI

Aşk Laftan Anlamaz

Ebru Akel'le Kadın İsterse

Dr. Ender Saraç İle Sağlıklı

Bir Şansım Olsa

Sevcan'la Lezzet Yolunda

Didem Arslan Yılmazla Vazgeçme

Show Ana Haber

Öldürme Arzusu

Gizli Kod TV'de İlk

Öldürme Arzusu

Gizli Kod

Sevcan'la Lezzet Yolunda

&#;ukur var mı, 17 Mayıs bug&#;n &#;ukur yayınlanacak mı? &#;ukur neden yok, final mi yaptı? (Show TV yayın akışı)

Çukur var mı, sorusuna yanıt aranıyor. Çukur dizisi bu akşam ekranlarda olmayacak. Yayın akışında dizi saatinde 'Öldürme Arzusu' adlı yabancı sinema yayınlanacak. Dizinin yayınlanmayacağını görenler "Çukur bu akşam neden yok, yeni bölüm ne zaman yayınlanacak?" sorusuna yanıt bulmaya çalışıyor.

ÇUKUR BU AKŞAM NEDEN YOK?

Çukur dizisinin neden yayınlanmadığına yönelik bir açıklama yapılmadı. Dizinin çekimine geçen Ramazan Bayramı nedeniyle ara verildiği tahmin ediliyor.

ÇUKUR YENİ BÖLÜM NE ZAMAN?

Çukur'un yeni bölümü 24 Mayıs'ta yayınlanacak.

SHOW TV YAYIN AKIŞI 17 MAYIS

Aşk Laftan Anlamaz
Ebru Akel'le Kadın İsterse
Dr. Ender Saraç İle Sağlıklı
Bir Şansım Olsa
Sevcan'la Lezzet Yolunda
Didem Arslan Yılmazla Vazgeçme
Show Ana Haber
Öldürme Arzusu
Gizli Kod TV'de İlk
Öldürme Arzusu
Gizli Kod
Sevcan'la Lezzet Yolunda

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır